p & — VAKIT!! AĞUSTOS 1934 Meraklı bir sergüzeşt romanı Edgar Pip'in son maceraları | Edgar Pip, uzun ve sürekli macera hayatından sonra sıcak bir aile yuvası kuruyor dd ğin. İşte böyle kara kara düşünce-| kendime: lerle Lüksenburg parkına gidip! kendimi kanapelerden birine br raktım. Ömrümde bu kadar me- yus olduğumu bilmiyorum. Zaval. İmm bu kadar #ukut etmesinin $e-| beplerinden biri de ben değil mis yim?. Vaktiyle ne kadar mes'ut-| tuk?, Kazandığım paraları buda-! lacasma kumarda batırmasaydım!)- ne tehlikeli maceralara atılmama ve ne de dolayısıyle Puasi hapis - hanesine düşmeme meydan kalır- dı. Edit aç kalmış ve boğazmı doyurmak için bir çareye baş vur- iz ak mecburiyetinde kalmış. Oturduğum kanapenin önünde valide ve mürebbiyelerinin dik- katli nazarları önünde bir sürü yavrular oynuyordu. o Tombul, pembe yüzlü, nurtopu gibi yavru cuklar.. Bunlardan biri elindeki topu bana attı. Kucağıma düşen topu çocuğa attım. Tatlı bir gü- lümseme ile teşekkür etti. Ah bu çocuğun tatlı tebessümü teessürü- mü ne kadar arttırdı. Evet, hayat benden her şeyi, hatta aile sevinç ve sevgilisini bile esirgemişti. Bir evlâdım olsaydı belki hayatım bambaşka bir istikamet takip ede- cekti, Hiç olmazsa bir emelim, biri gayemrolurdu. Etrafımda ko - şuşan bu yavrucukların sesleri be- ni fena ediyordu. İhtiyarlıyor- dum.. Seneler hızla geçip gidiyor- du. Bir müddet sonra soğuk bir 0- da içinde, tıpkı bir cüzamlı gibi etrafımda kimse olmadığı halde yapayalnız kalacağım. İnsanın daha yaşarken günahlarının ceza- smı çektiği doğru ise, demek be- nim için ceza devresi başlıyordu. *»* Günlerce odamda kaldım. De- rin bir yeis içinde, neşesiz bir halde kanapemde oturarak günlerce dışarı çıkmadım. Bu 1s- sızlık bana mukadder olan akı- betti.. Yavaş yavaş alışmıya baş- ladım, çünkü alışmak mecburiye- & vardı. Bu tembellik zamanla- rında hayatımı tetkik ediyordum. Hayatımın (o vak'aları o arasinda merdane hareketler ne kadar az.. Daima yalnız kendimi düşünmüş- tüm; kadmlardan bazılarına karşı hissettiğim aşk hodbinlikten baş- ka bir şey değildir. Velhasıl ber- bat bir mahlüktan başka bir şey değilmişim ve bu hakikati bugün olduğu kadar hiçibr zaman gör- müş ve sezmiş değilim.. Şu Kazi- mirden ne farkım var?.. Böyle etrafımı karanlık o göre göre günün Birinde tamamen &i- nir haslalığna tutulacağım mu Sakkaktır, Çok şükür gene bir e- nerji bamlesi yaptım, Bu otel o - dasımda yalnız başıma kalmakta devam edersem deli olacağım Yazn : muhakkaktı. Bunun için bir ak- şam birdenbire çıkmak kararımı verdim. Dışarı çıkar çıkmaz kara- rımı verdim.. Nereye gideceğimi kararlaştırmıştım.. Sent - Jermen meydanma geldiğim zaman du - sakladım, geri dönmenin daha y dir Slap il bir defa etm. o Kend Arnold Galopen “— Hayır, hayır kabil değil, Diyordum. Halbuki gene ilerle- mekte devam 'ediyordum. Artık Baron Stanley Fregoryo yoktu... Yürüyen bir vakitki Edgar Pipti.. İmdat istiyen “bir kazazedenin, yalnız kendi kulaklarına akseden sesine dep KE Ped Yi bulvarında il nan Kampanile geldiğim zaman gece yarısı olmuştu. Kahve salo- nu tıklım tıklım dolu