15 Eylül 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

15 Eylül 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mısırlı kadın, (Arşe) nin oda- sına geldiği zaman, bir şeyden haberi yokmuş gibi davranarak Yatağın kenarina sokuldu. Bütün kızlar korku ve heyecan içinde titreşiyorlardı. Libya yılanın yanında durmuş- tu. Kapının dışında Mısırlı kadı- nı seyreden ağalar bile içeriye girmeğe cesaret edemiyorlardı. Libya yılanı belinden yakaladı ve birden sarsarak yere vurdu. Mısırlılar yılan o öldürmesini çok iyi bilirlerdi. Yerde yığılıp kalan yılanm in- cecik dili bir karış dışarıya sark - mıştır. Yılan can çekişiyordu: Libya bundan sonra derhal ye- re iğildi.. Prensesin vücudünü 4- taştırdı ve yılanın dişlerinin izini buldu. M:sril kadın, korkudan bayı - lan Herayı ölümden kurtaracak - tr.. Eline ucu sivri bir bıçak aldı; yılan dişlerinin geçtiği yeri bi- çağın ucu ile deşti.. Ve yaradan akan zehirli kanları ağzıyla em- di. Sonra koynundan bir küçük kutu çıkararak icindeki ilâcı yara- hm östüne sürdü. bulduğu görülmemişti. Dârânın karısı biraz sonra göz- | lerini açarak kımıldanmıya başla- N Libya prensesin başını ve kolla- İn soğuk su ile oğuşturduktan sonra: — Sizi bir yılan sokmuştu. Me- rak etmeyin., Kurtuldunuz!. Diyerek prensesin alnını okşa- T Cariyeler Herannı etrafını sa - varak: , — Sizi ölümden kurtaran Lib - Yadır. Dediler, o olmasaydı ,vü - cudunuz şimdiye kadar simsiyah olmuştu. ş Libya, yılanın akıttığı zehrin Hera'nm vücuduna yayılmasına vakit ve meydan bırakmamıştı. - Mısırlı kadın, prensesi ölüm - den kurtarmakla beraber, içinden de bu tesadüfün kendisine çok Pahalıya mal olduğunu düşüne - rek hiddetleniyordu. Libya, (Arşe) yi zehirlemek! İçin bin müşkülâtla tedarik ettiği Yrlanı kendi eliyle öldürmüştü. Mısırlı kadın Babilde bir daha böyle zehiri bol bir yılan nereden Ve nasıl tedarik edebilecekti?. Çadırcının karısı meğerse ne talihli bir insanmış! Diyerek, hiddetinden mütema » diyen dudaklarını ısıran Libya ar tık prensesin biricik vefalı dostu olmuştu, O gece, Dörâ, (Arşe) yi oda *ından bir yere bırakmamış ve a tağıdaki salonlarda cereyan eden zehirlenme hâdisesinden ancak *rtesi sabah haberdar olmuştu. ... (DARA) NIN KARISI ÖLÜM. a KURTULDUKTAN SON: A sikm TARİ YAL an nie P 4. Pi ğd-4 A. (Ölüm dagı) nda (Ölüm mabudu) YAZAN: ISHAK FERDİ Dârâ, gözdesini, karısının başı ucunda görünce şaşırdı.. mmm Libya, prensesi ölümden kurtaracaktı.. Yılanın ısırdığı yeri bıçakla deşti ve yaradan akan zehirli kanları ağzıyle emdi.. nun büyük başından ve sayısız kuru insan kafalarından başka bir şey yoktu, Hükümdara (Hera) nın mü- him bir ölüm tehlikesi geçirdiğini haber verdikleri zaman güneş ye- — ilde üne kad yılanla | »; değ a ay mA BM ma İ ber uyanır ve kalkardı. İran hükümdarı karısını müt- İ hiş bir yılan tarafından zehirlen- İ diğini duyuner derhal (Hera)nın | odasına koşmuştu. Diârâ odadan içeriye girdiği za- man, (Hera) yatakta yatıyordu.. Ve yatağın başında Libyadan başka kimse yoktu. Dârâ, Mısırlı kadını (Hera) nm odasında yörünce şaşırmıştı. Hera'nın . benzi ; sapsarıydı.. Gözlerinin içi her zamanki gibi | parlamıyordu.. Ateşli vücudu şim- di buz gibi soğumuştu. Dârâ, Libya'nm yüzüne hiddet- le baktıktan sonra, elini karısının alnma koydu: — Geçmiş olsun, sevgilim! Sa- rayda zehirlemek için seni inti » hap eden yılanın kafasmı iyice ez- diler mi acaba?, Hera, Mısırlı kadını göstererek: — Hayatıma kıymet veriyorsa” İ nız, evvelâ ona teşekkür ediniz! İ Beni kurtaran ve yılanı bir ham - lede geberten odur.. Dedi, Dârâ hayretle başmı sal- ladı: — Ben (Ahora) nın mucizele- rine yüzlerce defa şahit olan bir insanım, Bu da o mugizelerden biridir. Habis ruhlar ; (Hera) Vr öldürmek için bir yılan gönder - mişler, Mabut (Ahora) da o yıla- nı ezmek için Libyayı göndermiş. Ve Mısırlı kadına dönerek: — Bu gece seni mukaddes şa- rapla yikasınlar.. Karımı ölümden kurtaran eli bütün saray halkı öp- melidir. Dedi, Dârâ bu tesadüften çok memnun olmuştu. Hera karısı, Ve Libya en akılir gözdelerinden biri | idi. İkisini de ihmal edemezdi. Biribirini lüzumundan fazla kıskanan bu iki kadınm bir tesa» derece yaklı İ ziyade hoşuna gitmişti. Bu barışıklıktan elbette Dârâ - dan başka bir kimse istifade ede- cek değildi. Hükümdar muhafızlarmdan bi» rini çağırttı. — Arşenin odasmda öldürülen m (Ölüm dağı) na götür! de- i, Meş'um insanlar öldüğü zaman cesetleri derhal şehirden uzaklaş» tırılan ve (Ölüm mabudu) nun heykeli bulunan bu dağda, kuru » muş insan kafalarından başka göze çarpan bir yeşil yaprak bile yoktu. (Ölüm dağı) Babilden beş sa- at ilerde, simsiyah kayalarla ör- tülmüş ve göklere doğru yüksele- rek biribirine sırt vermiş korkunç bir dağ silsilesinin başlangıcıydı. Dârâ buraya ömründe bir defa bilmiyerek düşmüş ve (Ölüm ma- budu) nu ziyaret ederek meş'um hayvanlaradn ancak ihtiyar bir ö- küz cesedi gönderilmişti, Aradan uzun yıllar geçtiği halde Babilde başkalarma fenalık yapan meş - um bir hayvana tesadüf edilme - mişti, (Devamı var) Yeni neşriyat O a Mimar Bu aylık mimari, şehircilik ve tezyini sanatlar mecmuasının 43 öncü sayısı çıkmıştır. Bu sayıda İnhisarlar Vekâleti binası projesi müsabakasına iştirak eden © ve kazanan projeler ile inşa edilmiş binalara ait, ve tezyini sanatlar mezunlarını ihtiva eden mev- sular vardır. Güzel sanatları seven - lere tavsiye ederiz. 3 — VAKTT © VAKTI ın Tefrikası: 48 gmamımzznüünsnazzzz TS EYLÜL 1984 Ölüme Susayan Gönül Bu cinayeti para için eşelemeğe kalkmadılar, Sana anlatayım, Ah- met Hilmi iyi aileden bir kızı iğ- fal ediyor.. Kız hâmile kalıyor, Ahmet Hilmi kızı aliyor, buraya getiriyor, Orman köşkünü kiralı « yor.. Balıkçı Mehmet: — Evet, beyefendi, böyle ola- cak, diye söylendi. Mahir bey devam etti: — Bir rakip veya (akrabadan biri, bu sırrı öğreniyor. Daha ev- i vel buraya geliyor. Yanına da iki baydut alıyor. Firarileri bekliyen atabanm arabacışını içirdiler, & - dam sızdı. — Öyleyse yakalanan haydut - | lar, Ayı ile Tilki odemek o işte methaldar?, m — Bekle, seni alâkadar eden | | noktaya geliyorum. — Beni mi?. — Evet seni.. Sen oğluna söy- lede gidip ebe kadını çağırsın. Çocuk hemen sokağa fırladı. Mahir bey devam etti: -- Üç kişi, âşıkla maşukanın gelmesini gözlüyorlardı.. Nihayet kızla erkek geliyorlar, köşke gidi- yolar. Bundan sonrasmı (şöyle | tahmin ediyorum. Kızda doğum | ağrıları başlıyor. Erkek telâşa dü- | şüyor, geldikleri arabayı bulmak ve köyde bir doktor, bir ebe ara- mak için sokağa fırlıyor. Araba - yı buluyor fakat köye kadar gide- miyor. Yolun o malüm yerinde A- yı boğazını sıkıyor, uçuruma Yu - Bundan sonra diğer adam geri dönüyor. Kızını alıyor, araba ile aşağı sahile indiriyor, bir kayığa koyuyor. Şerikleri başka işle meşgulken o buraya, senin kulübene giriyor.. Çünkü ebe kadından senin bir ço- cuğun olduğunu duymuştur.. Mahir bey, sözlerini dört kulak- la dört dinliyen balıkçınm karısı- na döndü: — Buraya gelen adamın sırtın- da geniş bir palto vardı değil mi?. — Evet efendim. — Adamın elinde veya koltu- ğunda bir paket, bir yük olduğu - nu göremezdin ya?.. — Oda zaten karanlıktı efen - dim, nereden görecektim. — Çocuğunun beşiğine iğildiği zaman ne tarafta duruyordu?. — Arkası bana dönüktü. — Seninle beşiğin (arasında mıydı?. — Evet efendim. Mahir bey döndü: — Seni alâkadar eden noktaya ! gelelim.. Buraya gelmesinin, sa - | na çok para vermesinin — sebebi, senden yardım istiyecek ve kim - seye bir şey söylememeni temin edecekti. — Ya!.. — Fakat bir hâdise onu bu fik- rinden caydırdı.. Kimbilir ne mak satla, nasıl bir intikam hissiyle, seni bir kalemde mahvetmeyi dü- şündü., Maktulün cüzdanını şilte- nin arasına bıraktı. Balıkçı Mehmet, bu derece ahlâksızlığı tasavvur edemiyor » du. — Buna imkân var mıdır?. di- ye söyleniyordu. Yazan . Selâmi İzzet — Onun gibi bir adam her şeyi yapar. -— Neyse onun için hayatımı feda edeceğimi söylüyordum, onu arayıp bulmak istiyordum. — Arayıp bul Mehmet, fakat hayatını feda etme.. Ondan inti - kam almak için onu arayıp bul. — Eğer tetadüfen karşıma çı- karsa, yapacağımı bilirim ben. — Hayır, tesadüfen değil.. sana başka bir teklifim var. Balıkçının karısına sordu: — O adam buraya geldiği za « man, çocuğunun öldüğüne cmin değil miydin?. Kucağındaki çocuğu okğadı: — Emindim, fakat işte çok şü- kür,. — O zaman çocuğa iyice bak- madın mı?. — Baktım., Nabzı durmuştu.. Nefes almıyordu.. Vücudu mer- mer gibi buz kesilmişti. Fakat öyle dua ettim ki, nihayet mucize oldu.. — Aldanıyorsun.. Kadın hayretle Mahir beyin yüzüne baktı, Kekeledi: — A... Ali danıyor.. muyum! Mehmet de şaşaladı: — Ben de bir şey anlıyamiyo » rum beyefendi. — Dinle.. O adam, Orman köş- künden yeni doğuran kadını alır- ken, yeni doğan çocuğu tabii ora» * da bırakmadı.. Karı koca bakıştılar.. Mahir bey devam etti; .. ...... sim ardi buraya getirdi. — tai. — Onu size bırakacak ve o ço- cuğa bakasınız diye size bir çok da para verecekti, Balıkçı Mehmet, ani bir şüphe ile sararmıştı: — Sonra?.. — Sonra?.. . Bu esnada Kapı açıldı. Ebe ka- dm girdi: — Sonrasmı bu anlatsin.. — Emredersiniz beyefendi. — Üç ay evvel, sahilde bulunan yeni doğmuş çocuğun kız mi er - kek mi olduğunu hatırlıyor mu » sun? — Hani balıkçı Mehmedin ka » tl olduğunu söyledikleri gün mü? — Evet. — Hatırlıyorum.. O zaman da kız olduğunu söyledim ya. — Balıkçı Mehmedin o gün bir kızı doğmuştu değil mi?. Kadın doğruldu.. Mehmet bir az daha sarardı ve kekeledi: — Benim kızım olmadı.. Yanı » hyorsun.. — Evet, bugün karmm kuca * ğmdaki çocuk kız değil, erkek. Fakat öteki kızdı.. — Öteki ne demek . Mahir bey başmı salladı: — Bu çocuk, sizin çocuğunuz değil. — Ben.. Benim oğlum değil » mi?. — Hayır, çocuk, bir bakışta 80“ nin masum olduğunu söyliyen 8- damm çocuğudur. — Demek onun oğlu!., Onun!, Kadın sarardı: — Demek benim çocuğum., (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: