V ı i Sar C S Ingilizceden Çeviren : — 23 — Arabella saf bir tagiliz kızıydı. Donru düşünüyordu. Fakat haya — tımın ilk aşk macerası, tamamen j aleyhine olarak neticelendiği için | kendini bedbaht addediyordu. Zi Ta kendisini ilk seven ve onun da “ilk sevdiği âdam Arnold bir hay - — düt çıkmıştı. Bunun Üzerine Ara - bella Minter meyus ve mükedder — bir halde Amerikaya gitmiştir. Fakat henüz yirmi yaşının ilk dev | relerinde bulunan bir kız için üç ( sene uzun bir zamandır; Arabeila Minterin aşk macerası da üç sene- İN — lik bir zaman içinde kapandı, iyi oldu. Ve şimdi Amerikadan döndük . ten sonra eski sevgilisi Luk Ar - — moldün hapishaneden kaçtığını ve K Ş bir adam öldürdüğünü gazeteler - — den Öğrenmişti, '_ Bu, insana iç gıkıntısı veren bir haldi. Fakat Arabella kendini tu- | — tuyordu. Çünkü, akir, başı yerin. y f V Dik Kde bir kızdı. Bilhassa Luk Arnold hatır ve hayalinden tamamen si. linmiş ve yepyeni bir hayata atıl- muiş bulunuyordu. Bir genç kız, Kendisinin hatasr olmryan bir hâ- dise yüzünden bütün hayatını ber. bat etmemelidir. Şiimdi mesuttu. Vilyam Bradby adında genç bir mühendis meslek hayatında yeni faaliyete başlamış. tı. Muvaffak oluyordu. Viktorya taddesinde bir yazıbanesi vardı. Araballa onun sekreteri idi. rabella, o yazıhanenin tek memu- riydi. Zira, Braby şimkliki halde ancak bir tanesinin ücretini öde- yebilecek mevkideydi. Fakat bu delikanlı çok zekiydi. Çatıçmaktan — hoşlanıyordu ve bu sürette gittikçe ilerliyordu. “Arabellaya da çok iyi muamele Böiyotdü. Bü itibarla Arabella bu “genç mühendisin yanındanı çalıştı. Hondan pek memudu. Ve bittabi Arabellanın küçük bir aşk macerası da vardı. Hayır... Kendi patronuu sevmiyordu. Sev" diği adam Mişsl Raymond adında biri idi ki, xendisiyle Romantik - vapurunda tanışmıştı. Hiç şüphesiz ki bu macera bi rüyadân ibaret#4 Başka hiç bir neticeye varacağını ülmit etmiyor- du. Raymond ile evlenmek niye. tinde değildi. Raymond zeng Mümtaz bir adam evsafını taşı. yordu. Kendisi satlece bir yazıha” fc 'sekreteri iken, ona gayet ne. zaketle muamele ediyor; büyük itibar gösteriyordu. — Fahat kızlar, malik olamıyacak. A- | yacağım H. MUNIR larr erkekleri de mahrumiyetlerine Tağmen mesut stabiliyorlar. -Azabella böyle bir| vaziyetteydi. | Arabella kendi vaziyetinde bir. sek kızlar - biliyordu. Öylelerini | tanıyordu ki, sinema yıldız Sşıktılar. Bu bakımdan Ara nın vaziyeti bir derece ehvendir; denebilir. Zira, Arabella, sevdiği Raymond ile konuşmuştu. Hattâ | bu adam, bir kere onu öpmüştü | bile,.. Arkadaşça bir Spüş... — Fakat| Arabella onun intibamr aslâ unut- muyordu. Üstelik günün birinde gelip kerldisini göreceğini de va. atdetmişti. İşte beklediği bu idi. Bütün hayatı onu tekrar görmek ümidiyle dolu idi. Geleceğine &. minli. Buna hiç şüphesi yoktu. Mister Raymond her halde sözü- nü tutacaktı. O, sözünü tutan bir adamna benziyordu. Geldikten ve onu bir kere dılın gördükten sonra, aslâ x:ımeu Arabelların canı sıkılmıyacaktı. Arabella onun hatırasiyle de mes-| ut olabilirdi. Öyle bir kızdı. Radyoyu açtı. Çünkü havadis Yinlemekten zevk alırdr. Şimdi sa. at yedi havadisleri okunuyordu. Spikerin yumuşak sesi şu sözlerle başladı: *“Havadisleri okumağa başlama- dan evvel, bir S. O. S, ilânı oku- “Romantik,, — vapuriyle Amerikadan İngiltereye bundan sekiz hafta evvel gelmiş olan Ara. bella Minter isimli »bir bayanın derhal “istern,, hastahanesine git. | mesi isteniyor. Orada çok laymet- li bir arkadaşı tehlikeli — sürette hastadır!,, Mak-Karti, dikkatle sevebiliyor ve *B O, 8 ç tertip etmişti, ilânını Arabelların annesi ve babası veya akrabası olup olmadığını bil- mediği için “çok kıymetli bir ar. kadaşı,, kaydını koydutmuştu. Bu suretle Raymonll'u zannedeceğini | biliyordu. | Netekim Arabella Minter de* aynı şeyi düşünmi Kendi kendin — Tevekkeli di talardır bana hiç uğramı simi bildiği halde mektu madı.. Bu “8. O. 8." 