ei MM TEFRİKA Ne: 47 ( Şarap bayramı ) gecesi Sarayın bahçesi davetlilerle dolmuştu. Etrafta yanan meşalelerden yükselen kızıl alev dalgası altında dolaşan çiftler, o musluklarından şarap akan çeşmelerin başından ayrılmiyorlardı. Şarap bayramı Asürilerden |- X ranilere intikal etmişti. Ninos - Se W miramiş devrinde yapılan (şarap bayramı) şenlikleri, eski (Nino « © va) şehrinin büyük kitabelerinde ne kadar uzun methiyelerle tes'it edilmişti. Genç Asur hükümdarı (Ninos) un şarap havuzunda bo - guluşunu hikâye eden altin kita - be, Babil mabedinin kapısmda hâlâ asılı duruyordu. Dârâ (Semiramis) in çılgın - tıklarını düşündükçe coşuyor, hal- kı kendinden geçinceye kadar sa- rap içmeğe davet ediyordu. Babil halkı sarap sarfiyatm - dan çek zengin olmuşlardı. Bil- NX bassa (Sarap bayramı) © gecesi Babilde sarap içmiyen bir fert gö- İmezdi. Küçük © çocuklara bile sarap icirirlerdi. vü dar'a p 3r'a yan yana oturuyordu. Hü- , zaleler, kumandanlar, i vi gelen davetli valiler, etraftan prensler ve sivar dost hükümetlerin elçileri o- turmuşlardı. (Şarap bayramı) şenliklerinde her zamanki gibi gene yalnız Mr sır dilberi (Libya) henüz odasın - dan çıkmamıştı. Davetliler rengârenk meşaleler altında şarap içerek eğlenirken; Mısırlı kadın odasında göz yaşı * döküyordu. Libya o günlerde hükümdarın rasiyyet zabitlerinden (Tan) a â- şık olmuştu. Tan eski Türk kabi - lelarine mensup bir ailenin son o- ğullarından biriydi.. Ermenistana hükümdar tarafındari elçi olarak Bitmiş, Babile yeni dörtmüştü. Sarayda Tan'a gönül vermiyen, “nun yolunu beklemiyen hangi ka din vardı? Tan, otuz yaşlarında, uzun "bir erkekti, e (Şarap bayramı) gecesi ibya) ya söz vermişken, odasi- maz davetliler arasına rp öğlenmeğe başlamıştı. yok gey (Libya) ya temayülü dde ildi. Fakat Tan'ı başka ka- zik. da seviyor ve peşini bırak- y orlardı, dale kğyiyyet sabitinin daldan ğ ibi çol iğ sabuk debiye bir ruhu v skek sönen bir a, rine kaç ME vardı, Mısır dilbe - U gece Dörânm karısı hüküm:- | m etrafında sıra ile asil » | | boylu ve yakıcı bakışlarile bötün | adınları teshir eden çok yakıtık- i ğ Dgr a : : EE LA KOMEK YAY İ DARA ve İSKENDER i“Gönüllerdeki ya (Şarap bayramı) sarayın bahçesinde tes'it ediliyo okuduktan sonra, hiç kimse yere şarap dökmeğe cesaret edememişti. ara - O Ey, şaraptan a REY mk ei Asurilerin vardr. İraniler de yeni bir hergül bulmuşlardı.., hergülü (Nin ve Ninip) ? sında gülüp eğleniyordu, İraniler senenin bütün günleri- nİ uğurlu ve neşeli geçirmek için, eski âdetlerini ihya ederek, şarap kadehlerini her içişte yere vurup kıryıorlar ve toprağı şarapla is - latıyorlardı. Şair Humanın methiyesini oku- mak sırası gelmişti. Huma yeni sevgilisini evde bı- rakmıştı. (Liji) o gece kıyafetini | değiştirerek saraya gelmek ve şa- rap şenliklerini yakından görmek | istemişti. Halbuki Lijiyi tanıyan * | lar çoktu. Lijinin «yüzünden de Romalı olduğu anlaşılıyordu. Şair onu bu kalabalığa getirip de eliy- le rakiplerine teslim edemezdi. Huma mekhiyesini okuduktan ve birkaç kadeh (Uğurlu şarap) içtikten sonra, ortadan kaybola- yak evine dönecekti. Şarap çeşmeleri mütemadiyen akıyordu. Kadınlar çeşmelerin ba- şina üşüşmüşlerdi. (Güzel Her - gül) kadınlara eliyle şarap sunu yordu. | Kadınlar Tana (Güzel Hergül) din vermişlerdi. Tan iri boyu, gösterişli endamiylle tam bir Her- güle benziyordu. Zaten Asurile - rin, Geldanilerin, Lidyalıların bi - yer Hergülü olduğu. halde, İraniler hâlâ bir Hergül yetiştirmemişler » di, Babilliler için (Tan) dan daha münasip bif Beran bulunur muy- 5 a kadınlar i (Güzel Hergül) serefine ; şarap; içerlerksen, -'Bair:| Huma yüksek bir taşın üstüne i ipi okumıya baş- — Seni ş. karak methiyesii e orum! çıkara İ a a se güzel kar, dam an eşler e yiz “ , sini *mca bütün sevgi- “ii li yel ere dolduruyor e 2 < Libyayı “unutmuştu. Gönüllerdeki Yi P e Ziyan z Tan ge kad imda ağlarken, İ teşliyen canlara b Gİ İmların, kolla >. ür bekliyen a - Gri İN a YAZAN: ISHAK FERDİ ngını, şarapla ateş- leyen canlara ne mutlu! ,, rdu. Şair Huma methiyesini ziz misafirler! Bugüne kadar top- rağa döktüğünüz şarap damlala - rını, bu geceden itibaren tama- miyle midelerinize ( boşaltınız! Çünkü, bize zevk ve neşe veren mabutlar, şarabı her şeyden mu - kaddes kıldı.. Ve onu çiğnediği » miz toprağa dökmekten bizi me- nediyor.,, Dârâ bu sözleri işitince, elinde- ki kadehi yere vurmaktan çekin - di.. Ayağa kalktı: — Şair Humaya bu hakikati bildiren mabut serefine içelim.. Diyerek kadehi ağzına götür - dü.. Son damlasına kadar içti. Davetliler Dârayı takip ettiler.. Fakat, kadehlerini dibine kadar boşaltanlar çok değildi. Huma yüzlerce yıldanberi devam eden bir ananeyi yıkıyordu. Dârâ tekrar bağırdı: — Herkes içtikten sonra, ka - dehlerini tersine çevirecek.. Dârânın maksadı belliydi.. Da- | vetlilerin kadehlerini iyice boşal- tıp boşaltmadıklarını anlamak is - İ tiyordu. Bu, eğlence sahasında da olsa, bir inkılâp sayrlabilirdi. (Huma) nin koyduğu kanunu Dârâ takvi- ye ediyordu. Şair methiyesini (okuduktan sonra, hiç kimse yere şarap dök - meğe cesaret edememişti. (Devarm var) Han ve apartman kapıcıları İstanbulda beş bine yakm a - partman ve han kapıcısı o olduğu halde bunlardan ancak bini bele- diye müstahdemin bürosuna ka - yıtlı bulunmaktadır. Belediye re- isliği şubelere gönderdiği bir ta- mimde mıntakalarında (bulunan ban ve apartman kapıcılarının be- hemahal müstahdemin bürosuna kaydedilmelerinin O teminini bil- dirmiştir. VAKIT Gündelik, Siyasi Gazete İstanbal Ankara caddesi, (VAKIT) yürdu TELEFON NUMARALARI Yazı İşleri telefonu; YS Idare telefon : 4870 Teigra! sdreyi; Istanbul — (VARIT) Posta kutusu Na 48 ABONE BEDELLERİ: Türkiye 1400 Br. Li “00 w GRETLERİ; Ecneti n000 Ma, Lal > Senelik 8 aykıdı : 3 aylık 1 aylık YAN Ticari Yinlarm Ulm sayıfalarmdn .... tlemi 30 kuruştan başlar. Elk sayfada 250 kuruşu kadar çükser. Büyük, fazla, devini: Üln varanlara ait ayrı teozilat vardır Rasimil tlânlarn bir satın 10 kuruştur KÜÇÜK İLANLAR: Bir detum 50, Ül det 60, iç defam Ep, dört defası 75 ve On defam 100 kuruztur. Üç ayirk ilân verenlerin bir defum mecca endir. Dört satım geçen fâoların fazla satırları beş kuruştan Besap edilir Sg VAKTI in Te rikası: 64 sayman Olüme Susayan Gönül Bu aralık hizmetçi girdi: — Doktor Cemil bey geldi. Cevza hanım yerinden fırladı. Doktorun iki elini tuttu: — Siz tam sırasında geldiniz. — Neye?. — Bana hak vereceksiniz. — Sebebi?. Cevza bir iki kelime ile müba « baseyi anlattı. Doktor Cemil: — Hakkınız var, dedi. Ben çok- tandır Nesrine nasihat ediyorum, ama söz geçiremedim, — Siz gecirememiş olabilirsi - niz. Fakat ben sözümü dinletece- ğim. Nesrine döndü: — Yarın görüşeceğiz değil mi gözelim?. Nesrinin iki yanağını öptü, öte- | kilerin ellerini sıktı ve çıktı. Doktor arkasından baktı: — Ne sevimli kadın. .Ama ge » | veze mi geveze.. Size kimbilir ne- | ler neler anlattı. Dilferip hanım: — Nesrin, dedi, beni yalnız bırak. Nesrin düşünceli bir tavırla 6 « ! dadan çıktı. Dilferip hanımefendi doktorla | doktoru | yanına oturttu. — Doğru söylüyorsunuz doktor. Cevza hanım bize birçok şeyler söyledi. — Malüm, onun ağzı durmaz. — Kocamdan bahsetti. Doktorun hafifçe kaşları çatıl « dı; — Ya!,, — On parasız kaldığı mu?. Doktorun tereddüdünü görün - ce ilâve etti: — Riça ederim benden bildik- lerinizi saklamayınız.. Bugüne ka- dar bana bir şey söylememenizi mazur görürüm, fakat bugün su - sarsanız hata edersiniz. 5 İ — Vallahi söylenenleri duyma» İ mak için sağır olmalı, İ Dilferip hanım sarardı: — Demek kocam.. — Mektep kaçkını bir gibi davranıyor. — Vahim bir şey yok mu?. — Bunu demek istemedim... Fa- kat kabahat sizin o Feyyaz beyde, — Amma yaptınız! — Ben bir türlü damadmızı sevmedim. İki senedir de onu alt- tan alta tarassut ettim.. Ben öyle seyler biliyorum, ki Cevza benim bildiklerimi öğrenmek için haya - tinin yarısmı verir. —Okız değil mi?. — Evet o kız. O kız damadını- zm cürüm şeriki.. “Birlik oldular, Rıdvan beyi tuzağa düşürdüler.. O kız kimdir?. Kimin nesidir?. Ne - reden gelmiş?. Nerede tanıstılar?. Bunlara cevap verilebilir, bunlar öğrenilebilir. Fakat anlamadığım bir şey var: Feyyaz neden Rıdvan beyi on parasız bırakmak istedi!.. İste bu henüz bence muamma. — Kocam ne yaptı?. — Hem kendinin. bem de sizin | servetinizi mahvetti. — Kızımın paraları?, — Çeyiz parası diye bankaya verdiği para mı?. — Evet. — Feyyaz o parayı güya işleti - yor. Dikkat ediniz güya diyorum. — Şimdi kızım da mı on para“ | si2?. İ ie iie Vie çay adi doğru çocuk İ par mı?. j ederiz. , i mek için ilâve etti: Yazan ; Selâmi İzzı — Daha ne var?.. iii — Rıdvan bey o haydudun sö « a züne kapıldı.. ğ a —Dektor.. V - — Evet o haydudun sözüne ka» z prldr ve bir dolandırıcı, sahtekâr şebekenin reisi oldu. we — İmkânı yok dektor. Biraz  gi düşününüz. Kocam böyle şey ya” |, | — Manlesef yaptı. Bir gün bep- © ği si birden mahkemeye verilecek » ler. ör Dilferip hanım yarı baygın bir halde olduğu yere yıkıldı. Doktor fazla ileri gittiğini an * ladı: i — Telâş etmiyelim. Belkiher j sey mahvolmamıştır. Rıdvan beyi, bu tuzaktan kurtarabiliriz. Dilferip hanım doğruldu: — Nasıl?. iğ — Feyyazı, kullandığı kendi si» | | lâhı ile vurarak. O kızla gidip gö | | rüşmek lâzım. Para veya tehdit & ||| deriz. ni ği — Bunu kim yapacak?. © — Her halde ben değil, Feyyaz beni tanır.. İşi bütün bütün altüst MN Ve Dilferip hanımı fazla üzme- — Düşüneceğim, birini bulaca- ğım.. Her halde sizi felâketten kurtaracak dostlarınızın mevcut olduğuna inanmız. — Teşekkür ederim doktor. — Şimdi size başka bir şey söy» Tiyeşim. 7 — Söyleyiniz. 3 — Nesrin bütün bunları duy“ © mas. yds . — Olur. — Sonra Cevza hanımın sözü: nü dinleyin. Nesrin kapanıp otur- NE masın. Halk içine çıksın. Runlar | şüpheleri izale eder. Me. — Doğru. z — Yarın Nesrin Cevza hanımla gezsin. İstediği yere gitsin... Doktor, hastasında, kendinin beslemediği kuvvetli bir ümit bis rakarak gitti.. : : z Sayi Selim Sırrı Beyin kızları Beden terbiyesi | üstadrSelim Sırrı Beyin kızları beden terbiye” i si mütehassısı o Azade ve Selmâ; Hanımlar dün Avrupadan şehri mize dönmüşlerdir. Azade ve Sek ma Hanımlar Almanyada yüksek jimnastik mektebinden (mezun durlar. Bu mektebin talimatna - mesine göre mezunlar üç senede bir mektebe dönüp iki buçuk AY bilgilerini tazelemek o ve ilerlet-. mek mecburiyetindedirler, Aza de ve Selma Hanımlar bu seferki Avrupa seyahatlerinde mekteple- rine giderek bu tahsil devresini. bitirmişlerdir.. Azade ve Selma Hanımlar ayni zamanda Avrupa" nın muhtelif şehirlerinde ve bu a“ rada Romada milli rakıslar hak- kında tetkiklerde bulunmuşlar». dır. ij Heroin davası bitti iddiasiyle dokuzuncu ihtisas mah- kemesinde muhakeme edilmekte olan Aziz ve Niyazi © efendilerin muhakemesi neticelenmiktir. Ni- yazi 6 ay 20 gün hapse ve 110 lira