L Şd Ogün Vang Lung'un düğün Rgünü Öli. Yatağının etrafını kuşa- tan perdelerin yarattığı loşlukta gözlerini açınca: şafakın — diğer günlerden neden başka türlü gö- ründüğünü ilkin anlayamadı. Or. ta odanın öbür ucunda, kendi oda. sının bitişiğinkdle yatan ihtiyar ba. basının cansız, hırıldayan öksü. rükleriniden maada evde başka ses duyulmuıyordu. Het sabah ilk tilen ses ihtiyarın öksürükleri o. Jurdu. Vang Lung, dalma yattığı yerden bu sesleri dinler, ancak gittikçe yakınlaştığı, ve babasının oda kapısının tahta — menteştleri üÜzerinde dönerken gıcırdadığını duyduğu zaman kalkardı. — Fakat Vang Lung bu sabah bek lemedi. Yataktan fırladı, ve yatar ğinan perdelerini çekti. Koyu, kı- zıl bir şafak söküyor, yırtık pırtık kâğıtların uçuştuğu küçük — bir pencerenin dört köşemsi deliğin- den de tunca çalar bir gök ışıldı. yordu. Vang Lung deliğe yaklaştı v âğrtları koprdı. — Bâhar getlli, artık bunlara lüzüm yok!.. diye muarıklandı. Böyle'bir günde evin temiz ve derli toplu olmasını istediğini yüksek sesle söylemeğe utanıyor: du, Delik, ancak eli sığabilecek kadardı. Havayı anlamak için e- Hini dışarıya çıkardı. Şarktan ha- fif bir rüzgüâr nazlı nazlı esiyordu. Bu, yağmur dolu, mırıltılr, mülü. yim bir rürzgârdı. Ve iyi bir ha- beri müjdeliyordu. Tarlaların ye- şermesi için yağmura ihtiyaçları vardı. Bugün yağmur yağmazdı. Ama rüzgâr böyle devam ederse, kavuşacaklardı. İşte bu iyi idi. Dün babasma; “Bu kavurucu, yâkrer, piril pırr) yanan güneş de- vam ederse, başaklar İldolmaz... de. mişti. Şimdi sanki, gök kendisine iyilik dilemek için bugünü seçmiş. t. Toprak mahsul, meyva vere- cekti. Yürüye yürüye, lâcivert panta- donunu dizlerine çekerek, yine lâ- civert pamuklu kuşağını da beli. ne sararak orta odaya seğirtti. Yu kanmak için suyu »ınmcaya kar gdar da yarı beline kadar soyundu. Evin dışarısına doğru çıkan, 'bir sundurmaya girdi. Burası mutfak- t, Mutfağın drşarısında, loşlukta bir öküz vardı. Hayvan delikanlır yı görünce başını ona doğru kı. vırdı ve eğdi. Mutfak da, ev gibi kerpiç — tuğlalarndan yapılmıştı. Kentdi tarlalarından — kazdıkları dörtköşe çamur puçulrmı. kendıı ——— ——— — Karamazof I?hr(ieğîer Bârı Esirleri rrmn eden aktörlerden Lmiz Rnpu— buğdaylarının samanlariyle kürrş. Artık ateş yakacağı son sabah. tırarak burayı kurmuşlardı. Yine|ti. Annesi öleli altı senedir, her kendi topraklarından büyük baba" & gençli sabah ateşi o yakmıştı. Ateşi yak: nde yıllarca içinde pişir-'mış, suyu kaynatmış, suyu bir ça- ve pişmiş olan'nağa dökerek, yatağına oturarak ocağı yapmıştı. Bu toprak ocağın üstünde büyük ve yuvarlak bir kazan vardı. Delikanlı, yakınla bulunan ve yarım bir toprak destiden kazana su boşalttı. Su çok kiymetli bir nes. ne olduğu için de ihtimamla, dik- katle hareket etti. Sonra, biran tereddüt eder gibi oldu. Arkasın” dan, birden destiyi kaklırdı. İçin- deki bütün suyu kazana boca etti. Bugün bütün vücudünü —yıkaya. caktı. Annesinin