10 — VAKİT D 7 EYLOL 1934 il işimizde bir yaban- cının görüşleri .. “... Kongre millete yalınız yol gösterebilir ötesini zamana bırakmak lâzımdır.. Şimdiyekiadar bir çok sahalarda yapılan bir hayli ıslahata ve bundan sonra da yapılması mukarrer olanlara bakılacak olursa, eski Osmanlı impa- ratorluğunun ihmalleri ne dereceye varmış ve bu suretle Gazi Mustafa Kemal'in ne gibi fena (o ve hazin bir mirası deruhte etmiş olduğu hakkın. da bir fikir edinmek kabil olur, Tatbiki sırasında bütün dünyayı hayretlere garketmiş olan çok büyük ve tamamiyle zahiri ve şekli tebeddü- lâttan sarfmazar, bügün hâlâ inkı- lâp ve inkişaf hareketleri henüz ikmal edilmemiştir. Dükkünların akşamları kapanması mecburiyetini vazeden ka- nunun tatbikine daha ancak bir kaç gün evvel başlanmıştır. Şimdiye ka - dardükknların kapanma vakti dükkân sahiplerinin kendi keyiflerine bırakıl” miş ve gece yaris dahi alış veriş et- mek mümkündü. Kezalik bir kaç gün evvel sokak- lardaki gürültüye karşı açılan müca- dele dahi şehirlerin şimdiye kadar o- lan halinin tamamen değişmesini in- taç etmiştir. Önlerinde ağır yüklü e - şekleri olduğu halde bağırıp çağıra - rak satış yapan seyyar satıcılar bir darbe ile susturulmuştur. Artık gece- nin sükününü (bu seyyar satıcıların, meyveci ve sütçülerin avazeleri ihlal etmiyor, Ekseriya sabahın erken saatle- rinde yük arabalarının çıkardığı şid- detli gürültüler, bu satıcılar bir dar- be İle susturulmuştur. Artık gece ra- hatsızlığına (bir nihayet verilmiştir. Bununla beraber satıcılarm işleri bo- zulmuş değildir & ve bunlar evvelce yaptıklarından daha az satış yapacak değillerdir. Bütün bu icraat ve ıslahat umum için ve fertler için ne kadar mühim olursa olsun bu ve buna mümasil bir ıslahat Lâtin harflerinin tatbiki i- le elde edilen faydarala erişemez. Bundan takriben sekiz sene evvel Lâtin harflerinin kabulü ile memleke- tin kültürel inşası için temeltaşı atıl - muştır. Zira terakki imkân; © ancak milli devletin cihan ile münasebata gi- riştiğinde ve Türk milletinin eline di- ğer milletlerin yazdıklarını okumak için ilk vasıtayı verdiğinde yaratıla » bildi. Maamafih bununla herşey yapı- hp ikmal edilmiş değildi. Türkiyeyi millileştirmek istiyen adamların kar- şında büyük bir mesele, lisan mese lesi duruyordu. Bundan iki sene evvel Dolmabah - çede Gazi'nin riyaseti altında ilk Türk Dil Kongresi toplandı. o Proğramda, Türk dilinin milli ideale ne dereceler- de uygun olduğunun tetkiki yazılı i- di. Bu tetkikat neticesinde Türk dili- nin bilhassa yazı şeklinde, Türkçeleş- miş bir çok Arapça ve Farsça kelime- lerden mürekkep olduğu © ve ancak cüz'i bir kısmının Türkmen dilinden geldiği anlaşıldı. | Arapça konuşan memleketlerle uzun müddet devam eden bağlılık ve dalma Arapça oku - nan Kur'anın nüfuz ve tesiri ve ke. zalik lişanca yüksek ipkişaflara maz» har olmuş İran komşuluğu da Türk dilinde öyle derin tesirler ika etmişti ki, bu tesirlerin lisandan sökülmesi gayri kabil gibi görünüyordu. Bu ci- hetler böylece takdir edildikten sonra milli inkişafım tetkikine başlandı ve bu suretle lisanın menşelerine varil » mak istenmişti. Bu tetkikat, müdek z kikleri © binlerce söne evveline raci Türk tarihi ve kültür inkişafı hakkın» da silrpriz mahiyetinde malümatlara ulaştırdı ki, bu malümattan (bugün Avrupadaki âlimler hemen hiç haber- dar değildirler. Şimdi gene eski sultan sarayında, Dolmabahçede ikinci Türk dili kurul- tayı açılmıştır. Bu defa Alman, Rus, Leh âlimleri kurultaya gelmek iste »« mişlerdi. Zira bakikatte bu kurultay» da derpiş edilen faaliyet mahalli ve haveskârliktan başka bir mana ve e - hemmiyeti haizdir. Söylendiğine göre Türk yazı dili (o yüzde seksen ecnebi kelimelerden mürekkep olup O şimdi bunlar için Türkçe mukabiller bulu- nacak ve mevcut olmıyanlar yeniden yaratılacaktır, Son iki senede dil tet - kikçileri yaya kadar Türkmen | Yazan: Franz Von Cancig memleketlerinde tetkikat yaparak o - | radaki milletlerin düz bir hat üzerin- de inkişaf etmiş olan lisan hazinesin- den burada noksan olanları almışlar. / dı, Ve bu münasebetle yeni bir lügat İ vücut bulmuştur. Meselâ “Ruh” gibi Türkçede mukabi- li bulunmuyan ve şimdiye kadar Arap- ça, yahut Farsça kelimelerle ifade e - yaratmak lâzım gelince, bu iş bütün manevi ve mücerret mefhumlara teş - mil edilmiştir. Bu meyanda hiç bir va- kit kullanılmamış olan o Syononim'ler de vardır. Meselâ: “Tanrı” kelimesi düşünülecek olursa Arapça “Allah” kelimesinin ifade ettiği ayni manayı ifade eder. Bunlarla birlikte asırlarca süren Fransız kültür ve tesir nüfuzu İtalyanların ilk varlıkları Türk diline müessir olmuşlardır. Meselâ: Türk li- sanı hazinesinde ( Banliğ, vapur, $i - mendifer gibi Fransız İlsanından, ya- hut gazete, lâmba ve önire gibi İtal yaneadan alınmış © bir çok kelimeler bulunduğu bilinince ıslahatın ne ka - dar güç ve ayni zamanda bu halin mü- nevver ve milli bir gençlik için ne ka- dar mühim ve zaruri olduğu anlaşı - lir. Şimdi ortaya atılan en mühim me- selelerden biri de şudut: “Yeni keli » meler öğrenmek zahmetine kim kat- lanacaktır? o Kim hakikatte “Allah” yerine “Tanrı” diyecek ve bununla “İnşallah”, “Maşallah” gibi tabir ve mefhumları İstimalden iskat edecek - tir. Böyle bir iş hiç bir vakit kongre- Yerle halledilemez. Kongre; millete yalnız yol gösterebilir, teşvik eder, yeni lâgati vücude getirir, fakat bun- dan sonraki inkişaf zamana mak lâzimdir. Ve nitekim böyle düşünülmüştür, Gazete ve kitapların bügünden yarı- na yeni tabir ve kelimelerle doldurul- ması istenemez. Bu takdirde kimse ©- kuduğunu anlamaz, hedef ve gaye it- tihaz edilen şeyin tamamen (aksi ve zıddı istihenl edilmiş olur. Yani mil » let gazete ve kitaptan uzaklaştırılır. Şimdilik vazife, lisanı temizlemekte mündemiçtir. Ve milleti yeni kelime- lere yavaş yavaş alıştırmak keyfiyeti, tedrici ve bir plâna göre ve zaman ile vukubulacak © inkişafın işi olacaktır. Her halde Türk dili ıslahatı, senelere ve nesillere şamil bir ıslahatlır ve her halde vüs'nt ve ehemmiyeti itibariyle de bu kabilden ( derpiş edilmiş olan ıslahatların birincisidir. 'Koelniszeitung” Belediye zabıtası talimatnamesi Belediyece zaman zaman muh- telif işler hakkında perakende ola- rak verilmiş olan muhtelif emir * lerle tamimlerden bazılarının bu- günkü ihtiyaca (o tekabül etme - diği ve bazı ihtiyaçlar karşısında da ortada hiç bir emir ve talimat mevcut olmadığı görülmüştür. Bu- nün üzerine belediyede toplanan muhtelit encümen yeni bir bele - diye talimatnamesi vücude getir- mişti. Fakat bu talimatnamenin şehir meclisinde müzakeresi, mec- lisin geçen içtima devresnide kabil olmadığından teşrinisanide yeni belediye meclisi açılır açılmaz ilk olarak müzakere edeceği işlerden biri de yeni belediye zabıtası tali- İ matnamesi oli 5 Fakat gerek halka, gerek bele- diyeye ait bütün mütekabil vazife ve salâhiyetleri ayrraynı gös - teren bu talimatnamenin bir içti - ma devresinde bile müzakere ve intac edilebilmesi şüpheli #örülü » yor. Yeni talimatname belediyeci- lik ile halk arasındaki müteka - bil münasebetleri esaslı surette tayin edeceğine göre talimatna » menin müzakeresi çok mühim ola» caktır. Memleket Haberleri : Sadık hizmetçi Ev sahiplerine tuzlu yemek yen yedirdi, sonra evi soydu İzmir, (Hususi) — Evelki gece Mustafa Bey caddesinde vapur a» bir san pr ıBâş tara 7 nci sâyil, Fakat bu fark esasa hiç bir tesir a centası mösyö İsperkonlün evinde | YAP2M37- Musiki gene musikidir. garip bir hirsizlik hadisesi olmuş” tur. — Sizin ifadenizle sorayım. Siz hangi iklimin musikisini tercih e- Hırsızlığın vuku bulduğu ve ba- dersniz? zı eşyanın çalındığı zabıtaya ha» ber verilmiş ve dün sabah derhal | talıkikniz bağlakışmıştırı» Zöbıta, varlıklariyle iftihar ederim, Bu-| tan ve imkân buldükları daha tahkikatın ilk safhasında hırsızlığın dahilen yapıldığı kana- atini elde etmiş ve neticede de bu tahakkuk etmiştir. Hırsız üç dört gün evel M. İs - perkonun evine ahçt olarak alın- miş olan ve evelce rum yetimhane- sinde büyütülmüş katolik Vensan oğlu Leondur. Leon evelki akşam evde pişir- diği yemeğe son derece fazla tuz koymak suretiyle madamla mös- öynün derin bir uykuya dalabile - ceklerini düşünerek yemekleri çok tuzlu yapmıştır. Filhakika madam kendisini ça- ğırarak yemekleri mutat hilâfma neden çok tuzlu yaptığını sormuş, Leon; bu hatanm bir daha teker rür etmemesine gayret edeceği ce- vabını vermiştir. M. Sperkoda da fazla tuzlu ye- mek aksülamel yapmış veoda bilâkis gecenin bir vaktine kadar uyuyamıyarak şehir ogaznnosuna çıkmış ve saat iki buçuğa kadar o- turmak mecburiyetinde kalmıştır. Vensan evin köpeğine de fazla tuzlu bir şey yedirmiş ve onuda uyuttuktan sonra faaliyete geçmis- tir. 21 yaşlarında olan Leon mada- ma ait mücevheratın saklı bulun » duğu çekmeceleri birer birer ka - rıştırmış, fakat nasılsa 1500 liralık mücevheratın saklı bulunduğu çekmeceyi açmağa muvaffak ola - mamışlır. Diğer dolaplarda bulduğu elbi- selerden bir kaç takımı, bir taban- <a, bir ipekli simokin caket ve ye- leği, ve daha bazı eşyayı aşırmış- tr, Leon bu elbiselerden bir kısmı- nı da bahçenin şurasma burasına atmıştır. Bunu neden böyle yaptığı soru- lunca da: — Hırsızlığın hariçten yapıl dığı zannını o vermekiçin bunu böyle yaptım, demiştir. Leon cürmünü tamamen itiraf eylemiş ve demiştir ki: — Yemekleri çok tuzlu yaparak madamı ve köpeği uyuttum. Mös- yö de dışarıya cıktı. Ve ben de bu işi yaptım. Elbiselerden bir kıs - mını seyyar elbiseci bir yahudiye sattım. Tabancayı da Tayyare si- neması ile Gündoğdu arasında bi - rinci kordondan denize attım. Leon nezaret altına alınmıştır. Tahkikata devam edilmektedir. On yedi sene sonra dünyayı gördü Aydın memleket hastahanesi « ne bir ay kadar evel, Bozdoğan Eymir köyünden 17 yaşında Kâ » mile adında iki gözü kör bir kız - cağız getirilmiş ve tedaviye alın - mış, hastahanenin göz mütehas- sısı Şevket Bey yaptığı bir ameli- yatla bu kızın gözlerini açmış ve dünyayı © göstermiştir. . 17 sene dünyaya bakmadan mahrum yaşı» yan Kâmile hanım, şimdi sevinçle her gördüğüne bu Sağlık yurdunu kuran cümhuriyet idaresine şük - ranlarını söylemektedir. — Ben şahsen © sü katılmamiş bir şarklıyım; şarklılığımın bütün na rağmen, bir garplıyı da garplı olmasından dolayı tenkit etmek biç hatırıma gelmez. Onun da be- nim şarklılığıma, bhislerime ve varlıklarıma (o hürmetkâr olması şartiyle tabii... — Hanımefendi, bu sözleriniz- le yepyeni bir dedikodu çığırı açı» yorsznuz! Muhatabım güldü ve: — Benim dedikodu, münakaşa ve hattâ mübahaselerle (o alâkam yok.. Ben düşündüğümü, bilgi ve tecrübelerimden aldığım netice « lerden çıkararak, söylerim. İs» terlerse tenkit, © isterlerse tezyif etsinler.. Kimseye ne hücüm e - derim ve ne de kimsenin fikir ve düşünceleri beni fikirlerimden u - zaklaştırabilir. — Musikimizin istikbali kinda ne düşünüyorsunuz? — Musiki, ne mektep açmakla, ne de zorla tedris edilir. Muhitin