Sayfa 4 YENİ İSTANBUL 7 Mayıs 1950 Olümünün 66 meı yıldönümünde Mithat Paşa Fikren zeki, azimkâr ve faal olan Mithat Paşa, memleketi, halkı seven, onun refah ve saadeti için daima çalışan bir insandı ADILARDAN Rusçuklu Hacı Eş Tef Efendi adında bir zatın oğ! olan Mithat Paşa, 1822 de İstanbul- a doğdu. Asıl adı, Ahmet Şefiktir. Daha genç yaşında iken Babilli Di- vân — kalemine — girmiş; — Mithat mahlâsı kendisine bu kalemde verii- miştir. Mithat Efendi, zekâsı ve ça- fışkanlığı dolayısiyle kısa bir zaman zarfında, mühtelif ve mühim memu- Fiyetlerde bulunmuş, bu İlk devirler- de Büyük Reşit Paşanın himayesine de mazhar olmuştur. 'Mithat Paşa, 1861 de vezir rütbe- Siyle Niş valiliğine tayin - olunmuş, burada kaldığı dört yıl zarfında 1d Ti ve İktisadi işlerde büyük kabiliyet 've başarı göslermiştir. O sıralarda yeni Vilâyet teşkilâtı yapılması mü- Dasebetiyle —Niş, Silistire ve Vidin vilâyetleri “Tuna Vilâyeti" adı altın- da birleştirilip, valiliği de Mithat Pa- ganın ühdesine verilmiştir. 'Tuna valiliği sırasında da aynı bi a, bir.mild- det sonra Şür İstanbula alınmıştır. 1869 da Bağ- dat valiliğine tayin olunan Mithat Paşa, burada da imarcı bir vali sı fatiyle çalışmaya — koyulmuşsa di Sadrazam Mahmut Nedim Paşanın kendisine güçlükler göstermesi üze- Tine istifa ederek İstanbula dönmüş- tür. Mithat Paşa, 1872 de ilk defa Sad- razamlığa getirildi. Fakat Abdülazi- zin israflarının önüne geçmeğe çalış- ması, padişah tarafından, kısa- bir zaman içinde, azline sebep oldu. 'Bundan sonra bir aralık Adliye Na- zırlığında, Selânik valiliğinde bulu- 'af Mithat Paşa, Rüştü Paşanın sa- dareti zamanında önce vükelâ hey tine memür edildi;. arkasından da Şürayı Devlet Reisi oldu. Mithat Pa- ga, Osmanlı devli Avrupalılar ArasınAı kaybolan şeref ve haysiyeti- 'nin ancak Abdüfkzizin hal'i, memle” kette Kanum-u Esasinin ilânı, meş- ruti bir idarenin kurulması ile müm- kün olacağına inanıyor; bu hususta icap edenlerle, gizliden Eizliye, isti- #arelerde bulunuyordu. O aralık Abdülazizin şahsi serve- tini bir Rus harp gemisiyle kaçırmak niyetinde olduğu haberi şayi olunca, hal'in acele yapılmasına lüzum gö Tüldü. Lâzım gelen tertibat alındık- 'tan sonra bir heyet Dolmabahçe Se Tayına giderek Abdülazize hal' kara- Tını teğliğ etti (30 moyıs 1876) Bu çok güç ve aynı zamanda çok tehlikeli işi halleden — Mithat Paşa, ertesi günü V. Muradı Osmanlı tahtı 'na geçirdi. Mithat Paşa, bir Kanun-u Esasi projesi hazırlamıştı. Çerkes Hasan Vakasında, Hüseyin Avni Paşanın katledilmesi — üzerine hüküm ve nüfuz artık tamamen Mit- hat Paşanın eline geçmişti. Fakat, V. Muradın müptelâ olduğu akıl hasta- hâı, bir cinnet halini almıştı. Bunun üzerine vükelâ heyeti, büyük ümit lerle tahta geçirilmiş olan, V. Mura- dan bizzarure hal'ine karar verdi. Bu kararla beraber, veliaht Abdülhami- din ıslahat ve Kanun-u Esasiye ta- raftar olup olmadığını anlamak üze- re de Mithat Paşa, Musluoğlu köşkü- 'ne gönderildi. - Abdülhamit, Mithat Paşa ile yaptığı bu görüşmede pek samimi bir hürriyet taraftarı görün- dü ve Kanun-u Esasiyi ilân, meşruti idareyi kabul edeceğini de vâdetti. Alınan bu teminat üzerine V. Murat hal'edilerek Veliaht Abdülhamit E- fendi padişah ilân edildi (31 ağus- tos 1876). I. Abdülhamit, Kanun-u Esasinin Hlânı ile meşruti idarenin kurulması hususunda vermiş olduğu sözün sa- mimiyetine herkesi inandırmak için Mithat Paşa ve arkadaşlarına çok mültefit göründü. Bir taraftan Ka- numu Esasi ilânının kat'iyet kesbet- mesi, diğer taraftan bir Rus harbi- 'nin de tahakkuk derecesine varması üzerine Rüştü Paşa sadaretten affe- dilerek yerine Mithat Paşa getirildi (9 aralık 1876). 23 aralık 1876 günü, Kanun-u E- sasinin kabuliyle meşrutiyet idaresi ilân olundu. Birinci Meşrutiyetin Il 'nunda en faal rolü oynamış olan Mit- hat Paşa, bu suretle büyük bir eme- linin tahakkukunu görmekle çok a vinmişti. Kanun-u Esasinin ilânı ve Mebusan İntihabı Kanununun da tat- bik mevkline konulmasını müteakıp mehleketin her tarafında mebus se- gimi yapılarak 19 mart 1877 tarihin- de mebusan meclisi açıldı. Seferberlik ilânı, 11. Abdülhamidin Mithat Paşa hakkındaki gizli mak- satlarını ortaya — atmasına yardım etti. Ordu — Rumeliye hâreket etti- #i gıralarda Abdülhamit, — kendisine gulkast tertip edildiği şaylalarını or- taya yayarak Mithat Paşayı bu hâ- dise ile itham: etti, onu — sadaretten azlederek hudut haricine çıkarttı. Mithat Paşa, on yedi ay kadar Pa- ris ve Londrada kaldı. Avrupa siyast ricalinin hürmet ve itimadımı kazandı. IL. Abdülhamit, bu sıralarda Mithat Paşa aleyhinde İstanbul gazeteleriyle neşriyat yaptırıyordu. — Bununla be- Taber, Mithat Paşa Avrupada kaldık- ça bir türlü gönlü rahat edemiyordu. Nihayet affederek / Girldde valilikle ikamete memur etti. Mithat Paşa bundan sonra; Süri- ve, arkasından da Aydın (İzmir) va- İlliklerinde bulundu. Fakat o, bir tür- 10 IL. Abdülhamidin gizli takiplerin- den kurtulamıyordu. — İzmir — valisi bulunduğu sırada, Abdülazizin söze de katledildiği ortaya atılmıştı. Bu, İL. Abdülhamidin Mithat Paga hak kandaki fikrini tatbika elverişli mü- him bir sebepti. Nihayet Mithat Pa. Yazan: M. Şakir Ülkütaşır Müthat şa ve arkadaşları tevkif edilerek Yıl- dizda — mühakeme / edildiler (1881). Mithat Paya, muhakeme — esnasında kendisini mert ve namuslu bir adama yakışır surette müdafaa etti. Fakat, hepsi boştu. Mahkeme, Mithat Paşa yı »birkaç arkadaşiyle beraber » ida- ma mahküm etti. Abdülhamit, sözde büyük Vve merhamet kösteriyor muş gibi davranarak bu . kararı Mmuebbed sürgüne tahvil etti. Mithat Paşa, Taif zindanına gön- derildi. Üç yıl kadar zindanda mah- pus kaldı. Nihayet 7 mayıs 1854 ta- rihinde boğularak öldürüldü. İstan bul gazetelerinde — Mithat Paşanın hiyarcık — hastalığından vefat ettiği işaa edildi. Mithat Paşa, IL. Abdül- hamidin -otuz Üç sene kendisini bi- huzür eden - tahtından indirilmek himesine kurban gitmiştir. Amcası ile büyük biraderi V, Muradın Akıbet- leri, onu daima tedhiş etmiştir. Mithat Paşa XTX. Asır Osmanlı ri- ÇFG YA Yat 2 — Vurun Kahpeye, cali arasında gösterdiği bir çok imar ve umran faaliyetleri, medeni cesaret örnekleri ile adı heykel olarak anıla. cak bir şahsiyettir. Fıtraten zeki, zimkâr ve faal olan — Mithat Paşı memleketi, halkı seven, onun refah ve saadeti için dalma çalışan bir in- sandı. Türkiyede Kanun-u Esasinin ilânı ve flk meşrutt idarenin kurul- ması da Mithat Paşanın teşebbüsiy- le vukubülmuştur. Mithat Paşa, —memlekette sadece meşrutt idarenin tesisine önayak ol makla kalmamış, bulunduğu her yer- de yollar inşası, ticari emniyetin te- mini, belediyeler teşkili, — bugünkü Ziraat Bankasının temeli olan Menafi Sandıkları tesisi, ilahhane, fabrik: hastahane inşası gibi türlü imar ve Umran işlerinde de muvaffak ölmuş- tur. İstanhuldaki eski Sanayi Mek- tebi ile bugünkü — Emniyet Sandığı Mithat Paşanın eseridir. Bi DELY. SANAT BAHİSLERİ: Paris Konservatuarı Yazan * LE. HER sene, bu mevsimde, Parls Kon- Tvatuarında hummalı bir. faali- 'yet başlar ve öğrenciler heyecan için- de imtihanlara hazırlanırlar. Bir e- nelik mesallerinin semerelerini top- lamak ve belki bütün bir İstikbai kurtarmak ma eller (sadiyle, yüzlerce genç 'm gelen gayreti anrfederler zira Parls Konservatuarının nizam- namesi gayet serttir Ve iki sefer mu- vaffak olamıyan talebenin önünde, Madrid sokağında kâin mücssesenin kapıları ebediyen kapanır. Nizamnamenin. sertliği, — kabül ve çıkış imtihanlarının zorluğu, tedrisat programları seviyesinin — yüksekliği ve bu programları tatbika memur öğretmenlerin fevkalâde değeri, Pa ris Konservatuarının cihanşümul tti bar ve göhretini temin etmektedir. Ortaçağdan beri, Fransada musiki tahsili, hususi hocalarla veya “Matt- rises" 'denilen müesseselerde yapılır- . Charlemagne tarafından kurulan ve hakiki birer konservatuar mesa- besinde bulunan bu. “Maltrisen" ler. de, bütün Ortaçağ boyunca, kıymetli organistler, bilgili — kontrapuntistler 've mütenddit mugannilerle kilise ha- nendeleri yetişmişti. Lâkin, musiki sanatı inkişaf ettik- bu Maltrises” lerde verilen husu: tahsilin kifayetsizliği hissedilmiş Ve meşhür bestekâr Lulli'nin teşebbü. Siyle Pariâ — Operasına, — “Ecole Chant et de Döclamatlon” namında bir müessese ilâve edilmiştir Bu müessese 1784 tarihine kadar fanliyetine devam etmiştir. Bu tarih- te, meşhur bestekâr Gössec'in Kıral- dan istihsal ettiği bir emirle, “Menus Pisisirs" konağında “Ecole Royale de Chant et de Döclamatlon” namı al tanda bir mücssese, daha eiddi esas- lar Üzerine kurulmuştur. Büyük htilâlin silip süpürdüğü bu mücssene, — Sarrette'in idare ettiği “Garde Natlonale” müsiki / takımını barındırmak Üzere, az sonra kapılarını tekrar açmıştır Cumhuriyet ordularının bandoları için sanatkâr yetiştirmek vazifesiyle, Sarette tarafından meccani bir mu- #iki mektebi kurulmuş ve az sonra Cumhuriyetin üçüncü yılının 6 termi- dor tarihinde neşredilen bir kanunla, resmen Devlet Konservatuarı şeklini almıştır. Bu tarih, Pransız müsikisi için bir dönüm noktası teşkil eder. Paris Konservatuarı uzun müddet Fransız öğrencilere münhasır kalmı: tır. 1823 tarihinde, oğlunu Konser- vatuara kabul ettirmek için Liszt'in babasının bütün müracaatları, Mösyö De Metternick'in tavsiyelerine rağ- men, neticesiz kalmış ve harikulâde genç Macar piyanisti Paris Konser vatuarına girmeye muvaffak olama- mıştır. Bilâhare, bu sert kaydü sart kaldırılmış ve hariçten gelen genç sanatkârlar, sıkı bir elemeden sonra, kabul edilmeye başlanmıştır. Bugün, " nek ihtiyacında olduğumuz lıeı-şey. İSTANBUL CİMETİ nadan. — 1805 DELY, (Türk) | ton ve Gillesple Ork ALEMDAR (2966) 1 — San ) İzmirden — 1885 Di H Y caz müsiği (pD. — AYSU GİDECEK OLAN UÇAKLAR | Serbesi at — ada 3 .— Dak Çiçer 430 DHY leri, şarkı ve türküler AZAK 1 — Lükür Ha-| 030 DALY. (Türk) Ai Dana müziği (pi). — Çerto - Hindemith SPOR ÂLEMİNDE 60 SENE IN İlerlemesinden — ve dumüra doğru götüren Ihtiyarlığın gelme sini çabuklaştıran üzviyetin, bu. teh dit karşısında kullanabileceği biricik silâh harekettir. Evet, hareket, bir yandan adale ve mafsalların işlekli- Hini muhafaza eder, bir yandan da Alınan gıdanın yanmasına yardım e- der. Hareket etmiyen bir vücut, tor sebepledir. ki, ciğerlerin ve cildin dışarı çıkaramadığı toksinler, vücutta kalarak terde bir koku pey /da eder ki, ona (ihtiyarlık kokusu) diyorlar. İşte bütün bunlar yaşlı kim- selerin (bakınız ihtiyarların demiyo- rum), evet yaşlı kimselerin makul ve mütedil eksersizlerle, vücutlarının tu- valetini ihmal etmelerinden ileri gelir. Bazı yaşlı kimselere jimnastik tav iye ettiğim zaman bana cevaben, 'Kırkından sonra saz çalınmaz!,, di- yorlar. Evet, bu belki kulak terbiye- #i için küçük yaşta — musiki ile Ülfet etmek Jâzım geldiğini kasdeden - bir vecizedir. Halbuki işlemek üzere hâlk edilmiş olan vücut — makinası için böyle bir iddia varid değildir Hareket, doğumdan ölüme kadar herkese Tazımdır. Bu, tıpkı yüzünü yı. kamak gibi bir şeydir, Her yuşta ya- Pilmasi zarüri — olan bir vazifedir. Yalnız, her ne kadar yaşı kırkı ge miş olanların Kemikleri ve etleri sa- Jâbetini / muhafaza yirmi yirmi beş etmekte ise de, aşında. delikanlıla- rın yaptıkları sporları yapmak caiz değildir. Çünkü peşer makinası, bu İki yaş arasında hayli tadilata uğra- mıştır. Uzviyetin hepsi etler ve ke- mikler kadar sağlamlıklarını muha: faza edemezler, bilhassa kalb ve ci- ğerler biraz yorulmaya başlamıştır. Bunun için kırkından sonra yapır Jacak sporların fazla yorucu olmamı sına dikkat etmek Jazımdır. Bazan müstesna kabiliyette olan- ları birer nümune olarak öne sürer. ler: “Finlandiyalı filan, Belçikalı fa- lan sporcu, yaşı kırkını geçtiği halde gene sürat — yarışlarında birinciliği Muhafaza ediyor veya filan pehlivan elli yaşında olduğu halde hâlâ güre- #iyor ve nice gençlere taş çıkarıyor gibi iddiaların hiç bir ilmi kıymeti olmadığından kaleme bile almak eniz değildir. — Zavahire aldanmamalı, o Sarasate, Krelsler, Enesco, Casella, Flesh gibi milletlerarası meşahirin isimleri, bu asırdide müessesenin şe- ref tablosunda yazılı olup, onun şöh- retini artıkmaktadırlar. Halen Aylâ Erduran, Suna Kan, İdil Biret gibi genç Türk sanatkârları Parisin ga: Nat tacının en kıymetli cevherlerin- den biri olan bu mücssesede musiki tahsillerini ikmal etmektedirler. BULMACA r. < MA l 2.— Keşif Alayı, ira, Boston, | / valaler (pl). — 140 Konuşma: | ' —— T AAA — ce 2 — vürün Kahpeye 16.30 — Etrüsk, İzmirden. — | Konuşma: Seçim M.P. — 2010 AŞ — e T 0 K T a Tn OrEnK 930 aha — İB Ankara. | Koncesi — 80 Künüşmaz e | — hçü, Tersinden birinei harti 4 ANKARA — amma Plralerema a ea llalan GİDECEK OLAN Şim ACKEP. — 2200 Mi Türk | / oluran sevincler manasına gelir KAL y ea aç FT TaS Rarilık ” afif müzik | Sakatleı meveut (ki kelimel B srraslnı DRRYANİ İi ALEDAEMI | çe L Si etenaz ) UK DA Şahis. muharririni arıyor. Kapanı sağiman | e ÇOCUK “TİYATROSU: 11 de | ANKARA (aSizi) Gangeler Ha | ANKAKAL , | YABANCI MADYOLARDAN | çananan aralı Keloğlan. fiye HĞ e N z 1 — Öne doğrü atfınazar «t GAR GAZİNOSU : Paris Revü | BÜYOK (5091) Paylaşılamıyan n a Sinayda | LoNDBA ei di | y mam et aa. aK G1 BÜYOK CBer sünün pr 728 Dinleyilci istekleri, — 026 | / Gi Kelimiy 2” Öğrendii (ç FAVİYONDA : İtalyan Akro.| ÇEBECİ 1 — Buftalobi. 2 — KSa Kelasik müzük lnleyii a| | İarali £ — Bir harfin okünu batları. ni çzagr dekleri <- 100 Adolph Halla | / Tersi gururu, $ — Dini #0 İzMİR FABK 1 © Zebit Kaçakçıları. Ve Şiyanosu. *” 1418 Öperalar. | | Tersinden birinci harfl. dekişi: K adm | Sün aa Gönler L | " lnes Temeni; razar akeçi | Gün parçalar. — ge Akorde: İ rirseniz sirkat eder. 6 Haai SEHİN TİYATROSI dim | SUS 1 — Günahkâr Kalbler. | Tpir evlenme Bazırlamıyor” Ai | — onla 'yarçalar, — 1845 Reberi | / van #üslemesi, Tersi dine kayen SÜMER 1 — Paraşüt Taburl, 1130 Salon fred Butr'dan çeviren: X. Gören yrilentram (Şet: Haz Tersi bir musiki alst, Bir Ör £ — Hapishanede İsyan. Vi Onayman, —- 1200 Hep ber || İiş'Donala Peere'den sarkıları | manlı evleti 8 — Yami çlaraiç BEYOĞLU CİWETİ e e ge Tp ae P A İ L B e FRS ikaam ? — n ŞT g'kM Do D | EEE LA el AA AR: âka01) Gecenin Gözleri. AMRA Balalayka. Bi cere de ae el ASA B9 ( ilizar Deyan ederiz Şilerie a aai Gölleleri | YENL A — Deniz Eideri 4 — | MA Kanan . Bean a ban l a DeD Yatera 9 CN Alal eX NELEK. (0868) Aşk va Ku | G e n 10.00 M.S.Ayarı ve haberler, — | Tav (Galata) — Sporldia (Gala- | İten, Ca, İ T — Esas, As, ganetle zlen oeti Trubi | 2 Çar ga aa D dera | aaaae aa ae a e | Glükiy S ini maa *0t | YY aN Aazçi Te he BUATPARK: (63143) 1 — Ce- | SÜMER 1 — Tabancalar Pat D z Nni - aei vene. 3 Alktı belitarik Canavarı. 3 — Anna 19.560 Konuşma: Seçim. M.P. —| FATİH: Muharrem Tanır (Şeh- | tamam, 3 — Validesine. 4 —A- TAKSİM: (43191) Cezayir Dan- .00 K.LM. (Holânda) Tahran- 15 Konuşma: Seçim. D.P. —| BESİKTAŞ: Nall Halit — Yeni Li AA E Yaşlı kimseler nasıl' spor yapmalıdırlar ? babayiğitlerin çoğu manlesef kalbden Şimal memleketlerinde bühassa is- veçte, Finlândiya, Danimarkada in- sanların yaşama tarzını tetkik etmiş olanlar bilirler ki, o memleketlerde Jimnastik yapmak, kadın erkek, genç ihtiyar herkes için bir ibadet gibidir. Herken bu sağlık dinine canli gö- nülden bağlıdır. Evlerde, mektepler. de, müesseselerde, fabrikalarda, ge- hirlerde olduğu gibi köylerde herkes, vücudunu işletmeyi Adeta dini bir va- zife bilir ve onu bir gün ihmal etmez. Kopenhagda, Stockholmda, Helsing. fora'da, hemen her semtin bir jimnas- tik aalonu vardır. Sabahtan akşama kadar muayyen saatlerde, her yaştan kadın ve erkekler bu aalonlarda grup Krup toplanırlar, bir. muallimin ku- mandasında vücutlarını işletirler ve duşlarını yapıp giderler. Akşam seanaları 17 den 10 a Ka dar devam eder. Her dera 25 dakika sürer. Bu santlerde gelen sporcuların yaşları 60 1 geçmiş, saçları ağarmış kimselerdir. Çok kere ben gidip, bu genç kalmaya — azmetmiş, ihtiyarlı mamaya ahdetmiş kuzey adamlarının irade kudretini hayranlıkla seyrettim. Hepsinin de hatları derinleşmiş çeh relerinde hareketin, faaliyetin verdiği zevk ve neşe ayan beyan okunuyordu. Bir gün akşamüstü Danimarka Mektepleri Beden Terbiyesi Umuml Müfettişi Prof. Knutsunun delâletiyle, Kopenhag'ın 225 jimnastik salonun- dan birini ziyaret ettim. Zemini parke, her tarafı aydınlık bir salon- da yaşları 50-70 arasında S0 kadar kulüp Azası iki sıra dizilmişler, büyük bir ciddiyetle kollarını, bacaklarını, gövdelerini bir ahenk ve intizamla FEkâye Yazan: AJ. CRONİN İLWEN Davis, / hastabakıcılık mektebini bitirdiği zaman an- cak 22 yaşlarında idi. Mektepten çıkar çıkmaz, Güney Galya'da kü- çük bir maden gehri olan 'Tre genny'ye gönderilmişti. Şehrin tek caddesi Üzerinde, soğuk, —eşyası kırık dökük bir odada oturuyordu. Konu komşu, içli dışlı evlenmeler- den, kendi Kabuklarına çekilmiş, sessiz insanlardı. Sanki Olwen'in varlığından rahatsız olmuş gibi bir halleri vardı. Şehir halkının bu soğuk haline rağmen, OlWen canü gönülden Işı: 'ne sarıldı. Kışa, yaza aldırmadan dağ tepe aşarak hastaları yokla- maya, minicik kliniğe gelen bir iki dertliye, elinden gelen yardımı göstermeye koyuldu. Bunlar onun için basit işlerdi. Kliniğin doktoru, Dr. Gallow, gevşek, beceriksiz bir ihtiyardı. Gece gündüz içtiğinden, kimseye fazla bir yardımı dokun- mazdı. Bütün bu güçlüklerle kar- aılaşınca, genç hastabakıcı, için” den, hep istifa edip ayrılmak terdi ve güç halle bu hissini ye- nebilirdi. O yazın sonunda bir kısıl sal. gını başgösterdi. Genç hastabakı- Gi bu salgınla başa çıkabilmek |- çin, Dr. Gallow'a akıl danışmı Şitli. Doktor, kızcağım acı acı a: Zarladı. — Bu gibi salgınlar, Tre- genny'de — olağan. işlerdi. — Elden, fazla ne gelirdi Ki? Kızcağızın içi kabardı. Mücade- leye tek başına girişmeye karar verdi. Şehirde içilen sütten, içme suyundan ve buna benzer bir sü- Tü şeyden birer nümüne alıp, hep- Sini Cardift'e — Sıhhat Birliği'ne yolladı. 48 saat sonra gelen res- Mi bir telgrafta, kızıl mikrobunun Ssütte bulunduğu ve süthanenin bir Müddet kapatılmasının gerektiği bildiriliyordu. Böyle işlere “burnunu soktuğu' için, herkes hastabakıcıya isyan Gtti. Süthanenin sahibi. Tdwali Morgan hatırı sayılır bir adamdı. Bir türlü öfkesini gizliyemiyor, Ölwen'e yolda rastlayınca kızgın kızgın söyleniyor, her şeye rağ- men halka süt dağıtmaya devam edeceğini bildiriyordu. Vaziyet kızcağız için hayli çe- tindi. Eğer Morgan da herkes gibi kızıla tutulup, yatağa düşmeseydi işler nereye varırdı, Allah bilir. Morgan artık ihtiyarlamaya yüz tutmuştu, bekârdı. - Thtiyar, yarı kör bir hizmetçiden baska baka: cak kimsesi yoktu. Üstelik hasta- hh oldukça da ağırdı. 'Ölwen, adamcağızı, ateşten ken- dini kaybetmiş bir halde, kapka: ranlık odasında, yatağın içinde bir aaga, bir sola dönüp durürken buldü. Hemen işe koyuldu, Mor gan'ı sildi. yatağını düzeltti, ilâ- Gini verdi, ateşine baktı, odayı hi Yalandırdı, — yatağına — yaştıklar koydu ve karnını doyurdu. / Hiz- metçiye bir iki tenbihte bulundu. Sonra çantasını kaptığı gibi, baş- ka bir hastaya koştu. 'Mücadele çetin oldu ama, s0- nunda Morgan kurtuldu. Küvveti yerine geldikten sonra, odada dö- Rüp dolaşan genç hastabakıcıyı gözleriyle takip etti, durdu. Çok Konuşkan bir adam değildi. ama söylediği bir iki kelimeden Ölwen, Morgan'ın içindeki derin minnet ve sevgi hissini sezebilmişti. Son gelişinde, genç hastabakıcının e- Tini siki siki tuttü, — üzüldüğtüne Mmahcup olduğuna dair bir şeyler mırıldandı. Olwen de, kalbi hafifçe çarparak, Zaferi kazandığını, ar- Ük düşmaniığın sona erdiğini his- setti. Morgan yataktan kalkar kalk- maz, hastabakıcının bütün ye fıkların anlattı durdu ve kendi sinin yanılmış olduğunu mertçe Yazan : Selim Sırrı Tarcan isletiyorlardı. 26 dakika böylece ça- Jıştıktan sonra dersten çıkan mektep gocukları gibi gülüşerek gakalaşarak duş datresine gittiler. Onların ardın- 1 kadınlar, büyük anneler ettiler. Dikkat ettim, bu çhi kadınlarda da ihtiyarlık alâmeti yoktu, — olduklarından daha gok genç görünüyorlardı. Şimdi, yaşı ilerlediği halde vücü- dünün gençilgini ve diriliğini muha- faza etmek istiyenlerin ne yapacak- larını söylüyelim. Yaşlı kimseler vücutlarını her gün işletmeyi, tipkı yüz yıkamak gibi tti yat haline getirmelidirler. Yalnız bu hareket gıda gibi ihtiyaç nispetinde Aalınmalı. Azı fayda vermez, çoğu za. rar verir, Onun için kırkından sonra fazla yörücü, nefesi keslci giddetli ve sürekli #porlardan vazgeçmeli. Ellisinden sonra fazla (effort) yani ceht sarfını Jcap ettiren her türlü 'adale faaliyetlerinden - sakınmalıdır. Çünkü birden yapılacak şiddetli bir hareket, nezfi dimagiyi mucip ola- bilir. Dana sıkına yapılacak — zorlü hareketler tehlikelidir. Ellisinden sonra güreş, boka, e- krim, kürek çekme, — yüzme, gülle kaldırma gibi fazla ceht sarfını ta- tilzam eden #porlar tehlikelidir. Yahk niZ müsabaka yapmamak — gartiyle Gakrim, yüzme, tenis, —ata binme, golf ve av sporları yapılabilir. Bu #porları yapmıya imkân bulamı. yanlar müsait havalarda yürüyüşler yapmalı. — Yaşlı kimseler, hareketim hayat ve ataletin ölüm olduğunu bim lerek kendilerini atalete kaptırmalk tan sakınmalı, Her gün âletsiz oda jimnastiklerine ve nefen egzersizlerin 'ne devam etmeli. Hastabakıcı kadın Çeviren ; Filiz KARABEY itiraf etti. Ölwen de işine gidip gelirken, etrafında Insanların ona karşı hissettikleri sevginin yavaş yavaş, fakat kuvvetle arttığını se- ziyordu. Artık, mektepten gelen çocuklar yanına koşup konuşma- ya, ocaklardan dönen maden İşçi- leri durup gülerek selâm vermeye, ihtiyar kadınlar - ocağın başında bir fincan çay ve taptaze bir çö- Te ikram Gdip lâfa tutmaya bas- adılar. O yılın sonunda büyük bir hâ: dise oldu: Tdwali Morgan'ın baş- kanlığında bir birlik, Olwen'e bir hisiklet hediye etti. Şehir halkı |- çin bu hediye epey bir fedakâr. lığa mal olmuştu. Vadide durum, oldukça kötüydü. İşçilerin çoğu yarım gündelikle — çalışıyorlardı. Hediye için toplanan beş on ku: Tüşü halk güçlükle verebilmişti. Fakat Olwen için hediyenin kiy: meti çok büyüktü. Artık günlük ziyaretlerini — yaya — yapmaktan kurtulmuştu. Ölwen'i ük defa bu bisikletin üzerinde gördüm. O zaman 30 yaşlarında, uzun boylu, sağlam yapılı bir kadındı. Gürbüz bir vü- cudu, olgun bir yüzü vardı. Fa- kat kül rengi, berrak gözlerinde öyle samimi, öyle ateşli bir ifade Bizliydi ki, ilk bakışta dürüstlüğü ve açık kabbliliği bu gözlerden o- kunabilirdi. Daha tıbbiyeden yeni çıkmış, Dr. Gallow”un yerine tâ- yin edilmiştim. Tecrübesiz ve ai- nirliydim, fakat daha o zaman "ve ondan sonraları da- onun var- hığında emniyet ve rahatlık bul- dum. Belki de onun yatağını bar şında duruşunda, bir Aleti yahut sargıyı tutuşunda, en şüpheli ve kararsız anlarımda cesaret verici bir iki söz fışıldayışında, yahut iyi bir iş başardığım zaman sa- kin ve beğendiğini gösteren bir bakışla gülümseyişinde gizli olan bir şeyler, bana bu hissi vermişti. Çok zaman, gece yarılarına kı dar, mütevazı bir evin kırık dö kük tavan arasında, bir hayat kurtarmak için canla başla uğraş- ftığımız anlarda, onun sabrına ve sebatına şaşardım. Ocaklarda bir kaza olunca bisikletine atlar, ben- den önce orada olurdu. Sakin, e- eli ve cesur bir tavırla sedyenin başında, toprağın — altında çalış- maya hazır öylece dururdu. Her şeyden çok, onun / kendinin bile farkında olmadığı © büyük feda> kârlığı, karakterinin en göze çar. pan, en güzel tarafıydı. - Dalma Başkalarını düşünürdü. Hiç bir iş onu bir teselli kelimesi söylemek- ten alıkoymazdı. Ani bir hasta ziyareti olduğu zaman yorgunlu- #unu bir an dahi aklına getirmez- di Bütün bunlara rağmen yine de sada can . sikici, kusursuz. bir Melek hali yoktu. Kahvesiyle be- raber bir sigara tellendirmeye ba- yılırdı;. yağı ilerledikçe ara sıra bir bardak biraya da merak sar- mıştı. Bu şehirde kilise pek bol olduğu halde bir tek gün bile ki- liseye gitmiş değildi. Gülümsiye: Tek, çok meşgül - olduğunu ileri sürerdi. Fakat onunla o kadar se 'ne beraber olduğumuz halde hiç Bir zaman kimse hakkında kötü bir söz söylediğini duymadım. Zo- Ki bir kadın değildi. ama gayet Makdl ve yaratıcı bir tarafı vardı. Bir gün iasız bir yerde bir ku- iübede difterili bir çocuğu ameli: 'yat yaparken cereyan keslidi. Ben bu ânf karanlığın çünde ne yapar cağımı kestiremeden şaşkın şaşkın durürken, Olwen hemen dışarı çık. 'ti ve kocaman bir lâmbayla içeri Kirdi; ben de ameliyatı bitirdim.