| j | ) | İ | ) Gi Mollanın bu nârası fwk:ı.kıde fmanidardı. Höm de, Moölla bu nürayı üm ederek ieyifli keyi! şti. Bunların bepsi iyi idi. Fakat Molla, hasmınım elinden — nasık kurtulmuştu. Ve, hasmını nasıl üzer aşırmıştı. şte, Mollanın yaratıcı benli - ği büyl anlarda teza- hür © la — yeniden bir oyun etmişti. Bu oyun, başlı başına bir kaide ve hesab teşkil edi- yordu. Kapanda iken hasmını bir yerinden kapıp veyahud has nni destek ederek canmi kür- tarmağa savaşmamıştı. Molla, kendi ellerle kendi arını — tutmuştu. — Gena nivelâ kuvvetiyle birdi bire lar gını havalandırmıştı. Kendi ken dine oyun yapan ve ehram şek- line giren Mollanın üzerindeki hasmının kapanı — bozulup bir kıç kılçığı ile uçup kayarak Mol lanın üzerinden dört elli yere İdüşmüştü. Yere düşen Çakır 'da hasmı yetişmeden hirdenbi - re doğrulup ayağa kalkmıştı. İşte oyun bundan ibaretti. Meğer, Mollanın kapana gir- fdiği halde sakin ve hiç bir teh- İlike yokmuş gibi durması ke: W dine güvendiğinden ileri geli - yormuş, Mollanın yaptığı ” oyunu, ne haricte bulunan pehlivanlar, ne de bir başkası sezememişti. Hat 'ta ihtiyar Cazgır bile anlıyama- mıştı, Herkes birbirine soruyordu: — Nasıl söktü kapanı?.. — Olur şey değil.. Nasıl kalk tı ayağa?.. — Bu Molla, hakikaten bir. €in gibi!.. " PNe kesilmiş, e de nefes - lenmiş be!.. — Yaman Molla, vesselâm.. Soluğu kesilen, heyecandan gırtlağı ve dudakları kuruyan Müderris efendi de: — Aferin, Molla sanal. Ya- Şşasın!, Diye söyleniyordu. Hatta caz gıra hitaben: — Usta, kurtardı yakayı... — Hayret edilecek şey. — Demak çok tehlikeli rüyordun?. . — Kurtulamıyacak zannedi - dum hoca efendi.. — Molla, fevkalâde tehlike - demi idi? — Fakat, Molla kapanı nasıl göktü?. Merakım burada!. Nasıl havalandı bu Çakır be? —Mclla, her halde bir yeni o- yuün yaptı hasmına.. Deyince Müderris efendi: — Sen onu bilmezsin © ne cin Gr o! Dedi. Müderris efendi, Molla - nan küp hikâyesine telmih yap - Tış oluyordu. Molla, sıkıldığı za- /man vaziyete göre oyunlar icad diyordu. Çakır hasmının nasıl olup da altından kalktığını bir türlü se - zememişti. Şaka değil üste de bir kılçık ile mağlüp olacaktı. Güreç ayakta tekrar başlamış- t İki taraf ta elenselerle birbir derini dağıtmağa çalısıyordu. Güreş, altı saatı buldu. Bunal - facı bir hal almağa başlamıştı. İki pehlivan akşam ezanına ka- “dar böyle durmadan boğuşacak- | 'lar mıydı? Ağalar ve beyler arasında w fak ufak konuşmalar — baş - hadı. Şu suretle söyleniyorlardı: — Ne olacak? Alt saat oldu. tulduktan sonra, beraberliği dü- şünmemiş değildi. Hatta mü - derris efendiye: " — Hocam, altı saattır güreşi - yorlar.. Berabere ayırsak ne der Demişti. Müderris efendi ka - — Yok.. Bırakın Molla, onu benzetecek ? | Demişti. Cazgır da bu söz üze- "Pandan sonra kuvvet, aldığı için: güreşsinler.. OLAK MOLLA L A YAZAN:M.SAMİ KARAYEL' 68 Yine teşebbüse geçmekten va asında, söy en, güre Pehliva: kalmamıştı. Ancak kendile - rini idare ediyorlardı. Nihayet bu hal karşısında Caz amıyarak Müderris -e — Hocam, güreşi berabere a-W usta,.Ben taraftar — İyi amma, arlık bu iki peh- livan hamleden — kaldı. Güreş ekiz saat daha güreş- gır, dinlemedi, oldu Zu yerden kalktı. Büyük ağala- Tın ve