4— VAKIT 5 ŞUBAT 1939 İliko, büyük bir merak ve en dişe ile bakıyordu. Korkunç eşki- ya reisi, biraz da korkuyor, kalbi heyecanla çarpıyordu. Bütün köylüler bir hizaya gel- mişlerdi. Yağız Ali, atından ine- rek yaklaştı. Herkesin yanı başı» na sokuluyor, yüzünü dikkatle mu âyene ediyor, içlerinden bazılarmı bir kenara ayırıyordu. Muhtar, göz bebekleri fırlamış bir halde bakıyordu. Bir aralık Ka ra Halile yaklaştı; — Kumandan, dedi ne yaptığı- nızı sorabilir miyim?.. Kara Halil, hiddetle bağırdı: — Yaptığım işten kimseye he- «ap verecek değilim!.. — Yoksa kızlarımızı mı alacak- sınız?. — Hiç kimseye bir şey yapmıya cağımızı söylemiştim.. — Eğer kızlarımıza dokunursa» mIZ.. Halilin yüzü, tamamiyle değiş- mişti, Gözleri korkunçlaşmış, du- dâkları gerilerek kabarmıştı, İkide bir derin derin nefes alıyor, etrafa dağılmış süvarilerine bakıyordu. Muhtara biraz daha yaklaştı: — Ne olur dedi, kızlarınıza do- kunuctak.. Muhtar, karşısında yırtıcı bir canavar varmış gibi irkildi. Keke- liyerek: — Evvelâ beni öldürünüz.. Kara Halil gülümsedi; — Sen korkma. Bir şey yapa- giliz.. Yalniz bana itaat et- iz vakit korkmanız Jâzım. Yağız Ali seslendi: — Benim işim Bitti... dığı yere hücum etmişler, birer bi- ter yerden kaldırıp atın üzerine gekiyor ve süratle uzaklaşıyorlar- dı. Diğer süvariler, kalabalığın et- rafnı alıyorlardı, Kılıçlar şakır- dıyor, piştovlar boşlukta kavisler çiziyordu. Muhtar; — Alçaklar, diye öne atılmış, Kara Halilin Üzengisine yapışmış- tr. Esirci reisi, süratle kılıcını çek ti ve bütün kuvveti ile muhtarın beynine indirdi. Zavallı adam, kıs mıldamadan oracıkta yıkılıyerdi. Son sözü yalnız şu kelime ölmuş- tuz — Alçak.. Tam bu esnada kalabalığın ara» sından bir genç fırladı. Elinde piş tov vardı, Kara Halile doğralttu ve ateş etti, Tehlikeli anlarda vü- cudünün ağırlığından hiç beklen- miyen bir çevikliğe sahip olduğu kolayca farkeğilen Kara Halil, muhtarın başını yard.ktan sonra atının dizginini süratle yana çek» 3. Bu suretle, Gürcü gencinin inden bir mucize kabilinden ginini çekti ve bir hamlede boş ta- bancâsı elinde şaşkın bir halde du- rah gencin yanına yaklâştı. Onu kolundan yakalayarak atının üstü- ne çekti. Sonra Yağız Aliye dön- dü: — Ali, dedi, bunuda sen al. Cezasını sonra veririz, Meydanda kız kalmamıştı. Hep- si süvariler tarafından paylaşılmış tı. Yerlere kapanan; saçların: yo- lan ihtiyar kadınların boğazlanır gibi çığlıkları, canavarları merha- mete getirecek dereceyi bulmmuş- tu, Fakat Kara Halil bunları duy- muysrdu bile.. Duysa da ağlayış- lar, onun nasırlatınış kalbini sız- latmak şöyle dursun kalbi: ni İapırdatacak bir tesir bile yap- mazdr. — Öldürün beni.. Beni de öl dürün.. kadısın, yüdü gözü kan içinde ol masına rağmen Kara Halilin şid- detii geçirmiş . yırtıyordu. yen: — Beni de öldürün. diye hay- kırıyordu. İliko