. allerin birer Yazan: MURA ediyordu. Nerde ğacak ve Yan:f'e Tefrika fAnnanın vazıyeti son derece| 'yahimdi. Evde imdadına ça-| Bıracak hiç kimse yoktu ve mu-| dhitin tamamiyle — yabancısı idi. O zamana kadar hürmet ettiği we saydığı şefinin kendisi cavüze kalkışması onu bü bir sukutu hay a ilk defa olarak © zaman içinde- ki büyük idealin sarsıldığını hissetti. İ Evet, o güne kadar Yanefi bir nevi peygamber, bir nevi yarım Allah addediyordu. Ma-| kedonya ihtilâlci şairi Hristo | Botef'in şiirleri kadar, bu ada- mın şahsiveti ve kendisine yap- tığı telkinlerde onda hür Ma- kedonya idealinin vücut bulma- | sına ve kuvvetlenmesine :—bepl olmuştu. Halbuki şimdi büyük | bir sukutu hayale uğruyordu. | Şahsında idealinin timsali olan Yanef kendisini bir tuzağa dü-| gürmüş ve tecavüze kalkışmış-| tı. | Gayri ihtiyari göz yaşları bo- şandı. Anna korkusundan değil, | içindeki güzel bislerin, güzel ide- | birer y.hı:ııgınıl görmesinden ağlıyordu. | Arma bir ara- bütün kuvveti- | ni toplayarak — Yanefin elinden kurtuldu ve mücadelenin de- vam ettiği masanın arkasma kaçabildi. Yanef, Annanın bu hareketinden feykalâde bir hid- apıldı. Kan çanağına dö- | nen -gözlerini büsbütün açtı.| Büyük ağzının gizleyemedi dana çıkaran vahşi bir hayvan gibi uludu: | — Benden kaçmak istiyorsun | öyle mi? Buna muvaffak ola-| mıyacaksın. “Tsar,, — İstanbul- dan gelse seni elimden kurtara-| Maz. Bu gece muhakkak suret- 'te benim olacaksın. Bu kadar senedenberi senin için duydu - Rum hasret bak beni ne hale koydu. Şimdi masanın etrafında baş | döndürücü bir kovalamaca baş-| damıştı. Yanef Annayı eline| geçirebilmek için bütün sar hoşluğuna rağmen masayı dört dönüyor, Anna da ele geçme -| mek için bir çeylân çevikliği ile kaçıyordu. Anna, yavaş yavaş yorulma - Ba — başladığını hissediyordu, Nerede işe ayakları, dolaşacak | ve bu insafsız -adama bir Gikâr | olacaktı. Bağırmayı, imdat is- temeyi düşündü. Fakat o kadar bitap düşmüştü ki buna da ta- kati olmadığını anladı. O za- ma aklına son bir ümit olarak masanın gözündeki tabanca gel- di. Ve masanın o tarafına geç- tiği bir anda çekmeceyi çeke - Tek tabancayı kavradı: — Üzerime gelirse vururum seni Yanef!. Yanef bu vaziyet karşısın- da sonsuz bir şaşkınlığa düş - mekten kendini alamadı. An - nanın gözleri o kadar sert ba- kıyor ve eli o kadar titremiyor- |du-ki Yanef kendisine doğru bir adım atsa kurşunu göğsüne yiyeceğine kani olmuştu. Bu vaziyet karşısında dur - maktan başka çare yoktu: — Demek — beni vuracaksın öyle mi Anna? diye saçma sa- pan sözler söylüyor, fakat genç kıza doğru bir adım bile atamı- yordu. — Evet, Meryem Ananın üze rine yemin ediyorum ki vuru- rum.. | Yanefin sesi yumuşamıştı kat neden? — Neden 'Anna? Sana karsı — duydüğüum aşkı niçin anlamak istemiyor- Bun ? | s diyorum.. * * — Senin için - asla fena bir| fikir beslemiyorum. Niyetim a: çıktır. Sana karım olmanı tek- lif ediyorum.. Bunu kabul et mez misin? Papasın — önünd nikâhımız kıyılacak.. Allahın ö- nünde benim karım olacaksın! Yanefin gözlerindeki hiddet, Bimdi yerini hileye terketmişti Sesi gayet munis çıkıyordu. F kat bu teşebbüsü de muvaffak olmadı. Anna artık onu gayet İyi tanımıştı. Ma'sadını gayet iyi anlıyordu — Hayır Yanef! Kabul et- miyorum. Derhal evden çıkınız. »— Niçin bu kadar. kızgınsın? « Hiç bir #özünü dinleye - Komitacı Aşkı | RAD SERTOĞLU iAnna yavaş yavaş yorulduğunu his- ise ayakları dola- bir şikâr olacaktı No. 19 mem. Bundan sonra receğin talimatı yazı ile gön- derirsin, Seninle hiç bir- şekikle ız bulunmuyacağım. | — Fakat benim fena bir mak sadım yok. Gayet meşru düşü- nüyorum. Seni seviyorum. Bü:| tün kabahatim bu | Eğer benimle evlenmek | | bana ve- ya istiyorsan ağabeyime gider söy- lersin. — O bana fil kendisine icap eden cev ririm. — Fakat — Sizin yüzünüzden girdi. Onu kurtarmak da sizin vazifenizdir — Şüphe yok ki Dünoyu kur| tırmak isteriz. Bu bizim vazife| mizdir. Belki de buna muvaf- fak olacağız. Fakat zamanı bel-| li değil, Halbuki aşk, taham -| mülü olmayan bir kuştur. — Daha fazla bir sözünü din liyemem. Derhal evden çık gil! 'Yanef bu akşam için Annayı kandıramıyaca anlamıştı. N& yapsa nafile idi. Ah niçin o ihtiyatsızlığı göstermiş — ve ta-| bancayı Annaya eve girer gir-| mez vermişti? Eğer bu sersem-| liği yapmamış olsaydı, bu gü - vercin kadar taze ve körpe kız, şimdi kollarının arasında bulu- nacaktı. Yanef, samimi olarak Anna- nin memur edilmiş oldüğu sui kasd işinden sağ kurtülamıya- cağına kani olmuştu. Annanın karakterini iyi tanımıştı. Müf- rit derecede idealist olan bu genç kız, Türk mülâzimini öl- dürmek uğrunda hayatını — te- reddüt etmeden harcamağa â- made bulunuyordu. Nasti olsa ölüme mahküm olan bu genç, güzel ve körpe kızdan bu vazi- yet dahilinde niçin istifade et- memeli idi? O zamana kadar bu körpe vücude karsı beslediği derin arzuyu niçin “hâlâ içinde saklamalı idi? Dimo hapistedir hapse (Arkası var) Bulgarlar kendi toprakların- da iyi askerdirler; Sırplar he: nüz uğradıkları - zayiatı telâfi edemediler. Diğer taraftan he- nüz hiçbir İngiliz generali böy- le bir tarruza taraftar olma - mıştir İngiliz hükümeti, İngi- « liz mesai arkadaşlarile daimi bir ihtilâf halinde olan Gene- ral Sarrail'e itimadı olmadığı- ni da bildirmiştir. Bu bedbinane mütaleaları hâ diseler tamamile teyit etmedi. Sırplar bir kere daha teşkilât- lanıp, beslenerek talim ve ter- biye edilince yaman asker ol- dular. Fakat İngilizler ne olur- ga olsun, Rumanyaya Fran - sızların vermek istedikleri te- minata iştirâkten çekinmişler- di. Selânik ordusunun kat'i bir taarruza girişebileceğine inan- miyorlardı. Hakikat halde de bu ordunun elindeki imkânlar, Bulgarları münhezim etmek göyle dursun, onların kuvvetlerile Rumenler üzerine atılmalarına mâni olamamış - lardı. Nihayet Britanya ku ri kumandanı General Sarrail ordusu sağ cen al bir müdafaa ile himaye et - mesi - kararlaştırıldı. Helbuki General Sarrail, Jof& tarafın- dan ileri sürülen taarruzu, sırp lar tarafından yapılan ihata hareketi yanında bir nümayiş haline çevirinişti. Böylece ha rekâtın — darualtılmasına — rağ- men Sartail ordusu sekiz fırka nin mühimmatını temin için yalnız bir tek demiryoluna ma likti. Müdafaa imkânları Halbuki gayet kuvyetli dağ hatlarına dayanan Bulgar ve Alman ordularının 23 fırkası- na mükabil müttefiklerin 14 fırkası vardı. Eylülün sonla - rında bu harekât pek mahdut bir safhaya intikal etti. O zamanda da Alman ve Bulgar kıt'aları ilk taarruzla. rına geçtiler ve bu taarruzlar kısmen defedilmiş olmakla be- Fdi Çamaşır yıkarken aç amaama aa ea ge) Her —< Sab Zenşgin bir Vatan- | daşumızın hamiyeti| rofesör Dr. Ziya Gün'ün İstanbul Üni- P | servetini | versite: bırakması, bir mıu zenginlerimiz için ne kadar şa .