V AK) in Tefrikası: 33 Ölüm amala Yazan : Selâmi İzzet Sözlerine Fa “| Nesrine kat E devam ettiler.. bak *Yyaz yan gözle k ig bir o hissikablelvuku V. Nesrinin yı o Baklarına kan “ğildi Feyyaz kuşkulandı: ile| gözlerine fer, gelmişti. Düşkün ; “Buna gene ne oldu? ikselt- gelmişti. mi rini n maneviyatını Y miş erdi. İçine kuvvet ty Yaz bir bakışta bunu anladı ni ilferip Hanım da, kızımın ah- ! ruhiyesindeki değişikliği gör- di İV anladı. Tama oturttu ve usulca sor -| du > Ne var, ne oldu? Neş'eli gö- “Müyorsun? : iç Amcaya rast geldim. Ona a- ak ; i ı ustü dert yandrm, Buraya ge - “ak > Tuhaf şey.. Senelerden beri Ai | size ayak basmadı.. o Neyse| telkin bakalım.. İ a *Yyaz onlarla meşgul ol uyor » 8 gibi davranıyor <iyle bakıyor, bir hâdisenin ha -| Fakat göz| orlanmakta olduğunu seziyordu. . | Bu fiskosta gizli bir o maksat 2» Bana karşı tertibat aldıkları akkak.. Gözlerimi dört açma | > z Lükaydisini muhafazaya çalış -) Yarma rağmen Ridvan Bey: | — Neye düşünceli duruyorsu uz? , : Yar, dedi, >— Bilmem.. Biraz sinirliyim .. İsterseniz sizinle şöyle biraz| ta; Zinoya kadar uzanalım.. X Hayır &N gide er. müsaade ederseniz yaln a ihtiyacım vE Siz bilirsiniz.. Ben gazinoya giderim. Beraber çikalım.. Feyye kadınlara MİŞ emukabele ettiler. Rıdvan “ya âm verdi... Amadının koluna girdi arı yolda ayrıldılar.. Feyyaz i mü yeri öndiz ddet yürüdü, sonra Rıdvan Bey gözden kay - Mina Feyyaz sahile indi Ka ları sıraladı, tırmandı, bahçenin ira kapıma geldi ğaçlara siper alarak © köşke| “Aştı. Salonun pencereleri al - ye geldi, Orada durdu. Pencere Eğer onu Yakı * Urmanması tehlikeliydi. Ana kız yer | değiştirdilerse, Blmeleri ihtimali vardı. | ekledi... İ nz esadüf yardım etti, ana kız bi- 4 'Onra tahçeye çıktılar. Denize| nn uzaklaştılar. £ Feyyaz bir an çevikliği ile pencereye $#1ç-| “1 içeri girdi.. İ b İstorları indirmişler, perdeleri | APamışlardı. birini ©“ Yarım saat bekledi. ii U Yarım saat on bir asır ka - Uzun geldi. ihayet bir ayak sesi duyul - gıcırda » Feyyaz, perdeler- | arkasına saklan- Döşeme tahtaları İ Dilfirip Hanımla Nesrin gel - | er, Diltirip Hanım: | bu meseleye Ben seni © müg > Eğer amcan v bale ediyorsa korkma.. on birlik olurum. diya yam elinden kurtarırız.. u. Analık vazifemi yapa-| #m. Bir ananm vazifesi, her | m evvel kızını himaye et »| ir, | enİm sevgili anneciğim. en İdi. İ nuşacaklarını duymak | de buraya size | damdı ve | tesadüf mü Paşanın geldiğini haber verdi. Dilfirip Hanım Nesrini öptü: — Haydi sen odana çık Nesrin odadan çıktı, kulağını kapıya daya- yan oda- ya girdi, Annesiyle amcasını ne ko- istiyordu. Müşfik Paşa odaya girdi: — Safa geldin Paşa - Safa buldum yenge. ısa bir süküt oldu.. Seneler- denberi birbirini görmiyen bu iki kişi konuşacak #öz bulamıyorlar- dı. Nihayet Müşfik Paşa: — Nesrin başmdan geçenleri Dedi. anlattı Bunun üzerine ben bir hikâye anlat - mıya geldim. — Hikâye mi?.. N hikâyesi pa Senin hikâyeni yenge. Dilferip hanım (sendeledi. Sa- rardı. Acaba amcamın bundan | haberi var mı? | Müşfik paşa koltuğuna yaslan» | dı: | İşte hikâye, dedi dry Dünün ve bugünün hikâyesi — Bundan tam otuzsene evvel- di.. kı neyi çok uzak görür. Fakat kal » bini dinlerse, otuz senenin dün kadar yakın olduğunu anlar.. “Otuz sene evvel, İstanbul ci- Otuz sene!.. İnsan şıklıklarma bakarsa yüzünün | otuz se » daha İ varında büyük bir çiftlik, bu çift. | liğin de Hacı Ali efendi isminde | bir sahibi vardı. Dilferip hanım gözlerni yum- du, Müşfik paşa devam etti: — Hacı Ali efendi fevkalâde iyi bir adamdı. Melek gibi bir de karısı vardı. Onlar, yalnız biricik | kızları Feribeyi değil, bütün çift- lik halkmı çocukları kadar sever- lerdi.. Çiftliğin bir harmancisi baba vardı. Bu adam akıllı bir a- anasız Ruhi | bütün ümidi, kalan oğlu Mehmedi büyük adam yapmaktı. Onu mektebe verdi, kaç sene sonra çiftlikte avukat bey! dedikleri oğluyla if- tihar etmeye başladı. Mehmet, günün birinde (Hacı Ali efendinin kızı Fribeye rasgel- | di, Feribe, on yedi yaşma gelmiş, İ sülün gibi bir kız olmuştu.. Buna diyeceği Artık her gün Mehmetle Feribe, ilk rast- laştıkları yerde rastlaşmıya baş -| okuttu. Bir herkesin | | ladılar.. | İlk günler şurdan burdan ko- nuşlular. Sonra konuşmamağa, yanyana| sessiz durmağa başladılar, Daha sonra gene konuştular| ve konuşmadıkları zaman, sessiz) durmamağa başladılar... Hata mı ediyorlardı? Bunu sıfır saymak için, tabiat kanunlarını tanımamak lâzım g:- lirdi, Halbuki, aşk, tabiat kanu - vudur.., Bir yaz günü, bu iki genç bir-| birlerinin oldular. Harmancı Rus yabanın oğlu. çiftlik sahibinin kızma sahip ol - du... Maşuk Paşa biraz sustu. Dil -| ferip Hanım az bir şey doğruldu, fakat kendini toplıyamadı. eN (atA IWEAA) davam atti: | Ni bir gayret | fiyesine değin harpten ya l Muharrirler kongresinde li (L. Süme Susayan Gönül Edebiyat ve inkılâp Falih Rlıkı ve Yakup Kadri Beylerin mo al Babil halkı bu itikatla yaşardı. n FALİH "BEY DİYOR RIFKI “Sovyet ittiha- dına üçüncü defa olara geliyorum. Sovyet ittihadın- | da ilk şumdan sonra in- | 1930 senesinde “Yeni | Rusya,, adı altın- da çıkan kitapta | İntiba- bulunu- tibalarımı, anlattım. larımı, 1932 sene- sinde çıkan iknici bir eserde ta- mamladım.. Bu kitaplarda, tetkik ettiğim dost memleketin tarakkilerini göz | önüne koydum. Rusyaya bu son | gelişimde de, her sahada büyük i- | lerlemeler gördüm Bu yolda bir fi- kir edinilmesi için bir tek misal | 1930 ve 1932 sene kâfidir: rinde | Odesa sıkıntılı bir şehirdi. Şimdi Odesa bende derin bir tesir yap- tr. Şehrin en uzak parçalarını zi- yaret ettim. Her yerde hareket | İ ve bayat gördüm. ( Müstakbel teşkil eden yeni adamı yaratmak için Sovyet edebiyatı çok kuvvet» Sovyet cemiyetin esasını | sarfediyor. muharrir ve artistlerinin 17 sene- | denberi yaptıkları edebi ve artis- tik tecrübelerin müspet neticele- rini inkılâpçı Türk muharrirlerine anlatmakla bilhassa bahtiyar ola- cağız. list müesseselerin tas- kaçınıla- mıyacağı fikrindeyim. Avrupanın Empery: bugün içinde yaşadığı şartlar yal- | nız iki şıkkın dikkat nazarına a- Ya içti- lınmasını icap ettirmektedir: hut yenidir siyasi harp çıkmazı, ya mai, iktisadi doğması.. Maatteessüf, harbin in- kılâptan çok daha iyi bir hazırlandığını görmek zaruridir... ve nizamın tarzda ».. YAKUP KADRİ BEY DİYOR KI: “Sovyetler itti- hadı o üzerinde. ki düşündükleri mi söylemek için ! MI kadar fırsatlar Bu şimdiye bir çok elde ettim. yoldaki (O düşün- celerimi © daha çok 1932 de, bu- radan geçerken Türkiyedeki mecmuamda ve çı kan makalelerde anlattım. Sovyet ittihadı geniş bir içtimai, iktisadi ve kültrürel tecrübeler meydanda dır. Yeni bir medeniyetin bütün alâmetleri duyulmıya başlamıştır. kadar elde edilen | Zaten bugüne neticeler bu dev gibi yaratma ese- rine girişmiş olanların hamlesini teyit eder. Rus inkılâbı ortaya edebi ve ar- tistik meseleler çıkarmıştır. Ede- BABİL vE AsEPO — vasıı DA MYO aa SARAVLARINDA DÂDAÂ.. İSKENDER | Çok yaşamanınsırrı: Sa - rapiçmek, güzelebakmak nenlerle ve yüzü gülmiyenlerle Neşesiz görü- temes etmekten çekinirlerdi. Bu galebeden sonra, İranilerin | debdebeye, sefahate temayül devri başlamış) ziynet ve ihtişam ve oluyordu. İraniler artık duvarları çamur- dan ve tavanları basık (evlerden kurtuluyorlar, süslü ve kıymet -| tar elbiseler giyiyorlar, yumuşak | ve müzeyyen halılar, zarif evler| yaparak süse ve zinete de temizlik derecesinde ehemmiyt veriyor - ardı.. Saçları beyazlaşarilar (© derhal saçlarını boyar, gençleşmek için| ne mümkünse yapardı., Hattâ saç boya âdeti o kadar kısa bir zaman içinde taammüm ki, ihtiyarlardan er de boyamağa bi ğlemişldrdi Artık kimin saçı- na ak düştüğü kolaylıkla anlaşı! -! Erkekler kadınlara hoş gören saçlarmı mıyordu. görünmek için yaşlarını da saklı yor, elli yaşında bir erkek kırk ya- şından yukarıya çıkamıyordu. Saçları : büsbütün sdökülenler (Avesta) ahkâmına mugayir ola-| İ rak takma saç takıyorlar, kadınla- ra mümkün olduğu kadar cazip ve| genç görünmiye çalışıyorlardı. | Dârâ devrinde herkesin neşeli görünmesi, çok yaşamanın sirla - rından biri olarak kabul edilmişti. Bunun için halk arasında: tak- Edebiyat biyatın inkılâp hareketine düm ettiği söylenemez. inkılâp hareketini takip tir. Maksim Gorgi gibi Hanalardan başka inkılâp hareke- inkılâbın canlandı. etmiş bazı is- ti — edebiyat, rıcısı olacak yerde — edebi hare- ketten ileriye geçmiştir. Sovyet muharrirleri inkılâbın ortaya atmış olduğu iç- timai ve artistik meseleleri hallet- mek suretiyle bu yoklama devre- sinin sona ermesini çabuklaştıra- caktır. Büyük kongreden tama miyle proleter bir edebiyat doği- cağını umuyorum. Sovyet mu" harrirleri arasında daha şimdiden mevcut olan büyük kabiliyetler | bu yeniliği yapmağa iyiden iyiye namzettirler. Biliyorsunuz ki Rusyası gibi, içtimai bakım noktasından en hamleli di- rilme devresini yaşıyan bir mem- leket çocuklarındanım. Bu mem- leket Garp emparyalizmine karşı en büyük çarpışmayı yapmış olan | bir memlekettir. Şefimiz Mustafa Kemal'in düsturu: “Yurtta sulh, tur, kongresi, ben, ve Sovyet | iktisadi cihanda sulh,, Faşizmin, emperyalizm dünya” sının son müdafaa burcu olduğu- nu görüyorum. Garp memleketlerinde bugüne kadar idare ve iktidar mevkiinde bulunmuş olan sınıf, daha ziyade iktisadi ve manevi mahiyetteki te- mellerine kadar tehdit edildiğ ortaçağ sis- hissettiğinden, eski ni dirilterek kurtulma İşte bunun için, temle: ça resini araşlırıyor. bütün irtica hareketleri gibi faşiz- | mi de geçici ve yasamaz bir tey | addetmekteyim.,, l | sizinkiler ne kadar?, i kumandanına bu İ Taspa kadar zengin 1 — Bol şarap içmek, 2 — Güzellerle düşüp kalk 3 — Ve zaklaşmak kökleşmişti, Her İranlının kederli ir dini it evvelce bir Dârâ devrinde riyeler, z€v « cesi bulunurken, hadsiz hesapsız nüstel- reşeler kullanmak âdet olmuştu. Dâranm hassa kumandanına bir gün: - Kaç karın var? Diye sormuşlardı. Taspa güçlü kuvvetli bir adam dı, Onun cariyeleri ve karıları di erlerinden daha fazla bulunmak lâzımdı. Halbuki hassa kumanda» kl nmın ancak iki karısı ile on iki cariyesi vardı. Taspa bu suale: Geceleri on dört kadın yüzü Ya. gördükten sonra yatıyorum. ) Diye cevap vermiş ve arkadaş» larının müstehziyane kahkahala » Çünki soranlar riyle karşılaşmıştı ü hassa l suali ve yüksek mevki sahibi değillerdi. Böyle ols duğu halde herbirinin sekizer ka» rısı ve yirmişer müstefrişesi var » dı. Taspa hükümdardan, hizmeti- ne mukabil aldığı bir mahzen mu- kaddeş şarabı evine götürdükten sonra, arkadaşlarınm £ teşvikiyle €sir pazarlarına adamlar gönde * rerek kırk tane cariye satın aldır- mıştı. Taspanın evi hükümderin sa « rayma yakındı. Büyük (bahçeyi yüksek duvarlarla çevrilmişti, Tas İ pa çok kıskanç bir adamdı. Şim- İ di meşru iki zevcesiyle, on iki ev» velden ve kırk'da yeni olmak üze“ re elli iki cariyesi bulunuyordu. Taspa evine şair Humiadan baş » | ka bir erkek misafir davet etmez» di. Huma, hassa kumandanından Yani Saçları a- garmıştı ve boyasızdı. Zaten Ba- bilde şair Huma'dan başka beyaz saçlı bir insan yoktu. on beş yaş daha ihtiyardı. elli beş yaşlarında idi, Humaya saçlarını neden boya» madığını soranlara şair: — Ben her sabah ve akşam ba- mı şarapla yıkarım. Eğer saçla- rimı boyarsam, başımı günde iki defa şarapla ıslatmak mümkün ol» mıyacak. Ziyanı yok.. Bu kadar sarı kestane renkli saçların ara - sında bir de beyaz saçlı erkek bu- lunsun. Cevabiyle mukabele ederdi. Huma çok şen bir şairdi.. Onu her gece kendi köşklerine götür- mek için zadegân arasında uzun boylu münakaşalar olurdu. Huma hiçbir geceyi kendi arzu ve ira » eçiremezZ » iki te- desiyle istediği yerde g di. Onu zorla kucaklarlar, kerlekli arabaya bindirirler ve sa» raydan saraya, köskten oköşke, eğlenceden eğlenceye götürürler» di. (Devamı var)