HKi gae B . YENİ SABAR e KEREGRRLEEMN Z TRDLASTTERRDRSE TU TARS ADT M.»x-.ı ASTIMDRARİA F j SLBAHTAN | OLAK MOLLA ı —©, çok usta idi be! hde bir şey göstermi te he, bir keve meydancaza çık- t mı tövbe olsun pehiivandı — Var be Molla., Hem bir kaç kebe be!.. — Siz hangisini gördünüz a- ğam?. 'e hey, Çağlıyan kasrında bet... Sultan Azizin husu - runda be!.. Bütün dünya yerin- den oynadı be!. — Arnavud oğlunun; Kavas oğlu boyundurukla üç dişini kır & be!. Öyle alduğu halde paça karnı kurtaramadı anun pençele rinden be!.. Te hey!.. Altı saat güzeştiler efendimizin huzurun- da be!.. Te be, yenemedi Kavas oğlu, Arnavud oğlunu be!.. — Kaç okka idi, Arnavud oğ- he — Te be, senin kedar bir kı - zancazdı be?.. Biraz daha uzun- cazdı bel Malal be, seni de meydan- maya öğle yemeği yendi. &x yiyordu. Her pehlivan gibi öyle tepsi ile börek, tatlı yiyen bir pehilivan değildi. Ağalar, Mol * hanın bu haline de hayret etmiş- derdi. Ağalar, ikide, birde Mollaya söyleniyorlardı: — A be Molla!... Pehlivan de- diğin yer be!. | — be bhaydi atıştır be!. — Te hey!.. Hepten bozulmuş kursakcâzın be!, — Baka! Fukara kesesi gibi kursalcazla — pehlivanlık - olur mu be?. Ye be, Molla!. Akşam Üzerine doğru yola gıkmış olan kafileler, Tekirda - iana doğru akıyordu. Öküz ara- balariyle yaylı arabalariyle, bay vanla gelenlerin zevkli hallari | ortaya neşe saçıyordu. Her a-| ruba ve her at kafilesi Tekir - dağına girdikçe, ortaya bir ha- ber yayılıyordu: — Künteci gelmiş... — Çingene gelmiş... , — Helvacı gelmiş... — Hayrebolulu gelmiş... Kafileler, davul zurna ile ge , liyorlardı. Tekirdağı mahşere dönmüştü. On binlerce halk gü- reş Beyretmeğe geliyordu. Yal - mz güreş değil, köylüler at ya- rıştırıyorlardı. Koşular yapıyor- lardı. Taş atıyorlardı... Herkes bir kuvvet ve yiğitlik hüneri gös | teriyordu.. Altşam sular kararrken, bir Kkaç kafile daha göründü. Önde gelen kafile kalabalıktı. Bunlar, Çatalcalılardı. Davulları, zurna - ları zorlu bağırtı ve gürültüleri yorlardı. Laf değil, Çolak Molla gibi bir pehlivana, İki seferinde üs- tün güreş yaparak berabere kal mıştı. Bu seferki güreşte ise müuhakkak Çolağı ortadan çıka- racaktı Hakikaten de Çatalca - dı. Ensesi kulaklarına dayan - muştı. Sırtı ve göğsü camedam - mnin içine sığmıyordu. kesin yüzünü sevinç perdesi kan lamıştı. Çakır gelmişti, Molla ile güzel bir güreş yapacaklar - :-MWMWW- Ağızdan ağıza şunlar dolaşı- 1 yordu: ı TIYATROLAR l ü Şehir Tiyatrosu Temsilleri Hepebaşında Dram kısmında BU AKAŞAM uaat 2030 da MEŞALELER * #stiktâl caddesinde komodi kısmında BU AKAŞAM saat 20.30 da KIRALIK ODALAR SON HAFTA l bir güreş say - — Yarıcıya, Çingene de gek di.. Bakalım, Yarıcı Çingeneyi artadan çıkarabilecek mi7 Çatalcahlar bir hana indiler.. Biraz sonra, Mollahın bulundu- u ve hemen heriesin toplandı - ı hanın kahvesine geldiler.. Terziler ve ışsız%er relerde spor - Âmeri İçinden çıkılamaz bir açmatık Terziler