— 5 — VAKIT 9 AĞUSTOS 1934 Büyük Adadâ Neler Kınalı ile Burgazm isimleri ye- ni değişmedi. Ben çocuktum. Bu iki adaya Kınalı ve Burgaz der- lerdi. Dün; önlerinden geçerken dikkat ettim, Onlar hâlâ Antigoni ile Proti.... Bizans onlara öyle bir damga vurmuş, ki silebilirsen sil. Şu kıyıda oynıyan kopiller kim? Rum çocukları... Şu beyaz motörü kullanan delikanlı kim? Rum genci.. Pupa yelken giden şu gü- zel, martr kadar beyaz sandalın içine yan gelmiş keyf süren kız kim? Teni beyaz sabun kokan Rum dilberi. Burgaz Bizanstan kopma bir parçadır. ve Kınalıya yerleşen Ermeniler bile Rumlaş - mışlardır. TTürkceyi kendilerine mahsus şive ile konuşurlar ama, İstanbul Rumezları prüzsüzdür.... Le Heybelinin ön yönündeki dam - gaya bir sünger çekilmez. Bu te-! mizlik'e bahriyelilerimizin büyük gayreti var. O güzel adanın ucu- yüzü görmiyen, saçları leylek yu- na, Türk gemicileri bayrak çek - tikten sonra Hulki © ortadan yok Papaslar, peygamberleri - “sa uydular. Turusinaya çı- sa da, sdanın 1ssız bir ins hicret ettiler. Dün dikkat ettim. Heybelinin yüzü tersine çevrilmiş. Bir sevim- li gazino, bir berrak plâj, arka koya meşe vermiş, Ön tarafta — eğer mektebi bir tarafa bıra- kırsak — bir harabe manzarası var. Heybeli, önden, çürük dişli bir ağıza benziyor... ... «5Büyüladanın . içini, dışmdan tahiminetmek imkânsızdır. Ben bildiğimden derhal benzettim. Büyükadanın dışından manzara- sı: Tekaüde sevk edilmiş olan, rütbei bâlâ ricali efendisinin sır - malı üniformasını giymiş kof ay - vaz... Uzaktan eteklemek lâzım.. Yakmdan bırak o seni eteklesin.. Eski Büyükadayı bilir misiniz? Büyükada, mehtabın konuştu” ğu, çamların söyleştiği, kıyı sula- rmm dile geldiği bir diyardı Bü- yükada bir şiir ve hülya âlemi idi. İskeleye çıktığınız zaman, her şeyden evvel yolların kırmızı top- rağı yüzünüze gülerdi. Üstüne basmağa kıyamazdınız da. Nadide bir halı üstünde yürüyormuşsunuz gibi, ihtiyatlı adım atardmız. Bu toprak, sulandığı zaman etrafa, ciğerlere sinen bir toprak kokusu yayılır, yağmurda bu koku, çam - larm reçine kokusuna karışarak insanı mestederdi. Bugün, iskeleye ayak bastınız mı, sizi kara kaşlı, kara ağızlı bir zebani karşılıyor: Adanın o ca* ziftlemişler. Yol- nım yollarını larda: çoBasma yakarm!.. Diyen bir gayyalık var. ... Otellerin önünden geçiyorum. Kocaman kocaman yaftalar.. A - day o Türkleştirmek istiyenlere,! sanki uzun bir dil gibi batyor val alay ediyor: “Sümer oteli — Es- ki Etranje,, “Akasya oteli — Es- ki Kalipso,, “Kâzmpaşa oteli — Eski Splandit,, Ada hu yaftalarla açıktan açığa: “Ben tatlı su koz- mopolitiyim, diyor. Adanın otel- €ileri, bu isim değiştirmek işine memnundurlar. Hem levhaları büyüdü, hem de dedikleri oldu. Ya- bü bizim) istetliğimizi “olmadı. Hoş Var, Fy tatlı suya alışık olanlar bizim um- manda yaşıyabilirler mi?, Ada pis... Hayır, sokakları, yolları, kaldırımları değil. Havası pis... Binalar, senelerce hamam yasına dönen arap halayıklar gi - bi... Hele otellerin