komitacı. - Eğer gidecek olsam bile ne ben, | 'e de aile efradım İtalyan dev- | leti fahimesinin vereceği harci- raha muhtaç değiliz. Devlet ve millet sayesinde bu kadar para-| mız vardır. Kaldı ki aramızda gidecek kimse yoktur. Götür - Mmek istiyenler de olursa benden ancak silâh ve kurşunla muka- bele görürler. İşte bu kadar. Ve Emin bey bu sözleri söy - ler söylemez odadan çıkıp git - miş, İtalyan kumandanile nai-| yetini yapayalnız bırakmıştı. Bu açıkça meydan okuyuş; mütercim — Yontof tarafından | Ttalyanca olarak söylendiği za- man kumandan Cano Aleksan- dro şaşa kalmıştı. Bu kadar mer dane, bu kadar sert bir tarzı hareketle karşılaşacağını — hiç| ümit etmiyor; şimdive kadar bu| adam hakkında Marki Faranti- den işittiği sözleri serapa müba- Ikğa- ve izam mahiyetinde te - JALkİ edivordu. Artık o da an- lamıştı ki-bu. şahsiyet cidden korkulu idi ve her halde onun gok güvendiği, çok büyük - bir| istinadgâh olarak dayandığı kuvvetler vardı. Bunun için fazla durmaya ve hiç vakit zayi etmeye lüzum yok tu. Bir an evvel bu tehlikeli evi terketmek cümlesi için daha ha- olacağını — düşünfiyordu. bu adamdan her gey Ümit edilirdi. Hattâ su anda kendisi ve bütün ailesi de dahil olduğu halde kumandanlık erkânını yok etmek için evini bombalarla berhava etmesi de mümkündü. | Kumandanm aklıns bu cihet gp- lir gelmes alelâcele: — Haydi gidelim, Kumandan- | lıkta icabını düşünür, müzakere ve müdavelemizi orada yaparız. cad- deye geldikleri zaman hepsi de rahat ve emniyetli olarak geniş geniş nefesler alabilmislerdi. Bu sırada kumandanın geng| . ve gayet şık bir asker züppesi elan yaveri; kumandana hulfis, gakmak için yüksek bir sesle: — Ne küstah! bir adam.. de- mi kumandan! Kafasını bir evvel ezmeli de aklı başına Demişti. Cano Aleksandro ona derin derin ve biraz da sertçe bakarak: — Öyle mi zaanediyorsunuz? diye cevap verdi. Küstah! de-| &.. O tam bir kahramandır | ve böyle adamlar kolay kolay kafalarımı ezdirtmezler. Ve döndü Markiye baktı: — Öyle değil mi Sinyor - Fa- ranti!.. Siz ne dersiniz?.. Marki kumandanı tesdik etti: — İsabet buynruluyor kuman gdanım! Bu adam cok müthiş bir komitacıdır. Esasen İttihad ve “Terakki fırkasından olup ta ko-| mitacı olmayan hiç bir Türk| yoktur. P ise onların en ileri| gelen azılılarından bulunuyor. Ön, on beş senedir kendisini ta-| mirim ve hiç bir gün de bana dostça bir selâm verdiğini gör-| memişimdir. Düşman bildiğini | ber zaman öyle bilir ve yüzline karşı söylemekten de çekinmez. Bmin bey böyle bir adamdır iş-| te — Pekâlâ.. gimdi sen ne duşü-* nüyorsun bakalım ?. — Akşama size bu hususta | düşüncelerimi arzederim kuman dan cenapları! Şimdi müsaade buyurulursa ben mutasarrıf ve-| kilini ziyaret mecburiyetinde -| yim. Cünkü hâlâ beni beklemek- tedir.inlir. Randevuma geç bile | kaldım. — Bu hâdisedea ve bu zi ,v.m.a* tan kendisine bahsedecek misi-| niz?. | Şüphesiz. Çünkü ona bir kaç saate kalmaz her türlü ma- Mmat verilmiş olacaktır. Daha €evvel biz söylersek belki kendi besabımıza bir avantaj kaydet-| Mmiş oluruz. Cano Aleksandro ukdvrkâ." bir tebessümle güldü — Haklısınız milşavirim! de-| di ve maksadınızı anlıyorum. | Haydi bakalım inşaallah ı'ıın.