1—VAKIT 9 TEMMUZ başka bir şeye, oğluna yapılacak elbisenin kalıbına girmişti. Ve orada burada çalışan, hiç bir şey söylemeyen, hiç bir şey görmiyor gibi görünen bu garip kadınıdır ki, ilk defa olarak haya Bnde çocuğunu böyle giydirilmiş görmüştü. Doğum zamanı gelince, kadın yanına kimsenin girmesini isteme di. Güneş daha henüz — batmıştı, gece olmuştu ki, ağrıları başgös: terdi. Kadım hasat tarlasında kocası- nın yanında çalışıyordu. Buğday” lar olmuş, biçilmiş, tarlaya su ve- rilmiş, pirinçler yetişmiş; şimdi de onların hasadı yapılacaktı. Yarz yağmurlarından ve sonba- har başlangıçlarının sıcak, olgun- laştırıcı güneşiyle de başaklar dopdolu idi. — Yetişmişti —Bütün gün ellerindeki kısa saplı oraklar- | la eğilerek demetleri kesmiğlerdi. Kadın hâmile olduğu için âdeta dimdik bir vaziyette eğiliyor, kor casından daha ağırca hareket edir yör. Bu suretle, gayri muntazam bir surette, kocası ön sıraları, ken disi de arkadaki — demetleri biçi- yorlarmklı. Öğle, ikindi geçip akşam yak Taştıkça, kadın gitgide ağır işle- meğe başladı ve Vang Lung saz bırsızlıkla dönerek ona baktı. Bu nun üzerine kadın işini brraktı. Doğruldu. Orağı da elinden düş *tü. Yüzünde yeni bir ter, yeni bir ıztırabın teri varkdı. — Sancılarım fazlalaştı. Doğum yaklaştı.. eve gidiyorum. Ben çar Kırıncya kadar odaya girme, Yal ruz yeni soyulmuş bi: kamış ge- tir. Yar ki, çocuğun göbeğini ke- sebileyim.. dedi. Sonra sanki hiş- bir şey yokmuş gibi tarladan ge- gçerek eve doğruldu. Vang Lung, karısının arkasın dan baktıktan sonra, dışarı tarlar daki havuzun yanına vardı, ince yeşil bir kamış seçti. Dikkatle soydu, ve oragının ucuyla da orta- sından yardı. Seri sonbahar ka- ranlığı çöküyordu, Vang Lung o Tağını otmuzladı ve evine gitti. Eve ulaşmca, masada yemeğini hazır ve sıcak; babasını da sofrar ya oturmuş yerken buldu. O iş 2- rasınkla kadın yemeklerini de ha zırlamıştı. Vang Lung kendi ken- disine, bu kolay kolay, her yerde Bulunur bir kadın değil.. dedi. Sonra odalarımın kapısına gider rek seslendi: — Kamışt getirdim.. Karısının, içeriye getir, diye Besleneceğini ümit ederek bekle- di. Fakat kadın Dböyle yapmadı. 1939 Kapıya geldi, aralıktan eli uzandı ve kamışı aldı. Hiç bir lâkırdı da söylemedi. Fakat Vang Lung ©- nun, uzun bir yol koşmuş bir hay" varı gibi soluduğunu duydır İhtiyar adam çanağından başını kaldırarak: — Gel yel.. Yoksa soğuyacak!. Dedi. Sanra ilâve etti: — Telâşlanma. Daha çok va- kıt var. İlk çocuğumun doğuşunu hatırlayorum.. Şafak vaktine ka- dar sürmüştü. Ah!. Aht.. Benim sebep olduğum ve annenin birbiri arkasına doğurduğu, — sayılarını unuttum — bir düzüne kadardı. Çocuklarımdan — yalnız senin sağ kaldığını Bir| kadının neden daima ve daima do" | ğurması icabettiğini anlayorsun | İyat. Arkasından — sanki yeniden | |hatırlamış gibi söylereii; | — Yarın bu vakit bir erkek ço" cuğa büyük baba olacağım.. Sonra birdenbire gülmeğe bay ladı. Yemeğini bıraktı. Odanın loşluğunda uzun müddet kahka" balar atarak oturdu. düşünüyorum da... Fakat Vang Lung kapının yar g î Kısa Haberler $ * Eylül ayı içinde şehrimizde beynelmilel şimendifer kongresi toplanarak beynelmile! katarların hareket cetvelini tesbit edecekler- dir.. Koöngre Yildir. sarayınlda toplanacaktır. * Önümüzdeki Çarşamba günü İngilir Gilis müessesesine mensup |bir heyet şehrimize gelerek Himan ingaatı için tetkikata başlayacak- tır. * İktisat Vekâleti tasafından şehrimize iki müfettiş gönderil- miştir. Müfettişler dünden itiba ven şeker şirketinin İstanbul şube” sinde teftişlere başlamışlardır. * Devlet ziraat işletmeleri ku- rumundan inhisarlar — idaresine devri kabul edilen “Ankara orman çiftliği, bira fabrikasının devir hazırlıklarına başlanmıştır. Devir işi bu ay sonunda bitmiş olacak- tır. * Mühendislik kanımu mucibin: ce, yüksek mühendis diplomasını haiz olanlara Nafia — Vekâletince yeni diplomalar — gönderilmiştir. Bunlar, belediye — vamtasiyle alâ> kadarlara verilmektedir. * İskenderun Hmanında işletme işleri üzerinde tetkikat yapmak üÜzere Hmanlar- umum müdürlüğü tarafından iki memur gönderilmiy di |oa uzana vıyakladı. aında dikilmiş © hayvan soluma- | karına Benzeyen seslere kulak ke silmişti. Kapının çatlağından, ken disini korkutan, hasta editi Bir koku, srcak bir kan kokusu gekli | İçerideki kadın solumalart hultılı' feryatlar, çığlıklar gibi sıklaştı ve hızlılaşt. Fakat kadından hiç bir ses. çık | madı. Vang Lung artık tahammül | det konuşamadı. Kalbi, göğsünde | edemiyerek bir bale gelip de ka| pıya yüklenerek içeriye girmek Te idi ki, ince ve vahşi bir ses | yükseldi, ve Vang Lung her şeyi unuttu. Kadını büsbütün aklından çıkararak, yalvarırcasma sorldu: — Erkek mi?. Demitiki ince sesş yeniden, urza- Vang Lung tekrar haykırdı: — Erkek mi?.. Hiç olmazsa bur nu söyle. Oğlan mı? Kadının sesi, bir aksiseda ka- dar hafiiçe cevap verdi: — Erkek.. Vang Lung tekrar gitti. Masar | ya oturdu. Bütün bu işler ne kar| dar da çabuk olmuş, bitmişti?.. Yemek soğuyalı epeyce olmuş, ihtiyar adam kanapesinde uyumuş kalmıştı. Fakat ne de çabuk ol muştu ya!. Babasının omuzundan sarsarak, muzaffer Dir tavırla: — Erkek doğdu.. Sen büyük baba, ben de Baba oldum.. Dedi. İhtiyar adamı birden uyandı. u- yumadan evvel güldüğü gibi yine Byle kahkahalar atmaya başladı. — Evet, evet.. Elbettet.. di kıkırdaklı. Büyükbaba... Büyükba ba oldum... Sonra kalktı. Daha hâ lâ gülmekte devam ederek yatar fana gitti. Vang Lung. soğumuş pilâv ça nağını önüne çekti ve yemeğe baş- Tadı. Birden acıkmıştı. Fakat bu na rağmen yemeğini hızla yiyemi