Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
TÇT L Askeri Durum Çindeki hedefi Çunking'i sarfettikleri anlaşılıyor Yazan: İhsan BORAN Japonların gayret harbin almak için Çinde inkişaf eden Japon taarruzlarının istikametleri Japon - Çin harbi oğu Çinde Şanghay ile Kan- | D ton limanları #rasında — iki| büyük bölge vardır. Bunlar Çe- | klang ve Fu-Kias vilâyetleridir. İş. | te Japonlar bu iki vilâyeti istilâ maksadile başlıca iki istikametten tasrruza geçmişlerdir. Birinci — Ja. pon grupu Çekiang vilâyetinin mer[ — kezi olan Kiskrea'ya doğru ilerle- | tektedir. Fu - Kias vilâyetinde ö- | — nemli Fu - So limanı vardır. Japon | lar bu limandan geçen Min nehril mansabına ikinci defa asker çlkar.l mişlardır. | Bu iki vilâyetin başında komşu | olarak, Klangsi vilâyeti bulunmak- tadır. Japonların hedefi mütekabil bir şekilde buraya doğru ıîerlcmvk[ ve Mareşal Çaân Kay Şek'i bu zen- gin bölgelerden mahrum etmek ve daha sonra Çungking — hükümet merkezine Birmanya şimalinde Yunan vilâye. tinde Çüngking yolunu takiben |- lerlemiye çalışıyorlar. Fakat bu cephede asıl taarruz eden Çinliler. dir, Çinliler Tengo şehrinin doğu- | sunda bir çok stratejik noktaları | Işgal etmişlerdir. Tahmin ettiğimiz veçhile bu bölge çok dağlık oldu- ğundan Japonlar için ilerlemek çok | güçtür. Fakat Japonlar doğu Çinde he-| nüz sahil vilâyetlerine girmek te- | şebbüsünde bulunuyorlar; Çinliler- | den mukavemet — görecekleri ve | Çungking'e kadar kolayca ilerliye- | miyecekleri aşikârdır. Çungking'i DAILIDAN İDANILA Sürate karşı propaganda imdiden belli ki harpten son- Ş ra bir demiryolu - tayyare rekabeti başgösterecek. Harp — ihti- yaçları için dünyalar kadar tayyare fabrilliları yapıldı, — binlerle — pilot yetiştirildi. Bunlar ne olacak. Bin- lerce bombardıman tayyaresinin ba- rış zamanındaki bakımına hiç bir | millet tahammül edemez. — Bunlar-| dan çoğu yolcu tayyaresine çevrile- cek, | Peki ama trenle on saatte gidilen | yere tayyare ile iki saatte glıllllıu'ew ve tayyarenin de tren kadar emin olduğu Tikri yayılırsa demiryolları- nın hali ne olacak? Yalnız yük nak- liyatile iş biter mi? Bu kocaman | faizini karşılamak, bakımını temin etmek için yolcu da lâzım... Demiryolu — şirketlerini — şimdiden bir düşünce almıştır. Netlce ne ol- muştur, bilir misiniz? Süratin fena, rahatın itidalde olduğuna dair şimdi- den propagandalar başlamıştır. Tren ler sürat vasıtası iken, dünyanın muhtelif demiryolları arasında sür- at yarışı da vardı. Şimdi tayyare rakip çıkınca, demiryolları sürat meselesini iİkinci dereceye indirmiş- | ler, Istirahati temin etmek ve tren seyahatini bir zevk haline koymak yolunda bir yarışa girmeğe hazır- lanmışlardır. Harpten sonrta bu ya- rışın netjcelerini göreceğiz. —Fakat — sürati yolcuların gözünden — düşür- mek için şimdiden neşriyata girişil- —— Sihiri Haberleri -— Gıda madde- leri bugün tevzi ediliyor Vilâyet emrine yeniden 2000 teneka peynir verildi Halka tahsis edilen gıda mad- delerinin tevzline bu sabâhtan iti- baren başlanacaktır. Bu giıda