ıl- fak olursunuz. Tanrı sizinle ol- | gn — Teşekkür ederim — Benden de bir cok selâm ve sevgiler götürün. Fakat biraz| eyvel aleyhinde bulunduğumu, Kİ Antalya ve havalisinden notlar :Dâöniş Remz Merdâne ve sert bir hareket.- Muta- sarrıf vekilini ziyaret. - Markinin ga rübesiz ve genç mutasarrıf gamuşuyor B ea ” aa i Korok K— mütkiş bir taklığı. - Teı'-W da söylemeye kalkmayınız sakın.| Marki Farantipsadece guıerdı boynunu bükmekle ve sanki “ böyle şey mi olur?,, diyen eda ile melon şapkasını çıkarıp hepsini selâmladı ve mutasar - yıtlığa doğru yürüdü. Talâtın yanına girdiği vakit © artık tamamile kendi umuru idaresine ait işlere dalmış bulu- nuyordu. Markiyi karşısında gö- Tünce: — Teşekkür ederim bay kon- solos! dedi. Siz söziinüzde dur- dunuz. Ben de şimdi vadettiğim ziyarete gideceğim. Ancak vakit öğle oldu. Eğer isterseniz. öğle yemeğini âe beraber yiyelim de Ondan sonra giderim. Marki Faranti bu samimiyete ve insani harekete karşı kendi gammazlığını düşünerek fena halde üzülüyor, fena halde ezi- lip büzülüyordu. Bunun için birdenbire cevap vermedi. Yal-| mız: — Şimdilik acelesi yok Talât bey! Ne zaman olsa, ne zaman isterseniz o vakit olsun.. Diyebilmişti. Fakat Talâtın ne gözünden, ne de kulağından kaçmıyan bu ezgin bareketlerle; kaçamaklı cevap derhal içine bir şüpbe düşürmüştü. — Hayır hayır diye cevap ver- di. Mademki siz vadinizi yaptı- nız. Şimdi sıra bende. Muhak - kak Emin beyi gidip göreceğim. Bakalmn hakikaten hasta mı, de- #il mi öğreneceğiz. Faranti gayri Ihtiyari ağzın - dan kaçırıverdi: — Hasta m?... Bilâkis turp gibi sapasağlam. Her zamankin- den de daha ateşli ve daha kuv- vetli. Talât hayretle Farantiye bak tı ve sordu: — Neveden haber aldınız?. — Hiç kimseden — Nereden biliyorsunuz ya bütün bunları.. — Şimdi oradan geliyoruz. Talâtm hayreti gittikçe artr Fi e| bır' — Bvet ben..Biz.. — Kuman dan, tercüman ve bütün maiyet erkânı, Talât beğin birdenbire yüngı ağzına gelmişti. Emin beyi tev- kif edildi zannıma düşerek son derecede hiddet ve asabiyetle E:,l;âmak Hzere bulunuyordu. doğrusunu söylemek A - gelirse o; Emin beyin tev- kif edilmesi hâdisesinden ziyade bu işin kendisine sorulmadan yapılmasından, bir çocuk gibi a- yutulmasından, nihayet Emin beye ziyaret haberi göndertilip “buyursunlar,, diye cevap alın- dıktan sonra baştan atlatılarak | kendi kendilerine baskın — yap- malarından dolayı - üzülüp hid- det emareleri duyuyordu. - Bunu bir izzetinefis meselesi yapmak, bundan sonra onlara kendi de- ğer ve kıymetini göstermek için and içiyordu kendi kendine: Talâtın içinde bu hercümerç koparken Faranti de zeki na- zarlarile onu tetkik ederek bu için için kaynaşmayı seziyor gı— biydi. Ancak onun telâkkisi düşüncesi daha başkaydı. Marki Talâtın kendilerine kızdığını