© hisseder ki Lehistanda TÜRKÇEYE ÇEVİREN — Hüseyin Cahid YA BÜŞA GİDEN. wwnzîı.zıa YAZAN:İNGİLİZ BÜYÜK FLÇİSE SİR NEVİLE HENDERSON / ş—î L — 90 — Maamafih, Reich hükümeti Britanya hükümetine şu nokta yı bildirmeğe kendisini mecbur araziye müteallik yeni bir tesviye tarzı takarür etmesi takdirinde, U. R. S. S. in de iştiraki olmak- sızın, garanti. — vi garantilere iştirak etmeyi taah- höd kabiliyetini artık kendisin- de görememektedir. Diğer hususlarda, Alman hü- kümeti bu teklifleri yaparken, hiçbir zaman Lehi menfaatlerine dokunmağa ya - hud müstakil bir Leh devletinin mevcudiyetini mevzuu bahset - meğe niyet etmiş enaleyh, Alman ahval ve şerait dahilinde Britan- ya hükümetinin bi hasının tam salâhiyetile Berline gönderilmesini temin gibi tavas- sutunu kabule muvafakat göste- rir ve bu murahhas şamba günü muvasala - 1939 ça tına intizar eder. Alman hükümeti derhal ken- dileri için kabüle ça ve, abil olursa, Leh murehhasının v hükümetinin it- bulunduracaktır. evvel İngiltere tilâimna maruz ZEYL Leh hi liflerinin mı imetin ni ki saat 9 tos 1939 tarihi ihtlârlı Tudan ulması için tav: mesi life hazır bulunduğunu Alman hükümetine haber vermiştir. Böyle hareket el Avrupadaki keti için müstacel lunduğuna vâkıftır. Alman hü- kümeti, 29 ağustos tarihli cevabda Leh hükü anlaşma temini hususundaki ar- karşı gübhe izhar ede- una cek yerde, İngiliz ya telkinini sulh uğrunda kabu- Je hazır bulunduğunu beyan ey- Temiş ve o t:mhne bütün ahval mek £ bedilmeksizin eçilm si Tüzumun! için 08 akşamına hazır olduğunu bildirmiştir. a, Alman hükü- Bundan b: meti Leh murahhi ne ruvasalatı tarihini İngiliz hü eti için Mmuvafık görülecek anlaşma teklifi noktası tel tmıştır. Fich bükümetii eferberliği — haben oldu. Ancak 1939 30 uncu günü gece « ye doğurudur.. ki başlamasına yardıma müheyya olduğuna dair Britanyanın bir eye kadar inatını aldı. Reich hükümeti beklenen Leh muvasalat etmeme nin - hükümetini mümkün temelleri mütaleasından mek için el: u ünkü kümeti tervic ve m tir - Alman ha von Ribbentrop nin tevdü n anya & müzak ki edilecek Alman metni haklkında &: Alman, ahval Leh ha Reich h ve gerait d makahline i için teklifler serdedecek tebliğ edilmemiştir. 5 de müsteşar tarafın- dan tebliğ olunmuştur. eler doğruya ık surette göstermiştir ki I: isi de temadi eden hâdiseler ve umumi dolayısiyle bir iyileştirme hare- ve geraiti hazarı Ahazaya aldıktan sonra, bir *t tehlikesinden ictinab et- zım geliyorsa v: hemen etmek mecburiyetini his- gştir. Bu maksadla, Al- müzakereye devam ti haiz olmak şartiyle, 30 a- hazır bulunmasına - karşı b salâhiyetli bir nn muvasalâtı hak- bir beyanat yerine Leh murahhasmın haberdar m olan şartı Lehistan arasında — doğrudan ya müzakereler vukua ni bizzat majestenin hü- tı takdirinde bir rat temeli olarak arih malümat ahsiyetinin hemen, ve her Bamil bir ermeyi yahud istanın hayati değildi. Bina - hükümeti bu ir Leh murah- sın 30 ağustos gşayan bir hal teklifleri idundan bu vü e Alman tek- ona hiçbir za- li bir notada Almanya ile Lehistan arasında hakkında müzakere 'assutunu tek- tmekle gayet gerginlik bir lüzum bu- bir etinin —bir tavassut ve hüküm süren icraata u — notasında, de filen salâ- kadar kabule asının Berli- için de — bir i edeceğini inin bir anlaş- Tinden ibaret ağustosunun on iki- atın Müza mumi bir