1 kadar zamandır si tutmamış olmasının sebebini kolay!ıkla izah edebiliyordu. Sevildiğinden şüphe ctm biraz gürür sevinç du D in c (Devamı var) y N Vakıt'ın Küçük Hikâyesi 5001 numaralı taksi amman Yazan : Onu ilk defa (xx) sineması antresinde Reşat Enis Robert Tayloru, perdede aşklariyle baş- gördüm, Filmin fotoğrafları karşısında mıh: başa bıraktık. lanmış kalmış gibiydi. Çok geçmeden farkır na vardım ki, bu cici kız da — her genç kız ve kadın gibi — sinemanın meşhur Jon Prom- yesi Robert Taylor'a hayrandır. * # * Kumral, taşkın büklelerinin üzerinde iğ- reti hissini veren minnacık şapkasının siyah tülü, şıpl:mu bir kıvrılışla yanaklarına - ini- yor, iri mavi gözlerini örtüyordu. Yanma yak- laştım. Robert Taylora bakarken, sarı bükle- lerin yanıma sokuldum. Fısıldadım : — Refakatinizle bana şeref verir misi- niz hanrmefendi? Başımı çevirince burun buruna geldik. Ah yarabbi, ne gözler!... gitmiş olacağım ki, haf ukurlatan bu çapkınca gülüş, i sum bakışlariyle ne hoş bir tezat yapryordu! Bir koket miydi? Yoksa.. Namuslu bir İ aile kıziyle karşı karşıya mı bulunuyordum. — Robert Tayloru beğendinizi anlıyo- um, hanımefendi... Yanağını çukurlatan çapkın gülüşüyle tekrar güldü ve tatlı bir sesle cevap verdir — Fena değil... Fakat, ben daha ziyade, onun sanatını beğeniyorum. Sanatı mı? Pudralı, rujlu Jon Promyenin sanatla zerre kadar ilişiği yoktu, muhakkak.... ve, bi- Hyordum ki, onun sanatına gerçekten inan- mış görünen genç kız, garip bir gururla his- lerini gizlemeğe, Robertin güzelliği karşısında duyduğu hayranlığı başka suretle tefsire uğ- raşıyordu. — Hakkımız var, dedim, yakışıklılığı nisbe- tinde de kuvvetli artist... Filmi birlikte seyret- siniz ya, hanrmefendi?... — Fakat... Nasıl olur? — Anlıyorum; bir başkasını bekliyorsu- Yavaşça kolüna girdim. kaçınmadı - ve, gişeye doğru yürüdük. * * * Salon tenhaydı, üst kat locada, ıssız, ka- ranlık ve yüksek bir tepedeymiş gibi yapayal: İnızdık. Lâmbalar söndükten pek az sonra, ilk - |hücumu yaptım, Başımı kumral, kabarık bük- - |lelere gömdü . Pişkin bir edayla: — Seni yaramaz! Dedi ve ihtirasla dudaklarımı aradı. Yirmisine daha varmamış bu körpe kr zın mahiyetini artık kavramıştım. O, macera pesinde koşan, bir film veya bir ipekli çorap hatırı için kendini rastgeldiği erkeğin kucağı- na bırakan kenar dilberlerinden bınydı © SALON OYUNLARI © DÜNKÜ MESELELERİN HALLEDİLMİŞ ŞEKİLLERİ 4 — Oyuna dahil etmek istemediğiniz ra. ta üç namarayı verirsiniz. Yani Siz bu numara. yı allığımıza göre iki kişi sonra o gelecektir. irtifar yedi santi. 