Deyince, ben de Suyolcu Meh- pehlivana dönerek: — Usta, bu.ne hal?., Ben şim- Biye kadar seni Mollanın ustası bilirdim., Hattâ, Mümin için O- limpiyat meemuasında yazdığım b yi * senin resmini neş- redip, Müminin ustası Suyolcu- dur diye ilân etmiştim.. Sen de ayniyle kabul etmiştim.. - Bak, simdi ihtiyarlar ne diyor?. Dedim, bunun üzerine Suyolcu sunları söyledi: — © İstanbula geldiği zaman bana misafir olmuştu. Onu ben, yağlardım.. Deyip lâfı kesti. O vakit anla- dama ki, Müminin ustası Suyolcu aeğildir. Sonra, Şeref ve Besim Bey- lerden rica ettim: — Müminin ustası ise?. Onlar, ademi malümat beyan ettiler.. Binaenaleyh Müminin ustası namalümdur... Daha ziya- &e bu pehlivanın kendi kendine yetiştiği anlaşılıyor.. Bunları yazmaktan maksadım sudür ki; ileride bir spor tarihi vücude getirildiği zaman yanlış- hğa mahal kalmasın.. - Anlaşıit- yör ki, Çolak Mollanm — ustası Buyolcu Mehmet pehlivan değil- dir. Yalnız Molla ile yanyana re- sim çıkarmıştır. kim öyle Evet, Mollanın ustası yoktu. © kendi kendine yetişmişti. Mol- Jaran ustası aşkı idi. Dramalilar, altmş — okkalık Çolak Mollanın ustasını arıyor- lardı. Molla tarafını tutan Dra- malılar ümitli idiler.. Hele, Kan- | bur- Halidin mağlübiyetinden | sonra büsbütün hayalden kur- tulmuşlardı. | Molla, Çingeneyi mubakkak yenecekti. İhtiyar Cazgır da Mol| Janın, Çingeneyi yeneceğine e- mindi. mollalardan biri Caz-| gıra sordü: — » — İhtüyar, Çingene ilene ola- cak dersin? | — Abe, Mollacaz yenecek 0-| nu be!, | Deyip kesip attı. İhtiyar Câz- garın yanında Çingene taraftarı | Dramahılardan bir ağa öfkelene- | rek: — Nereden yenecek be?. Diye Cazgıta bağırdı. İhtiyar | Tâfını esirgemiyerek : — Ağam, yenecel Dedi. Pehlivanlar hazırdı.. — Yalnız Molla biraz dinlensin diye bek- Hiyorlardı. Halbuki Molla, yorgun değil- di. Ona on yedi dakikalık güreş | bakkala gider gibi gelmisti. Molla, işin farkında değildi. Küçük mollaların yanına gelmiş duruyordu. Çingenenin meyda- na çıkmasını bekliyordu. Molla, biraz daha bekledi. Son ra Cazgirın yanına gelerek: — Usta, neden güreşe başla- gayoruz?. — Biraz dinlen oğul?.. — Usta, ne güreş yaptım ki dinleneyim.. — Ama, yaptın ha!.. Doksan okkalık adamla uğraştın?. — Olsun... Ben, yorgun değ — Bele, biraz dinlen?. — İşime gelmez.. sonra hızım Kkacar.. Deyince, ihtiyar Cazgır hay- retle: — Ne diyorsun?. — Ne diyeceğim usta?.. Sonra hizım kaçar.. Haydi sıcağı, sıca- Bina tutalım. Dedi. İhtiyar Cazgır, Mollanın söz- lerine meftun olmustu. Doğru söylüyordu. — Sonra, hızı kacardı. Cazgır, Mollamın arkasını &- vazladı. Ve; — Aferin sana.. Allah seni baş pehlivan yapsın! İşte pehli- ran dediğin böyle olur.. Dedi. | geçtikce oyunda hâkimiyeti te- | Vefa Torvetleri aceleleri yüzün- Ve derhal