7 Şubat 1939 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

7 Şubat 1939 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 — VAKIT 7 ŞUBAT 1939 Bu tehlikesiz teklifi reddedildi- Ki takdirde, tamirine imkân kal- mazdı, Halbuki Gürcü haydudu, ölüm pahasına da olsa onu kurta- racaktı, — İliko, ilk av iyi gitti. Fakat bu Bizim için hiçtir. İstanbuldan kalkıp gelen kâlyon aylardır Poti- de bekliyor. Belki onlar da bir şey ler yapmışlardır. Batum Timanma uğrayıp Kütaia civarmda kız ara- yacaklardı. Ama pek güvenemiyo- rum. Eğer üç yüz kız alamazsam, İstanbula dönemem. Anladın mi, üç yüz kız. İliko, Kara Halilin suyuna git- mek içabettiğini anlamıştı: — Merak etme, dedi. Daha çok fırsatlar elimize geçecek. — Ama işi biraz acele tutmak da faydalıdır. Ne olur ne olmaz. Su uyur, düşman uyumaz derler, — Çek doğru. — Biliyorsun ki, birkaç gün sonra Tiflise girmiş olacağız. İşte kendimizi orada göstereceğiz. 1 yıllık m0 | 100 Tarifteden Belkas için ayda otüz kuruf Puslu birliğine girmeyi ayda yetmiş beşer kürsi medilir, Abone kaydını bildi ükülüyordu. Bu üzümü ile bera - De A ei ber korkusu da yok değildi. Gür-'İ yollama ücretini idare delikanlıları'mın hücumuna uğra -'İ zerine alır. dığı gün öldürülebilirdi de, Birjİ Türkiyenin her pozla ME mucize kabilinden kurtulmuştu. VAKİT a abone yazi” dere | Bu sefer de aynı şekilde, belki da Adres değiştirme ha tehlikeli vaziyetlere girebilir « 25 kuruştere di, Kendi ırkdaşmın eli ile ölmek, İLAN ÜCRE ona act geliyordu. ! Ticaret ilinlarının Og t Kara Halilin yanına geldiği va- || #901: sonden itibaren KIZLAR | Jâvere çevirmekte olduğunu anl yarak arkasından yürüdü ve se3- Jendi; — Bizi bırakıp nereye gidiyor. sun? Kara Halil, şüratle geri döndü: — Nerelerdesin İlko? — Ben hep buradayım. Sizi bektiyordum.. — Çabuk atın: hazırla, çadır - 5 NİYAZİ AHMET Kara Halil, ortalıkta yoktu, İliko çıkartınız. Gideceğiniz yer, Toli- bir köşede büzülmüş, gelen he . dir. Orada bir hana yerleşirsiniz. yetlerin vaziyetlerini tetkik edi « Limanda bir kalyon duruyor. O yordu. Gürcü hayduldu, Tiflis için kalyona girip çıkanlarla ahbap o verilen kararı evvelden biliyordu, İursunuz. Mümkün olursa oraya Kara Halil ona ker şeyi anlatmış- tayfa yazılırsımız. Gemiye esir kız , te Ne Yorgi, mede Alekstndrm Jar girecekler. Bunlara da dikkat silekleri kabul ediliyordu, edersin.. İçlerinden birinin adı Dağların kralı bir aralık kala . Elisadır. Bir fırsatını bulursan bahk arasında üstü Gaşı yırtık bi- onu kaçırırsın.. Ama fırsatını bul rini gördü. Süratle yanına fırladı; İliko: — İla, ilin. Diye bağırdı. — Vay kralım.. — Sus. Ne kralı be.. Nerede olduğunu unutuyorsuh.. Nia boy. nunu bükerek: — Dil alışkanlığı ktalım, dedi. Sen butada., —bBak, hâlâ kral diyotsur, İliko de bana.. Burada işin ne?. — Ne olacak dolaşıp durüyo « rem. Bizi bıraktıktan sonra hepi- imiz dağıldık. — Arkadaşlar nörede? — Allah bilir. Mer birimiz bir kapı aradık. — Kapı mı aradınız. Tuh