2 — Yapılan mikâbın metre olur.. BUGÜNKÜ MESELE Bugünkü bulmacamız SOLDAN SAĞA: 1 — Bir haricey vekili, 2 — Karargâh, 3 — Çapkınlığile ma. ruf bir Fransız edebiyatçı, £ — Emmek fiilinden emir.. Bir çalgı, c€h sual... 5 — Türkiyede eski bir yanardağ, 6 — Kültür.. Sanat, 7 — Kaba. Bir ecnebi içkisi, 8 —- Elektrik kuvveti.. Kayığın ince. Bir cadde üzerine şu sseseler dizilmiş: Terzi, ekmekçi, berber, kütüphane, p banka ve eczane.. Ancak bunlar say ra ile dizilmiş bulunmuyorlar, Biz yalnız gun. ları biliyoruz: Eczane, terzinin yanmda ve ban. kadan dört kapı ötededir.. Kütüphane, ekmek. çiden üç kapı, banka da berberden iki zaktadır. Sonra terzi postahaneye gidebil, için muhakkak ekmekçinin önünden geçmeğe, mecbur olduğunu, fakat postahane memurları. nın kütüphaneye gitmek için ne terzinin ne de ekmekçinin önünden geçmeğe mecbur olmadık. “ larını biliyoruz. Bu malümata istinaden bankanın hangi mücsseseler arasında bulunduğunu 'edi (Bu meselenin hslledilmiş geklni yarmki nüshamızda bulacaksmız.) 'TASHİH: Dünkü nüshamızda olarak bulduğumuz müsavatın: 8—(8X8) -1(747) X1(2x2) bu şekilde olması lüzmmdir.. Tashih ederia, halledilmiş si, 9 — Bir gida maddesi.. Nakil vasıtalarını durduran alet. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1—E 8 — Kahramanlık, 4 — Kumanda, 5 — Bir hayvan.. Oyuk, 6 — Bir kadın ismi, 7 — Takdim et, S — Yapmak, 9 — Topçu teşiti. lâtında bir kısım. 123 4 6 ©© 4 O G mex 09 * bir sultan.. İlâve işareti, 2 —- İsyan eden... Kolay, | L |mek teklifimi pek cüretkârane telakki etmez- * « * * Sinemadan çıkhümııı zaman ortalık ye-| ni kararıyordu. Kararımı vermiştim: Bu ne fis, körpe vücudun vaadettiği çılgın aşkı içi- me sindirecektim. Onu, bu gece kolay kolay elimden brakamazdım. Meliha, ürkek bir telâşla kaşlarını çatır yordu: — İmkânı yok sevgilim... Geceyi dışarı- da geçirirsem, babam muhakkak beni vurur. Onu, bir iki saat daha başbaşa kalmak için ikna etmek güç olmadı. Ancak... Büyükdereye doğru bir otomo- bil gezintisi yapacaktık. Onun, sinemadan sonra, en çok sevdiği şey otomobile binmekti. Razı oldum. Yanağını çukurlatan çapkınca gülüşü ve iri mavi gözlerinin mastım bakışla- riyle beni âdeta büyülemiş gibiydi. İlk rastladığımız otomobile yürüdü — ve kolumdan sürükledi. Atladık. — Büyükdereye... Bu, eski püskü bir arabaydı. Kapısı, pe ceresi eğrilmiş, çamurlukları kamburlaşmış, demode bir Ford... Bu kenar dilberinin li araba aramayışı, beyağı hoşuma gitti. Kır saçlı, şişman şoför, bitik omuzlariy- le, arabası kadar gözmüş bir adam hissini ve riyordu. Şoförümüzün yaşlı oluşuna wvınmed'ım değil... Maslağın dümdüz asfaltımda ağır ağır ilerlerken, Meliha, bir kedi yavrusu sokulgan- lığiyle, kucağıma uzandı. İhtiyar şoför, bir dağ vurdum duymazlı- giyle direksiyonun üzerine yaslanmış, bütün | dikkatini yola vermişti. Nefis mahlük, o gece ihtiyar şoföre tam| ye& Lra ödememe rağmen, kendisinden bir yeni randevu dilenecek kadar beni büyüle- mişti. ta aynı gün buluşuyor, sinemaya gidi: Sinema çıkışında, bizi Taksimin bir köşesinde bekleyen aynı ihtiyar şoförün, aynı hurda ara- basını buluyor, Büyükdere yolunda uzun u zun geziyorduk. Kır saçlı şoförün babacan müsamahasını, balden anlayışını öyle beğeniyordum ki! * Bir gün, bir arkadaşla, bir iş icabı gitti- igimiz Büyükdereden dönüyorduk. Dümdüz asfaltın tedaisiyle, Melihamı düşünüyordum. Onunla iki gün sonra buluşacaktık. Her haf- ta, randevu gününü iple çekiyordum. Birdenbire, yolumuzün yüz metre ileri- sinde bir taksi peydahlandı. İstanbula doğru orta bir süratla ilerliyordu. Soluk boyalı, çarr pık karöserili aşk arabamızı tanımakta gecik-| £ medim.. A... Hayret... İmkânı yok. Kumral, taş- koım bülleleriyle sevgilim... Meliha, kır saçlı ihtiyar şoförün arabazında ve bir yabancı er- kekle başbaşaydı. Eski taksiyi arkadaşım da görmüştü. Be- nim dikkatimi ve heyecanımı sezince, elini dizime çarptı; yüzüme eğilerek göz kırptı: — Senide mi tavladılar yoksa? Kekeledim: — Tavlanmak mı? Ne münasebet!... — 5000 numaralı taksiye kaç defa bin- din?... — Hesapsız... — Meliha ekzantrik bir kızdır. Onda çıl- var. Aşıkları, onu , sen zeki bir a- damdın. Dilber kızın, bir sürü ryadyolu - taksi z arasında bu külüstür arabayı seçişi ve daima ihtiyar şoförü tercih edişi hiç de mi nazarı dik-| katini çekmedi? — Kuzum, meraktan çatlıyacağım; ça- buk söyle! Gene uzun uzun güldü: — İtiraf edevim ki ben de uzun bir za> man Melihanm aşkı uğruna bu külüstür ara- baya bir hayli para ödemedim değil... '" —lll! — Evet, günün birinde öğrendim ki, kır saçlı şoför, Melihanm özbeöz babasıdır. yİ ettim, eskisinin hükmü yoktur, — Piyer- Bükreşte bir aşk hikâyesi Üç genç Tuna 'nehrine yuvarlardı Bükreş, (Husust) Burada eşin? az tesadüf edilen garip ve feci bT vaka olmuştur: Biri 15, diğeri 18 yaşında olaf iki kız kardeş, genç bir. adamd Aşık olmuşlar ve işin garibine tü" kın ki, genç adam da bu iki kif > kardeşin ikisini birden büvük mü- savi bir aşkla seymeğe başlamış * tır. Romanyanın tanınmış bir ail€ * sine mensup olan kız kardeşlerde? birinin ismi Mari ve diğerinin (€ leonadır. Jonika ismindeki genç âşık, İ kardeşten birini bırakıp — öbül irün* sevebilmek için kendi kendine Bİ” kim olmağa çalışmış, fakat bu *& şebbüsün her tekrarında kalbinif iki kız için de aynır hızla, ayni aŞ7 - ve tam manasile müsavi olarâ” çarptığını görmüştür. Ve nihaytt Vişi oluruna bırakarak beklemektt” |başka çare olmadığı kanaatine VAT ımş( . İki kız kardeşe gelince, hiçbirisİ |(müşterek aşkından diğeri hesâ * İbına fedakâzlık yapmağı göze #t mamışlar böylece iş büsbütün $47 pa sarmıştır. İJonikanın da bekleme siyaseti t7 kibine başlaması genç kızların #f kını büsbütün kamçılamış ve *” (erraplarını arttırmıştır. Günler geçiyor ve genç adat |bir türlü kararını veremiyord” Nihayet kızlar kendi araların” görüşerek bu işe bir nihayet vef” meği düşünmüşler ve üç gün €“ ” İçc1 (Genç kızlar kâyalığı) denti sarp kayalıkların üzerinde Jonitf ya bir randevü vermişlerdir. Genç adama orada da ikisinde” birisini hemen seçmesi için yapı * lan teklif, yinc netice vermemiş Jonika: — Ne yapayım, ikinizi de ayff küvvette seviyorum. Birinizi tef * çih etmek elimde değil. Cevabını vermiştir. Bundan gonra, üç genç, kol kt” la girerek pek müteessir bir halöf şehre dönmeğe başlamışlar, fa * kat tam sarp Kayalıkların üzerit” den geçerlerken, oldukları iri bf yalardan biri yerinden kopmuş ** üçü birden altından igeçen Tuf? nehrinin mavi sularına düşmüş * |terdir. TGarip bir tali eseri olarak erkef nehrin cereyanile hemen sahil' sürüklenerek kurtulmuş, fakat 5# vallı iki kız kardeş boğulmuştu” Zavallıların cesetleri hâlâ bulun mamıştır. Şimdi iki sevgilisini aynı zâ ' | :|manda kaybeden Jonika, perişt” bir halde düşünüyor ve Mariyi yoksa İleanayı mı daha çok sev * diğini hâlâ kestiremiyor. Bugün bütün Romanya bir f#” cia ile biten bu çifte aşkın dedi " kodusu ile meşguldür, HALK OPERETİ 90 Hazjran Cuma mı Cağaloğlu raylar bahçe ei GZIR DUIICI'U Nışxı Özcati Ertuğrul Tek birlikte şiktaş Suatpark? HAYRET EFE! Vodvil $ perde OKUYUCU: AYSEL ZAYİ 2283 numaralı arabacı plâkamı * Yenisini çıkaracağımı (20 ZAYİ Seyrüseferden aldığım 2175 nurt ralı tek athı arabaya ait plâkamı 10'| 'ottim. Hükmü yoktur. — Zsak Özdüf