idi; “zemin katında merdiven yanında güç hal ile bir yer bulabildim. Etra- fımda işitilen karmakarışık ve boğuk sesler orkestranın çaldığı parçayı bastırıyordu.. Fakat ikin- ci bir salondan diğer bir orkes- tranın çılgın nağmeleri, bunlar a- rasında kahkahalar ve 'Bravo,, sesleri geliyordu. Bütün cesareti- mi toplıyarak merdivenden indim ve cigara dumanları arasından, küçük bir sahnede çırçıplak dan- seden bir kadın hayali gördüm. Daha fazla seyredemeyip - yukarı çıktım ve yerime oturdum. Müthiş bir kâbus geçiren biri gibi başımı ellerimin içine alarak daldım kal- dım... Edit!.. biçare Edit.. Zaval- lı Edit! Aşağı salondaki orkestra sus- tu. Salon yavaş yavaş boşalmıya başladı. Halk, aşağı salonda gör- dükleri manzaradan müteheyyiç bir halde merdivenleri çıkıyorlar- dı. Kalbini şiddetle çarpiyordu. Bacaklarımda kesiklik hissediyor- dum. Nihayet, sırtında « fakirane bir manto ve başında da küçük bir bere olduğu halde Edit görün- dü.. Hiç değişmemişti ve hâlâ gü- zeldi. Merdivenin başına gelince ö - nüne çıktım. Beni görünce: — Oh.. Edgar, Edgar! diye ba- gırdı. Bayılacağını zannettim. Heye - canı o kadar büyüktü ki bir kere daha: — Edgar! Diye bağırdı. Hemen elini alıp sıktım ve kulağına: — Benimle gelir misin Edit! dedim. Hıçkırıklarla ağlamıya başla- dı. Kollarım arasına alıp dışarı m Oludağumız bu Gi bir ro- man değil, hayat kurbanı iki vü- cudun acıklı macerasıdır. Edit ve ben kırlara çekildik. Paris bizim için birçok acıklı ha- tıralarla doludur. Ruan civarın, Sen nehri kenarında küçük bir villâ satın aldım. Halk beni Ba- ron Fregoryo diye anıyor ve ne yalan söyliyeyim, hürmet ediyor. Hatta son intihabatta beni nam- zet bile göstermek istediler. Ka- bul etmedim. Bu reddin sebeple- rini siz de pek âlâ: bilirsiniz. Sa- kin bir hayat yaşıyor; bahçemi iş- liyor ve maziyi unutmıya çalışı- yorum. Ne Edit ve ne de ben ma ziden kat'i ren bahset mekte « sp te vir. Bir yetimi evlâthğa aldı | olunmuştur. ietiaslar Mütercimlerin içtimai hâyatta mühim rolü “Tercüme, milletler ara- sında nizam ve intizam şartıdır. ,, “Times; yazıyor: İngilterenin Çindeki meşhur mütercimi Robert Morissonun ö - lümünün yüzüncü yıl dönümü mü- nasebetiyle bu yüksek şahıs hak- kmda neşrolunan sitayişkârane yazilar, bütün mütercim sınıfına; teşmil olunmuştur. Bu liyakatli insanlar, yaptıkları işlerin mükâfatını pek ez görür - ler. Fakat milletler ailesi: için esaslı ve lüzumlu “işler görmekle kendilerini teselli ederler. M. Belloc mütercimler hakkın - da şu sözleri söylemiştir: “Tercüme, milletler arasında nizam ve intizam şartıdır. Bina- enaleyh sulh için de mühim bir şart olmaktır. “Daha geniş bir sa- hada ifade edilmesi lâzım gelirse, müşterek kültür için kati surette lâzım: olan bir şarttır, diyebili- TİZ. Muhtelif Yisanlar müşterek bir lisan şekline sokulabilirse, büyük istifadeler elde edileceği âşikâr - dır. Fakat beşerin ruhi tevarüsü- ne vereceği zarar ölçüsüzdür. Stressemann'ın Cenevrede de - diği gibi: “Lisan halkın mabedidir.,; Eğer böyle mabetlerin muhafa- zası ve ayni zamanda malik ol - dukları hazinelerden istifade et- mek