kazan önünden mey — Çingene Ahmea, Çe la akazan dibine.. güreş başlıyor. Dramalı ağalar işin farkı olmadıklarından bağırıştılar: — Yahu!.. Molla, âa güreşten çıktı... - Birakın bir nefeslensin... Cazgır bunun üzerine muka- bele etti LT GNT DAR Y KA eT CT AMAY TEDEANE ADT ve, Ğ | nadan tutuşahm!.. W | | | Bunun üzerine Dramalılar sustu, ve he es bu lâfa şaştı. ği a göyleniyordu: — Bu ne yaman Molla?. D Birap Allağiı belüm imis! Molla, hemen yağını tazeledi, | traşlı kafasını bir iki yağladı. | Boynundaki pehlivan muskasını | da yoklamağa unutmadı. Mollanın pehlivan muskası da acayibdi. Çünkü muskayı bizzat kendi yazmıştı. Haftanın Beykoz Fenerbahçey. mağlüb etti Beşıklaş Galatasarayı 5 - O yendi Dün havanın yağışlı — ve so- k olmasına rağmen — Beşik- Şeref ve Fenerbahçe stadın- da devam edilen lik maçları cok hararetli oldu. Şeref stadında Süleymaniye Topkapıyı 2 - O mağlüp ederek likteki vaziyeti- ni kuvvetlendirdi. Gecen hafta | Beykozu mağlüp eden İstanbul- sporlular da rakibleri Altuntuğ karşısında güzel bir oyun ç- kararak maçı 1 - 0 kazandılar. Fenerbahçe stadında ilk mac Vefa ile Beyoğluspor arasında idi. Mülü kümeye girmek için bütün gayretlerini sarfeden Ve- fahların bu macı kazanmaları icab ediyordu. Nitekim yeşil be- yazlılar teknik ve enerjik rakib- leri karşısında mükemmel bir 0- yün çıkardılar. Ve birinci dev- Tenin sonlarında Fikretin aya- Şiyle kazandıkları gölle devre- yi 1 - O galib bitirdiler. İkinci devrenin ilk anlarında tehlikeli akmlar yapan Beyoğlu sporlular Vefa kalesine korku- lu anlar geçirttiler. Fakat vakit sis eden yeşil beyazlılar enerjik oyunlariyle Beyoğluspor kalesi- ni tazyike başladılar. Bu arada den bir iki gol fırsatı kacırdı- lar. * Oyunun sonlarına doğru bir Beyoğluspor akınım ceza sahası dahilinde favulle kesen Vefa beki aleyhine verilen penaltıyı Vefa kalecisi güzel bir plânjon- la kurtard. — Bundan sonra oyun her iki tarafın müsavi ve semeresiz — akınlariyle — geçti. yeşil beyazlılar sahadan 1 - O galib ayrıldılar. BEYOZ 2 - FENERBAHÇE 1 Takımlar: Fenerbahçe Cihaâ Faruk Tâci Lebib Fikret Esad Rebii Naci Niyazi Basti K. Fikret Beykoz: Kâmıran Orhan Bahadır Ali Rifat Yorgo Mehmet Şahab Sabahaddin Kâözim Şiddetli esen rüzgâr altında on kişi ile oynuyan Beykoz ta- kamı küvvetli rakibleri karşısın- | da sıkı hir müdahale ile karşı Koymağa çalışıyorlardı. Kombine hücumlara dayanan Fener tazyiki Bahadırın tek başına gösterdiği gayret ve e- nerji sarı lâcivertlilerin gol çı- karmasına mâni oluyordu. Bu arada, arasıra Fener kalesine u- zanan Beykoz hücumları Fener müdafaası tarafından da kolay- lıkla kesiliyordu. Oyunun 2 inci dakikasına kadar de! den Fener hâkimiyeti bir ne- tice vermezken 29 uncu dakika- da Beykozlu Kâzımın soldan sürüklediği topla Sürprizi çektiği şut Cihadın plânjonuna rağmen kalenin sağ köşesinden ağlara takıldı. Bu golle hızlanan Beykozlular Fener müdafaasını zorlamağa Başladılar. Derin paslarla çok seri yaptıkları akınlar sarı lü> civert müdafaasını hırpaliyordu. Oyunun 43 üncü dakiltasında| Bahadırın üzün vuruşuna çıkaş| yapan Şahab yakaladığı topu çok seri sürerek ikinci defa sıkı gir şütle Fener ağlarma taktı. Ve devre Fenerin semeresiz oyu- | nu ile 2 - O Beykozun lehine ne- ticelendi. İkinci devre şiddetini kaybet- miyen rüzgârı lehilerine alarak | hücume geçen Fenerliler Fikre- | ti forvede Basriyi de hafa al- mak suretiyle takımlarında bir tâdilât yaptılar. Bu devre ta-| mamen Fener baskisı altında gectiği halde kaleci Kâmıranın cidden güzel kuvtarışları Fene- rin sayı çıkarmasına müâni ol- dü. Oyunun 29 uncu dakikasında Rebiinin soldan si diği top Kâmıranın ileri çıkma- sından kaleye girerek Feneri 2 - 1 vaziyete getirdi. Bu göolden sonra Fenerliler hızlandı. Bera- berliği elde etmek için çok çalış- tı. Çok enerjik oynyyan Beykoz- Tular sarı lücivertlilere gol fır- satı vermediler. Ve oyun 2 - 1 Beykozun — lchine — neticelendi. Fener bu mağlübiyetle şampiyo- nadaki son sansını da kaybetti. Fener stadında son maçı Be- şiktasla Galetasaray yaptı. Takımlar: Beşiktaş: Mehmet Ali, İbra- hira, Yavuz, Rifat, Halil, Hüse- yin, Sabri, Şakir, Hakkı, Şeref, Şükri Galatasaray: İ Osman, Faruk, Adnan, Müsa, Enver, Eşfak, Salâhaddin, Ha- H, Salim, İsmail, Sarafim. Rüzgârı lehlerine alan sarı kırmızılılar devrenin 30 uncu da kikasına kadar hâkim oynamış olmalarına rağmen bir çok gol fırsatlarından istifade edemedi- ler, 34 üncü dakikada ceza sa- hası dışında Galatasaray aley- hine verilen frikikten güzel bir ara pası alan Şeref sıkı bir şüt- le Beşiktaşın ilk golünü yaptı. Bu gölle hızlanan siyah be- yazlılar oyunda hâkimiyet tesi- Sine muvaffak oldular. Fakat başka bir sayı yapamıyarak dev reyi 1 - O lehlerine bitirdiler. İkinci devre rüzgârı arkaları- na alan Beşiktaşlılar - birbirini kovalıyan müessir akınlarla Ga- latasaray müdafaasını bocalat- mıya başladılar. Ve 14 üncü da- kikada Sabrinin sağdan bir or- tasını kesemiyen Galatasaraylı Paruk topu körnere - çıkardı. Soldan çekilen korneri Osman iyi bloke edemiyerek Şakirin ö- nüne yuv: rden bir vuruş) go- Künü yaptı. İki göllük avantajın — vet | rahatlıkla Beşiktaşlılar sarı kır- amıya | 4 YENİ SABAR SABAHTAN SABÂHA Fiat mürakabesi (Baş tarafı 1 Mmelde) naf içinde arada bir yaka-| lananların uğradıkları zayıf ce- | çekinmiyen ve di- | istemekte israr e- denlere karşı ancak - kontrolü arttırarak karşı gelinebilirdi. İşidiyoruz ki, kontrol komis- yonu, memurlarını coğaltmıya, kontrolü sıklaştırmıya başlamış. Hattâ son iki gün zarfında, bu- nun eseri olacak, İstanbulda 0- tuz muhtekir yakalanarak mah- kemeye verilmiş.. Âlâ... Yalnız bu yakalananlar için- de ekseriyeti, işportacılar, ayak esnafı teşkil ediyorsa, yazık Meselâ geçen gün bir - zavallı makaracı çalyaka, sevkolunmuş. kabahatı on kuruşa aldığını, on iki buçuk kuruşa satmasıdır. Vâkıa hangi madde üzerinde 0- çoktur, hattâ ihtikârdır amma, sermayesi üç beş liradan ibaret olan bir işportacının altmış pa- ralık ihtikârma mı kaldık? - O- nun etrafında hâlâ ne müdhiş ihtikârlar var. Ayakkabi fiyat- larının kaça çıktığını ve nasil çıktığını neden — görmiyoruz? Kadın ve erkek iskarpinleri için- de-on beş liraya satılmaka olan- lar geçen seneki beş liralık is- karpinlerdir. Bu yükseliş ne deride, ne kö- selede, ne de işgilikte vardır. Bu isin içinde bulunan bir dostu- z, deri ve kösele fiyatlarının kselişini hesablayarak — bu- gün bir iskarpin için en yüksek isçilik ücreti olan üç lirayı — da| ilâve ederek bir iskarpinin azami | sekiz liraya mal olduğunu temin'| etti. Bu iskarpini on beş liraya alamazsınız; ya - on sekiz, ya yirmi liradır ve işte ihtikâr bu- dur. Mürakabe komisyonu ete narh koydu. Çünkü geçen haf- 'ta etin lüzumsuz yere yükseldi- #i iddia ediliyordu. Şimdiye ka- dar serbest aatılan et, bundan| narh üzerinden sxtrlresteli za görecekler. Konan narh, geçen haftaki yükselişten sonraki fiyatlara is- tinad. etmistir. Yani lavırcık 70;| karaman, dağlıc 55 ve 60 kurus. Bu İstanbulun et fiyatları ser- best iken görd en yüksek fiyattır ve geçen hafta bile etin bundan aşağı fiyatla satıldı: seratler vardı. Fakat madem ki| komisyon bu fiyatı tensib et - miştir. Artık Bazı imkânlar yü- zunden daha aşağıya satmak im- kânma sahib olanlar dahi - bel- Ki — komisyondan korkarak - narh fiyatmı kabul — edecekler- dir. Behçet SAPA —| | TİYATROLAR Şehir tiyatrosu temsilleri İstiklâl Caddesi komedi Kısmında ” 30 - 12 - 940 Pazartesi akşamı, Saat 2030 da AŞA HAZRETLERİ | mızı nısif sahasında — oy başladılar. Ve 23 üncü dak da sol acığın güzel bir ortasını Hakkı üçüncü defa Galatasaray | ağlarına taktı. Bu golle mağlübiyeti kabul e- | den sarı kırmızılılar — büsbütün. gevşediler. Beşiktaslılar Şaki-! rin ayağiyle bir sayı ve oyunun | 37 inci dakikasında da penaltı- | dan attıkları son gölle maçı 5 - 0 gibi mühim bir farkla kazandı lar. Bülent Turanlı Dünkü voleyhol maçları — Kulübler arasında tertib edi- len voleybol maclarına dün Be- yoğlu Halkevinde devam edildi. Beyoğluspor Çengelköyü 6- 15' 9 - 15, Sakarya B - Deniz Be yi| 9 - 15, 11 - 16 Mühendis Tey- fonu 5 - 15, 4- 15 Sakarya Kur-| İ | | I| | | tuluşu 1 - 15, 1- 15 mağlbp et- |ji tiler, —— ESNAFLA KONUŞMAL GERLD LA? Şu son zamanlarda gazeteler- de belki sizin de gözünüze iliş- miştir: Ayakkabı işlerinde de ihtikâr aldı yürü.. 30 - 35 liraya bir çift ayakkabı!. Sakm birdenbire — yüreğiniz hoplamasın.. Tabil, — muayyen | yerlerde ve muayyen kalitedeki ayakkabılardan - bahsediliyor. Maamafih bu haberi illk duy- duğum zaman benim - gerek si- zin için, gerek kendi hesabıma - in hopladığını itiraf ede- rim! Çünkü, vehleten şeytan ak- hıma fena geyler getirdi, bu en- 1 kafamda izim çarşı ve Mahmmudpaşa - daki kundura mağazaları can-| landı. Ve: — Eyvah! Eğer, Beyoğlun- da, otuz - kırk liraya ayakkabı satılıyorsa, bizim (Çarşı) ile Mahmudpaşada da, mutlaka, on beş - yirmi lira mertebesine | varmıştır! Allah fakir, fukara- nın yardımcısı olsun!. Diye düşündüm.. Ve (Çarsı) yı şöyle bir dolaşarak kundura fiyatlarım gözden gecirmekten kendimi alamadım. | . . . - Kapalıçarşının Beyazıd cihe- tindekti kapısından girdim. Ağır ağır Nuruosmaniye tarafına doğ ru yürürken iki yandaki kun -| dura mağazalarmın (eski tâbir | ile kavaf esnafı!) vitrinlerini | gördeni geçimdeli'içim, — Haliciz! meşhur dilenci postaları gibi, bir sağa, bir sola başvuruyor - dum. | Bir kaç mağazanm vitrininde- | ki kadın “iskarpinlerini,, ve er- kek “kunduralarını,, ve bunların üzerindeki fiyat etiketlerini göz | den geçirdikten sonra - anladım kirilk tahminimde yanılmışm ... Fakat, eğer bu gördüğüm Ta-| kamlar maktu fiyatları ifade e-| diyorsa, gene hayli tuzlu biber-| li olduğu muhakkak. | İşte vitrinlerde gözüme ilisen rakamlar: 400, 500, 550, 600, 700, S00, 850, 900 kuruş!. — On lizayı geçmediğine şük- vetmele gerek! . | işünerek yürüdüm. Ve kadar- gelmişken - bir| b) un dükkâmma uğrıya-| zahat almağı fayda- h buldum. Beni görünce: — Eğer ayakkabraimağa gel- dinizse kolay.. fakat, mevsim do | K istiyorsanız, sizi, defa dükkâmmdan boş çe- virmek mechuriyetindeyim. İse z kalitede ve istedi; miz kadar lüstik bulamıyoruz .. Piyasada hiraz mal var, e,| gürük çarık şeyler.. Müsterileri-| mize veremeyiz.. bize maliyet fiyatı 210 lmru4 o-| lam kalitede İâstikler bu | - 280 kurus.. Gene deı bulamıyoruz. — Üzülme- canını. t | | sene Şimdilik | ne lâstik istiyorum, ne de ayak»| İlk Süper filmi: vette bir Ayakkabı fiyatl mesinde bir ihtikâ | müze gidiyor. Muhaki | kösele pahalılığına, i: | desine imtikal cdince; dinlem, et malitetiinin dihmts, Gangiter yeliştiren muhit.. OW AT LA Yazan RECAİ SANAY GT ETEYMRUSEALARIZ ZARERMEL Z kabı.. Ba defa baş; geldim.. ? — Kurdura işlerinde ihtikâr almış yürümüş deniyor, ne der- siniz? .. — Bizim küçük esnaf mı ya- piyormuş ba ihtikârı? — Bilmem.. Küçük mü, büyük mü ben de onu anlamak istiyo rum, işte.. — Aman beyim, insannı derı lerini depreştirmeyin Allah as kına! Halk da, dükkânmuza ge- len müşteriler de böyle söyliü yor; “artık aprtıman — yapmak firseti elimize geçti!,, diyorlar Halbuki, ne münasebet efendim. İhtikâr kâm, biz kim.. Dükk: ramırla nafakamızı çıkarabi- lirsek öpüp başımıza kayalım! | Dünyanm bu buhranlı devrinde halimizden gene şikâyetci reği- liz. Şükrediyoruz. Fakat, halkı- mizin biz küçük esnafi ihtikâr yapmakla itham etmesi gücü: bu harb başlıyalı kundura fiyat- larında yüzde 40 gibi mübim bir artış — görülmüştü. Amma, bu artışm — hakiki sebeblerini. düşünmeden bizim ihtikâr yap tığımıza hamlctmek ük bir hatadır. — İhtikârı bü e- lerde, fiyat artışınm scbebk erinir! başka yerlerde aramalı.. Kösi le fiyatları, deri fiyatları, hat- ta çivi iplik, kopça vesaire gibi kadın ve erkek ayakkablarının maddei iptidaiyesi olan bütün malzerenin fiyatları yüksel - miştir. Hattâ bize mal yapan işçiler bu fiyatlara bile mal yap- maktan bür şey kazanmadıkları- nı söylüyorlar. Bu yüzden imal Tandrmanı da düsmüştür. Dükkânda, dükkân sahibi ile yalnız değildik. İki kişi vardı. Büri önlüklü ve tam iş kı- 'etile bir. kundura yapıcıs, diğerinm de ifadesinden manifa- | turacı olduğunu tahmin ettim. ve| | söz deri ilik mesı Kundüra yapıcıs: Çanakkalede Namık Kemal günü Çanakkaleden- bildi İ — 2513840 cumartesi gü ir ve vatanperver Namık doğumunun yıldönümü Bulayırda bü: rasimle ve kalabalık — bür balle| kütlesi usurunda kutlarmıştır. | TI — Ayvacığa tayim edilen Gelibolu kaymakamı Kemal Öz alp'ın yerine gelen Keşan ka makamı Bay Sabri Barkan şelt- vimize gelmiş ve vazifesine bas- lamıştır. daha| ı köAkl P E P Ç X | | | | | IHi — Şimdiye kadar odun ci-| hetinden büyük sıkıntı. çeken | Gelibolumun, bu ihtiyacı beledi-; ye tarafırdan temin edilmiştir. Belediye Kemer'den almış cl-, duğu maktadan odur kestirme | ğe başlamıştır. Bu odunlar hal ka ucuz fiyatla verilecek ve bö; lece halk ta odün silartısından | kurtulacaktır. ramanından — iktibas cak ve gaşyede | n | GÜNAHKÂRLAR emsalsiz şaheserini yaratanlar - SİLVİA SİDNEY - JOEL MACCREA FPek yakında s A R AY sinamasında 'Tamamen yeni bir hale ifrağ edilerek tezyin ediler â ŞARK (ESKİ EKLER) SİNEMASI 'ek yakında görülmemiş büyük filmler serisini göstermeğe bas- hyacaktır GÜSTAVE FLA ÜBERT'in editen MADAM BOVARY Dehakâr Yıldız P()LA NEG,.— ninen güzel yarattığı bu filmde Şorzama seyirciteri | Tikta beg büçu Pdik. 30 Birincikânan 19: yüksel- mıdır? ten sabrı tükenmiş gibi hemen söze karıştı: Ah beyefendi, halimizi bil- siniz.. Harbden evvel köse- iğimiz yerinden — kes- şartile 190 kurus; Şimdi “kanad halinde,, ni iyi ve kötü tarafına bakma- an 360 kuruşa alıyoruz. Deri tirmel | Dyatlarında ona göre... Bu vazi- yette zel mal yap da dükkâ lara sat takalım... Biz onlara icaça verelim, onlar müsteriye kaça satsınlar”.. Bizine kaza - nahra, onlar ne kazansınlar?.. Yine sözü