osya ) zehirledikten | P sonra... j â keklik ayından döndüğü ! İ karısı (Atosya) yı yatak | muştu, #hes) baygın bir halde ya- Hasının bazı ucunda duru- | karısını kendinden geçmiş | Odaya girdiğim zaman bü | ir yılan prensesi zehirlemiş- rek ağlmağa başlamıştı. Dsya) göğsünde ve kolla-- | lanın, dişlerinin bıraktığı örülüyordu. polis sarayında yılan ze rşı ilâç yapan ihtiyar bir dı. Bu adam, Dörünm h zehirlendiğini duyar yukarıya koşmuş ve 76 n yerleri emerek yere tü- iştü, Eğer uşak bunu yapma- Atosya) nın kalbi çoktan olacaktı, a derhal uşağı o çağırttı. Mine hir avuç altın. vererek h zehir vü. yayılmağa başlamıştı, E. rleri emip çıkarmasay- erim saat sonra ölecekti, güneş batarken Karısı sabahle « | birlendiği halde hâlâ yaşı- #eçirdiği b şok müteessirdi. 3 » ben yaşamam. © » DAŞI ucu; i iğlıyordu. nda mütema. TA hassa kuma; r »dan çağırmıştı: 9 i spa, ben yokken, karım “ “ler şeyim sana Öasin | bu felâketin önüne ) eden karımın ölüm düşmesine meydan ver. da tarafı kapalı olan koskoca dar bir yılanın çıkmasına hatsızdım, haşmetmaap! kiki Ermenistan prensi, İran hükümda. | rından çekindiği için, oğlu (Dikran) : İran bükümetine rehin olarak gönder. miştir... Odamda yatıyordum. diye cevap vermişti, Dârânın oğlu anasının öleceği» ni zannederek: — Baba, annemi kurtaramıya- cak misin? Diye sorunca, Diârâ, elinden | hiç bir şey gelmiyen âciz bir adam tavriyle hastanın önünde büzülüyordu. — Oğlum merak etme! diyordu Bu gece bütün mabetlerde anne » nin halâsı için sabahlara (kadar dua edilecek. Mabutlardan onun kurtulmasını istedim. (Merduk) ve (Anahit) anneni çok severler! Onlara saatlerce | yalvaracağız.. (Atosya) nın gözleri açıldığı 70 man, bu müjdeyi bana getirene bir talan altın vereceğim. Ermen'stan valisi ne istiyor..? O sirada Ermenistandan (Per- se Polis)e gelen iki tacir, Ermenis- tan valisinin hükümdardan prens- lik istediğini ve vilâyetin senelik vergisinin üçte birinin de kendisi- ne terkedilmesini istediğini haber vermişti, Bu haberi Dârâ duyunca hidde- tinden küplere binmişti. ler İ Yeni Eserler İ Mİİ Gİ “Müzik ve san'at hareketleri” nin ikinci sayısı da nefis bir baskı ve 8€ç- me yazılarla çıkmıştır. Bu sayıda Kö- se Mihaloğlu, M. Ragıp Beyin “Beste- kârlarımızın. dişünceleri”, Ercüment Behzat Beyin “Yığın müziği", Meh- met Cemil Beyin “Şehir tiyatrosunda oyun ve dil aksaklıkları” isimli dikka- te değer yazılardan başka, “Tanbur öplü çalgılar” dan, “Türkiye harici Türklerinde musiki” den, “Müzik ve edebiyat folklor hareketi” nden bahis makaleler bulunuyor. Mecmua ayrıca, topraklarımız dahi- linde derlenmiş olan türkülerimizi tek i sesli veya tanınmış bestekârlarımız ta- VARLIK Ankarada muntazaman 15 günde bir çıkmakta olan VARLIK mecmu - asinm 1$ Birinci Teşrin tarihli 31 in. <i sayısı Yaşar Nabi, o Yakup Kadri, karısını ölüm döşeğinde buldu ezilip Mamma ER m ekme nistan valisi, hükümdardan ne istiyordu? Dârânın demir eli, bu havalideki syanı çarçabuk bastırdığı halde, yeniden baş kaldıranlar mı vardı ? | tevkif edilerek (Babil) e gönde - rilmişti.. , Bu hadise münasebetiyle oku * yucularımızla beraber eski Erme - nistanı şöyle bir gözden ( geçire- lim: Dârânın © ecdadı, Asurileri mağlüp ve perişan ettikten sonra Ermenistan havalisini de zaptet - miş ve bu hududu (Kızıl şirmak) taraflarına kadar (© genişletmişti. O zaman İranilerin idaresine ge- çen bütün milletler (dinlerini ve dillerini tamamiyle muhafaza et - mişlerdi. Ermenistanda da din ve dillerini kaybetmiyen milletler vardı. İran hükümdarı bunları da serbest bırakmıştı. Fakat, (Ki - ahsar) İran hududu içinde süphe- li bir kimsenin o bulunmasına ta- bammül edemezdi, O vakit Er menistanda bulunan prens, İran hükümdarının hasumane vaziye- | tinden korkmuş ve oğlu (Dikran): rehin olarak hükümdara gönder * meğe mecbur olmuştu. Dikran,” Iran ordusunda hiz * met etmiş, (Babil) muhasara - sında İran cengâverleriyle yanya- na harp eylemişti, Ermenistan preşsi, oğlunu | ran sarayına gönderdiklen sonra, vaziyeti bir dereceye kadar tah-| dı. İranilerle dost geçin- kim etmiş, mişti, Dârâ zamanına kadar Ermenis- tan prenslikle idare edilirken, bu sırada diğer eyaletlerde vuku bu - lan isyanlara Ermeniler de iştirak etmişti. Dârâ buna tahammül ede miyerek Ermenistana . büyük bir ordu gönderdi. Ve çok kısa bir zaman içinde bütün (Ermenistan havalisini zaptederek, İran mem leketine iltihak eyledi. Ermenistan (Armina) namiyle İranın mühim bir vilâyeti olmuş - tu. Dârânın demir eli bu havalide- ki isyanı bastırmağa muvaffak ol duğu halde, şimdiki vali neye gü- venerek hükümdardan imtiyaz is- tiyordu? (Devam var) 01 EEE KERE Avusturya tütün heyeti Bandırmada Avusturya rejisi umum müdürü Dr. Karldorrek ile maiyetindeki yedi kişilik heyet İzmirden Ban- dırmaya gelmiştir. İstasyonda kay makam, belediye reisi, ticaret © - dası, inhisar idaresi memurları ve tütün tüccarları tarafından karşı- lanmış, gece şereflerine ticaret ©- dası tarafından bir ziyafet veril- miştir. Heyet, Bandırma ve Gü- nan mıntakasında yetişen tütün-| ler hakkında tetkikatta bulunduk- tan sonra Bursaya gidecektir. Hasan Cemil, Ahmet Muhip, © Nahit Sırrı, Cahit Sıtkı, Feridun Fazıl, İh - san Naim, Adile Maksudi, Reşat Ce- mal, İbrahim Hoyi, Cemil Sena, Sait Faik, Fuat Ömer, Yakup Sabvi, Na » mılk Kâşif, Muzaffer Reşit ve Cevdet Kudret Beylerin makale, şiir, hikâye ve tercümeleriyle çıkmıştır. Tavsiye ederiz, VAKTI ın Tefrikası: 77 muş mu? $ — VAKİT 14 Teşrinievwel 1934 senuus Ölüme Susayan Gönül Celil meseleyi anlattı. > Çocuk j düşündü: — Soralım bakalım gören ol - Çocuk kahveye girdi, öteye be- — Gören olmamış beyim, hant- | mınız bu tarafa gelmemiş. İ Celil sarardı, şakakları terledi: — Ne oldu öyleyse! Nereye | Yazan: Selâmi İzzet — Peki, dedi, sizlere de teşek» kür ederim artık gidebilirsiniz. Onlar gittikten sonra Celil yu- karı çıktı, odaya girdi. Doktorla hizmetçi, yatağında o hareketsiz riye gitti, Yirmi dakika sonra gel- | yatan Şahendeyi tedavi ediyorlar- di: dı. Celil doktorun ellerine sarıldı: — Doktor bana doğru söyleyi- niz. Bu ihtiyar bir doktordu. Bunun gitti! ” İ gibi bin bir acı görmüş, eleme ka» — Çok mu merak ediyorsu- | nıksamış bir adamdı. Celilin yü » nuz? züne baktı; — Evet, — Siz kocası mısınız? — Öyleyse durunuz, simdi ben — Evet, herkesi seferber ederim, banımı- — Ümit yok. nızı ararız. Görürsünüz, nasıl olsa Ve bu'damdan düşer gibi »5y- buluruz. lediği sözün ne tesir uyandırdığı Sekiz on balıkçı, etrafa yayıl- | ile meşgul olmadan arkasını dön- dılar. dü, gene hastaya yardıma koyul - Oğuzla Celil, Rıdvan Beyin köşkü taraflarında ( arıyorlardı. Deniz tarafına geçtiler. Oğuz: — Bulduk beyim, dedi. Ve ye- du. Celil sendelemişti. Bir kere Şahendeye karşı bir şefkati vardı. “O kadını sevmiyor re eğildi. i değildi. Sonra da bu kazadan Biraz evvel Celil ile Nesrinin | kendini biraz mesul; tutuyordu. konuştukları yerde bir kadın aya- Şahendenin tecessüsünü © tahrik etmemiş olsaydı, Sahende sokağa çıkmıyacak, bu kazaya uğramıya» caktı.. . Doktor kolunu tuttu: — Hastamız biraz sonra ayıla» caktır. Benim daha fazla burada kalmama (ihtiyaç yok.. Sizinle başka bir yerde konuşamaz mı yız? — Hay bay. ğının izi vardı. Celil bu ayak. izi- nin Nesrinin ayak izi olduğunu | bildiğinden: — Hayır, dedi, bu değil. Oğuz içinden düşündü: “Ben bu evin hanımına mektup getir - dim. Mektubun ne olduğunu şim- | di anlıyorum..,, Hüzünlü bir sesle ilâve etti: — Öyleyse geri dönelim, baka lım onlar buldular mı? İskeleye döndüler. Beş on. kişi bir arada bir şeyler fısıldıyorlar» Celil yaklaşınca sustular o ve hürmetkâr, saklı bir tavır takın- dılar. l Celil bitkin bir haldeydi, Adamlardan biri söylendi: — Benim aklıma gelen şey doğ- rudur. Celil başını kaldırdı: — Nedir? Aşağıya indiler, yemek odası- na girdiler. Dekotor sordu: — Karınızın ailesinde verem - liler var mı? — Annesi veremden ölmüş.. — Karmızm verem olduğuna şüphem yok. Affetmiyen hastalı ğa yakalanmış.. Bununla beraber şimdiya kadar iyi bakıldığı için hastalık mevzii bir o noktada kal- mış, ilerlememiş.. Fakat bu ge- ceki soğuk algınlığı onu mahvetti, — Hanımınız muhakak denize | Yataktan kalkabileceğini sanmı « İ açıldı, fırtınaya yakalandı. Ora- yorum. Meğer ki., larda arasak iyi ederiz. — Bazı tedbirler, en tehlikeli Bu fikir Celile de makul görün: | halleri yener. Bunun için de mad- dü. di kuvvet kadar manevi kuvvet de — Doğrudur, olabilir. lâzımdır. Eğer maneviyatını ra- Herkes sahil boyuna yayıldı. | hat ettirebilir ve yükseltebilirseniz İ Birdenbire Oğuzun feryadını duy- | «ğer heyecanlandırmaz, üzmezse- dular, Oğuz, bir çukurda o hare-| yiz kurtulacağını ümit ederim. ketsiz bir vücut görmüştü. — Şu halde merak etmiyelim, doğrü koştular. Şahende kurtulacaktır, Celil de yel gibi geldi, yetişti. — Nekahet devresinin çok u » Çukura atladı ve haykırmağa baş* | yun süreceğini'de ilâve (o edeyim. ladı: Katiyen sıkılmıyacak, heyecan - — Şahende... Şahende.., lanmıyacak, maneviyatı bozulmı Herkes koştu, Celili tutup kal - yacak.. Yarın tekrar gelirim, Fil- dırdılar: Li vaki yapacak bir şeyim yok, fakat — Siz çekiliniz. iyiliğe doğru yüz tuttuğunu bir — Bırakınız bize. kere daha görmek istiyorum.. Bu — Ölmemiş! gece baş ucundan ayrılmayınız.. bir ses emretti: — Çabuk gidip doktor çağırı- nız, Bunu yapabilir misiniz? — Neye yapmıyalım doktor? — Ne bileyim ben... Şahendeyi kucakladılar, çukur- Doktor gitti. dan çıkardılar. Celil bu manza »| Celil Şahendenin yanına çıktığı rayı görmeğe tahammül edemedi. İ zaman genç kadın kendine | gel Düşüp bayıldı. Kendine geldiği i miş gözlerini açmıştı.. Fakat he » zaman, üç dört kişi o karşısında, | nüz göz bebeklerine fer ve ifade yaşlı gözlerle duruyorlardı. Der - gelmemişti. Manasız bir nazarla hal sordu: bakıyordu. — Kerım... Buna rağmen karşısında Celili — Doktor bey yanıda. görünce ürperdi. - Celil hizmetçiyi — Beni de oraya götürünüz. savdı, karısınm yanma © oturdu, — Aman sakın beyim.. Doktor | ilerini ellerine aldı bey sıkı tenbih etti, Bu hem sizin Şaheride yavaş yavaş * ellerini hem de hanımınız için tehlikeli 0- çekti. “Celil şaşırdı, fakat kütet lur. ülümsediğini görünce Celil vaziyeti kavradı, boynu » ke dd, ei ine İ nu büktüz ds,