24 Ocak 1941 Tarihli Vatan Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— “hatunun W öyle mi: — E — Dı 24.1-941 OKUYUCU MEK TUPLARI Gazete İmtiyaz Sahiplerinin En Kıdemlisi Ceridei Havadis ve Saadet gaze- teleri sahibi A. Fethi Uzkan imza: sile aldığımız mektup: «Türkiyede — neşrolunan yasi gazete «Ceri- dbi Havadis» 1941 de, 75 yaşını ik- mal etmek suretile üç rubu asır var- *lığını idrâk eyle- mişlir. Bugüne kadar, memleketi- mizin irfan saha- sında temayüz e- den ve sayısı yüz- leri geçen yüksek * zevat, Türk mat-Mehmet Nuri Ef, buatının ilk temel taşı olan bu ye intisap eylemiş İmtiyazı 1886 tarihinde pede- rim merhum Mehmet Nuri Efen- diye intikal eden «Ceridei Hava- dissin muntazaman neşri sırasın- da ben de rüştiye mektebini ik- mal ettiğim 1889 da matbuata in- tisap eyledim. Ömrümün 51 sene- Sini bu âlemde geşirdim. Bu iti- ilk si- ir. Türk matbuatının yardımile bir jübile tertip etmek ıztırarında kal- dım. Hizmetimin son mânevi ve mad di mükâfatını görmek şerefine be- ni mazhar kılacak Türk matbuat müntesipleri olan sayın arkadaş- larıma şimdiden minnet ve şük- ranlarımı sunarım.» ıda Maddelerinin Pahalılığından Şikâyet Belediyemizin en başta hallet- mesi lâzım gelen meselelerin en gıda Vasati olarak eline 49 lira alan bir memurum. İki oğlum var. On- ları yarınki cemiyet içine faydalı bir insan olarak yetiştirmem için tahsil ettirmem lâzım, elimden geldiği kadar buna gayret ediyo- rum. Fakat bizim gibi maaş adan başka geliri olmıyan aileler icin L hayat dahilin- barla Türk en kıdem- lisi olduğum gibi pederimin vefa- tını müteakıp — 1906 da intişara başlıyan «Saadet » gazete- sinin imtiyazları da bana intikal eylemiş oiması hasebile bu bakım- dan gazete imtiyaz sahiplerinin de de geçinmek çok güçteşmiştir. Ele aldığımız maaş miktarı ev ki- rası, havagazi, elektirk parası çık tıktan sonra geriye kalan para ile ay başını getirmek bir çok mah- içinde olsa bile imkân- A. Fethi Uzkan vadis» y sızdır. Yağın kilosu 180, etin kilosu 80, diğer maddelerin de buna gö- re fiyatla ve kış olduğunu da göz VATAN (FİKİR - EDEBİYAT,) Edebiyatımızda Dikkat Noktaları KÜÇÜK İNSANLAR Bunlar kimlerdir? İnsani edebiya- tin iyiden iyiye tetkiki, modern dün- ya edebiyatının son zamanlara ka- dar verdiği mahsullere tahlili bir göz ile dalış, bu sualin cevabını verecek- tir. Garp, edebiyatı hayata bağladığı gündenberi, bu hayat içindeki insa- nın nasibi için siyasi sahada, iktısadi sahada ve sanat sahasında asırlardan beri çırpınıp durmuştur. Ve asırlar- danberidir ki, devler ve küçükler halinde, kastlar, sanat telâkkileri, sosyal ve iktısadi şartlarla ikiye bö- lünmüş insanların mukadderatı bü- tün büyük kafaların biricik mevzuu olageldi. Diyojen'e güpe gündüz fenerle in- san aratan, Heraklit'i, akan ve bir daha geri dönmiyen nehirde hayat felsefesini isbat etmiye sevkeden, İsa ve yoldaşlarına katakomp işken- celeri çektiren, Rousseau'yu cemiye- tin dışma fırlatan, son devrin bütün iktısatçı ve içtimaiyatçılarını çözül- mez bir buhran içinde yuvarlıyan se- beplerin içinde, hep, insan için daha iyi bir şey yapabilmek Üümidi ve gayreti gizli değil midir? Bilhassa bu insan tabakaları arasında, mad- dı ve mânevi sahada küçük görülen, iy telâkki var- dır ki, bunları insan saflarının en mutena yerlerine oturtmak için bü- yük bir çırpınış her sahada sezilmek önünde ursak o, ail günlük hayat hakikaten yürskler acısı olur. Belediyemizin gıda mad delerindeki bu pahalılığın süratle önüne geçmesini bekler, nazarı dikkatini celbederim. S. T. R. - Kurtuluş p dün bunların ve: Adliyede: Kahvede Kanlı Bir Hâdise Mustafayı Öldüren Çırak Tevkif Edildi Kasımpaşada Şükrünün kahve- sinde iki gün evvel kanlı bir hâ- dise olmuştu. Mustafa isminde bir delikanlı tabanca ile vurulmuş, kahvenin çırağı Ahmet de kolun- dan bir yara almıştır. Mustafa " kaldırıldığı Beyağlu hastahanesin- de dün ölmüştür. Ölmeden evvel ıuszıcı. — Beni Ahmetle İsmail vurdu- - O7 lar, diyebildiği için Ahmet, kar- deşi İdris, kahveci Şükrü, Şükrü- “nün arkadaşları Şevketle sabıkalı Kemal yakalanarak dün müddeiu- muümiüğe verilmişlerdir. Sultan- ahmet sulh birinci ceza hâkimi sorgusunu — yaptı. Ahmet dün kendisini müdafaa ederken hâdiseyi şöyle anlattı: — Ben gece kahvehaneyi sü- pürüyordum. Mustafa birdenbire içeri girdi ve bağırdı: Ahmet çabuk ol!.. Benim 5 kapının ipini kim çektil.. Ben bilmiyordum. Tabancasını göğsüme dayadı: — Çabuk söyle göğsünü dele- Bunu seğim, dedi ve ben cevap verme- den ateş etti. Ben kolumdan vu- rulmuştum. Onun koluna asıldım. H”Bınıber yere yuvarlandık. O sı- bir Tarada tabancası iki defa daha pat- vücu'ladı. Sonra altalta yuvarlanıyor- duk. Bir aralık tabanca elime geç- — Tekrar oti Ben de ateş ettim. Onu vur- bdvm Hâdise bundan ibarettir. ARABAĞININ KIZI DUNYAŞKA (AŞK VE HAYAL) ŞARK SINEMASINDA Gördüğü büyük muvaffakryet dolayısile hir defa daha gösterilecektir. Bu müuazzam film, İstanbulda büyük bir alâka uyandırmıştır. Geceler için yerlerinizi evvelden aldırınız. Diğerleri suçla hiçbir alâkaları olmadıklarını söylediler. Hâkim yalnız Ahmedin tevkifine karar tedir. iyat ise bu çırpınışm en güzel örneklerini verip durmuş — ve hâlâ da vermekte devam ediyor. Bir defa, elinde olmıyarak bir kulübe i- çinde dünyaya gelmiş veya bir kulü- be hayatına sürüklenmiş, yahut, da- ima yüksek kalacakken hayatın ak- la gelmez şartlarile ruhu kemirilmiş insanların da muayyen bir dünyası yok mudur? Acımak, merhamet etmek, beşeri sanatin hâlâ en büyük — Meziyetini teşkil ettikçe, bu küçük, bu basit, bu mühimsenmek istenmiyen insanla rın dünyasına girmek, onları sadece tabil hallerile tasvir etmek değil, sa- natin sihirli