çarşaflarını, peçetelerini, yemek takımlarını tasavvur ederseniz mideniz bula - nır... Adada su akmıyor ama, heri tarafta susuzluk akıyor. Nezleli bir adamın rahatszlığını anlamak için, sümkürmesini beklemeğe ha- cet yok tur. Adanın hastalığını anlamak için de, evlerinde veya otellerinde oturmağa hacet yok. Akar suyun verdiği bir taravet, bir canlılık, bir serinlik vardır. Adada böyle şey aramayın.. Her! taraf kav... Bir kibrit çakınız tu-! tuşsun... Çicekler boyun bükmüş, yapraklar sararmış, topraklar çat- lamış... o Büyükadada oturanlar ördek olmadıklarına şükretsinler.. Bana kslırsa “Adaları güzelleş- tirme cemiyeti,,, azalarının yapar cakları en makul hareket yağmur! duasına çıkmaktır: Adanm hiç değilse kaba kiri temizlensin diye. b Adada bu sene iki sınıf halk göze çarpıyor: Zengin Yahudi, fakir Türk... Ama Adayı kim besliyor biliyor musunuz? Malüm, fakir Türkler. Bakkalların bir az yüzü güldü. Eşekçilerle ara - bacılara müşteri yok. Yahudi madamlar zayıflamak için yürü - yüş yapıyorlar. Eh, erkekleri de yorgun geliyorlar... Araba insanı yorar, eşek daha çok yorar... Şöy- le oturup bir kahve mi? Ne gezer. Yemekten evvel kahve istaha ka- par, yemekten sonra uyku kaçı- Fr... .. . Ada kaymakamlgının demir| »armaklıklarına, yaftalar asılmış.| “Adaları güzelleştirme cemiyeti, İ nin yaftaları: “Coşkunluk hak- | kınızdır, ezgin neşe hayır.,, Neza- hetten bu derece behresi olmıyan: | ların, güzellikten anlıyacaklarma. emin olabilir misiniz... Bunu ya - zan, ya azgınlık mefhumunu bil-' miyor, yahu" *: “Kisiyi nasıl bi. lirsin? Kendim gibi!,, sozünün doğruluğunu isbat ediyor... Böy- le kaba bir ihtar okuyanların co- sarak neselenme'erine imkân var mıdır?. OoAdayı güzelleştirmeğe! yeltenenler, Adanm içini karartı»! yorlar. Yazık., | ... Adada kadınlar çorapsız ve ya-| rı çıplak. Kadınların ve kızla büyük bir ekseriyeti, ssnki külha- nı tutusmuş hamam kaçkınlarına benziyorlar. Adayı güzelleştirmek Neler Yok! istiyenler, nasıl olsa kabalığı ele almışlar, bari, yollara şöyle bir yafta yapıştırsalar: “Kendinizi beğendirmek hakkınız, bakan - ları iğrendirmek, hayır.., Yana kaykılmış ökçeler, kirli tırnak a - yakları ve tahta kurusu, sivrisi - nek, pire yenikleri ile kaşıntı izle- rinden kanlanmış bacaklar.. Kol- lar bu bacakların kafiyesi.. Sivrisinek yeniği olmıyan kol ve bacak görmedim. Pedikürlü ayaklar da var. Enlerine boyla - rıma bakmadan, kadn Roma üf- tadelerini taklide yelteniyorlar...! Hasbaların hepsi de, müstehcen diye memlekete girmesini yasak ettiğimiz frenk mecmualarının kapağından fırlamışlar. Göğüs, baldır, but, kalça, her şey mey: danda. Bir zaman, ince peçenin uyandırdığı alâkayı, şimdi pijama yırtmaçları uyandırıyor... .. mi Dönüş vapurunda hüzünlüy - düm. Acaba ben mi ihtiyarladım, dedim, yoksa Adaların keyfi mi kaçmış?.. Bütün vapur halkınm suspus oturduklarına bakılırsa, ben ihtiyarlamamışım. Ne Ada- larda coşkun neşe; ne de Adaya gelenlerde keyf var. Susuzluk Adaları öldürüyor. Ama diyeceksiniz, ki Adalar oldum olasıya susuzdu. O zaman neşe vardı da, bugün mü yok?.. O z3man susuzluğa nasıl taham- mül ettiniz?... Ben, Haydarpaşa — Pendiğe tren işlemeğe başladığı zaman, vagonda yanan yağ kandili altın- da da neşelenirdim. Bugün böyle bir vagonla bir istasyon gitmeğe tahammül &der misiniz?... Adalara su vermeliyiz. Selâmi izzet VAKIT Gündelik, Siyasi Gazele İstanbul Ankara caddesi, (VAMIT) yurdu! TELEFON NUMARALARI; Yazı işleri telefonu: 24379 Idare telefonu — : 1350 Telgrat adresi: İstanbul — (VARIT) Senelik Gaytık 5 aylık 1 aylik —. İLAN CGORETLERİ: Peart Yânların Hin sayıtalarında sap. BüyUk, fazla, devamlı ün verenlere ait Ayri tenzilât vardır Kestim Hanların bir satır 10 Muruştur KUÇUK ILANLAR: Gürt defas 75 ve on defası 100 kuruştur. Üç aylık ilân verenlerin bir defaar tecca- bendir. Dört satırı geçen Uhnların fazla satırları beş küruştan besap edilir | Posta kutum No # AHONE BEDELLERİ: —— İsi dekor D ERME ve Musolini .. ——— Bir gazetecinin iki diktatör ve iki diktatörlük arasında bulduğu farkla! Deyli Telgraf gazetesinin “o- ma muhabiri Mis Beatrice Bas- kerville” yazdığı bir iakâlede Musolini rejimi ile, Hitler rejimi- ni dikkate değer bir şekilde mir kayese etmektedir. Bu . makaleyi naklediyoruz: Birkaç ay eveline kadar İtal yanlar Hitlerciliği, faşistlik lehin- de inkişaf edecek yeni bir kuvvet sayarak alkışlıyor, faşistlik ihtilâ- lini ihraç edilir bir şey sayarak se- viniyorlardı. | Geçen senenin mattmda bizi! tere Başvekili Mister Makdonald | ile İngiltere hariciye nazım Sir Con Simon, Sinyor Musolininir dört devlet misakı hakkındaki fi- kirlerini anlamak için (Romay' ziyaret ettikleri zaman Hitlerin | Doçeye hürmeti ve merbutiyeti İngilterenin Almanya ile yapaca - ğı müzakereler için bir temel sa: yılmıştı. Çünkü faşistliğin müessi- | si Hitlerin zaferini “Kanaatleri - mizin cihanşümul bir mahiyet ka-| zandığına,, delil sayıyordu. Sonradan İtalya ile Almanya - nın siyaseti, Avusturya üzerinde çarpıştı, Fakat bu ayrılığın Hitler Musolini mülâkatı esnasında ber- taraf edildiği söylendi. Ve bu su- retle İtalyan ihtilâli ile onun yar- rusu olan Alman ihtilâlinin arası düzelmiş sayıldı. Onun için ge - çen haziranm otuzunda vukubu - Tan hâdiseler, İtalyada hayretler - le karşılandı. Hitlerle Musolini tarafmdan kurulan binalar apayrıdır. Bir kere Musolini ile Hitler a- rasında çok fark” var. Musolini, faşistliği, Hitlercilikten daha sağ- lam temellere kurdu. Musolininin hükümeti hiçbir vakit koalisyon hükümeti olmadı. 1922 denberi İ- talyada yalnız faşistlik ve yalnız Musolini hüküm sürüyor. Musoli- ninin biricik mahremi razı, iki se- ne evvel ölen kardeşi Arnoldö idi. Kabinenin on dört nazırlığından yedisini kendisi tutuyordu. Di - ğer gerisi de onun kontrolu altın- da idi. İtalyada rejime hizmet e- den bir kimse, kim olursa olsun nüfuz sahibi olamaz. Nüfuz sahi: bi olmak istedi mi, derhal atılım. | İtalyada, bir Yunkıs grupu, bir militarist sınıfı yoktur. Onun a - ristokrasisi çoktanberi siyaset â - leminden uzaklaşmıştır. İtalya or- dusu yavaş yavaş faşistleşmekte- dir. Yeni ordu talimatı, demokrasi devrinde orduya girenleri ( birer birer çıkarıyor ve yerlerine halis faşistleri alıyor. İtalyada “Gobels,, in mukabili «| lan bir makam sahibi yoktur. Fa- kat onun nezareti, İtalyada hari ciyenin bir şubesidir ve hariciye nazırı Musolininin idaresindedir. Ayni Musolini dahiliye nazırı ve hariciye nazırıdır. Kendisi İtalya “nin, Fon Şleyherini coktan fakat | — seri kıtallerle değil, Jâtin inceliği ve kudreti ile imha etti. İtalyad: ki Röhmler ve Hayns'lar dehal, a dalara nafyolunurlar. Bir aralık İtalyanın Skuvadris, yani hücüm. kıtaları da vardı Bunlar, ehlileştirildiler, Oo yahu! Röhmlere iltihak ettiler, Musolininin Romaya girmesin-| den sonra muhalefete devam edi fırkaların hepsi dağıtılmış bulu nuyor. Bunların reisleri ya © ler, ya tam bir inzivaya mişler, yahut yabancı meml lerde açlıkla mücadeleye dü lerdir. Bunlara mensup olani? çoğu, Faşistlere iltihak dir. , O halde İtalyada fırka mü” deleleri yok mu?. v Var. Fakat Musolininin nüfus” sultası o kadar sağlamdır ki ” ları tek başına bertaraf ediy0” bunların inkişafma mahal ba” mıyor. İtalyada “Musolini yani maz,, umdesi bu umumi $i umdesidir. Almanyada böyle olmadı. Her Hitler, çok mühim Yi lar yaptı, Hitler iktidar mev# gelişinden on beş ay sonra bir takım değişiklikler yapt! bunları Musolini., ancak on ? yılda başardı. Duçe, son yavaş bir hızla hareket'ediyoi" Müsolini, hasımlarım senet kontrol etti, maksadına © Vi için onların hatalarını birer? rer yakaladı. 1926 senesine soatbuatı serbest - bıraktı. 1926 da, yani iktidar me geldikten dört sene sonra def müdafaa için hususi bir mah) vücuda getirmiş, ve bu mahlfj ye fevkalâde salâhiyetler vet daha'sonra zabıtaya birçok salâhiyetler temin etmiştir. Halbuki Her Hitler birkac ay de nâzi bir devlet kurmak | Düşmanlarını birkaç ay içi mizlemeğe uğraşlı, Duçe, bütün bu değişik 1927 iktisadi buhranından / yaptı. Tali kendisine yardı Onun 1929 da Papa ile iti yi mesi, kendisini İtalyanın r köylülerine sevdirdi. Çünkü” köylüleri koyu katoliktirleri Hitler ise katoliklere kar başka hareket etti. p Musolini 1922 de inkar bul ettiklerini 1924 te te” Ve onların yerine yenilerif” Bu tasfiye ameliyesini birkii re tekrar etti. Hitler, böyle dı. ii Hitler, devlet memu' da van deren dikkatle İİİ ti. Yavaş yavaş, kendisi, tar olan gençleri yerleşti ge Bu suretle rejim aleY kastler imkânını asgari “ indirdi. Saha boştu. zi Elhasıl Sinyor Musolii. li hasımlarımı temizlem di plânlarını tatbik w gi emniyet ve selâmeti ve çak bir devir acmıya muv muştur, a gikt 0" İki diktatör ve iki arasindaki farklar bunlar İstanbul yedinci icr8 dan: Mahcuz ölüp pOrs9* gesi kara verilen Mus'uk “Eden iyi 12/8/934 tarihine tesadüf seir, günü saat 9 dan itibaren. artırma ile üsküdarda di 1 ye caddesinde 18 num”. , Hf gf satılacağından talip er yi de hazır bulunacak taları ilân olunur.