Ecy, da yp” Bey, salan toplantıların- hi Pimi erkeklere bü tanış - de, , smdan çok zaman geçme- A ix vesile düşürüp sorar: arımı nasıl buluyorsunuz? Zevceniz han; İN tüzel, ımefendiyi mi? a pek şık.. Zarif, sevim- Tüy, ZIP: ve zeki! Tabit ayni a Münevver) — b Demek benim karım, * bütün ivetlere sahip sizce? - iy, Su muhakkak, beyefendi. ek, in armefendinin kocası iz iy. ee tebrike şayansi- ey, Bu iltifatza teşekkür ede- Tev king iii, sualine cevap olarak Patik, Wi böyle © takdirle: hüy» der, am, edenlere teşekkür 6- Mez, Ne Onlarla sıkı fıkı görüş” lı Sını Mai iri melena Kekik Üştürür. Kendilerine “hi ve, <*YİBİ bu adamlara, keri- mist ancâk salon topl oplan » pi şel, Erler, Gayet res - li İrekğ Sokakta karşılaş- bmağı kağ da, uzaktaz selâm » Börüs, geçerler! il, ant ğı 8€ne bir salon top- ant dar Beyi, Âkil Beyle da, ar, e biz on Onunla şundan bun” > © Sap; leri, Slraşı k Time, sorgu SELİFİP, mutâdr üs N. Karımı Zan; henüz tanımıyorsu” ? — Bilâki,, efendi p Demin ev sahibi tabrttlar? aa! Bayi ğ i Aki Peki, nasıl buldünüz? te. Biran sustuk - iz * M . SEVAP veremiyece- Azur görünü. yece a ? ç Sebebini ge söYkyaaş — Aman ; Merakta yn 0 Eğer da irham adeti ralayorausszl Ber rılmıyacağınızı bil . — Kati, İviniz,.* darılmam, Lütfen m. Bindi "un, AdİSiNe söylemi ri miş # Veriyorum | dn, ma gitmedi Pek Aki, SEKİ, zatrâliniz bol e Neri Yüzüne Klin yedi Mem İn hiç mi hiç gn öğe I için memnun pili A Yel ', dah Zamanı selince, Ecvet ine ri Yeni tanıştığı Akil Beyi safi, “etti. Evine bir erkek Şağardığı ilk defa vaki o- Pata a Kaz yet basit! Ec » 7 İli Ber derecede Ec Bey de, © misbatie vd Bey; bir ara | serserilerden biri şöyle dedi: ! le Eçvet, Be <| öyle görüyorsun! soğuk | söyle diyor: kukanç «| daha kıymetlidir., değil mi? nak İri rkilimizize selim an limiti kil, bikdlik a İM 8 a ğer İ Adalardan Yaza Ettikbe Veda! ük 04 veğet o, Serseriler Arasında ! ar a DE İki serseri, bir viranede karşı - — Sen, demin köşe başında €- laştılar. Biri birlerine yan yan ba- | vine geç giden bir adamla konuşu- karak, bir an durduktan sonra, | yordun! Kr — Ha... Evet!... «Ne könuşuyordün onunla? — Hiç, canım.. Saati sordum! — Hah, işte, gördün mü bak! Dediğim çıktı Kendi azğınla ya- — Ne var, ne yok? — Hiç, işler kesat! — Benim için öyle, ama senin için pek öyle değil! — Benim için de öyle! — Hele hele!.. Sen bu akşam kalandın! 7 Mübalâga meraklısı iki adam, bir gazinoda oturuyorlardı. Onlar için, mübalâgalı söz söylemek bir mani halini almıştır. Bu iptilânın tesiri altında, ikisinden biri, şöy- le söze başladı: — Geçende olan hadiseden ha- miktarmı tayinde gitmiş. Tavsiyelerinde de öyle... | Soğuk algmlığından mustarip | İ bulunan hasta, doktorun ilâcını almış, tavsiyelerini yerine getir - miş. Keşke ne ilâcı alsaymış, ne! de tavsiyeleri yerine getirseymiş! -——'Bundan zarar mı görmüş? 2 Zarar mi görmüş; de söz| mü? Öyle bir şey oldu, ki ne ben | söyliyeyim, ne siz işitin! — Söyleyin, rica ederim, Pek merak ettim! — Mademki ısrar ediyorsunuz... peki!... Efendim, hasta o kadar terlemiş, o kadar terlemiş, o ka- dar, ama o kadar terelmiş ki... — Sonra ne olmuş? -— Ne olacak?. Sonrası, yalnız vücudü değil, yalnız yatağı de- ğil, yalnız odası değil. Bütün ev,. tekmil civar, su içinde kal- mışlu Hasta da doktorun tedbir - sizliği neticesi olarak boğulmuş. Zavallı adam! Bu mübalâgaya karşı öteki da- ba baskın çıkmak endişesiyle bir işi yolunda görünüyorsun! — Ne dedim ben?.. Bunda ne — Haydi oradân sen del. Sen | var?» Saati sordum, dedim! Öteki, sakin bir tavırla, şöyle dedi: — Mademki saati sordun,» Şi” kar göreyim! İki serseri bir müddet daha kar- şı karşıya durdular, ; İlk söze baş- lıyan, tekrar ağız açtı: il ilesiy) lmış bir Fransız kas Rusyanm Mületler Cemiyetine kabulü vesilesiyle yapı — rikatürü. Sovyet Haticiye komiseri Lit vinot, kendisini karşılayış tarzira | — Bana pek fazla iltifat ediyorşu naz! | Dostluk / İki arkadaş arasında bir ko" nuşma: — Azizim, senden bir rica! — Hay hay. Ne gibi? — Şey. Beş lira lâzım da. Ay başında vermek üzere... — Mümkün değil. Tecrübemle sabittir, ki para dostluğun düşma- nıdır, Eğer bu beş İirayı sana vere- cek olursam, dostluğumuz bozu - Tur. Halbuki, dostluk beş Jiradan Neron! İspritizme tecrübelerine merak sardıran bir kaç tanıdıktan biri, günün birinde bu işten. vazgeçe- geğini bildirdi. — Neden?. Korktun galiba?. Öyle olacak, dün gece Neronun ruhunu çağırdık, ya!.. Hakikaten, gelişi pek dehşetli oldu! Tecrübelere iştirakten vaz geç tiğini bildiren, tasdik etti: -- Hakikaten acısı dehşetli ok — Neyin?. © — Muhakkak öyle!... Şu halde beş değil, on lira ver! tüne çarpan masa ayağının!.. o - an düşündü. Sonra, şöyle söyle - di: . —Şimdi hatırladım, Evet, e- vet!.. Geçende böyle bir hadise ok du. Lâkin, — bir noktada yanlışı - | nız var. Hasta, boğulmadı. Bo - ğulmak üzere iken kurtarıldı! — Aman, rica oederim!i Ne mümkün!.. Nasıl o kada? suyun içine girilmiş de kurtarılmış ola » | bilir? Bu, imkânsız bir şey! — Evet, evet. Ben, iyi biliyo- rum kurtardılar! — Peki, ama nasıl? — Fazla güçlük » çekmediler. Civardan bir dalgıç buldular, Dal gıç elbisesini giyen bu adam, € vin içine 'girdi, odaya şıktı, hasta- yı salla sırt edip dışarıya çıkardı! > O zamana kadar hasta bo- ğulmuştur canım — Boğulmadı. Çünkü, ağzı na; burnuna mendilini o tıkamış. Boğazından içeriye biç su geçme- miş! | Ağır Yük! 'Büyükadada tur yapan çok $iş- — VAKİT 15 Teşrinievvel 1934 m — Düşünüyorum, demek ki, va. rim. Meşhur filozofun dediği gibi... Fakat, karımın terzi masrafını düşün. mektense, keğke var olmasaydım! Bir Alman karikatürü. o Komiser, soruyor: — Siz de kavgaya iştirak etmişti. niz. Doğru mu? — Hayır! Ben, yalnız. kavga e - denleri gözümle gördüm. Bana inan- İ mazsanır, gözüme bakınız. Suçlu de - gil, şahit olduğuma, gözüm şahit! ——ğ——— e — Dün gece eve geç gittin. Karm neler söyledi? — Ancak bir saat vaktim var. E « ğer söylediklerinin hülâsasmı anlat » mamı kâfi görürsen,.. başlıyayım! Rehin / Otelde geceliyen bir adam, ertesi gün gideceği sırada, otelci- ye şöyle söyledi: — Maalesef cüzdanımı yanı « ma almağı unutmuşum. Size bor » cumu yarın öderim! Otelci, güçlük çıkarmadı. Hat- tâ, tatlı bir gülümseyişi esirgeme» di. Şöyle dedi: — Zararı yok, efendim. Ne ehemmiyeti var?.... İsminizi ve hüviyetinizi, şuradaki kara tah - taya tebeşirle yazarız. Yarım... Müşteri, itiraz etti: man bir hanım, tur bitince ara- badan indi. Arabacıya tarifeye gör re parasını verdi. Büyük tur yap» eışta! Üç kâğıdı cebine yerleştiren 8- yabacı, müşteri belediyeye şikâyet eder, düşüncesile bahşiş hususun- da açıkça istekte bulunamadı. Fa- kat, bahşiş umduğu halde, umdu: ğu boşa çıkmca, sözle öc almağa kalkıştı: — Neron gelirken ayağımın üs- | —— Hanımefendi, atların önün - | dıklarımı görürlerse, den geçme.. Arabanın arka tara - — Yook, buna razi değilim. Herkese teşhir edilmek istemem! Ötelci, tekrar gülümsedi: — Yazılan kimse görmiyecek ki, efendim. Yazının üst tara - fındaki . çengele, (o bırakacağınız pardösüyü asacağız!. fından dolaş!.. — Aa, neden?, — Bu kadar ağır bir yük taşı « öfkelenip kişnerler!..