23 Eylül 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

23 Eylül 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TEFRİKA No: 33 Taspa Babile büyük bir esir ka- filesiyle dönmüştü. Dârâ sarayın penceresinden e- sirlerin geçişini seyrediyordu. Esirler arasında hatırı sayılır bir kumandan vardr. Lidyalı kumandan başı aşağıda yürüyordu. Yolda gelirken: — Sakın beni Dârâ'nm huzuru- na çıkarmayın! Diye yalvarmıştı. Bu kumandan, Lidyalıların en mağrur askerlerinden biriydi. O - nun, Lidyada: “.- Ben günün birinde Dârâ'yı esir alacağım!,, Dediğini herkes gibi Dârâ da biliyordu. Kumandan sarayın geçerken sendeliyordu. Dârâya onu uzaktan göstermiş” ler; — İşte sizi esir almak istiyen Lidyalı başı aşağıda gidiyor. Demişlerdi. Dârâ Lidyalı esiri çağırtti.. Ona kendi eliyle yer gösterdi: —- Kahramanların sendelediği- ni İlk defa görüyorum, dedi, hele önünden “Gine suraya PM eme Esir kumandan ou Gi ve. denilen hükümdar sen misin ?, Dârâ gülerek başını salladı: — Evet. Hâlâ tanıyamadın?. — İnanmıyorum. Çünkü, siz benim tanıdığım Dârâ olsaydınız beni şimdiye kadar çokton ge- bertmiştiniz!. — Sana yanlış o anlatmışlar. Ben cellât değilim, Düşmüslere merhamet etmesini de bilirim. — Rakiplerinizin başmı ezmek- te gecikmediğinizi söylemişlerdi! — Doğru söylemişler. Rakinle- rimden birini ele geçirseydim, cellâda teslim etmekte tereddüt etmezdim. Cünkü, onlar da benim adamlarımı ellerine geçirdikleri zaman kellelerini yere düşürmek” te gecikmiyorlar. Lidyalı kumandan hayretle hükümdarın yüzüne baktı: — Beni idam etmiyecek misi» Miz?, — Hayır.. Senden ve senin ma- | iyyezindeki askerlerden bir fena- hik görmedim! — Taspa senin kumandanın değil mi? Biz onu mağlâp etmek istemiştik. — Tali sizi ona esir düşürdü. Lidyalı kumandan Taspaya ni- Sin pusu kurduklarını anlatmak İstediz — Cenup (o memleketlerimizin ç Kapı sayılan (Küçükkale) Yi Zâptetmek için geldiklerini tah- Min ederek, İran askerinin yolu - hu keşmiştik. Taspa'nın oralar - “dan bir yolcu gibi geçmek niye * inde olduğunu sonradan anladık Ama, iş işten geçmişti. Taspa or- İesu ile üzerimize yürüdü ve ka- İemiiz zaptederek bizi esir aldı. Dârâ, Lidyalhı kumandanın e - BABİL ve PERSEPO DAR A ve. IS KENDIER Lidyalı kumandan | —ş—şğş a m m Dârâ Libyalı kumandanın ©- muzunu okşadı: — Ben mem- İeketini omüda- faa etmesini bi- len kumandan - ları - düşmanım da olsa - takdir ederim. Vazife « ni (o yapmışsın! İdam değil, tal - tife (o lâyıksın! Fakat ben seni taltif edemem. Ne de olsa, aske- rimle cengede - rek, o lüzumsuz yere bir çok ma- sum kanının dö- külmesine mey - dan vermişsin! Kumandan, Dârânm yüksek düşünüşü karısında yerlere kapa- narak: — Sizin maiyyetinizde taş taşı- mıya razıyım, dedi, beni kaç yıl esir olarak kullanacaksınız?, » a Dye , Ki sin — Hükümetinle müsaleha ak - raya musallat olan cinleri şehri - tedeceğim güne kadar... Merduk mabedinde bir karşılaşma . . Aradan günler geçince, Babil- de esirler karargâhında oturan Lidyalı kumandan tekrar yeni bir emel ve arzuya kapılarak Dârâ a- leyhinde atıp tutmıya başlamıştı. Bir gece Lidyalı kumandanın yeni vaziyetinden bahsederek hü- kümdarı tekrar Lidyalılar aleyhi- ne kışkırtmışlardı. Dârâ o gece sarhoştu.. Ne yap- tığımı bilmiyordu. —— Onu Merduk mabedinin zin- danına atınız! Demişti, Merduk mabedindeki zindanda (Arşe) den başka ölüm mahkü- mu yoktu. Dârâ (Arşe) yi unut- muştu. Lidyalı kumandanı esirler