(Bunu Hariciye şahsi bir mektup den gönderdim). İkinci mesaj da ay- ni veçhile Lehistana itidal tavsi- yemizi Alman hükümetine hn- ber veriyor ve Almanya tarafın- dan da ayni muamelenin ibra- zanı istiyordu. Üçüncüsü tam sa- lâhiyetli bir Leh murahhasının Alman tekliflerini almak üzere Berline gelmesi talebinin gayri makul olduğunu bildirerek Al - man hükümetinin Leh sefirini davet gibi normal muamele tar- zını takib edebileceğini ve Al - man tekliflerinin müzakeratın i- daresi hakkında bir usul karar- laştırılmak üzere Varşovaya tebliğ icin ona tevdi edilebilece- ğini söylüyordu. Bu son tebli - gat da Alman hükümetine tefer- ruat tekliflerini Majestenin hü- kümetine tebliğ etmeyi vâdeyle- miş olduğu ve şayed bunlar ma- Kul bir temel arzediyorlarsa mü zakeratı - kolaylaştırmak için Varşova nezdinde elinden geleni yapmağa majestenin hükümeti- nin karar vermiş bulunduğunu hatırlatıyordu. Hakikatte, ma - jestenin hükümetinin iyi niyet- İeri pek açıktı. Eğer Herr Hitler sulhperverane bir hal çaresini namuskârane isteseydi yahud tercih etseydi bu gayeye hizmet edecek her türlü anlaşmalar ve tertibler imkân dairesinde bu - Tunuyordu. öğle- sonra — mürselünileyhine ile e bu tebligatı yap - Te Hariciye Nazırını leden sonra on bir buçukta gör- mek için icab eden şeyleri yap- mıştım. Muayyen olan saatten biraz evvel majestenin hüküme- ti tarafından 29 ağustos tarihli Alman notasına verilmesi karar- laşmış cevabı şifre olarak al - dim. Binaenaleyh, — Ribbentrop ile mülâkatımın, bu son mesa- jımnı şifresi halledilmiş olarak e - Timde bulundurabilmek için, ya- Tım saat sonraya tehir edilme- sini ricaya mecbur oldum. Ma- jestenin hükümeti bu cevabın son fıkrasında, müzakerelerin başlaması hususunda istical lü- zumunu tamamen teslim ve tak- dir ile beraber müzakerat es - nasında iki taraftan da mütear- rızane askeri hareketlere giri - şilmemesini — tavsiye ediyordu. Bundan başka Alman hükümeti bu yolda teminat verirse Leh hükümetinden de müşabih temi- nat elde edeceğine itimadını bil- diriyordu. Danzig için muvak- kat bir modus vivendi. teklif 0: lunmakta idi. Bu da Alman - Leh münasebetlerini daha zor bir hale sokabilecek hâdiseler çıkması tehlikesinin önünü al - mak içindi. Ribbentrop'u tam gece yarısı gördüm. Alman hükümeti bu sa- atten evvel Berline bir Leh mu- rahhasının muvasalatını bir ba- hane bulmak için taleb etmişti. “Bahane bulmak için,, diyorum. Çünkü ne Hitlerin ne Hariciye Nazırının müzakere edilecek tek liflerin temeli nelerden ibaret olduğu bile evvelce bilinme- “den-bir Leh murahhasının ken- di kendiliğinden Berline gelme- sini bekliycbilmeleri son derece de gayrimakül olurdu. Ordu li- derleri Führerlerine yirmi dört saatlik bir teehhürün fena hava- “arın Lehistan içinde Alman iler leyişinin süratini kesmek tehli- kesini arzettiğini söylüyorlardı. Fakat, böyle olsa dahi, cereyan eden vakayie bakılarak denile - bilir ki tekliflerin haddi zatında dünyayı aldatmak için göze ser- pilmiş bir tozdan ibaret olduğu 've Alman hükümeti tarafından hiçbir zaman cidi telâkki edil - neticesini -çıkarmamak erbelde, muhakkaktır. ki sulh ile ha-b arasında bir karar vereceği darikada Hitler pek nazik bir ruhi hâlet icinde de- gildi, Bunun hisleri Ribbentropa da inikâs etmişti. O akşam ba- na karşı vaziyeti, baslangıçtan itibaren, gayet şiddetli hir hu - sumet vaziyeti idi. Ben Sıra ile her tebliği yaptıkça bu husumet gittikçe siddetlendi. Büyük bir sinirlilik içinde ayağının üstün - de sallanıyor bir. halde durdu. Kollarını göğsünün üstünde ka- vuşturmuş, daha başka bir gey söyleyip söylemiyeceğimi soru- yordu. Söyliyeceklerim olduğu - nu cevaben Bildirdim. Benim va- ziyetim de onunkinden daha az gayri dostane olmamakla bet ber büyük bir samimiyet ile söy- liyebilirim ki böyle olmasını ma- nır ve muhik gösterecek birçok Bebebler vardı. Fikir ve mütale- alarını hükümetime bildirmekte kusur etmiyeceğimi kendisine Böylediğim Zaman, biraz sükü - BOŞA GİDEN GAYRETLER YAZAN:İNGİLİZ BÜYÜK ELÇİSİ SİR NEVİLE HENDERSON TÜRKÇEYE ÇEV1REN | — Hüseyin Cahid YALÇIN B| aÖke het buldu, bunların kendi fikir ve mütaleaları olduğunu, karar yvermek Herr Hitler'e aid bu - lunduğunu bil Lehistan se- firini gelip kendisini görmeğe davet bahsinde böyle bir hare- ket tarzının akla gelecek ve bir şey olmadı- | “ane beyan etti. | Sım muhtelif tebli-î gatları ikten sonra, uzun bir vesika çıkardı. Bunu alman- | ca olarak bana okudu. Daha zi- yade, bana doğru Mızlı hızlı, son derece-can sıkıntısı. ve istihza | edasile mırıldandı. Bundaki on | dim. Fakat metni kik etmeden bunların bile sıh - hatini temin edebilmek tama - men imkânsız olur. Okudukları- nı bitirince, vesikayı okumama müsaade etmesini istedim. Kaba lığı daima kuvvet ile karıştır- mış olan Herr von Ribbentrop bunu kat'i surette reddetti. İs- tihfafkârane bir jest ile vesika- yı masanın Üüzerine attı ve Şimdi artık vakti geçmiş olu- ğunu (übertholt) söyledi. Çünkü gece yarsısına kadar Berline hiç bir Leh murahhası gelme mişti. Bu halde, 29 ağustos ta- rihli Alman notasında kendi - sinin ve Führerin bir akşam ev: vel nazarı dikkatini celbetmi: olduğum noktanın, kat'i inkâr larına rağmen, bir ültimatom teşkil ettiğini söyledim. Ribbentrop buna verdiği ce- vabda bir ültimatom fikrinin benim muhayyilemin eseri oldu- ğunu, bunu benim yarattığımı söyledi. Bu mülâkatın nâhoş mahiye- tini uzun uzun izah etmeyi is- temiyorum. Pek nazik bir da- | cile seyreden ve dükkânın ılık kika idi. Ribbentropun böyle bir zamanda sinirliğine akıl| erebilirdi. Maamafih bana öy-| le geliyordu ki o sulhpervera-| ne bir hal ihtimalini kasti su | rette bertaraf ediyordu. Böyle| bir musibet ile karşılaşınca lâ-| kayd kalabilmek zordu. O ta- rihde zannettiğim “gibi, hâlâ öyle düşünüyorum, © akşam Ribbentropun titizliği, hiddeti ve fena tavır ve muamelesi kıs- men kendisiyle mülöketı — gece saat on ikiye k n talik etti- ğimi zannotmesinden ileri gel- Mişti. Çünkü saat on ikide, Hitlerin ve kendisinin oltimatum olma-| dığını temin etikleri bir Leh mu-| rahhasının muvasalatı hakkın - daki ültimatumun müddeti niha-| yet buluyordu. Halbuki, 29 ağuz- tos tarihli Alman notasında,| tekliflerinin, imkân olursa, mu| rahhasın muvasalatından evvel| İngiliz hükümetine tebliğ edile- ceği bildirilmişti. O halde Rib- bentrop bunları bana okumak için neden gece yarısından son- raya kadar bekledi; fakat her şeyden evvel, o zaman da niçin | onları bana vermekten imtina | gösterdi? Hitler bile, namuskârane ha reket ediyorsa, Leh hükümeti - nin tamamiyle zulmet içinde bulunduğu bir takım teklifleri müzakere için bir murahhas tayin etmesine intizar edile - mezdi. Ribbentrop ile efendisi Leh hükümetinin müzakereye| muvafakat etmesi korkusiyle bunların Leh hükümetine teb- liğ edilmesini istemiyorlar - dı? Bu vak'adan istihrac edile- cek yegâne netice budur. | kü Leh hükümeti —Alman tekliflerinin resmi metninden haberdar bulunsa idi, ertesi gü- nü Mr. Lipskiye verilen talimat bütün bundan başka türlü ola- lirdi. —Bu teklifler haddi tında ve zahiri bakımdan gay- ri makul değildiler; için bir temel teşkil edebilirler di. Bunun içindir ki Rinbentrop müzakere — edilme - ememis olduğu, o ge- r ve halinin yalnız fe- na bir tavır ve muamele olma- yıp bir suiniyet eseri bulun - ğ ne varılabilir. Sonra, hakikati tahrif tarikiyle bunu izaleye çalışmıştı Ertesi akşam Weizsacker ta- vafından bana verilen ve niha- Yet bu tekliflerin metnini ihti- Va vden notada (VI numaralı zeyle hakınız) Herr von — Rib- bentropun son - İngiliz not nın tevdü münasebe liz sefirine bir gibi telâkki edilebilecek Alman tekliflerinin metni hakkında sa- rih malümat vermi: olduğu söy leniyordu. Harbin kaynakları hakkında- ki Alman Beyaz Kitabı hakiki vak'aların bu tamamı tamamına muharref şeklini tekrar ediyor | vatman manevra yapmak şöyle HER SABÂH Berber dükkânın- da tramvay Evvelki akşam Sirkecide bir tramvay yoldan çıkarak berber dükkânına girdi. Berber koltuğuna yaslanmış, yüzü sabunlu ve buğulu camlar- dan dışarıda iki büklüm fırtına ve soğuğa göğüs vermeğe çalı- şarak ilerliyen yolcuları göz u- havası içinde rahat ve asüde traş olan müşteri birdenbire kı- rılan camların şangırtısı, reze - lerden fırlıyan - çerçivelerin ve kapının çatırdısı arasında içeri giren koca tramvay arabası ile burun buruna gelince kimbilir ne hale gelmiştir? Aklına gelen şey: v — Tramvay yolunda dalgın dalgın yürümek tehlikeli idi. Çünkü daha hayli mesafe var derken bir de bakıyorsunuz ki, iki dan! dan!.. dan sonra bur- nunuzun dibinde. İyi amma böy- le fraş olurkel — İlle 'eceğim! diye ber- ber dükkânlarına da girmeyi â- det edecek olurlarsa ne yaparız? Nasıl korunuruz?.. gibi pek de haksız sayılmıyacak ve dehşe - tinden saçlarını dimdik ürper - ten korkunç bir sual olmuştur. Ya berber?.. O zavallı da he- yecan ve helecanla korkudan usturasını müşterisinin gırtlağı na daldırmadığına deruni şi lerle karışı — Müşterinin bu türlüsü düş man başından irak!.. duasını tekrar edip durmuştur. İşin lâtifeye sığar bir tarafı bulunmamakla beraber berber dükkânma dalan tramvay ara- basının dükkânda traş nöbeti bekliyen müşterileri almak ve- yahud da saç, sakal traşı yap- tırmak için dükkâna girmediği ne göre bu gayri tabii ziyaretin sebeblerini aramak lâzım gelir- se bunu ya dönemeç noktaların- da rayların fazla aşınmasında yahud da sardalya istifi gibi hıncahınç dolan arabaların fren fermanını dinlemiyecek derece- de fazla ağırlaşmış olmalarında bulacaklardır. İsi aralarında inada bindirip berber dükkânlarından sonra tramyay azabalarının meselâ'lo- kanta ve birahane ziyaretlerine de kalkmalarından korkulur. Zi- ra arabaların ön ve arka sahan- lıkları o kadar doluyor ki zavallı dursun kıpırdamıya bile imkân bulamıyor. * Her arabada: “şu kadar otu- racak, şu kadar da ayakta du- racak yer vardır,, kabilinden bi- rer ihtar levhası vardır ve hatı- rumızda kaldığına göre bu lev- halar ön sahanlıkta, yani vat - manın yanında ya üç yahud da dört kişinin ayakta durmasına müsaade eder. Dört yerine on dört kişi iskarça halinde sıkı- şırsa tramvayların berber dük- kânlarına girmelerine hiç şaş- mamak lâzımgelir. A. C. SARAÇOĞLU İneboluya sevkedilen fındık fidanları Giresun 29 (A. A.) — İne- boluda bahçe sahiblerine tevzi edilmek üzere buradan 100 bin fındık fidanı satın alınmış — ve İneboluya gönderilmiştir. Nİ SABAR FRANSIZ hezimetinin tarihi Fransa 297 günlük harb ve 47 günlük çatin bir mücadeleden sonra milli topraklarının Üçte İil işgal edilmiş halde teslimi silâh ediyordu seaşigaliltik O aralık bir mutavassıt a- rayan Maresal Pötain İspanya sefirini derhal davet etti ve se- fir de bu davete hemen icabet etti ve Papalık sefiri Valerio Valeri'yi beraberinde getirdi. İki sefir Almanya ve İtalya hükü- metine mütareke teklifini iblâ- ğa muvafakat ettiler. Teklifin “Askerden askere yapılmış şe- refli bir talep,, telâkki edilmesi lâzımdı. O gece ihtiyar Mareşal yata- ğına girmedi. Şafak vakti diz- lerine bir battaniye alarak kol- tuğuna uzandı ve bir kaç saat uyukladı. Verdun'da en müşkül demlerde böyle hareketi âdet e- dinmişti. Halbuki zamanın müş- külü yanında evvelki müşkülle- rin bir ehemmiyeti yoktu. Haziranın 18 inci günü Hit- ler'le Mussolini başbaşa verip Munich'de Fransaya yükletile- cek mütareke şartlarını müza- kere ederlerken Alman kıtaları ileri hareketlerinde devam ile Rennes'i işgal ediyorlar ve Loire'i aşağı kısmından da ge- ciyorlardı. Almanlar Nevers'i de aldılar ve üç gün sonra İsviç- re hududuna kadar dayanarak Lyon'a dahil oluyorlardı. Bor- deaux'da sinir gerginliği taham- mül edilmez bir hale gelmişti. Alman cevabı nihayet hazira- nin 19 unda gelebildi. Bu cevap- ta: “Mütarekenameyi imzala- mak salâhiyetini haiz murahhas- lar tayin edin. Bu murahhaslar tasvibimize mazhar olurlarsa Alman murahhaslariyle nerede ve ne zaman buluşacaklarını size bildireceğiz,, denitiyordu. Mareşal Petain kabinesi mü- tareke şartlarını müzakereye memur murahhas heyetine ge- neral Hutzinger, general Ber - geret, amiral Leluc ve Fransa- nin sabık Lehistan sefiri Leon Noel aza seçildiler ve hemen o akşam Compiegne'e hareket ettiler. Fransız heyeti 1918 yılında Alman generallerinin sulh iste- dikleri ayni vagonun içinde Fransaya hazırlanan mukadde- rattan haberdar ediliyorlardı. Bütün gün Fransız donanma- sının âkibeti hakkında gizli mü- zakereler devam edip durmuş - tu. Büyük Britanya bahriye Ne- zareti birinci lordu Lord Alek - sander, refakatinde İngilterenin Fransa elçisi Ser Ronald Kamp- bel bulunduğu halde tayyare ile İngiltereden Fransaya geldi ve Mareşal Petain, amiral Darlan ve nazır Baudoin derhal müza- kereye başladı. Fransız ve İn - giliz devlet adamları Fransanın B. Laval donanmasını düşmana teslim e- decek bir mütarekeye yanaşmı - yacağı hususnda mutabık kal - dılar. Diğer bir içtimada da PFransız amirali Darlan ile İngi- liz amirali Dudley Pound Fran- sız harb gemilerinin mihver dev- letlerinin ellerine geçmemelerini temin edecek ameli ve teknik şartlar üzerinde görüştüler. Bu iki amiral uzun senelerden beri tanışıyorlar, ve biribirlerine karşı sağlam bir dostlukla bağ- h bulunuyorlardı. Biribirlerin - den ayrılırken el sıkıştılar ve her ikisinin de ağzından ayni za- manda ayni cümle döküldü: — Tekrar görüşelim ve Allah bu işin encamını hayırlı eylesin. * Fransız kabinesinin müteakib bir toplantısında amiral Darlan Fransız filosunun — İngiltereye karşı harb etmesine müsaade e- dilmemesini istedi ve bunun için de bütün gemilerin Fransızlar tarafından askerden tecrid olun ması fikrini ileri sürdü. Bütün nazırlar bu görüşe iştirak ettik- lerini söylediler. Haziranın 20 nci günü Fransa hükümeti Almanyanın makül ve mantıki mütareke şartları serdedeceğinden o kadar az e- mindir ki hükümet merkezinin muvakkaten Perpignan kasaba- sına naklini bile derpişe mec - bur olmuştu. “Massilia,, ismin- deki vapur meclisi mebusan ida- re kalemi tarafından hükümetin malümatı - olmaksızın kiralan « mıştı. Bu vapura Alman istilâsı- nin mevcudiyetlerini - tehlikeye koyduğu bütün şahsiyetler bin- mişlerdi: Sabık Başvekil Dala - dier ile oğlu Jean, Mandel, Com pinchi, Yvan Delbos, Vienot ve beş on mebus. Bu zevat Alman- ların kendilerini ele geçirdiği takdirde hayatlarının tehlikeye girmiş olacağına kanaat getir - miş bulunuyorlardı. “Massilia,, sabık nazırlar ve mebuslardan mürekkeb hamulesile Kasab - lankaya varıp yolcularını kara- ya çıkardı. Geminin yolda tutul- duğu fırtınadan çok müteessir olan ve karaya adetâ hasta bir. halde çıkan Daladier ile bir su- kut neticesinde bütün dişleri kı- rılmış olan Campinchi sahile a- yak basar basmaz kaçak mua- melesine tâbi tutuldular. Haziranın 22 nci günü olmuş, lâkin mütareke müzakerelerine gitmiş olan murahhaslardan he- nüz hiçbir haber alınamamıştı. Bu teehhürden Almanlar tara - fından ileriye sürülmüş olan ta- —F B —— — YAZAN : Paris -Soir'ın sabık başmuharriri : Pierre Lazaretf tili muhasamat şartlarının pek ağır ve kabulü imkânsız olduğu mânasını çıkarmak mümkündü. Bu vaziyet karşısında nazırlar Afrikaya çekilmek ıztırarını der piş etmek mecburiyetinde kaldı- lar ve müzakereler neticesindi düşman tarafından ileriye lecek gartların kabulüne imkân görülmediği takdirde hüküme - tin şimali Afrikaya geçmesi ka- ragir oldu. Hükümetin nakli için hazırlıklar da yapılmıya başlan- dı. Nezaret evrakını ve memu - runu Cezaire: taşıyacak araba- lar ve gemiler bile ihzar edildi. Haziranın 23 üncü günü gene- ral Hutzinger Alman âskerleri tarafından vücude getirilen tele- fon hatları sayesinde Mareşal Petain'le görüşüp Almanların i- leriye sürdükleri mütareke şart- larını hükümete bildirmeğe mu- vaffak oldu. Bu şartların tefer- Tuata aid bazı noktaları Fransız murahhasları tarafından tadil edildikten sonra nihayet kabul olundular. Ertesi günü — İtalyanlarla da bir mütarekename imza edil- di. Almanya hükümeti, ancak birkaç kilometre murabbat me- sahai sathiyesindeki Fransız toprağile iktifa etmesi hususun- da İtalya hükümetine tesir ve tazyikler yapmıştı. Haziranın 25 inci günü saat on ikiyi 35 geçe muhasamata res men nihayet verildi. Fransa 297 günlük harb ve 47 günlük çetin bir mücadeleden sonra milli top raklarının üçte ikisi işgal edil - miş bir halde teslimi silâh edi- yordu. Pierre Lazaref — SON — Askerlere kışlık hediye Ankara 29 (A. A.) — Asker- kerlerimize kışlık hediyesi berrüatı etrafında bugün aldığı mız telgraflar, Gümüşhacı köy kazası halkının 600 pamuklu, 430 çift yün çorap ile 97 parça muhlelif yünlü eşya ve yine bu maksada sarfedilmek'üzere 179 lira verdiklerini, — Zafranbolu halkının da 4000 çift yün çorap, 91 çift eldiven, 1596 pamuklu ve 450 lira teberrü eylediklerini ve bütün bu eşyaların Kızılay merkezlerine verilmiş bulunduk- larını bildirmektedir. Parti kongreleri Ankara (A. A.) — Tokat, E- dirne, Malatya, C. H. Partisi releri bu mıntaka- erinin iştirakleriy- le toplanmıştır. İdare heyetler porlariyle, iki y içinde baş: miş olan işler üzerinde verilen izahatı tasvib eden kongreler, delegeleri tarafından ileri sürü- len temenniler üzerinde çok Mmimi bir hava içinde geçen mü- zakerelerden sonra verimli ka rarlara varmı 'Toplantı! Şef Atatü nünde hürmetle başta Milli Şef İnönü - olduğ halde bütün büyüklerimize kar- iyle Ebe z hatıraları ö- şı duydukları Sevgi ve saygıyı ilen delegeler, | ŞİMDİLİK BU KADAR Ters istikamette yapılan yardım İstanbulun birçok Tik okulla & tıkları yardımlarla yaşar ve ga yesi 0 mektebde okuyan fakir talebelere sıcak mekteb levazımatı, olduğu tak dirde de elbise, a) falan temin etmekti. C. HL Partisi geçen sene bu cemiyetleri tev « hid etti. Böylelikle İstanbulun bütün mekteblerindeki fakir ta- lebelerle alâkadar olacak büyük bir himaye birliği teşkil etti. Teşekkül eden bu himaye bir« liğinin, vazifesini ne dereceye kadar yaptığı, bu merkezileş « tirme hareketinin umulan daha şümullü faydayı temân edip et- mediği noktasını tedkik etmeyi başka bir yazıma mevzu yapa- cağım. Ğ Bu hayırlı teşebbüsün gayesi gübhe yok ki çok mukaddestir. Fakir çocuklara yiyecek, giye- cek ve mekteb Jevazımı temin etmek kadar insani bir hareket güç tasavur edilebilir. Hele bu rdiım teşekküllerinin yalnız ttanbula mahsus olmayıp, bü - tün memleket ilk okullarında mevcud olduğunu düşünmek her kalbe inşirah ve memmnuniyet verir. Fakat ne yazık ki bu teşekkül- ler hemen hemen münhasıran ilk okullara mahsustur. Orta o- kullarda, liselerde, hele üniver- sitede hali vakti yerinde olmı- yan gençleri himaye edetek, on- lara yardımda bulunacak teşek- küller maalesef yoktur. Bu yüz- den lisenin, yahud üniversitenin son sınıflarına kadar geldiği halde tahsilini ikmal edemiyen vatandaşların sayıları hiç de az değildir. Bunlar bu sebebden is- tedikleri mesleklere sahib ola - mıyorlar ve cemiyet mekaniz - masında bedbin ve bedbaht bi- rer vatandaş olarak vazife alı- yorlar. Birçok gençler de giıdasızlık ve bakımsızlıktan lise veya üni- versitenin son sınıfmda meşum | bir hastalığa tutularak genç yaşta hayata göz yumuyorlar. Halbuki bunlar ne kadar ufak | bir himmetle ve ancak kendileri için bir iki sene ufak bir feda- kârlık yapılmakla kurtarılabilir ler? Ve bu suretle kendilerine | Bu yardım işinin ilk okuldan | yukarıya doğru değil, ea yuka- | rıdan, üniversiteden itibaren a- şağıya doğru yapılması lâzım - dır. Kendisine artık bakılmıya - cak lise veya üniversitede hiçhir yardım görmeden başı boş bıra- kılacak, neticede de muvaffaki- | yetsizliğe uğrıyacak olduktan sonra bir çocuğa sadece ilk okul- da okurken yardım etmek neye yarar? Yarım adam değil, tam adama ihtiyacımız vardır. MURAD SERTOĞLU e A — zhar ve teyit eylemişlerdir. Bu kongreler yeni idare he- yetleri ile Kurultay delegeleri seçimlerini yaparak mesailerine son vermişlerdir. (Arkası var) , İNTİ Tefrika No. -l *,:sşî:îî_câm&vğî Mi HAR Mi?