Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
— S—— 18.6.-841 VATAN—ı Ha_rp Vaziyeti ( HAFTADAN nrnu ] s“x'île cephesinde: (Başı 1 incide) Paşazade ayakkabı oktanberi bekliyorduk. Gözlerimiz yolda idi. FEPTERETERİ ” Tİ n HH D TİLİ E LA 1 Z. î 8 % E : Hele gü halk ÇAA tipi denilen a- '::’5 yakkabilar dün D ğ A ç yaya ayak bas sın da, Aayak- larımız, hem ucuz, hem sağ lam ayakkabı- ya — kavuşsun diye! Ancak bunlar tipiş tıpış geldikleri zaman, ihti- kâr güneşi karşısında muntar halinde biten 25-30 liralık a- yakkabılar, iflâs etmig harp zengini gibi mahvolabilirdi! Fakat beklediğimiz olmadı. Daha bü ayakkabılar, dünya yüzünde emeklemeğe başla- madan birdenbire ağabeyleri gibi azametlendiler. Doğma- dan büyüdüler. Söylendiğine göre sşimdi 660 kuruş idare etmezmiş. Bunun üzerine yüzde on beş zam yapmak lâzimmış! Artık şu halk tipi ayakkabıların ismini de değiştirmeli ve bundan son ra. onlara lüks tipi ayakkabı demeli! Daha rahmi maderde iken bu kadar büyüyen nevzadı al- mak için lüks forseps'i kullan- maktan başka çare yok de- mektir. — Artık halk tipi ayakkahı- lar da doğduğu zaman, mülâ- zım, sünnet olduğu zaman yüz iniş Hi ğğ B F: İ ZF i | t Eşi | İ LE YA K (l $ | v e B Ti Ki nij TERTR T | DDi fi ğ t $ ş'nıveBeyıdw- k:'—ı. hareket eden kuvvet- | &""anıızbu—ırııdı- w w—»emw K Miyorlar. Fakat — alacakları | ı%m:dnıim: DİM, > Sinai ve iktısadi sahada ğ 1 emmek. | h , — Fransayı İngiltere aleyhi. OD R e sürüklemek. ÇA z Tef kalsaydı, Fransa İngil- t başı, mektebe başladığı zaman binbaşı olan paşazadelere ben- ziyor! Hemen Allah bunları da pasa doğmaktan korusun! Çörçil mahçup oldu Geçenlerde Avam kama- rasında çok — şiddetli münakaşa lar oldu. Bazı me- buslar Girit ha rekâtı dolayı- sile Cörcile sid detle hücum et tiler. . — İngiliz Başvekili bun- lara cevap verirken, Totaliter devletlerle demokrasiler ara- sındaki farkları anlattı: Bu meyanda dedi ki, totaliterler, hep Muvaffakiyet haberlerin- den sonra beyanatta bulunur- lar. Şimdiye kadar Muesolini- nin, meselâ Arnavutluk hare- kâtını, Habeşistan vaziyetini mazur gösterecek bir nutkuna tesadüf ettiniz mi? Talihin garip cilvesine ba- kmız ki, ayni gün İtalyanın harbe girişinin yıldönümü do- layısile Mussolini de bir nutuk söylemiş, ve bilhassa Arnavut luk harekâtının en sonunda şe refler ve şanlar tenevvüç et- tiğini anlatarak, bu harekâtın bir tarihtesini yapmıştır. İtal- yan Başvekiline göre İtalyan- ların şimdiye kadar elde ettik- leri büyük zaferler, tarihin en müutena sayfalarında yer ala- caktır. Yunanistan, İtalyanın hayat sahası içine girmistir. Vesaire vesaire.... Çörçil bu, nutku okuduğu zaman kim bilir, ayni günde Paşazade ayakkabı - Çörçil mahçup oldu -Ne Şamın şekeri-Limonun oğlu Yazan: AHPAP İtalyanların vaziyetlerini yan- lış bir adeseden seyrettiği için ne kadar üzülmüş ve ne kudar | — maheüp olmuştur! Hakikatla- ri İtalyan kaynaklarından din- lemek insana hakikaten zevk veriyör! Bir refikimizin sütun baş- lığını tekrar edelim, «Sen en kâri, ister inan is- tör inanma!'» Ne Şam'ın şeköri &ki bir söz vandır. Ne Samın sekeri ne Arabın derler. Suriyeli döğtla vtmız darılm sıtlar, çünkü )| bu nevi sözler, vüzit L EK sanmda mev- ni TAS M cuttir. Şimdi İngilizler Suriyede bu ifade- nin tam tersini ispat etmekle meşguldürler. Suriye harekâ- tıma başlandığı zaman yaptık- ları beyanattan bunu anlıyo- ruz. Abloka kaldırılacak, her nevi gıda maddesi getirilecek, ticaret genişliyecek, Suriyenin maddi ve mânevi inkişafı te- min olunacaktır. Yâni bu he- saba göre, İngilizler, Arabın yüzünü görmek için Şama şe- ker göndereceklerdir. Şam dedim de hatırıma gel- di; çünkü bu şehre dair söy- lenmis cok söz vardır. Bunlar- dan birisi de şudur: Şamdan çıktığım akşama de dim Şamı-Şerif Fakat İngilizler bunun da aksini ispat etmekte ve Şama girdikleri akşama <SŞamı-Se- ri» diyecek gibi görünmekte- dirler. Limonun oğlu aşallah, maşallah li- mon ucuzlamağa başla- dı, 30 kuruştan 28 ve hattâ 25 düştü; Ekşi li- mon Ssuratının bu kadar pa- halanacağı ki- min aklına ge- lirdi? Geçenlerde bir dostum: — Kilosu otuz liradan satı- lan taze havyardan 50 gram alayım dedim, fakat limona vereceğim paraya kryamadım! Diyordu. Fakat şaka bertaraf, limo- nun tanesi 30 kuruşa olduğu zaman, şerbetci dükkânların- da buzlu limonata yine beş kuruştur! Zavallı limonata, babasının annesinin bu kadar zengin olduğundan galiba bi- haberdir. Yoksa o da hemen tası tarağı toplar onun evine taşınırdı. Bu fikrimi bir dostuma an- lattım da bana dedi ki: — BSenin dediğin doğru o- lurdu; fakat limonata »ğer ha- kikaten limonun oğlu olsaydı. Limon, limonatayı evlâtlıktan çoktan reddetmis ve onu limon tuzunun yanına ahretlik ver- her mi etin li-| | miştir! , AHPAP EE DENİZCİ GÖZÜY Almanyanın ablukasında mühim vrupanın garp — sahille- rinden ve İngilterenin bütün kıyılarından ayrılan her gemi abluka hanbinin sahasından geçmek ve muharipletrin torpi- dolarına, makineli tüfek ateşle- rine büyük ve ağır toplarına ma- ruz kalmak tehlikesindedir. Bu tehlikeli sahada her gemi bir denizaltısının, bir motörnbo- tun, bir deniz üstü korsanının, bir. bombardıman tayyaresinin hücumuna uğramak, veya bir ma. yın tarlasına düşerek havaya uç- mak talihsizliği ile karşılaşmayı göze alarak seyretmek zaruretin. dedir. Yalnız, tek başına seyreden her geminin bu müşkilâtla kar- şılaşmak- talihsizliği yüzde elli nibetidedir. Bir kalile içinde — seyreden müttefik ve bitaraf her geminin bu ablukayı yarması ve tehlikeli sahayı hemen hemen hiçbir felâ- kete uğramadan geçmesi ihtimali daha kuvvetlidir. Atlantik muharebesi, munta- zam bir deniz meydan müuhare- besi- değildir. Atlantiğin insansız enginlerinde esrarlı ve merhamet siz bir boğuşmadır. Koca Okya- nusun abluka ve mukabil ablu- kasının vücude getirdiği kor- kunç ve müthiş bir savaştır. ngiltere ve Almanyanın ta- lihi, ikbali, sukutu bu — müthiş boğuşmaya bağlıdır. İngiltere, abluka — muharebe- sini kazandiğı zaman Amerika- nin seller izibi akıp gelecek olan daimi yardımını alacak ve o za- man Almanyanın bütün —Avru- paya yayılıp sefaletler uyandıran istilâsının önüne geçmiş olacak. tır bluka harbinde İngilte- renin emeli; bütün dün- yanın her kköşesinden İngiltereye gelmekte olan erzak, ham mad- delerin devamını, ve Kanada, Amerikan tersanelerinde — yapıl- makta olan tayyarelerin, harp malzemelerinin tehlikesiz olarak İngiliz adalarına varmasını temin etmek ve İngilterenin hâlâ bü- tün dünyaya yaptiğı ihracaatını kolaylaştırmaktır, - Bunun kadar mühim olan diğer bir nokta da Orta Şarkta muhtaç olduğu as- ker nakliyatını ve hanp malzeme- sini emniyetle yerli yerine yolla- maktır. harb Yazan: Hüsamettin Ülsel İngilterenin kendi abluka muha- rebesinden almak istediği netice, Almanyaya ve Almanyanın bu- gün işgal ettiği kıt'alara karşı su sızmaz bir abluka yaparak Al- manyayı iktısadi sıkıntılar — için- de boğmaktır. Diğer taraftan Almanya; Üngiltereyi açlığa — mah- küm etmek, cephanesiz — bırak- mak, ve Almanyanın bütün emel ve ihtiraslarını yüksek kudretiy- rol oynayan İngiliz donanmasını n, kuvvetli zırhlılarından - biri inde iki taraf muhripleı*ıair. Bunların himaye- sindeki kafile sistemi tehlikeye karşı en iyi bir çaredir. Muhn'pler. keşif tayyarele- rinin de kuvvetli yardımı sayesinde denizaltı gemilerini takip ve öldürücü derin su bom- baları ile tahrip eder. Mıknatısi maynlere karşı olan tesirli silâh, gemileri saran ve mık isi ma- gyinlere karşı gemilere — mua- Eyet veren basit bir kuşak- tır. Demirli mayinler için en iyi çare de Manş kanalını munta- zam surette tarayan gemilerle te- mizlemekten ibarettir. Deniz üstü korsanlarına karşı İngiliz dona ağır harp le kıran İngiliz dona parçalamak ve imha etmek için yeis içinde uğraşmaktır. Alman- yâ bunu başarabilmek için dev- letler hukukunun tekmil kaidele. rini çiğnemek, İngiliz sularına ve limanlarna giren ve çıkan her ge- miyi batırmak azmindedir. Almanya, harbin başladığı gün den bu ana kadar İngilterenin dört milyonu aşan tonajını deniz derin matemli suları içine - göm- miye muvaffak olmuştur. Fakat Amerika ve İngiltere ter- sanelerinin kuvvetli — çalışmaları sayesinde bu zararların tesiri yök edilmekte ve İngiltereyi — açlık- tan, levazımsızlıktan kurtarmak çareleri temin olunmaktadır. Almanya, iktısadi bakımdan bütün gayretlerine, ikame endüs. trisine rağmen bu abluka darbe- sinin istirabı altında kıvranmak- tadır. Almanya büugün, bakır, nikel, kalay, kauçuk, manganez, tüngsten, pamuk gibi bütün harp sanayiinin incilerini — teşkil eden bu kıymetli maddelerin ve erza- kın yokluğu karşısındadır. Abluka muharebesinin zaferi- ni temin edecek hayati hir âmil de İngiliz tayyarelerinin Alınan senayi mıntakasına yaptığı mana sız hücumlardır. Almanya bu hü, cumlar altında abluka harhine devam için lâzım olan unsurları, süratle temin edemiyecek bir va- ziyet içine düşmüştür. Fakat asıl mücadele denizde- dir. Almanyanın abluka muhare- besinde ana - silâhları denizaltı gemileri, deniz üstü korsanları, maynlerdir, Denizaltı gemilerine karşı en tesirli korunma — silâhı - torpido gemileri kullanılmaktadır. Graf Fon Spee ve Bitmark'ın uğradığı hazin âkıbetler bunün en bariz delilleridir. İngiliz İmparatorluğunun baş- hca istinat ettiği kuvvetler, Bri- tanyanın muazzam — donanması, hava filoları, pek kuvvetli torpi- SİYASİ İCMAL Amerikaya karşı' son tehditler Yazan: M. H. ZAL merika, her taraftan bombardıman altına a- h tür. Çöl'çü. Rochast U"i_ versitesi tarafından kendisine fahri doktor unvanı verilmesini vesile ederek Amerika halkına bir hitapta bulunmuş ve demiş- tir ki: «Amerika ulvi bir karar vermek üzere bulunuyor. Bu karar elbette hakkın zaferini te. min edecek yolda olacaktır.» « Diğer taraftan Alman Ami- l ralı Lützow radyo ile Amerika halkına söz söyliyerek kafile sisteminin harbe yol — açacağı j hakkında son bir ikazda buun- müştuür. ÂAsıl büyük çapta —mermileri Japonya kullanmıştır. Japonlar; Amerika harbe girerse kendile- tinin de üçüzlü pakttaki imza- larınım hükmünlü yerine getire- ceklerini, harbe karışmağa mec. bur kalacaklarını, bu takdirde Çin harbini derhal sonuna ge- tireceklerini ve cenup denizle« rindeki statükoya — kendilerini bağlı saymayacaklarını — söyle- mişlerdir. Hattâ sözle de kal- mamışlar, donanmalarını cenup Na N AL y | ve ı p K ? savrulan tehditlerin Amerikayı yolundan alıkoyabileceği zaman geçmiştir.. Amerika, bu' teh- ditlerin neticelerini çoktan he- saba koymuştur. Almanya ile harp hali aşağı yukarı zaten vardır. Japonyaya gelince Çin | harbini tasfiye etmek, söylendi- ! Japonya, bu kadar zahmetlerin ! birdenbire vazgeçerek Çini tah. liye etmeğe kalkışsa bile bunun manevi ve maddi bir bozguni mez. Amerikan filosile boy ölçü- şecek bir filosu vardır. Fakat bunu kolay koölay tehlikeye kö- do muhr'bi filotilâsı, mayin tası-| bir filoyu bir daha vücud pi yan, tonpido atan deniz tayyare-| remez. Bunun mühim bir kısmı. üi ni kaybedecek olursa Asyada: İngiliz ablukası, Almanyamın | ki emellerine ve hâki M işgali altındaki Norveçin Buz de-| ne her vakit için veda g nizinden Pirene dağlarına kadar | lazım gelir; Halbakt'â l n düşi ahillerinde git-| mali imkânları ve ham dd tikçe artan bir g tazyikı TÜ her türlü a yistın ile şiddetini göstermektedir, Alman ablukası ise (Finister) burnundan — İrlandanın — şimali garbisine kadar giden bir saha ü. zerindedir. Buna ilâve olarak si- lâhlı Alman ticaret gemileri de toplar ve torpidolar ile müceh- hez olduğu halde, daha uzak mesafelerde İngiliz ticaret gemi- lerini tahr p etmek iç.n çalışmak. tadır. Fakat kafilelerin kuvvetli ve şiddetli himayesi, Alman — ablu- Kasının ehemmiyetini azatan ve İngilterenin muhtaç olduğu her türlü malzemeyi İngiliz adalarına getirerek düşmanın emel ve mak sadını körleten bir sistem olarak kalmaktadır. İngiltere bu hayati mücadele- de dahi donanmasının kudret ve azameti sayesinde zafer — yolunu açmış bulunuyor. Çok yakın bir zamanmda Okyanus baskınlarının sona ereceğine emin olarak ile- Tiye çok müsterih bakıyor. ı0 Eniştesinin kendisini anlıyacağına ve af- fedeceğine o kadar emindi ki onun müşfik dudaklarının açıldığını, <«Fazile, Kezbanı mesut etmek için ne lâzımsa yap, ben ©: nu sana tevdi etmiştim, onun üzerinde se- nin de hakkkın var» dediğini işitir gibi ol du ve bu tasavvüur ona kat'i adımı atmak kararını verdi. Bu adımı atmak pek kolayi değildi. Birçok il yi ğr biliyordu ama ne olursa olsun kararından 7 | H ş: : £ Fi ha f $ ğ & Ktamıyorlar, dö i Pencereden ayrıldı, tekrar yerine gelin oturdu, gözlerini kapadı ve kendisine bir yürüyüş plânı hazırlamağa koyuldu. Bofradıa lard yeni Vivet; — Ben odama çekiliyorum. Dedi, Füzile Hanmm Mâni oldu: — Dur Vivet, kahvelerimizi içtikten son- ra size anlatıdacak bir hikâyem var. Maksadi hizmetçinin sofrayı toplamasına, vakit bırakmak ve yalnız kaldıktan sonra R“&ın haysiyet ) divanı Bizliği İstanbul mıntaka, u'i::"'li'; iyeniden m::tüı:p ::"lı ?li."" haysiyet divanı dün N"L'Ğl kanunu hükümleri- Nuq_:u Cümhuriyet Müddei- k%t:?düh ve Vilâyet Hukuk İş- tünün de iştirakile top- KNT reisliğze Refik Ahmet seçmiştir. söze Genç kız yalandan esne- di. — Teyze, hikâyeni başka bir gün dinle- rim. Bu gece pek uykum var. — Rica ederim gitme Vicdan; sözlerimin seni alâkadar edeceğine eminim. Ağır ağır kahvesini içti. Bir sigara yak- tı. Nigâr ve Güzide Hanımlar biraz endişe ile karışık bir merakla ona bakıyorlardı. F'â- zilenin böyle israr ettiği o vakte kadar gö- rülmüş şey değildi. Buna Vivet de şaştı, gesini çıkaramadan otundu. Hizmetçi Tfincanları alıp duşarı çıkınca füç kadın Fâzileye baktılar. O sükünetle an- latmağa başladı: — Genç bir adam vammış. Bir gün, döğ- duğu şehirden uzaklarda iken, her nasılsa, talihin karşısına çıkardığı güzel bir kıza â- şık olmuş. Bu kız, içtimal seviye ve tahsil bakımından ondan pek aşağı olduğu halde gözünü ateş bürüyen genç buna ehemmiyet vermemiş, onunla evlenmiş. — Teyze, bin bir gece masalı mı anlata- caksın Allah aşkına? — Hakikaten öyle Fâzile Hanım. Eski za- manda böyle masalları mangalın etrafına diz çöküp oturan mahalle kızlarına anlatır lardı. Fâzile kaşlarını çatitı, sakin bir sesle de- vam etti: — Rica ederim bir daha lâfımı kesmeyi- Yazan: Muazzez Tahsin BERKANDE ila cuğu olduğunu tahmin bile etmeden mesut bir ömür yaşamağa başlamış. Bir de kızı dünyaya gelmiş... Aradan on sekiz yirmi se- ne geçmiş. Günlerde bir gün kendisine eski karısının öldüğünü ve on yedi yaşında bir kızı olduğunu haber vermişler. Zavallı adam “gökten düşen bu habere şaşırmış. Filhakika para cihetinden korkusu yokmuş, daha on çocuğu da olsa hepsini refah içinde yaşata- bilirmiş ama bu çocuğu karısmın kabul et- miyeceğini düşünerek korkmuş, çünkü kar- sı kendisinin evvelce evlenmiş olduğunu bilmiyormuş. Düşünmüş, taşınmış, nihayet onu yanma çağırmağa karar vemmiş. Ne de olsa babalık hissi galip gelmiş. Fâzile, sönen sigarasını yakmak için bir saniye durdu, etrafına baktı. Kandeşinin hu- susi bir maksadı olmadan böyle bir hikâye a bilen Güzide Hanımın yüzü miz. Evet, lr o kızla evi Bv- lenmiş ama, bir sene sonra da karısmın ca- hilliğini anlamış, önüu terketmiş ve memle- ketine dönmüş. Hikâyenin buraya kadar ©- Jan tarâfı çok sade. Ancak adam karısını boşadığı zaman onun Mhamile olduğundan haberdar değilmiş. İstanbulda başka bir kız la evlenmiş ve dünyanın bir ucunda bir ço- sapsarı olmuş, gözleri endişe ile büyümüştü. Nigâr Hanımla Vivete gelince, hakiki bir masal dinliyen iki insan gibi, başlarını ka- napenin arkasına dayamışlar, dalgın bakış- larmı tavana dikmişlerdi. — Sonra teyze? Vivetin sesinde yine hafif bir istihza var- dr. Artık hikâyeni bitir de bizi rahat bırak! Zeme'k istiyordu. Fâzile ona cevap verme- — Onu yanma çağırmış ama hakiki hü- viyetini bildirmeden. Yâni kızcağız bahası- nın evine geldiğini bilmemiş ve orada bir sığıntı halinde senelerce yaşamış, — Neter anlatryorsun Fâzile?! Bu kelimeleri, h. t bir sesle Güzide söylemişti. Fâzile ona Şefkat ve sev- Bi ile baktı: — Dur kardeşim, telâş etme! Sana bir şey soracağım: Sen o kadmın, yâni bahset- tiğimiz adamın ikinci karısının yerinde ol- san, kocanm senden evvelki karısından dün- yaya gelen çocuğunu yanına alır mıydın ? — Tabil alırdım. Buna şüphe mi var? — Ben bundan eminim, Güzide. Fakat ma. alesef o adam karsını benim Seni tanıdığım kadar tanrmıyormuş. Ondan korkmuş, o- nun saadetini yıkarım zannetmiş ve sırrını yerini az zamanda doldurmağa lir, Amerika, tehditlere filâna al, dırmayarak metanetle — yoluna devam ediyor. Alman konso- loshanelerini kapaması ve Al- manların Amerika içinde seya- hatini menetmesi, harbe doğru| atılmış yeni bir ihtiyat adımı- dır. Amerika ile ticaret mi BAKIR ŞİLEBİ 10 GÜNE KADAR AMERİKAYA HAREKET EDECEK Ticaret Vekâletince, Amerikaya| gidecek ihracat eşyamızın kendi| deniz vasıtamızla — gönderilmesi ve oradan gelecek ilhalât eşya- klarının da ayni vasıtalarla getir- tilmesi için yapılan tetkikler müs- bet neticeler vermiş ve bu husys- ta verilen karar kat'i bir şekil ik. ' tüsap etmiştir. İstanbul Mıntaka Ticaret mü- dürlüğü, alâkadar Vekâletlerden aldığı emirler üzerine, limanımız-!| dan Amerikaya gitmek üzere kalkacak ilk Türk — vapurundan istifade etmek isteyen ihracat ta- çirlerimizi verilen karardan ha« berdar etmiş ve bu vapurla Ame. rikaya eşya göndermek isteyen- lerin nihayet on gün zarfında mü. racaat etmeleri lüzumunu da ilâ- Türkiye - Amerika seferlerine Sosyete Şilebin lâğvı ile geçen- lerde Devlet Denizyolları idare- sine intikal eden Krom, Bakır ve Demir şileplerinin tahsis edilme- si ihtimali kuvvetle söylenilmet- ıeğir.JGidı:cek vapurların limu- ona açmağa cesaret edememiş. İşin daha garip tarafı var: Kız da tanımıy mrüş, onun birkaç sene evvel öldüğünü sanı- yormuş (Arkası var) * Nerim T Kast da T. M., Fatihte Niyazi Arcan, Ankarada M Aksoy, dakta Nahide im- zalarile eti kar : — İltifatmıza teşekkür ederim. Üsküdarda B. H. Demirören: — Bahsettiğiniz eserim henüz kitap ha- linde basılmafnıştır, k N kalkarak İzmir, Mersin İlmanlarına uğrayıp mal aldıktan sonra Portsait ve Süveyşten ge- çerek Kiızıildeniz ve itburnu yolile Amerikaya gidecekleri de alınan haberler cümlesindendir. Amerikaya ilk seferi yapacak vapurun Bakır silebi olduğu söy- lenmekte ve fakat bu işle alâka- dar bul lar sükütu iltizamlı fazla malümat vermekten çekin- , mektedirler. ğ AD üü Hİ egi Kaeade Ki Tlislar A T L gel | eai Müetral Ğ zN 18 dN ea ll