ve ışsı izler 'Terziler cemi- yeti, hükümet - zen — terzilerin cekmiş. Çünk aralarında bir - garip değil mi? Vakıa meselâ eczacılar tahdid edildi; bazı ee- zahaneler kapandı; vakıa güm- rük komisyoncuları bile bir tah- dide tâbi tutukdu. Ama bunları hükümet ve büsbütün bususi ga yeleri ek — kararlaştırdı, taM etti. İçlerinden tahdid ta- Jebinde bulunan olmadı. Halbuki şimdi terziler: — Biz çoğuz; bizi azaltın. çcmıırı aramızda acemiler var- T Siyorlar. Hakikat, belki ter - ziler çoktur. Bunlar azalırlarsa geriye kalanların kazancı arta - caktır. Fakat tasfiyeye uğrıyan- | dar ne yapacak? Hem bunlar böyle bir tasfiyeye maruz — ka- brlarsa kunduzacılar, sobacılar, demirciler için de ayni iddia va- rid olmaz mı? Hü ügük etmafıı işinde ehliyetli yi ve ehlivetsizi halkın rağbeti farin eder. Hükümet memuriye- tinde olduğu gibi bir de küçük san'atlarda şehadetname işi çı- karırsak -belki ehliyetsizler aza- hr amama- içsizler bir ordu hali- ni alır. Küçük hileler Bte nark kordu. Hem de kasapla mn ve tüccarının iste - diğine pek va - fan bir. nark.. Fakat — esnafı nemnun etmek, yahut — onların daha çok Ka - zanmak hirsını yenmek kabil mi? Şimdi kasaplar nark üzerin - den et satmıva hazır; ancak bir kilo ete, ya baş, ya paça ilüve etmek şartiyle.. Bu usulü tatbik eden bazı esnafı yola getirmek için müşterinin elmde, onun is- tediği beş on kuruş fazla fiya- tı kabul etmekten başka çare ol dum. Hayrct sene evvel Müsahipza- yaktin belediye reisi bi a dükkânını teftiş ederken bir yağ tenekesi içinde bir fare bulur. Bakkala bir fareyi gösterir, bir bud yüz sopa yiyı Bakkal, doksan beşe kadar fa Jakayı yedikten sonra naçar ka hır ve kalkıp fareyi yutar. Galiba zamanın bazı esnafı için de buna yakın cezalar lâ - Dairelerde spor Bütün memle- kette sporu can- landırmak, ka - din erkek her - kesi biraz sport- nen vapmak i- Çin nizamlar ha- arlıklar yapıl - at belki r bu ha- zırlıkların eserlerini görmemize engel oldu. koyun | YAZAN: Pî MİMG KN fWH_ | vl arak yürü-| göye büzülmüş. rediyar- Çatalcalıların her biri bir yı ve oturdu. Mollaya il zl Küçük m I%r üa.— kadan kan geliyor ! daval, - Gillik, bahisi dönüşten ! Yalnız inhisar memurlarının ruz. Memurların içinde henüz Terden çok bir evvelki devrin a- damları vardır. Onları masa ba şindan snor sahasına sürükle -| | tecrübe ile anlağılacak. Fakat beş on sene sonra onların yeri- ne gelecek olan nesil efradını da spora vazifeye teşvik icab edecektir. Kabahat ne bu. nesilde, ne de gelecekte.. “İki karnuz bir koltuğa sığ - maz,, masalını uyduranlarda. Amerikadan kan geliyor! Amerikalılar | İngiltereye kan gönderiyorlar - mış. Bu ne de- mek? Karkan - yarın benzini ve- rine getirmek i-| sin mi? Hayır, — çok tan kavbetmiş yaralılara zerketmek için... Bu iş geçen harpte tecrübe edilmiş ve bir çok insan başkasının ka- ziyle canlanmaş, hayata inde e- dilmi: lüyor ki artık hiç kimse ve hiç bir hükümet kendi vağı le kavrulamaz. Yahud, bir mü det kavrulabilir. Bugün Ameri- kann kanı, yarın canı ve nefe- si İngilterenin imdadına gelir - ken kendi yağlariyle kavrulmı - ya mecbur olanların bir gün ta- Yayı yaktıklarını ve kavurmaya döndüklerini #öreceğiz. İçinden çıkılamaz bir dava !.. Medeni kanunun bir kaç mad- desi tadil ediliyor. Bu - tadillere göre boşanma davalarında hâ - kimlerin kanaâti daha büyük bir mevki alacak. Hâlim isterse geçinemiyenleri derhal ayırabile cek, uzun müddet sürüncemede bırakmıyacak.. Pek nazik bir mesele. Gönül meselesinde çabucak hüküm ver mek ne kadar güç, hattâ ne ka- dar imkânsızdır. Karşınıza - bir çift çıkıyor. Biribirini — sevmediklerini, ve ayrılmak istediklerini söylü - yorlar. Acaba ikisi de samimi Mi? Hattâ kendi kendilerini doğ ru tahlil etmişler midir? Yoksa ayrılır avrılmaz pişman olmuya- caklar mıdır? Bir karı kocayı ayırınak için onların senelerdenberi geçine - mediklerini tesbit etmek de k: fi değildir. Senelerdenberi geçi nemez. Fakat ayrılınca birbirle - rini aramıya başlarlar. Birbirinin güzünü oyanlar var dür ki, bir başkası eşlerine par- | maklarının ucu ile dokunsa ateş püskürürler. Hâkim istediği kararı venebi - | lince, biz korkarız, birbirine düş! man olarak gelen çiftlerin ço - ğu kökime düşmmaü olacaklar -| he!, Gitlik, bahis açmadık dönüşten! Bulgar baş - vekili, — Alman | kuv vet leri nın Bulgar - toprak- larından ge seğini — söyler - ken bunların dö nüsünden — hiç bah set mi yor.. Zaten Alman - -dan yol istedikleri lar, Bulg; 2| tin ergeç ve yirmi iki sene ev- spora teşvik edildiğini okuyo - | l menin ne kadar güç olduğu bir' Har İ so Ta erdirecek hüyük silâh (Bi iş tarafı 1 inci de) velki gibi Almanyayı yere ge ni de görür gibi oruyor. sene bütün ümitler Almanl: sıl mahrum oldularsa İn; de-denizlerden mahırum . Şubatm son haftasında Al- reisizin — söyle bir kasmı Mart | pılacak nutkun ve Nisandı hücumlu rin bu nutkunun asin lasım var: 'Şubatın başından — yirmisine kadar 290 bin ton düşman ge - misii batırdık. Batırılan gemiler neden azaldı? Hayır, azalmadı; son 2 gün içinde 200 bin tondan | daha çok gemi batırdığınızı iki saat evvel haber aldık!.” Hitlerin bu beyanatı, İngiliz | tebiiğinde hiç teyit olunmamış, | o hatta zarfında kayıp olan ge- | | milerin tonu 59 binden ibaret | görünüyor. Keza ayni haflaya ait resmi Alman ve İtalyan id- | Giaları da bundan biraz fazladır. Vülna o günlerde İngilterenin bir gemi kafilesi hücuma uğra - mıştı. Fakat bu kafileden kaçıp| kurtulan bir çok gemiler, birer ikişer Himanlara — dönmüşler - dir. Meselenin asıl mühim noktası gu: İngiliz bahriye nazırı, dünkü beyanatında hücuma uğrayan İngiliz ticaret gemilerinin, u8 - ramıyanların yirmide bir betinde olduğumu söylemiş; ba- tan İngiliz gemilerinin de yeni yapılanlarla, satın alınanlarla ve düşmandan zaptolunanlarla te - lâfi edildiğini izah etmiştir. Bu | suretle batan gemilerin üçte ikisi yerine Konmuştur. Demek ki yalhız üçte biri elden çıkmış - demektir. Almanlar batan İn - giliz ve müttefik — gemilerinin şiradiye kadar 7 milyon — tona Y iddia ediyorlar. Böyle olsa bile İngiltere harpten ev - velki ticaret filosu tonunun yal- nız 2,350,000 tonunu telâfi ede- memiş demektir ki Alman ve İ- mmmnyıpıınuhm aşağı değildir. SAA İngiltereye geçen bir ay zarfında Batılan yalnız hava gilâhı 40 mi dolardı. Böyle müthiş bir yükü arızasız taşıyan İngiliz gemile- ri olmuştur. Bu'nakliyatı muhafaza eden ve harbin sıkletini yavaş yavaş | İngiltere lehine çeviren başlıca | âmil İagiliz donanmasıdır. Bu donanma harbin başında 1,300,000 tondu. İngiliz bahriye nazım:batan harp gemilerinin ye Tine yenilerinin yapılmış ve alın miş olduğunu, bugün donanma> Tün harbin başındaki donanma dan daha kuvetli olduğunu söy- lüyor. Vakat en mühimmi çok- tan lezgâha konmuş olan harp | gemilerinden bir çoğunun denize | indiğini ve inmekte olduğunu if-| a etmesidir ki aralarında 35 nib tonluk yepyeni bir. kruvazör, £ | fayyare gemisi vardır. Harp | bunların geçit resmi ile bitecek | gibi görünüyor. Behçet Safa zaman şüphesiz hile katmamışlardır. Şimdi onlar | Yahya Kemalin diliyle: Bir yoldu parıldıyan gümüşten; | Gittik, bâkis açmadık | (öl _(m. Diyerek Bulgar toprağına ge- Bd Bir günde Bulgaristanın si -| mal hududundan cenup hududu- na kadar yürüyen bu kuvvetle- rin conup hududundan şimal hu- düdüna ayni hızla dönmeleri için Bulgarların bir tek ümi dir. Dostlarının yenilmesi, düşman - larınm: galebesi. Kimsenin bu kadar gülünç va ziyete düşmesini iştemeyiz. Selim İlhami BAL PARE ÇAYKOVSKI nin Maşhur Rus Baleti ( Case Noisefte) i ve Sinemanın En Parlak Güzeli memne TAM VAKTİNDE GELEN BİR FİLM wczmua | den ve arap | vasls 7 MAET 1911 T?ahâusgarp - Bmgazn sefirinin elinden bastırdığı evrakı nakdiye (Baş tarafı 1 inci sayfada) Merhum arapçayı edebiyatına olduğundan gokaklarda geze ken de | deler okuyarak dı[n- nir ve rahat rahat ki zarı dikkatini celbet: ni görürdü. Bir gün yanında bir çok ka- âr ve polisler olduğu halde | h sefiri bir camii ziyarete T. Camiden çıkarken di ciler asında duran ve yi sesle kasideler okuyarak — dile-| nen Cemil bey nazarı dikkati- | ni cetbeder. Yanındakilere: — | “— Bu sapasağlam — dilenen | adam nazarı dikkatinizi celbet- miyor mu? — Bakın hiç araba benzemiyor. Sakm tebdili ka- | yafet ederek Mısıra gelmiş bir Türk zabiti olmasın? Son za-| manlarda bir çok Türk zabitle- rinin dilenci kılığında — hududu geçtikleri hakkında bir rapor aldım.,, der. Bunum üzerine iki polis me- muru Cemil Beyin yanma yak- laşırlar ve kendisini sefirin kar- şısına getirirler. Sefir tercüman vasıtasiyle kendisine sorar: “— İsmin nedir senin?,, Cemil bey hiç bir heyecan e- geri göstermeden : “— Cemil!,, cevahını verir ve Cerhal elini uzatarak ilâve eder: “— Mürüvvetli efendi, ben fakire yardım etmek Iütfunda bulunacaksınız galiba?,, Sefir sert bir hareketle devam eder: «— Bırak şu lâfları. Ben sen- den güphelendim.. Baksan a, sapasağlam adamısm. Hiç senin gibi bir adam dilenirmi? Son- ra yüzün de araba benzemiyor. Cevap ver bakalım! Nerelisin?. Nereden geldin? Nereye - gidi- yorsun?,, Cemil bey bakar ki işler sar- pa sarıyor. İtalyan sefirini at- latmak güçleşiyor. Derhal bir çare araştırmağa başlar. — Ne yapmalı? Bu menhus adamların elinden nasıl kurtulmalı? — Ce- mil beyin en büyük üzüntüsü hapse atılmak değil, hapse atı- larak Trablusgarba — gideme - meek ve vatana hizmet edeme | mekten neş'et ediyordu. Bu sırada Cemil beyin aklı-| ra birdenbire bir kurnazlık ge- lir. Garip garip işaretler yapa-| rak ve kekeleyerek ımmışmıgıl başlar: '— Ben nereden ge!dıgıım: bilmiyorum. Dün timarhaneden çıktım. Sar'am var. Hastayım . Açım, para topluyorum. Aman başım dönmeğe, gözlerim kararmağa adı, — Bayılaca-| b ğim.,, | Bunu müteakip gözlerini a-| çar, sefirin üzerine atılmak is- ter gibi yapar. Sefir bundan korkar, geri çekilir. Cemil bey de sanki bayılmış gibi yere yu- varlanır. Sefir de bu vaziyet Üüzerine yanındakilerle beraber - çekilir, gider. Yerde yatmakta olan Ce- mil beyin etrafına çarşı esnafı birikir. Kendisini ayıltmağa ça- lışırlar, Cemil bey belki bir yer- den gözetliyorlar diye uzun Ttal | BÜTÜN DANSI SEVENLERE... TEKMİL AŞKI TAHAYYÜL EDENLER. Bu akşım BÜYÜK GALA Müsameresile ŞARK SİNEMASINDA gösterilecek olan İLSE WERNER'iİ Görmeğe Gidiniz | Şehit Cemil Beyin harikulâde macerası - nasıl kurtuldu - ANLATAN: ü i Kıdemli Yüzbaşı 5 ARSLM; _17— | müddet yerde kalır. Nihayet ya> vaş yavaş ayılıyormuş gibi ken- disine gelir. Ayağa kalkar. Bu vaziyet ve saatlerce yer- de yatıp kalması Cemil beyin işini epey bozanustu. O gün bu| yüzden dilenememiş ve kendisi- | ni geçindirecek para kazanama- raştı. Şimdi ne yapsın? Hem| | kendisi, hem de kendilerine h:ık»! makta olduğu bir kaç arkadaşı açtı. Hemen ceplerini karıştr riz ve: “— Eyrah! Yanmda on Ri- yal param vardı. Sar'am tuttu- ğu zaman düşürmüşüm Yahut almışlar. Şimdi ne yapacağım?., diye âhüvah etmeğe başlar. Dük | kâncılar kendisine acırlar. Der- | İtalyan Enver Paşanın hal bir fıkal ane açarlar. Bu garip a az vakitte yirmi riyal a toplarlar. Cemil bey müuvaffakıyetle geçerek — or: etmiş bir çok gazâ- avdet ct Umumi Harbe lar yapnış, Kendisi ak etmiş ve Baara de işti- sinde Cenabahak ehit düşmüştür. para, Trablusgarpta Eaver pa- gann bastırdığı yirmi kuruşluk yarakai nakdiyedir. Enver Sa- zvi mührü de Enver paşanı zati mührüdür. Karargâbla pe- ra bitince bu paraların basık masına zaruret hasıl olmuş / ve 100, 50, 25 ve 20 kuruşluk - pe- | ralar basılmıştır . Bu paralar Sünusiler nezdinde büyük it- har kazanmış ve sarı liradan fazla rağbet bulmuştur. Bu şe- kilde tedavüle çıkarılan paralar on binlerce Hrayı bulmuştur. (Devamı var) S PpPOR Spor Anketimiz Amatörlük mü, Profesyonellik mi? Sporcu ve idarecilerimizin cevaplarını neşrediyoruz Topltlayan: Oğuz GÜNEY Vefanım eski santrhafi ve beynelmilel — futboleularmızdan doktor Hayri Ragıp atatörlük ve profesyonellik mevzmu etra- toptan gu cevalı vermiştir: -— Sporcular iki sınıfa dahil- dir. Birisi her türlü spor malze- resini şahsan temin ederek sırf bünyesinin tekâmülü, sıhhati - nin sağlamlığı, vücudunun gü- zelliğini elde etmek gayesiyle muntazaman — idmanlarına de- vam eden kimselerdir ki bunla- ra tam amatör diyoruz. Diğeri | ise hayatım kazanma yollarını | spordaki kabiliyeti nispetinde | klüpleri tarafmdan resmen ma-| aşla tutulan kimselerdir. ki bun- | | lara da profesyonel diyoruz. — | Bizde hâlen bir Üçüncü sınıf türedi ki bunlar henüz isim- | lendirilemedi. | Bazı klüpler antrenman mas- rafı namı altında bazıları ise| aşka nem altında oyuncuları- ı na yardım ediyorlar. Demek ki| bizde heveskâr sporcu azalma- ğa başladı. Bilhassa Maarif Ve- kâletinin — emriyle talebelerin klüblerimizden ayrılması bizde- ki tam amatörlüğe veda boru- su çaldırmıştır. | Profesyonellik — organizasyon isidir. Kuvvetli eller tarafından idare edilmedikçe çabucak iflâs | eder. Şehrimizde iki klübümüz- den başka stada sahip talihli bir üçüncü klüp henüz yok. Stad- Bız, profesyonel klübe aklım Filminde ermez. Gündengüne oyun tet- niğimizin kaybolduğu —bu za - manda da profesyonelliği dü- günmek biraz gülünçtür. B günkü - klüplerimizin - oyunları da modası geçmiş bir nesme g- bi itibarsızdır. Bu şekle göre evvelâ sporculuğu kurtarmak lazıradır. Sporumuzun kalitesi - ni yükseltmek — elzemdir. Tah- sil ve kültür itibariyle yüksel - miş gençlerimizden klüplerimir mahrum kaldıkça bu tedenni | devam edecektir, kanaatinde yim. Klüplerde cahil ve hayatla- rını güç kazanan oyunculara muhtaç kaldıkça mechuri ola- rak saf amatörlükten uzaklaşır yorlar. Bu da hem oyuncular- Tdizin Ömrünü azaltıyor. Her kazanılan maçtan sonra ikram- lar, iltifatlar tevali ediyor. Spor cunun sıhhati çabucak tezelzü- le uuğruyor. Vücudu için, si- hati için daimi zararlt bir insan olarak az zamanda tarihe kare şıyor. Halkça sevilmeğe başlar ken kaybolan oyunculardan mü rekkep ekipler hiçbir zaman seyirci celbedemez. Bu bakım - dan da profesyonellik olamaz Eenebi antrenör meselesini, & şağı yukarı her meslekte bir moda halire gelmiş olan bir hâ dise gibi telâkki ederim. Daima harişten enjeksiyonlarla takvi - ye . Memleketimizde sporun her şubesini tam amatör olarak yapmış ve hakikaten bu husus ta bilgi sahibi şayanı hürmet bir çok arkadaşlar vardır: Buz- Jarın içinde belki de bugün cok müşkül vaziyette olanlar mev- cuttur. Bu gibi arkadaşlardan istifade edilmesini daha muva - fik bulurum. 9D/3/DAT tarihinde yapılacak İkinci Küme Lig maçları Fenerbahçe stadı: Saat 12 Feriköy-Galata Genç ler, hakem: Şekip Akduman. Yan hakem: Mümir - Fazıl. Saat 14 Şişli, Güneş - Pener- yılmaz. Hakem: Bülent Türar h. Yan hakem: Neşet - Sadık.