yardu. Kadının odada oraya bura> ya gezindiğini duyuyordu. Çocu: üun vıyaklamaları da bitip tüke- nemiyor ve gitgide insanı Üzüc! bir hal alryordu. Vang Lung, kendi gürurla: — Bu evde artık, huzur, rahat görmiyeceğiz... diye söylendi. İstediği kallar yemek yedikten sonra, kapıya yaklaştı ve kadın kendisini içeriye çağırınca odaya| girdi. Havada hada hâlâ sıcak kan kokusu vardı. Fakat tahta ban yodan maada hiç bir yerde kana benzer bir şey görünmüyordu. Ka | kendisine Pearl Buck X olmadı. bile. Karmizı müm yanmakta idi, Ka |rısı da temizce sarınmış olduğu halde yatakta yatıyordu. Bu tarafların âdeti çevbile ken disinin eski pantalonuna sarma- |lanmış oğlu da yanında idi. Çocu” | ğun yanına doğru gitti. Bir müd- âdeta patlayacakmış İyordu. Yavrusuna üzerine eğildi gibi. çarpı Oğlunun — gayet İkara görünen yuvarlak ve burur |guk bir suratı vardı. Başımdaki saçları da urun, ıslak ve siyahtı. Artık ağlamıyor, ve gözleri sım sık: kapalı olduğu hakle yatıyor” du. Vang Lung karısma; o da ke' casına baktı. Saçları daha hâlâ z tırabından rpıslaktı; dar gözleri de çukura batmıştı. Bundam başş ka, üzerinde hiç bir değişiklik, fevkalâdelik görünmiyordu. Fakat onu orada öyle yatar görmek Vang'a dokundu. Her ikisine kar” |şı derin bir sevgi duydu. Kalbi aktı sanki; sonra bundan başka ne söyleyeceğini bilemiyerek mı- tıldandı : — Yarın şehre iner, sana bir kilo lohosa şekeri alır, kaynar sur dı eritirim de lqerıın © ANKARA — TİYATROSU Za ları bu gece Defterdar; değirmeni; Salı Maltepe Piyes, kömedi, vacyate. EĞE TİYATROSU Pazar gündüz: Üs Taşirah b ndi KUKL Akşamı Yenişehir Cum- huriyet bahçesinı Bugün gündüz. V dikule Prnar sine- massada: (Şen mü- lâzim), Gece Kadı. küy Yeldeğirmenin. de Lâle sinemasın- da; (ŞIP SEVDİ) | TÜRK RE! | OÖPERETİ Reylerbeyi — Aile ııuııcuımıı bu Kİ H;.xh' aşıu Muhlis Sabahattin ONAŞİT Özcan. Ertuğrul Sadi Tok birlikte bu gece: Ortakây Ehrek babçesinde SUPİK - HAÇIK. Vodvil 3 perde ŞEHZADEBAŞI TURAN'DA din içine su doldusduğu batyayı yatağın altına sürmüştü, Onun i Gündüz hem TİYATRO hem SİNEMA Gece Alina ma. Galiba sin de Vang Lung âdeta farkında| bakmak için | | döndü, mavi elbisesini giyerek ka- d Alpan ve arkadaşe| Pazartesi Kadıköy Yel-| |sinden başka talihli bir insatı yok- açakçıları ve Erkek Hala| Çevlren İbrahim Hoyi Ve tekrar çocuğa bakarken, | | sanki birden aklına gelmiş gibi ;u' cümleler ağzından fırladı; — Köy için bir sepet dolusu| yumurta altlp da kırmızıya boya malıyız.. Böylelikle herkes bir o, Tum olduğunu Ööğrensin!. -— ”' Cölüğen Boğlağu ertesl günl kadın her zamanki gibi kalktı ve onlara yemek Kkazırladi. Fakat Vang Lung ile birlikte basat tar- lasına gitmedi. Bunldan ötürü de | Vang Lung öğleden sonraya kar dar yalnız Başıma çalıştı. Evine sabaya indi. Pazara gitti Pek ta- ze olmuyan, fakat yine oldukça iyi ve tanesi bir onluğa elli yumurta, İve bu yumurtaları kaynar suda kırmızıya boyamak: için kırmızı küğıt satın aldı. Yumurtaları ser | pete yerleştirerek şekerciye uğrar | dr, Bir kilödan biraz fazla kırmızı Yohosa şekeri aldı, ve bunu da kahverenkli kâğıdiına ihtimamla sardırdı. Şekerci paketi bağladığı sazın altına kırmızı bir kâğıt sı kuştırarak sordu: — Galiba yeni doğmuş bir çor cuğun anasına alıyorsunuz 7.. Vang Lung böbürlenerek cevap | verdi ; | — tik doğan oğluma.. — Şekerci, görleri yeni gelen ve giyinmiş bir müşterisinde olar vak kayıtsızca: — Oğurlu kademli olaun, dedi. Adam bu sözü birçoklarma, bir gok kereler tekrarlamış; hattâ her gün de bir başkasma söylemekte idi. Fakat Vang Lung bu dileği, (şahsmna karşı husust olarak izhar edilmiş telâkki etti ve dükkândan dışarıya çıkarken mütemadiyen Boyum kırdı, durdü. — Tozlü sokar gan keskin güneşine doğru İlerli- yerek dalarken, dünyada kendi- muş gibi geldi ona.. Bunu illke önce meşe, sonra da ıztırap veren bir korke ile düşün" dü. Hayatında — fazla talili oltnak ona hiç yaramamıştı. Yer ve ha- va, fânilerin, Bilkassa fakir olan larm saadetlerine tahamımül eder meyen şom ağızir ruhlarla dolu » di. Birden, ödağacı da satan mum cunun dükkânma saptı. Evindeki dört canın her birisine birer adet almak ürere dört tane ödağacı sar ©n adlı, ve Toprak İlâhların mar bedine giderek, Bunları karısiyle İkendisinin ve evvelce koymuş oP dukları soğumuş ödağaçları küller zinin Üstüne yerleştirdi. Dört a7 cın da iyiden iyiye yanmalarına Memleket içinde 05 3 aylık 260 6 aylık 475 1 yıllık 900 Taritedan — Ralkas icin #yda otuz kuruş - dü! Posta birliğine girmeyen ayda yetmiy beşer kuruş medilir. Abone kaydını bildiren tüp ve telgraf ücrelini, Barasının posta veya banka yollama Geretini idare IIIÜı zerine alır. Türkiyenin her posta merkezimd Ü, VAKIT'a abone yazılır. — VB Adres değiştirme üereti — bi 25 Luruştur. ILÂN — ÜCRETLERİ Ticaret ilâalarının santdıı gatırı sondan itibaren ilân sâ falarında (0ç Iç sayfalarda $ kuruş; dördüncü sayfada ikinci ve üçüncüde 2; birinci & başlık yanı kesmece 5 Tit dır, Büyük, çak devamlı, — klişe renkli ilân verenlere ayrı at indirmeler yapılır. Resmi ilân v santim « satırı 30 kuruşta! 'TİCARİ MAHİYETTE OLMIY/ KÜÇÜK İLÂNLAR Bir defa 30, iki defası 80, defası 65, dört delam 75 ve delası 100 kuraştur.. Üç ay ilâin verenlerin bir defası ber vadır. Dört satırı geçen illnlar fazla satırları beş kuruştan sap edilir. Yakıt hem doğrudan doğre ya kendi idare yerinde, hem A kara enddesinde — Vakıt Yur allında REMALEDDİN (İBE Hün Büresu eliyle ilân kal eder. (Büronun telefonu: 203$! ) * b ' Bucon | âle « 1 — ŞAFAĞA DÖNÜŞ DANİELLE DARRINI 2 — GANGSTERLER Cell Louis Haywaerd - Kay Sul $ — En Yeni Metro Jarnal Bugün saat 11 ve 1 de tenzilâti matineler Yaz fiatları: 20 - 25 - 30 K Iemıl;r sinema Kont>s Valaska Üç ahbap çıvu;ııdr “Haydıtlar.nesii hakle evinim yolunu tuttu. hâlâ küçük damlarının altırc (Devams va beni löğmeğe niyetleniyor- — te gitmiş. Bu hal ona güç gelmiş we — Bütün bu işler, benim ceki i nışlarıma uymayor. Demiş, Bu yürzden cehenmemlik mup Hoş gör... Sana bu masah bı söyledikleri şekilde anlatıyorum... K disine verilen ceza,karanlıklar içinde katerilyon kilometrelik koşudur. Er şaşma, öteki dünyada da ölçü kamı var ve biz de kilometreyi kullanı İşte Glozof bu koşuyu bitirince, su bağışlanacak ve önünde cennet kap rı açılacakmış. İvan birdenbire canlanarak: — Şu katerilyon masalından bar daht ne gibi Azaplar var? Diye sordu. — Ne âzapları? Aman bunları bahsetme! Vaktiyle daha ziyade m di ve cismani cezalar veriliyordu. Şi di bunların yerine vicdan izabı, : ezası, iç sıkıntısı — kulalnıkyor, Tr dünyadaki gibi... Siz, nasıf cismant idamları — kaldırdıysanız, or: da böyle bir tekâmül oldu. Peki ama, bunlardan kim istifade diyor, biliyor musunuz? Vicdansızlar! Çünkü onlar, bü til âzaplarla eğleniyorlar, Ama asil ruh olanlar, vicdana tapanlar kıvranıp < ruyorlar. Vakitsiz. ve yersiz tekâm (Devamı var) hafiye — teşkilâte yor, yine Ber vakıtki gibi sadece kızr yorsun.., Çünkü senin hoşuna gitmek için boyuna güzel ve ince şeyler bulup söylemek lâzımdır. İşte yine tekrar edi- yorum: Ben, alelüde bir esnaf heyetine bü- rünerek klisede Meryem Anaya mumr yakabilmek uğrunda semavt varlığımı, bötün imkânları ve imtiyazlariyle bir- Nkte fedaya hazırım. İvan kinder bir gülümseyişle: — Sen de Allaha inanmayorsun, Dedi. — Ciddi konuştuğunu Bilsem... İvan lazğın bir inatla direndi: — Allah var mı Yok mu? Ya evet; ya hayır, de! — Ha şu halde ciddi demek.. Valla- hi azizim, bunü ben de pek bilemiyo- tum. Allah şahittir, ki bu hususta söy- lenecek kati bir fikrim yok. — Şu halde sen de yoksun.. Sen ben- den başka bir şey değilsin. Bir hayal, bir kuruntusun sen... — Evet, ben de senin gibi düşünü- yörüm, Ben de senin gibi: “Madem ki, düşünüyorum, öyle ise varım!,, diyor rum, Doğruşu da bu işte. Bundan öter si, Allah da, şeytan da benim için is- Batsız şeylerdir. Bunlar, gerçek varlık- lar mıdır, yoksa bende. Benim uydur- duğum kuruntular mı? Pek kestiremi yorum.. Susuyorum... Susuyorum.. sur, — Bu hezeyanlarr brrakrp bana bir hiküye anlatsan daha iyi edersin. — Pekâlâ, işte size bir hikâye ki, fıkradan çok masalı andırryor. İmansız: hğımdan ötürü bana çıkışıyorsun.. İyi ama azizim, bu dünyada müsbet ilim” ler çıkmca, herkesi Benim düştüğüm tereddüt ve kararsızlık kapladı. İşte atomlar, beş duygu, amasırı er- Baa sahasında kaldıkça sarsıntı olma- yordu. Çünkü atom nazariyesi pek ew kidenberi biliniyordu. — Fakat tuttanuz kimya moliküllerini, protoplazmaları ve daka bilmem neleri keşfettiniz. Bunlar, bizim canımıza okudu. Kuyruklarımızı indirdi. Ondan sonra ortalık karıştı. Faraziye kuruntuları alıp yürüdü, Şeys tanlar âleminde de aynı hal hüküm sü- rüyor. Bizim de bir üçüncü şubemiz( 1) vardır. Bu masal, artık sizin dünyanıza ait değil, bizimkine aittir. Sirin dünyanız: da buna yalnız birkaç kaba saba pazar- erdan başka kimse inanmar. Şunu bil ki yer yüzünde olan her şey Bizimı âlemimizde de vardır. Bu sırem söylenmesi yasak olduğu halde, dosthr ğumuza hürmeten sana açıyorum. Bu masalırı bir mevzuu “Cennet,, tir. Vaktiyle yeryüzünde kanunları, vic- danı, imanı — ve hele ahreti inkâr eden bir #lezot varmış. Sonsuz bir boşluğa (& düşeceğini umarak ölünce, doğru ahre- ima, Karamazof Edtjeşîğr Yazan: Dostoyevski Çevirem u.ıı'. Süha Gesgin Gi ,30 zım. Çünkü sensiz hiç bir şey varolar mıyacak. Eğer yeryüzündeki herkes makul olursa hiç bir vaka meydana ge- lemez. Sensiz dünya Hhareketsiz, tatsız bir yer haline girer, Halbuki bize hâ diseler ve vakalar lâzım, İşte o gündenberi, istemiye istemiye gırf başkalarının keyfi olsun diye yer- yüzünde vakalar icat etmekle meşgur Küm. Bu işleri vazife olarak görüyorum. İnsanlar da, bütün zekâlarına rağmen, bu işi ciddiye alıyorlar, sahi sanıyor- lar. Onlaç için bu, bir faciadır. Iztırap çekiyorlar. Ama bu rztırapla da hakik? hayata girmiş bulunuyorlar. Çünkü har yat ıztıraptan ibarettir. Eğer hayatın elinde bu âcr olmasa idi, başka kime, ne verebilirdi? Her şey sonu gelmez bir tesbih duasına benziyecekti. Bu, belki müukaddes fakat her hakle pek can e" kıcı olurdu. Ben, ıztırap çektiğim hal- de gerçek yaşayışa eremiyorum. Çözül- merz bir mukavelenin “X,, yim. Ben, hayat içinde kendi adına varımcaya kar dar her şeyini kaybetmiş bir “tayf,, em. Diyorsun. Gerçi bu senin henüz tec: rübesiz bir delikanlı olduğunu göster- mekten başka şeye yaramaz, Çünkü ba- na ait işlerde daima zekâdan bir eser vardır. Ben, iyi ve şen yaratılışlıyım. Hattâ vodviller bile yazdığım olmuş- tur. Sen, belki beni “Klestakoy,, gibi bir bunak yerine koeyuyorsun. Fakat benim nasibim bu değildir. Hikmetine akıl ermez bir buyrukla asi tanınmışım. Buna rağmen ben fena bir mahlük de- gilimdir. İsyansız, inkârsız tekemmül Olmaz. Tenkidin de bir münası bu. Mü- nekkitsiz revülerin hali ne olur? Bir düşünsenet.. Hele hayat için bunun lü- zumu inkâr edilebilir mi? Hem sonra, tenkidin mucidi de ben değilim, mesu- Kü &e. Ben, dünyanın vurabalrsı rolüne çık- tım. Bana tenkit vasifesini yüklediler ve hayat başladı. Fakat bu kömedinin içyürünü gören ben yokluğu hissedi- yor, özleyorum. Bana: — Hayır, diyorlar; yaşcmaklığın lâ- Rusyadaki Hadi kiız-