|— Kitabını dikkatle okuyan Pol buna dikkat bile et medi. Fakat bu yolcu yanından geçerken yak laştı ve genç adamın üzerine bir abanca çevirerek iki el ate: vurularak ve inliyerek yere yu- arlanmıştı. Ateş eden yolcu silâhı cebine koyarak: — Haydi kaldırın, zan- nedersem hesabını temizledik. | da y'ıkl.w—u_i mli duran Po- lü tutarak köşeye yerleştirdiler. Bu suretle uyukluyor gibi bir vaziyette kaldı. Bundan sonra iki yolcu da sakin bir tavırla yü- rüyerek vagondan çıktılar. Tren de bu sırada Vale'ye gelmiş! Derhal atlıyarak gardan süzül. rek ana caddeyi buldular ve bir otoblüse binerek uzaklaştılar. Vale ile Garen arasında bir kontrolör gelerek biletleri sor- yolcu r içinde du. Ve yegâne yolcu uyuyor bi durduğundan omuzuna vı rak bileti gi derhal dehi di, Solgun bir gi den hâlâ kan s Bir cinayet Ctarende tre gin yona indirilmiş Verilmiş ve sıl bili dı Bojen £ yollanmıştı. Çünkü otomo- nesine Pol daha i iyordu. Baş müfettiş söyledikleri üzerine bir mü düşünmüş ve sonra yeniden t lefonun başır Bü 8 retle Kolomb komiserliğinden on beş 22 treninde bir n bir- kı inden vurular r u—ı rette yaralandığını haber almı: tı. Filhakika bu genç Pol Rıyui u- geçmişti. | | idi. Komi: — Kendisini isticvab bile e- | demedim diye ilâve etmişti. tuklara, demir — Meralin ismini söyledi mi — Bilmiyorum. Eğer «dan hemen bir ra kendisini bul: lemiştir. Bu da, t aç da-| n kon-| S kika trole edilen tahkikata ben b Tek Paris hu! ünkü bu « tığım ye vardı. Terbiyeli, ç enç.. gübheli alâka ve müna - AA sıl her tarafa rın biraka: düşününü — Peki s mi var ortada bhe caiz değil bi- aydı, si 1 gencin yanında bulmamız âzımdı. Hattâ katil tarafından | araştırma ksadile bü bira de abilirdi. ru! Fakat bu gencin, | den birinin yeğeni ol- lan haberiniz var mıydı? Hayır! | Bakın Pol Riyö, müfettiş ilin yeğeni. Halbuki Meral bugün izinli iken evine birisi te- bitaya mensub ve bu cinaye- Hattâ Bojo- na gitm bile tavsiye etmiş. — Filhakika, ümidsiz bir hal- plduğundan yaralıyı Boğona- naklettirdim. mek ki Merali haberdar lefon ederel olduğun ti haber — Hayır ,aralarındaki kara- beti bilmiyordum ki.... Rive, öyle ise bu bir tuzak... diye düşündü ve telefanu kapa- di Bu arada Merkanvonu ara - mağa bir polis memuru yolla - mıştı. Memur Merkanvonu evin- de bulmuş, o da, böyle bir şey- den haberi olmadığı gibi telefon da etmediğini bildirmişti. Neti- cede, müfettişin isminden ve me muriyetinden Merali bir tuzağa düşürmek hususunda istifade e- dilmişti. Rive, arkadaşının kararlaş! dıkları gibi aramadığını görünce derhal telefona sarıldı. Fakat bir cevab alamadı. — Muhakkak Bojona gitmiş- tir, diye düşündü. Pardesüsünü giyerek dışarı çıktı ve bir taksiye binerek on beş dakika sonra hastahanenin önüne geldi. Yaralıyı, kederden mahvol - muş annesinden başka kimse zi yaret etmemişti!.. Rive endii duruyordu. Adli zabıtaya döndü- ğü zaman: (Arkası var)