tahammül edemedi, Atin- dan yere atladı. Kadını kolların- dân tutup kaldırdı. Yüzünün kan- ların: silmek istedi. Kadıri kendi- kaybetmişti. Durmadan: — Hainler, alçaklar.. Ah benim yavrum. Diy Eşkiya reisi, başını biraz daha yaklaştırdı — Hemşire, dedi, merak etme, senin kızımı ben getireceğim sa- na., mütemadis ; BUGİN SAKARYA SİNEMASINDA <a Fakat kadın, bir şey duyacak, duysa da anlayacak halde değildi: — Bliso.. Benim Elisom.. diye mırıldan'yordu. İliko kadına fazla bir şey söyle yemedi. Kara Halil, bir heyulâ gi- bi at ile başının ucunda dikilmiş ti. Kahkahalarla gülüyordu. Fakat kin ve hiddet fışkıran bir kahkaha | ile, — Ne o, haydut herif, diye ba- gırdı. Acıdın mr kadina yoksa. İliko başını kaldırmadı, Kadının kanla bulanmış yüzüne bakıyordu. Halil daha hızla ve emreder gi- bi bağırdı: — Canın burada kalmak isti- En güzel yıldz DOROTHY LAMOUR'un en büyük muvaffakıyeti MANUELLA Fransızca sözlü mükemmelve muhteşem film, İlâveten : MEKSİKA GECELERİ Holivudun en büyük yıldızları tarafından temsil edilmiş tamamen renkli ve eğlenceli yorsa, buna İzin vermesi” Haydi işine başına., j (Devam © (1) Evlâdim, demektir. VAKIT ABONE TARİFESİ Memleket Mi içinde 95 1 20 o 48 6 aylık 475 — Şi 1 yıllık s9 (1600 Tarileden Balkan işin ayda otuz kuruş öl Posta birliğine girmeyen ayda yetmiş. beşer kurü$ medilir, Abone kaydını bildire tup ve telgraf ücretini, parasının posta veya bni yollama ücretini idare Kö zerine alır, Türkiyenin her posla imi VARIT a abone yazılır Adres değiştirme yeri 25 kuruştur. İLÂN ÜCRETLİ Ticaret ilânlarıma # satırı sondan tibaren İ falarında 40; Iç sayfa kuruş; dördüncü ikinci ve üçüncüde 2; Pi 45 başlık yanı kesmec8 9 dır. Büyük, çok devamli, renkli ilân verenlere indirmeler yapılır, Re: rın santim » satırı 30 y TİCARİ MAHİYETTE O KOÇOK İLANLAR “ Bir defa 30, iki defe Aylık 3 aylık PAYI PE el ç e Dİ kurtuldu. Fakat kendisine ateş ©- i (pi — Söyle arkadaşlarına. Ali, süravilere doğru atını k tururken Halil, gelmişti: — Ne o İliko dedi, çok düşün- celisin.. İliko cidden düşünceli idi. Bir- den kendini topladı: — Yok, dedi seyrediyorum.. — İyi seyret ve öğren. Sere Jâzım olur.. — Ne yapacaksınız şimdi. — Görürsün.. Bu sefer sana iş kalmadı. Ama belli olmaz. Belki| senin de, arkadaşlarının da yardı- mt olur, — Ne yapacağız? Kara Halil, iskartaya çıkarılan gocuk, ihtiyar ve genç erkekleri i- şaret ederek: — Bunlar yaygarayı basarlarsa şu uzun kılıcını çeker, kafaalrıma vurursun. Kara Halil sözünü bitirememiş- ti. Yaygara başlamıştı. Kulakları turmalayan bir çığlık, sonra yüz- den farla insanın yürekler parçala yan bağirışlar, haykırışları. ; . Şvilo.. (1) ler, genç kızların toplan» İlikonun yanına Grinin; Bugün iPEK ve SARAY sinemalarındi) ir kamçık'nı yemişti. Diye yerde yuvarlanan genç | Kadın, tırnaklarını yanaklarına li LE REY MELEKBÜYÜK VAL Filmini görenler bu bu filmin senenin en nefis Bugun sazT17,$3 ve Z,5U da ea Halk MBA 1 AA kA ARL aheseri, olduğ luğunu ittifakla sâvlüvnrlar film, Bugün ee saat 11 SHİNE >> den itibaren başlar EE defası 65, dört defası ” defası 100 kuruştur. ilân verenlerin bir defi vadır. Dört satırı geçen fozla satırları beş sap edilir, Rizmet küçük ilda indirilir. Vakıt bem doğrudan ya kendi idare yerinde, Pİ kara caddesinde, . YAK” in Bürosu eliyle if eder. (Büronun telefon kuponu tarifesi Pe EEE ELE Bir Kavuk Devrildi) MÜUSAHIPZADE CELAL Şimdiye kadar memleketimizde yapılan En güzel ve En muazzam filmi, $$ ve 1 de tenzilâtlı matinçler Yazan: Karamazof Kardeşler Yazan: Dostoyevski Çeviren: Hakkı Sühs Gezgin ww 85 — Eğer böyle bir şey elimde olsay- dı, hemen işe girişirdim. Çünkü bu sa- yede hiç olmazsa hayatımı kurtarır- dım, Sara içinde çırpman bir adama, Groşinika gelse de gelmese de, kimse $es çıkaramaz, İvan hiddetle haykırdı: — Amma da kıymetli carın var ha... Dimitrinin tehditleri, hiddetli bir ada” min rastgele savurduğu sözlerden baş ka bir şey değil, Evet, o adam öldüre- bilir, ama seni değil, — Korkuyorum... Babasma saldırır- sa, arada beni bir sinek gibi öldüre- cek, Sağ kalırsam da işler, yine fena, O vakit de beni suç ortağı diye yaka- layacaklar. — Ne diye suç ortağı sayacaklar se- ni? — Çünkü etleri Dimitriye — Gizli işaretler mi Nasıl gizli işa- retlerP., Açık söyle be şeytan alası he- rif! Smerdiyakov, yüksek bir vakar takı- narak; — Babanızla benim aramda bir sır- rımız olduğunu itiraf etmek lâzım. Bir kaç gündenberi akşam olur olmaz ka- pıları sürgülediğini bilmem farkettiniz mi?.. Siz erkenden kendi dairenize çe kiliyorsunuz, Hattâ dün, hiç bir yere çıkmadır. Babanız görseniz, ne bü- yük bir dikkatle dairesini bir kale ha- Mine koyuyor. Eğer ber hangi bir hü- zum Üzerine Grigori bile, sesini tanı madan açmaz. Fakat Grigori gelmiyor. Epey zamandır, babanızın hizmetini ben görliyorum. İşe şu Groşinika karı» şalıberi bu ihtiyat peydahladı. Gece yarısına kadar içerde kalıp bekliyorum. Birkaç gündenberi bu beklemeler onu deliye döndürmüştür. Kadının Dimit- riden korktuğu için tlmedi ğini, tah- min ediyor. Ve beni bütün gece avlu tarafında bekletiyor. Bana: — Bekle, gelince kapıyı Iki usul vu- tuşla çal, Sonra daha hızlı olarak üç Kere daha tok! tok! tok! diye vur. Ben onun geldiğini anlar, sana kapıyı aça- trm, Bundan başka beklenmez herhan- gi bir hâdise karşısında aynı bir paro- İa daha verdi, Çabuk Iki vuruştan son- ra tek bir darbe... Dimitrinin yaklaştı- ğını da o, bundan anlayâcaktı. Hatti Groşinika gelmiş ve beraberce kapan- mış olsalar bile, şayet Dimitriye ait bir hâdise olursa, hemen o parola ile ken- disini haberdar edecektim. İşte ağa- beyiniz bütün bu parolaları biliyor, — Bu parslaları ona, sen söyledin. Nasıl cesaret ettin