sizin gibi adamlara., Ne kapısı arıyorsu. nuz. Hayvan musmuz &iz. Sirin gi: bi adamların kapıda ne işi var, Be. nim adımı da rezil ettiniz. Karı doyurmak için minkin gibi mi ça- luşmak lâzimi.. İia boynunu bükmüş, İlikoyu dinliyordu. Haydut reisi, eski e&mekdarını kolundan yakalıyarak bir kenara — Yalnız size bir şey soraca- ğım, dedi. »— Sor bakalım.. — Şimdi dönünce, başkumanda na ne diyeceksiniz., — Ne soracak?.. — Askerleri sormaz #n1?, — Nişin sorsun. Gürcü haydudu fazla ileri gide- cekti. Fakat cevaplardan, başku- mandanın da esir ticaretinden ha- berdar olduğu mânasını çıkarıyor» du. Kara Halilin korkusu olmadı- ğı belli idi. Eğer Mustafa Paşa- dan çekinse idi, geri kalan süvs- rilerle sözbirliği etmek icabede- cekti, Karargâha geldikleri vakıt Ka ra Halil, doğru Mustafa Paşanın huzuruna çıktı; — Sultanım, dedi, Yollar çok emin., Tiflise belki harbetmeden gireceğiz. Başkumandan koştu.. — Demek önümüzdeki Gürcü âskeri yok. — Gürcüstan can kaygusunda, Prensler de Tiflisç bökim olmak için zatınıza başvurur... — Ya kral David? — Onun hiç lâfı olur mu? Kor. kusundan kimbiliş nerelere kaç « muŞtIr, Bir hafta hududu Osmanlı or- dusu Tiflise girmişti. Gürcüstanm paytahtı kolayca fethedildi, Orduya karşı gelen göyle dursun, alkışlayanlar bile vardr, Başkumandan, artık Kara Ha . ile tamamiyle bel bağlamıştı. Çünkli o güne kadar Kara Halil ne dediyse hepsi ayten olmuştu, Bütün kale anahtarları teslim edildiği gündü. Mustafa Paşa iş gal ettiği sarayın önünde oturmuş halkın dileklerini kabul ediyordu. çekti: yok, — a bir ii Kendine güvenilir bir arkadaş bu Jup vakıt geçirmeden yola çıka: caksm. Belinden çıkardığı bir keseyi uzattı: — Bunu al.. İçindeki para, iki. nize de lâzım olan at ve silâhı te- min eder, Ben daha evvel sizi bulacağım. — Yapacağımız işi söyle kra - lum.. Senin emrinle işe başladık - tin sonra aç kalmayız. Ah bilse- niz ö günleri ne kadar aradık. Karnım acıkınca, tanımadığım bi. ri azarlayınca o eşsiz yünleri ha tırlardım, içim sızlardı. — Gene o günlere kKavuşaca - gız İlia.. Hem çok yakında.. Şim- di atları tedarik eder, bu gece yola — Bugünden işe başlıyorsun. yorum: bir ayda geçindirir. Karamazof Kardeşler Yazan: Dostoyevski dl) Hakki Sübn Cezgin mi 88 mı hatırlayınca, Aliyoşadan hattâ ken- dinden bile tiksindi. Katerinâyı unutmuştu. Genç kız: hangi tedaile andığını bulamadan, da- ha ba sabah aralarında geçen sahneyi hatırladı. Moskovaya gideceğini salon- da büyük bir katiyetle söylerken, için- den: “Atıyorsun İvan!.. Atıyorsun!.. Sen böyle kolaycacık bu işten sıyrıla- cak adam mısın?,. diyordu. Yine bu gece, İvan, görülmekten, duyulmaktan çekiniyormuşçasma bal- kon kapısını usulca açarak, dışarı çık- tığını ve babasının bir aşağı bir yukarı dolaştığını garip bir çarpıntı ile uzun t- zun dinlediğini hatıriryordu. Niçin böy le yaptığını kendi de bilmiyordu. Babası hakkında beslediği duygusu, 'nefret değildi. Büyük bir merak, engin bir tecessüle; — Acaba aşağıda ne yapıyor?.. Diyordu. Hayalen cnur, karanlık pençerelere baka baka dolaştığını, ba- şını eğip, boynunu uzata uzata dışarı” sını dinlediğini görür gibi oluyordu. İvan, iki defa daha böyle balkona çıkıp etrafın gözetledi. Nihayet saat ikiyi vurup da ortalık büsütün sessiz- leşince o da baygın bir halde yatağına serildi. Deliksiz, ruyasız uyudu ve göz lerini açtığı vakit, sabah olmuştu. Vü- cudu dinlenmiş, ruhu enerji ile dolmuş- tu. Hemen kalktı ve eşyalarını bâzırla- mağa koyuldu. Çamaşırcı da her şeyi- ni tertemiz bir halde getirmişti. İvan bunu görünce, hareketire ma- ni hiçbir şey kalmadığını anlayarak s8- vindi. Çarçabuk geyindi. Ne ani bir ha reketti bu?.. Daha dün sabah aklında böyle bir fikir doğmamıştı bile. İşte şimdi de yola çıkmak üzere idi... Niha- yet hazırlığı bitti. Saat dokuza doğru âdeti üzere “Marta,, gelerek çayı oda- smda mı içeceğini, yoksa salona mı i- neceğini ordu. — Salonda! Dedi ve hemen hemen neşeli bir hal de aşağıya indi, Babasını selâmladı, ha- #arnr sordu. Fakat cevap vermesini bekiemeden * * mazsan sakm teşebbils etme. Bü. tün işi altüst edersin., Haydi ken- dini göster.. İliko bu talimatı verdikten son ra süratle kalabalığa karışârak bi- raz evvelki yerine geldi. Karşıdan Kara Halilin kanter içinde solu yarak Mustafa Paşaya doğrü yak laşmakta olduğunu gördü. Esirci haydut, heyecanlı heyecani bir şeyler söy İedikten sonra telâişla çekilerek koşmağa başlamıştı. İlko, Kara Halilin yeni bir da. Dün “V. Tara gel. — Aptal. başkumandana geri geri — - Bir saat sonra, in Moskovaya gidiyorum. Lötfen emir verin de ara- bayı hazırlasınlar. Dedi, İhtiyar, bu vakitsiz hareketten Şâşırmadı. Hattâ nezaketen olsun gidi- şi çabuk ve erken bulmadı. Yalnız ken dine ait mühim bir meseleyi bu vesile ie hatırladı, — Ne tuhaf$ın İvan... Dün buna da- ir hiçbir şey söylememiştin. Fakat za- Tarı yok, vâkit geçmiş sayılmaz. Çer- mançiyadan geçerek bana büyük bir iyilik et, “Voloviy,, İstasyonunda ine“ rek sola saptın mu 12 fersah sonra iş tamamdır. — Mazur görünüz, bunu yapamam. Çünkü istasyona kadar seksen fersah lık yol var. Moskova treni saat yedide kalkar. Ancak ona yetişebileceğim. — Mekovaya ne vakit olsa gidersin. Gel şu işi yap... Çermançiyaya git. Git de babacığını sevindir. Eğer ben, meş- gul olması idim, kendim gidecektim. Çünkü mesele hayli mühim ve acele- dir. Fakat burada işim var. Ayrılamam. Oradaki ormanları bilirsin. “Maslov”, oradıki odunluklara sekiz bin rubleder daha fazla vermiyor. Geçen sene bir başkası on iki bin ruble teklif etmiş- ti. Ama, şimdi o, burada değil. Maslov- İar rakipsiz kaldıkları için işlerine ge“ len fiyatı verip Nuh diyor, Peygamber demiyorlar. Halbuki “İliniski,, Baba geçen Perşembe günü bir başka alıcı- i — Yeni bir emir mi? Fakat İlko bu küfürlere, tah . kirlere hiç aldırmıyordu. Bilâkis bunlar onu memnun ediyordu. * Çünkü müthiş bir intikam almaya azmetmiş bulunuyordu. Muvaffak olacağından da emindi, Hiçbir şey yapamazsa, bu esirci haydudunu öldürecekti. Atını hazırlamağa gi- derken, bu düşünceler onu teselli ediyor, fakat yeniden feci manza - ralarla karşılaşacağını düşünerek Tarihten bir yaprak: Caz ve Def Evlenmek üzere olan bir arkadaşım, bir kaç ay önce: — Azizim, dedi, her masrafı göze aldım. Para biriktirdim. En sonunda başıma bir caz derdi çıktı. Cazsız olmaz deyip çık. tular, Caz da ateş pahası. Olunca adamakıllı olsun.. diyorlar, * m eski kolleksiyonlarımı karıştırırken Ley- lâ hanımın hatıraları başlıklı bir seri yazıda eski bir nişân me. rasimini okudum. Cok enterasan olan Mim “Valdem beni eşraftan birinin kızının nişah cemiyetine göndermişti, Telli pullu gelini koltuklayıp al ipekli yaygı Üs. tünden yürüterek sırmalı pullu entariler giyinmiş, çok milcev- herat ve inciler takınmış, üç yan minderlere oturmuş hanım. ların önlerine getirip hepsinin elini öptürdüler, ortada bir san. dalyaya oturttular; iki kadının getirdiği büyük gümüş bir tep. sinin ortasında bulunan karpuz şeklindeki pembe beyazlı ge- ! keri bir havaneli ile kırdılar, etrafa saçılan parçaları herkes kavraştılar. O sırada çil kuruşlukla karışık buğdayla kişniş, ba. dem, leblebi gekeri serpildi. Büyük hanımlar da gelinin başın. dan çil paralar serptiler. Kaym valde kendi eliyle gelinin başı. Ba bir çelenk mücevher dal taktı. Hazıruna gelirin başının Us- tünde tepside kırılan şekerden bürümcüklere kurdele ile bağlı parçalar takdim edildi. Çalgı kadın çalgısı idi ama deflerin gümbürtüsünden, ilâhilerden başka bir şey işitmedim.., Cazm def gümbürtüsünden daha şiddetli olduğuma göre düğün gümbürtüsüz olmuyor demektir. Ve yeni düğünlerin es. kilerle yegüne benzerliği de bu noktadadır galiba. kıt, üç yüz kadar süvarinin ha. Zırlanmış olduklarmı gördü. Ka * ra Halil: sürdü: — Tavsiye mi? — Evet.. Bu seferki kızlar a. İrasında yeni bir Elisa bulmağa ça- lişma., yapmalıydı? de buradan canını İ getirdi. Evet, başka çare malıydı? N.A. üç yüz nm daha geldiğini haber vermişti. “Görstekin,, i tanırım. “Poğrobov,, İu- dur. On bir bin ruble veriyor. Papas bana bunları yazdı. Sen bu işi yapıver işte, — İyi ya işte papasa yaz, pazarlığı © yapsın. — Bu işten papas anlamaz. Namusu, kendi ağırlığınca altın değen bu adamın ticaretteki kıymeşi sıfırdır, Senetsiz ©- na yirmi bin ruble verebilirim. Fakat iye gelince aslâ, Bu noktada hiçbir fik ri ve istidadı yok. Kendi işinde usta ve Slim bir adamdır da, Bu Crostikin, ma- vi gömlek giyer, saf görünür, lâkin deh yeti kurmaz bir heriftir, Çok da yalan söyelr. Bir kere karısınm öldüğünü ve kendisinin ikinci kere evlendiğini anlat mıştı. Meğer bu hikâyede bir kelimelik hakikat yoktmış. Karısı dipdiri imiş ve ona muntazaman dayak atarmış. Şimdi gerçekten aker olup olmadığını ve on bir bin ruble verip vermediğini anla- mak İzm. — İyi ama, ticaret işlerinde ben de © papas kadar cahilim, — Dur, âcele etme; ben sana lâzım» geler malümatı vereceğim. Bu Goros- kinle ben, çektanberi iş yaparım. Kar- Şlaşmea onun kırmızı sakalına bak. E- ğer konuşurken sesi yüksek ve darğın çıkar ve sakalı oynarsa işelr yolunda- dır. Doğru söylüyor ve gerçekten işi bitirmek istiyor demektir. Yok eğer — Bu sefer birkaç yüz avla dö- neceğiz Iliko.. Senden daha farla yardım bekliyorum. Bana yürü - yeceğimiz yolları gösterecektin.. Güzel kızların nerelerde bulundu. ğunu tahkik işini de bana bırak - tn.. Ziyamı yok, yalnız sana bâz: tavsiyelerde bulunmak isterim. İ İliko atından düşecek gibi sak landı, Renginin solduğunu gözle tile görür gibi hissediyordu. Bece ket versin, Kara Halil ondan ce - vap beklemeden atmı sürmüştü, İllko kendini toplamağa çalışı - ai yor, İakat bir türlü karar veremi» b yordu. Demek Eliso ile konuştuk- ALEMDAR 5 Tatınr da duymuştu. O halde be falarında 40; iç mi di kuruş; dördüncü S8 ikinci ve öçüncüde 35 4; eğ yanı kesmef? — lüko, geç kaldın. Seni bek. liyoruz. dedi. Atını yanına kadar ye çok devamli renkli ilân verenler? “ii İndirmeler yapılır. m rın santim « satırı 30 TİCARİ MAHİYETTE O KUÇUK İLANLAR “ Bir defa 30, iki defi defası 100 kuruştur. ilin verenlerin bir si " vadır. Dört satırı geçe" fazla satırları beş kura” | sap edilir, Hizmet kupona il hüçük ilân tarifesi indirilir. Vakıt bem doğruda ya kendi idare yerini kara caddesinde VAY altında KALEDEN İlân Bürosu eliyle ii eder, (Büronun telefon ) — Markopolef sara rrann DURMATI DU0İgİ Hal jde hiçbir şeysyapmaması, “ya İli. j koya ehemmiyet vermediğindendi, İ yahut da bir fırsatını bekliyordu. Peki şimdi niçin söylemek Jüzu - munu duymuştu? Bir arakk, İl. | ayi Taliye göndermekle fena yap- tığını düşündü. Sonra kendisinin kurtarmaktan " başka çare kalmadığına kanaat yoktü. Kara Halil, yalnız esir tüccarı de- İ ğil, yaman, korkunç, sinsi bir hay duttu, Onun pençesine düştükten "sonra kurtulma imkânı daha güç. leşecekti, Fakat nasıl, Bereye kaç l İliko, bu noktayı düşünürken atlmın birden dörtni kalkmasile ürpererek kendine gel. İ Bu skşam: (MOD Senenin en şen per sol eliyle sakalim svazlayarâk o seyorsa, Fena... Tuzak kurda midir. Gözlerine bakıp bir 49 e yi ğa kalkışma. Onlar, bulanık N dirler; diplerini göstermezler ei bak, sakalına... Asıl adı da gil “Liyagavni,, dir. Ara, * bu ismi söyleme, kızar, İşleri “yg gittiğini görürsen, bana Br ş ile yaz. Fiyattan bin ruble j bilirsin, Ama işte o ii rardır. Sekiz binle on bir BÜ ina ki farkı düşün. Bu üç bin dan gelmiş olacak. bs benii raya şiddetle ibtiyacım yorsun ya... İş mühim. due gitmiyecek misin?.. — Vaktim yok, m — Babana şu yardımı ye Boşa gitmez emeğin... SİS yi niz balpsiz mahlüklarsını— bir geçikmeden ne olur? Ne aral sin? Venediğe mi gidiyorsu” delası 65, dört defasi İİ » le li | değil a... Aliyoşayı da çeş A bilirdim. Fakat aklı arar ka,. Gerçi sen de odun tö ama göz var sende, Bi Va di rifin doğru söyleyip söY' pitt lamaktır. Sakalına bak. sa, iyi alâmet... İvan kaka bir gülüşle döne X

Bu sayıdan diğer sayfalar: