ee Ikolojinin mevzuu ferdi Şu- Ni lgularıdır: İhsanlar, böYa köuzvi hazlar, elemler Bare, Fr gibi, Sosyolojinin m6vzu- 1 inançlar, bedii telakkiler omik değerler gibi ya kol- İf tasavvurlar; yahut dini er, ahlâki vazifeler, teknik deler gibi kollektif fiiller. Sosyoloj! ile psikolojinin uları arasinda bir kere 8 farkı vardır, Psişik olgu- vücut veren fertler, fertle-| zvi bünyesidir; Sosyâl oi- a vücut veren kollektivite &i bünyedir. Psişik olgula- ıı yerasette, biyolojide biliriz. Psişik olgular basit, I olguları, nisbetle, çok kkeptir. Gerçi sosyâl olgu- a Psişik olgulardır; ancak 1 olguların kaynağı, do- ve ölüm şartları apayrıdır. &l olgular ayrı tablatta ps). Igulardır. Sosyâl olgular erin ruhu vasıtasiyle beli. r; ancak bunlar, ruhların! nu, değildirler; şimik mü. eblerin hassaları basitleri- ekünu olmadığı gibi, Mese- r devletin, bir mesleğin, ve- r ailenin tablati onları teş- denlerin ferdi temaylleri- bi değil, bu gurupların 608- bünyesine, mortolojisine adar. tün bu söylediklerimizden etico çikar; Sosyal olgular olollyle izah edilemez, s08- lgular 808YAl muhitle izah bilir. Nasılki hayati olgu- #lziko - gimi ve psişik olgu” m biyolojiye izah edilemez. loğ İçin yardımer ilim pel- Hi değil, tarihtir, Sosyoloji Al Tealitenin ferdi desteği- Mdsratumunu anlamak is- 1 zamandır ki psikolojiye vurur, ak bir noktayı (yi anlaya-| Yolojinin merzuu ferdin daki Psişik olguların tot- değildir. Bu olgular usvf T Ve elemler gibi ister fert i mall olsun, ister dini biri - Ablâkt bir vicdan ve tek- ig yir meleke gibi sosyete kar- İı olsun, 808yolojinin mevzu-| şahsi döneler değiı, dini çlar, hukukt kaldeler, ah- HİKAYE ti” idi len A mu idim, YO" bahezi oyalar gibi oyalıyor Valiz danş bittiği z2mân ye — Yüzünüz kıpkırmızı Dedi, HAFTA MUSAHEBESİ 0SYOLOJi ve PSİKOLOJİ Po mevzuu. — Kollektif tasavvurlar ve amel — Psişik olguları sosyâl olgulardan ayıran fark- Sosyâl olgular sosyete ile izah edilebilir. — Sosyo - Psikoloji ne demektir. Yazan : İsmail Hakkı Baltacıoğlu HA vi YAZAN : Refik du: firma, eleşar gibi, dokumdurt lâki düsturlar, bedil nizamlar, iteknik prosedeler şeklinde şah- si telakkilerin dışında kalan ve katılaşmış, kemmiyet, madde, şey haline gelmiş olan kusür- lardır, Gerçi sosyâl kurumlar, kollektit tasavvurlar da fertie- rin vicdanına yerleşir; bunlar ferdi şuurlardan, bir menşur. dün geçen ışıklar gibi, kırilarak geçerler, istihaleye uğrarlar, tablatlerini bir dereceya kadar değiştirirler, Dini inanç gahsile. şir, ahlâki vazife şahsileşir, es-! tetik telakki şabsileşir. Ozaman gosyâl olgu siri kollektif birol. gu tablatını kaydederek ferdi tabiatiyle tablatin birleşmesin- den hasıl olan sosya » pelşik bir terkip kazanır. İşte ferdi şuur- larda belirdiğine göre bu sosyal olgular ne yalnız başma gosya- 10$i no de yalnız başına psikolo- Jiyle izah edilemez; her Mi Mimle izah edilmek lâzım gelir, İ Böylece yapılan konkra terki kin adına "“8o0$Yo- pslkoloji” de nİr ki hem g05y0l0ji, e heri olan bir şeydir. m: rm BALTACIOĞLU Teğmen Ihsan Akal Nise gitli Niste yapılacak atl: şoğtslakar. lara iştirak edecek heyetimize il Ghak etmek üzere Teğmen ihsan Akal dün akşamici €kspresle şeh- rimizden hareket etmiştir. “Teğmen İhsan Akal istasyonda arkadaşları tarafından uğurlanmış &r, fk müsabaka 15 Nisanda Nis, te yapılacıktır. —o— Hasköy meydanı kimin Haliçte Hasköydeki meydanın kime ait olduğu hakkında belediye ile emlâki milliye arasında ihtilâf çıkmıştı. Mahkemeye intikal eden bu ihtilâf belediyenin lehine ola- 2 A “ Arasıra; İMasuniyet bahsi Sabiha Zekeriya Sertel bir yazı- sında masuniyet bahsine dokunuyor: Mebusların smasuniyeti bahsine... Me- bus olan gatetecilerin mebus La yan gazetecilere balan tarafla, nunla beraber, biz Bayan Serli haklı bulnenğız, hem haksız: Maksızlığı şundandır ki gazeleler- ie işlenen suçlardan mesul edilecek mevkide bir mebus gösterilirse, ka-/4) mun, toebus olmıyan bir başkasının da mesul olarak gösterilmesini isti yor. Demek suçun cezasız kaldığı yoktur, Faraza bü yazının sütün korm- şusu Akağündüzün yazısından dolayı bir de dava açmak “beyin” sizliğini gösteren biri bulunsu ve suç da sa- bit olsa hem kendi, hem Aka hesabı- na ımalikeme koridorlarında dolaşa- cak elbette bir Halil LOM bulunacak» tar. Mebus muharir böyle davalır- da daima suç ortağı yerindedir. Ce- yası devre sonuna kalan da işle © dur, Suçu işleyen bir mi, iki ml? Kanun ikisini anlaşmış sayıyor ki böyle te- İikki etmek fabildir; fakat iyi dü- şünürsek mebes olmıyan mesul, tek #sesuldür. "Ben bu yazının girmesine tazı değilim” demiş olsaydı, Yazı ç miyacaklı ya? O hslde kanunun kit olunacak farafı bir suça iki me sul zorlamasındadır. Yalnız Bayan Sabiha masuniyet| bahsinde güzeteci mebüslar içim is-| ilsnai bir hüküm istememekle hak koranıyor; eğer bu isteğini bir kayıt altına alsaydı, buna bütün mwebusla. tın da iştirak edeceğini şüpbesiz sa- a yardık: Mebusları hukuk malhikemtesine bı- çakıp da ceza mahkemexine mazmun olsrak gitmeklen koruyan sebep, ce- zanın levkifi, hapsi İcap eden neti- celeri olmasıdır. Bu neticelerin de mebusu millet vekilliği vazifesini yapmaktan alıkoymasıdır. O halde musuniyet kaldırılmamalı, maşuniyet tahdit olunmamalıdır ve berhangi bir mebus maznun da olsa, Meclisin mesai günlerinde hâkim hu- | zuruna gitmiye mecbur tululmama lidir. Yoksa, haflada uncak üç gün mecjise uğrayan bir mebusun Öleki günlerde, tevkif olunmamak şartiyle, mahkemeye çağırılabilmesi pek ta- bii olmaz mı? Böyle olunca hem mebushtk şeteli zan allısda kalmaz, hem mebus; me- busluğa mani olmıyan bir cezaya mahküm olsa da cezasını çekmesi devre sonuna bırakılsa bile ortada ik hükmü bir haksızlığı tamir Şi i bir biz teşkilatı esasiye meselesidir ve yapılmalıdır. İngiltereden alınacak demiryolu malzemesi Ankara, 31 (Hususi) — Birkaç râk neticelenmiştir. a Yeni orman işletme idareleri Ankara, 81 #Musust) — ve Dürsunbeyde kurulan ormas işlet, e idarelerinden sonra uzum Ealidür, ie yurdun hir çak yerlerinde Orpsn li idaresi kurmaya karar veri, miştir. Ahmet SEVENGİL au idi; bunu şimdi hatırlamıyorum. el arkadaşım elinin arkasını yana” İN çok cak, değil imi? — öyle ise e çıkıp dakaşabiliriz cevap » “ları sizin | gündenberi şehrimizde bulunan ve muhtelif fabrikalar: temsil eden iz mühendisi devlet demir- is mpi müdür muavini Fuat isi Ta- Cer reisi Sedat, malzeme si rıktan mürekkep nafta heyetile in giltereden satın alınacak son sis- tem 50 kadar lokomatif, vagon oi hakkında müzakerelere de. vam ie AE o ği Mussolini <Tunus, Tunus» diyejras bağıran halka “İtalya harpten ko çalacağında Roma, 3i (A.A.) — B. Mussolini! bu sabah Kalsberysda köln Reggilo'ya muvastiat elmiş ve orada “Tunus, Tü, nus,, diye bağrran muazzam bir halk! kütlesi tarafından istikbal edilmiştir. Halka hitaben bir nutuk söyleyen Düçe, İtalyanın geçen sene içinde yap, mış olduğu İşlerden bahsetmiştir. B. Mussolini, bu nutkunda demiş , Ur ki: “Her be kadar hir çok geyler yapıl, miş ise de daha bir çök yapılacak iş, lerimiz vardır. Alplerin öbür tarafında, ki bazı eksik akıllılar, İtalyan milleti, bin İtalyada rejime telizahir olmadığı manalı: ortaya atmışlardır. Millelimiz ve ordumuz paml yekvü, cut ise, halkımız ve rejimimiz de öy, İlece yekvücuttur. İtalyan milleti, her Adliyede yeni tayinler Ankara, 3i (Hususi) — Daday ceza kükimliğine Mardin hâkimi Rifat Kiliç, Adapazarı âzalığına Beypazarı ceza hâkimi Hilmi Er- ren, İstanbul âzalığına İlgin eski hâkimi Salâhattin Ogelman, San- dikk hukuk hâkimliğine Aydın es- ki âzası Nafiz Karabük, Ankara ağırceza âzalığına Gaziantep sulh hâkimi Mirsad Yamac, Artivin ce. za hâkimliğine İstanbul eski müd- detumumi muvani İsmet Giray, Keskin ceza hâkimliğine Yalova eski sulh hâkimi Sabri Akgören, Niğde sulh Bâkimliğine Beypaza- rı hukuk hâkimi Rasim Özkurt, Zara hikimliğine Ovacık hâkimi | Nedim Tiyansan, Saideli mükidei- | umumiliğine Nezip eski müddeti ümümisi Fevzi Bora, Diyarbaler müddelümumi muavinliğine Ava.) nos, eski müddelumumisi Rıza İsitap, Beypazarı hukuk hâkimli- ğine Niğde sulh hâkimi Nazmi 'Tugayhan, Çumra hâkim muavin- liğine Niğde âra muavini Ziya Göktürk, Alanya sorgu hâkimliği- ne hukuk mezunlarından Vehbi Aksoy tayin edildiler, ——— Postada iki tayin Ankara, 31 (ilüsüsi) — Çanakkale posta müdürlüğüne İçel müdürü Sa, Yhattin Erdağ, İçel posta müdürü . güne Seyhan müdür munvini Yaşar Kiper ğin edilmişlerdir. fek amal Geni allll60) ÇE tarak kalabalığın içinde çekip yötürmeğe başladı. Bahçeye çıkar çıkmaz temiz havaya kavuşmuş olmanın hazzı ile geniş bir nefes aldım. Madam Trenka koluma girmiş, daha doğrusu koluma yas- lanarak kendisini tamamen bana bırakmış vaziyette ilerliyordu. iki tarafı ağaçlarla sarılı yol, kıvrılıp bükülerek aşağılara doğru iniyordu. Mehtap, gökyüzünü, bulutları, ağaçları ve yolumuzu sihirli bir ışıkla doldurmuştu; bir dönemeçte denizi gördük. Bo. ğaziçinin gümüş kırmılarına benziyen pırıl pırıl suları üstünde ay, hafif rüzgârla ürperiyormuş gibi akisler yapıyordu. Madam Trenka, üşümüş gibi bana biraz daha sokuldu ve: ç — Harikulide bir gece! Dedi. Son hafta içinde okuduğum küçük İllüstrasyon serisindeki Fransızca piyeslerden birinde böyle bir sahne vardı. Bir kadının bu sözüne âşıkı şu cevabı veriyordu; — Siz de harikulâdesiniz, Madam! Hiç istemeden, hattâ farkında olmadan, 6 piyesi okuyormu. şum gibi bu cümleyi tekrar ettim. Madam Trenka, gözlerini aça- rak yüzüme baktı: — Göründüğünüz kadar acemi olmadığmıza sevindim, dedi, zalen omcanızın birçok hususi meziyetlerini, hasletlerini taşıdı- finızdan şüphe etmiyordum! Bu sözler beni fena halde utandırdı; fakat Madam Trenkâ bir koluna omuzuma yaslayarak ve çenesini de omuzumun üstüm- deki koluna dayayarak denizde ayın dakikadan dakikaya değişip türlü şekiller alan manzarasını seyre dalmakla beraber aynı za“ manda kulağımın dibinde bir hulya âleminden fısıltılar geliyor. muş gibi şiirli bir sesle konuşuyordu: — Amcanızla birlikte geçmiş ne kadar tadı güslerimiz vardır. Jâkin o, artık bir müddettir beni etmekle memnun olacağım. Ben unuttu; sizin ziyaretinizi kabul edebiyattan yek'hoşlarirım; fa.” kat romanları uzun uzadıya okumak canımı sıkar, onların mevzu- - veriniz. ra p ü meraklıların ağzından dinlemeğe bayılırım, Söz k bana, en | yakm ine Ante ileri ik tiğimi ona nasıl söylüyebilirdim? ni “© bıçakla kenilip atılması âzrmgelecek kadar | Diy nutuk söyledi rkmaz ve galebe n emindir, genç millet gibi, harbten korkmaz ve Ealebs çalacağına emindir. Fazırlanı, yoruz ve kendimizi müdafan etmeğe amadeyiz. Kizrvetli miletler veldd, 24. yıf milletler ise kısırdırlar, Milletler, bi âlledi? va biz bu aile içirde birimez salt işgal etmeğö layıkız. Paris, 31 (AA) der manya srasnda ç De | ret YUlAfnames 2 relinde B. Bene Z b Pa His büyük elçiel 4. ** eco arasında imza edilmiştir. © Bu HüMname, iki izemleket üre, smdaki münasebetlerin kimini. derpig etmektedir. Bükreş, 31 (A.A) — Erman — me men kültür anlaşması buzün Calinea, Go'nun huzuriyle Gafenço ve Fra Büleüş elçisi tarafından gilştir. z Görüp Düşündükçe. Eski cömertliklere doğru! Adana fabı ikatörlerinden Nüh Naci adlı bir yurttaş, “Kay. $ seri, de bir “Talebe Yurdu,, yaptırmış. Buranın masrafını kar ylamak için de ayrıca on mağaza kurarak kiralarını müesseseye bağlamış. Bu güzel memleket haberini, günlük gazetelerde değil, son zamanlarda çıkan “İlk öğretim, mecmüunsmda okuduk. Ma- arif Vekili Hasan Ali Yüzel, bu gerçekten güzel iş karşısında j sahibini aramak ihtiyacmı duymuş ve “Nuh Naci, ye bir mele tup yazmış. Hâdisenin taşıdığı fedakârlık kıymetini o mektup- tan öğreriyoruz. “Talebe Yurd, ları, bü memlekete en lâzm (© olan kuramlardandır. Çocuklar arasında güneş olmak için yerı. © © ulmış öyle zekâlar vardır, ki doğuş ufkunu bulamadıkları için sönüp giderler. Dahâlarm kendilerinden başka kimseye muki “| olmadıklarını, kendilerini hayata değil, hayatı kendilerine t& ettiklerini söylemek, ezbere konuşmak olur. Hayat ve imkönlarm, kendisine basamaklar hazırlamadığ: hiç bir şöhret yoktur. İstidatlar da, kuşlar gibi doğarlar, Kanat- larma, onları uçuracak kuvvet, ancık bir zaman sonra gelir. Bu zaman iyi geçmezse, istidat ölür. Dünyan en güzel tohu- mu, kısır toprakta bir cenazeden farksızdır. Bire yüz vermesi K için, atıldığı tarlanın özlü olması lâzem gelir. Talebe Yurtları, işte böyle bir zekâ ve istidat sığmağıdır. Anasız, babasız, yardımsız fakat uyanık ve çalışkan gönçlere baba ocağı olurlar. K Nuh Naciyi, vatan hizmetinin en güzel örneklerinden biri- , i ni yaratmış bir yurttaş gibi alkışlayabiliriz. Onun bu hareketin | de, ben, eski Türklerin “İçtimni yardım,, ara karşı besledikl büyük feragatlerden uğurlu bir iz görüyorum. Eski Türk, kazancından vatan zekât, millet zekâtı dı. “Vakıf, İarımızın zenginliği meydandadır. Fakat bu lardaki maddi zenginliklerin yanı başında, öyle taşkın bir servet tarafı var, ki görüp heyecanlanmamak kabil ği. “Şartname,, lerimiz, bu milletin asaletini, inceliğini, bü- yüklüğünü bütün parlaklığiyle ortaya koyan fermanlardır. Ni- sin toplanıp cild halinde meşredilmediklerine yıllardamberi şaş tığım bu “Şartnameler”, insanlık imtihanında eşsiz bir olman vesikalarıdır. e Milli servet goğalmen, bu toprağın kazancı bu toprağm 0 lana kalınca, Türklük seciyesindeki büyüklük, görünmek imkâ- nmı elde ediyor, Müdanyada, Zonguldakta ve nihayet Kayseri" Pp deki emek ve himmetler şahidimizdir. , , N Madam Trenka, aöl ide Mies iyle yalarz oturd söylediği evinin adresini de ilâve ediyordu. Bir saniye içinde garip bir his buhranı Beni oz kadar sarsmağa başladı. Salonda musiki nağmeleri içinde beni sermest eden hâdisenin şiiriyeti, bahçeye çıkar çıkmaz yer 7: vaya karışıp dağılmış, kaybolmuş gibi idi, Sözlerinden ğına göre Madam Trenka geçende bir arkadaşımın zorla sıkıştırdığı benim hiç hoşlanmadığım o âdi pornografik o larda anlatılan iğrenç kadınlardan biri idi demek., Bir amcamla, sonra da benimle ha! Derin bir nefret hissi ider başlıyordu, Bin öne) dan kurtulup kaçmazsam bir kazaya w olacağmı, ruhuma adilik balaşacağını san ie yale ik sü GG çeri afif, yüzünü iyi ve yüksek hislere çevirmiş asil gövalye ruhu b lece isyan ederken arr mem a me de liğime yediremiyordum. emye ke sie çi — Sözlerime niçin cevap v Diyerek doğrulmuş, yüzünü yüzüme gözlerimin tâ içine çevirmişti, Tehlikenin her zamandan yalılaştığını anlayınca, nasıl oldu, niçin oldu bilmiyorum, | kendimi tutamıyarak hıçkırıklarla ağlamaya başladığımı batıri yorum. Derin bir hayret içinde ellerimi tutarak; İ — Ne oluyorsunuz? ış “Diye sordu. — Beni bırakınız! BOM;