beylerin yamına gitt vesor du: Beşikt Süleymaniye - Vefa Dün Şeref ve Fenerbahçe stad- larında yapılan futbol maci rından sonra İstânbül lig maç- ları bitmiş gibidir. Yalnız gelo- cek hafta Fenerbahçe * bulspor ve Galatasaray Beyağ- haspor - karşılaşacaklardır. Ve bu temazsların puvantaja hiç bir tesiri olmamaları itibarile dig maçlarına bitmiş nazarile bakı- labilir. Şeref Stadı: Bu haftanın ve'bu stadın en mühim maçını Fenerbahçe / ile Beşiktaş yaptılar. Hakem Adnan Akın. Fenerbahçe: Cihat, Cemal, Lebip, Ömer, Esat, Fikret, K. Fikret, Naci, Yaşar, Niyazi, Rebil. Beşiktaş: Mehmet Ali; Ya- vuz, Hüsnü, Rifat, Halil Feyzi, Şakir, Hakkı, Sabri, Şeref, Şük- | Tü. Şimdiye kadar yaptığı on ye- di maçta hiç yenilmiyen Beşik- taslıların dün kuvvetli rakiple- Ti Fenerbahçe karşısında alacak ları netice —merakla beklen- mekte idi. Emektar Hlüsnü ve terhis edilen Şerefi de aralarına alarak çıkan Siyah - Beyazlı - lar şiddetli bir hışımla oyun 'başladılar. Fakat bu akm kesi- lerek top Beşiktaş kalesine gel- di. Üç dakika içerisinde Niyazi Mehmet Ali ile iki kere karşı- laşmasına rağmen bir türlü gol ynp.mwıı Beş dakika kadar vazin bir şekilde devam e- a oyunda gene Naci bir fırsa- tı kaçırmakta gecikmedi. Hüsnünün ölmez kafalarile mühim tehlikeler atlatan Siyâh Beyazlılar topu bazan Şakire bazan da Şükrüye göndererek açıklar vasıtasile oyunun mer- kezi sikletini iki tarafa yaymaya muvaffak oldular. Henüz maçta her iki taraf ta bir üstünlük kuramamasına rağmen — Fener- liler dgha çok topla oymyarak pek yakın mesafelerde gol pozsi- jyonlarma giriyorlarsa da forvet derin beceriksizliği sayı çıkarıl- masına mâni oluyordu. Yirmin- €i dakikadan sonra açılan ve gittikçe hızlarını arttıran Be- giktaşlılar yirmi birinci daki- 'den Sabriye vuruş Cihadı avlıyarak Pener ran Cihat bu gölü pek Beyazlıların oyuna daha SPpPOR Şampiyonu oldu | Beşiktaş Fenerbahçeyi, Istan- E bulspor Galatasarayı yendiler ikada ilk ve son sayılarım yaps tılar. Karışan Fener kalesi, pas, laşan Beşiktaşlılar.. top Şerof- geçti ve ters bir kalesine girdi. Bu sayıdan bir dakika evvel Şerefin müthiş bir. völesini ayni güzellikle kurta - sudan yedi. Zaman ilerledikçe Siyah - dan biri hiddetle : ahu, gimdi mi geldi aki Günah değil mi bu adamı — Allahtan korkunuz yok mu? r ve beyler peh- rerdiler, Bir de mevki ku- | lanına danışmak lâzım geli- | yordu. Mevki kumandanı da| güreşi seyretmek için orada bu- | hınuyordu. Ca: gitti. vın kararı: anlattı. da karara tâbi olâduğunu söyledi. Ve, sözlerine şunları ilâve etti: — Şimdiye katdı kabahat!.. Bunlar da ana baba evlüdi.. n üzerine Cazgır meyda- gn arasma girip ayırdıktan son- | ra: (Arkası var) aş Lig ile berabere kaldı İ kendi taktiklerini kabule sebep| oluşları kendileri için çok ehem | miyetli oldu. Sabrinin pek ya-| kın mesafeden kafa vuruşu Şük rünün bir iki stkı şütü bu ara- da avutla neticelendi. Devre| sonlarına doğru kendilerini to- parlamaya muvaffak - olan Fe- nerliler- -bir iki favul vuruşile Mehmet Aliyi tehdit ettilerse| de ne çare ki beraberliğe ulaşa- madılar. 