Başına Gelenler İki umumhana - sermayasi bir ih- tiyara dağ başında fona bir oyun oynadıklarından — mahkemeye verildiler Tinden Ermine ve Sevim isminde ikl kafadar aralarında anlaşarak ayni so- Kİ kakta — istidecılik yapan Kâmil - is- minde 60 yaşında bir adama fena bir. oyun / oynahışlar ârr. Beyoğlu Sulh Ceza mühkemesi intikal eden bu enteresan hâdise şu| — geytan gil #uretle cereyan etmiştir: Abanozda 41 numaralı evin serma- yelerinden olan Ermine ve Sevim eu Martesi günü bavanın gayet güzel olması sebebile ” Meoidiye köyüne kadar otomobille bir gezinti yapma- yı kararlaştırarak yalnız kalmamak için de ayni sokakta istidacılık ya- pan Kâmile beraber gelmesini rica etmişlerdir. Eskiden bu sermayeler de arasında küçük bir ihtilâf çıkan Kâmil bu hâdisenin üzerinden uzun Zamanlar geçtiği için hiç bir şeyden şüphelenmiyerek davete icabet et alş ve orada hazır bulunan şoför Ai Koçun 1500 numaralı - otomobiline binmiştir. Araba biraz sonra Meci- diye köyüne doğrü yol almıya baş- Jamış, fakat Mecidiye köyüne gel- diği vakit durmiyarak / büsbütün huzlanmıya başlamıştır. Bu vaziye'i igören Kâmil, yanındakilere nereye 'gideceklerini sormuş, fakat bir ce. vap alamayınca bağırmak istemiştir. İşte tam bu sırada her iki tarafında oturan sermayeler üzerine çullana. Tak ellerinde bulunan mendillerle ağzını kapamışlardır. Buradaki ka- Tabalık muhiti bir an evvel gecme- deri icin Ermine şoförün kulağına birşeyler söylemiş ve araba büsbü- tün hızını arttırarak 12 nci kileme'- rede Bahçeköyün üzerindeki hâli - razide durmuştur. Buraya geldikleri zaman Ermine şotöre: — Haydif, Fikat soför, ihtiyarın haline ac-| dığı için dövemiyeceğini söylemiş, bunun Üzerine azılı sermayeler şo före parasın vermiyeceklerini söy- demişlerdir. Şoförle kadınlar arasın. a münakaşa geçerken Ermine nam sermaye © sırada tesadüfen oradan| geçmekte olan bir çobanı çevirmiş ve kendisine beş lira teklif ederek Kimili istediği gibi dövmesini söy. Temişlerdir. Bu teklifi çobanın da kabul etme-| Mesi üzerine iki sermaye fena hal de kızarak Kâmilin üzerine hücum etimşler ve sonradan kendilerine yardım eden şoförle beraber zavallı Aadamcağızı bir güzel dövmüşlerdir. Bunu takiben de ihtiyar istidacıyı Gtamobilden aşağı itmişlerdir. Vücu.| Günün muhtelif yerlerinden berele.| 'nen zavallı ihtiyar da parası olma. Gığı için tâ şehire kadar yaya gele- /Fek mahkemeye müracaat etmiştir. Gülhane müsamereleri Gülhane hastanesinin dokuzuncn! yaltamercsi ÖTT e Prolesi: eai Hüseyinln — taşkanlığıda Prof. Abüikadir Neyan taraflar n Folgöboli vaktası Pol Bi han Ürut taralırdan çök madle bi hiperkeralez hiyetitorm Jeee larda Yak'an, Dekler F el di kasa dülge e nünt Yedari Beklor Kemal taritinden Derkan hastalığı, Doktor Fahri tarafından Kalp romatizması ve tedavi ile al Söze işirek edenleri Protesör b dülkadir, Nazım Şakir, Murat, Nüb het Şekle, Vah Buttar O e Doktor Vasfi Yener iştirak etmişler. v gi İşle Filistin âsilerinin Teisi teslim oldu ve yine kaçtı Bağdad, 15 (A.A.) — Filistinde- Ki isyanı idare eden Arif Abdülraz. zZak, Palmire gölmiş ve orada teslim alduktan #onra tekrar fir etmi tir. Beraberinde büyük müftinin a) Tabasından biri vardır. Abdülraz. zak, Şükrü Saka Timi altında seya- hat etmektedir. —— Zavallı İstidacının KÖR DN AU îâ/m Döğüşmeğe Muvaffak Oldu Benli Hatunun Yanına Vardığı Zaman Tamam Yedi Yerinden Yaralanmış Bulunuyordu EÜNE Uzaktan uzağa Kara Vezirsadenin askerlerinin iykarışları geliyordu. Hasanla Benli Hatun şimdi gözlerini o istikmete çevirmişler, bakıyorlardı. Kara Vezirin askerleri her tarafta büy der yakmışlardı ve ovanın mü atı har, darı kolaylıkla anlaşıt nn ellerinden kaçan Hasan: Felâket! diye mırıldandı. Yarın imkânı yok Birdenbire Hasanın atını Kara Vezire çevirdiği görüldü. Kara Vezir yüksekçe bir yerde atına bin- miş duruyordu. Yanında da iki mühafız vardı. Bü süvarinin kendisine doğru elindeki uzun kahcr / salladığını görünce bembeyaz oldu ve derhal atının başını kaçmağa teşebbüs etti. Hasan bir anda Kara Vezirin yanına varmışt Onu ilkönce iki muhafız/ önlemek İstediler. - Fakat Hasan yıldırım gibi kendilerine çarptı. Hem kendi atı, hem de iki muhafı ı bu çarpışına sonunda Hasan, b ateşe | | atlıyamıyacağı kadar geniş hendekler kazıyor- uvarlar örüyorlardı. Bunu yapmaktan maksat- yordu. Her hal ve kârda Jası için icap eden tedi — MHasanım! diye söze başladı. Senin yaptığın gey okadar büyük, okadar inanılmaz ki artık seni tutsalar bile hiç bir şeref kazanamazlar. Görüyorum ki, babam, seni yarın mutlaka tutmak için her ted- iri alıyor. Yarın ne yapsan bu 2000 askerin elinden kurtulamazsın. Daji aşıp kaçahilmemize de imkân Şimdi Hasanın altında hiç yorulmamış mükem- — yok, Binaenaleyh yapılacak bir şey kalmıyor. el bir Arap atı vardı. Üstelik üç alla iki muhafızın " — Hayır, öyle düşünme! — Ümidink kaybetme! yere yavarlanması, kendisini takip edenlerin önüne — Allah büyüktür. Sabahleyin kendimi daha iyi hisse- bir engel çıkarmış ve bir çoğu buüna Takılarak düş- — deceğime kaniim. Biraz tallim yaver giderse ellerin. Karn Vezirin üzerine düşmüştü. Kara Vezir bir kar- tal gibi üzerine konan bu müthiş adamdan hayatını ancak kendisini attan atarak kurtarabilmi müş, takibin hızı gevşemişti. den yine kurtulabilirim. Yine onları akşama kadar O gün çarpışma akşama kadar sürmüş, bir türlü — oyalar, bir kısmını da temizlerim. Hasan ele geçememişti. Akşam olup güneş batınca — —— Ya öbür gün? takip durdu. Kara Vezirin ordusu ovanın bir kens- — Öbür gün mü? rına doğru çekildi. Hasan da yalnız başına bitkin bir — — — Evet, haydi diyelim ki yarın da seni tutama- halde dağa döndü. dılar, öbür gün me yapacaksın? Hem yarın da Allah Benli Hatun bu gördüklerinin hakikat olduğuna — göstermesin, bir İki yara alırsan, öbür gün için büs- 'asla inanamıyordu. Bu hakikat olamazdı. Her halde — bütün hakiz düşersin. - Binaenaleyh kurtulmak için Tüya görüyorda. Bir adamın, bir fek atlının bütün — baska bir çare bulmak lâzımdır. İstersen, ben bir gün bir ordu ile harp edebilmesine kim imanırdı?. — defa daha babama başvurayım. Sen burada kal. Ben Dağın arkası çok sarp olduğundan gece buradan — ÖrdüKüha giderek babama yalvarayım. Belki bizi af kaçabilmelerine imkân yoktu. Yegüne yol ovadan CÜS v SAA İRA DAĞ blmlan ” müze va ça Ya bu ricanı kabul etmez ve bir daha seni ea e di ” enli Hatun bu atale bir müdaet a Hasanla Benli Hatun da muharebenin ancak er- gearar N D Siale bir milüdet cevap veremedi. desi günü devam edeceği aa — Fakat yapacak başka şey yok! diye miril- Kara Vezirin ordusunda yer yer ateşler yakıl- — danc 8 SANNLAR N mmuştı. Askerler okadar şaşkın idiler ki ağızlar a ceneda Hiasanan aklee abİre bir ge) fak açamyordu. Kara Vesir de- attan Güştüğlünden — gea SA aanın akkaa, birdenbire bir vey oldukça yaralanmıştı. — Aklıma geldi. Babam bana Çamlıbeklen ayrı- Hasana gelince o da tam yedi yerinden yaralan- — lirken saçından üç tel vermiş, başın sıkıldığı zaman amıştı. Gerek fakip esnasında, - gerekse çarpışmalar — bunlar yak demişti. Anında yedi yerinden yara almıştı. Bunların çoğu ok ——— Hemen koynundan - bu Üüç kılı sardığı” bir bez sıyırmaları idi. Vakıa hiç biri vahim değildi. Fakat — parçasını çıkardı. Hasanla Benli Hatun şimdi bu üç 'e de olsa kendisini oldukça halde düşürmüştü. ——— kıla bir kurtarıcıya bakar gibi bakıyorlardı. Hasan Benli Hatun Masanın yaralarını ihtimamla sar- — derhal çakmağını yaktı ve üç kılı futuşturdu. Kıllar du. Hasan da adamakıllı yorulduğundan başını Benli — Bafif bir cızırtı çıkararak yandılar. Hatunun dizine dayıyarak uykuya daldı. Böylece sa- * atlerce kendisinden geçmiy olarak yattı. Köroğlu birdenbire gözlerini açarak dalmış ol- Hasan gece yarısına doğra - kendisine gelerek — Üü derin uykudan uyandı. Kalbi hizlı hızlı çarpı 'ayandı. Benli Hatan görünü - bir defa bile arpma, — Yordu, Etrafına bakındı. Hiç bir şey göremedi. Hal: St Tllasin ban eee buki o, sanki vücudüne üç kama saplanmış gibi bir — Ben çok uyudum, Biraz da sen uyu, ben nö- **Y TUYMüştu. Birdenbire aklına oğlu geldi : Y n ye — Her halde Hasanın başı - sıkıntıda diye dü- ğ Sündü. Esasen günlerdenberi hiç bir haber alamadı; b IN BC Çok zayıf çıkıyordu. Benli Hatun — oğla için endişe hissediyordu. Dağların hükimi koca farketti. VAyni samanda Hasan ateşler içinde — adam, bu hissin altmda bir kadın, bir ana gibi ıztırap yanıyordu. : gekiyordu. Birdenbire karar verdi. Derhal adamla- — Sen çok yorgunsun Hasan! dedi. Zarar yok. ını seferber edecek ve Erzuramun yolunu tutacaktı. Sen uyu, İstirahat et, Ben hiç yorgun değilim, dedi. ym_.w,m var) Kastamonu Lisesinde Müsamere | Bankayı Soyanlar Bursa Osmanlı Bankası ? a ' q'q 99999 9 H söslderam dti Burea, Çiasüsi) — Osmanlı Dan ! kasını soymaktan suçlu olarak mu. hakeme ve evvelce mahküm edilmiş 'olan İnegöllü Süleymanla Ahmede | ait mahkümiyet kararının Temyizce bozulması üzerine yeniden - başla W yan bu muhakemeye devam - edil. İstanbul'da “ Mercan yokuşunda dapkacı Muzaffer evvelce verdiği | Hadedeş kenüsine gelip şapka alan | adamın şişman, göbekli ve göğüslü olduğunu ve İzmir şivesile konuştu- | Hunu söylemiş olduğundan ehli vu. | Kastamonu, (Hususi) — Lisemizin genç ve gürbüz talebeleri tarafın. — Kuf olarak mahkemede dinlenen re. 'dan talebe velileri şerefine mahsus ve kapalı jimnastik salonunda çokmu. — Sim muallimi Bay Kenan, kız lisesi vaffakiyetli bir müsamere verilmiştir. gelebiyat / muallimi - Bay Namdar Kalabalık bir seyirci kütlesinin hazır bulunduğu bu toplantıda; dinç ve — Rahmi Karatay ve Adliye Dr. B. Amanlı Cumhurtyet liselilerinin çevik beden hareketleri iftihar ve gururla | İzzetin, suçlu Süleyman için şişman seyredilmiştir. Gençlerimiz ve hocaları çok takdir olunmuşlardır. Müsamıe- | adam denemiyeceğini ve bu tipin zeyi takiben alınan resimde liseli sporcu gençler ve kıymetli beden m»_.l zayıf bir tip olduğunu bildirmeleri üzerine, ayrıca İzmirli Bay Kemal isminde biri de ehlivukuf olarak | yesi muallimi B, Necmettin Dinçer görülmektedirler. 8. Çelebi Güzel Kamelyayı Neden Vurdular? — —H Hasan ogün Akşama Kadar W"Zc:lu'ye Sultan İtirafımdan Sonra Artık Tamamen Kudurmuştu,, Görülüğüm — haşin muameleden sonra bu kadının bu tatlı sesi, bu yalvaran nazarları - benim de kal- bimde bir acı yaptı. Acaba Kamel- yanın kim olduğunu söylemekle ne zarar gelir diye - düşünmeğe başla- dim. O, ellerimi tuttu hyorsun? - Ben öğrenmek istediğim her şeyi öğrendim. Senden yalnız bu Kamelyanın kiminle ve nerede| yaşadığını öğrenmek istiyorum. Sultan gözlerime okadar tatlı bir mazarla bakıyordu ki müka kuvvetlerimin katra katra erid duyuyordum. Artık Kamelyanın kim. olduğunu saklamak imkânı yoktu. Zekiye Sultanın bu tatlı istirhamını| reddettikten sonra arkasından yinc tüfekçinin kamçıları gelecekti. Kam- çı gözümün önüne gelince vücudüm den bir ürperme geçti. Zekiye Sul- fanın sıcak elleri arasında yanan ci lerimi çektim — Kamelya İstanbul güze'i. Sultanım, dedim. - Benim kardeşim | Yankonun metresidir. Kendisi fakir| bir ailedendir. Kardeşimle küçükten beri sevişirler. Şimdi / kardeşimin Taksimde tuttuğu 14 numaralı ev- de beraber yaşıyorlar. — Kamelyanın başka sevgilileri| yök mu?. Bilmiyorum, Sultanım, olsa kardeşim buna nasıl müsaade eder?. Zekiye Sultan acı bir tebessümle) güldü.. Asabiyetten elleri titriyor, söz söylerken dişleri birbirine çarpı- yordu. Rengi sapsarı idi, acı bir is- tihzadan sonra bana döndü: Bu Kamelya güzel midir, A- deko?. — Güzel, çok güzel, yalnız 18- tanbul güzeli değil, dünya güzeli ka- dar güzeldir. Zekiye Sultan bu itira- fımdan sonra tamamen kudürmüş- tu — Paşanın onunla — münasebeti olduğunu bilmiyor musun?.. dedi. Ben kopan fırtınanın çok müt- hiş olduğunu anladım. Küçük bir iti. rafla hem paşanın, hem kardeşimin, kem Kamelyanın mahvna sebep o- Jacağım muhakkaktı. Hayır, dedim. Kamelya kar- deşimden başka kimseyi sevmez. — Haydi abdal, sus, dedi. Zekiye Sultanın gözleri dönmüş, bütün vücudu bir kasırgaya tutul- muş gibi titriyordu. — Ben paşanın onun koynunda Beçirdiği hayatı biliyorum. Bak eğer inkâr edersen şimdi seni tüfekçinin kamçısı ile değil, kurşunile - öbür dünyaya, göndertirim. — Zekiye Sultanın nüfuz ve sal- tanatından Abdülhamit kadar kor- | kardım. Sarayda onun evet dediği- 'ne kimse hayır diyemezdi. Ben de heyecanımdan titriyor, bu birbirini kıskanan iki kadının meydana çı- karacakları müthiş - faciadan kor- kuyordum. Zekiye Sultan üzerinden beyaz maşlahını çıkardı, / hotuzünü koparırcasına çekip attı. Saçları ba- şında diken diken olmuş, bütün vü- cudu bi elektrik ceryanına tutulmuş Bibi çılgıncasına — hareketler - yapı- 'yordu. Deli gibi ellerimden yakala- & — Söyle hınzır, edi. Kameiya benim paşamı seviyor mu?. sizin rakibeniz 6l- Zekiye Sultanın hırsla sıktığı bi. leklerim elleri arasında gevşedi. Yü- zündeki acı tebessm de değişti Yine o tatlı, istirhamkâr - bakışile gözlerime baktı. — Söyle Aleko, ben kardeşine dinlenmiş ve Süleymanın İzmirli şi- vesile konuşmadığını söylemiştir. Bundan somra suçlular vekili, ba- zi şahitlerin dinlenmesini istemiştir. fddin makamı ise, bu hususta şahir dinlenmesine lüzum olup olmadığı- ni evrakı mütalcadan sonra bildire-| ceğini anlatmış, bunun için muha- keme haftaya talik olunmuştur. İT e- | | | hiç bir gey - yapmıyacağım, hattâ Kamelyadan da- bir gey istemiyo- rum. Yalnız paşanın oraya gitme sine mani olacağım. Sen bildiklerini bana söyle, Bu tatlı sese mukavemet için hiç tahammülüm kalmamıştı. vet Sultanım, dedim. Paşa, efendimize ihanet ediyor. Zekiye Sultan büyük bir asabi- yetle ellerimi bıraktı, kendini Kar penin üzerine attı, hıçkırıklar ara- #ında boğuluyordu. Bu kadının hali de gözümün önüne geldikçe kalbim merhametten sızlar. AğlaN ağladı, asabiyetten bütün saçları omuzuna dağılmış, âdeta gözyaşlaı Te saçları birbirine karışmıştı. Ben kopardı- ğim fırtınayı anlıyor. süt dökmüş kedi gibi bir kenara - sinmiş bekli- yordum. Zekiye Sultan / kanepede doğruldu, ellerile saçlarını topladı, beni yanına çağırdı. — Gel, Aleko, paşa Kamelya ile nasil yaşıyor, bana anlat bakayım. Benden istediği hizmetin nekadar. ağır olduğunu hissettim. — Sultanım, dedim, Kamelya Adi bir sokak fahişesidir. Paşanın iltifatına ancak güzelliğile mazhar oluyor, Kamelya onu sevmez. Paşa da onu sevmez. Ben ne söyliyeceği- mi bilmiyor, çocuk saçmaları yapı- yordum. - Fakat Sultan onlara ait 'ne olursa olsun dinlemeğe haheşker idi. Ben sustukça o söyleniyor, Ka- melyanın saçı ne renk, kaşı ne renk, nasil yürür, diye saçma saçma sı aller soruyordu. Ben bildiklerimi an- latmadan elinden - kurtulamadım. Sonra harem ağasını çağırdı: — Bu oğlanı al, tüfeksiye götür, bildiklerini ona da anlatacak, dedi. Ben tüfekçinin ismini - duyunca başımdan ayağıma kadar buz gibi Gonmuştum. Sultan cebinden bir ke- se çıkardı. Bana elli lira bahşiş ver- di Ben artık bu işi saklıyacak va- ziyetten çıkmıştım. Tüfekçi beye de bildiklerimi anlattım. - Fakat yedi- im dayaktan bütün kemiklerim kı- Tılmış gibi ağrıyordu. Tüfekçi bir araba hazırlattı. Benimle beraber arabaya girdi. — Haydi, bana - Kamelyanın e- vini göster, dedi. Araba ile Taksime gittik Ka- melyanın evini gösterdim. Tekrar yine biç durmadan saraya döndük. Zekiye Sultan bizi sabırsızlıkla bök- liyordu. Geldiğimizi görünce maşla- hını giydi. Yine dört atlı gerdune- mize kurulup kendi sarayımıza dön- dük. ' Fakat ben bu vakadan sonra bir hafta hastahanede yattım. Yanımda bir tüfekçi nöbet bekliyor, kimseye bir şey söylemekliğime meydan b- rakmıyordu. Sultan her gün bir a- dam gönderip hatırımı sorduruyor- du. Bir hafta sonra iyileştim. Yine eski işime başladım. Fakat facianın asıl acı kısmı bundan sonra baştadı. Aleko artık anlatmaktan yorük muştu; Bir rakı yok mu Atlahaşkına, dedi, Hafız ee TTTUgu - bir ka- deki ona uzattı. O, içtikten sonra biraz istim almış gibi yine heyecan- Ja doğruldu ve hikâyesine devam et- (Devamı var) sinden: Sofya — Raptopolosun — Polekseni Raptopolos aleyhine İkame eyle « diği nısif hane Üzerine konu « Jan vefaen Serağ kaydının tas hihi — davasının — cereyan — eden muhakemesinde — borç — tamamen ödenmiş olması itibarile 21/2/939 tarihinde vefaen ferağ - kaydının tashil li temyiz olmak üzere karar verilmiş olduğundan ilân tac rihinden itibaren - (15) gün içinde temyiz etmek hakkı bulunmak vi tebliğ makamına kalm olmak üzer ilân olunuz.