satırlarile, burunlarından ötesini göremiyenlerin, kalbine sok- mak en büyük bir ruh üstünlüğüne ulaşmak demek olur. Üstün olmak, büyük olup büyük Şüphesiz ki, bunlar hayli temernniye lâyıktır. Fakat körler gi- bi, yanımızda diz çökmüş bir hiç ha linde bükülüp kalmış ama gerçekte l imkânsız iyi veya wEkdL kalmak.., “Şüpheli Bir Ölüm Müddei ilik — dün şüp hel; | içinde eri: bir ölüm hâdisesini tahkika baş- ladı. Küçükpazar hanına evvelki gün Anadoludan gelen elli beş yaşlarında Mehmet Ali isminde bir adam odasında ölü olarak bu. Tunmuştür. Belediye doktoru ölü- mü şüpheli bulduğu için vaziyeti Müddeiumumiliğe — bildirmiştir. Tabibi adli Nuri cesedi muayene etmiş ve Morga kaldırılmasına karar vermiştir. Morgun vereceği rapor vaziyeti aydınlatacaktır, İki İhtikâr Mahkümu Milli & k göre, kötü âlemler kaynaşan insanlara sür tünüp geçmek, tek cepheli yolumuz- Yazan: Rüştü ŞARDAĞ| sırdaşlara, cücelere ne büyük roller, vazifeler yüklemiştir; gerçi her şe- yin sonunda bu uşak ve cüceler bü- tün sadakat ve büyüklüklerine rağ- men yine küçük görülmüş olmaktan kurtulamazlar. Fakat İngiliz şairinin gerisinde bugün, biribiri üzerine yı- kılmış asırların duvarı vardır. Balzac, büyük Fransız realisti, her romanında ne kadar sayısız kü- çük insanlar yaşatmıştır. Ve onların eğri veya doğru olsun düşündürücü, göze batıcı vasıflarını - belirtmiştir. Büyük harp sonunun yaralı muhar- rirlerinden Duhamel ve kökü Roman- yalı olan Fransız romancılarından Canait İstsati bugün hiç şüphe etme- den diyebiliriz ki; bütün bu küçük insanların hikâyecileridir. Onların bütün roman ve hatıralarında bu in- sanlar yaşar, güler, ıstırap çeker ve ölürler. Bu zavallı insanların hayat- larını bu iki muharrir eserlerinde aksettirdikleri gibi kalplerine de ne kadar kuvvetle gö ki, riz, «Mai ve Siyah» da nihayet Ah- met Şevki Efendi bile küçük insan- lar zümresine dahil olmaktan uzak- tır. Kocaman bir hayalperest kahra- man için eser o kadar çok şeyler söylemiştir ki, başkalarına ne vakit kalmış, ne de sıra gelmiştir. O bü- yük matbaa ve gazeteci kalabalığı a- rasında ancak Racinin şahsiyeti bir müddet için parlayıp sönerek dikkati çeker. «Aşkı Memnu> ise, sade memnu bir aşk değil, küçük insanarın da i- geriye girmesi memnu bulunan bir romandır. «Bir yazın tarihi» nde şaş- kın bir Donjuan tipindeki delikanlı ve etrafında aşktan başka hiç bir kastleri bulunmıyan genç kızlar âle- mi de bu insanlara kapısını kapa- mıştır. Nihayet «Eylül» de romancı, dört fonksiyonsuz, sosyal durumları karışık insanla pek âlâ iktifa edebil- miştir. Meşrutiyet sonrasından — devri- mize kadar gelen yıllar bize üç Şah- sım Üç romanını mevzuumuza yakın olarak düşündürür. Peyami Safanım «Dokuzuncu Hariciye Koğuşu>» bir paşa harimine gönlünün zorlarile s0- h olmuş, hem yaş- bir küçük memur, bir müstemleke ca, hem mevkice küçük