his- getmekle beraber daha ziyade E- min beyin tevkifine dair bir me- sele geçip geçmediği merakına hamlediyordu bu heyecanı, Bunun için : — Fakat üzülmeyiniz dcakmn! dedi. Badeca Emin be: ye bir ihtarda bulunmak Üzere bu ziyareti yaptık. — Ne gibi ihtar, — Yirmi dört saat zarfında gehri terketmesi için, - Ne cevap verdi?.. Bizi öyle bir sepetleyiş se- | petledi ki., Deyme gitsin keti müsaade etse gelse hepimizi dövecekti de, Böyle yapsa yine iyi olur- du. Fakat ben daha fenasından korkuyordum. Bereket ki iyi ta- rafına tesadüf etmiş, — Ne yapardı ki.. — Hepinizi evile birlikte uçu- rabilirdi. Neza- ve elinden | | İARARMAL (Arkası var) » bir mükemmel © Netameli Balkanlar ugoslav ordusunun yür- VO ğiN nnn Ve dafaa etmesine ve müstevliye | istiklâlini ve hayatını pahalıya satmak için harikalar yaratma- sına rağmen daha gimdiden Yu- goslav topraklarından hisse al- mak hırsları köpürmeğe başla- di. Bir taraftan Macarlar Yugos-1 lav topraklarını çiğnerlerken, bir taraftan da Bulgarlar fırsatı | ganimet sayıyorlar ve Yugoslav- yada güya zulüm gören Bulgar | ekalliyetinin mukadderatile alâ-| kadar görünmek-istiyorlar. Hlele| İtalyanın Dalmaçya sahillerinde kendine yeniden, aslan payları| ayırmaya kalkışması gerçekten ibrete değer bir tecellidir. Biz burada daha ev sahibi henüz berhayat ve ayakta iken evin eşyasını taksime kalkışan saygısız mirasçıların bu pata - vatsızlığı bangi haklara dava-| narak göze aldırdıklarını tetkik edecek değiliz. Tebarüz ettirmek istediğimiz nokta sadece Baı-& kanların gerçekten tekin bir yer| olmadığı ve buraya ayak basan| yabancıların ergeç aralarında gırtlak gırtlağa gelmeğe mah-| küm bulunduklarıdır. Alâkahların bu hususta - gös- termeleri tabif olan ihtiyata rağ men artık anlasılmıştır ki Yu- goslavyadan Aalmacak paylar hakkında İtalyanlarlarla — Ma-| carlar arasında bir anlasama - mazdık baş göstermistir. Rumm; yalılarla Bulearların da yine| Paymeseleninden dolayı birbir | lerinin gırtlaklarına sarılmaları| da pek mühtemeldir. Hele Ber-| Ttnin bahsettiği Makedonya muh tarivati tahakkuk ederse o za- man Balkanların arzedece”i man zara görüllmeğe değer bir hal Osmanlı imnaratortufmun Rırmetideki tonrakları da navla- mihrken ayni hal vaki olmamış, mı idi? A. C. SARAÇOĞLU Yeni tayinler Ankara, '!| (Hususi) — Tica- ret Ofisi Umum Müdürlüğü Başmuavinliğine Nevyork tica- ret ateşesi Muzaffer; ikinci mu- avinliğine Aptullah Mecik; Pet- rol Umum Müdür muavinliğine Petrol Şirketi Müdürü Sedat xoutnğiu tayin edilmişlerdir. Bunun — üzerine — amiral (Sturdee) nin talimatı - de- rakap mühim surette tek- rar tadil edildi ve muharebe kruvazörlerinin İngiltere sula- rında çok İâzım olmasına rağ- men icap ederse bunlarla mu - harebeye gi ııllhıyeu verildi. (13 kânunuevvel, saat 4.45). Bundan dört saat sonra (Şili) bükümetinin (Dresden) in Şili limanlarından kömür almasına müsaadeye mütema - yil bulunduğu ce, krür Yazörün şiddetle takip edilmesi ve bitaraf llmana ilticasına meydan verilmeden batırılması hakkında emir verildi. Amiral (Sturdee) zaten böyle bir talimat ğine muntazır idi. (Dresden) in (Ponta Are- nas) da olduğu haberi ona 13 kânunuevvel saat 3.00 de var sıl olmuştu. Bu haber otuz al- tı saatlikti ve amiral kömür almak ve muharebenin hasara- tını tamir etmekle mesgul olup elde hazır yalnız (Bristol) se- finesi vardı ve iki saat içinde bu gemi denize çıktı. 8.30 da dahı (İnfilksibil) ile (Glascow) hareket ettiler. Fırka (İnfilk- sibil) süvarisi kaptan (Filimor) un kumandasında bulunuyor - du. Daha sonra amiral (Stüd- dart) da (Karnarovn) ve (Korn Vol) ile (Patagonya) sahilini aramağa gönderildi. Ertesi sa- bah, bahriye nezaretinin tali - matı mucibince, (Kent) ile (Orama) (Prinçitel Fredrih) i aramak üzere Amerika garp sahiline hareket ettiler. Amiral (Sturdee) de derakap iki muha- rebe kruvazörile İngiltereye avdetinin vaziyeti umumiyeye nazaran münasip olacağını dü- indü. 29 kânunuevvele kadar (İnfilksibil) de arkasından ha- reket edecekti. Binaenaleyh 16 kânunuevvelde yola çıktı. Er - tesi günü de bahriye nezaretin den kat't bir emir geldi ki: Bun da muharebe kruvazörlerinin derakap İngiltereye avdetleri ve esnayi rahda (Senvensan) a uğrayıp — mühimmatını — al - ması ve (Dresden) in takibi amiral (Stüddart) a mi | lantik meydan muharebesi) teş- | Şörçü | Atlantik meydan muharebesini | kazanmakta ve bu harbi mutla- | man deniz kuvveti arasında ce- AF NO AMLMIIİK MEYIIRN MlIH&REHESl Bir muamma Herkesin ağzında bir cümle dolaşıyor: ( Atlantik meydan muharebesinin sonu ne olacak ?) İçinde yaşadığımız heyecanlı günlerin dönüm noktasını( At- kil ediyor. Büyük Süyük Britanya Bagvekili bay bile Balkan hâdiselerin- den bahsederken (Atlantik mey- dan muharebesinin yanında Bal- km yarımadasının sahne oldu- ğu kanlı vekayi ancak tâli bir ehemmlyeh haiz olabilir. Mesele ka kazanacağız.) dedi. Gazetelerin, ajans telgrafua- melerinin ve gazete makaleleri- nin bol bol bahsettikleri bu (At- lantik meydan muharebesi) a- caba nasıl, ne çeşit bir harptir? Koca bir Okyanusun sahne teş- kil ettiği bu meydan muharebe- sinin diğer deniz harplerinden ne farkı vardır? Meselâ Mangş kanalında, Akdenizde iki düş - reyan eden bir çarpışma mey- dan muharebesi olmuyor da Atlantik Okyanusu gibi deniz - ler hâkimi bir Devlet bahriyesi- nin, fermanferma bulunduğu geniş su ummanında cereyan &- den ginsi bir boğuşmaya niçin ve neden bir (Meydan muharebe- si) deniliyor? Aziz okuyucularımıza bu su- alerin cevabını vermeğe çalışa» cağız.. Esaslı bir nokta Aşağı, yukarı büyük mikyas- taki her deniz harbi kat'i neti- (Ponta Arenas) daki kuşun uç- tuğu da görülmüştü. 19 kânu- nuevvelde, Muhiti Kebire geç- miş olan (İnfilksibil) kruvazö- rü geriye dönüp amiral (Stüd- dart) 1 (Dresden) in nihayet bulamaz taharrisile iştignle terkederek İngilterenin yolunu tuttu. (Folklendes) muharebesi na- mile yad olunan muharebeler ve takipler silsilesi işte ve bu veçhile nihayet bulmuştu. Ami- ral Fon (Spee) nin filosunu terkip eden beş kruvazörle üç kömür ve levazım gemisinden bir kruvazör ve bir kömür ge- misi kurtulmağa muvaffak - ol- muştu. Binaenaleyh İ! sul ve an'anei bahriyesine gö- re muzafferiyet tam ve kâmil addolunamazdı. Kurtulan tek - nelerden biri bir hafif kruvazör olduğundan 0 suların İngiliz sefaini tüccariyesi için henüz serbestisi iade olunmamış de - mekti. Fakat Fon (Spee) filo - sunun ortadan kalkması da ter- tibatı sevkulceyşiyeyi o dere - ce işkâl ve iz'aç eden âmili or- tadan kaldırmıştı. Elhasıl bu muvafafkiyet Almanların da kabul eyledikleri veçhile iyi bir sevkulceyşi muzafferiyet — idi. İngiliz kuvveli Alman kuvve - tine kıyas kabul etmez derece- de faik bulunduğundan (Falk- land) muharebesi öyle parlak bir tâbiye muzafferiyeti addo - hunamazdı. Fakat amiral (Stur dee) nin büyük donanmadan tefrik edilmiş ve kuvvei har - eri haleldar olmadan yine anmaya iadesi lâzım bulun- PPDIRITERRADRE PI TI ERRİLE Yazan: A. C. Samçoğlnî yaile neticelenen misbeten kîlçlik diyebileceğimiz - çarpışma — bile Akdeniz üzerindeki Italyan iddi- alarını iflâsa sürükledi. Demek oluyor ki saffıharp zırhlılarının büyük mikyasta iştirâk ettikleri bir deniz harbi yüzde doksan do- kuz bir hüküm ve bir netice do- aöita (Kilağfk Sayila mu- harebesi) iki tarafın zırhlı, mu- hafazalı ve sür'atli kuvvetlerinin iştirâk edeceği korkunç bir top ve torpido düellosu şeklinde mi tecelli ediyor? Bu suale derhal menfi — bir cevap vereceğiz ve diyeceğiz ki: — Hayır, Atlantik meydan muharebesinde denizlere hâkim, dalgalara fermanferma İngiliz deniz — kuvvetleri karşılarında düşman zırhlılarını, kruvazörle- rini asla bulamı Zaten bunun başka türlü ol masına da ihtimal verilemez. Zi- ra farzı muhal olarak Alman ve İtalyan deniz kuvvetlerinin heye ti mecmuası bir araya gelse bi- le bu müşterek ve kuvvetin Atlas Okyanusuna aç- lıp da İngiliz deniz kuvvetlerile dan dövüşmesine imkân yoktur. Hele faikiyeti ekle bulunduran taraf İngilizler gibi milli bir zt rar dolayısile anadan doğma ge- mici bir millet olursa... Harplere benzemiyen bir deniz harbi kdiği (Atlantik meydan muha- rebesi) prova hattı teşkil ederek *birbiri peşi sıra dumanlara ve abarut dumanlarına bürünmüş DÜNYA HARBI (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİ- Atlântik Meydan Muha rebesı Yazan: V. Çörçil 87 muş olan iki muharebe kruva- zörünü zedelendirmeksizin mü- him bir düşman kuvvetini im - hada gösterdiği meharet de şa- yanı takdir idi. Mezkür iki muharebe kruva- zörünün büyük donanmadan ayrılmasında ehemmiyetli mah zurlar, hattâ tehlikeler vardı; Fakat bahriye nezareti selim ve metin bir muhakeme neticesin- de bunları göze alıp tam vakti lâzımında düşmana karşı kahir bir faikiyet vücude getirmeğe muvaffak olmuştu. (Falkland) da İngiliz filosunun Alman fi - losuna tesadüfü mesud bir eseri talih addolunabilir. Fakat bu mesud talih ve teadüf de (Nelson) un “hiç bir rüzgârı kaybetmemek,, kaidei zerrinine riayet sayesinde elde edilmiş - ti. Elhasıl harekâtı bahriyeyi tanzim etmiş olanlar, kendi kudreti bahriyelerine hiç bir suretle hale! gelmeksizin bu ka - dar mühim bir muvaffakiyeti kazanmağa tamamile kesbi is - tihkak etmiş idiler. Muzafferi- yeti vâkranın tevlid ettiği neti- ceye gelince: Dört aydan biraz fazla müddet zarfında dış de - nizlerin hâkimiyeti İngiltere tarafından elde edilmişti ve ar- tık İngiliz bahriyesinin bütün kuvveti asıl harp sahnesine tah sis edilebilirdi. 1Bu esrarengiz harbin mahiyeti nedir? Kim kimle ve niçin harbediyor? zırhlı fırkalar arasında cereyan edecek bir harp değildir. Hattâ sür'atli kruvazörlerle, yolları saatte kırk mili aşan destroyer- ler arasında vukubulacak - bir çarpışma da değildir. Şu hakde bu meydan muhare- besi kuvvetler arasında yapılacaktır? Suali zihinleri tır- malar. (Atlantik meydan muharehe- si) ismi altında anılan Bsessiz, korkunç fakat o nisbette de, amansız ve tahripkâr harp, Alk man denizaltı gemilerinin tay - yarelerinin ve korsan kruvazör- İerinin elele vererek İngiliz inşe ve nakliye gemileri kafilelerine karşı hep birden ve göz açtırma- dan harekete geçmeleridir cüm- lesile hülâsa edilebilir. Havadan ve denizden Büyük Britanya Adaları yiye- ceği, içeceği de dahil olduğu ha de her nevi ihtiyaçlarını ve sa- nayiine muktazi iptidai madde- leri hariçten getiren bir ülkedir. rebesi) nin esası budur. Düşman £ E H n ; temin edecektir. İşte (Atlantik meydan muha- Bonu sayfa 6 sütum 1 de) ASI Denizaltı harbi ve deniz istihbarat servisi —— Alman gizli işaretlerini ihtiva eden kitabı nasıl elde ettik? Bizim istihbarat servisimizin bütün dünyaca bhaklı bir itibar ve şöhreti vardır. Biz bu sayede 1914 harbinde düşmanın mak- sad ve niyetlerine hiç bir dev - letin nüfuz edemiyeceği dere - cede vâkıf oluyorduk. Bu sa - yede deniz ve kara erkânı har- biyelerimizin tahminleri, dost - Jarımızın hayranlığı, düşman - larımızın yesi arasında- tahak- kuk ediyordu. Deniz istihbarat servisinin bilhassa üç şefi temayüz etmiş- ti. Bu üç şef son derece geniş, kuvvetli ve nafiz bir teşkilât vücude getirmişlerdi. Almanların deniz harekâtma ait malümat başlıca üç mem - badan elimize geçiyordu: 1 — Bitaraf ve düşman -bil- hassa Almanyadaki- gizli me - murlarımızın raporları, 2 — Denizaltılarımızın ken - dilerini büyük tehlikelere ma- ruz bırakarak Heligoland a- çıklarında yaptıkları tarassud- lar. 3 — Alman telsiz telgrafları hakkında yap! tetkikler. Bu telsiz telgrafları çözmek hususunda uzun müddet bir şans bize çok yardım etti Eylül 1914 başında Magde- büyüktür. Kurulması lâzım ge- gözülmesi için lâzım olan un- surlardan yalnız bi tanesidir. yvsw. - Mara AAA oB Şımdı ik —— Bu kadar! Asım Baha için eni Adam — mecmuasının bir bakıma hayırlı, bir bakıma hazin bir teşebbüsünü haber aldım. Mecmua, tulüat ti yatromuzun en cski mümessili aktör Asım baba için bir lane listesi açmış. Hayatını Türk sah nesinde yıpratmış olan bu d« ğerli fakat ihtiyar san'atkâr son günlerde hastalanmış