ır yanı imtisal bir harekettir. Bu| yüksek hareketi doktor, muhakkak ki Bebstlifin kalbinde ebedi bir mevki ihraz etmiştir Ne yazık ki bir çok ze rimiz, böyle bir hamiyet göstermekten çok uzak bulunu- yorlar, Hem bu servetleri bazı lar cemiyete menfaat yı ne zarar ve felâket getirmekte- dir. Babalarının servetlerini 'dü- zengin çocukları ça- ginle- şünen bazı hşmaktan kaçıyorlar, işi tem- bell liğa vuruyor -| ler. Te için gönderildikleri Avrupa şehirlerinde para yı mekle vakit geçiriyorlar. Neti- cede dejenere olmuş bir vazi- yette memlekete dönüyorlar. Artık bu çocukların - bir tek idealleri ve gayeleri kalmıştır. Babalarının bir ân evvel ölme- si ve o servete bir ân evvel kon-| maları, Fakat babalarının ölümünden sonra kendilerine düşen bu ser- vet ekseriya onlara da yar ol -| mamakta, sefahet âlemlenndo; kumar, içki ve kadın uğrunda| çabucak eriyip bitmektedir. Bu suretle yüksek kabiliyette bir| adamın ömrü bahasına elde et- tiği bir servet hiç bir işe yara- madan — Befahet — âlemlerinde mahvolmaktadır. Miras yedi çocuklara gelince, bunlar da paralar suyunu çek- tikten sonra sefalete düşmek - te ve cemiyetin sırtına parazit olarak yüklenmektedir. Ümit edelim ki muhterem Dr. Ziya Günün bu hareket tarzı, bir çok zenginlerimizin nazarı intibahinı celbetsin. A. Cemaleddin Saraçoğlu evi yakıyormuş Küçükmustafapaşada Ömer kızı Hikmet; ” komşusu Fatma- 'nin bahçesinde çamaşır yıkar- ken ocaktan sıçrıyan kivılcım- lardan evin duvar kaplamaları tutuşmuş ve birdenbire ateş al- mıştır. Ev kismen / yandıktan sonra yetiştn itfaiye tarafından yangın söndürülmüştür. | kelâyi azlü nasbeden padişah aa el %Teük h,**;m Ü sadrazamlar,, tahliline devam edi “Kongrede Fransız murah hasları, Eflâk ve Boğdan idare- lerinin tevhidini iltizam ve İn- giltere ve Rusya murahhasları da o iltizamı terviç ettiklerin - den kat'i bir karar verilmemiş idi. Muahedenin akdından sonra Basarabya hududunun - tayini ve Eflâk ve Boğdanın sureti i- daresinin tesbiti hususunda giltere ve Fransa devletleri a - rasında tehaddüs eden ihtilâfın kesbi şiddet etmesi, İngiltere se firi Lord Stradfort aö Rekli - fi, umuru hükümetin — Fransız politikasından gayri müteessir ve İngiltere politikasına müte- Mayil zevata tevdii için teşebbüs de bulunmağa mecbur etti. Pa- dişahın huzuruna çıkıp harici - ye nazırı Fuat paşadan şikâyet- le vükelânın tebdilini ve Reşit paşanın makamı sadarete nas- bını musırrane talep ettiğinden 1856 (3 rebiülevvel 1273) de Â- li paşa infisal ve Reşit paşa ma- kama ittisal eyledi. Fuat paşa| da nezaretten çekikli. “Görülüyor ki o devirde vü - “Son değil, maateessüf süferayı ec- nobiyyedir. Bu halde muahede - lerle temin edilen (İstiklâl) ke - limesinin manası ne oluyor? “Fakat her biri, bir sefaretin himayesine dayanan — vükelâyı hamiyyet ittisam! hazaratına | da ne diyelim? | “Pek basit bir hakikattir ki| aharın himayesine sıgınan - bir| âdem, hürriyet davasında bulu- namıyacağı gibi ecnebi bir se- faretin himayesile mevkii ikti- dara gelen, yahut bulunduğu mevkii o sayede muhafaza eden jhasin idare ettiği devlet —de | Tistiklâl) e uzakdan merhaba| der.,, (Cüz,1- S. 15 - 17) Bu satırlardan saraheten an-| laşılıyor ki kongrede — İngilte- re devleti Fransanın Tuna Prens| liklerinde yürütmek istediği “iki beyliği birleştirmek siya -! geti,, ne müzaheret etmiş, fakat kongreden sonra Eflâk ve Boğ-| T1) 1 ve 2 inci makaleler ga- zetemizin 10 Nisan ve 4 Mayıs P YELEK ALİ KEMALİ KE , geee t danın idaresi suretinin tesbiti | hususunda ondan ayrılmış. Hakikatı halde ise İngiltere/ ' devleti, kongreden sonra dahi, | siyasetini - değiştirmemiş idi; yalnız onun İstanbulda bulunan sefiri Lord Stradfort dö Rek - lif, hükümetinin talimatına mu- halif olarak, mahza Fransanın garktaki nüfuzunu kırmak mak sadile Eflâk ve Boğdan beylik -| lerinin birleşmelerine sed çeke -| bilecek bir zatın iktidar mev - küne getirilmesini Sultan Ab - dülmecidden istemiş idi. Bunun- | la beraber, esasen Padişah da -| hi Fransa imparatoru Napole- onun her yerde takip ettiği kav- miyyete (nationalit) politika- sından şiddetle bizar idi. ÇunkM bu politikanın, Osmanlı salta - natı için, intaç edeceği büyük fenalıkları çok iyi biliyordu. Bu sebeple Eflâk . ve Boğdan bey-| liklerini birleştirmek. değil, o - radaki hükümranlık haklarını | daha ziyade sağlamlaştırmak i-| çin çareler düşünüyordu. İngi -| | liz elçisinin tavsiyesi, işte buna binaendir ki, onun emellerine, pek muvafık gelmiş idi. Diğer taraftan Avusturya dev leti de, dilleri ve cinsleri muh -| telif kavimlerdan mürekkep ol-| duğundan, yani başında bulnan | ve bir kısmı kendi hududu için- de yaşayan rumenlerin birleş - melerine şiddetle — muhalif idi. w Bu cihetle bu devlet de Napole- | onun giyasetine muarız bir| politika takip ederek, Babiâliye | müzaheret göstermekte idi. —| Şu halde Sultan Abdülmeci - din, kongredeki murahhaslığı esnasında gösterdiği zâfı tama mile ortaya çıkmış bulunan Âli paşayı iş başından âtarak Re - de Osmanlı saltanatının, hu - 941 tarihli nüshalarımızdadır. PPPT kukunu daha iyi müdafaa ede- DÜNYA HARBI | (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRI(ASI Balkan ve Çanakkale hezımetleri raber şimalden Ege denizine inmeye ve Kavalada 18 eylül- de bir Yunan fırkasını yakala- maya muvaffak oldular. Bu şerait altında Sarrail'in Ma - nastırı kurtarabilmesi fevkalâ- de birşey olmuştu. Taarruza maruz bulunan cephedeki kar- şılıklı kuvvetler hemen hemen Müsavi idi ve sekiz dokuz yüz topa istinat eden 90.000 kişi - den ibarettir. Fakat elde edi- len netice Rumanyanın âkıbe- tini tayin edecek vehamette de- ğildi. Rumanya harp ettiği zaman onun nasıl - tehlikeli bir vazi - yette — bulunduğu — malümdu. Rumanyanın arazisinin büyük bir kısmı bir toprak dil şeklin de idi, 480 kilometre uzunlu ğunda ve 160 kilometre enih: de şimalde Transilvanya alple- rile, cenupta Tuna ile muhattı Hükümet merkezi olan Bükreş bu dilin ortasında bulunuyor - du, Avusturyalılarla Almanlar dağlar etrafında, Bulgarlar Tu nanin gerisinde tahağşüt etmiş lerdi. Rumanyanın — bu iki kıskaç arasında hir ceviz gibi ezilmesi için dört ay kâfi geldi Rumen hudutlarının coğ manzarasını - burada anlatmak faydadan hali olma sa gerektir. Tuna aktığı top rakların bu kısmında uzün za man ovalardan geçer ve geniş liği ekseriya, 1500 metreyi bi aşar. Ziştova, Turturkai ve iredeki geçit yerleri, kaleler ve istihkâmlarla müdafaa edi: liyordu. Tunanın denize dökül /— Yazan: l V. Çorçn ——— .. Ha ——— düğü noktada sularile Karade- niz arasında Dobruca vilâyetini ihtiva eder. Burasını Rumanya ikinci Balkan harbinin sorun- da, harap olan Bulgaristanın elinden kapmıştı. Bulgar kıt- alarının sol cenahlarını tutar, sağlarını da denize istinat etti- rerek Dobrucada — ilerlemeleri Bulgar miletinin bütün milli e- mellerini tatmin edecekti mal hududundaki silsilesi Tunanın aksine ol müdafaaya çok müsaitti. silvanya alpleri, birbirini takip eden üç mıntakada 1800, hattâ 2000 metre kadar yükseklikte idi. Bunlar arasında ormanlar sonra yüksek ve otlarla mes- tur topraklar, kayalık tepeler gıralanıyordu. Bu- tabil istik kâm hattının arasından geçen birkaç yol, pek zayıf ve derme çatmadır Rumen ordusunun hali lar 'ak Tran 27 Ağustos Rumanya fırka seferber - edebilmişti Bunların 10 tanesi iyi talim görmüş 5 tanesi orta derece de, mütebakisi ihtiyat teşek küllere mensuptu ve hepsi 500 bin kişi kadar tutuyordu. Ru men ordusu pek az topç malikti., mühimmatı da değildi. Harp kâfi fabrikalarından ÜRKOPARIRRORRRI SI RAARRI RERDRE A ERE a BUROROE T RRTAAREORE €en büyüğü izah edilemiyen bir sebeple harp ilânından birkaç gün evvel bir infilâkla uçmuş- tu, Rumanya sahra telefon hâtları ve makineleri kâfi de- gildi. Birkaç tayyaresi vardı, anlaşılıyor ki, Rümen - ricali Bulgarların kendilerine harp ilân edeceklerini hiç hesaba katmamışlar ve maziyi unu - tarak onların döğüşmiyeceğini ummuşlardı. ikler j’“' HAL TERCEMELERİ MÜNASEBETİLE N!!| ©$ Yukarıdaki izahatı göz önü - yalnız kendisine güvenilen bir Ri 1 bilmek istemesinden ileri geldi- ğine güphe edilemez. Filhakika Reşit paşa iktidar | makamına gelir gelmez ittihaz ettiği tedbirlerle Eflâk ve Boğ-| danda Napoleon II ün istediği | rumen ittihadına mani olmuş i- di. ne alınca “Son Sadnazamlar,, da ökuduğumuz: “ ... o devirde vükelâyı azl ü nasbeden... ilâ,, | mülâhazasının hakikata tama- mile mukarın olmadığını teslim ederiz. Bunun daha başka; daha sa- ği lıyhj 3 Şimdilik FEE — Bu kadar! Hava şehitleri günü B ugün hava - şehitleri gik nüdür, Bütün yurt bu gün bu memleketin — göklerini korumak ideali uğrunda hayat. larını seve seve veren yiğit kar« talları için yas tutacak, onların silinmez hatıralarını anacaktır, Kırık kanatlar — / nlar bir memleketin hürs riyet ve istiklâlinin, ha- valarını korumakla muhafaza edilebileceğine en çok inanan « lardı, Bu gaye uğrunda hayat« larını mavi Türk göklerini ko- rumak ülküsüne vakfetmişler- di. Savaşta ve savaş için hazır- | lanış esnasında sıraları geldiği zaman pervasızca havalandılar. En büyük cesaret ve cür'etle' en yükseklere çıktılar. En kuv« rih delili de vardır: Napoleon, | Eflâk, ve Boğdandaki siyase -| tinin tamamile akim kalacağı| tebeyyün etmesi uz/erme İstan - buldaki elçisi Tuvenel'e - 5 Ağus | tos 1857 de - verdiği bir emirle © iki emaretde yapılmış olan in- tihap feshedilmiyecek — olursa| Babiâli ile siyasi münasebetleri keserek Fransaya dönmesini bil dirmiş idi; O vakit Abdülmecit dünkü müttefiki ile harbe mec- bur olmamak için sadrıâzamını değiştirmiş idi, fakat yerine Âli paşayı değil, Mustafa Naili pa- şayı tayin etmiş, Âli paşayı da Hariciyeye geçirmiş idi. Muhterem biyografyacı Âli paşanın bu defa da hariciye ne z7aretine geçişini Fransa sefare- tinin himayesine atfediyor. Bu, bizce haksızlıktır.. Babiâlide o tebeddül elzemdi. Zira - Son &ad riâzamlarda buna dair bir kayıt yyok ama - Napeleon İstanbul - daki elçisine kat'i münasebat | emrini verdiğinin ertesi günü | Londrada Osborn sarayında Kra | liçe Viktorya ile kocası " Prens. Alberte Türkiyenin taksimini teklif etmiş idi. Ancak İngiliz kabinesi Osman h devletinin mülki tamamiye - tini ve istiklalini, Avrupanın muvazenesi için, elzem addeyle- diğinden, Napoleonun bol kese- den gösterdiği tavizleri dinle - memiş, yalnız onu da büsbütün utandırmamış olmak için, Boğ- dan emaretinde yapılmış olan intihabın mefsuhiyyetini kabul git paşayı getirmesi, İngiliz se- etmiş idi. Napoleonun ida, buna firinin rica ve tazyikinden ziya-|mukabil, hem Türkiye ve hem A- vusturya için muzar olacağın - (Sonu sayfa 4 sütun 3 de) Falkenhayn bizzat bu ordu- nun kumandasını deruhte et- mişti. Tunanm öbür tarafında ve Dobrucanın nihayetinde düş- üç Bulgar fırkası, bir sü- vari fırkası, Selânikten ayrıl- mış bir Alman fırkası tahşit etmişti. Bunlar müthiş Alman Generali Makensen'in kuman- dasına verilmişlerdi. Rumanyalıların - adetçe fai- kiyeti ne olursa olsun, harekât gahnesinin haritasını endişesiz mülâhaza etmeğe imkân yok- tu- O sırada Harbiye Nazırı Mösyö Lloyd George bana - va- ziyeti teferrüatile izah etti ve uzun bir — mülâkatta Mi lâhaza ve mütalealarımızı bir- birimize anlattık. O, başvekile şöyle bir mektup yazdı: Sarrail ordusunun Bulgar ve Alman- lara karşı mühim bir terakki kaydetmesi beklenemez. Şim ya kalıyordu. Halbuki Rus 1 Eylülde bütün ümitler Sü- Jar için de iş kolay değildi. Ru- ya düşünce bu sefer de Rumen manyanın ihtiyar kralı, harp - ler General Sarrail ordularının ten evvel Avusturya - Macı Selânik üzerinde Bulgarların mühim kuvvetlerini bağlıyacak ristanla bir muahede müzak Ş resine girişmişti. Bu, Rusy î;::;:;(';*;Tâî’;'l”':;mmîd’ıf“" Rumanyaya karşı “muhtemel harp sahalarında pek fazla PİF düşman,, telâkki etmeğe mesgul oldukları için kendi ü- Sevketmişti. Bundan dolayı da zerlerine mühim kuvvet sev- demiryollarını Rumanyaya ka kedemezler ve Ruslardan al- dar uzatmamıştı. Rumen hu - dıkları "e istinaden Rus- ' dudu Üzerinde Kalas şehrine yanın kendilerine çok fazla kadar son Rus istasyonundan jyardım edeceğine kanidiler kilometre kadar bir r Rumen Küvvetleri dört or - Te vardı. Binaenaleyh Rusya i- duya taksim çdilmişti. Üçüncü çin yeni müttefiki Rümanya - ordu Tunayı müdafaa ediyor, nın acele imdadına — koşmak birinci ve ikinci ordular Tran- — kabil değildi silvanya — alplerinin eĞ tutuyordu. — Dördün: Rumanya istilâ ediliyor Bonra ikinci ordu - tar jrmek üzere Karpat erkânıharbiyesi iyi haber Gerek Alexief ve gerek Rus al - Transilvanyayı is- Ka SECA Merkezde 50.000 — Mislardı. Her şeyi biliyorlar kisilik bir ihtiyat kuvveti Bük- YE Rümen muadelesinin müş SeRl DT AAAN Gölyörüü külâtını pek iyi anlıyorlardı Muhasamatın başında Tran- a bunu Dteki birsiz silvanya Avusturyalıların yor. Müttefiklerine anlatamiyorlar gun beş fırkası tarafından mü- d Rumanyanın müdahalesine dafaa edilmişti Fakat Eylülün karşı Rusyanın gösterdiği so- başından itibaren dört Alman gukluk işte bu endişelerden ile fırkası bunlara iltihak etmek Ti ordu. üzere yola çıkmıştı (Arkası var) vetli düşmana karşı en büyük kahramanlıkla - saldırdılar. Fakat onlar bu ulvi, bu yiğit- çe kavgalarını yaparlarken yü. reklerinden vuruldular. O za- man vurulmuş bir şahin gibi beyaz bulutların arasından Sü- | zülerek ölümlerin en erkekçe- siyle öldüler, Yeni yetiş3n kartal yavruları B ugün bütün yurt işte bu iyi evlâtlarını - anıyor. Onların bu yurt için seve seve | verdikleri — hayatları, —yurdun | müdafassını — kuvvetlendirmiş, düşmanı sindirmiş ve yeni *hava | kartallarının yetişmesine — ve çoğalmasına meydan vermiştir. Bugünkü-genç ve büyük hava ordumuz, şehit - babalarının ve ağabeylerinin kendilerine ebedi- yen işaret etmiş oldukları “yük- selme,, yolunda onların ilham - kâr teşvikleriyle ilerlemekte ve yeni yeni yiğitlik destanları ya- ratmakta, yaratmağa —namzet bulunmaktadır. Bugün — yeni yetişmekte olan her “kartal yavrusu,, nun ideali ancak on- İar gibi büyük bir ruh taşımak- ü Onların aziz ve mübarek ha- tırasını andığınız bugün bü- tün memleket evlâtları yurdu yüceltmek uğrunda düşen yi- Zitlerin Truhuna fatihalar ithaf ediyor ve yurd kendilerinden de * bir hizmet istediği takdirde on- lar gibi gözünü kırpmadan ha- yatını bu topraklar için seve Seve vermeğe âmade bulundu - ğuna inanıyor. MURAD SERTOĞLU |Hava şehitleri | günü (Baş tarafı 1 Inci sayfada) tih tayyare kampında davetli- | der, kıtalar, okullar, halk topla- nacak ve merasimi . İstanbul Merkez Komutanı açarak me- resim verinde bulunanlar hava | şehitlerini ve bütün şehitleri selâmlamağa davet edecek, bu anda Fatih parkında, Beyazıt, | Galata kulelerinde, resmi daire ve —müesseselerde ve limanda mevcut bayraklar yarıya ka- | dar indirilecek gemi " ve fabri- kalar düdüklerini çalacaklar ve bu anda herkes şehitlerin hatı- | ralarına kürmeten bir dakika duracaktır, Resmi tazimden sonra kolor- du, belediye ve Halk Partisi na- mına Fatih - Parkındaki âbide- ye çelenk konulacak ve bir res- eçit yapılacaktır. Polisleri tahkir eden tevkif olundu Abdülgaffar adında bir kol - tukçu evvelki akşam fazla mik- tarda içmiş ve sonra Reyazıt merkezine giderek bütün polis- lere ve komiserlere — hakarette| bulunmuş, küfretmiştir. Cürmü meşhut mahkemesine verilen Abdülgaffar dün birinci — sulle cezada yapılan ilk duruşmasını müteakıp hakkında tevkif ka- rarı verilmiş ve tevkif olunmuş tur. Bandırma seterleri Denizyolları işletmesi sabah- ları 8.15 de kalkan Bandırma postalarının badema saat 8 de hareket ettirilmesine karar ver« miştir. Bu postalar İstanbulda Pazartesi, Çarşamba — ve Cuma günleri kakmaktadır Petrol fiyatı Şehrin esinde — olursa ol- sur bakkallar, petrolün — pera- kende kilosunu, toptan fiyatla- rına yüzde.18. kâr ilâvesi ile satacaklardır.