© JIKINCIKANUN 1939 Şehirden gizlice çıkan atlı Beh- ramın mektubunu götürüyordu Bekram fazla ısrar edemedi, Hüküm- dar da Gökboğayı haklı buluyordu — Yalnız ummak yetmez. E- ğer iş meydana EN pok fe ER MAM SEE Gr MMA Ra ANLAR A Görünen, Okunan, Söylenen Istanbulun imarı hakkında bazı düşünceler Amerikarın bugün en modern gehirlerinden biri olan Fiâdeltiya bir vakitler yanmıştı. Muazzam bir servet | kül yığını haline gel- ar. aş en büyük binala- eme maklarında ve köşklerin de müsterih yaşıyan yüzbinlerle insandan hattâ bir kaçı bu enkaz yığını Karşısında başını sokacak bir dam bulamamışlardı. Felâket büyüktü, bunun geçilmiş olmak için alınması 1 gelen tedbirlere insan zekâsmın kâfi gelemiyeceği iddia olunuyordu. Fladelfiya ve sakinleri harap bir haldeydi. Bu harabiye duçar olan gehirle şehi ne Ye ıstırap içinde bulunuyordu. Harabe derhal mamur bir bale getirilmeli idi, Serveti mahvolan Fladelfiyal ogünkü feci halinden kurtulmalı, daha zengin ve mü- tefçh yaşamalıydı. Nasi? İane vermekle ve bu janelerle şehri ye- 'niden inşa etmekle mi, hayır; ma- k ve mülkü yanan, servet namma elinde hiç bir şeyi kalmıyan Fla- delfiyalının izzetinefsin» doku. narak onu büsbütün harap etmek- te bir mâna yoktu; bunun için çok parlak netice verecek bir pro je meydana getirildi. Hükümet, muhtaç olanlara ikraz şeklinde yardımda bulunacak ve ya arsası üzerinde kâşuneler kurula- cağı zaman eline geçecek para ile devlete olan borcunu ödeyecekti. Bu nasıl olacaktı; diye çâk öüale cevap verm şartlar dahilinde teydana gelen İkinci bir bâdiseden bahsi faydalı buluyorum, O kadar çok uzak değil. ba 1917 yahut 1918 de... Umumi harp, Almanya ve müttefikleri ile muhasımları olan İtilâf Devletle- ri Avrupa cephelerinde vaziyetteler, Harbi idare eden ka- falar, gözlerini Avrupadan başka yerlere çeviriyorlar ve coğrafi va- #iyeti itibariyle Birçok siyasi ihti- sahne elan topraklar üze“ rindeki harp sahnelerini tetkik ediyorlar. Balkarlarda muhasım kuvetler, b: de değillerdi Bir tarafı da harbin uzaması do- lâyısiyle endişe izharına başla mıştır, Bir taşla iki kuşu birden avlamâk kararmı veren Alman erkânıharbiyesi bu sahnede hare- kete geçmiştir; Makedonyada top lanan Düveli ftlâfiye ordularını denize dökmek için hazı; ar ya pılmaktadır. Düşman burada de- nize dökülürse, bem bir müttefik tatmin edilecek, hem orada işgal edi kuvvetler diğer harp sabne lerinde işe yarayacaktır, Selâniğin işgali için Almanların aldıkları bu tertibattan haberdar olan İtilâf Devletleri kumandan- müldafganın müşkül olacağmı hesap ederek lüzumlu gördüğü tertibatı almışlar ve ilk işarette, Selâniğe girecek crduların: barın“ dıracak bir yer, iaşelerine yaraya- cak bir tane buğday ve en âdi ih- tiyaçlarını temin edecek herhangi bir madde bulamafnaları için şeh- Tİ yakmağa karar vermiştir. Selâ- niğe karşı, Alman tarruzunun baş lamasından bir gün evvel Fransız- lar Verdümde faaliyete geçmişler- dir, Bu faaliyetin inkişafını endi- şe ile karşılayan Almanların, Se- lâniğe taarrüz kararını değiştirme Terinden bihaber olan Fransızlar şehirde çıkan yanğının önünü al- mak İçin bomba ile harekete geç- mi r, Bu hareket, Selâniği, x kuvvetli mevziler» srkişmuş | na olacağını biliyorsun, mi? — Eret... — O halde?.. — Yalnız bir tanesinin bu işi hor halde yapacağıma güphem yoktur. Zaten hükümdarımıza da en sadık olduğu gibi, « i sar ve akıllı olan da odur. — Kimdir? — Gökboğa!.. — Gökboğa mı? Fakat o be- nim muhafız kumandanımdır. — Olsun, sekiz on günde dö- nüp gelir. Askerlerin götürecek değil ya... Ertonga burada kalır nun yerini tutacağı âir, Hükümdar bu meselenin bir defa da Gökboğa ile Konuşul- ması lâzım geldiğini söyledi, He- men haber yollandı ve geldiği zaman anlatıldı. Hukumdar | Behramın o kadar tesiri altında kalmıştı ki onun fikrini kendi fikri imiş gibi ileri sürüyordu Gökboğa bilhassa tehlikeli İş lerde çekingenlik gösteren bir adam olmadığı için hiç İtiraz et- medi, Yalniz fikrini de açıkça söyledi: değli UN hepsin! ve şüphesiz- Feladelfiya kadar değilse de ona yakın bir felâket karşısında bu- Iundurmuş, taarrurun tehiri mal matı birkaç yüz bin nüfuslu koca şehri tamamiyle kül ve enkaz yı- ğını haline (getirmekten kurtar mıştır. Kurtarılan kızım "şehir ha rici ve şehrin şimal kısmıdır; Mer kezde taş taş üstüne tamam | ticaret evleri, çarşı ve pazarlar, kesif bir halk tabakası tarafından meskün mahalleler, hâk ile yek- san olmuştur. Bugün, Selânik de Fladelfiya gibi Balkanların en mamur ve en modern bir şehri halins gelmiştir. Yangın verdiği zararlar kapan- mış,yanan yerlerde muazzam apar tımanlar belirmiş ve Selânik be- lediyesi bunun için ayrıca büyük bir yük altna girmemiştir. Nasıl sualinin cevabı yanma | kaldığı için aziz karilerimin beni mazur görmelerini rica ederim. KEF. — Hürmüzanın Araplarla bir- leşeceği hakkındaki haberin yüzde yüz doğru olduğunu söy- leyemeyiz, Doğru olsa bile bu adamı ortadan kaldırmaktansa kendi tarafımıza çekmek ve ka- zanmak daha hayırir olur. Bu- a onun baş- vezir yapıldığına dair de bir fer man yazılıp bana verilsin. Ön- ce onu gösteririm. Kabul eder- s6 beraber gel Kabul et- mezse ikinci fermandaki yerine getiririm. Bu çok güzel bir fikirdi. çüncü Yezi nun için bana kalı emri v- erd hemen kabul ti, Behram yüzüne dikkat edenler bu fikri hoş görmediği- ni hemen anlarlardı, Bunu oda sezmiş olmalı ki kendisini ça- buk toparladı: —Çok güzel! Çok güzel! Böy- lelikle Hürmüzanın gerçekten bize sadık olup olmadığı da an- laşılmarş olur. Diyen hükümdarı tasdikte gecikmedi. İki fermen hazırlandı ve İkin- ci fermanın çok gizli tutulması| kararlaştı. Gökboğa heman o gün Uç yüz)“ atlı alarak yola çıkmak istedi, Fakat Bohram: — İki gün sonra! Dedi, — Niçin? — Hürmüzanın başvezir ya” pıldığı ve bunu bildirmek üze reaadam gönde ceği henüz halk arasında İyice yayılmamış-| | Bu haberin senden önce sl raya varmış olması İşimizi ko- laylaştıracaktır. — Bunun için fki gün çoktur. Böyle ş#yler o kadar çabuk du- yulur Ki... Yarın her halde git- meliyim ve her şey bir an evvel bitmolidir. Behram fazla Israr edemedi. Mükümdar da Gökboğayı haklı buluyordu. O gün şehirden gizlice çıkan bir atlı Behramın şu mektubu- nu Hürmüzana götürüyordu: “Büyük prens ve büyük doş- tam Hürmüzan; sizin Araplarla anlaşarak birleşeceğinize dair bir takım haberler halk arasın da dolaşıyor. Ben buna ibtimal veremedim. İmparatora ne ka- dar sadık olduğunuzu, mertlik ve zekânızı takdir ederim. Fa- kat hükümdar bundaı da kork muş. Onun güvendiği »ir te! scnebller de SİZİ gekenedikleri için hükümdarı büsbütün kirdr mışlar, Size yakında muhaf: kumandanı Gökboğa We yüz at İk İle gelecek ve başkimenda! olduğunuz hakkında bi! ferma verecektir. Bu bir tuzaktır. Beraber yola çıkınca vara dabi evvel ilk fırsatta siz! öldürecekOn el yerinizi Bürran'a verecektir, çık; Koynunda buna dafr Wir ferinsuz men dnha vardır, Birişei fer edilişi manı verdikleri zaman ajdanmrluğur Yıp Üstünü aratırsanız dediklâda rimin doğruluğunu göreceksir niz, Ben burada büylük bir olnzimi du toplayorum. Ahoramazdanşit P: sayetinde pek yakmda Arapiaisinin gene geldikleri çöle gtireceğirn dür şliphe ötmeyiniz. dımlarınızı beklerim. mazda sizi korusun ve Elirimâi ile nin tuzakları boşa çiksm!” Ertesi gün:Gökboğa Wp vE © atlının başında Medayinden çi 4t ve cenuba doğru dört pala pen zaklaştı. Saltıkla Korsç da b rine iğ azeri ledi ger d EKSELSYOR SAYIN HALKA 1939 YILININ KUTLU OLMASINI CANDAN DİLER Bugün SAKARYA sinemasında Senenin görülmemiş büyük filmlerinin birincisi olan ve parlak yıldız İRENE DUNNE'nün ÇILGIN Sili BAKIRE Fransızca sözlü büyük aşk filmini gösteriyor, Fiyatlar; Hususi 35 fotöy ve balkon 25 localar 150 kuruştur İm eti is » Güzel - Şahane ve Emsalsiz Bir filim: | SENORİTA JEANETTE MACDONALD-.NELSON EDDY Örijinal Şarkılarla Fransızca nüshası MELEK İngilizce orijinal müshası PEK Sinemalarında birden gösterilmektedir. Her iki sinemada programa ilâve olarak; Ankarada Büyük Kurultayın Açılışı Dükkat: Filmlerin uzunluğu dolayısiyle bugün her iki sinemada Saat 12.30 - 2.15 - 4.30 - 6.30 ve 9 dadır. — Defol buradan kaltak! Saat 12.30 dan 2.15 ekadar tetizilâtı bilet verilir. —— —— ———> döndü. Groşinika kıvrak bir kahkaba'ngilt atarak uzaklaştı. Katerina bir “El betine tutulmuştu. Herkes başma tü, Titremeler zavallyı zangır zangafordt sarsıyordu, Büyük teyzesi: İşu — Ben, sana söylemiştim, inanma girin Groşinika, öptü, Genç kız elini çek- medi, Yüreği çarpıyordu. Son sözlerin. den tekrar ümitlenmişti, Canı gözlerin- de ona bakıyor, misafirini hep o eski halinde görür gibi oluyordu. Yeni bir ümit parıltısı içinde “Galiba pek idare- — Ne ayıp! Ne ayıp! Sizin gibi kişi- zadeler mahalle çocukları gibi böyle kirli sözler söylememelidirler | Katerina kendinden geçmiş bir hal- de yüzü alev alev: Karamazof Kardeşler Yazan: Dostoyevski Çeviren: Hakk: Süba Gezgin #54 — Ben mi sizi utandıracağım?.. Ni- çin? Ah beni ne kadar yanlış anlıyor sunuz! Galiba asi yarılan sizsiniz, sev- gili matmazel, Size göründüğümden de ben, daha fenayım.. Fena kalpliyim, her aklıma geleni yaparım.. Meselâ şu zavallı Dimitsiyi sırf alay etmek için kendime bağlamıştım. — Belki ama, şimdi onu kurtaracak» #rnıs.. Çoktanberi bir başkasmı sevdiği nizi, yakında bu sevgilinizle evlenece- ğinizi söyliyerek kurtaracaksınız... Ba- pa bunu vaadettiniz. — Yoo... Melek matnezel, Ben, böy- İe bir şey vaadetmedim.. Siz kendinir bunları sayıp'döküyorsunuz. Groşinika bu sözlerden sonra yine © eski masum, şen, sakin edasiyel: — Ne fena mahlök olduğumu gördü- üz mü?., Çarçabuk değişiveriyorum. Biraz evvel size bir şeyler vaadetmiş- tim, Şimdi de kendi kendime; — Ya Mitya, tekrar hoşuma gitmeğe başk rsa?., Diyorum. Çünkü bir kere tam bir sa- at ondan hoşlanmıştım. Belki eve gi- dince, onu dizimin dibinden ayırmıya cağım. Görüyorsunuz, a benim ipin ile kuyuya inmek zor! Katerin İvanovna, şaşkın: iraz evvel büsbütün başka türlü konuşuyordunuz ! Diye mırıldandı. — Evet, baklısınız, ama ben de pek yufka yürekliyim.. Dimitriyi görünce, benim için çektiklerini, yaptığı fedakâr lıkları hatırlarsam, iş nereye varır? — Böyle hir şey beklemiyordum... — Oh matmazel, bana nisbetle ne asil ve ne iyi bir kalbiniz var. Benim ahiâ- kımdaki acaipliği görünce beni artık sevmiyeceksiniz, Şimdi melek matma- zel bana elinizi, güzel elinizi veriniz, ben de cnu öpeceğim, Siz üç kere &p- müştünüz. Ödeşmemiz için üç yüz kere öpmekliğim gerek... Takdirde varsa si- 2'n eşiriniz olur, bütün istediklerinizi yaparım. Şimdi verin bana gzel elleri- nizi melek yaratılışl,, elei hanım. siz!,, diye düşündü. Bu sırada Groşinika güzel eli dudak- larına götürüyor, fakat değdirip değ- dirmediği belli olmıyordu. Birdenbire düşünüyer gibi durdu. En tatk sesiyle: — Biliyor musunuz meleğim, dedi, hesabı benim yapmama rağmen elinizi öpmiyeceğim! Katerin titredi: — Canımız nasıl isterse. Fdkat, bu hallere sebep ne? Ne oluyorsunuz? — Şunu unutmayınız... Siz benim e- limi öptünüz; fakat ben sizinkini öp- meğim, Kaltağın gözleri parlıyor ve kirpik- lerini oynatmadan Katerinayı süzüyor» du, Nasıl feci bir şekilde aldatıldığını anlamağa başlayan zavallı masum kız, hızla kalktı; — Hayasız! dedi, Groşinika hiç acele etmeden doğrul- du ve: — Gidip Mityaya, ellerimi öptüğü- nüsü; fakat benim böyle bir şeye te- nezzül etmediğimi söyliyeceğim. Hâdi- se onu kim bilir ne kadar güldürecek, Dedi. — Defol buradan satılık kız! Diye haykırdı. — Satılık... Evet ama görelim, siz de bir gece genç bir adamın evine vücu- dunuzla parayı değişmek için gitmişti- niz. Hadi hadi, büyüklük satmayın, ben hepsini biliyorum, Katerina, bir çığlık koywerdi ve Xi- zm Üstüne atılmağa davrandı. Fakat Aliyoşa onu kucaklayıp durdurdu: — Yerinizden &ımıld amaym, ona ce- vap vermeyin... Kendiliğinden çıkıp gi- der) Çığlığı duyan kadmlar koşup gelmiş- lerdi.. Groşisika şalını alarak; — İşte gidiyorum... Dedi; Aliyoşâ, güzel delikanlı, hadi beni götür. Aliyoşa: — Çabuk gidiniz Allah aşkınıza! Diye yalvardı. — Aliyoşa, hadi güzelim, gel, sana yolda pek hoşlanacağın şeyler söyliye- ceğim... Bu komedyayı da sf senin İ- çin, seni görmek için oynadım. Ge, gel çok tatlı dakikalar yaşatacağım sa- nal Aliyoşa, utancından ona arkasını kaltağa diye... Bunları sen bilmezsindeki Hiç bu türlü mahldiklarla anlaşmağeıın kalkaşılır me? Hem bu, onlar da ei kötüsü imiş diyorlar... Zaten sen he, kendi bildiğine gidersin.., Katerin: Çı — Dişi kaplanmış meğer... Ah Aliyras yoşa, niçin beni tuttun. Onu ayağımıman altında eğecektim. — Cellâdin kırbatiyle meydan dayi” ğına lâyıktır ol. Aliyoşa, kapıya doğru yakada Katerin İvanevna, ellerini kavajtır- viş rarak söylendi; bak — Aman Allahım, ya o, ya Dimitriten nasıl bu kadar alçalarak, o uğursüz bâ-'ü diseyi bu kaltağa anlattı?.. Her geyi bis yeti Yiyor... Aleksi, kardeşiniz şiçağn biri imiş! içit Aliyoşa, bir şeyler söylemek İstedi; d8l fakat konuşamadı, Kalbi atkışıyar, İçi zi ne fenalık geliyordu. — Yalvarınn size Aleksi, şişi gi * diniz, yarm, yarın konuşuruz. Ne hal“ ik de olduğumu görüyorsunuz... ii zen (Devami ver) vi Ğ mo tu.