buna?.. — Korkudan... Çünkü ağabeyiniz her gün bana: “Benden bir şey saklar- san kafan: parçalarım!,, diyor. Onun şüphelerinden kurtulabilmek için ister istemez söyledim. Aldatmadığımı ânla- sın diye, — Şu halde eğer bu parolaalrı kul- lanarak eve girmek isterse, mâni ol, — Evet, ama, şayet nöbetim tutar- sa ne yapabilirim? — Hay Allah cezanı versin... Senin de'sâranın da... Mutlaka yarın nöbet geleceğini bu kadar kati olarak nasıl hiliyorsun? Benimle alay mı ediyorsun yoksa?.. — Hayır, aslâ böyle bir münasebet- yapamam. Sonra hiçte şaka edi- lecek bir zamanda değiliz... İçimde öy- le bir his var. Korkudan hattalık gele- cek diye titriyorum. — Sen yatacağın vakit, Grigoriye 4 haber ver, Nöbeti © alsın. Dimitri ge- lirse, o mani olur, — Efendimin müsaadesi olmadan, işaretleri Grigeriye veremem... Hem Grigori dündenberi hastadır. Marta, o- nunla uğraşip duruyor, Bu kadının ken dine mahsus acaip ilâçları var. Birta- kım otları kaynatarak bazı şeyler ya- pıyor. Hele bel ağrıları “Lomlago;, lar için'bu ilâçlar birebirdir. Bir bezi bu su ile ıslatıp arkasını övar. Deri kıza- rnca, bir parça da ayni ilâçtan içirir. Üstüne bir'de dua okur, İçkiye alışık olmadıkları için bu birkaç yudum şey ikisini de tutar ve derin bir uykuya da- larlar. Dimitrinin geldiğini duymıya- caklar ve olanlar olacak. İvan kaşlarını çatârak: — Öyle kati konuşuyorsun ki., Ade- ta zihninde kararlaşmış bir plân var gi- bi... Senin nöbetin tutacak, Grigori'u- yanmıyacak ve felâket kopacak. — Bütün bunları ben, nasil tek ba- şıma tertip edebilirim. Kendi kendime nöbet getiremem, sonra gidip Dimitris yi de babasına saldırsın diye teşvik e- decek de değilim, Hani eğer yapmak İsterse, kimse mani olamıyacak, demek istiyorum... İvan biddetten sararmış bir halde; — Canım; madem ki Groşinika gel miyecek, o halde Dimitrinin buraya 'hem sakk olarak gelmesine nasil bir sebep kalır?.. Ben de senin kanaatinde. yim. O kadm bizim ihtiyara tenezzül edecek değildir. öyle ise Dimiti gi gelip baba ocağının kapılar sın, Söyle, ne düşündüğün yim, Diye bağırdı. — Benim düşüncelerimin #* miyeti var, Ağabeyinizin ğini siz de pekâlâ bilirsiniz» vesvesesi yüzünden, dün a gibi koşup, gelebilir. Sonra * üç bin rubleyi bir büyük 48“ üç yerinden mühürlediğini kendi eliyle: “Meleğim aittir!,, sözlerini yazdığını, ra da bu cümleye “Piliçim« ilâve ettiğini biliyor, İvan kendinden geçmiş — Ne münasebetsiz şeyler di Diye köplirdü, Ağabeyim i kıskanarak kendinden gesi öldürebilir. Fakat harazlık buraya gelmeğe aslâ tene we Smerdiyakov, anlatılmA# kanlılık ve katiyetle: — Onun paraya son dere var, Sizin tahmin edemiy€” şiddetli bir ihtiyaç... Düne yal na #aten Üç bin ruble bof$ yalği mişti, Sonra efendinin bU gi mesinden de korkuyor. nın buraya gelmiyeceği”" duğumu söylemiştim. F mt olmak meselesi İş* değişir. Aşıkı tüccar şinikayaz