mad- deleri arasında pirinç, fasulye, te- reyağ ve beyaz peynir bulunmak- tadır. Ekmek karnelerile olacak 0- lan bu tevziatın hiç bir yolsuzluğa meydan verilmemesi için her türlü tertibat allınmış bulunmaktadır. Bundan evvel, halk için vilâyet emrine üç bin teneke peynir ve. rilmişti. Dün yeniden iki bin tene- ke daha verilmiştir. Manifatura tevziatına bugün başlanıyor Tevziatta kâr hadleri tesbit edildi Ithalât birliği manifatura tevzia- çember içine almak ve bu çemberi daraltmak bir kaç ay içinde başa- rilacak bir iş değildir. Mareşal Çan Kay Şek, genişliği ve derinliği bin- lerce kilometre tutan araziden is- tifade ederek oyalama ve zaman kazanma stratejisine eskisi gibi de. | vam edebilir. Bu arada Amerikalılar, Çine ha- va yoluyla tayyare göndermek ve diğer Japon adalarına hava hücum- ları yapmak suretile Çine yardım yapabilirler Mareşal Çan Kay Şek tma bi n itibaren başlayacak- tır. Ancak bazı toptancıların fazla kâr temin etmek üzere, aynı zamanda kendilerini perakendeci kaydettirdik- leri görülmüştür. Vekâlet bu tevziat- ta kâr hadlerini şöyle tesbit etmiş- tir. Akreditifli mallar ©e 25, akredi- tifsiz mallar 9. 20, perakendecilere yünlüler için ©, 20, pemuklular için ©e 25 kâr bırakılacaktır. g Bulgaristandan gelecek kömürler ofise doğu ve cenubi Çindeki vilâyetleri muhafazaya devam ederse, Japon- | lar Birmanyada zayıf kalabilirler. ' Çünkü muvasala yalnız deniz yol- larmıma inhisar edecektir. Zaten on- ların doğu Çin vilâyetlerine hücum etmelerinin bir sebebi de, Çin, Hin. diçini, Siyam ve Birmanya arasın- da kara muvasala ve irtibatını te- min etmektir. | yürümektir. Japonlar, Alman - RUS hâ!'bf Alman tebliğine göre. Harkof ce. nub cephesinde yapılan — karşılık taarruzları sayesinde önemli Sov- yet kuvvetleri artık tamamile sa- |rılmış bulunmaktadır. Sarılan Rus fe verilmesini ve fiyatların tesbi- veriliyor Buhndan sonra Bulgaristandan ge- tirilecek olan mangal kömürlerinin doğrudan doğruya Mahrukat Ofi. sine verilmesi muvafık görülmüş. tür. Bugünlerde de Bulgaristandan 1000 ton mangal kömürü gelecek- tir ve bu kömürler de Ofis emrine verilecektir: Lokantalarda bira satışları Lokantacılar İstanbul Belediye- sine müracaatla bira fiyatlarına ya. pilan zam dolayısile yeniden lari- kitalarınin çıkış teşebbüsleri ne.. ticesiz kalmıştır. Vişiye göre Al- | tini İ dir. Bu hususta Bele. diye İktısat müdürlüğü — tetkikler manlar İzyum böl de bir «çe- | x | virmes hareketi yapmışlardır. Çev. |rilen Sovyet kuvvetleri 3 piyede lecektir. kolordusu, 3 süyari tank livasıdır. Doğrusu çevirme lâfına aklımız ermedi. Harkof ile İzyum arasın. daki Rus müdafaa cephesinde AL man taarruzu gözönüne getirilirse. | önce mutlaka bir yarma bah's mev zuu olabilir. Bu yarma muvaffak olduğu takdirde çekilemiyen bir. liklerin kuşatılması hattra gelebi- Tir. 