bir çocuğun Meçhul Kahramanlar Serisi Sarıyerin İlk » Çetesini Kurâ Bu, Gönüllerde İntikam Ateşini TU Kahraman Bir İhtiyardı | Yazan : M. SIFIR İşgal devrinin kara günlerinde Büyükdere, Be- yoğlunun Tatav- lası halini almış- t. — Yerlerinden bir kısmının nan- -Ş körlükleri dep- reşmiş, küstahlıkları şahlanmıştı. İçlerinde hıyanet rekorunu kırıp fesat şampiyonu olmak sevdası- na düşenler de hele pek çoğal- mıştı. Kadınlarımızın çarşaflarını yırtmak, zabıta ve polislerimize hakaretli nazarlarla karişık küfür. ler savurmak, Türk esnaflarının ticaretlerine engel olmak, Türk- leri Büyükdereden uzaklaşmıya mecbur etmek için evlerini taş- lamak vesaire vesaire gibi taşkın- lıklar hemen hemen her gün o- luyor, © günleri hoş gören salta- nat hükümet: de bu kuüdurukluk- lara karşı kayıtsız bulunuyordu. Bu klıkların birkaçı, o sı- askeri, bir mahalle bakalı, İi tacı, gümrük hamalı, avantüriye bir bar kızı cazip ve küçüklüklerine rağ- men geniş yaşayışları ile bize kendi- lerini anlatırlar; ağlarlar, bizi ağla- tırlar; söyler, bize dinletirler. Türk edebiyatmım küçük insanlara açılan ilk kapısı tanzimatta görülür. Sezai'nin «Dilbersi, Kemalin küçük Esire Dilâşub'u, ve ahlâk simsarı Abdullahı.. Fakat küçük insanların top yekün hayatlarını kaleme almak ve bu işi uzun bir ömür boyunca de- vam ettirmek şerefi Ahmet Mithata düşmüştür. Bu popüler adam sanat hususiyet- lerinden soyulmuş, baştan başa kuru birer kabuk kesilmiş satırlarile bir devrin her neden o türlü yesidir ki, kahr anasile, bazan başbaşa geçen hayat- Jarı ve bu hayatm bir iki satırda boydan boya nakledilişi Duhamel'in ruhları ıstıraptan kaynayan âşıkla- rını ve onların Zaruretlerle örülmüş aile çemberlerini ne kadâr çok hatır- latır. «Sinekli Bakkal» da kanbur amca, külhan beylerden «Sabit Bey Ağabey», imamın, fanatik kızı ve bir arka İstanbul sokağı devamımca rastlryacağımız insanlar akıldan çık- mış midir?«Yaban» için «Türk ede- ralarda demir ve hırdavat tica- reti yapan emekli eczacı binba- şılarından İsmail Fevzi Beyin dükkânına da bir gün saldırmış- lar, kuduz salyaları saçan ağız- ları ile şu tehdidi savurmuşlar- di: — Haydi bakalım, tası tarağı tonlayın. Artık sizlere iş ve ek- mek kalmadı bu topraklarda. Ya defolup gidersiniz. Ya da Stran- ca köylüleri gibi kılıçlarımıza bo- yun biyatının küçük r demekten korkmıyalım. Küçücük bir köy içinde bütün Türk, Anadoluda yaşamakta olan insanlar kaibliyet, maişet ve meslek hanelerine göz gez nasıl uzun boylu anlatı- dir böyle meşgul etti? Bu noktanın, tah- lilinde, muhakkak ki, o kabuk bağla- mış Satırların, o günlerde bir sakız lır. Görülüyor ki, edebiyatrmızın her devrinde ancak bir iki şahsm, bir iki halinde herkesin his ve düşüncel büyük bir tesiri vardır. Serveti Fünuna doğru gidildikçe, yalnız Nabi zadenin «Zehras» sında, eseri alâ Halbuki büyük dünya sanatinin, mer hamete, kardeşliğe, tevazua, kalp, kafa ve gönül tevazuuna dayanan in- Bu çok a. tehdit, yalnız İs- maail Fevzi ve ortağı Nafiz Bey- leri değil, Büyükderenin bütün Türklerini düşündürmüştü.. Çün- kü, ne şikâyet dinliyecek bir ma- kam ve ne de tehditçi azgınların bu zulümlerini önliyecek bir kuv vet vardı. İsmail Fevzi Bey, işin başa düştüğünü anlıyor. Konu komşu elele vetip hu'leıınık. bu zalim #maktan başka | seydim de büy ben- alır, aranıza | yazık ki, şu teşe ayak olmak, top ettikten sonra se fakıyetiniz için Keşki © gelmiyor, le matemli karalıll görnmeseydim. Ş İhtiyar binbaşın den damlıyarak, zaran, yanaklarınd yaşları, ımregıı—x'll!l'ı h feryatları muhati H gözlerini arka! yetten kırışan rerek söze karışti. - çiftliğinin Büyükdef kadar sarkan B lerinin, Domuzd! nan çeteleri yıktı dağıttıkları bucal na bahsettikten sof? maruz bulunduğu * ayrıca sayıp döktüğ — Arkadaşlar. hyor ki, bu vaziy? saltanat ve hükü rat bir gölgeden işgalciler de Türl na, malına ve bilb lığına tecavüz ve ©i addediyor işte... | Bey babamızın d€ ta milli ve mü büs doğuncıya kad mızda silâhlı bir tahım ve var saldıran nakörle hım. gi Bu toplantıya | dun yavuz evlâtlı kı da kararlarını vef bul cihetinin ilk / kü olmak şerefini —k meydana getirm o esnalarda H civarında beş a ayak — takımı doğru tesadüfi olarak devamsız bir alâka hissedildiğini, fakat Serveti Fünü- nun bu da, kör değneği misillü muayyen insanlarla temas edip mer- hamet, sevgi, dostluk, iyi — kalplilik vasıflarımızı bütün imkânlarile on- lara kapamak böylece bu küçük in- sanlar yanında büy.ük kalmış olmak vehmile bütün insaniyetimizden sıy- tilmak hakiki üstünlüğü ve yüksek- liği kurabilir mi? Ayağında çarığı, sırtında abası hiz metçi Maslova'nın peşinde köy köy, dağ dağ dolaşıp onun çektiği azabın, iki mislini çekerek kurtulmak istiyen İstanbul sekizinci ceza mahkemesi tarafından ihtikâr suçile iki sene sürgün, 500 lira para cezasına mahküm olan çivici Kirkor El- masyan hakkındaki karar temyiz- ce tasdik edildiği için hüküm in- faz edilecekti. Zabıta bir hafta- danberi suçluyu Aarıyordu. Dün Eskişehirde cezası çektirilmiye başlanmıştır. Kirkor Elmasyan, hakkında verilen hüküm temyiz tarafından tasdik edilen ilk suç- ludur. «Ölü sonra diriliş> kahtama- nını, Tolstoy hep bu endişe ile halk etmiş değil midir? <Üç Ölüm> hi- kâyesi nedir? Ayni günler zarfında bir asil veya iyi halli adamın, artık yaşını, kemalini bulmuş karısı, ve sonra kimsesiz bir arabacı ve en nihayet ormanda bir iki balta dar- besile devrilen bir ağaç ölürler. Ra- hat, mesut ailenin ihtiyar kadını ile bu ağaç arasında arabacıyı vasat yaparak gittikçe küçülten ve tasav- vuru bize bırakılan ne kadar insan- lar vardır? Burada mesut yaşayıp ölmüş kadının, ıstırabı ne kadar bü- yütülür? Arabacı isene sessiz, ne kimsesiz ölmüştür. Ve —ağaç nasıl dilsiz, bir anda gürültüsüzce yere se- rilir. Gorki'nin, Çehov'un, Dosteievs- ki'nin, eserlerinde nihayet Romınü— ş Tni Ka < PrmdİREgaR ”i K sani mahiyeti bir bakıma bu küçük Sep L_h Bi ıı lü Beh oğlu Şe | va n üzerine ileri a N * Düşür i Hafız Mehmet B le gelmektedir. ortağı Nafiz Beye (') bildiriyor. 'zin sayılı - kor: a Kurmak istediğimiz yeni edebiyat- ta bu nokta ne kadar uzun boylu dü- değer. menf! bir cephe li Türk Şıırı Anarşıye Doğru Gidiyor Şiirde Mazi İle Hali Yoğurmak Lâzım Bugünkü Türk şiiri, menşeinden uzaklaşmış, yani, yabancı ideoloji ve sanat anlayışlarının peşine ta- kılmış, taklitci olmuştur. Bu şiire hakiki ve mazimizle hali birbirile mezcederek milli bir hava verebil- mek için, mazinin bize verdiği na- zım şekilleri ile garbın klâsik şekil. lerini bugünkü lisanla ve yepyeni his, fikir ve mazmunlarla yoğur. mak lâzımdır. Yeni şairlerin ortaya koydukla- rı şür nümumelerinden hiç birisinin ne garbım ve ne de şarkın kliıik del vesaire gibi birçok klâsik nâ- zım şekilleri, her nedense, şiirimi- ze girmemiştir. Keza, gazel, kıt'a, rübai, tercii bend, terkibi bend, Mmurabba, muhammes vesaire gibi milli şekillerimiz de senelerdenbe. İki dertli baş, kısa bir görüşme ile hemen birleşiyor ve faaliyete girişiyor. O gece Sarıyerde Maden ma- hallesinde İsmail Reisin evinde gizli bir toplantı yapılıyor. Dert- ler ortaya dökülüyor. Şifa temin edecek çareler düşünülüyor. Ha- zir bulunanların en yaşlısı, en görgülüsü olan İsmail Fevzi Bey, İfpınarlarından kin fışkkran göğ- lerini açıyor ve: — Çocuklar! Uzun lâfın kısa- sı, diye haykırıyor. İstranca köy— Kilerinin acıklı âkıbetlerine u:n mamak, onlar gibi eli ve ayağı bağlı doğranmamak için, aklıma gelen biricik çare şudur: Hemen küçük bir kuvvet toplayıp silâha sarılmak, Türklüğün erliğini, asil- liğini onlara tanıtmaktır. Ben ve arkadaşlarım Nafizle Fehmi, her an yağma edilmek, uğursuz elle- ri her ned ihmale uğ leşte şark ve ganbın bu mühmel şe kıllerini meze suretile bir Neo - Klasima hareketi yaratılabilir. Bu :ı.nreketîn vasıfları şunlar — olabi- ir: | — Yabancı kaidelerle yapıl- mı! AŞ * gi ır. şekillerinden hiç birisile meyd gelrnı.ı olmımaıı şiiri teksif etmek Ç etmiş ve onu co realiste Rus ed küçük insanlarm hayatı ne kadar Canlı Tresmedilmiştir. —Şeks- pir'in dramatik eserlerini bir an için ucu bucağı gelmiyen bir sürü lâf kalabalığına sokmuştur. Bu tema- yule İ:uşı bir aksülâmel zamanı ; yani, şiir teknik ve an- gözden geçir Ar bir devrin içerisinde, bir taraftan bu devrin bir adamı olan koca İngiliz şairi, her tiyatro eserinde uşaklara, layışının bir dönüm noktasına gel- miş bulunuyoruz, Yapılacak haml ne geriye Bugün matinelerden Bir Türke Gönül verdim TAKSİiM SİiNEMASI itibaren, filmciliğinin en güzeli ve en heyecanlısı Bir Türke Gönül Verdim Türkçe sözlü, musikili, şarkı ve danslı. Mevzuunu kahraman- lık, sergüzeşt, aşk ve zafer teşkil eden bu filmin Türkçe konuş- malarını yapan MAHMUT MORALI, Üvertür musikisini hazırlryan Üstad EYYUBİ RIZA Üstad SADE'I'HN KAYNAK Bugüne kadar görülen şark ve Final şarkısını hazırlıyan da 45 kişilik saz, 27 kişilik koro heyetleri milli parçalar... Zengin Tayyare ile gelen en son TÜRKÇE YAKIN ŞARK JURNAL'de Londrı.nm bombardımanı - Görk:min mptx - Yunanlılar Arna- 1 . Y haı'p levazımı vesaire vesaire,.. n y dognı büsbütün bir dönüş ve ne de garabete doğru bir gidiş olma. ması icap eder, Geriye doğru dö. nüş bahis mevzuu olmamakla be- raber, klâsik şiirimize yeni bir çeş- ni vermek _ıuıetile bir hamle yap- mak zaruretindeyiz, Meselâ: Bir Türk vezni ihdas etmek, yani, Türk milli aruzunu yeni esaslarla tekrar kurmak ve ye ni şiirlerimizin mahrum olduğu a- henk unsurunu tekrar şuurlu bir şekilde ve bu sefer vezni tamamen kendimize mal ederek yeni bir a- 2 — Yeni mazmun ve hisler, 3 — Arapça ve Acemce keli- melerin lisandan çıkarılması üze- rine kalan boşluğu doldurmak ve şiir lisanını zenginleştirmek — için re geçmek tehlikesi karşısında bulunan mal ve mülkümüzü can 've kanımızla birlikte bu uğura harçamıya ahdettik ve and içtik. İhtiyar olmasaydım, bir silâh da Recep Ağanın b haklarını temin ne almıştı. Yağışlı bir a Türkün © günkü kara idi. Sarıyer © sesli müezzini, nu ilân ile halkl topladığı esnada, * g şekkülün ilk on 8€ ri de Sarıyerden 9! ranlıklara sarma kırıuyuııun ü ğgun sığlıklarına du. Emekli bi Bey de, tutuştı hinç ve hişminin timsali olan de ) FT0 wLK çıhıtu. İnanın ki: dir. Haydi başlıya” gurlu, milli müca? pinize kutlu olsi SORUNUZ Kadın Ayakkabılarından Şik Beyoğlunda Bayan Mükerrem — ve vatani v -SÖYLİYİ soruyor: sunuz. mevcut veya bulunacak yeni ke- DBüfün Beyöğlü ve Karaküy we limeleri şüirde yaşatmak, kadım 4 — Divan edebi, eski- || fiy yükselip uy miş larını ter- || ves evvel 14 liraya aldığımız ketmek ve bunların yerine şairin | #Yakkabıları 17 - 18 liraya çıka- bulacağı sözü güzelleştirecek un- surları kullanmak, 5 — Aruzun Türkçeye mal ol. muş bahirlerini tekrar revaçlan- dırmak ve yeni, yeni ahenk un- surları aramak; 6 — Mevzu itibarile şairi iste- diği şeyi terennümde serbest bı- rakmak, Bu Neo « Klasima hareketine bizde şimdiye kadar t üs e- dilmiş değildir. Son yirmi seneden henk tekniği bulmak içap eder. Bu nun, serbest nâzım şeklinde, yani, wezinli ve kafiyeli olarak Ahmet beri yazılan gazellerin hemen hep- si klâsik şekil ve mazmunlarla ya- pılmış gazellerdir. Fakat, bu ha- aha iş | Hağım ENN ve millileşmiş şeklinde temini de mümkündür. Garbın ballade, Ter- di za - Rima, Triolet, Rondeau, Ron. reket yi lmıya değer, ı;unku. şi OTLYARASEARDANA S LACACT < <Ln soar —x—rza irimiz, anarşiye doğru git ir, w mu

Bu sayıdan diğer sayfalar: