& 0 ki — 3 — VAKİT 9 Teşrinisani 1934 BUHRAN Tren Genes'ten Marsilyaya doğ- ru giden yolun geniş kıvrımlarını dolaşıyor, deniz ile dağ arasında demir bir yılan gibi (Okayıyor ve birden, tıpkı bir hayvanm o inine girişi gibi, bir tünelin siyah ağ « zından içeri dalıveriyordu. Trenin en son vagonunda şiş - man bir kadınla genç (bir adam karşı karşıya oturuyorlar, hiç ko- nuşmıyor, yalnız arada sırada bi- ribirine bakışryorlardı. Kadın yirmi beş yaşlarında ka- dar vardr, erkek te takriben yirmi yaşlarında görünüyordu, çok za - yıftı ve rengi, güneş altında sa - bahtan akşama kadar çalışan in - sanların rengi gibi siyaha yakın esmerdi. Bütün malı, yanındaki boh - çanın içindekinden ibaretti. Bir çift eski ayakkabı, bir gömlek, bir pantalon ve bir ceket. Oturduğu sıranın altında da ortalarından ip- | le bağlanmış bir kürek ve bir kaz- ma vardı. MOPASAN'dan Nihayet yekdiğeri hakkında malü- mat almağa başladılar. Kadın düşmüştü. Üç çocuğunu kız kardeşinin yanında bırakmış, Marsilyada iyi bir (aile yanmda süt analık bulmuş, oraya gidiyor - du. Delikanlı ise iş arıyordu. Ona, Marsilyada fazla inşaat yapıldığı di. Bir zaman sustular.. Süt ana korsajı açık,, etli ya - nakları sarkık ve gözleri sönük ol- duğu halde soluyordu. Yorgun bir sesle: — Dünden beri süt emziremiyo - rum. Bu yüzden şimdi o kadar sıkıntıdayım ki neredeyse bayıla- cağım, dedi. Delikanlı söyliyecek bir şey bu- lamadığı için cevap vermedi. O devam etti: » — Benim gibi sütün bol olan - lar günde üç defa meme vermeli - dirler. o Eğer böyle yapmazlarsa Marsilyada iş aramağa gidiyor- du. Dışarıda güneş, tepelerin üze - rinden bir ateş yağmuru gibi dö - külüyordu. Bir Mayıs nihayeti idi. Tren sanki bü bahçeliklerde, bu rahavet içinde vakit geçirmek ister gibi gayet yavaş gidiyordu . | Küçük bir istasyondan çıkar - ken kadın birden harekete geldi; | zembilini açarak bir parça ekmek, bir kaç suda pişmiş yumurta, bir şişe şarap ve bir miktar da erik, kırmızı erik çıkardı o ve yemeğe başladı. Genç adam birden bire uyanı - vermişti. o Şimdi kadına, lokma- ların yutuşuna bakıyordu. Kolla - rını kavuşturmuş, yanakları çök- | müş, dudaklarını sım sıkı kapa - mış, gözlerini sabit bir surette ka- dına dikmişti. Kadın oburcasina yiyor, yu - murtaları rahat yutabilmesi - için arasıra birer yudüm şarap içiyor, ve sonra biraz da durarak nefes a- Woyrdu. Nihayet önündeki ekmek, yu » murta, şarap ve eriklerin hepsini silip süpürdü . Bu yemek faslı bitince delikan- kh tekrar gözlerini kapadı. Kadı - wn karnı iyice şişmiş ve bu yüz - den korsasını gevşetmek o mecbu- riyetinde kalmıştı. Bu işi yaparken - delikanlının gözleri açılıvermişti. Fakat o hiç tereddüt etmeden korsasını gev- şetti ve göğsünü müthiş bir tazyık- la'sıkan büyük bir bez parçası çı- kardı... - Kendisini biraz rahat hissedin- İtalyanca: ce ? “.— Hava ne kadar sıcak, nefes “ bile alınmıyor!,, diye mırıldandı , - Delikanlı ayni lisan ve ayni şi- - weyle cevap verdi: > — Maamafih seyahat için çok güzel bir hava.. Ahbap olmuşlardı, konuşmaya © “devam ettiler. “ Uzun zaman ahali tarafından her zaman tekrar edi- len şeylerden konuştular. Epey “bilgileri vardı. İkisinin de tanıdı. ğı ve sahiplerini gördüğü isimler ortaya çıktıkça garip bir haz du - e ANE, ei müthiş istirap içinde kalırlar. Şimdi, sanki kalbimin üzerinde a- ğır bir taş var. o Öyle ağır bir taş ki nefes aldırmıyor ve bütün aza- mir felce uğratıyor. İşte bu kadar sütlü olmanın fecaati... Genç adam nihayet cevap ve - rebildi: — Evet.. Çok fena.. Sizi kim- bilir ne kadar rahatsız (ediyor. Kadın hakikaten hasta idi; yor - gun ve bitkin görünüyordu. — Oh.. Dayanamıyorum, öle » ceğim zannediyorüm. Ve gayri şuuru (o bir hareketle enlarisinin göğsünü tamamiyle aç» ir... Sağ memesi tulum gibi şişmiş, ve mosmor kesilmişti. Kadınca- ğız inliyordu: — Allahım, Allahım.. Sen bana ACI Tren gene kalkmış; çiçekler içinde ve denizi takip eden yoluna devam ediyordu. Ara sıra hare - ketsiz beyaz yelkenleri sakin su- ya aksettikçe acayip bir hal almış olan ve insana uyuyor hissini ve » için orada iş bulabilirsin demişler- | ren balıkçı kayıklarma tesadüf e- diliyordu. Şaşkm bir hale gelmiş olan genç adam tereddüt içinde ve dili dolaşarak: — Bilmemki... Madam... dedi. Ben.. Sizi bu azaptan kurtarabilir- miyim? Kadın bitkin bir halde cevap verdi: — Evet. Eğer bunu yapmak is- terseniz.. Bana büyük bir iylikte bulunmuş olacaksınız. Artık ta- hammül edemiyeceğim, artık... Genç adam kadının önünde diz çöktü. Kadm bir süt anne me- haretiyle memesini eline aldı. Ona doğru yaklaşarak eğildi. İki'eliyle biraz sıkarak bir miktar süt akrttr. Genç adam gayet alışkm bir $e- kilde ve daha çok süt içmek isti» yen obur bir çocuk gibi başıyle vu- yarak emmeğe başladı. Kadın da» ha iyi yaklaşabilmek için sıranm iki kenarma çıkmağa yapışmıştı; tıpkı çocuklar gibi ağır ve : büyük yudumlarla emiyordu. Kadın bir- den: — Bu, kâfi, dedi. Şimdi ötekine geçiniz. 5 emiş beri —TAKViM Cuma | Cumutesi > 9 9ei Teşr njıo2ci Teşrin 40 RECEP İ 1 ŞABAN Gün doğuşu 641 647 Gün bası ISA 16,55 Sabah Barsazı 240 340 Öğle namazı 11.5 1152 İkindi asma 1440 49 Akşam namaz 16.56 16,39 Yarsı ozmazı RAK 1R30 İmsak 4.5) 4 Yılın geçen çânleri an 313 Yıtız kalan eünleri “ Di İ Rapyo | Bugün İSTANBUL : 12,30 dan 13, 30 a kadar plâk neşri- yatı, 18 den 19 a kadar plâkile klâsik 19 dan 1930 kadar Çocuklara masal, 19,30 dan 20,30 a ka- 20,30 dan 20,45 e kadar ajans haberleri. 20,45 ten 21,15 e kadar Garp musikileri: Solo, 21,15 ten 21,30 a kadar dünya haberle- ri. 21,30 dan itibaren orkestra - caz ve ses musikisi, dar plâk ile dans musikisi. | lerinde 8 - 11 da muamele görenler | dir.) Rakamlar kapanış Hatlarını gösterir: | Nukut (Satış) a» Londra # Nevyork » Paris » Milâno » Bröksel w Atina * Cenevre (o 8m, -- » Solya di, | e Amsterdam 84, — » Prag 100, —İ| « Meddiye 98 — | * Siokkolm o 23, - Pankant 24). —— m —- Çekler (kap. sa. 16) | sLondra — 631 » Nevyork 0793334 # Paris 120$ |» Milâeo g8 | » Brükse * Atini.. 830, —İ * Viyan: 1 23, 50 *# Madri # Berlio » Varşova » Budapeşte * Nükreş * Belgrat ir. — 45. —| 4,— 26, 18,— s0, — *# Yokohama 34 — » Altin 000, — |, ı— 215, MZ 14,-50) İs Stokhim iyana 30741 4.2514 S.B? 19733 #2016 29804 4 Berlin 3,0965)» Varşora 011406) Budapeşır » Ceherre o s4dsİe Bükreş © © yossn » Sofya 66,1470) 4 Belgrar 040611 » Amsterdam İ.itazle Yokohama 4.7126 * Prg 18,9963) 4 Moskova (090, TERİ İş Bankası Anadolu 00. Reji 2y8 Şir. Hâyriye © 13.50) Merkez Bankası 58,50 U. Sigorte —,00! ls Bomonti 12,90) Terkos # Çimento as Ünyon Değ, Sark Değ, Balya Şark m, ecza Telefon . tahviller | Elektrik Tramvay 10. — «1989TürkBor.l 20:07 > m 2s) *. 1128.50) Rihtim stlkrdzaDehlli | 59,00) Anadol İ » Ergani istikraz ©. |, ni ) Bü 1928 A.Mü 00) Anado — | il Yeran: Gerhard Hauptmann retle devam etti: nu tasvir etmek için kelime bula asıl sizin bu güzelliğinize baka ressam olurdum.,, ve her bir hareketleriyle muzaffe olduklarını ima eden istikşaf hey omuzundan muz salkımları olduğu haude o yuk önünde duruyorladı. . Bunla rin içinden mis Page muzları gös | tererek dedi ki: | o“ Şimdilik bu kadar getirdik, IHizslarında vıldız işareti olanlar ürer. fakat daha çok var!,, Öbür taraftan Matmazel War niko da söze atıldı: mize kâfi gelir.,, nıma salatalığa benziyen meyvalar söyledi ve dedi kir muza kanaat getireceksiniz.,, mazel Warmikuda ŞU SÖZ - Teri ilâve etti: “.— Evde benim için üzülüp ağ- Jayacak olan babamı görmek, tozlu, yırtık, topal ve şa- şı olan bir insanın yerine o başka birisini yeniden giydirip kuşat - mak demek gibi bir şeydir. Ada- Bağdat —00|4 Mümessii A 490 kine geçti. Kadın iki elini genç a- damın sırtına koymuştu. Ve artık rahatlamış, dinçleşmiş ve trenin hareketiyle içeri dolan nefis ha - vayı memnuniyetle teneffüs ede - biliyordu. Nihayet: — Ehh.. Kâfi dedi. Genç adam hiç sesini çıkarmı- yor, süt emmekte devam ediyor, ve bu gıdanın tadını çıkarır gibi gözlerini kapıyordu. Fakat kadın yavaşça onu göğsünden ayırdı. — Yetişir, dedi. Şimdi çok ra- hatlandım. Sanki hayatım geri gel di. Genç adam elinin tersiyle ağzı» nı silerek ayağa kalktı. Kadın ko- caman memelerini entarisinin içi- ne sokup göğsünü iliklerken: — Bana çok büyük bir iyilikte bulundunuz, size çok teşekkür e- derim efendim, dedi. Genç adam tevazula cevap ver - di: — Asıl teşekkür edecek olan benim madam, çünkü üç günden ağzıma bir lokma nıştım ili ekmek koy: | — > > il nın manzarası, insan ruhunu da - ha sakin, daha sevimli, daha mes- 'ut bir hale getirecek kadar gü » zel.. İnsan akraba ve taallükatını da buraya getirtebilseydi, bir da - ha dünyaya geri dönmemek ar - ! zusundan hiç kurtulamazdı.,, Lolo da dedi ki: “ — Yemiş ağaçları ile yüklü olan bu dağ yamaçları, bu sevimli hurma ağaçları ve Pizang ovaları bana hüzün veriyor. İnsan bunla- ları tatmağa mecbur oluyor, bütün hassalarını en mutena şeylerle tr- | ka basa doyuruyor ve fakat $u veya bu kimse, meselâ annem de bunların lezzetini tadamaz mıy - dı diye düşünüyor. Bu da kabil ol- saydı, o zaman her türlü tasavvu- run fevkinde olan bu lezzetlerden tam mânasiyle istifadeye imkân hasıl olurdu. o Halbuki bu vazi - yete her şey hem var, hem yok gibi! Bana öyle geliyor ki daima şiddetle istediğimiz, saha doğrusu öbür dünya için tasavvur. ettiği - miz her şeye sonunda nâil olduk ta onları el ile tutup almak kabil olamıyor.,, Reis hanım cevap verdi: “— Peki hanımlarım müsaade Ha Kadınlar Adas | Reisin bu sözlerine cevap ola - ! tap edeyim... Benim lp rak yeni bir sevinç çığlığı daha | sur çocuklarım, ilk | çıkarıldı. Reis hanım sözüne Şu su- | “— Çocuklar, sizlerde o kadar fevkalbeşer bir güzellik var ki bu- mıyorum. Şayet henüz medeniyet âlemi içinde bulunmuş olsaydım, baka Geniş nefes alan, taze görünen etinin cesur kızları, her birisinin ondan yirmi kiloya kadar ağırlıkta sarı, yeşil renkte “— Reis hanım, dedi. Ekmek meselesine de haledilmiş nazariy- le bakabiliriz. Yenilecek o kadar çok muz ve meyva var ki yüz de - gil, yüz bin kadın bile olsak hepi- Heyet azası arasında bulunan genç güzel ve henüz yirmi yaşında olan Muçi Smith bahçivanlık öğ - renmişti. Bu kız, çocuklara mah - sus sevinç alâmetleriyle reis ha » yeşil göstererek © bunlarm 'Durian ağacı meyvaları olduğunu | “— Reis hanım bunları bir ke- re tatmanızı tavisye ederim, o za- man hakikaten cennette olduğu - düşünmüş | idim, kazazede oluşumuza hiç te » | essüf etmezdim. Çünkü bu adayı | Dilimize 9 9 ümidimizin üstünde 1 vaffakıyetinizden doh k rik ederim. Yaptığı” ri diğerleri, daha b | edecektir, - Şimdi £ kahvaltıma iştirak ©“ çay içiniz... : . il ki . Kazazedeler #€” ayak basalı bir a yi k müddet içinde onla” dat geleceğini ümit € kalmadılar. Anni F li idaresi altında bs”? de baş vurdular, ve © i fak oldular, ' Meselâ adanın Üğ' rabbar genişliğinde yüksek tepeye malik ve arazinin gerek rekse ovalarda çok duğunu öğrenebildile” bir körfez halinde nalı şeklindeydi. Ki garp tarafmda dar yi z denize bağlı bulunu)" lerinden birinden ince bir duman sütul Adanın “Kadınle” isimlendirilmesi dü. o Muvasalat li dmlar limanı) deni! danın ondan başka !! tu Ada sahilinin diğ& sarp uçurum olduğu” dan içeriye geçmek di, İsimleri de kolay? adadaki dağ (Kadın içeriden denize doğf”| vetli bir çay da ( namını aldılar. Bu çayın ken | kamışalrı bulundu ** dir şeklinde kulübe” /8 Bu kulübeler yalnız” (08.“ duğundan dolayı def narlarının da çok 8“ gibi yeşil ve mahsü dan ve ağaçlıklar 8 İ en sıcak saatlerinde bürünmesinden do Bu suretle hasıl ol39. i da, biraz tuhaflık ola ğ dınlar şehri) ismi bulunduğu ovanın * vası) adımı aldığın! mem lüzum var mi? vi Kadınlar adas 44 kuşlarla vay Mi başa dolaşan ka: “ yah t rj / | | p ma, bir kaplana, keli bir hayvana * leri için, biribirleri rik ettiler. İç körfezden “, ff da da girintiler vari ” lar, vapurların i ğı kadar dardı. sel ' | ) Derinlikleri. 0 kumlar üzerinde p görülebiliyordü- renklere bürünm âlemiydi. i Mercanların €t / mızı, sarr, veni .'ğ ri, portakal ve peni. bir takım deni? duruyordu. Bu p den en güzeline körfezi adını dınlar 4 K