zevk şartlarının ve düşünce tarz - larının tekâmül kaidesi dahilinde yükselmesi musikimizi de yüksel- tir. Bu hem içtimai ve hem de ik- tisadi bir meseledir, — Birdenbire yapılan, garptan derhal şarka çe- kilen, götürülmek istenen musiki bizim musikimiz olmaktan uzak- tır. Kendi malımız olmiyan, bizi, milletimizi, iklimimizin güzellik ve safiyetini ifade etmekten aciz o» lan bir musikiye (Bizimdir!) de- | mek bilmem ne kadar doğrudur. Bir musikiye ihtiyacımız var ise.. Musiki arama (ihtiyacımız yok. Önümüzde örnek alacak çok büyük milli muvaffakiyetlerimiz var, Bu harikaların arkasından yü- rüyerek musikimizi de aârmotize eder ve tekâmüle sevkederiz. Yok sa, şu musiki iyidir, ilim mahsulü- dür diye.. Bir kumaş gibi, onu do- kursak bu bizim benliğimizi ifa * de edemez, — Siz nasıl olmasını istersiniz? — Ben mi?.. Bana kalırsa, gar- bin, şimalin vecenubun musikisi- ni de öğrenmek ve bilmekle bera- ber, gene kendi musikimle çalışa- cağım, onu süsliyeceğim.. Onu hepsinden üstün etmeğe gayret e- deceğim. Bu, benim için gayedir. Benim köyümün havasını, be - nim annemin İisanmı, benim evi - min kokusunu, benim yurdumun mahiyetini ince ve kalın perdele - rinde en güzel ihtizaziyle söyle» miyen musiki, benim vatanımın musikisi olmaktan çok ayrıdır. — Radyomuzun musiki prog - örünü - Teklifte bulunmak istiyenlerin Sirkecide Liman Hanında Adını söylemek istemi" hak -| | daki bütün terkos boruları Istanbul Liman Şirketinden : 500 ton tüvenan kömürü alınacaktır. 14 € kadar teklif mektuplarını yüzde 7 1/2 teminat skçeleriyle irin J bulunan mübayaa komisyonuna v lüzumu ilân ve şartnameleri ayni yerden tedariki rica olunur. atkâr hani yor ve tezini mütemadi müdafi etmek istiyordu. Bu suale de, düşünmeden, cevap verdi: — Radyo şirketi, azami g8 gösteriyor. Türk musiki neşri İnı dünyaya dinletiyor.. Ve yakın bütün komşu memleketi | de bilhassa, Bulgaristan, Yi Macaristan bizim musikiyi çok lâka ile ancak radyodan takiP diyor ve dinliyebiliyorlar.. Ri şirketi bu hususta çok mühim mil olmuştur. Programlar dir.. Seve seve okuyor, çalıyo” dinliyoruz. Unutmamak lâ ki, spikerimiz yüksek bir ka sanatkârıdır ve musiki il bilir ve ona âşıktır, ğim... — Hayır efendim, çok dim görüştüğümüze.. Yalnız den bir ricam var.. Şahsi bir di şünce,, Siz bana sordunuz, .. de size kendi fikirlerimi, herk, i fikirlerine hürmet ederek söyl dim, Fakat her ne suretle ols? olsun adımı ve resmimi gazeti! ze dercetmeyin.. Bu da benim den istediğim bir şey. Soruya” siz de bana cevap verin, ( iş, ve resmimi gaâzetenize koymlf” caksınız değil mi? i — Evet, dedim, hanımefi soz veriyorum. a Hürmetle elini sıktım.. P. lerdeki marti kuşları o bana © şark musikisinden besteler söyl yor gibi geliyordu... “ li Merdivene © kadar / le beraber ogeldi.. Tekrar ! şekkür ettim... Ve ayrıldım.. Nebil VW. Belediye, borü Fabrikası aça a 4 Belediyenin su boruları kası yapmağa karar verdiği mıştı, Bu fabrikaya ait resmi saade iktisat vekâleti tarafi verilmiş ve belediyeye bildi miştir, Su boruları fabrikasi lediye terkos idaresi | taraf inşa edilecektir. , Bu fabrikaların bir kasım kineleri Almanyadan, bir yi makineleri de İtalyadan getir”, cektir. Febrikanmn inşasına ?*. kında başlanacaktır. Fabriks” , rulduktan sonra evvelâ tat, lun su borusu ihtiyacı temin * , lecek, bundan sonra da Türk”, , hin boru ihtiyacı temin edilesi tir. Fabrika mamulâtı ile | tirilecektir. Diğer taraftan terkos su tarının çoğaltılması için tesisatı esaslı surette ıslâh meğe başlanmıştır. Akıtma : satında toplanmış olan müzab'? fat çıkarıldığı için su daha bol li 10 Eylül 934.» Pazartesi günü #**