isteniliyorsa mütercimler hi- maye edilmelidir. Tercüme işle - rinde bir çok şeyler kaybedilebi - lir, fakat müşterek bir kültür için kâfi derecede materyal temin o- lunabilir, Eğer Çin tevarüs ettiği ilimleri! milletler ailesine vermek istiyorsa Morisson gibi âlimlere hlâ ihti- yaç vardır. Her ne kadar lâye- mutlar için tek bir lisan varsa da faniler için de bir çok Tisanlar vardir. Eğer insan ruhundaki his- siyat diğer milletlerin muhtelif sahalarına nâkledilmek isteniyor- sa; o sabırlı, âlicenap ve hayırhah insanları © beseriyetin mütevazi hizmetkârlarını, yani mütercimle- ri bulmak lâzımdır. Morissonu selâmlarken onun mensup olduğu şerefli zümreyi u- nutmuyoruz. Basrada imar ve ıslahat ,Wirtsehaftsansgabe T. P.,, Ya- Ziyor: Basrada şehrin imar ve ıslhahr! gayret ve teşebbüslerini tahakkuk ettirmek için bir kosimyon teşkil Bu komisyon Basra- da ev meselesini ve bilhassa el- yevm beş bin ailenin gayri sıhhi barakalarda oturduğu fakir halk mahallesinin islah ve belki de bu! barakzlarm yakılarak yerlerine yenilerinin yapılması tetkik ve fe- mini edilecektir. —ş inanmam yavrucuk henüz on üç yaşında- dır, hayrete değecek bir zekâsı var. Bu ayvruacğız “Baba,, dediği adamın nasıl bir insan olduğunu hiçbir zaman öğrerimilyecektir. O- nu ben terbiye edeceğim. Ondan hakiki bir insan meydana getire - ceğim. Onun namuslu bir insan 0- lacağına emin olunuz. Bunu size temin ederim. : ş an i k ŞA NE A Faşizm lideri artık kuvvetini kaybediyor | bir nas hükmünde değildir. İ ii senelik faşizm esnada aa sındaki münasebetler de başkadır; bundan maada İtalya hâdisesi Al- manya ibtilâli gibi şümullü değil dir. İki hâdisede benzerlik telâk- kisi kendiliğinden ortaya çakmak-| la beraber her hâdiseyi birer birer! karşılaştırmak lüzumsuzdur;: zira| 30 haziran Alman ihtilâlinin ha! tırası henüz çok tazedir. Büyük ik-! tisadi, mali ve bunlardan dola! (Baş Lari 1 imei sâyrfada) | | yı içtimai zorluklar yüzünden Hit! lerizm ve faşizm kendi kendileri-! ni yemektedirler. Buna o riyaset| heyetindeki rical arasında baş gös-| teren şahsi çarpışmalar inzimam | etmekte, bu hal İtalyan faşizmi! nin buhranmı tacil etmekte ve şid»! detlendirmektedir. İtalyan diplomasisinin son za: manlarda maruz kaldığı mağlübi- letler saikasiyle İtalyan faşizmin- de zemin şahsi mücadeleler - için daha ziyade elverişli bir hal al- mıştır. İtalyada fütur yalnız halk arasinda değildir. İtalyan halkı iktisadi ve içtimai zorluklar o yü- zünden artık faşizme karşı o eski heyecanını gösterememektedir. İ- talyan faşizmini idare eden yük- sek makamlarda; eski heyecandan günden güne uzaklaşılmasmı icap ettiren bir vaziyet hasıl olmuştur. Halbuki İtalyan faşizminin, bun * dan daha bir iki sene evveline ka - dar, en bariz vasfı bu heyecandı. Bugün faşizm yalnız: tamamiyle kırtasiyecilik içine batmış bir ma- kineden ibarettir; eski inkrlapçrlrk yalnız reislerin sözlerinde kalmi; tir ve bu sözlerde eski imandan e- ser yoktur. Heyecan verici nutuk- lar azaldıkça azalmakta, en he- yecanlı faşistleri bile ( şaşalatan hâdiseler gittikçe çoğalmaktadır. Musolini bir otorite olmakta de - vam ediyor; fakat vücuda getirdi- ği eser şaşkınlık alâmetleri göster: mekte ve halk Musoliniye izafe o- lunan kuvvetin hakikiliğinden şüp he etmektedir. Musolininin vü - cuda getirdiği eser, bir İlâhm mü - cizelerinden ziyade bir fahi insa - nin eseridir; bunun için otoritesi günden güne zayıflamakta, tet - hişkâr vasıflarını kaybetmektedir. Halkı mevut saadete iriştirece - ğini vadeden Musolini ile yardım- cları arasındaki ayrılık gittikçe artmaktadır: Mevut saadet bir tarafta görülmüyor. Bütün bun - lar, zıddryetler ve çarpışmalar do - ğurmadan kalamıyan ruhi © halel tezahürleridir. Dahiliye nezareti müsteşarlığını, daha doğrusu dahi- liye nazırlığını yapmakta iken ya- kalanan ve nefi edilen Leonardo Arpinati faşist teşkilâtındaki me- İ sum kaynaşmanın yalnız bir çehre- sidir. Gerek arkaya atılan bu ve bu gi- biler ve gerek henüz arkaya atılma mış olmakla beraber faşizmin is- tikbali hususunda endişe besle “meğe başlıyanlar görülmektedir. İl Bunlar, vaktile Duçeye karşı gös | terdikleri itaatten yavaş yavaş w-) zaklaşmakta ve faşist İtalyanın. | önüne geçilmesi lâzım gelen ba” hallere maruz kaldığı kanaatine varmaktadırlar. “Duçe daima hak- Irdır,, manasına olan “ll Duceş sempre regione,, sözü artık kat'i On ( kaklarına ak düşmüş siyasi şahsi” yetler halini alan rüesa, Musolini” den başkasının da İtalyanın mw kadderatını pek âlâ düşünebilece” ğini söylüyorlar. İşte Musolininin icrasmı emrettiği tevkifler bu gibi âmiller yüzünden vuku bulmus ur.,, “Novosti,, bu dikkate değer mü” talöalardan sonra diyor ki: “Arpinati bugün İtalyada mil" li bir kahraman olmuş demektir. | Zira, Musolininin harp programı” nı tasvip etmediği için gözde” ÜNEL İğ mm ma Altı erkek iki kadını zorla kaçırdı İzmirde Halkapınarda çok dik” kate şayan bir hedise olmuş, iki kadın altı erkeğin tecavüzüne m8” ruz kalarak kaçırılmıştır. Halka” pımarda umumhaneci Şamlı Aliye” nin kızı Münire ve akrabasınds” Sabiha Hanımlar akşam geç vakit araba ile Çamdibinden gelmekt€" lerken Konyalı Ömer ile Veysel oğlu Ali ve hüviyeti henüz zab!” taca tesbit edilmemiş dört kişi önlerine çıkarak kadınları kaçır” mışlardır. Keyfiyetten haberdar olan 78” bıta memurları takibata koyul © muşlardır. Suçlulardan Ali tabancasiy!? yakalanmış, ve diğer arkadaşlar". ai arünmasmü"başlnmıştır”* Vapurculuk Türk Anonim Şirketi Istanbul Acentalığı Liman han, Helefon: 22925 Trabzon Yolu TARI a, Pazar sünü saat 20 de 6» lata rıhtımından kalkacak. Gidiş © tet Zonguldak, İnebolu, Ayancık Samsun, Ünye, Ordu, Giresun, Ti rebolu, Görele, Trabzon ve Rizey” Dönüşte bunlara ilâveten Of “ Sürmeneye uğrayacaktır, , Mersin yolu Sadıkzade 12 5 ğe PAZAR sini titi Sirkeci rıhtımda kalkacak, Çanakkale, İzmir, Küllük, Rados, Marmaris, Dalyan, Fe” Kalkan, Kaş, Finike, Antalya. ya, Mersine gidecek. . Dönüşte.” iskelelerle beraber Taşucu, ” Kuşadası ve Geliholuya uğrıya©” e BA Karabiga Yolu Cumartesi, Çarşamba *; apar rıhtmindan «bir vapur kalka ve dönüşe mutat iskelçlere vE Her Haftanın Cuma, Fe zar, Salı, Çarşam” gö ba günleri bir vapur saat Tophane rıbumından kalksa