te- tarafından esi majeste- müzakeratın hakkındaki Almanya ile üdafaa etmiş- azırı Herr son Britanya nünasebetiyle telâk- tekliflerinin hükümeti, lahilinde, bu bir rette tayinini haklı görr Çünkü muttas ğe hazır sine değil Leh sadece boş cüml nasız şey sadır olmazi kereye cesinde bir kere laşıldığı üzere, müzakereye girişmek, ne mese- lenin halline müteallik kararları ittihaz etmek mevcud değildir. ş ile Alman hükümeti Führer işte büu suretle haiz bir Leh mu vasalâtını boş yere iki gün bek- lemiştir. Bu ahval ve şe Alman hükümet: defa tamamen vi dedilmiş gibi tel buki bu teklifle şekil Aaltında, metince de malüm oldukları ve| yarak pel dukları kanaatin: Reich hüküm, zarı Herr Von Ribbentrop tara- fından Britanya edilmiş bulunan saslarından halk menin tam vaktli olduğu mi hazasındadır. Alnmn 'îe'_ln Bi p artık herhangi | iki tarafta da r haline getirilemesin. Bu inkişa- fın sebebleri şudi (1) Versay “di edildiği ân: terkedilmiş yerlerdi gösterilen Kabulür imliâi dan tesbit hududların im ameleler. Binaenaleyh, Reich hüküme- ra kal olan vaziyeti ortadan her iki tarafta d Taiyeti | id olduğu nisbette, meselesini izale - imkânsız olmadığı takdirde Here halı n bir nülü elmiştir. Reich hükümeti bu yolda ha- reket ederken 1918 denberi ika edilmiş iktısadi v ların tamamiyle karılmalarının ve tamir edilme- . lerinin pek esaslı hir nokta ol- duğu kanaatindedir. Bu vecibe- nin, bittabi, her kında da varid © eder. Bu mülâhazat tekliflere bizi götürüyor: (1) Berbest gerek halis Alman yısiyle gerek ah hid arzusu Reichine e Kuln - Bre üdenz hattına k T im rbi h razi Almanyaya histana mı kararlaştıracak (3) Bu maks bir plöbiscite vul Rey) hakkını şu dir: 1 bu geçen tarihe 1918) bu ara yahud orada Lehi bu araziden ç manlar, objektif temin edilmes zalik cizem h: mülâh: kullanmak w' avdet edeceklerdi alehde kendisini Reich müzakerata olduğunu ilân etme- beyanattan başka bir girişeceğini bildirmesi- ne intizar olunamaz. Arada Leh sefiri T yapılmış olan bir dmarche neti- İngiltere hük iyi ve ameli bulun - iz münakale hatlarını ik hal çaresi bulmak fikrini takib hasebiyle kadar uz: , yahud o tarih- IN? | hükümetinin girişme- istan tarafınden lelerden ve mâ- en hâlâ müza- tarafından daha açıkça an- sefirde ne bir in tam salâhiyet tam salâhiyeti | urahhasının mu- erait dairesinde, i tekliflerini bu © külliyen red- n yapıldıl: de idi. eti sefirine tebliğ bu müzakere kı haberdar ı!c Lehistan a- hiyettedir. ki hâdise her ar tate,, 1 tarafın tzrııiakı aparken —hu- da vücuda ge- bulü imkânsız kaldıracak ve a hayati ehem- - ekalliyet eyleyecek ve klarıma dair iti- garanti vasıt: kabil bir ist devamlı bi e maddi zarar- meydana çı- iki taraf hak - olduğunu kabul âtideki ameli Danç al Alman decektir. ve Baltık mwerder - Gra- 'onberg (dahil) ntidad eden ve bir - istik te oksa - Le- ını bizzat mı kua kim: Kânunus u arazi üzerinde bulunan bü- rütemekkin bulun ol; ilmiş hıı adiyle, lıkların temini rey — haklarını | dolayı tahtıe edemeyiz. İyi bir YEN DREERTTE Z S LLRN A A TTTT ÖDT ; HER SABAH Vekilinden bir temenni Memlekette öyle san'atler var- dır ki ya unutulup gitmeğe ya- hud ölmeğe mahkümdurlar, ga- yed şimdiye kadar unutulup git- memişler veya — ölmemişli 'Tezhibi attatlık, hayal tas- viri kesicileri gibi. Yine memlekette bazı ilim ih- tisas şubeleri vardır ki, yukarı- dakiler gibi günün geçer akçesi olmadıklarından ve rağbet gör- mediklerinden dolayı değil de bu gidişle lüzumu derecesinde müntesib bulamıyac: indirasa mahküm gi tedirler: Fizyoloji, baktriyoloji, biyoloji mutahassısları gibi.... iyoruz ki Üniversitede tıb tahsilini yapan gençlerin yüzde doksan dokuzu dahiliyeci, hari- ciyeci, cerrahi gibi kürsü profe- sörlüğünün haricinde de geçer akçe olan ihtisas şubelerine he- ves etmektedirler. Biz bu genç- leri fazla realist olduklarından dahiliyecinin, göhretli bir opera- törün tedris kürsüsünden maa-| da serbest meslek hayatının bü- tün avantajlarından istifade et- tiğini buna mukabil varlıklariyle memleketin ve milli bilginin da- ima iftihar du; fizyoloji profe: sadece hocalık maaşiyle iktifa mecburiyetinde kaldığını gören genç, fazla geliri, yerinde bir için yapmıya nasıl katlanır? Va- kıâ milli irfan nâmına bu feda- kârlığa katlanmayı göze almış gençler vardır ve yeni yetişmiş bir fizyoloji profesörümüz ve| onun bir iki doçenti veya asis- tanının mevcudiyeti yurdda fen- ni ve bilgiyi sadece bir maddi re- fah vasıtası saymıyacak kadar ferâgâtkâr ve diğerendiş gençle- rin de bulunabileceğini isbat e- der ki Türk ilmi ve irfanı na-| mına bu, gerçekten göğüs ka- bartıcı bir müşahededir. Fakat bir iki feragatkâr gen- | cin şahsi arzu ve hüsnü niyetle- | rine dayanan bu varlığın yarın | mutlak bir boşluğa inkılâb edi- | vermemesi için ortada hiç bir se- beb yoktur. Zira yukarıda da söylemiş olduğumuz - gibi her | han hangi bir Türk çocuğuna: —| — Neden dolayı fazla kazana- cağın bir ihtisas şubesine sana hocalık maaşından başka - bir| gelir temin etmiyecek, arkadaş- ların hususi — otomobillerde ge- zer, Avrupa seyahatleri yapa ken sana ancak tramvayla do- laşmak ve belki beş senede bir kaç günlük bir Bursa seyahati yapmak imkânını bahşedecek bir ilim şubesini tercih etmiyorsun? | Sualini tevcih etmek salâhiyeti- | ni kendimizde bulamayız. | Diğer taraftan talib ve mün- | tesib bulamayınca memlekette Jak oturduğu yerde - doğ du, ve kendi tayyaresinde ü Rodlonga eliyle işaretler verdi. — Bu sırada Rodlong çok şübhelenmiş olacak ki, he dürbinlere sarılmış Jaka ba yordu. l Jak sevinçle bağırdı: | — Şimdi elimdesiniz artık.. haydutlar. Ve tam bu sırada içinde iki büklüm eğildi ve tele-| fon ahizesinin içine bütün kuvve- | tiyle bagırdı: | — Mis Edit, saklanın, aklar, çabuk... Haydutl: 1 Deyli tabancasını ğrultmuştu. Tayyareni deni gövdesine bir mermi hız vurdu, genç tayyareci kı- Zan arasından gecti | ük tayyare o anda ötek zerine çıkarak uçmağa pilot yerinin silâh onlara doj in ma - dan Editin sesini işitti; W Mösyö Jak tayyareyi lüt- | fen siz idare edin, beni elimden yaraladılar,, | bu. havaliye ir (Arkası var) Jak haydutların ateş ettiğini | anlamıştı, hemen idare icin löv-| suyu kesi duygula; duğunu celik, has: zzf Edebi Sohbetler x— eĞ £ Üstad hakim Ferid bey Artık üstadın laübali dostu olmuşlum — Edebiyat namına Ferid (bey) in iyeceği bir şey tasavvur olunurmu hiç? — Üstad Vankuluya pek bar eder ve adına (ilmi şerif) derdi — 9 Asır evvel motörsuz tay- yare tecrübesinde kurban giden faryablı Türk — Üstadın alıngan mizacı—“Yok yok.. Siz bana ezber itimad etmeyin—“İnşallah bunu herkes senin gibi temiz düşünür. , Ayağa kalktı, yine aşağıdan yukarı bir Babıâli temennası ile çıkıp gitti. Odada bir lâhzalık, iş değirmenin 1ssız sükünü sessizce çalkandı. ının da '(sirayet) deni- len bir iltisak kanununa tâbi ol- duymuştuk. Kadının cinsinden gelen bir in- asiyetinden doğan bir iriyetinden yayılan bir hepimiz SABAH ideta gönüllerimize seye- lân etmiş, ruhlarımıza sereyan eylemiş gibiyı ya.. Diğer arkadaşlarla birlikte, her fırsatta, yanına gidebiliyor- dum. Her defasında kendisin - den bir çok edebi dinler, öğrenir idim. Mazmuncu olduğunu kendi de farketmiş ol- malı ki bir gün: — Ben Übeyd Zagâninin dev- rinde gelseydim.. gider, ona in-| tisab ederdim. Dedi. Hakikat en kücük nük-| teden en tumtıraklı mazmunla-| | ra kadar hepsini tanır, bilir ve| lâzım geldikçe bulur çıkarırdı. Darülfünunun kürsüsünde klâsik şirlerin hik-| metlerini o kadar geni; (şerhi fünun) lâhiyetle, o derece büyük — bir maharetle, eleyip kalburlamal; ancak ve ancak Ferid bey gibi veya biyoloji profesörü yetişmiyeceğine ve bu ilimler o- kutulmayınca da tıbbın temel- siz bir bina kurmak kabilinden | bir imkânsızlıkla karşılaşacağı- | na göre ilim ve fen bakımından ehemmiyetli fakat rcalite ve re-| fah temini cihetinden maattces- | süf nankör diyebileceğimiz ihtisas şubesi müntesiblerini ter- | fih edecek ve bunları gençlere| cazib gösterecek tedbirler almak zarureti vardır. Bize barem diliyle, bütçe za - Turetleri rilebilir. biliyor ve görüyoruz ki vaziyet böyle devam lisaniyle cevab ve- Bunları biz de bil- miyor - değiliz. Yalnız, yine hıı ettikçe | iftiharla göğüslerimizi kabarta-| cak yüzlerce ve yüzlerce dahili-| yeci, operatör, hariciyeci müte- | hassısın yetişmesine mukabil yi ne varlıklarını iftiharla kayde- | deceğimiz fizyoloji, biyol tahassıslarının sayısı dolduramamaktadır. Bahis mevzuu olan milli tıb- bın istikbalidir. Bu meseleyi muhterem Maarif Vekilinin e- “saslı bir tetiri tadlar veçhili bir karara e l e tâbi tutarak mu- betli ve cezri| bağlıyacaklarını ü-| mid edebiliriz. A .C. SARAÇOĞLU | e © İl ZABITA ANI ROM yeye s di — Ne arıldı ve sterseniz inelim diyorsunuz sadece kücük bir çizik. kumandayı ele al.| Tendi: Çür dit? bu canım, mendilimle sardım, şimdi onlara biz de Tayyaremde Birisi küçük ve ka rl 'dutlar inme ha 'dı. Bir hangar ve| üyord! lak rahat bir nefes & ay- dütları orada yakal: Kti Fakat birden bire yine hiddet- lâhla mukabe iki di nın, e edelim, röverver var Ot Ruh mazmunlar bir sa-| bu | . Elimi | Yazan: Ruhi Naci şartınca kâ bi il, hakkiyle hekim üstadın kârıdır. Çünkü klâsik şürlerin harcı olan Arap ve Fars dillerinde de müstakilen şiirler vücuda geti- rebilecek vukuf ve dirayet - bu | devirde - ancak o zatta birleş- id| miştir. Ferid bey, Fars edebiyatı ta- rihi müderrisi olunca, yerine (gerhi metun) müderrisi olarak gelen |Namık Kemal zade) Ali Ekrem bey, fakülte talebesinin gözünü bir türlü dolduramamış (kinaye), (tevriye), telmih) gi- bi bedi alâkalarının tahlillerinde bu mekasidi meknuzenin (maz- munların) tevcihlerinde bazı ze- | ki talebe çapkınlık ederek: | — Müderris bey! siz böyle söylüyorsunuz amma.. Ferid bey, bunu şöyle şöyle.... izah et- miş idi Diye itirazda bulunurmuş. Ferid beyin adı anılınca, tabii, akan sular durur; Ali Ekrem bey de çaresiz Ferid beye nisbet edilen izahı kabule mecbur ka- hr imiş. Ali Ekrem beyi mah- cub bırakmak için - belki de bi- liltizam - tekrarlanan bu muzib- liklerden sıkılan rahmetli mü - derris, talebeye karşı falso yap- mamak için, dersini iyi hazırlı | mıya çok emek çeker ve kürsi | ye taze taze bilgiler getirmiye uğraşırmış. Takrirden sonra da, zafer neşvesiyle: — İşte bunu Ferid bey bile bilemez belki Diyerek gizli- den gizliye - kendince - intikam almıya savaşırmış. Bundan şu i anlaşılır: Edebiyat nâmına Fe- | i rid beyin bilmiyeceği bir sey ta- savvur olunur mu hiç!... Evet bu, şüphe götürmez bir hakikat- tir. Ferid beyi bu kadar geniş vu- | kuf ve ihata sahibi yapan; kes- kin zekâsından başka kendi hassas ve alıngan mizacıdır. O, bilmediği bir şeye rastladı mı? | artık durup dinlenme yok. O meçhulü ilmi mikyaslarla ölçüp biçmekle meşguldür. Nihayet kemmiyetini tayin, keyfiyetini | tesbit ile kamusu malfmatına kayd ve tescil etmedikçe rahat edemez. Ortaya koyduğu bir fi- kir ve mütaleayı da isbat etme- | dikce bırakmaz. Ferid beyin mizacındaki husu- siyetlere aid bir iki tuhaf hatı- rayı anlatayım; bir akşam Fe- i haydutların bindiği hangarlardan birinin ! vmuştu, ve ona doğru | uruyorlardı, haydut- | daml; | tayyar önünde he ların burâda bir ğu muhakkakti, ve kadar £ ki! Bu sirac Fi oldü- yareye o 'at rdu Mis Editin cevabını r ©P aa yordum. Ricat kelimesini kas - den rücat şeklinde okudum ve hissettirmeden Ferid beyin yü- züne yangözle baktım. Kelime- cilik illeti hepimizde vardı. Ben, Ferid beyin ne diyeceğini merak ediyordum. Orhan Şaik daha atik davrandı: — Ruhi ağabey (ricat) değil mi 0? Ferid bey hemen karşıladı: — Ne dedin evlâd! Rücat de- nirse yanlış mı olur? Dur baka- lım ilmi şerif ne diyor! Dedi ve masanın üstündeki vankulu'ya yapıştı. Müşarinüleyh, vankulu- ya pek itibar eder ve adına (il- mi şerif) der, Hattâ kabil olsa boynuna bir heybe asıp birinci cildi bir gözüne, ikinci cildi bür gözüne koyup daima bera- berinde taşıyacağını söyler. (Bu kitab; Faryablı bir Türk olan ve dünyada ilk defa - 9 a- sır Önce - motörsüz tayyare tecrübesinde kurban giden İs- mail Cevherinin Sıhah namın - daki lügatinin tercümesidir. Ter- cüme, Vanlı Mehmed efendi ta- rafından yapılmıştır. Türkiyede ilk tabedilen eserdir.| Şimdi Ferid bey — vankuluyu açtı. Fasıl ve maddesini buldu. Hem ricat, her rücat kelimele- rinin muhtelif mânalarını oku- du. Nihayet rücat için de cevaz fetvasını verdi. Ferid bey; o günlerde İstan- bula gelecek ve Darülfünunu zi- yaret edecek olan Efgan Emiri Amanullah Hanı diline dola- mıştı. Ona, kudumiyye - olarak farsça güzel bir kaside hazırla- mıştı. Bunu yazarken, yakala- dığı mazmunları kaçırmamış (senin yurdun, benim virdim bütün Afgan) ve (senin nâmın Amanullah, benim ahım aman Allah) gibi mânaları mutazam- mın ayrı ve müstakil farsça kıt'alar vücude getirmişti. Ferid bey âhenk - ve mönasında olduğu kadar, yazı- sında da çok titiz - tabiatlidir. Farsça kasidesini baş çömezi Kara Ziyaya tebyiz ettirir. Ge- ce bir mısraı tashih veya bir ke- | limeyi tebdil eder. Hadi bak: lım ertesi gün tekrar tebyiz azdıkça şürr zevkine itimad kimselere teker teker mısraı tahlil ve tenkid ettirirdi. Bu farsça kasidesini de - gidi Tahir Elmevleviye okumuş. T hir bey, bilmem nasıl bir mül haza veya endişe ile, bu kas nin - Han geldiği zaman - Da- her rid beyin yanında ben şiir oku-| rülfünunda okunmamasını tav- (Sonu sayfa 4 sü 2 de) du. Bir İtalyan polisi karşısına çıkmıştı. İlki motosiklet takip e- Gdiyordu. Jak p lisi kolundan ya dutlara doğru süri di. Fakat memur alıya: etle kurtuldu ve J: : dolusu bir şeyler söylemeğe azık ki J. nca anla! hem & iyet hem güli i idi, Iyana bunların hay ve yakala: anlatmak beri ne öte lediklerinden hi Jut ni maları Ja- SİMDİLİK BU KADAR İnönü Ansiklopedisi Bir memleketin küllğr haya < tında “Ansiklopedik,, meşriyatın ne kadar büyük yer. taftuğunu, izah etmeğe lüzum yoktar, Ni hayet haber alıyoruz İi Maarif| Vekâleti bizdeki bu nokmanı te.| lâfi etmek üzere büyük bir an-! siklopedi neşrine karar vermiş. bulunuyor. Üstad Hüseyin Ca- hid Yalçının riyasetinde teşek- kül eden mütehassıs demamlar - dan mürekkeb bir heyat yakın- da bu büyük işi realize etmek, « için faaliyete geçecektir. Bir kaç sene zarfında tamamlana- cak olan bu ansiklopedi, bilâhare yapılacak büyük ansikdepedi için bir esns olacaktır. Ansiklopedik neşriyatın mem- | leketimizde — mefkudiyeti, her | seyden evvel bunun bilyük sers mayeye mütevakkıf bir iş olma- sındandır. Tâbiler arasında bu işe bu kadar büyük zermaye yatırabilecek kimse yoktur. E- sasen bu. teşebbüs, mükemmel yapılmak istendiği takdirde her hangi sermayedar bir tâbiin de kolay kolay becerebilezeği sey değildir. Bu işden hakikaten an- layan, muhtelif ilim şabelerinde hakikaten mütehassıs elin kim- seler tayin ve bunlarım me- todik bir tarzda çalışmasını te- min çok zor bir işdir. : Ansiklopediyi hazırlayacak o- lan heyetin kendisine mehbaz ola- rak Larousse du 20 eme Siecle kitabını ele alışı, belkâ vehlei ü- lâda bazı itirazları üavet ede- cektir. Ansiklopedinin temamile “yerli malı,, olarak hazırlarma- Bi ileri sürülecektir. Fakat bu işi Dilenler böyle tamamiyle “yerli mah,, bir ansikdepedi ha- zırlanmasının ne kadar güç bir iş olduğunu —takdir ederler. Memlekette evvelce bu neviden hiçbir 'ciddi eserin vikcuda ge- tirilmemiş olması işe a taraf- tan başlayacak olan heyete bü- yük zorluklar çıkarır. Ve mec- buri olarak bir çok akmaklıklar husule gelir. Eserin Hacmi ta- yin cdilemez. — Esetde ahenk mevcud olamaz. Bu itiharla e- sasen beynelmilel olmuş - olan umum? tabirlerin, dünya tarihi- nin ve dünya şahsiyetlerinin böyle mükemmel bir eserden. terceme edilmesinde Hiç bir mahzur yoktur. Bilâkis hem işi çok kolaylaştırır, hem de her- hangi bir hataya düşülmesine imkân vermez. Türk tuarihi ve Türkiyeye aid tabirler yerli o- larak yazılacak olduktan sonra ansiklopedi kıymetindee hiç bir sey kaybetmez. Memleket irfanı için çok ha- yırlı olan bu teşebbüsünden do- layı Maerif Vekâletini tehrik et- mek lüzımdır. tahane binası Balıkesir, 18 (a.a.) — Balıke- sirde yeniğen inşa oluman posta telgraf, telefon binasımım - açılış töreni dün yapılmıştır. yaptığın işi, dedi, işbe gıdıym'- lar. Haydutların tayyaresi cokta hareket etmişti. Ne yapmak la- zımdı? İtalyan polisi Sakın ya- kasina adam akıllı yapışmıştı, ve Jak ona gittikçe Şiipheli gi nüyordu. Jak bir aratık polisin ğ gü yaklaştığım & dü Başka polislerin de gelmesi ihtimali vardı. Haydutların tayyaresi de mey danda hızını almış nerede ise yükselecekti. Jak yapılacak son bir çüreye baş vurdu. Kuvvetini eline ala- polisin yüzüne bir yumruk indirdi, ve polis daha yere yüvar- es nefese tayyareye rleşmez küçük tayyare (Arkası var)