43 üncü dakikada kü - Çük Fikretin ortası Beşiktaş kalesini karmakarışık etti. Fa- kat Rebif iki adum Mmesafeden ayağı dururken kafasile vurdu- ğundan Mehmet Aliye çarptır- dı. Mukabil akmd> Cemalin iskasile Şakire mükemmel bir fırsat olmasına rağmen ben a- tacağım sevdasından topu dışa- rı çıktı ve birinci devre bu şe- kilde Beşiktaşm 1 - 0 galibiyeti ile bitti. İkinci-devre: Bu haftayma Fenerbahçe baş ladı. Beşiktaş ilk iki korneri ko laylıkla atlatarak oyunun ağır- lığını Sarı - Lâcivert nısıf saha- ya sığdırdı. Şakirin ve Sabri - 'nin ayaklarında fazla topu tut- | maları bir sürü fırsatların kaç- | masına sebep oldu. Beşinci da- | kikada Hakkı Şükrünün orta - &mı kafa ile zıplatarak kaleye kadar yaklaştı. Fakat Lebibin gayretile bu tehlike savuşturul- muş oldu. Biraz sonra Niyazi Şakirle kapışarak topu kornere çıkardı. Lâkin bundan istifade edilemedi. - Fikretin ve Esadın attığı biz iki hentbol Beşiktaş kalesinde kargaşalık çıkardıysa| da Fenerliler gol yapamadılar.| 15 ginci dakikadan sonra Siyah Beyazlıların gayreti Çok arttı. Hakkı falsolu bir vuruşla Ciha-, dı denedi. Bundan bir şey çık- madı. Küçük Fikretin hasım ta- raf için çok tehlikeli akınlar yapmasına sebep oluyardu. Dev venin ortalarında Şükrünün çok güzel bir havalesini Cihat bü- Yyük bir soğuk kanlılik ve me- haretle çeldi. Uzanan top kü- Çük Fikrete kadar gitti. Şüt di: rekleri sıyırarak - dışarı çıktı. Şimdi her iki taraf ta muhtelif sayı fırsatları kaçırıyorlar. rı Lâcivertliler muhakkak gol yapmak Siyah Beyazlıları da ga libiyeti garantilemek için raşırlarken hakem oyunu tatil etti. Fakat sonradan anlaşıldı- ına göre #seyircilerin sahaya hücumu ve oyumun görünmez bir şekfl alması buna sebep ol- muş fakat Adnan Alın şunu dü bükim oldukları ve Fenerlileri şünmeliydi ki bir olan Fener - Beşilk masm bu HMizumsuz A İkatimize çarpmıya başladı. Müd | tün başka bir hastanga aitti. | lara gebelik hakkında tavsiye- YENİ SABAR SABAHTAN SABAHA Doğum evleri ve ölüm evleri (Baç tarafı 1 inci sayfada) cud olduğunu İleri sürdü. Bu tak için icab eden' bütün af 7500 liradan ibarettir. ki, Meclisin teklifi ha - ği makam bu parayı adar mühim bir işe çok görmez, hir Meclisi, bunu müzake- re ederken mahkemelerimiz ço- cuk düşüren ve düşürtenlerin davasım tetkik ediyorlar. Ço - düşürmek bu memlekette elerden beri yüzlerce kişinin isi iken ve bu yüzden kimbilir kaç bin cana kıyılmış bulunur - ken ancak son zamanlarda dik- delumumilik bir kaç aydır ha- rekete geçti. Fakat bizce müğdeiurmnnili - ğm sıkı takibi, memleket nüfu- delere ihtiyaç vardır. Çünkü, görüyoruz ki, en zıkı takiblerle bile çocuk düşüren ve ni ele geçirmek kolay bir iş ol-| maktan uzaktır. Kadın: — Ben çocuk düşürmedim. Doktor veya ebe: Yaptığım ameliyat büsbü- Deyince cürmün tesbitine im kân kalmaz. Bumun misalini son muhakemelerde görüyoruz. Hattâ kadın evvelki ifadesinde kürtajı itiraf ettiği halde sonra pişmen oluyor ve inkâra sapi- yor. Çünkü o da kabahatlidir ve bu 2 kabahatli İnkâr edince mahkemenin söyliyeceği söz de kalmaz. Bazı — memleketlerde çocük Güşürmek ve düşürtmek en a - Fır cezalarla karşılaşıyor. Hat - tâ idam ile.. İspanya daha ge - çenlerde bu cürmü 12 sene ha- pisle tecziye etmek kararını verdi. Orada hususi bütün ka - d kilinikleri kapatıldı. Kadın- lerde bulunmak yazak edildi. Bizim de tutacağımız yol bu olmalıdır. Ele geçmek tehlike - Bi ne kadar uzek glursa — olsun, bir kere tutulunca en ağır ceza- ya çarpılmak — korkusüdür ki kürtaj cürmünün hir hayli önü- ne geçebilir. Behçet Safa belki bambaşka bir netice ile bitebilirdi. Tekrar başlıyan o - yun altı dakika devam etti. Bu Zaman da sağa Bola giden top- larla çabucak bitti. Ve Beşik- taş hiç yenilmeden evvel Feneri de 1- 0 mağlüp ederek saha - dan ayrildi. İstanbulspor 8 - Galatasaray O Bu maç çok çetin oldu. Ve zaman zaman tehlikeli bazı saf- halar da atlatıldı. Talât Eşfak sakatlandılar. İstanbulsporlu - lar ilk devrede yaptıkları üç öa- yı ile bu müsabakayı kazatarak Milli kümeyi adam akıllı garan- tilediler. Süleymaniye 2 — Vefa 2 Bu maç ekseriyetle Vefanın | tazyiki altında devam etmesine Tağmen fırsatlardan kolaylıkla istifade etmeyi bilen Süleyma- niyeliler ilk devreyi 2-1 mağlüıp bitirdilerse de 2 inci devrede nay retli oyunlarının semeresini al- mağa muvaffak oldular. Ve bir sayı daha yaparak müsabakayı 2 - 2 berabere bitirdiler. Süley- maniyeden Daniş gök yerinde ve güzel oyunile bu beraberliğe &mil oldu. Beyoğluspor 5 — Topkapı-0 Beyoğlusporlular ilk devrede Hiristo ve Culafi vasıtasile iki sayı yaparak bu devreyi 2 - 0 galip bitirdiler. , İkinci devre penaltıdan üçüncü oyun biter- ken de Tolea ve 'Panaş vasıtasi- le iki sayı daha yaparak macı 5 - 0 kazandılar, Beykoz 2 — Altmtağ 0 Beykozlular son kararlardan bir hayli sarsılarak takım çı - karamıyacak vaziyete girdikleri için Kelle İbrahimi santerhaf mevküne yerleştirmişlerdi. İlk devre her iki takımın gayretle- Fine rağmen 0 - O berabere bitti. İkinci devre Sabahattin ve Şa- hap vasıtasile iki sayı yapan Beykozlular maçı 2 - O galib bi- tirdiler. Kelle yasmın geçkin olmasına rağmen muvaf- fak oldu. Belki koşamadı. Fakat kafasile ve ayaklarile arkadaş- larına gönderdiği paslar cidden r'ıvm altında tanelerini L'Lşımak takdire lâyıktı İ Miki LN FT MA AA SAA İT SAA ae TERRaAN a aBa “Yeni Adam” m 284 numa - rah nüshasında, “yeni bir ter- Ka biye na i” başlığı altında yazdığım bir makalede “Miki” oyununun terbiye bakımından pek kötü bir şey olduğunu iza - ha çlışmıştını, ve ümid ediyor- dum ki ilim adamlarımız bunu münakaşa edecekler... Bizde “Pedagoji”, ve “ter- biye” nin sözü geçince, bir çok kimseler; senelerdenberi bun - larla uğraştıklarını, es dıklarını iddia ederler histe başkalarına mazlar!. — Lâkin bu ülimlerin neden çıkmıyor? Bilmem.. — “Miki” oyununu görme - mişler mi? - Yoksa bumun ço - cük — terbiyesi — bakımın dan hiç bir tesiri olmadığına mı kanidirler? - veyahud bunu, tabil bir hâdise gibi — görenler mi var? Besi Eğer annelerin kalunda veya kucağında sinamaya giden ço- cukları görmeseydim, eğer bin- lerce mektep çocuklarımın, an - ne ve babaların “Miki” oyunu- nu seyrettiklerini görmesey - düm, susardım; ve eğer bu o - yyunun korkunç neticelerini dü - şünmeseydim, bunu bir. daha kurcalamak hatınma — gel - Lâkin bu oyunun fena ne - ticeleri, hakiki — terbiyecilere dehşet verecek kadar büyük - tür. Sanmayımız ki müsallarda görüldüğü gibi yoktan bir he - yecan uyandırmak — istiyorum; hayır, ben size, bütün insan bil- gilerini mihenkten geçirmiş tec ribi ilimlerin lisanile' “Miki” nin tehlikesinden bahsedece - ğim: Miki oyunu, yalnız küçükler için değil, büyükler için de, kor kunç bir — derecede fenadı Çünkü bu oyun, insan zekâsı - nm en aşağılık bir anlayış ve anlatış tarzımım mahsulü - insanların - tarihinden timai — müesseselerinden, sağlam veya hasta insanlarla çocuklar ve hayvanlar üzerin - de yapılan ilmi tetkiklerden gu netice çıkıyor: — Vahşi insanm seziş ve an- layış tarzı analogie benzerlik yoludur. Bunu, liselerde psiko - loji dersi görmüş çoculkdar da bilirler; lâkin me onların ne bütün insanların yüzde doksan dokuzunun bilmedikleri bir şey var: Bu benzerlik yolunun asırlarca işlene işlene ortaya koyduğu hürafeler ve saçma fi kirler, medeni insanların kafa- sına girip yerleşmiş; ve tabiat kuvvetine — hâkim — olduğunu öğünerek söyliyen medeni in - San, valışilerden arta — kalmış bir çok hürafelerin kendi duy - gularına ve füllerine hâkim o duğundan habersizdir. Bu ben- zerlik yolunun ne ikadar tehli - keli ve ne kadar aşağılık oldu - ğunu size bir iki misalle mutla- ka anlatmalyım Tecribi psikoloji, çocuklarla vahşi insanların ve hatta hay- vaniların bile analoji ile düşün- düklerini söyler: Pencevenizin önüne sabahleyin ekmek darın- ftılarını atarsını. Serçeler gelip | bunları yerlerse, ve yarın ayni | saatta, ve ayni yere - gelirlerse | analoji ile hareket ettiklerine hükmedebilirsiniz. Aldıkları ta- neleri yuvalarına taşıyan ka - rmcaların, geçtikleri Tayın üs - tünde ezildiklerini; bir müdek - kik görmüş, ve bu hüdisenin pe gini — bırakmamıştır. Nihayet bir gün görüyor ki karıncalar, oyunu Pedafm;ı ba- kımından çok muz Hayale o.—eî"nl aklasekme sölin göz,,Oymumuz “Miki,,den pek fazla tevbıyevıdır asesmrana . < Tıncalarım analoji ile düşünmüş | olmasınınbir neticesidir. | Muftbaktaki eti yemiş olan ke Gi veya Köpek, bir sopa yerse, belki buna bir daha yapım: yahnd ebrzdeki sopayı pi ce kaçar. Avcıların, renk, kil, koku Be av hayvaniları dattıkları da tecrübe edilmiş - tir. Bir immana kızmış olan çocuk | lar ve köpekler, kızgınlıkları ona aid 'bütün şeylere teşmil e- Bazı tmsanlar, telâşla yüri ken, ayaklarına ilişen — şeyi küfür ederler, ve eğer camı ku- | lağı olmuyan bu şeylere, neden sövüp saydığının sebebini onla- Ta sorarmamız -bilmem- derler! Lâkin ben biliyorum: - Analoji yoliyle © şeyleri canlı tasavvur etmek körafesi onların kafa - sında var da ondan!.. Benzettik yolunda — çocuğun, vahgi insanın ve hayvanın bir- keştiklerini görünce, — Demek ki insanla hayvan arasında fark yok, - diyecek - siniz! — Hayır, vardır: Alıl ile sevki tabünin hangi noktda ay- Tıldılkdan malüm değilse de, in- sanın hayvandan tamamiyle ayrıldığım — gösteren insani ve| büyük eserler yardır; lükin-bu; | her halde Aristonun o kölm dığı sıfatlar değildir! Şimdi bu- rada bundan bahsetmlek mev - zuumuzan dışında olduğu için gadece benzerlik yolile Şünüşlerinin tezahürlerini gös - Hemen 'bütün eski kavimler, eski Babil, Mısır, Çin v.s. insan- ları Bür tâkım otlara, ağaçlara, | toparlardı, ve benzerlik yolile bunların, insan gibi doğar, yer, | içer, sever, kızar ve ölür bir ta- | kım ilâhi mahlüklar oldukları - na inanırlardı. Eski Yunanlılar da böyle idiler. Şimdi müzeler- de onların “insan” indeki | heykellerini görüyı kin onlar da, daha eski devirler de otlara, ağaçlara ve hayvan- tir; lükin 'yarısı keçi veya at, ve | yarısı insan ilâhları, ve başları kadın, vücudleri balık ilâheler ve ilâhlar meydana geldikten Bonradır ki ötekiler, ikinci de - recede periler seviyesine diiş -| tüler. Bununla beraber in - san şeklindeki son ilâhlara| kurban verilen veya tahsis edi- len hayvanlardan ve ağaçlar - dan anlaşılyor ki insan ilâhlar | ve ilâheler de bu hayvanlardan | warlıklardır. Ve netice şu olu - yyor: Baki zaman insanları, hey | vanmikine yakın bir tarzda dü - | Hh etmiş, ve akıl ve ııek.aı* birâz yükseklikten sonra ilâh -| dları kendisine benzetmişitr, ve | bunların her ikisi de benzerlik | yolile olmuştur. İ Şu görtüşitarzının sırıı, insan | gairleri işte'bu benzerlik yoım bir takım hayvanları sahneye | çıkarıp — onları dile getirmişler ve istediklerini ona söyletmiş lerdir. Modern milletler de vak- tile Yunan eserlerini tâklid et- tiler. m ediyorlar, ve bu, ka - Fski filozoflar da hayalı ve we ağaçlardan azıma bir takım || şunuı-km ağacı ve hayvanı te - (j ŞUBAT-IMI (e | 'E'erbıye Bahısle a n DA desü dır at cıîen Milli “Kara: Gimatı kıp bu benzerlik y gn ni Meselâ Luk Taurdan Sonra ıslak| töpraktan bir takım küçükl kurtların çıklığını görmüş, vel bunu otların bitmesine benzet -i yani İurtların dâ ot gibl yerden bittiğine —hükmeti başka bir filozof; inasnın ( balığın karnında —doğum idüğüne inanmış ve b: larmı da buna inandırrnı: a Platon - Eflatun bil. rap ilâhma aid mistik hurafe « lerin tesiri allında kalmı: şarapta mistik bir kuvvet var, demiştir. Gene bu ayni Eflâtun insan- lardan bir kısmının esir oldu - ğunu görmüş olduğu için o meş bur “cumhuriyet” inde bütüm işçileri bir köle tabakası adde « der. Ve onları pek aşağı gör « düğünü de söylemekten çekine mez. İşte bütün bunlar, hep best zerlik yoliyle düşünüldüğü içi yapılmış yanlış şeylerdir. Bü « tün bilgileri yalnız “müşahede" ye istinad eden eski insanlar ve eski filozoflar, — tecrübenin ne olduğunu — bilmedikleri — için bir çok görüşleri de sakattı, va bu sakatlığın en müthişleri, a « naloji ile düşünmekten ileri gel miştir. -Miki oyununu bütün Ame « rikallar ve Avrupalilar sevi « yorlar!- diyeceksiniz? — Evet, biz ilmimizi onlar « dan aldık; lâkin gene bu ilmin yardımı ile ve biraz da kendi “aklı selim”imiz, yahud “Bon sens” mızla “Miki” —oyununun kötü olduğunu ispat etmeğe hakkımız yok mu? Her şeyde ve hatta yanlışlılta da onlara taklid etmeğe mecbur muyuz? Size soruyorum: — Ayağınıza ilişen bir taşa, bir iskemleye neden kâfredi « yorsunuz? - Ve eğer böyle bir sey yapıyorsanız, 'bu; o cansız geyleri sizin canlı olanak tasav« vur ettiğinizi göstermez mi? i” oyunu; ayı, eşek, mays , kaz, sığır, tavuk gibi veya dört ayaklı ne kadar hay-, van varsa hepsini #sahneye çı « karıyor, bunları ve hatta otla- rı ve ağaçları dile getiriyor, on- lara dans ettiriyor, anlara şar« kı söyletiyor... Ve siz de bunla« — Siz ki insansınız, otların Haşim Nahid Br-bil (Somu sayfa 5 sü 2 de) Aşkın canlı sembolü Sevimli Parisli kızdır. Nanette Kahramanı JENNY YUGO Hayatwuza mes'ut 'bir dki saat ikatacaktır. Rek yakında ŞARK (Ezki YEKLER)