bulunu- | yor. Yeni Adam mecmuası bu tex gebbüsündeki gayesini izah & derken: “Bu sayede zavallı bir aktö- rün eline bir kaç para geçer ve hiç olmazsa son günlerini daha az sefilce yaşar,, cümlesini kulk lanıyor. Bütün ömrünü halka verem ve bütün ömrünce halk tarafın-, dan alkışlanan bir sanatkâr için | ne hazin bir âkıbet! ve bir mec- muanın onun son günlerini “da- ha az sefilce, yaşıyabilmesini temin için gösterdiği ulüvvü ce- nap, bu dekor içinde ne kadar | hüzün verici bir mahiyet ikti- | zap ediyor. Dünyanm diğer taraflarında da böyle olup olmadığını bilmi- yorum. Fakat bizde san'atkâr- ların hemen hemen daima âkı- betleri böyle felâketli oluyor. İsimlerini burada yazmak iste - mediğim için bir çok tanınmış kıymetli ressam, aktör, musiki- şinas ve muharrir tanıyorum ki bunlar - ihtiyarladıkları, artık iyi veyahut hiç çalışamamağa başladıkları devirde derhal en derin sefaletle karşılaşıyorlar. | Ve hayatları hazin bir şekilde sona eriyor. | — Her hangi resmf bir dairede | varide ve sadire defterlerini tut- mak suretile cemiyete İrizmet eden bir vatandaş yirmi, yirmi beş sene çalıştıktan sonra bir tekaüdiyeye hak kazanıyor da, belki de kırk, kırk beş sene müd | detle hayatmı cemiyete veren, | yaşadığı devri tarihe mal eden Muharrir, ressam ve müzisyen | dimağının ışıkları karardığı za- man niçin sefalet ve felfikete mahkâm oluyor? Onun cemiye- te hizmeti öbüründen daba mi az? Bilâkis çok daha fazla. Büyük haksızlığın bir ân ev- vel düzeltilmesini temenni ede- llm, MURAD SERTOĞLU kruvazörü Baltık denizinde bat-, mıştı. Bu hâdiseden bir kaç saat sonra bir Alman küçük zabitinin cesedi Ruslar tara - fandan denizden çıkarılmıştır. Küçük zabitin kollarında ve göğsünde bir geyler vardı. Bun lar Alman bahriyesinin şifre - lerini ve i ihtiva - den kitaplardı. Aralarında Şi- mal denizinin ve hele Heligo- land müstahkem Alman Ünslü - ntin haritaları vardı. 6 eylülde Rus atasenavalı beni ziyarete geldi ve Petrog - raddan aldığı mesajda elde e dilen bu mühim vesaikin haber verildiğini söyledi. Rus' ataşe- navalı, şimdi Rus amiralliğinin bu şifre ve işaret kiatpları sa- Alman — bahriyesin olduğunu ilâve etti. Ruslar müt tefik devletler bahriyesinin, hassaten İngilizlerin b: kitap- lara ve bu haritalara vâkıf ol- ması lâzım gekliği kanaatini izhar ettiler. Eğer Alexandrova bir vapur gönderecek olursak bu vesaiki hâmil olan Rus za - bitleri bunları İngiltereye geti- receklermiş. Hiç vakit kaybetmeden va - puru gönderdik - ve ilkteşrinin sonlarına doğru bir alışam sa- dik müttefikl in ellerin- den bu paha biçilmez vesika - ları aldık. Kitap ve haritalar denizde biraz solmuştu. Hemen Alman telsizlerini zaptetmek ve mesajları, şifre - leri çözmek üzere bir teşkilât vücude getirdik. İşin başına Sir Evingi getirdik. Bu zatın, gerek istihbarat inde gerek diğer sahalarda ettiği hizmelter pek len istihbarat servisi çok muğ- lâk bir işti Almanlar neden sonra farkında oldular Filhakika şifre bir mesajın (Arkası var)