Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
— BO y l'şl'! İtıl:' # İNh a EAR, ç AŞT A S Sultan Mehmet Reşad'ın hiddeti "*ylıdikçe #ssssdesAca b S00000000000AdAAAA Yazan : Feridun Fâzıl TÜLBENTÇİ tıdaki başlığı okuyan- T elbette hayret etmiş- Yy Çünkü Sultan Mehmet VA Osmanlı padişahları i- ÖÇ lük, nazik, dervişmeş- kimseyi incıtmemeğe bil k odikka! eden bir hüküm- Yşfak tanınmıştır. Reşa- İş, n Mmeziyeti de galiba ıı—qrh'lndan ibarettir. Fakat İN yakınları, onün gid- UaraManlarına da şahit ol- Ü dir, Gerek mabeyn baş- 'h" alit Ziya Bey merhum ı;_qkıe başmabeyinci Lüt> YAti Bey merhum, yazdık _'ld!“fl kitaplarında bu ci- y tebarüz ettirmeği unut- âtdır, İ:nueârutiyet parlamen- y hâdi Velyele koparan mü- :îu!“’sderden biri de ka- h ptsinin 35 inci madde- y,_kldiğııne dair olan hükü- .’!q idir. Meclisi Mebusa- K Çedilerek yeni bir İnti- VI :'îmEsin! kararlaştıran © Terakki Fırkası er- 'a iyeli Vermek Hürriyet ve İtilâf h“y Belince; bu tâdili w"f,y:tıü_anlarını aykırı gö ğâı Nİ bir seçime de gidil- K ı“"mımrdu. Bu madde Vüpa busanda konuşulur- '!x"'lr İYet ve İtilâf Fırkası Üm, Müzakerelere — işti- İNt Tslerdi. Bu yüzden x"v T Yalnız kalmışlardı. iq! İ İ H;ma' & tij bir r n ekseriyet hasıl thîd"l hükümet de müş Kat p, !ma düşmüş ve Kü KA Aîu riyasetindeki ka- %L alık 1911 de istilfa Y v’q,:l Ve İtilâf Fırkası Dları derhal hareke- İt :ı Sait Paşanın tek ’K-.“ht Belmemesi için sa X,'u ı"" kararlaştırmış- li.naî’bbflsü vaktinde hu.“lhal Ve Terakki e , Ulndan Talât Bey p“;_)_ başmabeyinci '€©Ye telefon ede* ildirmiş ve bu ) şekilde atlatıl- Mişti. O gün Hür- N h?hu[ Fırkası Reisi A- '%u Üday © İsmail Hakkı xliııe Mebusu Hacı Ali P Mebusu Nafi Pa: | İ | | Tni atlp “ktatia Kİ ıh. Vhi ı’ıı Tİ Civarın thlı. ı:dl Müuhte- hiddeti daha ziyade kabaran hünkâr, bu gevşek ve lâpa zanne- ihtiyar, birden son bir feveranla, sanki damarlarında Yıldırım Baye- 'in, Yavuz Selim'in kanalrı tutuşarak ilerledi, Gümülcüneli'nin tâ önüne kadar gitti, onu yakasından tuttu... |ç YNi S RRAO TT Sultan Mehmet Reşat şa, İstanbul mebusu Tahir Hay rettin Bey, Gümülcüne mebusu İsmail Hakkı Bey, Draç mebu- su Esat Paşa Toptani, Üsküp mebusu Pavlaf efendi, İstan- bul mebusu Kostantinidi efendi ve diğer aynı fırkaya mensup birkaç mebus daha hururu hü mayuna kabul edilmişlerdi. ultan Reşadın karşısında bir balka teşkil ettikleri za- man; -Padişah. - kendilerinden ne İstediklerini 'sordu. Mecliste atak hücumları ile meşhur o- lan Gümülcüne mebusu İsmail Hakkı Bey, arkadaşları namına bazı;maruzatta bu- lunmak Yoruz. Ancak bun- ları arzetmeden evvel başma” beyinci ile başkâtip kullarını- zın huzurdan çıkmasına müsa- ade ediniz, ş'n ğ;-lı seçilen 198 kiloluk Felice Alberoni, kon- N Üyesi tarafından bir öpücükle mükâfat- arkada görülen şişman, geçen yılın 149 ı kiloluk - kralıdır lo'ılnııu yüzünden binanın zemin katında yapılan balodaçiftler güçlükle dansediyordu İ | Başkanı Yüksek Ziraat Mühen- BersoserAAAaLALASASALAAAA TecescrLrLLLLALACAR #eccerALDALAALLLALLLAAAAI bir merasimden dönerken Gerek başmabeyinci Lütfi Si mavi ve gerekse başkâtip Halit Ziya Beyler, Sultan Reşadın cülüsunda İttihat ve Terakki Fırkasının arzu ve istekleri ile bu makamlara getirilmişlerdi. İtilâfçılar, bu iki zatın, konu- şulanları İttihatçılara naklede rek teşebbüslerini — baltalıya- caklarını sanıyorlardı. Halbuki |) her ikisi de dürüst, mevk nin Şşerefini muhafaza edecek kimselerdi, ümülcineli'nin bu hiç de beklenmedik gözleri karş sında başkâtip Halit Ziya Bey ile başmabeyinci bembeyaz ke- silmişlerdi. Eğer hünkâr, bu talebi kabul ederse, artık ne sarayda ve ne de dışarıda ili- barları kalmıyacaktı, Heyet â- zaları da şaşırmışlardı, Sultan Reşadın kaşları ça- tıldı: — Onlar benim mutemaetle- rim ve en yakın adamlarımdır. Onların işitemiyeceği maruza- tınız olacağını tasavvür edemi- yorum, Halit Ziya Beyle Lütfi Si- mavi Beyin yüzlerine biraz renk gelmiş, âdeta ferahlamış- lardı, alit Ziya Bey merhum, hâ- tıratında hâdiseyi — şöyle- ce hikâye ediyor: «Geniş bir nefes aldım. Bu- nuünla bitmedi, söyledikçe hid- deti daha ziyade kabaran hün- kâr, bu gevşek ve lâpa zanne- dilen ihtiyar, birden son bir feveranla ,sanki damariarında Yıldırım Bayezidin, Yavuz Sul- tan Selimin kanları tutuşarak ilerledi, Gümülcineli'nin önüne kadar gitti. Onu yakasından tuttu: — Benimle mutlaka yalnız konuşmak istiyorsan, gel içeri gidelim! dedi. Bereket versin mebuslar mü dahale edip af talebinde bu- lundular. 35 inci male müza- kere edilirken iştirak etmeme- lerinin sebebi, padişahın sa- lâhiyetlerini genişletmektemt do layı olmadığını, ancak Sait Pa- şa hükümetine itimatları kalma dığını söyliyerek onün tekrar bu makama getirilmemesini ri- Ca ettiler, Sultan Reşat da: — Meclisi Mebusandaki İt- tihat ve İtilâf Fırkaları millet- Vekilleri olmaları itibarıyle na zarımda müsavidirler. Yegâne arzum memleketin saadeti, te- âli ve terakkisidir. Sadrâzam intihabına gelince, bu da sırf hukuku hükümdaranli — şâha- nemdendir. Cevabını verdi, Ertesi günü yine İttihat ve Terakki Fırkasının namzedi o- Jan Sait Paşğa tekrar sadaret makamına getirildi. Kadınlar Birliği kongre- sine giden Türk delegeleri 21 Haziran 1954 tarihinde Londrada toplanacak olan Mil- letlerarası Kadınlar Birliği kon gresinde Türk Kadınlar Birliği ni temsil etmek üzere Profesör Afet İnanla, K. Birliği İkinci disi Hacer Bizden 19 Haziran |liyeyi de alâkadar VATAN CU Dinleyen ve derleyen : AHMET REFİK NOYAN Et fiyatları İstanbulun — birçok yerlerinde et fiyatları başka başkadır. Ge- rek tanzim satışı yapılan yerler- de ve gerek bazı kasaplarda da- ha az fiyatla verilen etler şeh- rin bir kısım mahallerinde kilo- da 70 - 80 kuruş fazlasiyle satı* lıyor. Böyle fahiş fiyatla satı- lan etlerin cinsi, nev'i ve diğer evsafi, ucuza verilenlerin ayni- dir, Bunun sebebini alâka herhalde araştırmıyorlar ki epey dir böyle devam ediyor. Halkın gıdası olan bu et işini Belediye böyle başıboş — bırakmamalıdır. (İhtiyacı olanlar ucuz yerlerden alsın) denemez, Çok geniş olan şehrimizde oralara kadar gidip alamıyacak durumda olanlar da vardır, Bununla beraber başlıca gıda maddelerinden olup ka- nunda da icabında narh konul- ması gösterilmek suretiyle ehem miyeti tebarüz ettirilmiş bulu- nan etin bir takım kasaplarda | fazlaya satılması (ortada bir se-[ bep ve âmil olmadığı diğer ucuz satışlarla meydanda iken) ihti- kârdan başka birşey değildir. İhtikâr da kanunlarımızda suç olarak kabul edilmiştir. Binaenaleyh Belediyenin ka- nün Ve nizamları tatbikle mükel lef bulunan alâkadar daire me- mürları harekete geçerek - vazi- felerini yapmalı, halkı hiçe sa“ yarak kendilerinden keyfi — bir surette fazla para alan bü adam- lar lâyık oldukları cezayı gör- melidirler, İhtikârın men'i hakkındaki ka nun ve iaşe kararnamesi hüküm- leri yalnız Belediyeyi değil Ad- ettiğinden adalet makamlarının bu husus- ları tetkik ettirmelerine ihtiyaç yardır. Denizcilik Bankasının nazarı dikkatine 1 — Şehir hatlarında işliyen vapurlardan küçükleri yanaştık- ları iskelelerden alçakta kaldık- ları için yolcular çıkarken çok zorluk çekiyorlar. Her ne kadar tahta iskele veriliyorsa da bun” dafaa Vekâletinin bu — hususta lüzumlu tebligğatı yapmasını Ti- ca ediyorlar, Pazar yerleri işi hâlâ düzelememiştir Şehrin muhtelif mahallerinde müuayyen günlerde kurulan pa- zar yerlerinde halkın ve esnafın İyaz ve kış çektikleri sıkıntıların giderilmesi ve ayni zamanda gay ri sıhhi olan bu vaziyetin düzen- lfenmesi için buralarda — üstleri örtülü, altları beton yerler yap- tırılmasını ve bu arada satıcıla- rın mallarını koyacak beton tez- gâhların da İnşasını birkaç defa yazmıştık. Belediyenin bu hu- susta hiç bir harekete geçmedi- ği, pazar yerlerinin perişan hal- lerinin devam ettiği görülmekte dir. Halkın ihtiyacı olan gıda mad delerinin pis yerlerde, çamür, toz Ve topraklar içinde satılma- sı hem gayri sıhhi ve hem de pek iptidaidir. Bu iş şehrin pek çok ihtiyaçları arasında ön plâ- na alınmalıdir. Belediye meclisi azalarının, alâkadar daire mü- dürlerinin pazar yerlerinin fena durumlarını belediyeci — gözüyle görmelerini rica ediyoruz. Vakıflar - İdaresinin nazarıdikkatine İstanbulun müuhtelif — semtle- rinde mesçit tarzındaki ufak ca- milerden sarfınazar, büyük ve bellibaşlı camilerimizin bile bil- hassa dış kısımları çok mühmel dir, Ecdat yadigârı bu cok güzel sanat eserleri hiç temizlenmiyor, bakılmıyor. Mermerler, kapılar, camlar ve sajre tozdan, kirden renklerini kaybedecek — vaziyete gelmişlerdir. Avlularını dikeyli ollar bürümüştür, Hayvanlar ot- latılmaktadır. Gene bu avluların medrese bozuntusu harap yerle- rinde bir takım fakirler pislik içinde oturmaktadırlar. Beylerbeyi ve Emirgân cami- leri gibi deniz kenarındakilerin avlularında da sandallar ve ka- yıklar duruyor, Bütün medeni — memleketler- arın kenarlarında tutunacak yer olmadığı gibi vapurun İçine ta-| mamen giremiyerek bir ucu mll[ allâkta kaliyor. Yolcular oraya | basınca diğer ucu kalkıyor. Bu| en geçen gün bir kadının | kırılma tehlikesi gegirdi. | Bunun için bu vapurların için- 2y işledikleri iskelelerde lü- | zumlu şeyler yapılarak halk bu sıkıntılardan ve tehlikelerden kurtarılmalıdır. > de ve 2 — Bazı iskelelerde ve va- purlarda çalışan çımacı ve saire gibi müstahdemlerin elbiseleri yırtılmıştır. Bir kısmında hiç yoktur. Pejmürde kıyafetle iş görüyorlar, Bunlara yeni elbise verileceğini Ümit ederiz. Yedek Subayların Milli Müdafac *Vekâletinden ricaları Her sene haziran, temmuz ay- larında yedek subayların yokla- maları yapılır. Bu — yoklamalar Askerlik şubelerinde ekseriya öğ leden evvel veya sonradır. Hal- buki bütün devlet daireleri her- gün 9 - 17 arasında müracaatla- ri kabul ederler. Askerlik şube- lerinde buna sebep olarak İleri sürülen (işlerin çokluğu, çeşit- ği, memur azlığı) keyfiyetleri bütün devlet dairelerinde de mev ecuttüur, 'Buna rağmen dajreler nasıl çalışıyorlarsa Askerlik şu- beleri de yoklama aylarında bir kısım memurlarını yalnız bü İş- le tavzif ederek sabahtan akşar ma kadar müracaatları karşıla> malıdırlar, Bu yüzden müşkülât çeken yedek subaylar Milli Mü- deki ibadet yerlerinin her husus larına karşı oralarda gösterilen alâkanın bizde daha fazla ol- ması lâzımken mühmel davran- mamız çok Üzücü bir şeydir. Camilerin yalnız Içlerinin de- ğil, dış temizliklerinin de yapıl- ması, avlularının tânzim — edil- mesi ve müuhafazaları, aldıkları ücret geçimlerine bile KÂf gel- meyen cami hademeleriyle ola- maz. Vakıflar İdaresinin zaman zaman muvakkat iİşçiler kulla narak umumi temizlik yaptırt- masına Ve avlularının tanzimin- de de bunlardan anlar birkaç ki- şinin daimi olarak istihdamına ihtiyaç vardır, Vakıflar Genel Müdürlüğünün İstanbul şehrinin daima ecnebi- lerin de gördükleri camilerden başlamak suretiyle bu işleri ele almasını temenni ederiz. Vatandaşların Vakıflar Başmüdürlüğünden istekleri Okuyucularımızdan şu mektüu- bu aldık: (Bir zamanlar Yenica- miin her iki tarafında — ahdest muslukları ,vardı. Şimdi parka nazır olan Wietindeki bırakıldı. Kaldırım yükseltildiğinden mus- luklar aşağıda kalmıştır. Abdest alanlar biraz zorluk çekiyorlar- dı. Şimdi oturacak yer ve üstü- ne de ayrıca tahtadan bir kapak yapılmış, musluklar — büsbütün çukurda kalmıştır. Abdest alan- lara kolaylık olmak için musluk- ların oturulacak yerle bir sevi- yeye yükseltilmesini rica ediyo- ruz.) z İstiklâl Caddesinin Taksime açılan ağzı günün hemen her saa tinde, trafik zorluğuna maruzdur Şehir trafiğinin tek çaresi: Geçit Gu: geçmezki memleketimi - zin herhangi bir yolunda bir kaç taşıt kazası olmasın ve gazetelerde «3 ölü, 5 yaralı var» kabilinden havadis oku- mayalım, Üç ay sonra yürür- lüğe girecek olan Trafik Ka- nunu da şimdilik yalnız İstan bul — Ankara şehirleri ile bu vilâyetler arasındaki yollarda tatbik edileceğinden, kazaların tamamer. önüne geçilmesi bek leneme& Bu hususta kendisiy le konuştuğum 6, Şube Müdü- rü Orhan Eyüboğlu — şunları söylüyor: e— Kanun, bildiğiniz gibi Ankara'da, İstanbul'da ve bu iki şehir arasındaki yollarda tatbik edilecek, Trafik bakı- mından kontrolu kolaylaştıra- cak olan kanun bilhassa şehir dışında büyük fayda sağliya- caktır. Eskiden Şube Müdür- lüğü ve kaymakamlıklar tara- fiından verilen — cezaları yeni kanuna göre — mahkemelerin yermesi icab etmektedir. Bun dan sonra motorlu — vasitalar sadece İstanbul Plâkası taşiya caklar ve meselâ Kartal, Pen dik gibi yerlerden plâka ve eh liyet verilmiyecek.» — Biraz da şehrimizin için den bahsedelim. — İstanbul'da bir trafik derdi olduğunu ka- bul ediyor musunuz? e— arafik saatleri ile mu* ayyen meydan ve güzergâhlar müstesna olmak şartiyle bir tra fik derdi yoktur..» — Sizi derde sokan bu mu- ayyen meydan ve güzergâhlar nereleridir? e— Günün her saatinde sey rüsefere sıkıntı veren yerler, Karaköy meydanı, Köprü, Bah çekapı, Bankalar — caddesidir. Muayyen trafik — saatlerinde Tophane. — Karaköy arası, Rıhtiım caddesi, Babıâli, Bele diye, Beyaziıt — Aksaray ara- sı, Şişhane, Tarlabaşı — Tak- sim arası ve Taksim meydanı; Cumartesi, Pazar — akşamları Emirgân — Büyükdere arası, yazın her akşam araba vapu- rü iskeleleri, Kadıköy — A- tiyol arası sıkinti vermekte - dir,» — Peki bu işin bir hal ça- resi yok mu? t— Var tabil, Yeraltı geçit- leri açmak lâzım.» — Bu geçitler rerelerde ol: malı? Trafik Nizamlarına riayet etmiy «— Karaköy, Eminönü, Köp rünün, — Mısırçarşısı önü, İş Bankası, Bahçekapı, — Atatürk Bulvarı, Beyazıt ve Taksim'e bu geçitlerden lâzım, O zaman trafiği hiç durdurmayız. Yeni yollar. yapılmazsa trafik yolla rını döşemelerini islâh etmek, yardımcı yolları esaslı tamire tabi tutmak lâzımdır. Tek is- tikametli yolları arttırmak, tah mil tahliye, atlı arabalar, taş- ra plâkalı arabalar ve dolmuş mevzularını tanzim etmek ge rekmektedir. » — Metro yapılınca olacak mı dersiniz? — Metronun, şehrif” #ükin lerine büyük faydası döküna - caktır. Metro, dolmuşların da tamamen ortadan kalkmasına faydası Orhan Eyüboğlu, yolcudan fazla para alan şoförlerin ,Altıncı Şubeye haber verilmesini istiyor. yen her vasıtanın akıbeti budi sebep olacak.» — Vatandaşı rahatsız eden mevzulardan biri de, hakkına razı olmayan ve fazla para a- lan taksi şoförleridir. Bunlar hakkında ne düşünüyor sunuz? «— Kendisinden fazla para alınan vatandaş bize bir tele- fon etsin, Eğer 24 saat zarfın da parasını evine kadar gön- derip, şoförü — cezalandırmaz - sak o zaman istediğinizi söyle yin.» Orhan Eyüboğlu — haklıydı. Daima şoförler tarafından faz la para ödemeye mecbur olu- yoruz da bir defa şikâyet et- meyiz. Böyle bir muameleye maruz kalırsanız 6 nci Şube- ye bir telefon edin. Bakalım ne olacak?. Yydoğan ÖNOL Migros'ta çalışmak üzere- İsviçre'ye beş kişi gönderilecek İsviçre Migros teşkilâtından belediyeye gelen bir yazıda teş kilâtın reisi senatör Duttewei- ler'in 1—12 temmuz tarihleri a- rasında; yardımcısının da — bu- günlerde memleketimizi ziyaret edeceği bildirilmektedir. Teşkilât yetiştirilmek — üzere 5 kişinin İsviçreye gönderilme- sini istemektedir. Bunlar, satış kamyonlarının çalışması, depo- lama, ve depoların kontrolu, mu hasebe, umumi idare ve müs- tahsille temas mevzularında tet kiklerde bulunacaklardır. Mayıs ayında 67 yangın oldu Mayıs ayı içinde şehrimitde 67 yangın vakası kaydedilmiş- tir. Bunlarda iki bina tama- men, 4 bina kısmen yanmış, 43 yagın da daha başlangıçta sön- dürülmüştür. Nisan ayında şehrimizde 112 yangın olmuştur. Bir kişi öldü Konya, 19 (Telefonla) — Şeh-> rimiz kiremit fabrikasında çalı- şan işçi Hüseyin Kuyucu fabri- kanın damı üzerinde gezerken elektrik cereyanına kapılarak öl müştür. Hattâ Liverpool'e gittikleri zaman kalabalık arasında İlk olarak Marthry'yi t tanımış olduğunu söyledi. Bundan sonra —muhakeme başladı ve savcı Sprott üç saat müddetle, hiç durmadan ve Hiç bir kâğıda bakmadan hücumla- rına devam etti. Coşkun bir talâkatle konuştu, cinayeti kor- kunç ve insana dehşet verici bir şekilde tasvir etti. Cebin- deki usturayı çekerek zavallı ve kendini müdafaadan — âciz bir kadını, metresini, hattâ kar nında kendi çocuğunu taşıyan metresini nasıl öldürdüğünü, bundan sonra evden koşarak na sıl kaçtığını ve cezadan kur- tulmak için yabancı diyarlara gitmeğe nasıl hazırlandığını an lattı. Dedim ya, coşkun bir ta- lâkatle vaziyeti orltaya döktü. Jüri heyeti *de ağzı açık bir halde sözlerini dinleyip apışıp kaldı. Müdafaaya gelince.. Çok za- yıftı. Maznun fakir olduğu için usta ve tanınmış bir avukat tu- tamadı, Avukatı dosyaları bile lâyıkiyle tetkik etmemiş olan acemi, yaşlı, ince sesli bir a- damcağızdı. Marthry'nin lehine bir tek söz bile sarfedemedi. Lâyıkiyle müdafasını yapama- dı. Zaten iş uzun da sürmedi. Maznunun mücrim olduğuna hemen karar verildi. Zavallı a- damın itirazları ve feryatları 1954 günü Uçakla hareket etmiş lerdir, kalbimi parçalamıştır. Onu â- BU YERİN ÖTESİNDE * CoMİN * ÇEVİRENS R%MEJ] deta sürükleyerek mahkeme sa- lonundan dışarıya götürdüler. Herkes ona hücum ediyordu Collins ile Burt, vaadedilen mü kâfatı, beş yüz lirayı paylaştı- lar, Artık bung ne dereceye ka dar hak etmiş olduklarını Al- lah bilir. Hasta pek halsiz görünüyor- du. Başı yastıklar üzerine düş- tü. Şu sözleri gayet yavaş bir sesle söyledi: — Yarın veya öbür gün yine Beliniz. Daha anlatacaklarım Var, Ortalığı derin bir süküt kap- ladı. Boulia bir bardağa su ko- yup Swan'a uzattı, Hasta suyu dibine kadar içti. Gözleri kapa- lıydı. Paut çok - heyecanlıydı. Başını iki eli arasına almış, ses sizce duruyordu. Konuşmak, bin sual sormak istiyordu. Fakat hastanın ne kadar halsiz olduğunu da görüyordu. Boulia ayaklarının ucuna basarak ka- pıya doğru yürüdü. Paul de çekingen bir tavırla Swan'ın elini sıktı ve onu takip etti. XI Masum bir insanın on beş —20— sene dünyadan ayrı kalmasına, canlı Canlı mezara girmiş ol- masına imkân var mıdır? Paul' ün zihni altüst İdi. Kendi ken” dine bile bu suali sormağa ce- saret edemiyordu. Swan, müs- bet bir şey söylememiş, sadece kendi şahsi kanaatini ileri sür- müştü. Bütün bu anlattıkları olmıyacak şeymiş gibi görünü- yordu. Fakat babasının kor- kunç bir yanlışlığa kurban ol- ması ihtimalini düşünen Paul, çıldıracak gibi oluyordu. Ar- tık bunu düşünmemesi lâzım- dı, Kendi kendine heyecanları- na hâkim olmağa niyet etti. Bütün sükütunu ve kuvvetini muhafaza etmek ve doğru dü- şünmek lâzımdı. İlk iş olarak eve mektup ya* Zıp elbise ve çamaşır İstedi. İkincisi de Y.M.C.A, dan daha serbestçe yaşıyabileceği bir yer aramak oldu, Nihayet bir bina- nin beşinci katında, tavan ara- sında bir oda buldu. Mahalle pek cana yakın değildi. Fakat oldukça itibarlı bir mevkidey- di, Bina, çok kalabaliık ve pa tırdılı olan Ware sokağının ya- Sherwood kanalının kınında ağzına doğru düşen bir sokak- ta idi. Kirayı peşin verince elinde hiç para kalmadı. Kendine bi- raz çeki düzen verdikten sonra bir İş aramak üzere sokağa çık tı. Worthley canlı ve hareketli bir şehirdi. Mümbit ve bakım- l1 bir geniş vâdinin ortasınday” dı. Civarındaki diğer şehirler gibi burası da bir sanayi yeriy- di. Worthley'de porselen, bıçak ve deri eşya fabrikaları vardı. Buralarda çalışmak bir ihtisas meselesiydi, Paul de bu gibi işlerden hiç anlamazdı. İşçi sen dikasına bağlı değildi. Kimse- den tavsiye mektubu almamış” tı. Diplomaları da henüz res- men öğretmenlik etmek için tamamlanmış değildi. İki gün gâzetelerdeki iş ilânlarını me- rakla takip etti. Nihayet bir sa- bah talih yüzüne güldü. Pek kalabalık olan Ware sokağın- dan geçiyordu. Küçük bir kah- veye girip birkaç para karşılı- ğı bir kahve ile bir sosisten mürekkep bir yemek yemeği tasarlamıştı. Birden gözü bir dükkân camekânındaki şu ilâ- na ilişti: Bir piyanist aranıyor Müdür Mr. Victor Harris'e müracaat Paul, tereddütle İçeriye gir- di. Burası her çeşit eşya satan bir pazardı. Tencereden çocuk oyuncağına, tabak çanaktan kadın çamaşırına kadar her tür lü şey tezgâhlar Üzerine dizil- mişti. Dükkânda ne varsa hepsi aynı fiyata satılıyordu. İngil- tere'de bu çeşit mağazalara her tarafta tesadüf edilir. Mağaza- nın müdürü olan adam otuz yaşlarında, kendini beğenmiş birisiydi. Etrafta dönen vanti- lâtörlerden hasıl olan rüzgâr a- damın kravatını havalara uçüu- ruyordu, Paul'ü baştan aşağıya süzdükten sonra. dükkânın bir köşesindeki bir piyanonun ya- nına doğru yürüdü. Piyanonun etrafında yığınla notalar var” dı. İçlerinden bir tanesini alıp açtı ve kısaca: — Şunu çalınız, dedi. Paul, derhal oturup çalma- Ba başladı. En güç parçaları bi- le kolaylıkla çalabilirdi. Bu ö- nüne koydukları nota basit bir valsti. Onu çalmak işden bile değildi. Nitekim kolaylıkla ve kendinden bir şeyler katarak çaldı. (Arkası var)