ka- rargâhından alarak Merduk ma- bedine götürmüşlerdi. Mabedin zindanı büyük mabet kapısının zemin katında, kırk a » yak merdivenle inilir, karanlık, korkunç bir yerdi.. Işık ve hava- dan mahrum bu haşarat yuvasın- da Arse beş gündenberi ölümle pençeleşiyordu. Halk buraya düşmemek için, | mümkün olduğu kadar fenalıktan çekinir, hükümdara ve onun tâbi- lerine itaat ederdi. Mabedin zindanlarında cinle- rin iç''ma ettikleri de halkın ara- sında şayi olmuştu. Cin Babil hal- kınım ötedenberi cinlere karşı korkusu vardı, cinlerin fenalıkla- rmdan uzak kalmak icin, sık sık (Sınayet ve himaye mabudu) na İYİ 7 SN , hükümdara sordu: Beni idam etmiyecek misiniz? Merduk zindanına mabedin büyük kapısından girilirdi. Esir kumandan, ışık | ve hava görmiyen bu haşarat yuvasında, sert bir sesle bağırdı: “ Burada benden başka kimse var mı? ,, Iİ z 5 z e 7? iğ pi yo YAZAN: ISHAK FERDİ Babil halkmin korktuğu Cinlerden biri. iltica ederler, cinlerden korunma- larını isterlerdi. Lidyalı kumandan zindana atı lırken, herkeste şu kanaat vardr: “— Lidyalr esirin palasını be- linden almamalı. Belki zindanda - mizden kaçırır.,, Lidyalılar cinden korkmazlar- dı. Esir kumandan zindana girdi- ği zaman, kendisine: “Cinlerle mücadele edersen, belki hüküm - dar tarafından affedilirsin!,, de - mişlerdi. Kumandan zindanda bir şey görmüyordu.. Birkaç adım yürü- ! dükten sonra, yavaşça toprağın üzerine çökerek etrafa (O kulak verdi.. Bir hafif hışırtı.. Ve insan | sesine benizyen bir solumadan | başka bir şey duymadı. Lidyalı kumandan ölümden korkmuyor - du.. Sert bir sesle bağırdı: | — Burada benden başka kimse var mı? (Devamı var) onmmmamraaseaiatan misal Türk Tıp cemiyetinin yeni idare heyeti Her hafta salı günleri şaat 18.30 da Beyoğlunda Saka çıkma- zındaki hususi idaresinde toplan- makta olan Türk Tıp Cemiyeti yeni devre çalışmasına başlamış ve ilk toplantısında bu devre için idare heyetine isimleri aşağıda yazılı zevatı seçmiştir: Reis: Doktor Osman Şerafet- tin, ikinci reisler: Etem, Ahmet Şükrü, tumümi kâtip: Şükrü Ha- zım, veznedar: Fethi Beyler, | | e Avrupaya gönderilecek Hukuk mezünları Avrupaya tahsile gönderilecek bukuk mezunlarının oOimtihanma dün sabah saat dokuzdan itibaren kşlanmıştır. İmitihana (kırk beş i kişi girmiştir. Bunlarm arasından dokuzu seçilecektir. I kadar?. Mrk Og J eek VAKTI ın Tefrikası: 56 .. i tim: İ gil. Onlar birer haydut gibi ka- Mi iy — VARIM 38 EYLĞE 1636 çel Olüme Susayan Gönül Ben bunu şiddetle reddettim: — İstemiyorum, dedim. Ölümü tercih ederim.. Vahşi arapların &- linde ölecek Türkler gibi ben de! ölmek istiyorum. Bir ses homurdandı: Şikita kaması çekmiş, ikiye bükülmüş, üzerime hücum edecek- pt Haykırdı: — Alçak katil,, Babam da sana acıdı.. Sen acınacak adam değil - | sin. Seni ben öldüreceğim. Kollarımı kavuşturdum: — Yani cinayet işliyeceksin.. Katil olacaksın. Bu söz üzerine irkildi. Doğrul- du. — Cinayet!.. — Öyle ya cimayet.. Müdafaa | sız bir insanı öldürmek cinayet | işlemekti, Geriledi. Yarı terbiye edilmiş bir pars gibi çadırın bir köşesine | büzüldü. Ben ümide kapıldım. Devam et — Sizin adamlarınız asker de - ranlıkta, arkadan vuruyorlar.. Ce- sarete bayıldığını o söylemiştin. Arkandan gizlice vuranlar cesur mudur! Asker, göğüs göğüse, ay- dınlıkta vuruşur. — Kurnazlık korkakların silâ- hıdır, — Korku alçakların kuvvetidir. Şikita ilerledi. Elimden tuttu: — Gel, dedi, beni takip et. Kamasiyle çadırın bir yerini Onu taklit ve takip ettim. Yaptığı şey vahimdi. Görülecek olursa, muhakkak onu da öldürür- lerdi. Çünkü, ihanet ediyordu, Gece aydınlıktı. Ay ortalığı parıldatıyordu. Uzaklarda süvari- lerin hazırlandıkları görülüyordu. Şurada burada beyaz kefiyeli nö- l betciler bekliyordu. Biz, onlar arasında emekliyerek ilerliyorduk. Bu aralık sırtıma beyaz bir bor- nus düştü, Şikita: geçerken, bir bornus kapmış, bana vermişti: — Buna sarıl, dedi. Hemen bornuzu giydim. Artık biraz daha korkusuz yürüyordum. Doğrulmuş kalkmıştım. Şikita kor- kusuz yürüdü. Karargâhm nihayetine geldik. | Orada atlar bağlanmıştı. Şikita, hayran olduğum bir el çabukluğu ve meharetle iki hay - | vana eğer vurdu. Yularlarnı tak- | tr. Birine beni bindirdi, ötekine | kendi bindi: — Rahvan gideceğiz, dedi. Hayvanı dört nala sürmemek i- İ çin kendimi güç zaptettim.. He - nüz tehlike atlamamıştı.. Bedevi- ler arkamıza takrlabilirlerdi. Onun korkusu yoktu, Arkasına bile bakmıyordu. Bir aralık dedi ki; — Ta ötelerde bir karanlık gö- rünüyor, — Evet, — Orası ağaçlıktır. Hurma a - gaçlarıdır. Neresi olduğunu anla - dın mı?, — Anladım, elinize esir düştü- ğüm yer. -— Evet.. Orasını geçtikten son- ra artık tehlike kalmaz. — Evet ama; oraya gidinceye şi asma enem v4 sana Yazan : Selâmi İzzet — Korkacak bir şey yok.. Bizi arkadan görenler, keşfe çıktılar sanacaklar. Bunun için dört nala gitmiyorum. O zaman şüphe ede- İ bilirler. Bu on dört yaşındaki harikulâs de mahlüka hayran olmuştum. — Şikita dedim, sana bu borcu nasıl ödiyeceğim?. Yüzüme sert baktı: — Vazifeni yaparak, dedi. Sonra parmağını dudaklarına götürdü: — Sus, dedi, yaklaşıyoruz. Ağaçların altında bir alay be * yaz noktalar gördüm. Bunlar a - raplardı. Buradan nasıl geçecek » tik7?, Şikita hurmalığa girmeden, ke narından dolanmıya başladı. Arada bir, anlamadığım bir 452 haykırıyor, hurmalıktan öevap ve- | riyorlardı. Hurmalığı geçtik. Hayvanımı mahmuzladı. de mahmuzladım. İki yüz metre dört nala gittik, Şikita birdenbire hayvanını dur « durdu: ş — İn, dedi.. Türklerin siperleri buraya yakındır. o Emekliyerek git.. Bizimkiler seni bizden bir casus sanıyorlar.: Ona göre hare- ket et, şüphe uyandırma. Yere indim. Fakat bu kızı, teh- likede bırakıp gitmeğe gönlüm bir türlü razı olmuyordu, Ona yaklaştım: — Şikita, korkmuyor musun? — Hayır. — Ya bu ki hücumdü möğ- İZ leri Belek lk yet vermiş olacaksın. — Babam bana hak verir. — Neden?. — Haydi git, vakit kaybetme, Bir çeyrek sonra hücuma uğrıya- İ caksınız. 4 Elini tuttum, öptüm. e -— Şikita, dedim, seni allaha e- | manet ediyorum. Allah vere de | hasına bir felâket gelmiye, Vi Elini çekti, benim hayvanımı peşi sıra sürükliyerek, dört nala uzaklaştı. ” b Arkasından uzun müddet bak « tım.. a “ Sonra emekliyerek, ilerlemeğe başladım.. e Bizim siperlere yaklaştım. Nö- betçi, tüfeğine dayanmış, uyuya ağ kalmıştı, Omuzunu sarstım. Uyan- 3 dı, gözlerini dört açtı: d — Arap! dedi. Bornozumu çıkardım: — Değil, dedim, Ama artek gö“. zünü aç. Uyuma, yoksa bir daha uyanmazsın.. Biraz sonra araplar hücum edecek.. Ben karargâh ku- mandanına emir vermeğe gidiyo- o Tum, a Sarardı, kolumu tuttu: — Benim uyuduğumu söyliye cek misin?. — Hayır, hayır.. Bunu söyle « miyeceğim ama, bir daha uyuma,” (Devamı var) Ben Yeni Eserler menmnieiie ül İnkılâpların öğrettikleri Mebus ve hukukçularımızdan Vas» fi Raşit Bey tarafmdan “İnkılâplarım ©

Bu sayıdan diğer sayfalar: