— © — VARIT 31 AĞUSTOS 1944 Allah zey 'ut etsin! — Bu sesler ne Fatms?, — Düğün var beyim.. — Kimin?. — Cevdet Bey evleniyor.. — Şu, komşumuz? Kimi yormuş?. -- Bilmiyorum, fakat, çok güzel bir kız beyim.. — Gördün demek?. — Dün gitmiştim.. Vallahi Be - yim, ayda leke var, onda yok.. ağzım açık kaldı doğrusu.. — Allah mes'ut etsin! Feridun Bey, hizmetçisi Fat - manın verdiği bu haberle (tekrar bir hayale, ne samimi arzularına rağmen bir türlü tahakkuk etmi - yen tatlı bir hayale dalmıştı: Ev - lenmek! Cevdet Beyin yarın ka » rısı olacak bir hanımcağızla ha - yatlârını birleştirmek.. Oh, ne tat- İr bir saadetti bu?, Dünyaya gel - menin yegâne mânası buydu. İn-| sanlar için her şey, evlenmek de - mekti,, 35 yaşındaydı. Başkaları hak -| kında, senelerdenberi, ( belki bir keç bin defa izhar ettiği bu te - menni, Allah mes'ut etsin! temen- nisi, gün gelip te kendisi hakkın- da söylenmiyecek miydi acaba ? Evlenmek, diyeceksiniz, büyük dünyada Allahın bizlere rousallat ettiği bu kadar kız ve kadından hemen hepsi de yaptıkları umumi bir toplantı esnasında bundan böyle artık evlenmemeğe karar mı vermişlerdir ki, o kadar müş - kül bir mesele olsun?. alı « Hayır, müşkül değildi. Evlen - menk istiyenin hiç olmazsa yor - ganı boyunda bir hanımcığa maz - hariyeti iyi bir tabiat kaidesidir. Lâkin, olmıyor işte.. Her evlen - mek istiyen mutlaka evlenemiyor. Niçin mi?. Bunu ancak bizim gibi oevlenemiyenler | bilir. Sizler, bulduğunuz sevimli arkadaşları - nızla gel keyfim gel!.. Fakat, bir de bizden sorun.. Tok ne bilir, a- çın halinden değil mi?. Feridun Bey de bizim partiy? mensup tu., Zavallı adam!. Yirmi: sinden sonra tam on beş sene bu arzuyu beslediği, o günlerin gü - zelliğini tahayyül ettiği halde, bu arzu, hayal olarak kalmakta israr ediyordu. Bir müessesede kâtipti. 38 lira maaşlı bir adamdı.. Bu para ile nasıl mes'ut olunabilirdi?, Misal göstereceksizini.. Fakat, bu niha - yet bir ücretti. Müessese veya sa- hiplerinin hayat (ove isteklerine kalmış bir gelirdi. e Yahut Feri- dun Bey, böyle düşünürdü.. Zata muheyyel (© zevceyi, proğramı kalpte çizilmiş şekilde geçindire - mezeli bu para.. Tahsilsizdi.. Devlet memuriye- tine almıyorlardı. Ebeveyn ve ta -) allükatımdan bir servete de teva-| rüs edememiş, kendisini, (boğaz tokluğuna da olsa, bu işi kabule mecbur kalmıştı, Her yiğitin kalbinde bir aslan yatar derler. OFeridun Beyin gönlünde de bir aslan yatmaktay- dı. İdeal zevcesinin, meselâ, koruşusu fabrikatör Cevdet Beyin emsalsiz hanımından daha üstün meziyetler de olmasını isterdi. Bu meziyetlerin önünde hayatlarını pek mes'ut olarak devam ettirecek r. Ali Enver servet gelirdi. Güzellik, zellik ve ahlâk ikinci Yazan : cü gü derecede | aradıklarındandı. TE » CUMA ML Ağustos 19R. Ahir Gün doğuşu Gün batısı s5 184 Sabak naram .” Öğle pamizı ISA İkindi namazı 14.6 Akşam nama» 1Sa4 Yatsı namazı İmsak Yılın geçen günleri Yılın kalas çönleri Cumartesi 1 Eyi 20 R.Adir (İki çıplak bir hamamda yakı-| | şır) meseli zihninde saplanıp kal- İ mıştı zavallının. Bunu kendisine prensip ittihaz etmişti. , Günün birinde, her hangi bir şekil sayesinde arzu ettiği mevki- e geleceğine emindi. o Bulunduğu “aziyette istediği kadını bulamaz sa, bu işe, muhakkak bir mevkis ulaştıktan sonra girişecekti.. Bir gün hastalandı. Ümitsiz has- ta düştü... Karşıdan sesler, çalgı sesleri geliyordu, Fatmadan sor -! du?. — Bu sesler ne Fatma?. — Düğün var beyim., — Kimin?, — Musa Bey evleniyor. — Şu tapucu Musa Bey — Evet. , — Kimi alıyormuş?. — Bilmiyorum.. Fakat, gibi bir dul kadın beyim.. Derin derin içini çekti.. — Allah mes'ut etsin!. O gece ölmüştü.. Yeni neşriyat Yeni Adam Yeni Adamın 35 inci sayısı çok canlı yazılarla çıkmıştır. İ- çinde “Halk Üniversitesi dersle- ri” nden içtimaiyat bahsi hafta - nın, siyaset haberleri, memleketi- mizdeki resim hareketlerine dair yazılarla (İsmail Hakkı Beyin (Sporculuğumuz) Oo Abdülfeyyaz Tevfik Beyin (Dirim şualar;) Kö- se Mihal oğlu Nurettin Beyin (Açlıktan mı gelmiştir) ve Vah - det Gültekin Beyin (Dört başlı ihmalcilik) başlıklı ayrıca dikka- te değer yazılar vardır. Bundan başka, Voronof aşısına, cemiyet - lik meselelere, (Deliler ve kısır- laştırma) bahsine ait yazılarla İbrahim Hoyi Beyin tercüme et - tiği Macar hikâyesi bulunmakta - dır. Bu zengin yazıları bir çok canlı resimler süslemektedir. Tıp Fakültesi Doçentlerinden Dahili Hastalıklar Mü*shassisı Dr. A. Süheyl Her gün sanat 14 ten itibaren, hasta. larını, Divan Yolunda N. 168, eski || Şark Mahfelinde muayene etmektedir... Muayenehane Telefon: 21422 Ev : 60726 ” Tepebaşı Belediye Bahçesinde ŞEHİR TIYATROSU San'atkârları tarafından hasabat Buledayesi mm Cuma akşamı saat 21.30'da Yalova türküsü 3 Perde Büyük operet Nakili; 1. Galip Besteliyen: H. Ferit Yağmurlu havada kışlık sahede. Bebek, Şişli, Istanbul ciheti tramvayları temin edilmiştir. temsiller İSTANBÜL: ı2,sa Plâk neşriyatı. 71R,30 Pk meşri- gat. 1050 Türk mealli neşriyatı ÇEikreva, Ruşen, Cevdel Beyler ve Vecihe, Nazan Feridun, Nedime Habımlar, Ovrik Efendi). 21,20 Ajans ve borst haberleri, 21,30 Rad yo orkestrası tarafmânn haft rslki, 725 Khz. VARŞOVA, 1345 m. 11,12 Popüler senfonik orkestra konseri, 1150 Haberler, 21,12 Popüler konserin de. İ vamı, 23 Musahabe. 28,15 Dans mmsikisi, #13 Khz, BÜKREŞ, 364 m, 14 — 15 Gündüz neşriyatı (PiA&). 19,05 İ Karışık Oorkesira konseri, 20 Üniversite, İ 30,15 Radyo orkestrası, ?1 Bizetein (Çar. men) operası (Plâk ile). Khz. PRAG, 470 m. 30,85 Kaplıcalardan maki, 21,20 Piâk, 2145 Plâk. 3150 Piük. 22 Felemenk mü- kisi, 25 Haberler. 23,15, Piâk. 2345 Rusça haberler, B5 Khz. RUDAPEŞTE, 550 m. 21 Opera orkestrasının konseri, 22,15 Haberler. 2355 Siçan musikisi, 2820 Oda müsikisl. 2480 Nogrondr caz tamı. 8 Khz. VİYANA, 507 m. 21 (Bir kiliss faresi gibi fakir) Timi temsil, 2245 Kolzer radyo orkestrası, 3, 80 Haberler. 1350 Konserin devamı. 2445 Gece konseri (Kunrtat). yy Saf şiir YA” baş tarafı üncü sayifada) havet sandığımız gibi insan uz - viyetinin mahsulü değildir. Feodalitenin ilk şekillerinde Otellonun kıskançlığna benzer bir kıskançlığa aslâ tesadüf ede- MEZSİNİZ. Otellonun kıskançlığı yaşayan insanlık ancak ticaret sermaye - darlığı devrine erişen Avrupada veya onun yaşadığı sosyal şartla - rı yaşayan yerlerde kuvvetlen - miştir, . Sanatkâr bu sosyal şartları 0 kadar benimsemiş ki, kendi san - at hüviyeti ve sanatkâr hürriyeti- nin hudutlarını bu arzular, bu €- meller teşkil etmiş. Şu halde saf şiir, sade insiyak- Tarla hareket eden bir şey değil - dir. Sosyal davadan kuvvet alan bir varlıktır. Fakat onu ne sosyal davadan kuvvet alan politikacı ve diplo - matım hareketlerinden ayırt eden nokta şudur: Berikilerin birer davayı halletmek için bir noktayı kabul etmiş gözükmeleridir. Haj- buki osanat adamınm inanının kuvveti şunun da altına kadar yakla bahsedebilmesidir. Bu şartlar içinde meselâ kıs - kançlık yerine yeni sosyal kıy - metleri koyan adam ebedi sanat- kârlar arasına girecektir. Sadri Etem umman Doktor - Operatör Ahmet Asım Dojum ve kadın hastalıkları mütehassısı Doktor - Operatör Iffet Naim H. Cetrabi bastalıkları mütehassı: Muayene saatları; 10-19 Ortaköy Şifa vurdu. 15-18 Beyoğlu İsuklal cad (9 Telejon o 42221 ve 41960 inmiş olan sosyal davadan insi -| Arsen Lüpen'i in Serdilzeşrierii Kanlı İntikam! Arsen Lüpen, oğlunun düşmanı mi Yazan: Maurice Leblâ İl — Evet, kökte bazı bulutlar! vardı, Bir aralık bunlar yarılarak! ay çıktı ve ışıklar doğrudan doğ- ruya bunun yüzüne çarptı. Bunun üzerine meçhul adam gölğeye kaçtı. Bu da M. Flisiyen Şarl idi. Kendisi bu yol üzerinde oldukça uzun müddet kaldı. — Ondan sonra da? Ötesini bilmiyorum. Yattım ve| uyudum. — Siz bu meçhul adamın bu- rada bulunan M. Felisiyen Şarl olduğunu temin ediyor musu - nuz? — Yanılmadığıma emin ola - rak leyit edebileceğimi zannedi - yorum. Bunun üzerine başmüfettiş Guso Felisiyene: — Binnetice geceyi odanızda değil dışarda geçirdiniz, dedi. Felisiyen katiyetle cevâp ver» di: — Hayır değilim. — Odanızı terketmemiş olsay-! dınız kayıktan indiğiniz ve çık - maz sokâklta durduğunuz nasıl görülmüş olabilir ve M. Helmas dahi kendine hücum eden kimse- nin bu çıkmazdan gelir gibi ol - duğunu nasıl iddia edebilir? — Ben odamdan ayrılmış de - ğilim. M. Russlen; kendisini bu ka »| dar fena bir tarzda müdafaa e - den bu genç adamla ayni masa » da yemek yemiş olmaktan üzüle- rek susuyordu. Söz söylemeden dinliyen ve Felisiyen'i tetkik e » den M. Raul d'Averni'ye baktı. Raul derhal söze karışarak: — Müfettiş Bey, dedi, tahki »| katın bütün bu karşılaşmaların! hakikat olup olmadıklarını tesbit etmesine ve vaziyeti kıymetlerini tayin etmesine kadar (o Felisiyen Şarl hakkındaki fikirlerinizi öğ - renebilir miyim? Guso şiddetle cevap verdi: — Hakikatin meydana çıkma- sına yardım edecek unsurlar: bir araya toplamaktan başka bir ga- yem yoktur. — Müfettiş Bey, insan bu un surları, hissettiğini zannettiği bir hakikat fikri zaviyesinden baka - rak toplar. — Hususi bir fikrim yoktur. odamdan ayrılmış! — Hayır vardır. Yaptığınız sorğudan şu netice hasıl olmak - tadır: Evvelâ, her şeyden © evvel ikinci faica ile, yani, (paraların çalınması ve geceleyin vaki olan iki tecavüz, ondan sonra da Feli- siyen'in gece dışarda kalmış ol - ması “Oranjeri,, bahçesine girmek ve kül rengi bezden paketi bul - mak için kayıktan istifadö etme- si ve ondan sonra da gölğede sak- lanarak az sonra Elizabetin ni - şanlısı M. Jerom Helmas'i e edip, omalüm olmıyan sebepler dolayısiyle, yaralayıp yaralama - dığı ile meşğul oluyorsunuz. Şu da açıktır ki, dimağınız Felisi - yen'in ikinci yaralıyı, yani, Si - mon Loryan'ı da yaralamış olup olmadığını araştırmak ile meş - ğuldür i dı nasıl olur da İ amcasının koluna girerek J Guso bürudetle cevap verdit — Bir sey araştırdığım tur. Sorğuya çekilmek te âdi değildir. Raul d'Averni devam ettit — Yalnız şu noktaya işaret mek isterim ki, şüpheleriniz siyen Şarl ile Simon Loryan'ı ” birine karıştırmaktadır. Ikisi * rasında bir birlik mevcut ol Felişiyen hem Simon Loryan'ın suç 0 hem de mütecavizi olabilir? | Guso cevap vermedi. Raul #| omuzlarını silkerek: — Bu faraziyelerin tutar yok, Başmüfettişin susmakta # vam etmesi sahneye nibayet mişti, Roland taşlıkta ayakta du yordu. Matem elbisesi içinde "| kalâde güzeldi. Bu münaksf” tamamen dinlemişti. o Genç *| Helmasın bulunduğu kliniğe # ti. Raul da fazla ısrar etmi; Felisiyen'e: — Köşke dönelim, dedi. Ve tahkikat hâkimini selâ dıktan sonra uzaklaştı, Raul köşke doğru yürürken suyordu. Köşke gelince delik#” İyı bahçenin tenha köşelerin? birine götürdü ve kanepel birine oturttuktan sonra: — Buraya gelip beni görm niz hususunda size niçin meki öndermiş olduğumu hiç sorm” dmız, dedi. — Cesaret edemiyordum of” | dim. — Şu halde köşkün süslen” si vazifesini size niçin verdiği ve sizi niçin köşkte yerleştirdiği mi bilmiyorsunuz, demektir. — Bilmiyorum. — Öğrenmek istemiyor mi nuz? — Mübalâtsızlık etmiş olm! tan korkuyorum. Siz de bir * sormadınız. — Hayır sordum. Mazi hakkında malümat istedim. Baf! ebeveyninizin uzun zaman evi öldüklerini ve hayatmizın sik. Yüklerle dolu olduğunu söylemi! tiniz. Fakat öyle bir ihtiyatkâr kürl? ve şahsınız hakkında hiç bir “ söylememek hususunda sizde 9 le kuvvetli bir arzu hissettim * ısrar etmedim. O zamandan P aramızda biç bir konuşma o dı, Ve binnetice sizi hâlâ tani! yorum demektir. Raul biraz düşündükten so0” ra şiddetle devam etti: — Bugün, görünüşe bakılır çirkin bir hâdisede methaldar si olunmaktasınız; yahut, hiç ise, | bilmeden oynadığımız bir w lü izah ödemiyorsunuz. Hiç pi seyi gizlemeden bana her çi anlatmak ister misiniz? — Bana yaptığınız iyilikler" den dolayı size ne kadar mi tar olduğumu bilmezsiniz. Fak» size anlatacak bir şeyim yoktu” (Devamı var)