Tokatlı Mustafa Merhum... Yazan: Celâl Nuri Matem içindeyim: Pek mziz ve eski | imızdan ayrıldı. Güler yüzlü, yara nızdan ayrıldı. Güle ryüzlü, yara - n şakacı ve busüsiyle her tür- | İşakayn dayanır, gayet pratik kes * zekâlı, candan, gönülden Türk ve İansever bir zattı, Sıkıntı, ağlama ir?: Bilmezdi, hiç bilmezdi. Bundan bir hayli yıl evvel, Mecli - bir odasında kendi kendime otu - dum. Kendisine mahsus İâübali den birini savurarak yanıma gel- kendi şivesiyle: — Goca garı gıyafetli! Seziyorum buyün senin bir sıkıntın var. Eğer bir para işi ise kolay. Haydi sana kefil olayım, bankadan istik- edelim, Başka bir derdin varsa le de çaresini bulalım. Dünya bu lar sıkıntıya değmez, Teşekkür ettim, Bir yardım ilte - lim. Lâkin, o gün, gerçekten bir tüntüm vardı. Ertesi gün gene yâ - geldi, — Derdin kalmadığını suratından yo » dedi, Haklı idi. Kendisinde intikal kud- ziyade olduğundan tahminleri hep şıkardı, Birinci meclisten ikinci meclise kaç in devredeceğini isimleriyle, cisimle- ve yalnız yüzde beş hata ile tah- etmesi şöhretine badi olmuştu. Zavallı Mustafa! Ömrünü Rumeli- çarık ayağında, martin omuzun - |, vatan ve millete hizmetle geçirmiş. m, yüzbaşı sifatiyle bütün Ar » utluğu dolaşmış, harplere karış - büyük Gazinin maiyetinde karar» kumandanlığı ile o yüksek Türke ler etmişti. Binbaşılıkla müte - oldu. Binbaşılığı bizzat (O Büyük t Meelisi Mustafaya (tevcih işti ki, bunun tarihimizde bir ikin- Memiali yoktur. Mustafa baştan aşağıya bir kahka- İn ruhan imdadına koşar, Hademeden falan ölmüş: Evlâdma n para toplar. Azadan falan fena | bir vaziydita: sin merhametini celbeder, sıtafa gayet lkübali idi: Büyü P herkesle teklifsiz al söylediği kimseye bat, — “ Tempoyü muhafaza ölü ellisi edelim çok hatiplere itidal ber muztarip ola dı, Hn Diogen'e de, in yerleri vardı, neili Çavuşa stafaya ait belki yüz ' tane ndadır. Mantteceşğğ hepsi e bu ven, İinmadım. Örün U B bir gazete mia vir gi saniyesi dail. Altına TAS Tetanbulda bir alm it Sağdan soldan takdirler ve tenkit- yağmağa başladı: Ha a Fİ yeni muharrirde parlak bir müca- ci ruhu da kesfetti. bile ayyuküi'sıkarırdı. A Aş Herkes: — Vay, Mustafa! Sen de mi gazeteci oldun? Sen ki, daha evvel. Ki gün matbuat erbabını bu derece hir- palıyordun? Onun kendi mahsusatından bir ke- Time vardı: Donguz!, (Domuz) değil, | donguz. Bu tabiri tekrar etti ve kah- | kahalarla gülüp: — Beni de mi zem- mettiklerimin sırasına koydun? dedi, Mustafa intihap dairesi ve öz ve- tanı olan Tokadapek çok hizmet et- mişti. Her ne iş olursa Tokat mebus- larını toplar, tabirimi affetsinler, on « lara karşı bir başçavuş vaziyetine gi- rer, daire daire dolaşır, hemşerilerinin Bir aralık, Haydar Rüştü'nün (Ana. Gün doğuşu Gün batısı Sahak Samazı Oğle namazı İkindi namaz Akşam Bamazı Yatsı Bamazı İmsak Yılın geçen günleri Yil kalan günleri Iİ Rapyo | Bugün ISTANBUL; 1830 Plâk neşriynit. Bey tarafından çocuklara 18,30 Plâk neşriyntı, berleri. 10,30 Türk musti neşriyatı (Ke dolu) gazetesinde Einstein nazariyesi- | 20,15 Musahabe, 20,50 Haberler. 2140 ne dair derin, vakıfane yazılar yazdı | Stüdyodan bir tiyatro | (Viyanalr yevce). 28 ki, bunların muharriri ben im, almıştı, Portekiz akademisine az kal- dı nza oluyordu. ».. Mustafa, o Cümhuriyete, Gaziye, Türklüğe, dostlarına gayetle sadık bir adamdı. Hiç kozmopolit olmamış bir Türk! Şu devlet şeklinin ifrat ile ta - raftarı. Hani, geçmiş zamanlarda, ba- zı tarikatlerin canfeda wöritleri olur- du, Rivayet ederler ki, (Hasan - ibni - Sabbah) müritlerini toplar, onlara şu atılınız! Kumandasinı ve- vir ve onlar da hiç düşünmeden o em. ri yerine getirirlermiş. İşte Mustafa - nın da Kemalizme bağlılığı bu mer - tebede idi. Serapa lâtifeler, kahkahalar içinde, Mübalilikler arasında söylenmiş öyle sözleri vardı ki, zaman onları bir bir teyit etmiştir. Zavallı, fakirdi: Birbirimize on, on beş defa kefil olduğumuz vakidir. Bu. nunla beraber, Tokada her geleni izaz etmekle iftihar eder, civarm en misa- firperver insanı idi, Yarın, öbürgün Meclis açılacak. Ankarada toplanacağız. Mustafayı ara» mızda bulamıyacağız! Mecliste, emi - nim, herkes Meclise, her tatilden sonra, iltiha- krmda, kapıcı: — — Mustafa Bey dün geldi; ilkin sizi sordu, Hademe: — Mustafa Bey sağda, solda sizi arıyor. Kahveci: — Bu kahveyi Mustafa Bey size gönderdi ki, safayı hatırla i- — Mustafa falân oda- Tek başına ye, Sonra da bir buzlu şer bet iç! Diye yazardı, Ben de ona: — Mustafa! Bu kadar cehalete ta- İ katim yoktur. Gazetelerde vefatın ha- berini görmek istemem. Meclis reisi - nin kürsü üzerinden senin ölümünü bize tebliğine tahammül edemem. Lüt. fen ve bize merhameten daha ölme. Senin İetrifine ve öğütlerinle daha çok seneler mubhtaciz; yollu cevaplar yaz- dı isem de heyhat ki, nasibatlerim ya- bana gitti © ve en zarif dostlarımdan birini kaybettim. Mustafa, benim gıyabında benim lehimde herkese ne söylemek müm - künse söylerdi. Beni daima arkamdan #ena eder, hattâ, beş on köhne ciltten ibaret değersiz kötüphanemin kadrini Son haberler. 29107ir44 » Tüken cazban- dr. 24 Bigem yaslkkini, 825 Khz. BÜKREŞ, S4 m. 12 Hafif öğle konseri. 13 — 15 gün döz plâk neşriyat, 18 Sibirya orlrsirasi 19 Haberler. 19,15 Orkestranın devamı 20 Spor, 229 28,30 Pihk, 225 Khz. VARŞOYA, 1845 m. 18 Dans ewasikie, — Musahaba 19 Madye piyesi, Çocuk neşriyatı, 20.80 Ko. 79 konseri, Saşo Aktiinlile, 21 Akşem Konseri. 21,45 Yaberler, 22 Neşeli meşri- İSA 2MA5 Spor, za,15 Kenserli reldanılar. 28,30 Tama metiklei. Hi. 3I Kelprigten naklen meşeli konser. S3, 30 Haberler, 25 çiyie Fieirt vider Villen) isimli Hamperdinekin opera Komiği, b Ağ Bilimum emlâkimi idare ve satma- #a ve işlerimi takip etmek üzere İs - tanbul 6 mer Noterinden musaddak 28 Mart 933 tarih ve 4394 numara ile vekili umumi tayiş ettiğim Ali Riza Beyi bu kere gördüğüm üzüm üzeri» ne vekiletten azlettim. 27 Haziran 984 Kâzım. z (3575) ——ğ— Bugün, vefatı haberini (Vakit) ta okuyunca dona kaldım; telefonla A - sım Beyden sordum. Efsus! OKoca Mustafa, şakrak sesi ile, mütemadi - yen ve mütezayiden (o güler yüziyle, gelmeyen hanelerinin, Ankara âleminin eczasın- dan biri olan Mustafa demek ki, artık yok! Projektör söndü, Bu ölümü iskonto etmiyor değil - dim. Sıhhat kaideleriyle de alay eden Mustafayı şeker, her halde mimlemiş- 8. Bununla beraber bu kapkara haber bende, bugün, ifadesi | güç bir elem doğurdu. İlâç içtim. Mustafa alelâde insanlardan değil- di, Onda, avamın üstüne (o çıkan bir haslet vardı, Onların dili ile konuşur, onlar gibi düşünür, lâkin daha fazla, daha ince, daha dürüst düşünürdü. Her hangi bir cemaatin içine girse onu şenlendirirdi. Bu kabil insanlara Fransız lügatinde (Je m'eu fichiste) derler, Sıkımtılara karşı gelmek Mur tafa için bir zevkti. Mustafa dört devrelik teşrii haya- hında bir tek defa kürsüye çıkmıştır. O çıkışı da şahsi vaziyeti dolayısiyle idi. Bir nutuk irat etti, bütün Meclis güldü ve kendisi binbaşı oldu. Lâkin diyebilirim ki, şu dört devrelik mebus- “luğunda gerek kulvarlarda zihinleri yatıştırmak, gerek memleketinde Cüm- huriyetin prensiplerini yaymak itiba - riyle Mustafı mebusluk vazifesini hak» kiyle görmüştür. Mustafacığıma benim mersiye yaz» mam! Bunu hem bir mazhariyetsizlik, hem bir şeref addederim. o Kalemim burada duruyor. (Bir müddet sonra, matemim ve elemim tebellür edince kendisinin unutulmaz fıkralarını ya « zacağım. Ozaman kahkahalarla güle- ceksiniz. Fakat bugün gülmek günü değil, benim için ağlamak günüdür. Zavallı Mustafr...... Sen de mi ara- mızdan sıyrılıp gittin? Ailesini, dostlarını ve kendimi tas ziyet ederim, 13-10.934 y YARIN Dünya Alevlenirse.. Çeviren : A. c.a Yazı Nu. sı: 19 — Haydi çabuk ol (Hemşire Mariya! Aç kapıyı da çıkalım!, diye bağırıyorlardı. Onlar asan- sörün yarı yolda kaldığını fark e- dememişlerdi. Aşağıya indikleri- ni zannederek kapın açılmasını sabırsızlıkla bekliyorlardı. Hemşire Mariya: — “Şimdi, şimdi mahzende olacağız, biraz daha O sabredi- niz!,, diye onları gene teskine ça- lışıyordu. Fakat düğmelere bas- tığı aların işaretini de verdiği halde asensörü hareket ettirmek kabil olamıyordu. Hemşire Mari- yayı da müthiş bir korku sarmıştı, Burada dört tarafı taşla muhat o- lan asansör duvarları (oarasında mahpus kalmak ve zehirli gazlar- la ölmek! Aman yarabbi, bu ne müthiş bir vaziyetti! Yaralılar da mütemadiyen soruyorlardı: — “Hemşire Mariya ne var? Neden inmiyoruz?,, Hemşire bir taraftan korkusu - nu gizlemeğe çalışırken diğer ta- raftan onları susturuyor ve: — “Hiç bir şey yok! Ufak bir arıza oldu. : Belki aşağıdaki ya * taklar henüz . yerleştirilmemiştir de onun için yarı yolda bizi bekle- tiyorlar.,, diyordu. Fakat korku- Ti A Yy — VARİT 14 Teşrinlevvel 1034 sesi sörün zeminine vurmuştu. Stani- çef diyordu ki: — “Elektrik lâmbaları yanıyor. Demek ki cereyan henüz kesilme - di. Hemşire Mariya elektrik düğ- mesine bir daha basar mısm?,, Hemşire bir kere daha düğme- ye dokunmuştu. Fakat heyhat, â- sansör gene yerinden kımıldama - mışlı. O olduğu yerde sabit kalır- ken dışarıda (O bombalar, toplar patlıyor, kıyamet kopuyordu. Bü- tün hasta Obinasıda yerinden oynuyordu. Şüphesiz bombalar hastahane yakınma (düşüyordu. Demidenko bombaların (oyakıma düştüğünü anlayınca (birdenbire sükünet etmiş ve gözlerini tavana dikerek öylece kalmıştı. Staniçef anlaşılmaz bir dun okumağa baş - lamıştı. Mişa ise hiç sesini çıkar- madan mütemadiyen ağlıyordu. Birden bire hastahane ( binası” tekrar sarsıldı Bu sefer bombalar bina dahiline düşmüştü. Bu vazi- yet karşısında hemşire Mariya he- men aklını başına toplamış, kor » kuyu, hayatının kıymetini ve bü tün düşüncelerini bir tarafa bırak- mış ve sonuna kadar vazifesini is faya karar vermişti. Asansörün bir köşesinde kutu dan kendisinden geçmiş olan kü- içinde gaz maskeleri duruyordu. çük zabit Demidenko gözleri dı - şarıya fırlamış bir halde: — “Yalan söylüyorsun hem$i * | Hemşire Mariya kalbini Bunlar yalnız dört tane idi. Hal- buki asansörde (beş kişi vardı. müthiş re Mariya, biz yarı yolda takıl- | bir surette sıkan bir acıyı yenerek dik kaldık!,, diye bağırıp duru | yataktan yatağa gitmiş ve her ya- yordu. Demidenko ağır yaralıy *| ralmın başma bir gaz maskesi ge dı. İki bacağı da kesildiği için Ye- | çirmişti. Aklını kaybetmiş olan rinden kımıldanamıyordu. Bu ha” | yaralıyı dahi unutmamıştı. Ondan line rağmen (o hayatmao kadar sonra gidip yüzünü yaralılara gös- kıymet veriyordu ki bir boğa gibi | şermiyecek bir surette asansör du" bağır bağır bağırıyordu. Yanın: | ayına dayamıştı. Dışarıda bom- da yatan hir hasta soruyordu: balar, mermiler hiç durmaksızm — “Demidenkonun dedikleri patlarken, etraf, bir o cehennem doğru mu hemşire Mariya?,, Bunu soran küçük Mişa ciğer - lerinden yaralı olduğu (için sesi pek hafif çıkıyordu. o Hemşire Mariyadan bu suale cevap bekle - mek lâzım değildi. Onun yüzüne bakmak vaziyetinin vahametini (| halini almışken hemşire (O Mariya sakin bir sesle yaralıları avutuyor ve diyordu ki: (Devamı var) BORSA Hizalarında yıldız. işareti olanlar üzer: || anlamak için kâfiydi. Küçük Mişa bunu anlayınca başını yana doğru || rinde 19 - 10 da muimele görenler | vr 2 e : | dir.| Rakarlut kapanış Hatlarını gösterir. çevirmişti, şimdi gözlerindena-(( —————— da kan yaşlar çukura kaçan yanakla- Nukut (Satış) rı dolduruyordu. Yalnız dör- (| «laa Mü 2 Viyana Yay | düncü hasta, geçen bu hadiseleri | & Pasa” del ein | di ildi . Min 0, — vi, ii Ta vi AREA alp» ka elm Gİ fasma isabet eden bir mermi par- (| 4 atını 3 Bükreş Od — | çası onun akıl ve fikrini hayır ha (İl * Cenevre © #16, --) # Belgrat Sd hane bir zulmet ile sarmıştı. m > ii 38, — . ".- ora, — Hemşire Mariya; Demidenke- || #Paa in —| #Mediye SA nun titriyen ellerini (tutarak de- 2 Stotho'm 34 Sİ e Benkaot v3 — | mişti kiz o Çekler (kap. sa. 16) — “Bağırma öyle yavrum. Sus /| * Mn veli " mi di da asansör makinesinin henüz iş- | i ab hide "ki ei | leyip işlemediğini duyalım!,, | $ Milâme © Osr9üfe Merlin varss | çi w 2 Küçük zabit derhal susmuş ve |$ Miri di She ei dinlemeğe başlamıştı. « Cenevre o t4döüle Bükreş o o il « Sofya 067923)» Belgrat sı Demr kafes le mahpus kalan || 4 Amsterdam 1.1799İe Yokobama 4745 beş kişi kulak vermişlerdi. Fakat (| * Prsr 1902 | Moskova 104980 maalesef hiç bir ses işitilmiyordu. || © HAM İ Asansör duvarlarının teşkil ettiği (“7 Zaman oo) Tere gi koyu derin bir sükünet içinde idi. (|) Anadotu #759) Çimento as 1840 Bunun üzerine Demidenko tekrar (| ** A) Depe Dae Şir. Hayriye TSO) Sak De —— bağırmağa ve küfürler savurmağa /|. Merkez Kankası 58, --| Balya —— başlamıştı. Fakat bu bağırmalar- (fi U. Sioru o —00) Sark mea —— dan hiç bir fayda hasil olmuyor « İl. .29"* Lak İl ii du, Hiç bir kimse (o işitmiyordu. tahviller | Hemşire Mariya ise bu aralık dü - İk, şoasTürk Bort 9940) Pieter — şünüyordu; ri YER > 4003) Tramvay | — “Bizim aşağıya inmediğimi- | sünnetini sel amme e zi anlamadılar mı? (Neden bizi (efecan istikran 4.) Anadolsli 485 kurtarmıyorlar? i) SMD A. —oo) Anadol —— > (4 Bağda —00) Mümessil A 4960 | Bunu düşünerek ayağiyle asan- alir dü faliğin; di ş " İLE si Öğe m Ül in ez b ilk nn ii