p” ii. i r >. © — yerin neresi olduğunu bilemiyor- i © ekmek, su ve saire bulabileceğimi © Onlarda da süt ve belki de pey-| ii: © kestirirarmana, Celâl bey kotrada dır. İmam da şimdi köydedir. Ak- MAŞA 4 — VARTT & Veri 1094 İ iksa Vekili Celâl Bern Elioleme Marmarada seyahati A aş bra 3 inci sayımda) Bu suretle sahile oyanaşmağa çalışmaktan maksadımız noksan — olan kumanyamızı tamamlamaktı © çünkü yola çıkarken ancak dört kişilik erzak almıştık. İmrallı ada- sında balıkçıları soframıza davet ettiğimiz için mevcut erzak azal - mıştı. Bundan başka İmrallı ada- smın suyu içilmiyordu. Orada su» yumuz da bitmişti, o Hulâsa hem ekmek, hem de su almıya muhtaç- tık. Bir aralık sahile dürbünle bak. tık: Orada birkaç çadır göze çar» pıyordu. Kotranm dümenini bu çadır istikametinde tesbit ederek ölü nefesi gibi sessiz ve cansız bir rüzgârla ilerlemeğe devam ettik. | Nihayet saat altı buçukta sahile gelebilmiştik. Fakat geldiğimiz bu duk. Sahile yanaşınca burada ke- silmiş odun kümeleri gördük. Me- ğer burada bir müteahhit odun kaldı. Ben sandala bindim. Sahile çıktım. Sabilde beni birkaç çocuk karşıladı. Bu çocuklara nerede sordum. Bu sırada odun müteah- hidi olan adam çıka geldi. Lâz şi“ vesiyle benim burada ekmek ve su bulamıyacağımı söyledi: — Şurada imamın bostanı var- samları bostanını domuzların ta- arruzundan kurtarmak için gelir. O size ekmek ve katık bulabilir... Dedi. Ben sahilde gördüğüm birkaç çadır hakkında izahat al « mak istedim: — Bu çadırlarda kim vardır?.,, Dedim. — Onlarda yörükler oturur. nir bulunur. Gidiniz, bir kere so *| runuz.,, diye cevap verdi. Bu adamla beraber yörük ça -| dırlarma doğru ilerledik. Çadırda bulunanlara sordum: — Sizde yiyecek ne var?. — Bizde sütten başka bir şer | yoktur. Çünkü bizim hayvanlar büyüktür. Biz peynir yapmayız. İsterseniz süt vereyim.,, — Sizde ekmek yok mudur?. — Hayır, ekmeğimiz ancak kendimize göredir. Buradan yaya yürüyüş ile iki saat ötede Karaca- bey deresinin ağzı vardır. Orada kahveler ve birçok motörler bulu- nur. Siz kendi kotranızla oraya 1 saatte gidebilirsiniz. Burada hiç eğlenmeden oraya gidiniz. Orada hemi gece rahat edersiniz, hem de yiyecek bülursunüuz.,, Bu malümata göre bhak'kâten buralarda bizim için dolasıp dur- makta mana voktu. Burada meçe- cek her dakika bizim için pek kıy- İ metli bir vakit kaybetmekten baş- ka bir şey değlidi. Onun için kot- raya döndüm. Vaziyeti Celâl be- ye izah ettim. Bu esnada makinist motörümüzü tamir için mütema- diyen uğraşıp duruyordu. Nihayet Karacabey deresinin ağzına git » meğe karar verdik. “Çok ağır da olsa yelkenle gidelim. Yolda gi- derken motör tamir edilirse daha çabuk varırız.,, dedik. Bunun üze- rine fevkalâde ağır bir sevirle git- meye başladık. Saatte belki ancak çeyrek mil alıyorduk. Bir saat ka- dar bu suretle gittikten sonra; ye- di yüz metre kadar mesafe alabil- dik. Rüzgâr tamamiyle durmuştu. Yelkenler suya inmişti. Çaresiz bir vaziyette hareketsiz (kaldık. Denizin üstü bir kâğıt gibi düm - düz olmuştu. Üç saat kadar motö- rü tamir için uğraştiktan sonra makinist de ümidini kesti. Kabil değildir diye motörü kapadı. Ge- ce karanlığı içinde kotrada erzak namına pe var ne yoksa hepsini yedik, bitirdik. Son kalan suyu da içtik. Üc saatten fazla böyle deniz | üstünde cansız, hareketsiz kal i dık. Artık mukadderata tevekkül ederek beklemekten başka bizim icin vanacak bir sey kalmıyordu. Türk sıgaraları ve İzmir halıları » Elçimiz FethiBeyin Londra|şaamumnnsasm gazetelerine söyledikleri (it “El - Mokattam,, gazetesi yazıyor: Türkiyenin Londra sefiri Fethi Bey “bu yaz mevsiminde Büyük Britanyada | © bulunan en mühim sanayi mınlakaları. nı ziyaret etmiştir. Bu ziyaretten sonra İngiliz gazetelerinin muhabirleri, Sefir Beyin İngiliz sanayii hakkındaki ihti. saslarını öğrenmek istemişler ve Fethi ci Bey kendilerine şu cevabı vermiştir: — “İngilterenin en meşhur sanâyi © © omntakalarını ziyaret ve iyi intibalar ha- in > i in © sıl ettim. Bu hususta en ziyade nazari dikatimi celbeden iki şey vardır: 1 — İngilizler Amerikanın Virginia © dütünlerini kullanıyorlar. 2 — İngiliz hanımlar: halılara fazla meraklıdırlar. Beni en ziyade memnun bırakan me- | sele şudur ki, Türk tütünlerinin kulla nılması ve İzmir halılarmın istimaline dair tavsiyelerde bulundum. Bu tavsiye- lerimin müspet semereler verdiğini gö- rüyorum ve bundan çok memnun olu- “yorum... Fethi Bey, Gazi Hazretlerinin en sa- mümâ arkadaşlarındandır. Kendisi vak- tile Türkiyenin Başvekiliydi. Fethi Bey, Trablusgarp muharebesinde erkâniharp reisi sıfatiyle bulunmuş ve Bulgaristan akt epeyce zaman kalmıştır. “ Slm e di i 3 Sat eni Çanakkale valisi Çanakkale valisi Süreyya Bey dün on beş gün izinle ( şehrimize gelmiştir. İVAKIT | gezintisi Okuyucularımız yanla- rında başkalarını da getirebilirler YAKIT in. tertip, ettiği sonbahar kura ve deniz gezintisi 14 Eylül cums Şünü » Şirketi Hayriyenin 71 mumaralığı vapuıriyle yapılacaktır. Seçilen yor ve program gezintiye iştirak edenlerin bepsini memmun edecek derecede güzel, eğlenceli ve zengindir. Programı yakında, Fakat gidilecek yeri son dakikaya kadar sah İyacağır. Bütün eluyucularımızın. bu sürprizden meram olacan “ myo: rar. Lü Kupon biriktiren — okuyucularımız. öğleden sonra her gün gelerek kupanla. rr mukabilinde o davetiyelerini alabi- Yanlarında — arkadaş getirmek isti. yönlerin. bu arkadaşları içim 60 kuruş mukabilinde | birer bilet edinmelerini te, min ettik. Bundan başka HABER arkadaşımı. zin dalmi okuyucularından, sarı kartlara malik bulunanlar da VAKIT çezintisine Ücretsiz olarak iştirak o edebileceklerdir. Bü konmla alâkadar olanlar HABER arkadaşımızda tap den tafsilatı bulabi- beeklerdir. gif iğ ala ve & ama kongresi ME Maksim Gorkinin raporu, her devrin ve içtimai teşekkülün ken- dine göre yarattığı © edebiyattan bahsediyor ve birçok devirlerin bu noktadan hususiyetlerini tetkik ediyordu. Sovyet edibi sözü, Sov- yet edebiyatına getirerek şunları söyledi: “Hataları yanında Sovyet &de- biyatınn birçok meziyetleri var » dır. Bu edebiyat garp edebiyatları» nı mevzularmın mütenevviliğiyle geride bırakmıştır. Rus burjuva edebiyatının hayata girmesi ve o » nun üzerinde tesir sahibi olması için yüz sene lâzım geldi. Sovyet edebiyatı on beş senede bu tesiri yaratmıştır. Sovyet memleketi, muharrirle- rinden gitgide daha fazla < seyler istiyorsa bu, burada (edebiyata verilen büyük ehemmiyeti göste - rir, Sovyet muharrirleri kongresin - den çıkan yeni muharrirler birliği (aş tarafı ( nel sayıfada) ne yapacaktır? Bu birlik yalnız! mesleki menfaatleri düşünmiyecek fakat edebiyatım heyeti umumi- yesindeki menfaatle uğraşacaktır. Birlik müptedilerin idaresini eline almalı, onları teşkilâtlandırmalı ve kuvvetlerini muhtelif sahalara tevcih etmeli ve onlara çalışmasını öğretmelidir.,, Maksim Gorkinin bu sözlerin - den sonra kürsüye komünist mer - kezi komitesi kâtibi İdanof gele - rek fırka namma Sovyet hüküme- tipin edebiyattan beklediği şeyle- ri anlatmıştır. Dinleyiciler arasmda Çelyuskin heyeti reisi M. Şmit bir aralık aya* fa kalkarak basit bir kari sıfatiyle söz söyliyeceğine işaret (o ettikten sohra son sefer senasında bangiz üzerine taşıyabildikleri kitapları orada yüksek sesle okumus olduk- larımı ve bu eserlerden pek fazla istifadeler temin ettiklerini söyle » miş ve çok alkışlarmıştır. Korigrenin 21 ve 22 ağustos ta- rihinde toplanan celselerinde Mak sim Gorkinin . raporu üzerinde Fransız mubarriri Jan Risar Blok fikirlerini söylemiş ve bunları mü» nakaşa etmiştir. Bunlardan sonra, Leonid Leo nof, ermeni muharriri Şirdan zade ve İlya Ehrenburg söz almışlardır. Bilhassa çocuk edebiyatı üzerine dikkate değer rapor olunmuştur. Meskovadan ayrılmadan önce, Voks ( idarebanesinde, o başlıca Sovyet mwharrirlerinin bulunduğn 8! bir zivafete Yakup Kadri ve Falih i Rıfkı Beyler de ca3'rılmışlardı. Yakup Kadri Bey burada, Türk edebiyatına dair bir nutuk söyle » miştir. Yakup Kadri B. in bu eheromiyetil nutkundan birkaç parca alıyoruz: “Türk kelimesinin bir (millet) ten ziyade bir (ırk) mefhumunun adı olduğunu bilirsiniz. Bu ırk, he- men tarihten önceki devirlere da- yaran bir zaman mesafesi içinde, ve dünvanmn dört busağında türlü türlü. isimler alarak. türlü türlü medeniyetler kurarak bugün, ni- havet, Anrdolunun muayyen bir noktasında toplanmış, on sekiz yirmi milyonluk hir insan kütlesi tarafından temsil © edilmektedir. Fakat. bi- Türk edebiyatından, i bir Türk dilinden. bir Türk Teiltü- vünden bahsedildiği vakit, hâlâ, YY EY aj Maaş > (Baş tarafı | inci sayı'ada; çarptırma salâhiyeti tanıdığımız hakimlerin maaşı yanında, kaçak- çıları muhakeme eden, ama ver- diği ceza © ölüm cezası olmıyan bir hakimin maaşını üstün tuttuk. Teadüle temel olan ehliyete, kı - deme, mesuliyete yeni bir esas daha katar gibi olduk. İş hazi-| neye doğrudan doğruya para ge - tiren bir iş midir? sanki buna bir imtiyaz tanıdık. istisnai mahiyetteki işlerde el- bette istisnai ve muvakkat olarak kabul edilen bu haller maliyede bir inkilâp adımı ile çıkan bir kanun için çaresiz görülebilecek durulma, kendinibulma hareket - leri olduğunda şüphe yoktur. İlk fırsatta tatbikatta görülen pürüzler — geneçde gene adliye barem derecelerinde görüldüğü üzere — nasıl düzeltiliyorsa, asıl- dan ayrılma sayılacak tatbikat ta öylece düzelecektir. Bellidir ki bizde devlet kapı » sında çalışanlar görünüşte mâaş nedir, ücret neymiş? Pek te ayırt edemiyorlar. oElbette ücretliler maaşlıların teminatından mah - rumdurlar. Elbette ücretlerin ma- aşlılar gibi tekaüt hakkı yoktur. Lâkin bugün ele giren paranm cazibesi karşısında kimse gelece - ğin bu vaitlerini düşünmüyor. Memurlara, memuriyetlere maaş mı dilersin, ücret mi? yolunda bir muhbirlik istemiyor. Devletin bir işi var.. Bu iş sü- rekli, kadroda yeri olan bir iş mi- dir? Böyle ise işte o memuriyet- tir ve ona verdiğimiz tek kelime ile “maastır, “diyoruz” miktarını bir kere işinehemmiye | ti, memura getireceği mesuliyet, işin memurdan istediği fedakâr - hık arttırabilir. Birde: bu maaş miktarında bunlardan başka ola- rak o memurun, meselâ cemiyetin malı saydığımız çocuk gibi bir varlığın kendisine besleyip ya- şatmamız suretinde onu bir borç easeessnreresrserasasanan Anadolunun coğrafi ve tarihi hu- dutları dışına çıkmak ıztırarında bulunduğumuzu unutmamalıyız.,, Yakup Kadri Bev bundan son- ra, herirkribi Türk (oırkınında muhtelif kollara ayrılıp, dünya - nın muhtelif noktalarında dilinin muhtelif Jehcelere inkisam ettiği - ni ve yabancı hususiyetlere temas ettiği cihetle kendi mensei ve de « hasivle nek imtizac etmiyen bir ta» kım kültür ve medeniv»t tipleri or- tava çıktığını anlattı. R'r zaman öz Türklerin Farsca yazdığını söy- ledi. Arapça tesirini izah ederek: “Bizim simdiki edebiyat dilimiz- de bu her ki dilin tesirlerini he - nüz üstünde taşımakta ( bulunu- yor.,, dedi. Yakup Kadri Bey bundan baş- ka şunları söyledi: “Asıl culturel O ananemizi, bu yabancı tesirlerden az çok masun kalmış olan halk edebiyatımıza is- tinat ettiriyoruz.. , “Mistik Türk şairi Yunuş Emre- de de bu Türk dehasının berraklı- ğından bir şey buluruz.., Yakup Kadri Bey, Türk şiirin- den bahsederken, halk edebiyatı- nın inşa, malzeme ve hüviyet nok- tasından yüksek kaynaklık vazife- sini ileri sürerek: A “Türk şiiri, çoktan bu yola gir- miş bulunuyor. Nazım şekillerin- raya vk ek il ZE e PN Mere altında tutup tutmadığımız nok * tası müessir olabilir. Bu işin bundan başka türlü de “idarei maslahat;, yolu olamaz. Bizim burada şimdilik söyle * mek istediğimiz yalnız bu mas$ “teadülü,, nde ayak diremek, | bundaki” pürüzleri, aykırılıklar! gidermek istemek değildir. Bu * nunla beraber doğrudan doğruya devlet hazinesinden ödenmiyen, fakat devletten ya doğrudan doğ” ruya, ya bir gümrük teyidi, ya bir vergi muafiyeti dolayısiyle devlet hazinesinden çıkmış kadar halkın kesesine ve hissine dokunan mü” essesclerin kendi memurlarına verecekleri ücretleri de öyle bir kayt altına almanın ve bu ücretle” ri — hiç olamazsa kazanç ver- gisi nisbetlerini arttırarak — bu memlekette tabii bir saye nor“ mal bir karşılık sayılacak derece ye indirmenin zaruri olduğudur. Sekiz on'memuruna verdiği maaş seksen bin lirayı buluyor. - muş diye gazetelerin şaşıp haber verdikleri müessese bü zümreden belki bir teki olabilir. Şuradâ bir şirket biliyoruz ki kırk elli bin lira zararı oluyor diye tarifesinin ücretlerinden on para kesilemi - yor. Halbuki bu şirketin yalniz müdürüne verdiği para yılda on bin liradan aşağı değildir!. Şimdi bir de idaresi büyük his sedarlarının veya hisseleri sesini işittiremiyecek kimselerin elinde olan bir müesseseyi göz önüne getiriniz: ğ ç Kâğıt” üstündeki - zararların! devlete yükletme imkânı olsa bür” lar maaşları binden iki bine ği arırlar!. eş Nehicöi Devlet; hazimeğiniği maaş ve ücret farkı, devletin dat imi memuriyetlerinden < kaldırıl * malı, devletin arkalamasiyle ya” şayan müesseselerde de ücret hadleri de devlet işlerile muvazi olması da her halde normal sevi" yede tutulmalıdır. t öz Türk vasasaresaruarassanea sss sasaaee sere re rare 0010 den ve dilden bütün Arap ve A cem tesirleri o tamamiyle atıldığ' gibi düşünüş, görüş ve © hissedif tarzı da bütün o asyat yapmacık” lardan tecerrüt etmistir.,, demiştir: Sonra söz; Türk tarih (ve dil cemiyetlerinin öz maksadını izah$ geçmiştir, Yakup Kadri (OBey de" miştir ki: i “Büyük tarih ve dil cereyanlar' üstünde biraz durmak isterim, B# zı kimseler, ezcümle Türk Taribi Tetkik Cemiyetinin” miaksadıi” bugün Almanyada da çok defa h#” şin, bazen gülünç tezahüratını gö” düğümüz « bir nevi ırkçılık, bir B*“ vi pan türkizmle ifade etmek ist€” mektedir. Türkiyede meydana #* len her büyük işte olduğu GiPİ Şefimizin irşadiyle | vücut bula bu tarih instut'su ilmi ve kültü” bir müessese olmaktan başka bir mahiyeti haiz değildir. Maks99' hakikati bulmaktır ve her hakik*” ti arıyan gibi objektif tarihı izler üzerinde yürümekt* “ dir.,, “Tarih enstitüsünün yanı be” şında Dil Enstitüsü (ki o da G9” nin eseridir) bize kendi benliğimi" 76 doğru bu milletçe hareketii”” de baslıca vasıtalardan birini 19 * min ediyor.,, vs re pe İ