TEFRİKA No! 40 Hükümdar, şarap bayramı için, şairden bir methiye istemişti (Liji ) üç günden beri şair Huma'nın evinde oturuyordu. İraniler toprağı şarapla ıslatmayı dini bir vazife bilirlerdi l Diyerek ağlamıya başlamıştı. sendeliyerek yürüyordu. Şaire ba- şını çevirdi: ' — Benden ne istiyorsun, ihti- yar?. Huma kollarını açtı: — Seni karanlıktan aydınlığa | çıkarmak istiyorum. Bana doğru | gel! | Kadın gülümsedi: | — Karnı sişkin ve sırtı ipekli; kumaşlarla sarılı insanların, bi -- zim gibi aç ve cıplaklarla alay et- metine hiç de saşmıyorum. Bir müddet yürüdüler.. l Çalılıkların kenarından geçi - yorlardı. Huma kadına yaklaşmıştı... İran şairi, bu çıplak kadını, ne ; pahasına olursa olsun kurtarmıya | azmetmişti. ) Akşam günesi, Roma dilberi - | nin omuzlarına dökülmüş kum 2 ral saçları üzerinde dalgalanır * ken, Huma birden genç kadının koluna sarıldı: —— Seni ölümden kurtarmak is tiyorum.. Niçin kulağımı bana ver- miyorsun?. Esir kadın birdenbire sendele- Ai. Çalılıklar arasına yuvarlan dr. Şair Hmua elini ağzma götü“ rerek: -- Sus, dedi, kafile geçinceye kadar burada sinelim. Seni evime ötüreceğim! : Genç kadın şaşkın ve korkak bir tavırla sordu: — Sen kimsin?. — Hükümdarın biricik şairi Hu ma,. Benim adımı zindanda yaşı" yan bütün esirler ve mahkümlar tanırlar. Sen işitmedin mi?. — Hayır. Beni neden yolum - dan alıkoydun?. — Esirleri (Ölüm dağı) na gö" türüyorlardı. Seni uzaktan gör * düm.. Cok beğendim. — Beni nereye götüreceksin?. — Evime.. Kafile uzaklaşmıştı. y Huma çalılıkların arasından başını kaldırdı. Meydanda kimse- ler yoktu. Zaten bu meş'um yol » dan ölüm mahkümlarından başka kim geçerdi?!, Esir kadın bu de sevinmemişti. . — Beni arakdaşlarımdan ayır - masaydınız!.. Ben de onlarla bir- likte ölseydim.. Diyerek ağlamıay başlamıştı. Sair, Romalı kadının metsne - tine ve yurttaşlarına karşı göster - diği muhabbet ve alâkaya hayret | etmekten kendini alamıyordu. — Her koyun kendi bacağın - dan asılır, yavrum! - diyerek muztarip kadını teselliye başla - dı. Senin ölümün baskalarına ha- yat veremez. İnsan her istıraba katlanmalı ve en büyük gayesi ya- şamak olmalıdır. Senir giki güzel bir kadın, ölmeye değil, yaşamı- ya lâyıktır!. Şair genc kadını cüppesinin al- himayeden hiç | © Ogün fil dişi tacirleri Afrikadan tına aldı.. Çıplak omuzlarını ört- tü, Şehre döndüler, Babilde( Şarap )bayramına hazırlık 1 (Liji) üç gündenberi şair Hu- | manın evinde oturuyordu. O gün evin önünden, Afrika» dan gelen fildişi tacirleri geçiyor - du. Fil dişi ticareti Babil halkını | zenginleştiren en kârlı işlerden biriydi. Zenclerin omuzunda ta - sıdıkları büyük fil dişi pazarda sa- VAKTI in Tefrikası: 63 Bu sözler Rıdvan beyi “meste- der, Şikitaya aşkını (o haykırır ve kızın hemen dediğini yapardı. Karısiyle kızına, Boğazda bir köşk tuttu. Şikitayı Pendikteki köşke yerleştirdi. Kışın, mükellef bir apartıman aldı, döşeyip dayadı, Şikitayı o - turttu. « Bir buçuk sene sonra, Rıdvan bey, bütün emvalini rehin etmeye mecbur kalmıştı. Hemen hemen if lâs edecek hale gelmişti. Nihayet bir gün damadına baş ! vurmak mecburiyetinde kaldı, Feyyaz, kayın pederinin sözle- rini dinledikten sonra başını sal - | ladı: YAZAN; İSHAK FERDİ O kızı size tanıttığıma mü - | tessifim Rıdvan bey kaşlarını çattı: — O kız da ne demek.. Şikita i beni,. İ İ — Fena şeyler yapmıya teşvik | ediyor. İ — Halk ne diyor?. | — Ne diyecek, kızı kapattı di- i yor. İ | — — Yalan. Ben Şikitayı baba gi-| | gi severim. | — Bunu ben biliyorum. Fakat dedikoduların önüne geçmem ka | bil olmuyor. Eğer söylenen sözler | Babile gelmişlerdi. “. Şarap içerkeli. toprağın hakkını unutmayınız! : Elinizdeki şarap kadehini son yudumuna ka- dar içmeyiniz! Kadehinizi “yere vururken, dibinde “toprağı ıslata- cak birkaç damla “şarap bmakı- niz!, (Liji) dudağını bükerek sor- karınızın veya kızınızı kulağına | gidecek olursa.. — Bana vız gelir. Benim vicda: | nım rahat.. Hayir, daha doğrusu bu kızı dilden kurtarmak için lâ - zımgeleni yapmıyorum diye vic « danım rahat değil, Neyse; bunları bir tarafa bırakalım.. — Evet, bir tarafa bırakalım ve sadede gelelim. Size kısa bir zamanda on bin lira lâzım değil mi?, — Neden kadehi son damlasına kadar içmiyorsunuz?. — Toprağın hakkı yok mu, Li- a ya ROZ ga MDA UM ri Yazan : Selâmi İzzet Rıdvan bey hakkımda #öyle- nen bütün sözleri, yapılan bütün dedikoduları iyice ezberlemişti. Noksan hiçbir söz kalmamıştı. Hepsini içine biriktirmişti, Nesrinle annesnin kendisini. güler yüzle karşılaması biraz | hayretini mucip oldu: . “Biçare kadın, diye düşündü, acaba hiçbir şey bilmiyor mu?.., Onu böyle aldatmak doğru olmaz. Havadan sudan konuşülduktan sonra, Cevza hanım sözü Rrdvan i beye intikal ettirdi. Fakat Nesriü kesti: — Eğer babam bir hata işledi ise, bü bana ait değildir. Anneme gelince, ismini taşıdığı bir adam hakkında söz dinlemez. Cevza hanım gülümsedi: — Hakkınız var. Müsamaha is yi şeydir. Fakat derecesi vardır. İnsan sevdiğinin mabvolduğunu, serefsiz kalmıya başladığını gö * rünce müsamahayı bir tarafa br « rakır. — Ne demek istiyorsunuz ?. — Kocam bana bazı şeyler & ledi. Ben de bunun üzerine hemen size geldim. — Kocam kimsesiz bir kızı his I maye ediyor, bundan mı bahset » i mek istiyorsunuz?. — Kocanız bu kız uğruna varıs nı yoğunu sarfetti, Ana kız lâkayt kaldılar. Cevza devam etti: — Onun üğruna kaçakçılık bis le yapmiş. Şe g Bu söz üzerine haykırdılar: — Yalani!.. Böyle şeyler söyle mek ayıptır. — Ben de inanmıyorum. Fakat 3 — VARIP © öö EYLÖR Ğİ e | e 0 oo ağ Olüme Susayan Gönül | İ ! | ji. Biz, yarın yere düşünce; vü - tıldıktan sonra bunlardan kıy - cudumuzu mis kokulu topraklar - metli taraklar, kemerleri, kadeh - | la örtecekler. Bize de mukaddes ler ve kadınlar için birçok ziynet- | Şarap serpsinler. Etimizi çıyanlar ler yapılırdı. (Liji) pencereden o zencilerin | geçişini seyrediyordu. Huma yir - mi dört saattenberi uykusuzdu. | Hükümdar Babilde eylülün birin- | ci günü yapılacak büyük (Şarap | bayramı) nda okunmak üzere şa- | saracağma, mis kokulu şarap 1s - lâtsın.. Ruhlarımız toprak altında şarap hasreti mi çektirelim?.!. (Liji) kendi o memleketindeki itiyatlardan bahsediyordu: — Romada yere başını toprağa dü; rap dökenin rürler. Ben se- izden bir şara3 m: *hiyesi istemiş- | Din yerinde olsaydım, halka, şara- ti, Üç dört gün sonra bayram baş- | br, son Yudumuna kadar içmesini lıyacaktı. Huma bu metbiyeyi hü- | tavsiye ederdim. Böyle mukad - kümdara ( beğendirebilmek 8için | des bir içkiyi yere düşürmekten yazdığı mısraları evvelâ kendi İ çekinmiyor musunuz ?. kendine yüksek sesle o okuyordu. ! O Romalı kadının fikri şair Hu- Dârâ şiirden, musikiden O çok iyi | mayı düşündürmüştü. anlıyan, fena ve ahenksiz şiirleri | |. Çok doğru söylüyorsun, yav- tenkit eden bir hükümdardı. İ rum! dedi - Senin bu sözlerinden | (Liji) ihtiyar. şairin (Şarap | ilham alarak yepyeni bir (şarap | mehtiyesi) yazmakla meşgul ol - | methiyesi) yazacağım. duğunu görünce yanına sokuldu, (Devamı var) — Şarap bayramma kaç gün m 1 NER Asliye mahkemeleri: ikinei ye- var, üstat?. — Dört gün.. Dört gün.. Eyvah, ben öleceğim. Daha şiirmin yarı- sını bile yazamadım. Dârâ duyar» sa, bu işi başkasına havale ede - cek, .. : — Her sene ayrı bir şiir mi ya- zarsınız?. — Evet. Bu senenin methiyesi- nin geçen senekine benzememesi lâzımdır. Şarap hakkında söylen- medik söz kalmadı.. Ne yazacağı- mı bilmiyorum. — O gece herkes şarap mi içe- cek?.. — Evet.. Hatta hastalar bile. Şair elindeki (o methiyenin bir parçasını okumıya başladı: nileme bürosundan: siz söylenene bakınız. — Biz bu evde ana kız, kimsey- — Maalesef size bu parayı bu- | lamıyacağım. Ben bütün vücudu « | mu tehlikeli bir işe kapattım. Fa- kat kazanırsam çok kazanacığım. | şey duymuyoruz. — Doğru.. Geçen kış, geçen yaz, bu kış bir yerde görünmedi niz.. Ama yaz geliyor.. Her halde bü yaz. — Gene Boğaza gideceğiz. — Ak. Yalnız sizden bir ricam var. Boğaza gitmeden evvel be- nimle bir kere görüşünüz.. Daha Ve Rıdvan beyin önüne muka» vele gibi bir şey koydu: — Maalesef meclisi idarede is- mi tanınmış bir kimse yok.. Bunun için işi yürütemiyoruz. Meselâ siz meclisi idareye girseniz. Rıdvan bey irkildi; — İmkânsız. Ben böyle ipsiz sapsız işlere giremem. — Kızmaymın Sizi zorlamıyo- rum. Ben bu işi sizin kadar fena telâkki etmiyorum ve ismi verdim diye şerefimden bir şey kaybetti- ğime kani değilim. Düşününüz.. Üç gün sonra, Rıdvan bey da- madiyle teşriki mesai etti. İ davete geliniz. f tık kimseye neşe vermiyoruz ki, i yorsünuz., Onun daha (gençliği bir gün Şikitaya gitti: — Güzelim, dedi, yakında hür- | receğim. Bugünlerde onunla re riyetine Okavuşacaksın, bey öyle bir işe girdi, ki sonu if » | varmış, ressamın ismini unuttum., le görüşmeden yaşıyoruz, hiçbir İ doğrusu sizi davet edeceğim, o. var.. Onun gezmeğe, görmeğe, eğ“ v lenmeğe ihtiyacı var. Eeğr böyle. Feyyaz, Rıdvan bey olmadığı | yaşamakta devam ederse hastala” İ nacak.. Ben her halde onu gezdi - i lâs ve ceza mahkemesidir. —20— Emine Mustafa Hanım ile Ma- dam Kleopatra Minak arasında 4 üncü hukuk mahkemesinde ce- Nesrinle annesi, apartımanla «| reyan eden muhakeme neticesin- | rında baş başa sakin, mes'ut bir | de 19 — 7 — 933 tarihinde ka - | hayat sürüyorlardı.Feyyazla Rıd- | rar verildiği anlaşılmış ve ilâmr| van eve pek seyrek gellikleri için, almarak mahkümunaleyh Kleo - İ ikisinin de başları dirr£. patra Minak Hanıma tebliğ edil - i — Hani kabil olsa, hiç kimseyi diği iddia kılmmış ise de bu cihet | kabul etmiyeceklerdi. Ne yazık anlaşılamadığından ve yemin ver- | ki haftada bir gün olsa misafir dirilmesi talep edildiğinden yev - | davet etmeğe mecbur kalıyorlar - mi tetkik olan 4 — 11 — 934 gü! dı. ğ nü saat 14 te büroya müracaatla Maamafih kendileriyle görü - yemini ifa etmesi ve aksi takdirde | şen azdı. yeminden cekinmiş addolunacağı Bir gün kapı çalındı ve Cevza ilân olunur. (268) — | hanım geldi. bir şaheser diyorlar.. AŞ İstanbul İkinci Icra Memurlu- ğundan: Mahcuz ve paraya etlisieiği si m mukarrer iki altın kapaklı saat 7 — Ne yapacaksınız bizi,. Biz ars. — Evet ama kızmızı neye kapı” Rıdvan | sim sergisine gidelim.. Bir resim, (Devamı vin) Ey dört adet elmas yüzük ve bir ak. tın zincir ve kol düğmesi 4 eşri nievvel 934 tarihine müsadif per- çembe günü saat on ikide Sandal . bedesteninde satılacağından talip olanların yevm ve saati mezkürda mahallinde hazır bulunacak me- muruna müracaatları lüzumu ilân (269) olunur.