dükkânca (alı « bab) im aldı: — Bize verilen meşru kazanç kı yüzde 20 den aşağı ol - z ya? Halbuki biz, icabind. beş hiralık bir kundurayı 40 kuruş kârla veriyoruz. Gecen ne 325 kuruşa verdiğimiz bir Kadin iskarpinini bu sene 456 kuruştan aşağı vermemiz ne k: dar mümkün değilse, müşteri - mize bu fiyat yükselmesini an Ia: ik da o kadar imkânsızdır. — Bu sene erkek ayakkabısı fiyatlarının vasatisi ne kadar - dir? — Ayakkabısına göre: çivili 4100 - 500 arasında; dikişli, iyi kaliteli ayakkabılar ise 9 - 10 liraya kadar çıkar... — Kadın ayakkabıları?. — Onlar da piyasa malı 400 « 600 kuruş arasında.. — Ben vitrinlerde, kadin ayak kabıları üzerinde sekiz - dokuz liraya kadar etiketler gördüm! — Siz onlara bakmayın... Ma- lüm ya bizim çarşının ve Mah- mutpaşanın işi pazarlıksız - yü- rümez.. Üwınde 9 lira ya- zalı etiket göl ayakka- bıyı içeri girince, beş bucuk, al- t liraya alabilirsiniz! Çünkü arzettiğimiz fiyattan birkaç lira ek müşterilerimi- — Demek ç.ıuşıda altı, altı bu- çuk liradan yukarı değerde ka- dm ayakkabısı bulunmaz? Ya- ni dokuz Hiraya... On liraya... — Hayır, hayır.... — Peki amma, Beyoğlunda o- tuz kırk lira arasında ayakkabı satılıyormuş?.. — Siz orya bakmayın. Orada satılır da burada doküz - on li- raya kimse ayakkabı almaz.. ye- rine göre.. hattâ Mahmulpaşa ile çarşı bile birbirine uymaz'. Oranın müşterisi buramınkin den daha ucuzcudur. Hele B oğlu... Ne bizim müşterimi ya gider, ne oranın. m buraya geli — Beyoğlunda otuz kırk lira- satılan ayakkabının: buranın kaliteli ayakkabısı ile bir farkı yok muduür ? — Elbette vardir. ine “zenaatkâr,, müdahale etti: — Vardir, beyefendi, vardir. Deri de, kösele de; Tik te başkadır. Amma, ayni iş burada yapılse herren hemen y vı fiyatına satilabilir. Dükkân sahibi, işçi: vatanda- şın sözünü tamamladı: — Yapsan da burada on b yirmi liraya kime satabili: O fiyatlara ayakkabı u:ncnk - Tüks mağazalarda- satılir, onlar du mağaza ve müstahdemleriniz masrafinı karsılıyabi! - mek için ancak o fiyatlara tabilirler! Bakın size ben det rimde bugünkü- satışı- göstere- yim de vaziyetimizi düşünün. Büyük, kalınca' bir defter ge- tirdi ve bir rakam gösterdi: 435 kuruş!.. — İşte akşama kadar yaptı- ğım satış bundan ibaret.. Müc> tevinin en çok aradığı lâstik ve lâstik şoson:.. Onlar da: piya da bulunmıyor. — Elimizde stol mal yazlık fantezi- ayakkabılar yvar amma, şimdi mevsimi değil ki... Sizden gunu yazmanızı rica ede Acaba piyasada lüstik velâstik şoson var da büyük tüc vatandaş | car ellerinde saklı mı: bulunu - yon? Hükümetimizbunu pek ca- buk meydana çıkarabilir. ö “Ahbab;, n dükkânından çık- tiktan sonra, ağır ağın matbe ya doğru yürürken - “pazarlık, hakkımda söylediği: sözleri ha- tırhyordum: Seltiz. dokuz: hk.kadın- a