Anadoluda Refik Halid Kırkyılevvel - Kırk yıl sonra BALIKESİRE DOĞRU Bir nebze seçim bahsi — Henüz neye karar verdiğini gizleyen ekseriyet — Otobüs korkusu — İnsan başına 35 santimetrelik yer — Çift sürülürken başında bekleyen leylekler — Aferin hacı babalara! — Bir göl Tarzanı — İnziva aleyhine fikirler — Hoşa MEMLEKETİN seçim durumu- nu tahkik maksadiyle yurt miz gibi ben de niçin arabacı şoföre, kahvede rastladığım ih- tiyar adama, yolda eşeğini sü- Tüp giden kasketli bir Nasred- din Hocayı hatırlatan köylüye, şuna, buna, çeşme - başındaki kadına: — Sen kime oy vereceksin? Demokrat mısın, yoksa Halkçı Diye sormuyorum, acgba? Ev- velâ, seyahatimin esas gayesi bu değildir. Saniyen o soruşlar- dan hakikati öğrenmiş olamam. Karşımdaki insan herhangi par- tinin müfrit bir mensubu olma- dıkça, yani bilfül politikacılığa atılmadiyse muhakkak ya kaça- maklı cevap verir, yahut kem küm eder, geçiştirir. Ekseriyeti teşkil eden kesif tabaka hissiya- 'tını belli etmeyi ağırbaşlılığına az. Anadolluyu yine tanıdığım seciyesiyle — buldum. Bir şey düşünüyor, bir şeye ka- rar vermiş... Lâkin fikrini son dakikada açığa vuracak. Şayet zemin ve zamanı müsait bulur- Peki, o toplantılar, nutuklar, o bağırıp koşuşan, son gayretiy- le propagandasını yapan vatan- dı:lı.r? Bunlara ne diyeceğiz? İyi ediyorlar, diyeceğiz. Şu var ki, her yerdeki gibi onların ha- ricinde sözünü en sonra söyliye- cek bir halk kitlesi mevcut ki, ekseriyet kendisindedir. - Fakat| bu ekseriyet, itiraf edelim ki, şimdiye kadar takip edilen ida- Te siyasetinden memnun değil- dir. istiyor, . , bekliyor; is- temekle, beklemekle beraber he- 'nüz hesabını, kitabını yapıyor; ölçüyor, biçiyor; etrafı dinliyor, kalabalığa da katılıyor, seyre- diyor. Gizli hücreye girmeden 'evvel onun fikrini öğrenmenize imkân yoktur. Girdikten sonra da söylemiyecek. Reylerin tas- nifi sırasında anlayacağız. İlk adım bu ya... Bursadan Balıkesir üzeri İzmire işleyen o- tobüslerin hali beni ürküttü. Hoş, İstanbul içinde de hâlâ e- şitleri işlemektedir. Haniya, ka- pısından param parça libaslı, u- çarı bir delikanlı uzanıp da müş- teri çekmek içih avaz avaz ba- ğıran hususi / işletmelere bağlı Salkım saçak, tangur tungur, medeni bir şehir kapısından so- kulması ayıp otobüsler var... Onların daha büyüğü. Ayrıca kanburu müthiş! Zira üstüne, kendinden daha yüksek eşya yüklenmektedir. İçerisinde a- dam başına ancak 35-40 santi- metrelik yer düşüyor. Yolda eş- ya mahalline, yani tepenize de Müşteri alınıyor. O minval üze- faraza İzmire dokuz saat giden bir ses gideceksiniz. Sirkeciden Beyazı- da çıkacak, yedi dakikada azat olacak değilsiniz! Katlanılır mı? Ne yapayım ki, Balıkesirden sonra, Sırf va- tandaşlarla temas imkânını bul- mak için “eyvallah !" dedik, eği lip içine girdik. Hususi otomobil yahut taksi ile seyahat ederse- niz sadece etrafın manzarasını göreceksiniz, yetmez. Gezintiye çıkmadım, bir şeyler öğrenmeğe çalışacağım. Bursayı arkada bırakıp ova- lara daldık. Ağaçlar yarı çiçek, yarı yaprak, en üzel çağında... Ekin tarlaları göz alabildiğine yeşil... Sekiz, on kilometrede bir, bir çeşme... Her yer sulak. Top- rağı azıcık eşseniz su fışkıracak. Türkiyemizin en feyizli, en ma- Mmur “garbı”, meselâ Fransanın Normandiyasını çok andıran razisinde yol almaktayız. Hoşa gitmiyen tek şey yok. Uzaktaki dağlar, yaklaştığımız göller, i- çinden geçtiğimiz köyler ve ka- sabacıklar, ne varsa, kuzuları, koyunları, davarları, hepsi te- miz. Mandaları bile! Bir şey dikkatime çarptı: Ne- rede çift sürülüyorsa öküzlerin ardından birkaç tane de leylek gidiyor. İşe nezaret eden çiftlik kâhyası gibi gözleri sapanda! Acaba iç sıkıntısından seyre mi gelmişler? Zira leylek kadar içi sıkıldığına inandığım mahlük azdır. Bacalar üstünde daimi bir bekleme, işsizlik halindedir- ler. Doğan yahut batan güneşi temaşadan bezip usanmışlardır. Ara sıra takır takır bir ses çı- karırlar ki, fikrimce bu, onların esnemesidir. Zaten bacaya kon- muş bir leylek bana hapishane çevresini gözleyen kule bekçisi- ni hatırlatır. Kendimi mahpus, tepedekileri muhafız farzede- , hüzün duyarım, Yaptıkları yetmiyormuş gibi şimdi de çiftçiyi göz hapsine al- mışlar! Şoför izah etti: — Sapan toprağı altüst edin- ce böcekler, solucanlar meydana. çıkar. Leylekler de bunları yu- tarlar, tarlaları haşarattan te- mizlerler. Aferin hacı babalara! Sürül- mekte olan tarla görmedim ki çiftçi ile çift hayvanlarının ya- nıbaşında bir leylek de - bulun- masın. Civar leylekleri araziye birer birer taksim olmuşlar; herkes hakkına razı. Kedilerle köpekler aynı masa veya dük- kân önünde üçü, beşi birleşip yenilenden, kesilenden — kavga, hile ile pay çıkarırlar. Leylekler teşkilâtçı.. Her sapandan bir tanesi - belki de erkeği gidip yu- yadaki dişisi gelmek şartiyle - bir çifti karın doyuruyor. Köylünün kullandığı âletler ne biçim şeyler? Bursa - Balıke- sir arasında yalnız bir tek trak- tör gördüm; büyük arazi sahip- lerinden Birini imiş. Öbürleri ekseriyetle kirk yıl önceki ma- lüm vasıtalarla ekip biçiyorlar. Sebebini, eski tâbirle “faslı mah. sus”unda izah edeceğim. Maa- mafih işlenmemiş bir karış top- rak yok. Yol, gide gide bir gölün ken: rına yanaştı. Apolyont. Bu gi lün güzelliği adalarla, adacık- larla, çamlıklarla ve kaprisli hatlarla süslü olmasında. Hele bir tanesi, uzaktan tıpkı bizim Büyükada ama üzerinde in cin top oynuyor. Ne bir tek adam, ne bir tek dam! Şoförün ahlattığına göre - son- radan başkaları da teyit ettiler- © adaların birinde yakın zamar lara kadar bir Tarzan yaşıyor- muş. Malüm, şimdi " “münzevi mu'tekif” mânasına Tarzan kul- lanılıyor. Manisanın da bir T: zan'ı var ya! Onun da kendisini değilsede dağ başındaki yerini gördüm, bahsedeceğim, Apol- yont Tarzanı orta yaşlı biri imiş; ad-sından nadiren ayrılır, kara ç'tar, köylere Uuğrar, tekrar geri döner, uzun müddet görünmezmiş. Kitap okumağa da meraklı imiş. Şoför ilâve et- ti: — Uzun zamandır meydanda yok. Ümit ederim ki, aklı başına gelmiş, şehirlere avdet etmiştir. Öldüğüne hükmetmiyelim. Bel- ki de hiç bir şeye yaramadığını gördüğü, ihtiraslarını — söndür-) mediğini anladığı inzivadan vaz geçmiştir. İnziva hayalen hoş- tur; alışılmaz da diyemem. Şiiri de olabilir. Lâkin bunlar daha ziyade mizaç meselesi. Ben o gü- zel adacıkta tek başıma yaşa- maktansa bozkırların kavruk bir kasabasında tek tük insan yüzü görerek, insanların dertle- Tine ve basit zevklerine katıla- Tak, kundağında ağlayan çocuk sesini dinliyerek, sokaktan ge- gen birkaç köylünün konuşma- sını yahut öksürüğünü işiterek ömür s irmeyi tercih ederim, At bile yaratılsaydım çift bey- girli arabaya — koşulmak ister- dim. Bir gazinoda yapayalnız oturan müşteri bile bana acına- cak bir mahlük tesiri yapar. Cemaate karışmış olarak dert yatıştırmak, dinlenmek, düşün- mek mümkündür; hattâ böylesi daha kolay, daha normaldir. Apolyont münzevisi inşaallah hayattadır ve insana karışmış, insana alışmış, insana benzemiş- tir. Derken ovanın bir ucunda allana sallana yol alan sımsı- yah, upuzun, âşinası “olduğum bir şekil belirdi; havaya beyaz bir duman parçası fırlattı; bir. lokomotif sesi duyduk. Bandır- ma - İzmir hattının kenarına YENİ İSTANBUL (ŞEHİR HABERLERİ) Posta idaresinin yeni teşebbüsü Helikopter uçağının tecrübesi bugün yapılacak Öğrendiğimize göre helikop- ter uçağının halk için tertip e- dilen gösterisi bugün aaat 17 de Radyoevinin arkasındaki/ saha- a yapılacaktır. Gösteriye şehrimizdeki, res- Mi zevat Ve basın / Mensupları da çağırılmışlardır. — Yine bu- gün asat 14.80 da Park Otelde u mevzuda bir basın toplan- im tertip edilmiştir. Seçimleri takip etmek için ecnebi muhabirler gelmeğe başladılar Önümüzdeki hafta memleketimiz- de yapılacak seçimler bütün -dünya basını tarafından alâka İle takip e- dilmektedir. Bu alâkayı karşılamak üzere bir çok yabancı — gazeteciler biri Mare Marcenu ve 2 İsviçre, 1 İsveç, 1 Alman, 1 Fransız gazetele- Finİ temsil eden ve aynı zamanda Zürih ve Lozan radyoları muhabiri o- Jan Arthuür Stlerli şehrimize gelmi der ve tetkiklerine — başlamışlardır. Bunlardan başka B.B.C. muhabiri Mr. Hadiy de bir müddet evvel şehrimi- ze gelmiş bir kaç gün kaldıktan son- ra Bursaya gitmiştir. Mr. Hadiy 0- radan İzmire gidecek ve seçim gü- nünü Ankaradan takip edecektir. Verem Tekâmül Merkeri 15 mayısta açılacak Şehrimizde tesis edilen Verem De- kAmül Merkezi, 15 mayısta törenle açılacaktır. Merkeze müşavir müte- hassıs olarak tâyin edilen Dünya Sağ- lik teşkilâtı Ortaşark Şubesi Doktor- Jarından Etlenne Berthet, 12 mayısta uçakla Kahireden şehrimize gelecek- tir. Umumi parklara barometre konulacak Belediye, Beyazıt Meydaniyle Inö- 'nü Gezişine ve umumt parklara birer barometre ile termometre konulma- Sini Uygun - görmüş, bu. arsusunu feteorolojı Gener Müdükügüne bi- dirmiştir. Millt Piyango bugün çekiliyor. Milit Piyangonun 7 Mayış çeklişi, bugün aaat 19 te Ankarada yapıla: caktır. İkramiye kazanan numaralar, An- kara Radyosiyle bu gece 28 te ya. yınlanacaktır. Bugün saat 13 ten ” sonra yurdu- ait bilet satışı yapılmıyacaktır. Küçük haberler * Vai ve Belediye — Başkanı Ora, Prof. Gökay ün öğle üzeri 55. kurüşa yemek veren Cağaloğtunda- Ki Halk, Lokantasını teftiş etmiştir. Vali, Yemek miktarlarını az bül: müp ve çoğaltılmasını emrettii giz Bi para ile verilen diğer yemekleri de yasak etmiştir. X Bebek - İstinye - Büyükdere asfaltının tamiri 200 bin liraya iha- edilmiştir. * Marshali Plânı Avrupa mü- mesalli Mr. Dorr'un müavini Mrr. Mac Jenkine Vali ve Belediye Bi kanını ziyaret etmiştir. * Bayındırlık Bakanlığı köylere yardım için Vilâyet emrine 70 bin Köndermiştir. —— ——— bulununuz tren yolu ve tren se- si hoşa gidiyor; insana güven veriyor. Balıkesir görünmek Ü- gelmişiz. Nerede bulunursanız. Siyasi p artilerin radyo konuşmaları Dün de muhtelif partilerin hatipler Sadık Aldoğan serbest bırakıldı devam ettiler. Fartilerin radyo propacanda konuy konuşmlası Sant 1820 de DEP, adina Jlk konüs- mayı yapan Nazli Tiabar, bilhassa ç. timai mevzulara temas ederek, mi halif bir partinin seçim propagandı kini anlatacakı Yerdi Mmuhalif partinin Teksif etmesini ahi diye vasıflandırmus, ve muhtaç. old kumuz mütekâmil 'bir cemiyetin ta: fifini yaparak, kadınların. Mhtiyarla rın, yoksulların cemiyetten bektedik. Teri, kreşler, içtimat slgorta, hastahı ne “ihtiyacı konuları / “üzerinde dur Mus, D.P. nin hârikalar yaratmak id- diasinda olmayıp mihletin itimadına Mazhar olarak — vatandasları — hangi Meslek ve mezhepten olursa olsun re- fah seviyesine Ulaştıracağına. inandı. ianı söylemiştir. M P. adına Lütfi Tümen'in konuşması 1850 de yaptıkı konuşmasında M.P. nin iktisadi. ” politikasını — açıklayan Ktti “Tümen, iktidar partisinin dev- Tetçilik politikasını ve tugüne - kadar alınan yanlış kararlar neticesinde ha: Yat paalılıkınin artışını etraflı olarak 'İktidar partisi memleketi 1da- detçilik. ve fazfiye ederek milli ekonominin şahsi sermaye üzerinde kurulmasına taraf- dar oldukunu, / pahalılıkın bu sayede| Azalac izlikin " kalmayacağını Sermaye hareketleri ve İstihaalin ço- alması neticesinde —hayatin — ucüz Tayacakını söylemiş ve bundan sonra Bütün 'devlet elindekl fabrika ve firadi. “teşekküllerin hususi sermaye: Ye ve kooperatiflere | devredileceğini Söyleyen hatip orman İsletmeleri e- finde ormanların köylülere ve - eski sahiplerine verileceğini bundan baz- Ka İşcilerin serbest Sendikalar kura. rak grev iş verenlerin de Kalardan. işçi Tak neticede halkın refah seviyesinin Ancak bu süretle yükseleceğini söyle- Miştir. GHP. adına İlhami Sancarın Konuşması aat 1920 de CH.P, adına yaptığı konuşmasında, önümüzdeki seçimlerin | ehemmiyetini tebarüz ettirerek — söze) Başlayan Tihami Sancar, demokrasinin memlekette yerleşmesi' ve gelişmesi| hususunu CHLP. idarecilerinin, ruhla-| Sürmüş ve göyle Gemiştir. emnün edecek “ekide mümkün de zamanlarda ele alınan köy okulları, Orman ve toprak İşleri ve bunlara ben- Ser hayati önemde diğer büyük mem- Teket dâvaları partimize hiç bir men: faat sağlamıyan işlerdi. Ve 'bu İşler partimiz aleyhine ko- daylıkla fatismara müsalt mevzular: 'Netekim öyle çıktı. Fakat bu ne- göze aldık. Çünkü Del göküs gerdik Ye' milletin sağ duyusuna, kendisine Yükletilen " tedakârlıkların ' derin mü- Sasını Canlıyarak, demagokların sö. Zünü dinleyecek yerde bize güvenini esirgemiyeceğine inanıyorduk: 'Müteakiben harlet siyasetimizin po- İltika sanatının gaheseri olarak vamıf Jandırarak bu sahada dünyanın hay- Fanlığını üzerimize çektiğimizi bildi.. Ten " Sancar #özlerini göyle bitirmiş- tir: İktidar dekisirse yeni geleceklerin diş Politika mevzuunda — tutacakları Yol 'izimkinin aymı olacağını kabut öksek bile bu yolda aynı başarıyı kös- ftereceklerine Ölr elimizde hiç bir te- Minat yoktur. Aksine © volitikanın Yürütülmesi için şahıslarız ve uzun bir tecrübenin büyük önemi âşikâr- dır. Bundan daha mühim olarak, böy: Te bir Iktidar değişmesinin haricte ya: Pacağı mWafi tesirleri Min edebiliriz. Sözle ne kadar teminat | yerilirse verilsin böyle bir vaziyet kar- isında " müttefiklerimizin ve büyük Sostumuz Birleşik - Amerikanın uzun ileceği “muhakkak- sayılabilir. 'bu haktkati ve bu tehiikeyi mizin - Közönünde tutma. seçim propagandasına #ını İstiyorum, 'CİLP Sdina Meliha Avninin cHP 20 de kadın mev Zuu etrafında bir konuşma yapan Me ha AYi milletlerin “Yükselmesinde baş rolü oynayan kadının aile haya TUndaki mevklini izah ettikten sonra, 'Türk tarihindeki kadının parlak vrini hatırlatarkk, sonradan ' Türk günkü parlak devrinin bir mulu Sini yapmış. İstiklâl sav: faşıyan Türfk kadınının, kâmülünde haklarını GHLP. nin ver. düğini söylemiştir. Bundan sönra — Türk kadınin aslâ nankör olmadığını, oylarını önu me- deni hale sokan GHLP, ye verecekin. Ga aslk “vüphe eöilemez” demiştir. D adına Mithat Denkerin Kkonuşm DEP, adına saat 2020 de yaptığı ko- ında Mithat — Denker Halk n halk tabakalarını kar adamı diye atihfaf eyledii Ve samimiyetten Uzak iktidar partisi hükümetlerinin - düştükleri 'tezat ve hataları sayarak demokrasi ha; da müruz kalınan bütün müskülâtın Halk Partisinin totaliter zihniyetinden ileri geldlkini anlatmış ve halkın Üs tünde bir deviet zihniyetinin tabli ne. üücesi olarak. “hükümeti murakabesiz bırakan —neme lâzımcı bir zihniyetin Kelistikine işaret edeg hatip, senlik Sistemine bağlı olan Dügünkü ikti Partisinin, simdiye kadar bayat pe hlğına çüre bulamadığını Ve bul istemedikini bir aezin ifadesi vazıflandırdıktan “sonra, layacak D.P. nin halkı Yusturacağını ve bunun d Tekhre oy vermekle kabil Tirümlştir. SUF adına Sadık. Aldoğan'ın konüşması Şu CHP. 'denilen bu memleketin iç kapitüldeyoncuları ne yüzle 19 azçimine gireceklerdir?”. diye — e başlıyan Aldoğan, iktidar partisinin| bügüne kadar yaptıkı işleri kendine hâs bir tenkld tarzı ile İncelemiş, bi Hassn gef sistemine ve şefe hücum Miş, ve u #unlleri sormuştur: Yüzlerini şeflerine, arkalarını mil- lete çeviretir bu yaptıkları insafaız. Jikları halktan nasıl ” sakiayabilecek- lerdir? İnsan Hakları Beyannamesin. de kabul edilen fikir hürriyetine ria. Yet etmiyen CH.P. #i ne yüzle halkın karsısına çıkarak ona, demokrasiden, İnsanlıktan —— bahsedebileceklerdir? Yurtta adım başında Ti ile karşılaşmadan mesul olduğunu Bile İdrakten âciz C.H.P. ne yüzle ida- Tenin kendilerinde kalmasını Id Mek cüretinde bulunacaklardır' Aldoğanın kendi sorduğu bu yine Kendisinin verdiği cevap 'Bu adamların milletin — kar çıkacak, yüzleri yoktur. LK.P. adına Necmeddin kor Dellorman'ın konuşması M.K.P. adına aat 2130 de konuşan Necmeddin. Dellorman, Milli Kalitin ma Partisinin hakiki demokrasi yo Tünda Glik kalkınmayı Yaptıkına işa- Tetle Maikiiği müdafaa ve Diyanet İş- leri bütçesini tenkld ettikten sonra, Halkevlerinin “dans salonları Baline getirlidiğini söylemiştir. Nuri Demir- Akın İnönünün nutuklarına yarın bir ık mektupla cevap vereceğini haber veren hatip Halk Partisinin, göçmen isleri, diş. olitika vesair “sahalarda giddekle tenkid ederek Mili Kalkı Manın vurgunculardan hesap soraca- kını, ağır suçl iarağacına gön derilecekini belirt Siyasi partilerin dünkü açık 'ava toplantılar CHP. — DE ve'MEP dün, şehrin muhtelif yerlerinde kendileri için aye lan mahallerde secim. propaganda- larına devam etmişlerdir. Mezkür top- iantilara bugün de devam edilecektir. Sadık Aldoğan dün serbest barakıldı. Evvelki akşam Ankaradan ihzaren İstanbula gönderilen Millet — Partisi milletvekillerinden General Sadık Aldoran dün sabah saat onda Adliyeye getirilmistir. . Köprüden Ad- diye 'binasına kadar yürüyerek gelen Sadık Aldoğan yol boyunca yer yer afından alkışlar: koluna girmiş o. karak Adliye mergivenlerini — yavaş yavaş cıkan Generale, İkinci Sorgu Yarsıçlıkına alındıktan sonra refika- sının istievap esnasında - bulunamıya- Cağı bildirilmiş ve Bayan - Aldoğan'a bir sandalya verilerek — Yargıclık kar im önünde oturtulmuştur. Sadık Aldokan, İkinci Soreu Yar- gıclığında bir müddet kaldıktan son- Ta dişarı çıkarılmış ve aşağıya indiri: erek Savcılığın ka l miştir. Saat 1130 da basın savcısı o £ tekrar İkinci Sorgu 'davet edilen Generale: stsiniz, — gidebilirsi ÂL ifan Adliyeden çıkarken kapı önün: de'birikmiş olan Binlerce vatandaş te- tahürat yapmıştır. Yarkıç, demiştir. Emekli General Coğrafya haftası devam ediyor Prof. Ahmet Ali Özeken, dün mühim bir konferans verdi Edebiyat / Fakültesinin — Cokrafya Enatitüsü salonunda, Türkiye — Cok- rafya Derneki tarafından açılan ah cöğrafya Haftası büyük bir alkk imiş bulunmaktadır. Dün de, ylsllerin büyük bir. Kismını mayün enstitü salonunda sant 9. dan itibaren Doçt. Gevat Gürsoy (Anado- Tunün Güneydoğu siniri) — hakkında, Doçet. Danyal Bediz (Paklatan Elko: Âli Özeken (Türkiyenin yakit - eko: Sömisi) hakkında, Doçt İhsan Katin (Kızıl adaların Jeclojisinde yenilikler) hakkında, Prof. Şevket Aziz de (Ana- doluda Plelatosen arastırmaları) hak- kındaki etüdlerini takdim etmişlerdir. 'Dünkü konuşmalar sırasında İkti: t Fakültesi, İşletme Ye İktisat Pro: tü Dr. Akmet Ali Özeken'in (Tür- kiyehin yakıt ekonomlai) etrafındakı Konteranıı bilhassa K Uyandırmış ve hasfp dinleytelleri ta- Fafından dakikalarca alkışlanmıştır. Prof. Dr. Ahmet All Özeken konferansı Kön, Türkiye yakıt ekonomi anayı sahasındı 've tezeğin 'ev. ekonomü- indeki mübim mevilini BAA tuttuiu. hu beyan ederek İklim coefficlent'i b zerinde durmuştur. Buna göre, İstan: bulda usınmak için faraza 100 nispe. tinde Bir uinma maddesine ihtiyaç yarsa, bu ihtiyaç Orta Anadoluda 150, Harki Anadoluda 200 nispetindedir. ormanlarımızın tahammlı 'nlatan profesör, memleket yüzde” 115 Un teskil larda ,6 milyon güfüsün Yaşadığını söylemiş ve Almanyadaki Orman verimi ile Türkiyedekini — rar kamlara müsteniden mukayese etmis ye " Bu bahiste yakıt — ekonomisi Türkiyenin ormanlarını tahrip eden bir konjonktür üzerindedir.” demiştir. Dünkü konferansında, — mütendit Gefa “'maden kömürü “ yakılmasının Söyük'Bir kayıp olduğunu, çünkü bu Mmeddenin dünya piyasamında çok bür Fük'bir kiymet taşıdığını beyan eden Frotesör “Ahmet AlL Özeken, hem ev Yenem de savayide Hayit kömürü yükimanni Küzarcie Gviye elmir istihsal kapasitesine bildiren profesör, —e tihsalimizin yüzde 37 sinin Demiryol Yazda 20 sinin de tarafından Marshali plâmı gereğince girişmiş ol iker sanayi çekildiğini beyan ederek, duğumuz ” taahhütleri yerine getire bilmemiz için. kömür ekonomimizin yükünü hafifletmemiz lazım geldiğini Anlatmıştır. Türkiye yakıt ekonomisinin linyit ve müstakbel elektrik santralleri sa- yesinde düzene girmesi zarureti üze Tinde duran hatip, konferansında mü- him 'bir tek'ifte bulunmuş ve mahat küçük tesislerle işletilmeyen lnyit o- çaklarının işletilmesini ve çıkarılacak Şakıtların “mahallen / kullanılmasını tavsiye etmiş ve bu dâvanın gerçek- lestirilmesinin temini için iktisatçıla: rı, coğrafyacıları, MTA.E. mühendis. lerini birlikte çalışmaya davet etmiş: Coğrafya Derneği bu teklif üzerin- de ezaslı bir gekilde duracaktır. SİYASI İKTİSADI YENİ İSTANBUL MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE Sahibi: YENİ İSTANBUL NESRİYAT LİMİTED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ: FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yazı işlerini doğruya yazı işleri müdürlüğü- »e gönderilmesi Tazımdır. İkinci — sayfamızdaki N Ki kültürel, iktisadi YENİ İSTANBI TIK LİMİTED ŞİRKETİ MATBAASI Ahmet Hamdi Tanpınar Sahnenin Dışındakiler , Muhtarın beraberce gizli iş gördükleri Mi- hallof Yuneşka'nın üvey - kardeşiydi. / Borsa no- kafının bir köşesinde bir apartmanda otururdu. Bu apartmanın âynı merdivene açılan iki kapım —biri servis kapısı — ona iki ayrı işi birden gör- mek fikrini vermişti. Kapılardan birinin Üstün- de fotoğrafçı tabelâsı vardı. Öbürüne de “Pisişik Hastalıklar Profesörü tabelâsını asmıştı. Fotoğraf atelyesini oldukça beceriksiz, fakat işinin ehli o- Jan bir arkadaşı idare ediyordu. Safdil bir müşterisi karşısında, çerçevesiz gözlüklerinin —o zaman daha çerçeveli gözlük Modası yoktu,— çok parlak camları arkasında Birdenbire bulduu soğuk ve keskin bakışlariyle Mihallof ikinci mesleğini kendisi idare ederdi, Za- ten hakikatte bu bir falcılıktan ibaretti. Önüne biF el açıldı mı derhal, durdurulması imkânsız bir gelâle gibi konuşmağa başlar, müspet ve men- fi o kadar ihtimal ve imkânı bir arada sayardı Ki kendisini dinliyen müşterinin bütün hayatını ve ruhünü açık bir kitap gibi okuduğuna inan- maması yoktü. Mihallof: “Ben, aynı evde bü- tün alleye ve tanıdıklara birden bakarım!" diye 206 peşinen söylediği için hemen her söylediği doğ- Mihatlof 1922 senesi / yılbaşında bir fal ki- tabı çıkarttı. Ve milli zaferin kazanılacağını ef- kârı umümiyeye tebşir etti. Bu küçük kitaba son yıllara kadar şurada, burada rastgeldikçe güler. dim. Çünkü hakiki muharriri ben, Doktor Cemal- dim. İlkönce, — “Türkçem iyi değil!” diye bana yaptığı yardım ricasını kabul etmiş, fakat sonun- da işin gecikeceğini anlıyarak yarım saat içinde kendi başıma bitirmiştim. O gün fevkalâde oldu. Bana sonsuz teşekkürler etti. Fakat kitap çıkar çıkmaz benimle derhal darıldı, bir daha konuş- madı. Burida da haklı idi. Onu içinden yıkmıştım. Mihaflof'un evinin büyük — hususiyetlerinden biri de “kehanet mağarası” ile fotoğraf atelyesi arasındaki büyükçe odada işret sofrasının her zaman hazır bulunmasıydı. O da, arkadaşı Petrof 'da günün her saatinde az çok sarhoştular. Her Çeğitten Rus mezesi ile bu sofra benim kâbuz Tımdan biriydi. n zaddı. — olarak, — sarışın, yanca bir adamdı. Rus halk irdi. Muhtarla yaptığı ercin işine den bu atelyede ancak, iş patlak verdiği zaman bahsedildi. Mihallof'un - fotoğrafçılık arkadası — Leon, “Yüneşka vasıtasiyle tanıdığım insanların en en- teresanıydı. Yüneşkaya delice âğık olan ve galiba bu aşkı yüzünden onunla rahatça iki kelime söy- demiyen bu delikanlıyı elinde bir keman olmadan pek az gördüm, diyebilirim. Bütün ışıklarını bir- den yaktığı fotoğraf atelyesinde —bazan bu ışık- Jarı söndürmeği gündüzleri unuttuğu da olurdu, Kece sabaha kadar keman çalardı, Kemanının ga- Fip bir sonorit&'si vardı ki, biraz yapmacığa biraz 201 garlatanlığa veya fazla hassasiyete kaçmasına Tağmen, insanı avlamaması kabil değildi. HAlâ, büyük keman parçalarından ” çoğu u, onun daha ziyade derisi ve adaleleri iyice so- yulmuş, sade kemik halinde kalmış bir at kafa Aına benzeyen iri, yarı mongol, kemikli yüzünü, dalma içi terleyen uçsuz bucaksız ellerini ve u- zun parmaklarını, bu fotoğraf atelyesinin âdeta Üzerine çullanarak insanı sersemleten işıklariyle beraber hatırlarım. Leon Leonoviç'in kemanı Kz diköyünde dalma münakaşa / ediliyordu. - Muhlis Bey onus için “Riyazi değil, on para etmez! Fa- kat gene şaşırtıcı bir tarafı var.” der, Kudret Bey, “Leonoviç'i yıkan küçük kalmasıdır. Bir adır ötesinde hakiki ustalık var! Fakat hiç bir zaman ona erişemiyecek!” mütalâasında bulunurdu. Ak- gamları çaldığı Rus lokantasında bazı bazı önü dinleyen İhsanın, fikri ise “Halk ile büyük sanat ananelerinin arasındaki menafede Kkaybolacağı, Merkezinde Idi. Galiba en doğru hüküm de bu idi. Mihallof'un Muhtarın tesiri altında'olduğunu, hattâ bu falcılık işinde bile onun tarafından idare edildiğini çok sonra öğrendim. Yüneşka ve kardeşiyle münasebetim dahi 8: biha meselesinde beni pek İlerletmedi. ” Muhtarı Mihaylof'un atelyesinde bir kaç defa gördüm. flk defasında beni büyük bir dostlukla kabul etti. Son- ra kim olduğumu öğrenince Jâfı hemen orada kesti “Aramıza o kudar düşmanca bir mesafe koydu ki, kendisine Sabihaya dair hiçbir şey soramadım. Ö- bür tesadüflerde hep bu, tel örgüler, terkedilmiş #iperler, epeyce dinamit döşenmiş Jâğımlar - bür dunan © yeni hat arası boşluklara benziyen mı #afenin Üstünden selâmlaştık. Bu, beni o kadar rahatsız ediyordu ki, bir gün kendisinden, hemen 208 adamla hesaplaşmak istiyen bir çehre ile izahat istedim. — Atfedersiniz kardeşim, başım © kadar sıkıntıda ki.. diye cevap Yerdi. Bu doğru id. Eroin meselesi sarpa sarmıştı. Muhtar, Mihailof ve bütün tayfaları tevkif edilmek tehlikesinde idiler. O akşam bunü bana Mühlis Bey anlattı. Ondan sonra Mühtar, bana karşı dalia dost davrandı. Fakat burun başlıca sebebinin benim, Kudret Beyle olan dostluğumdan korkması oldu- duğunü tahmin etmek, benim için pek güç olma- dı. Muhtarsa ihtiyar adamın yazma eserleri, yazı köleksiyonu, çini, çeşm-i bülbül gibi eski aile ya- digârı eşyamı ve bilhassa evinde — yersizlikten Üstüste bir kenara yığdığı on, on iki kadar Ayva- zofaki ve Corot tabloları etrafında dolaşıyordu. Bunu sonra anlatacağım. Muhlis Bey, Muhtarla kavgaya karar verdi. Gim ve o kadar şiddetle kendisinden izahat istedi- #im günün aksamında, beni sualimi, — Muhtarın beni Adeta acındıran teslimiyetini kendisine an- dattığım zaman, bana: Hepsi tevkif edileceklerdi. Bereket versin Polis Müdiriyetindeki — tanıdıklar vamtasiyle işi örtbas ettirdim. Daha doğrusu basılma asatini ge ciktirerek ortada cürmü ispata yarayacak bir gey kalmamasını temin ettim, demişti. — Fakat isimlerin tesbit edildiğini, Muhtarın bundan böy de elinde bulunduğunu da bana anlatmıştı. Tehlikeli adamdır. Her şey beklenir. Bi- naenaleyh avucumda olmasını tercih ederim, Muhlis Beyin bu sözleri söylerken - çehresin. deki ifadeyi hiç sevmemiştim. Bunun beraber velevki bu kadar mühim bir cürmün cezasız kalması pahasına da olsa / Sabi. hanın savdiği adamın bir felâketten kurtulma- sına çeki sevinmiştim. © devirde Muhtar, ince, uzun boylu, hafif solgun yüzlü, yorgunluktan morarmış göz kar Jariyle gerçekten güzel adamdı. Fakat bu güzel- likte inganı rahatsız eden bir hal verdi. Onu gö- rüp de şeytanın vaktiyle bir melek olduğunu ha> tırlamamak imkânsızdı. Muhtardax “kötülük ruhu”, bir elmastan gan işik bi taşıyordu. Garip ve büyüleyici te- Siri de buradan geliyordu. Kadınların onu o ka- dar sevmesi de galiba buradan geliyordu. Tevra- fın hikâyesi beyhude değildir. Her kadın kula- #anda şeytanın davetine nçık bir taraf dalma v. &ır Muhtarı ondan — sonra bir müddet sık sık Kudret Beyin yanında gördüm. Bir kere de benl ziyarete geldi. Aramızda beni hâlâ şaşırtan uzun Bir konusma oldu. Fakat bu çok sonradır. O günlerde Muhtarı bir kere de Garden Bar da gördüm. Kudret Beyle, İstanbulun hiç tanı- madığı kadar mühteşem bir rakıs trupunu gör- meğe gitmiştik. Bu kasımın sonlarında idi. İh- sanla Muhlis Beyi, o zamlılar İhsanın peşinden hiç ayrılmayan iki genç adamı orada bulmüş- tuk. Muhtar, yanında son derecede güzel, ve çok iyi giyinmiş bir Rus kadiniyle biraz ilerimizde gampanya içiyordu. İlkönce ben hiç bir şey farketmemiştim. Son- re İhsanın yüzündeki dekisiklik dikkatimi çek- onun baktığı tarafa bakmış ve onları gör- Mmüştüm. Evinde, kim bilir ne türlü kederler, ve- himler içinde unutulan Sabihanın düşüncesi ba- 'eyi, o harikulâde raks ve “beşler”in en gü- ni veren müsikiyi bana haram etti. (Devamı varı 300