€ 4 İnsanın kıymeti İngiliz bilginlerinden Thomas E Lawsan altmış altı kilo ağırlığındaki bir adamın 9.000 fahmi yapacak ka - ŞARETLER ig dar karbon, 2200 kibritik fosfor, 7 | kalıp sabunluk yağ, bir kümesi bada- na edecek kadar kireç, biraz ba- kır, © bir köpeğin O pirelerini öldürecek © kadar kükürtten hülâsa, 17 kimyevi maddenin 40 litrelik bir su içinde halli hamur edilecek olursa insan meydana gelirmiş! Bilgine göre insanm aptalı, zekisi, | yolundan çevirerek altı Gece yarısı sokakta geçen garip vak'a Yeohayel isminde bir sütçüyü lirasını dâhisi, ahmağı, hepsi bu on yedi mad- | almakatn suçlu Şaban oğlu Ah- denin birleşmesinden meydana çıkı - | yormuş! Bilginin hesabı © yalnız kimyada kalmıyor, üstat bir adamım bu kimye- vi maddelere göre maliyet fintini de hesap etmiş; | bir adamın değeri bir dolardır, Evvelâ tuhafıma gitti Bu kadar ucuz muyuz diye.. Bir kundura bana mazaran dokuz kere pahalı? Bir frak satın almak için kaç ada mr satmalıyım? Hakikaten insan oğlunun bu kadar ucuz oluşuna me kadar hayiflansanız yerindedir. Bir Ankara kedisini, bir kurt kö - peğini satın almak için zeki, budala kaç düzüne insanı terazinin bir kefe- sine koymak lâzımdır? Banu düşünebildiğiniz kadar dü - sünüm- , Ben ucuzluğumdan dolayı memnu» num; Buna belki de zügürt tesellisi di- yönler bulunabilir. Fakat siz de dü - şünürteniz bana hak verirsiniz. Meselâ, düşününüz, sizin vücudu- #wzde bir küçük kümesi badanalıya - cuk kireç yerine, kümes kadar bir ye- ii yaldızlıyacak kadar altın bulunsay- di. Vi bakır faraza bin kişi için yirmi kilo olmayıp ta bir a - damda on kilo olsaydı, vücudünüzde. ki ucuz maddelerden bir kısmı yerine ve bedeninizde kauçuk bulunsaydı, gövdenizden 9000 kurşun © kalemine kâfi gelecek karbon yerine onun on- da biri kadar elmas olsaydı haliniz ni- ce olurdu? Tek kelime ile: Harap. Evvelâ, vücudümüz, kiymetli ma - denleri saklıyan dağlar, ve topraklar halini alırdı. İçimizdeki kıymetli ma- denleri çıkarmak için (o derilerimizin altımdan tüneller açarlar, £ sondajlar Yaparlar, biraz bakır, Biraz elmas bul- cudunüzdeki “mak için bizi yalnız öldürmezler, pa- Tam, param parça ederler. Tipli ağ denleri işlene, © işlene iskelet haline gelen maden mıntakal, EEE Yalnız bu kadar değil, Böyle kıymetli © vücüdünüzle siz başkaları için bir müstemleke olurdu- nuz, iki ayaklı müstemleke, Fıkarayı yalnız müstemleke ol - makla da birakmazlardı. İçinden altı- hunt çıkarmak için köşebaşılarını ke « serler, Tıkır, tıkır doğrarlar, elmas « larını bulmak için değirmenlerde be - denlerini Time lime ederlerdi. Bereket versin ucuzuz. Para etmi- Yoruz. Halimize bin şükür edelim. Sadri Etem Depe ri Efendi, afin Vekâletinin ralamind nakliye üc - met ve Mustafa oğlu Ahmet isim- | lerinde iki bekçinin muhakemele- ridün ağır cezada bakılmıştır. Yeohayel efendi, hadiseyi şu su- retle anlattı: — Gece saat on birde gidiyor- dum. Ahmet önüme çıktı. Nere- ye gittiğimi sordu. Evime gittiği- mi söyledim. — Hayır.. Sen hırsızsın gel ka- rakola gideceğiz... dedi. Ben korktum, peki gidelim de- dim. Yürüdük. Yolda ahbabım bir dondurmasının evi vardı. O- raya daldım. Kapıyı kapadık. o, dışarıda kaldı. Düdük çaldı. Bir âz sonra resmi elbisesiyle geldi: — Haydi işte görüyorsun ki resmi elbise giyiyorum. Şimdi gel karakola gidelim (dedi. Ben'de baktım elbisesi sahiden (resmi peki, dedim çıktım. Yürüdük. Karanlık bir yerde tabancasmı çı- kardı: — Eller yukarı.. Emrini verdi. Ben de ellerimi yukarı kaldırdım. — Paranı çıkar, dedi. Altı Jira param vardı. Çıkardım. Verir- ken ikisini yere düşürdüm. Sonra bulur alıtım diye dört lirasmı vers dim. Bu esnada öbür Ahmet de yanma gelmişti, Burada beni bı raktılar. Giderken yolda bizim mahallenin bekçisine rastladım. meseleyi (o ânlattım. (Karakola gittik. Oraya'da meseleyi anlat - tık. Gece benden parâyı alan Ab- medin arkadaşı olan diğer Ahmet geldiler. Poliş dört liramı bana iade etti. “Davacı mısın?,, dedi. Ben: — Mademki param iade edil- di niçin davacı olayım, : dedim. Sabahleyin de erkenden © parayı düşürdüğüm yere giderek (öteki iki lirayı aldım..,, Davacı mevkiinde bulunan süt- çünün bu ifadesinden sonra mev- kufen muhakeme edilmekte olan bekçiler isticvap (o edildi. Bekçi- lerden parayı aldığı iddia edilen Ahmet şunları söyledi: — Ben devriye idim. Bu ada- mın vaziyetinden ( şüphelendim. Etrafa bakıyordum. İsmini sor- dum. Evvelâ Osman dedi. Sonra asıl ismini söyledi. Şüphem büs- bütün arttı. Kendisine karakola kadar gitmekliğimizi ( söyledim. Yolda kaçtı. Bir eve girdi. Ben düdük ö m. Elbisemi giye- , ,. Yüzde elli, hattâ yüzde sek - sen tenzilat yapması. Sp | Yağmurlar başladı, odun kömür fiyatları yükseliyor Hava birkaç gündenberi soğu- muştu. Dün de sabahtan akşama kadar kapalı geçti ve fasılak bir surette hafif yağmur yağdı. Ya - ğan yağmurun . irtifar bir buçuk milimetredir. Hararet azami 19 dereceye kadar çıkmıştır. Rüzgâr yıldız ve poyrazdan esmiştir. Odun ve kömür fiatları son günlerde yükselmiye başlamıştır. On gün evel odunun çekisi 230 kuruş iken 400 kuruşa çıkmıştır. Belediye Istanbulda iki senelik ihtiyacı karşılıyacak miktarda ©- dun ve kömür bulunduğunu tesbit etmiştir. Kömürün kilosu da altı kuruşa çıkmıştır. Belediye odun fiatlarını yükseltenler o hakkmda takibat yapacaktır. Çıplak adam çocuklarını alamadı Çıplaklar cemiyeti o taraftarı olduğu ve evde çıplak gezdiği id- diasiyle kocası Dokidis aleyhine boşanma davası açmış o olanma- dam Raşelin muhakemesi bitmiş- ti. Fakat bundan sonra da Doki- lis efendi karısı aleyhine bir dava açmış, çocuklarını istemişti. Bu dava dün üçüncü hukuk mahke - mesinde neticelenmiştir. Mahke- me, Dekilis. efendinin isteğini reddetmiştir. Maaş Urmumi bütçeden Oomaaşalan memurlara teşrinievel (maaşları bugünden itibaren verilmiye baş- lanacaktır. Belediye memurları - nm maaşları da birkaç gün zarfın- da verilecektir. eyv aaa rek evden çıkardım. oOEğer onu soymak için bunları (o yapsaydım düdük çalarak imdat istemezdim. Parasma gelince, kendisini . ev- den çıkarıp karakola götürürken adresini verdi. Hırsız olmadığı - na kanaat (getirdim. Bıraktım. Pana kahve parası diye para ver- mek istedi. Almadım, zorla ver- di. Parayı elime verir vermez dört lira olduğunu © görünce, bunun kahve parası olamıyacağını dü - şündüm. O esnada yanıma yak- Taşan arkadaşım Ahmede mesele- yi anlattım. Geri ver, dedi. Pe- şinden koştum, almadı; sonra po- lisle iade ettik. Bu ifadeyi diğer bekçi de teyit etti. Bundan sonra diğer şahitler dinlendi. Neticede müddeiumu minin mütaleasımı bildirmesi için muhakeme başka bir güne bıra” .s, Yiyecek ve yakacak maddele- rin ucuza naklini temin ederek ha » yat pahalılığının önüne geçmek iste- mesinden ileri gelmiştir... | KONUŞUMLAR | Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti “Bize, yaradılışın eşsiz vergileriy» le donattığı bu güzel şehirde, Os» manlı imparslerlarinın o bir zaman krallar kabul ettikleri bu saraylar, bu- . di gün budunlar arası beraberlik çalış - masına sahne olmuştur. “Bin bir gece masallariyle dolu bu saraylar, bugün Türk azim ve tuhumur parlak misallerini bize göstermiş olu- yor, Bu çatı altında, Türk milletini, Gaziyi ve muhterem reisimiz Hasan m Beyi selâmlıyoruz. “Türk zabıtası, liyakatli, dirayetli ellerle idare edilen çok kıymetli bir e Şaşı 7 1 7 ai Tayyare cemiye-! tinden çıkarılanlar Müdür İsmail Hakkı Bey izahat veriyor Tayyare Cemiyeti merkezi ta - rafından hazırlanan yeni kadro - | lar vilâyet şubelerine bildirilmek- tedir. - İstanbul merkezinden ye * di kadar memurun âçıkta bırakıl- dığı gazetelerin birinde yazılmış- ti. Tayyre Cemiyetinin İstanbul | müessesedir. o Zabıtanın ve İstanbul y şubesi müdürü İsmail Hakkı Bey | halkının bize gösterdiği nezakete te - Si dün kendisiyle görüşen bir mu -| şekkür ederiz. ağ “Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.” * Bu son sözden sonra, candan gönül- den gelen çok samimi bir alkış tufanı, bir alkış sağnağı, bir alkış kasırğası, sarayın duvarlarında şerefli, o vakur ağ aksisadalar uyandırdı. Ve alkış dal - taz galariyle “Yaşasın” nidaları uzadı, W- zadı, dinmek bilmedi... Sevinçten gözlerimiz yaşarmış, kus rumdan göğüslerimiz kabarmıştı. ğ Fransızlar gibi herşeyle alay eden, e. İngilizler gibi herkesi yan çizen, Da- 4 nimarkalılar gibi herkese lâkayit ka- lan ve anha minha, Türkü bugüne kadar yamyam diye ( tanıyanların, yirmi iki yabancı millet elçisinin, sırf bir nezaket eseri, misafirlik gayretiy- le değil, çok samimi, | çok yürekten beğenerek konuşmaları “Gazi” ismi geçince büyük bir hayranlıkla el çırp- maları ve Cümburiyetimizi bitip din- miyen “Yaşasın” nideleriyle alkışla - maları, Türk zabıtasına, Türk zabıta” sından gördükleri iyi muameleye hak- lı ve yerinde olarak teşekkür etmeleri on yıllık Türk Cümhuriyetinin bırak- tığı en verimli, en değerli intibalar « iğ dan biridir, , harririmize şunları söylemiştir: “ — İstanbul cemiyetinin kad- rosu, diğer vilâyet cemiyetleri- nin kadroları gibi doğrudan doğ ruya merkez tarafından yapılmış- tır, Açıkta kalan memurlar yedi değil, beştir. Bunlara da ikra - miyeleri verilmek suretiyle tekaüt edilmişlerdir. Bunların yerine li- san bilen gençler alınmıştır. Ce- miyete bu hususta şikâyet yapıl - mamıştır. Bu memurlar zaten bundan evvelki mesleklerinden tekaüt edilmiş, ve yaşları olduk- ça ilerlemiş zevattır. Cemiyet te bunlar ikramiyelerini vererek te- kaüt etmiştir. Kadrolarda yapılan değişmeler doğrudan doğruya merkez tara - fından o yapılmıştır. Kapatılan sevk müdürlüğünden de cemiyeti- mize iki memur verilmiştir. Ayni zamanda sevk müdürlü - ğü, İstanbul şubesinin binası mü- sait olması dolayısile buraya nakl Deninerlel bip mika edilmiş ve cemiyet ambar kirası | de bir Osmanlı imparatorluğu var - ğ verilmekten kurtarılmıştır. Görü- dır. Fakat bu imparatorluk bir Peri, | i ölür masalı gibi bir şeydir. Bugün yetmiş vg yorsunuz cemiyet tasarruf * | öö milletin zihninde bir Türkiye Ci Ki Ti tedir. Şimdiye kadar 8.300 lira gibi mühim bir para tasarruf edil miştir, huriyeti vardır ve bu Cümhuriyet, az» min, iradenin timsalidir. Budunlar arası Parlâmentolar bir. | liğinin son toplantısının bitişinde, ka- o“ dınlı erkekli yirmi iki millet elçisinin can ve gönülden (“Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti” diye bizi alkışlamaları her Türkün göğüs kabartarak, ku - rum duyarak yadedeceği mes'ut bir o (© hakemeşine (dün üçüncü ceza rai iy mahkemesinde devâm edilmiştir. Mi Dünkü celsede neşredilen mecmu- a kumaşı k açıranlar Şapk şı kaçı p aaların Mahmut Saim efendi tara- fından idin edildiği gibi kitap mat, | , ella A aş yoksa mecmua mı olduğuna dair Eba hdd izinci (ihtisas ehli vukuf tarafından verilen ra- | 7 ei ragmAlirr yep Üs ölçme EMİN eli lan Haçadoryan, komisyoncu Ko dafaa için başka br güne bırakıl- | #9 Yevki, Muğırdığ, kolcu Rappi aki ve kaptan Ekrem efendileri mu yy hakemeleri bitmiştir. : : Haçad , Koço, Sovy et sanayi heyeti l ME ei sai b! İstanbula geldiğini yazdığımız | mişlerdir. Komisyoncu Mığırdıç on dört kişilik Sovyet sanayi he- | ile kaptan Ekrem efendiler birer yetidün akşam Ankaraya hareket | hafta hapse ve 900 lira ağır para etmişti cezasına mahküm olmuşlardır. İzinsiz mecmua çıkaran İzinsiz mecmua çıkarmak su- çundan muhakeme edilmekte o - lan Mahmut Saim efendinin mu- vi . « . Halbuki fiatler eski tas, eski Dehri Efendi — Dostum bu işte hamam hiç değişmedi. yalnız mutavasıttalr küplerini doldur- du. Eğer bu ihtikârla mücadele edil » mezse hem hazine zarar görecek, hon” sd nl haft İRDS pümemik il mizi si sğznlndikdimeikb 4 ek yi