Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
 e iRİ , VATAN sı .8. St Nezaketımtıha- nının cevapları Dün sorduğumuz kırk sualin kırk cevabı Dün okuyucularımıza nezaket ka'delerine dair kırk sual sor- muştuk. İşte cevapları: 1 — Etiket kelimesinin aslı sudur: On dördüncü Lui Versay bahçesini yaptırırken, bahçıvan başı, saray adamlarının çiçek tarhlarını ezdiklerinden şikâyet etmiş. Kral da bahçıvana bunun yapılmaması hakkında s«etiket- ler» ikoymasını söylemekle be- raber «etikete rTiayet etmeleri- ni» saray adamlarına tavsiye etmiş. Yavaş yavaş «etiket» ke- lâmesi ilk mânasını kaybederek umumiyetle nezaket kaidesi mâ- nasını almış. 2 — Etiket-ferdler, protokol da devletler arasındaki nezaket kaideleridir. 38 — Taarruza geçiniz. Lâkır- dıyı ağzından âlarak ayni mev- zü hakkında siz konuşunuz. Me- selâ kendisine nasıl operasyon yapıldığı hakkında uzun bir hi- kâyeye girişmeğe kalkarsa siz atik davranarak hikâyeye bas- layınız. Malını rahat rahat size satamıyacağına aklı keserse ya- kanızı bırakıp başka muvter' â- rar. 4 — Küçük bir davette sami- mi bir dostunuz bunu yapmışsa rahatsız olup olmadığını ve başka bir sev isteyip istemedi- ğini sorarsınız. Büyük bir ziya- fette görmemezliğe gelirsiniz. 5 — Geç gelen bir misafiri bütün “davetlilere dolaştırıp ta- nıtmak iki tarafın da içini sıkar. Yalnız yakında bulunan bir, iki kişiye tanıtmak kâfidir. 6 — Ayni davette bulunanla- rın müşterek bir tanıdık halkası olduğunu farzederek münasebet düşünce kendinizi tanıtir ve ko- nuşursunuz. 7 — Ancak pek teklifsiz dost- larınıza bahsedebilirsiniz. 8 — «Kocam» demek ve ken- disini ilk adile tanıtmak doğru- dur. 9 — Ev sahibinin arzusuna derhal uymak doğrudur. 10 — Lâkırdı şahsiyata dü- külmemişse hararet asıl hahse ait 'kahırsa lâkirdıvı değiştirme- Be sebep yoktur. 11 — Bir, iki kelime ile ona münakasanın mahivetini anta- tarak söze devam doğrudur. 12 — Hareketinizden dalayı toessiir duvduğunuzu iyice bell. edersiniz, fakat ifrata gitmezsi niz, Kıymetli bir şey ise tamir etmek için, tamir kabul etm'ye- cek bi'r sev ise avnini veva ben- zerini almak için - münasip İi- sanha müsaade istersiniz. 13 — Misafirin'zin teessürünü teskin için elden geleni yapar, zarar ne kadar büyük olsa güler yüzle- hareket edersiniz. Zararı tamir veya yerine bir sey ika- me etmenin misafirin cidden i- gini rahat ettireceğini anlar- sınmız kendisine bu fırsatı veri- niz. İ4— Evli olmıyan pek genç bir kız, annesinin yanında b'r hanım ödaya girince ayağa kalkmalıdır. Umumiyetle yaşlı kadın bir genç ikadına vaklasır- ken ayağa kalkmak kâfidir. Ge- len kadın, mevki ve sşöhret sa- hibi ise odada bulunanların hebvsi avağa kalkar. 15— Umumi yerde saç düzelt- mek, bayağılık ifade eder bir sımarıklıktır. 16— Erketklerin ayakta dur- masına ses çıkarmamalı; fakat sözü kısa kesmeli. 17— Münasip lisanla ikaz et- mek doğrudur. 18— Hislerin'zi saklamanız *ru ölur. Hoslanmadığınız a- damı size tanıtırlarsa: «Zaten tanışıyoruz» der ve uzaklaşmak için ilk fırsattan istifade eder- siniz. 19— Müsavi mevkide adam- lar birbirinin altında kalmyarak her davete ona benzer bir da- vetle mukabele etmelidir. Bu şekilde mukabeleye imkân yok- sa çiçek veya hediye göndere- rek borç ödemek doğrudur. 20— Her defasında sözünüzü kesip teşekküre lüzum yoktur. Fakat ayrıca istediğiniz birşeyi getirince teşekkür etmek mü- nasiptir. 21— Vakit varsa eldiveni çı- karınız, yoksa birsey söylemi- yerek eldivehle el sıkınız. «El- divenimi mazur görün» demek çirkindir. 22— Eğer ziyafet sofrası usu- lünde gurulmuşsa tabağa en u- zak duran çataldan başlıyarak yemek değiştikçe tabağa daha yakın olanı kullanmak doğru- dur, İ 23— Sandviçin içinde akacak ve yayılacak birşev yoksa veya sandoviç pek büyük değilse el- le yenebilir. 24— Bulunduğunuz yerde iyi bir temizletici varsa ertesi gün aldırıp temizleticiye veriniz. 25— İsimle beraber karabetin nev'ini söylemek doğrudur. 26— Keyiflerini yapınız, fa- kat brici fena oynadığınızı ipti- dadan söyleyiniz. 27— Kabul etmemekte ısrar edersiniz. 28— Eğer yer müsaitse şap- kanızı elde tutarsınız. Pek ka- labalık bir tramvayda nezaket kaidelerine zaten yer kalmaz. 29— Erkek evvel inip kadına yardım etmeli. 30— Yer gösteren varsa ka- dın önde, erkek arkada gitmeli, yoksa erkek önde gidip yeri a- ramalı. 3l— «Bay filân, size dostum falanı tanıtmama müsaade eder misiniz? dersiniz. 32— Kolay bir yere düşme- mişse garsonu cağırarak buldu- | p; Türsüunuz, iki kat masanın alti- na girmezsiniz. 33— Fransızca: «Lütfen ce- vap veriniz» manasına gelir. 34— Siyah kıravattan maksat erkek için smoking, kadın için dine elbisesid'r. Beyaz kravat- tan maksat da erkek için frak, kadın için balo elbisesidir. 35— Kapamıyarak tanıtılacak zata verirsiniz, bu suretle hak- kında ne dediğinizi anlamak fırsatını bulur. 36— Ev veya davet sahibini, bir defa dansa çağırmak müna- siptir. Bundan sonra beraber iyi uyduğunuz bir kızla daha sıkı dansetmek caizdir. Kızın bizzat bunu hoş görmesi şarti- le... En küçük bir tereddüt gös- terirse halden anlıyarak ısrar etmeyiniz. 37— Selâmda gördüğünüz muameleyi aynen iade ediniz. Size şapka cıkaran adama el hareketile veya sözle mukabele etmek doğru değ'ldir. 38— Kadıin bir mazeret yvü- zünden eğilmiyecek bir halde değilse iskarpinir! sokakta ko- casına veya diğer bir erkeğe bağlatması çirkin bir züppelik- tir. 39— Yükün fazlacasını alınız, ekli başında bir kadın paketle- rinin bir kısmını bizzat taşır ve kocasına bile fazla zahmet ver- mez. 40— Ne kadar teklifsiz olsa- nız haber vermeden gitmeyiniz. Belki ev sahibinin tam o gün 'et veva istirahate ihtivacı var. Akşehirde Şeref günü iken h olan binanın önünde Akşehir (Hususiy — ye mec- Hisinin vermiş olduğu bir kararla 25 ağustos günü, bundan böyle Akşehi- rin şeref günü olarak kabul edilmiş- tir. Bu münasebetle 25 ağustosa te- s$adüf eden pazartesi günü şehrimiz- de büyük bir merasim yapılmış ve ta- lebe tarafindan bir geçit resmi yapıl- mMıştır. Merasim Milli Şefimiz İsmet İmönünün Garp cephesi Kumandanı y Bu bi bütün şehir donı.nmrş ve gece yapılan bir toplantıda Akşehirlilerin orduya yap, tıkları hizmetler tebarüz ettirilmiş- tir. Bütün Akşehir bu şeref günü mü- nasebetile bayram yapmış ve büyük- lerine olan hürmetini bir defa daha izhar etmek fırsatını bulmuştur. ! kiymet listesinin Mesliek seçiminde gençlere rehberlik Kıymetli terbiyeci Mitat Enç'in tavsiyeleri Yazan : Mekteplerin açılmasının çok yaklaştığı şu günlerde, tahsilde Ç olan bir çok gençler için en mühim meselelerden birisi mes- lek seçimidir. Bu ist'kamette a- lacakları kararlarla hem ferdi hayatlarına ve hem de cemiyete nasıl ve nerede faydalı olabile- ceklerini tayin ediyorlar — de- mektir. Bundan başka kâhillik hayatlarımda işlerindeki muvaf- fakiyetlerinden elde edecekleri itminan ve saadet derecesi de ehemmiyetli surette bu karar- larına bağlıdır. Meselenin bu önemi yüzün- den şu uygun zamanda, meslek ve meşguliyet seçimine ait bazı noktalara dikkati çekmeyi fay- dalı bulunuyordu.Bunun herşey den evvel, kontrolsüz şartlar i- çinde nasıl cereyan ettiklerini tasvirle yapmak istiyoruz. Son- ra da, mesleki rehberliğin ter- biyevi bir mes'uliyet halinde. garp memleketlerinde nasıl ya- pıldığına kısaca temas edeceğiz: Fert çok erken yaşlardan iti- baren,«hars müessese ve mev- zuatının manevi tazyikler'le, müstakbel hayat mesgalesi üs- tünde düşünmiye başlar. — Üc veya dört yaşındaki çocukların (ben polis, yahut vapur kaptanı olacağım) dediğini hepimiz iş't- mişizdir. Bu devre esnasındaki intihaplarda müessir olan mu- hakkak ki herşeyden evvel aile muhitidir. Çocuk anne veva ba- basının işine, mesleğine intisap etmek ister. Fakat bu seçimler umumiyetle istikşafi nev'den- dir; çocuk nefsini teşhis edece- ği. yahut süsliyeceği bütün kâ- hıı vaşavıs şekil ve tezahur;;- ux;an gayret etmek- ted r. Tabii bu hususta en cok yakınlık ve hayranlık duyulan, vahut da büyüklüğün ideal şek- |- li olan baba veya anneye ait her sey daha ziyade tercih o- lunur. Fakat. bülüğ devresinin bas- lamasile, gençlerde, aile nüfuz ve tahakkümünden kurtularak müstakil ve kendini idare eden bir fert haline gelmiye doğru cok normal ve çok faydalı bi'r tamavül oözükmive başlar. O zaman şahsiyet durum ve inki- safına en fazla müessir olan menbalar aile muhiti . haricin- deki saha icindedir. Gençler et- raflarındaki muvaffak olmus fertler tarafından cezbolunur- lar ve büyük insanların biog- rafileri en cok bu devrede oku- nur. Bu sahsiyetler gün rüva- ları denilen hulya saatlerinde, kendi nefisler'ni |içine döke- cekleri kalıplar haline gelir ve meslek seciminde de bu tesirle- «ini gösterir. Napolvonun hava- tını okuyan asker, Pastör hak- kında yeni b'r şey öğrenen bak- terivoloğ olmıiya karar verir. Bu devrede vazedilen ideallerin bazı hallerde idame ve taha'tı. kukuna gavret edildiği vakidir. Meslek seçiminde tesir yapan aile harici menbalardan en mü-. himmi, cemiyetin muhtelif ha- yat meşguliyetine verdiği kı- met silsilei meratibidir. Her hars dahilinde bir meslek veya meşguliyet diğerinden daha üs- tün addedilir, bunların içtimai prestiji fazladır. Bu kıymetin derecesinde işin muhtemel mad- di veriminin hiç bir tesiri yok- tur. Meselâ bir ilk mektep öğ- retmeninden çok fazla kazanan bakkal onun kadar içtimai pres- tije mal'k değildir. Bu kıymet telâkkilerinin seçim üstünde çok büyük tesiri olduğu mu- hakkaktır. Amerikan mekteple- rinde yapılan bir tetkike göre, Pseden mezun olacak talebele- rin 100 de 65 inden fazlası, mü- hendislik, doktorluk, hukukceu- luk ve ticareti secmiştir. —Bu dört meşssuliyet Amerikaya ait en başında gelmektedir. Halbuki Amerikan harsı içi- ne bu dört saha mektep mezun- larının ancak yüzde 10 unu im- tisas edebilmektedir. Diğer ta- rafatan her nevi — yetişen nüfusun ancak yine yüzde 5-10 una yakını bu gibi meşguliyet- lerin icap ettirdiği fikri - ade- li - asabi kudret ve meharetle- re maliktir. Bülüğ devresinde de, meslek MİTAT ENÇ (Mithat Enç'i okuyucular dan birçokları tanır. Mithat nurken gözlerini kaybeyle- Üniversitede tahsilde bulu- miş, fakat bundan dolayı hayatta mağlüblyetı kabul seçen Di sten bunun misali- L dir. Yahut da aşağılık hissi ne- fis hakkındaki esassız bir kana- atten ileri geldiği hallerde, fert bir işe iktidarı olduğu halde yok sanar. Fikri kudretleri üstün olan etmiyerek y kalkan yapmış, Nevyork â- rızalılar mektebinde oku- muş ve muallim olmuş, son- ra Kolombia Üniversitesi Terbiye kısmından parlak bir derece ile diploma almış tır. Mithat Enç gözünün nu runu kaybetmesine mukabil tahsilile, iradesile, azmile kendi ruhunu aydınlatmış ve bütün muhiti aydınlata- cak istidatlara sahip olmuş- tur. Mithat Enç, Gazi Ensti- tüsü tedris heyetindendir. Bu yazısını Gaziantep'te Türktepede ailesinin yanın- da tatilini geçirdiği bir sı- rada kendi elile yazmış ve bize göndermiştir.| . seçimi noktasından, dikkate a- lınması gereken bilvasıta veya bilâvasıta aile tesirleri mevcut- tur. Bunlar arasında ilk defa ebeveynin seçim işinde çocuk- ları üstüne yapması muhtemel tazyikleri hatırlamak icap eder. Bazı anne ve babalar, tecrübe- lerinin kendilerine daha mües- sir bir şekilde düşünmek ikti- darı verdiğine kani oldukların- dan kendi intibalarını kabul et- tirmek isterler. Yahut da, anne ve babanın kendi seçtiklerini çocukları üstüne zorlamaların- daki gizli motive, onların. ta- hakkuk etmemis genelik hulva ve üm'tlerini cocuklarinın hâ- yatında bir hakikat haline gel- diğini görmek istemeleridir. Meselâ, bülüğ senelerinde muvaffakiyetli bir mühend's haline gelmenin rüyalarını ku- rup da, buna herhangi bir se- bepten muvaffak olamıyan bir baba oğlunu mühendis yaparak bu tatmin edilmemiş iht'rası susturmak ister. Tabif burada çocuğun kudret, kabiliyet — ve alâkası hiç dikkate alınmaz. E- beveynin cocukları icin seçt'k- leri isler ekseriya çok para ka- zandığı kabul edilen, cemiyetçe muteber şeylerdir. Böyle bir ebeveyn tazyiki kar- şısında kalan çocuk için iki yol vardır. Eğer anne baba tahak- kümü senelerdenberi devam e- dip çocuğun bütün şahsi teseb- büs kudretini, cesaret ve nef- sine emniyetini mahvetmişse, sır£ ebeveynile tatsız bir müca- deleden kaçmak icin istedikle- tini kabul eder. Fakat bütür hayatınca mesgul olacağı bu ise ne istek, ne ideal ve ne de mu- vaffek olmak ümitlerile girtm'ş- tir. İkinci ihtimalse, çocuğun henüz, kendini müstakil ve mu- vaffak bir fert haline getirebi- lecek menbaların daha tama- mile körlenmemiş olmasıdır. Bu halde genç isyan eder, müca- dele eder, kend'si icin seçilen is deruni olarak hosuna giden bir şey de olsa, ebeveyn tercihi olduğu icin reddeder, ve ihti- mal ki ebeveyninin isted'ğinin tamamen zıddı bir şeyi seçerek nefsini tatmin eder. Ferdin Aasağılık duygu ve komplekslerinin de secim üs- tünde tes'ri olduğu bilinmek- tedir. Malüm olduğu üzere bazı kimseler, gerek hatiki ve gerek havali bir takım sebeplerle ne fislerinin ve kudretlerinin kifa- vetsiz ,sakat olduğuna kanidir- ler. Bu his bazan bir muvaffa- kivet muharriki olabilir. Yan' asağılık hissi olan kimse sakat- lığı ile mücadele, bunu venmek yahut baska istikametlerde mu- vaffakiyetler elde ederek taviz etmiye gayret eder. Hatipliği ve siyaseti kendine meslek olarak lerin seçimi geciktirdikleri ve icap ederse kolayca değiştir- diklerini gösteren bazı deliller mevcuttur, lâkin bu kat'i bir kaide değildir, zira intihahını erken yaştn yapmış ve buna bağlı kalmış olan üstün kud- retli. kimseler de vardır. Buna mukabil ekseri fikri kudret!leri düşük olanlar erken mesleki teşhisler yapıp, buna bağlı kal- maktı)lırlar. Bu belki de nefis idrakinin elâstikiyet azlığından ileri gelmektedir. Meslek seçiminde en esaslı ve müessir hareket noktalarının çocuğun ferdi alâkası, fikri - uzvi kudret ve kabiliyetlerin işe uygun olup olmadığı ve seçilen meşguüliyetin o hars içinde imti- sas derecesinin bilinmesidir. Yukarıda tasvir ettiğimiz şart- lar, kontrolsuz vaziyetlerde bun ların pek az dikkate alınabildi- Zini açıkça göstermektedir. Bir ferdin hayata iyi intıbak etmiş, muvaffak, mes'üt ve faydalı bir fert.haline -gelip gelmiyeceğini tayinde meslek seçimindeki mü- essirliğin büyük tesiri olduğuna süphe yoktur. Onun için gerek fert ve gerek: cemiyetin hayati menfaatleri namına, bu işi te- sadüfe bırakmak tehlikelidir. Bu hakikat başka memleket- lerde epeyce-evvel takdir -ed 1- miştir. Bugün meslek seçimin- de gençliğe lâzım gelen rehber- Ek ve yardımı yapmak terbiye müesseselerinin birinci derecede mes'uliyetleri haline gelmiştir. Bu iş oralarda evvelâ çocuk- ların alâkalarını tesbit, sonra kudret ve kabiliyetlerini esaslı bir surette anlamıya ve onlara doğru olarak anlatmıya çalışa- rak yapılmalıdır. Mektep, kurs, İlkokulların tale . kampları Kızıltoprak!... Bütün yollar, ilk okullar - talebe kampına çıkar, Yürüyünüz, bulursu- nuz dediler. Sormaya bile hacet yok. Köşe başlarındaki «İlk okullar tale- be kampına gider diye yazılı» ok işa, retlerini takip ediniz. — Gayetle kolay. Evet gayetle kolaydı. —Alnımdan damlıyan terleri siliyor ve mütema- diyen tırmanıyordum. Ihlamur, istas. YöNeee Ve nihayet Kızıltoprak 49 uncu ilk okulunda açılan ilk okullar talebe kampı... Muallim ve muallimeler büyük ir nezaketle Karşıladılar: — Buyurun. Deniz vakti imiş. Hepsi denize gidecekler. yüzecekler ve tabiattan istifadeye çalışacaklar fakat onları her gün müayene et- madığını anlamadan denize sokma- yız, diye izahat veren muallimlerden biri odun çekisini andıran bir kanta- riın başına oturmuş mütemadiyen tar tıyor ve karşısındakine yaz diyor. “Müzaffer 41 kilo 200 gram... Ömer, 36 kilo 500 gram... Düdük çalındı. — Denize gidecekler beş dakika- .ya kadar hâzır oisunlar. Hep bir ağızdan: — Emret komutanım! Gülüşmeler. Burası bir askeri garnizona ben- ziyor dedim. Senelerce milil takımda yer almış kıymetli — atletlerimizden — Neriman Yekil cevap verdi: — Askeri garnizon değil ama, bey- nelmilel - olimpiyatlara ışdırak ede- cek atletlerin kampı. — Evet hep atletiz dediler. Ben yüz metre şampiyonuyum. Ben 200. Ben yüksek atlama ben üç — Büyüyünce ne olacaksın? dedim, — Atlet.. — Peki ama atletlik karın doyur- maz ki.. — Nıııl doyurmaz. Biz büyüyüp zaman de at- letizmin kıymetini takdir edecek bir dereceye gelmk ve hııım lâyık ol- ziyaret,tatil avlarında çalışmak mecburyietlerile, çocukları mek tepte iken her meşguliyetle te- masa gelm'ye ve bunların İca- batında kendi kudretlerini ölç- meyi temin eder. Aşağılık his- p surette tatmin edecektir. Ağzım bir karış açık kalmıştı. 13 yaşında bir çocuk atletizmin bugün takdir edilmediğini yarın ise nasıl takdir edileceğini ne güzel ifa- de ediyordu. Çocuklar, denizin sularmJı serinlemek kendilerini atı aiıveriyorlaüı meden, sıhhatlerinin müsait olup ol-| . için sıçrayarak hep bir aw ğ lar: İ Güneş pırıl pıril. Deniz, çıpıl çıpıl. Buum heey hummt Deniz bir an içersinde püklere bulandı. Oynayıp sıçrayan, dalâfir arkadaşının üzerine Sü rile tepinen, gürbüz ve $7 | rular bu sabah da eğlenceye boğdular... Kalamış bugün ne poyraz rüzgârının şi: yaz yelkenliler, şarpiler, ©4 Kalamış arasında ufak € rın sırtlarında sekerek İ kenardan yarının ben eli rek şampiyonu olacağım M ” | üstümüzde demirli bulun? |. minde bir sandalı göstel men! Müsaade edin biraZ ? sek diye mütemadiyen yal Denizden çıkma vakti B Tamam! Hayretimi mucip olan mam kelimesine bir iti müyan çocukların, bir & denizde kalmamalarıdır. * Saat dokuzu bir hayli de çocuklar bahçeye çe tuklara yaslanmış, yer kurmuş, iskemlelerin ÜZ€f” ikişer dizilmiş verilen " seyrediyorlardı. Ş Evet bu akşam kamptâ () şerefine bir müsamere *” yip kampın gösteri kolu, mis#” yf bir vakit geçirtmek içil ve dillerinden gelen her 04  ya çalışıyordu. Samatya 29 uncu ilk 12 yaşında Nermin ihtiy&f ğ lünde ne güzel muvaffak "g Kendisile antrakta Kt dedim ki; — Her halde büyüyüntt lacaksınız. 4 — Hayir, dedi. a j vef| Yıldız 1 inci ilk okuldü? 5) Yaman.... Onun da Nermi” kalacak hiç bir tarafr yok grupların elebaşısı. Kimst madan, bir şey ya) - Yat borusu. çalmıştı. " ıf borusu değil de yat çanil | şarak yatakhanelere çıkk Yatalım!... Yarım sabah dinç, kuv' lam olarak kalkmak içif Kamp birkaç dakika * leri gibi şahsiyet inhiraflarını 4 tadlle ferde nefsi hakkında| Bahçede, o bir sanatoryom bahçe-| bir sessizliğe büründü. İ doğru - bir bilgi | dırmıya | Sini andıran ağaçlık, çamlık güzel| dim. ealışır. Her iş sahasında ne ka- | ve aşıy Öğr Bay dar insana ihtiyaç olduğunu bildirerek yol gösterir. Bir çok gençlerin sırf eller'n- de maddi imkânlar bulunduğu için, kudretlerinin üstünde tah- sil seviyelerine zorlandıkları görülmektedir. Diğerlerinin va- sıta noksanlığı yüzünden, kud- retlet'ne göre çok basit ve ve. rimsizliklere saplanıp kaldıkla- rı dâa bir vakıadır. Bir cemivette bu gibi haller ne kadar çok 0- lursa, beşeri enerji o kadar kö- tü istimal ediliyor. demektir. Zira iyi bir makinist olabilecek kimse bu sekilde cok fena bir mühendis olur ve bir memleke- tin ziraat hayatını plânlandır- mak iktidarındaki genc dar bir tarla içinde sapan kullanmıya mecbur kalır. Her iki hal de bir çok maddi ve manevi gay- retlerin hedrolması demektir. Muktedir olan ferdin her şart içinde kendine, gaye ve üm't- lerine uygun vollar -bulduğu muhakkaktır. Fakat bu tahak- kuk ettirme ameliyesi, hu- dutsuz muğlâklıkler ve güçlük.- ler icinde cereyan edecek ohür- sa bir çok füzuli ve netices'z #avretler sarfed'lmis olur. Bu çesit mânia bevabanlarında bir cok. livakatlerin de kaybolup gittiği bir hakikattir. Bütün bu sebepler yüzünden #erek gençlerimizi ferden, ge- rek mektep ve ebeveynlerin d'k- katini meslek seçimi işinin e- hemmiyetine çekmevi Hüzrmlu bulduk. Mithat ENÇ LÂLE. Bugün 2 büyük Türkçe çalmall Tıç ERROL FLYNN 7” “ER BAYRAMI ŞEREFİNE nin Müstesna Mevsim programı Film birden: DANSIN ZAFERİ FRED ASTAİR — Kavga var! Diye bağırdılar. Ah onlar ne kurnazd? çekilelim de görürüz karıştı. Çi birbir- lerine girdiler. Fakat iş hiç kimsenin ki, yukarı " sıltı sonra bir kahkahâ Y hal olundu. Bir kız baygın bir halde ye- re serilmiş ve bir oğlan bir yatım gözümün önünde € burnundan boşanan kanı avuçlarile zerinde sıçı müz ııomyıl.ınn domll'l"' örterek mey girmiş , nı olarak kala Arkadaşları vaziyeti izah ettiler: — Efendim. Turgutla Nadide mü- nakaşa ediyorlardı. Erkek kuvvetli- dir, kadın kuvvetlidir. Nadide kadın kuvvetlidir diye id- dia ed * Gidelim görelim dedif Gidersek ceza vermek rakın onlar kendi kendi” larını verirler, dedi. Dayanamıyarak yavaf çevrildi ve işte gördüğünüz gibi, mesele hallolundu. İlk yumruğu Nadide Turguda vur- du. Ağız bürün kan içinde, İkinci yumruğu Turgut Nadideye — vurdu. Nadide nakavut. Yâni gördüğünüz gibi baygın bir Koştular... İlâç, tentirtiyot, kolon- Münakaşa kurbanları iyileşmişler- di. Ş Nadide Turgudun elini sıktı ve de di ki: — Erkek kuvvetlidir. Ne, centilmence bir hareket... * Denize gideceğiz dediler, Bunlarla denize kadar — yürümek bile bir zevkti. Konuşa eğlene yürü- yerek onlarla beraber deniz kenarı- na indik. rümeğe başladı Saten pijamasının liyerek bir gOY yürüyen KS takıldım, beraberce ÜSt “p «Arkadaşlarım namımâ geldim. Gürültü etml!'mu | ğız. Susmazsanız, görül 4 tomu andıran bu ıslık, hora, kıyamet, tün arttı. y Aşağıki yatakhanedtf Öf rak gönderilen çocuk döndü ve gitti. Ü gee yi Eyvah dedim, bir yok dedi, merak etmey?” çe O sırada yanıma kiler de yukarıdakileri —— için gürültü yapacaklâr: lj Delege Her halde mMt* | rek vaziyeti anlatmış ”' bir yaygara koptu. dimağlarında yer etmiş — izlerinden kurtulamıyarak, hocalarının düdükle rini bekledilen, İşte nihayet bekledikleri de oldu. Düdük çalmndı. Yi di y kl nîı.: m EĞeein zincirler velhasılı kelâ? | y Denize girmek, O pırıl pıril suların rültü çıkarabilecek N© kucağına atılıp k, su kö- 'a başladı. K pükçüklerile oynamak istiyen, bu a- Susalım! İ teşli çocuklar, sağlam bir disiplinin | Sustular. On dakika sonra © menle beraber tekraf p geldiğimiz- zaman M bir günün sarhoşluğu İT mışil uyuyorlardı. VA