dizlerinde otur. duğu gündenberi, çocukluğundan” beri hiç kimse onun — vücudü! görmüş değildi. Bugün ise birisi götecekti, o da vücudünü tömizli- yecekti., Ocağın arkalara doğru gitti, ve mutfağın bir kenarında duran kuru ot ve çalı çırpıdan bir tutam alarak, hiç bir ot parçasını israf etmeksizin ocağın içine ihtimamla yerleştirdi. Sonra, bir demir parçasını çak. mağa sürttü ve bir ülev çıkardı. azmını tuttu. Oilır pııhdı Yazan: Doıtovovskî. Çevireni Hakkı Süba Gezgiv Gi ,20 v etrafından dolaşarak | öksüren ve yerde kuanduralarını arayan babasının odasma götür. müştü. Bu altı yıllık her günü de| ihtiyar adam, öksürüğünü bir azı. cık olsun yatıştıracak olan kayna> mış suyu oğlunklan beklemişti. Şimdi baba oğul dinlenebilirlerdi. Eve bir kadın. geliyordu. - Artık,| Vang Lung ateş yakmak için bir daha yaz kış şafak vakti aslâ kalk- mıyacaktı. Yatağında yatar, bek. liyebilirdi. Artık ona da bir çanak su getireceklerdi. Ve toprak mah. sullü olunca Ha bu suya çay yap: rakları atılacaktı, Bazı — seneler, — 0 da ayda yılda bir kere — su- ya çay yaprağı atılırdı. Ve eğer kadın bu işten yorula- cak olursa, ateşi yakacak çocukla. rı, Vang Lunga' doğuracak olan birçok çocukları meydana gele- cekti. Vang Lung, Üüç odada bir içeri bir deşarı koşuşan çocukların hayaliyle birlden yıkanmayı bırak- tı. Bu üç oda kendilerine çok gel. mekte idi. Annesinin ölümünden. beri de âdeta yarı boş gibi kalmış tı. Daımı. dıhı fazla hlıbıhk ©- le,, gidiyor, başı 1r hizir atıyordu, dü; “Mari Kondratyevna,, nım evine varmadan biraz önce kokan, eski kaftanlı bir adama rastla. dı. Sarhoş, saflana sallana — duvarlara tutuna tutuna yürüyor yırtık, tok ses le bir şarkının nakaratını mırıldanıyor. *“Vanko, Petersburga gitti lan akrabalarınım, nihayetsiz ço. cuk zürriyetiyle meşhur olan am. casının kendilerini kandırmaya galışmasına dayanmışlardı. Amcar 218 — İki bekâr adam bu kadar çok | odayı ne yapacak.. Babâ ile oğul bir yatakta yatamazlar mı, sanki? Gencin harareti ihtiyarın öksü. rüklerine iyi gelir; demişti. Babası daima şu — cevabı ver.| mişti : — Ben yatafımı torunuma sak. kyorum. O ihtiyarlığımda benim kemiklerimi ssrtacak... Artık, torunlar, üstüste pey dahlanacaklardı. Ö zaman, yatakı ları düvarların kenarına ve odanın ortasıma yerleştirmek meeburiye. tinde kalacaklardı. Ev yatakla do. lacaktı. Vang Lung, yarı baş evde kurulacak olan bü yatakları ne dürürken ocaktaki ateş söndü, ve kazandaki su da soğu” Jmaya başladı. Eşikte ihtiyar :d;-ı | mın gölgesi belirdi.Düşmesin diye düğmemelenmiş entarisini elleri. le tutuyordu, Öksürerek, tıksıra. |rak halsi? halsiz söylendi: — Ciğerlerimi wıtmak için sr tak su nerede kaldı?.. Vağ Lüung, apıştı kaldı. Sanra kendisine geldi ve utaridı. Ocağın arkasından seslendi: — | — Odun ıslak, nemli, nemli rüz- gâr... İhtiyar adam, durmaksızın ök. | sürmeğe başladı. Ve su kaynayın. caya kadar dur durak — bilmedi. Vang Lüung çanağa biraz su dök- İtü, ve arkasından birkaç saniye sonra, ocağın kenarında duran sırlı bir kavanozu açtı, ve içinden 12 tane kadar kıvrık, kuru yaprak İlardan aldı ve suya serpiştirklii. İh- tiyar adamin gözleri iştiha ile, aç gözlü aç gözlü açıldı. Arkasın. |dan da şikâyete başladı: — Neden müsriflik ediyorsun?.. | Çay, tıpkı gümüş yemeğe benzer. Vang Lung kısa, kesik bir gü. lüşle cevap verdi; — Bugün fevkalâde dür. Ye, ve rahat et... İhtiyar adatm mırrldana mirilda- na, homurdana homturdana bumi buruşuk, kemikli parmaklariyle çanağı yakaladı. Bu kıymetli şeyi içmeğe kıyamıyarak yapraklatın açılışını, yayılışını, genişleyişini ve süyün Üstünde dağılışlarını seyretti. — BSoğuyacakt... Lung. İhtiyar adam: — Doğru, doğru!... diye söy. lendi, ve sıcak çayı höpürdete, hö-> pürdete içmeğe başladı. Hayvan- ca bir. memnuniyet duyuyordu,. Tıpkı yemeğine gözünü dikmiş bir çocuğu — andırıyordu. Fakat Vang Lung'un hiç acımadan, ka. yıtdızca kazandaki suyu tahta bir banyoya boşaltıldığını görmiye. n bir gün deli Vang gtıyor, nabızları hiz İvan: içki sessiz. Ama İvan, oda: getli #caktı. de göre çarpıyordu. Tahta sıralardan biri yerine, Vbir şey iszaf edilmiş olmaz... »| onları giymak-İstemiyor, huna ta. — Patıtdı ediyor mu? Diye sordu. M — Hayır, nız. Dinlensin zavallr. tek kadar kendinden geçmemişti. Başını kaldırdı, ve oğluna gözle- rini 'dikti, birden: — Ekimi olgunlaştıracak kadar su var burada. Diye söyleridi. Vang Lung süyu sön damlasına kadar boşaltınaya devam etti. Ce- | vap vermedi. Babası, hızla bağırdı: — Ne!... Ne olüyor?.. Vang Lung hafif bir sesle mu. kabele etti: — Yeni senedenberi bütün vü. | şeudumu yıkamaldım... dedi. İ Bir kadın görecek diye vücudü- | nün temiz olmasın: İstediğini ba- basmma söylemeğe utandı. Hemen dışarıya fırladı, ve banyoyu odası. na götürdü. Kapı iğreti Huruyor ve iyice kapanmıyordu. İhtiyar orta odaya kadar geldi ve aralı. gina ağzını dayayarak gürledi: — Kadını böyle alıştırırsak, fe- nâ,. Sabahları çay, ve yıkanma- lar, arınmalı Vang Lung: — Yalnız bir gün için, dedi ve ilâve etti: — Yıkandıktan sonra, süyu top rTağa dökeceğim. O zaman da hiç İhtiyar adam, bu söze karşı ses çıkarmadı, ve Vang Lung kuşağı. ni çözdü. Elbiselerini soyundu. Delikten sızan, uzayan dört köşe x aydınlıkta buhar tüten su da küçük bir bavlıyı ıslattı, sıktı ve #smer, İn€c, narin vücuklünü şid. detle, hızla uğuşturmaya başladı. Havanın sttak olduğunu zannat- mekle beraber, vücudü ıslanınca üşüdü ve bunun üzerine daha ça-| buük bareketlerle, havlıyı, bütün| vücudundan ince bit buhar duma. nı tütünceye kadar suya daldırdı, çıkardı. Sonra, annesinin sandığı- | na gitti ve gecir gicir, temiz |rı.ı.A muktan yapılma, lâcivert bir ta. kım çıkardı. Buxım kaşlık, yünlü elbiseleri: i in ihtimal ki l.ışl.ı.ı , tertemiz tenine yize hammü! edemiyordu. Bu elbiseler pejmürdeleşmiş idi. Kirli, p;ıaklı idi;. ve yırtık yerlerden tel tel olmuş iplikler sarkıyordu. Kadının kendisini daha ilk de- fadan böyle hırpani bir kılıkta ni istemiyordu. Sonraları, , bu elbiseleri yıkatacak, örecek, tâmir edecekti. Fakat ilk günden yapmazılı şüphesiz bunu.. Lâcivert pamuklu ceketi İle panta. lonunun üzerine, yalnız bayram. l senede topu topu 10 gün giydiği uzun bir entari, cübbe ge- çirdi. Sonra parmaklarının - seri hareketleriyle, sırtma kadar İnen, uzün saçlarını sıvazladı, üstü kar- makarışık duran, küçük masanın çekmecesinde tahta bir tarak ala. rak saçlartı taramaya koyuldu. çevabını almadan gitmiyeceğim. rin İvanovna seni görmeğe geldi £ Smerdiyakov bun: verdi. dedi; tam tersine çok siz de önu pek yormâayı. — ya girdi. İçerisi yine deh. Fakat bazı değişiklikler geldi. magon taklidi, meşin bir beni! P VAKIT ADONE TARİFESİ Wemlekel Memleket içinde dışında 95 155 Ki 260 25 » 415 820 « 900 1600 « Relkan — Birliği Aylık 3 aylık 6 aylık 1 yallık Farifeden için ayda otut kuruş — düşülür Posta birliğine girmeyen yerlet ayda yetmiş beşer kuruş — zami, medilir. Abone kaydını bildiren meb| tup ve telgraf deretini, parasının posta veya banka İ yollama üeretini idare kendi Ü zerine elır. Türkiyenin her posta merketli VARIT'a aböne yazılır. Adres değiştirme ücreti 25 kuruştur. İLÂN ÜCRETLERİ Ticaret ânlarının santirs | satırı sondan itibaren ilân s4 falarında 40; (ç sayfalarda $)| kuruş; dördüneü — sayfada İ İ ikinci ve üçüncüde 2; biriâei | €: başlık yanı kesmece $ li | dıt, İ Büyük, çok devamlı, — klişel' h renkli ilân verenlere ayrı t. tadirmeler yapılır. Resmi ilâi | mıf santim * salırı 30 kuruştdf P TİCARİ MAHİYETTE OLMİYAY l KÜÇÜK İLANLAR İ Bir defa 30, iki defası 30, ÖÜ defası U5, dört defası 75 ve #İ İ defası 100 kuruştur. Üç « ilân verenlerin bir defası bed vadır. DÖti satırı geçen ilâni u fazla salırları beş kuruştan hS | Hizmet — kuponu — getirenlei küçük ilân tarifesi yüzde ıt indirtlir. H Yakıt bem doğrudan — doğrir ya kendi idare yerinde, hem kara caddesinde — Vakıt Yurt altında KEMALEDDİN İRBİR| İlân Bürosu eliyle ilân kab eder, (Büronun telefonur 90 Alemdar sınema$ 1 — Kasırga 2— F’mn! İıırnıx' ü Babası yine yıklıı(ı ağıs râlığa dayayarak seslendi; — Bügün yine yemek cek miyim?... diye sızindı. yaşta olanların kemikleri, gıli mayıncaya kadarı su gibi 01& Ti Vang Lung, hızlı hızlı, yumuşak hareketlerle saçlarıt' fiş rayıp, ve örgüsünün ucuna püsküllü ipek bir kurklele bf yarak cevap verdi. (Devamı * İ işaretle — © Ve başını çevirdi. Nen var? Hiç! —Nasıl hiç? Bayağı hiç işte... Bvet Kaf Amma bundan size ne? B ©, bu işe içinde duyduğu bir inciniş. le sürükleniyordu. Sor 2 ansızın hatırladı, ki Kateri. na, Aliyoşanın karşısında ona bağıra gağıra: — Önüun mutlaka katil olduğuna be. “ni inandiran gen değil miydin? Yalnız seni Demişti. Halbuki o, hiçbir. zaman höyle bir iddiada bulunmamış, hattâ Smerdiyakovun yanımdan — geldikten sonra, tam tersine Dimitrinin suçsuz . luğunu imaya çalışmıştı. Şimdi genç kız: — Smerdiyakovun evine ben, ken - dim gittim! Demişti. Delikanlının bundan haberi olmadığı için: — Ne vakıt? Diye sormuştu. Demek Katerinanın da kendine göre bir takım şiipheler! veslı Amma Snerdiyakovdan ne öğ. tenebilirdi ki?,. Başında bir hiddet fır. 'hnıı_w. Yarım ssat önce yü. rtüne karşı bütün bunlar söylenirken, nasıl olup da kryametleri koparmadığı" na şaşıyordu. İşte ba iç gürültüsü arasında elin. deki zil kordonunu bırakarak, Smerdi. yakovların — yolunu tuttu. Kendi kendine: — Belki bu kere öldüreceğim kera. tayi! Diyordu. SMERDİYAKOVLA ÜÇÜNCÜ VE SON KONUŞMA Yolda sert ve keskin bir tüzgâr es“ meğe başlamıştı. Katabaya kuru ve bol kar getiren bir rüzgür. Kar, daha ye. re kounmadan rüzgârla sevruluyor. sis gibi koyu bir tipi yapıyordu. Çok geç. meden bu havada yürümek hakikt bir İşkence halini âldı. Smerdiyakovun oturduğu semt, ka. sabanın en Ücra bir yeriydi ve oralar" da sokak fenerleri de yoktu. İvan, ayak yordamiyle “sevki tabily Ben artık onu beklemiyeceğim,, Fakat türkünün âlt tarafını bit tür. lü getiremiyor, hep bu ikl mrsrat tek* rarlayıp duruyordu. İvan, bu tanımadığı adâma karşı ansızın keskin bir hıncın içinde kabar. dığını duydu. Birdenbire bu herifi, bu tanımadığı, bilmediği kişiyi öldürmek hevesine düştü. Tam bu sırada karşı. daştılar, Sarhoş, bütün kuvvetile Tvana garptı, O da herifi şiddetle itti ve don muş yere düşürdü. Sarhoş, bir kere inledi ve sırtüstü upuzun serildi. Delikanlı: — Donacak sersem! Diye düşlündü. Fakat durmadı. Mari Kondratiyevna, elinde bir şam. gdanla kapıyı açmıştı. İvanı — görünce, alçak sesle, Sınerdiyakovun çok hasta olduğunu, hattâ arada sırada sayıklar dığını, hattâ çay bile içmek isteme. diğini andattı. . kanape konarak* üstüne yatak ve ol- dukça temir yastıklar serilmiş uşak da, yine emektar röp döşambrini giy mişti. Masayı yatağımsı kanapetnin yanıma sürdükleri için zaten küçük olan oda, bir kat daha daralmıştı. Masanın üs. tünde sarı kaplı kalm bir kitap vardı. Smerdiyakov, İvanı uzun bir bakışla karşıladı ve bu gelişe hiç de şaşmış görünmedi. Vücutça pek değişmişti. Avurdu a. vurduna çökmüş, yüzü sazarmış ve göz altları çürümüştü. İvan Fibodroviç;: — Getrçekten hasta mışin? Merak etme, seni çok rahatsız etmiyeceğim. Pardesümü bile çıkaracak değilim. Amma nereye oturayım? Dedi ve sonra bir sandalye çekerek mata başına — geçip oturdu. — Ne susuyorsun! Körkma çok dur mıyacağım. Zaten sana birşey sormak için geldim. Yalnız şunu bil, ki onun — Söyle, ne vakit geldi? Bir aX velki gibi. — Bilmem üunuttum şimdi! Uşak, tiksinerek gülümsedi. h evvelki gibi. Dikkatle ve kinle Mft baktı. Sonra: — Siz de hastasınız Yüzünüz pek bozuk. Sararmı! Dedi. — Sıhhatimi bırak da, cevap ver, — Gözleriniz neden bu kadar Çok azap çektiniz galiba? Bu soruşta alaya benzer bir bâl ğt İvan: — Sana :mçımııdın ğimi söylemiştim. Diye bağırdı. Smerdiyakov muztarip bir tavif Sordul —— Niçin ısrar ediyor, ne diye bu işkenceyi — veriyorsunuz? (Devamı var)