'Mareşal Timoçenko Harkof ve cenubunda taarruz ederken cenup cenaht açik değildi; yan ve gerisi de boş değildi. Müdafaa cephesi İz- yum'dan Doneç nehrini tak'ben Vo roşilofgrad yanına kadar uzanıyor. du. Bunun için Almanların İzyum istikametinde açık bir cenah bul- duklarma ve o kedar büyük bir Rus grupunu «çev'rdiklerine, ihti. livası ve 15 yapmaktadır. Yeni tarife ile bira- nin şişesi 40 - 45 kuruşa satılab'. Okuyucuları - mızdan itizar Eski KKonya valisi Cemal Bar- dakçının (Derebeylik ve toprak meselesi) başlığı ile gazetemizde çıkan çok merak ve istifadeli ya- zi serisinin neşrinde bir yanlışlık olmuştur. Bu serinin en son kismı pazar sayımızda, sondan bir evvel- ki de yanlışlıkla dünkü saytmız. da çıkmiış ve son kistim daha önce çıktığı için dünkü yazının so- nuna (Arkası gelecek) diye yazıl- mıştır. Halbuki seri tamam olmuş- tur. Bunu takip eden okuyucuların kusurumuzu affetmelerini ve pazar sayısı ile pazartesi yazılarının nu- marasını değiştirerek bunları baş- (Devamı Sa. 4, Sü, 2 de) «—» tan okumalarını rica ederiz. YATAN ar N ANADOLUDAN SES | s, senenin sa bahar içinde YAZAN: Behçet Kemal ÇAĞLAR ğ bahı u satırları, — kayalarının üstü bile yosunlarla ye- şermiş bir derenin içinde, ihti- yar gövdelerinden yepyeni bir hayat fışklran yeşil — söğütlerle. yapraklanmak için hâlâ ihtiyatlı davranan ak kavakların arasın- dan, gürül gürül akan bulanık çayın yanıbaşında yaziyorum: Bahar, burada yeni başladı. Karların altında gelişmiş otlar, daha yamaçların yer yer beyaz- liğı kaybolmadan boöy atıp çiçek açtılar. Şimdiye keadar tarhlarda ve saksılarda gördüğümüz çi. çeklerin hepsinin yalınkat ve sade eşlerine buraların kırların. da raslayabiliyoruz.. Uzun — kış- tan ve ot kitlığından bir deri bir kemik kalmış hayvanlar, bu taze yeşillikler üstünde, karınla- rınmı doyurmayi unutarak, mem- nun ve sarhoş yuvarlanıp duru- yorlar. Suyun Ççağıltısı, çayırın yeşil- liği. çiçeğin kokusu, kuşun ötü- şü, havanın duruluğu, — güneşin ılıklığı, yağmurun şırıltısı. Ba. har, buraya, uzun bir gün de- mek olan senenin sabaht gibi geldi. Buradaki bahar havasın- da bilmeden gecikmiş, — isteme- den oyalanmış ve nihayet ruhu- nun bütün bakirliğile parlayı- vermiş bir sabahin bütün tazeli- ği ve mahmurluğu, bütün mu- nisliği ve vahşiliği var. Ve gö- nül, vehim içindedir; Bir umul- madık rüzgâr eser, bir beklen- medik feyezan olursa; bu sa- bah, birden kaybolacak; bu ba- har, birden kışa dönecek sanıp üstüne titremektedir. Daha on beş - yirmi gün ön- ce, yukarıda ve ötede, görgüsüz ve şimarıik gönüller gibi donuk ve soğuk duran karlar, şimdi aşk ve İhtras vazifesini gören ziya ve hararetle, birden eri- miş, birden bulanmış, birden coşmuş, ayak dibinde çağlamak- ta ve üstüne sarkan yeşil dallar- da toprak sevgilinin zülfünü gö- rüp ona dokunmak, onü öpmek için kabarmaktadır. Ve ben mı- rıldanmaktayım: Yukarı baktım mı yer yer tepeler Dev olup dağları itesim gelir Aşağı baktım mı yer yer bahçeler Kuş olup dallarda ötesim gelir. algalanan bayrağın, coşan suyun ve koşan nalın se. rüyalarımı — doldurmaktadır.. Munzurlardan eriyip gelen sula- rin kenarında doğdum ve Erci. yastan eriyip gelen suların ya- nıbaşında büyüdüm. Su sesinin yanında dalgalanan bayrağın hı. şıltisini, fetih atlarının nal ses- lerini İşte yıllardır bu seslere hasret. m'şim. Bundan önce, uyku sa- atlerimde dahi içimde bir tara. fm, birşeylerimin uyanık kaldı- &tint vehmederdim. Haklıymı. şim. Bürada bu nernilerle tam uyuyabiliyorum artık... si, sonra sonra arar oldum. . l DIstanbulun fethi günü olarak kutla- | Gözlerimi yumduğum an, çark- lar dönmeye, duygulârla düşün- celer övünmeye başlıyor. Ve birden aklıma geliyor ki, ötede akan kanlarla dönen bir dev değirmeni, yerde Zd4kte ve suda işleyip duran kanlı çarklarile insan yığınlarını hububat tane. leri gibi öğütmektedir... Yıldızlı göğün altımda, bir Sel çuk kümebet'nin yakininde ve bir Selçuk köprüsü üstünde, su- lart yalriız köpürmüş yelelerile meydarda, bir yarın dibinde ko- şan at sürülerine benzettiğim zaman, kaşle Gduvarlarını seyre kalkan başım, dikleşiyor; Sipa- h'lerin torunu olduğumu duyu- yorum. Karanlıktan «-sesler — ve gölgeler taştığı anlarda, civer tepelerden, tabyalara adlarını vermiş eski kahramanların — ru- humda sohbet kurmak için in- mekte olduklarını — vehmediyio- rüm. Güleryüzlü, nurlanmış a- lmnlı, top sakallı eski ümmi pa- şalar, toprağın ve ruhun, bilgi- nin ve cesaretin ayni derecede âşinası olan haleflerile — birlikte kararlar almak için toplanacak- lar santyorum. Kimerlerin, İskitlerin, Sel. çukların, Akkoyunluların, Kara- koyunluların, Osmanlıların, Ke- malistlerin at oynattığı ve kan döktüğü topraklar, o ezeli ürper- ti İçinde övünmeyi hak eden ak alınlar gibi, göğe yeni . kalkmış görünüyorlar. Birçok defalar, aç- lığa - susuzluğa - yardımsızlığa rağmen düşmanına karşı dur- muş bu kahraman kalenin taş. larını, bir hızda tırmanıp, öp- mek ist'yorum. Onun yeni men- suplarından biri olmak göğsümü kabartıyor. ehir, surların. eteğinde ve ötesinde, çayın bir ke- narı boyunca, yayvan bir sirtın üstünde, geniş ve düzgün yolla- rı, demir damlı ve taş duvarlı evlerile, yayılıp g'diyor. Çok harp, çok muhaceret, çok istilâ görmüş şehirde, şimdi ” yalnız duvarları ayakta duran — geniş yapı harabeleri var. Behçet Üz vari bir cür'et ve plânla, yıkık- lar üstünde parklar kurmak, hiç olmaezsa düzlükler meydana ge- tirmek, birkaç ev yıkıntısından bir ev kurulmasına delâlet edip yoksul yurddaşların daha iyi barınmasina önayak ölmak im- kâni ver sanırım. Evler. çok defa, tek veya bir buçuk katlıdır; «hayat» denilen ebir iç avlunun dört bir yanına çevrelenm'ş odalardan meydana gelmedir. Uzun ve yaman Kiş- larda Isinmay! kolaylaştırmak için olacik: Odalara birbiri için- den geçilir. Hemen her evde şimd! terkedimiş duran — «peç» leri: kalorifer tertibi duvar içi sobaları ihya edip linyit yakmak düşünüle') !'r. Duvarların — göğ- sünde eski Osmanlı vezirlerinin tunç nişanlarına benzeyen ve buralarda #wKuyrukludağın odu- nu» adını alan tezekle isınmak mecburiyeti, uzun kış boyunca, bütün şehri adeta üşümekten büzülmüş, — nöbetinin geçmesini bekleyen bir hesta haline sokuyor-- «Yazın toz, kı. şın kar ve baharda — yağmur!» diyorlar. Burada, hemen hergün, havada yağan ve serpilen şey olması mukaddermiş!.. Bu- rada her kalabalık ve yüksek sesli konuşma, muhtelif Türk şiveleririn karıştığı bir Asya sohbeti İhzlindedir: Nahcivan- dan, Revandan, Genceden — ko- pup gelmiş; Erzurumdan, Trsb. zondan, Erzincandan.. gelip yer- omuzları leşmiş Türkler'n çeşit çeşit — şi- velerle, boylarla, renklerle ko. nuşup kaynaştığinı görmek, iİn- sanda Türk ırkinin ve medeni- yetinin eskiliğini ve genişliğ'ni düşünmek için yeni ufuklar Huç- maktadir. uraları eski ve yeni halk şairlerinin sözleri ve ya.- şayışlarile en iyi dile getirenler. den biri de Otcu Âşık Gülistan- dir. Halk şilrlerinden birini oku- mıiya, halk şairelerinden birini an Devamı Sa. 4, Sü. 2 de (X) imali Afrikada bazı n Bu hareketler müstesna ler başlamış. «Nerede hare- ket, orada bereket» derler ama, ne- rede olursa olsun harp hareketleri bereket değil, oraya kıtlık getiriyor. TEBREK DUŞERDİ Istiklâl gazetesi dünkü 25 mayısı mış. Son Telgraf gazetesi de bunun yanlış olduğunu ve Fatihin Istanbu- u 25 mayısta değil, 29 mayısta al- dığımı yazıyor. Son T Fatih gibi bir kumandanı dört gün Elimde bir tarih kitabile ç%'_ | geride bırakan arkadaşı tebrik etmek yın kenarındaki uzandığım zaman, bir büyülü ve belirsiz açıkhava ve deli su de-| ğirmeninde, bilmediğim ve gör- mediğim mahsullerimi için nöbet bekliyor bir — yeşilliğe | düşerdi. GUÇ BIR 1$ Bir taraftan Berlinle Vişinin, öte Ct ile L tel- öğütmek | ETaflarını okudum ve karşılaştırdım. gibiyim. | İki tarafın tam mutabakat halinde ı bir tek h Harkof kesiminde şiddetli muhare- beler olduğu, Herkesin ittifak ettiği bu gerçeğe ulaşabilmek için ne kadar keçi boy- nuzu çiğniyoruz! TAM ALIŞTIYDI... Fransanın işgal edilmemiş kısmım- da çıkan gazetelerde karikatürlerin çoğu iaşe vesikaları, çekilen darlık üzerine çiziliyor. Bunlardan bir ta- nesinde karı koca falcının önünde: — Bir sene daha sıkımtı çekecek- siniz. — Ya sonra?,. — Sonra, alışacaksınız!.. Fransız karikatürist, bizim rah- metli Nasreddin Hocanm meşhur hi- kâyesinden ilham almış olacak, hani şu: «Tam açlığa alıştıydı...» hikâ- yesi. Tathsert Her şeyin beteri vardır İ emen bütün Avrupa iaşe dar: lığı içindedir ve bu darlığ! çekenlerden biri de Fransadır. Fa- kat Fransız gazetelerinden biri bu- Bün — bulabildikleri ekmeğin 1870 h Paris d çıkarılan ekmeğe kıyasla pasta sa- yılacağını hatırlatarak 0 muhasa- rayı yaşamış bir yazarın «Bir Pa- ris çocuğunun hatıraları» — eserin- den bu bahse alt kısımları neşredi- yor. Paris çocuğunun anlattığına gö- re muhasaranın başlangıcında ek- mek bir perhiz hamuru gibi imiş, çavdarı kepeğinden biraz fazlay- mış. Sonra ekmeğe yalnız kepek hâkim olmuş. Daha sonra, henüz — bol olan pirinçleri döverek ekmek yapmışlar. Pirinçten sonra keten. bir. | nihayet kıyılmış saman, kurutul- | muş yaprak, çınar kabuğu ile ek- | mek çıkarılmış. Bu sınır da aşılın- | ©a artık ele ne geçerse hamur tek- | melerine atılmış. Hele bir fırın var- | miş ki esası boynuz ve paçayra kü- Kit olan ekmeğe çivj bile kariştıri- yormuş. Hattâ bir gün ölü kemik- ] lerinin övüdülerek unundan ekmek yapıldığı şaylaları bile çıkmış. Pa- ris çocuğu «ben buna asla inanmâ- dim ama, son günlerde muhasarâ t ekmeğinde bir kireç lezzeti bulun- duğu muhakkaktı...» diye bu bahSi kapatıyor. Fransız gazetesi, 18170 muhasarâ ekmeğinin hikâyesini okuduktan sonra bugünkü ekmeğe şükretmek- f te haklıdır. Her şeyin beteri vaf | Hemen Tanrı bütün dünyayı beter” ; den korusun! KÖR KADI | Margarin ve lılılT rokarbor yağları- na el kındu Şehrimizdeki bütün fabrika V? imalâthanelerde margarin ve hidr0” karbon yağlarına bugünden itibarei K el konulması kararlaştırılmıştır. i Bundan sonra imal edilecek mâf” garin ve hidrokarbon yağlarına da aynı şeki'de el konulacaktır. Zahire tüccarlarıi Ankaraya gidiyor':r Ticaret Vekâleti zahire ve bakli” yatın ekimi, yetişmesi, satışı ilge” rinde görüşülmek üzere her vilâyet” ten murahhaslar gönderilmesini İ#” temiştir,. Bakliyat ve zahire tüccâ'” ları dün Ticaret odasında bir toplal” İtr yaparak Ankaraya gidecek heyet âzalarını seçmişlerdir. '; Bu seçim sonunda Ziya Kılıç, ge- j mal Pönertan, Hurşit Eker ve : Gürelin Ankaraya gönderilmesi Kö” rarlaştırılmıştır. Heyet bugün AF karaya hareket edecektir. Anki DŞi zahire tüccarları — toplantısı yart bakliyat tüccarları toplantısı d e 3 haziranda yapılacaktır. Bu içtimalarda bol mahsul almak — satışlarda istikrar temin etmek HŞ susları görüşülecektir. / ;/ j DA KVİI M 26 MAYIS 942 : SALI AY 5 — Gün 146 — HIZIR İ | | RUMİ 1358 — MAYIS 18'| HİCRİ 1361 * Cemaziyelevel l:ı VAKİT — ZEVALİ : GÜNEŞ 5,34 9,05 ÖGLE 13,11 4 $i İKİNDİ 17,10 8,39 AKŞAM 20,30 — 12,00 YATSI 22,25 lı;': İMSAK 3,22 6, y _J SÖNMİYEN ATEŞ kunarak: Tetrika No. 66 besi tesri yapar da kadıncağı na vereceği Istiıraplardan huzu: yaşıyabilir. miyim?.. Fakat olsun vaziyeti halama onu güzellikle kandirmağa çalı; isyan edeceğim ve Fatoşu alara rim son nokta üzerinde t Fakat ya, enlatacağım şeyler hala- min sıhhati üzerinde bir yıldırım dar- taklara serilmesine sebep olursa .- zaman ben, ne olurum. Vicdanımın ba- ne olursa anlatmağa ve Buna muvaffak olamazsam halama da baştma bir yuva kuracağım. Buna mec- burum. Çünkü deha fazlasına tahammül edersem (besleme gönüllü) olurum. Halamın kapısını çalarkenm düşüncele- Yazan: İsmet ZİYA kadını tanırsın Nâzan?.. izın ya- o r içinde adeta merak ettim: — Nasılsiniz Remziye şacağım- — nasıl iyi mi?.. dedim. k yalnız etrafta gezdirerek: Merakım — büsbütün mek ve yaralı kalbimin Istı. mek... Titreyen ellerim, kapinın tol son darbeyi indirii " rim, Halamı ikna edemezsem ona isyan dinlemek için sessiz bir köşeye çekil- irken kapı birdenbire gt vakti et. raplarını — kar. Namazını kılar, ikmağına w— bamız olur. Bir senedenberidir yani ben evlendikten sonra halam yalnız kalma- mak için onu yanına almıştı. Her za- man neşe taşan bu kadının çehresini bu- gün böyle renksiz ve mustarip görünce Remziye Hanim, parmağını dudakla- rımin üstüne dayadı, bulanan gözlerini — Aman biraz yavaş kızım. Halan uyuyor, sakın uyanmasın, dedi. uyuması bana garlp gel- di. Çünkü her sabah, namaz vakti kal- Kur'anını Ondan sonra da küçücük — bahçesinde çiçeklerile meşgul olurdu. Sabıirsızlana- rak Remziye Hanıma sordum: # — Ne var Allah aşkına Remziye Hu- Uzaktan akrd- açarak: Hanım. Halam artt. Gündüz okur. muı?.. Remziye Hanımın bulanık gözleri da- ha ziyade dumanlandiı ve yaşardı. Yut- — Biraz hasta yavrum. Fakat korku- lacak birşey yok. Demin doktor geldi. Şırınga yaptı. Biraz rahatlaştı. uyuyor, diye mırıldandı. Remziye Hanımın söylediklerini din- lerken başım fena halde dönüyordu. A- yağımın altındaki taşlar çöküyor oluyordu. Bir anda merdivenlerden fir- lamak, Remziye Hanımı, ezgin ve en- dişeli bir hale getiren bu hastalığın ha. kikatini anlamak isted'm. Fakat bu ve- fakâr kadin derahl önüme geçti, ellerini « Telâş edecek birşey yok vallâhi Nafile yere hastayı uyandırmış olacak- siniz. Azıcık sabrediniz. Birazdan uya- nir, görürsünüz. dedi. Remziye Hanımiın bu sözleri üzerine kendimi biraz toparladım, yukarı çıkarak kapının aralığından içe- ri baktım. Bir anda burnuma, sert bir eter kokusu çarptı. fazlaca solgun olmasına rağmen der'n bir uykuda gibi müsterih uyuyordu. Yandaki odaya girdik. Remziye Ha- ; mim anlatmağa başladı: — Dün öğle yemeğinden sonra üzeri. ne bir fenalık geldi. Üşümeğe ve titre- Şimdi gibi elarından şikâyet ediyordu. Hem&n de- rece koydum. Baktim. Derhal yatağına yatırdım ve size tele- fon ettim. Telefonda Fatoş, sizin Sua- diyeye gittiğinizi söyledi. Onun üzerine halanızın her zamanki doktorunu Birdim. Doktor, uzun bir muayeneden sonra hastalığın zatürrie olduğunu söy. ledi, (hastanın yaşı geçkin olduğu için iyi bakılması lâzım, dedi. Bu tekrar geldiği zaman ikinci bir muaye- ne yaptı. Ateşi de var: ça- sabah Bana, birşey söylemedi. Fakat veir Te | Kuzu - etiy'e taze bezelya Ç B ezelya çok çabuk körpe ipek gibj olduğu zaman muay ama... Bitişik dan içeri mümkün usul usul Halam, renginin öiy pe doktorun çehresinden anladım. Yaşlı olmasa birşey değil... öksürük sesini işitince duramadım. He- men yerimden fırladim. Aralık kapı. tı. Kapıyı açarak içeri girdim. Hastaya retli görünmeğe doğru yürüdüm. Halamin yataktan sar. kan buruşuk elini avucumun içine ala. rak öptüm. Zavallı hasta hafif ve mus- tarip bir sesle mutad olan sormaya başladı: — Nasılsın?.. — Çok iyiyim halacığım... — Kocan nasıl?.. — © da çok İyi... —Kay Çabuk atlatır odadan halamın, kesik kesik baktım. Halamın gözleri açık- olduğu kadar neşeli ve ces2- çalışarak — karyolaya suallerini bir sebzedir. Sultani na doyum olmaz, hemen büyü” yümez bahçeden toplatıp P*Mı lirse ne mutlu. Ekseri pnufd’ İ lanlar karışıktır. Biz bugün PU zel bezelyanın en tazesini u)';g Pendikte oturan bir yit vardır, senede bir kaç defa n iner, bize de uğrar. Fakat î::'j eli boş gelmez. Çocuklar & ’;-—_ görünce sevinirler, birbirleriniP gikr züne bakarlar: «Mehmet amdi “Ly ba ne getirdi?» diye bakışlı ipek nuşurlar. Bu defa da çok taZ€ "i gibi bezelya getirdi, çoc M' yade ben sevindim, bir gül | düşünmeden yemek ya%# e| | Hemen yarım kilo kuzu eti l'?( b | Ufak parçalara doğradım. DŞ | ça ve yağ koyarak dim. Pek tatlı oldu, sofrada