“nün. ortasında, kıyısında, istasyonların yanmda garaj“ otomobil ve otobüsler gö- batar > defa ucuzluktan bahsederler. © veya otobüs seferlerini tren iy daha iyidir diyenlere tesa- ra, arpacı ve nalbant dükkün-| i anarak yaşıyan yaylı arabaların | N eve otomobil trene başlı rakip olarak tutmak istiyor. Melerdenberi de Anadoluya bir yon, otomobil, otobüs sırf bu Birmiştir, | r ... e müvazi yollarda otobüsle yol- n ne kadar müşkül bir şey 5 Anlatmak için kestirme bir n Mdr. Bir kere otobüsle, yahut hattâ otomobille uzun bir Yapın. Eğer başınız patlama. Müt hurdahaş olmadan is- “ Yere varabilirseniz kendinizi N *n bahtiyar insanı sayabilir. e bu kadarla kalsaydı; #ğet Vu| yn bu kadarla tamamlarsaydı.! #eY söylemeğe lüzum görmez- Yaya müvazi yollarda kamyon, Ve otomobil servisleri müteme- kb, “li iktisat davasını harap eden i "ddına işliyen bir müessese 1, defa otomobil, otobüs işlemek | memlekette bir ithalât ye- n getirmeğe mecbur olu- bir, fakat, başıboş otomobil! İn, otobüs servislerinin hesap-| bir halde memlekete edil inu anlamak hiç te güç de pe bu makinelerin ne amortile- alabildi hesap edilmiş değildir. bime ildiğine yapılmaktadır. A- İlşarıya ; “ine de sebep oluyor. arzularına göre plânımı ta bu kazanç milli hesaplar namı ir, önüne geçmek için akla! ş ad yolculuğu ucuzlatmık: | eler Devlet Demiryolları ida: | eş renk suretiyle bu- ar v, Kunu kâfi sanmıyoruz Kam- r Kiye otobüsü memleket nak. 1 lm faydalı bir unsur o- $ itimde istiyoruz. Onu mem- diy Me len köstek o vurul- a Beşmiye sivi hapsetmek aklı- — edilir? ma müvazi olan hatlar. : Mena Otobüs, otemebi i N > il nakliye- any, leme, kamyon, 0- üç İnsanlar amd yollardan eğ- KE bütü, 7 istasyonlara taşırlar, İş lama ye vasıtaları arasın- © Mur, a milli iş birliği temin ii er şeyde olduğu gibi! ie Lu Me bir kuvveti miş #deceğiz, ne de is- Z Sadri Etem derler pemle Ancak, kocasının, veteran meva pera sema resme aa vadmenae Foto muhabirimizin enstantanesi, kenarında karpüzla hararetini dindir.) dırmakta. Üçüncü fotoğraf ta Kadıkö-| bi ne yolcu alıyor, ne de boşaltıyor. O,| köy iskelesinin işini görmektedir. Dün Beyoğlu sulh hukuk mah - kemesinde, memleketimizde sim diye kadar görülmemiş, garip bir davaya bakıldı. Davanın şayanı dikkat hüviyetini öğrenenler, gerek davacı ve ge - rek dava edilenin taraflıları, daha mahkeme salonu açılmadan gel miş, koridorda bekleşiyorlardı. Pariste “İsparta klübü,, adiyle tanınmış bir çıplaklar cemiyetinir mensubu, karısı tarafından dava © ediliyor, kadın boşanma karar: verilmesini ve çocuklarının kendi: sine terkedilmesiyle beraber na - faka bağlanmasını istiyordu. Dava edilen, elektrik şirketi - şeflerinden ve Türk tabiiyetinder Dimitri Dokilis efendidir. Biri dokuz diğeri on üç yasla - rında iki erkek çocuğu (O bulunar Dokilis efendi, 50. yaşındadır. ” Mensup olduğu cemiyetin ni zamlarına göre, yalnız sıhhat e sası üzerine * müstenit bir haya" programı kurduğunu ve 1933 se - nesindenberi bilfiil bu program | icabatını tatbike başladığını söy | Vyor, bu programımı, evinin içinde ve ço- Terkos suları gene kesildi Terkos suyu iki gündenberi ak: mamaktadır. Bunun sebebi ha: vuzlara giden ana borulardaki ta : mirattır, . Suyun bugün akıtılma - sına başlanacaktır, Unkapanınd oturan halk belediyeye müracaat ederek bekçilerin, kırk çeşme su: yunun musluklarını zaman zamar kapadıklarını söylemişler, bu yüz- den halkın bu sıcaklarda susuz kaldığından bahisle şikâyette bu - lunmuşlardır. Matbuat umum müdür- lüğünde mütercimlik Matbuat umum müdürlüğünde münhal bulunan bir müterecimlil içindün Halkevinde omüsabakr imtihanı yapılmıştır. İmtihana o tuz kişi girmiştir. İmtihan evrâ Çıplakl Gemiye azası Dokilis Efendi mahkemede Karısı “Ben bu adamla yaşayamam, çocuklarımı versin, ayrılalım! ,, diyor -) Madam Dokilis bir ahlâk meseles miyetinin | cukları arasında tatbik © etmesin! İ telâkki etmekte, bu sebepten ko- casından boşanmak istemektedir. Çıplaklar cemiyeti mensubu, Do- kilis efendi şöyle diyor: “Muharebeden sonra ( sihhati- miz, sarsılmıştı. Çocuklar hasla- lıklı doğdu. Madam © ve ben de | zayıf düşmüştük. Sıhbatimizin | iadesine çabalarken, bu yolu seç- . tim, tecrübesine giriştim, netice - sinden memnunum., | — “Çıplaklar klübüne 1933 sene- i sinde resmen girdim. Fakat daha | önceden o fikirlere sapmış bulunu- yordum. İşiktan, havadan ve sudan, deri vasıtasiyle, bütün ci- hazımı faydalandırıyorum. “Çocuklarımın — terbiyesine e- bhemmiyet vermem ve bunun için de bir usul seçmem lâzım geliyor- du.. Nibayet bu sıhhat (yolunu buldum. “Fakat bittabi bu şekil, birden- bire tatbik edilmez. Yolu vardır. İnsan, vücudunu birdenbire açı- ğa arzederse ölür, Ben şimdi ken- dimi çıplaklığa alıştırdım, bir kış, sıfırdan aşağı hararet beş derece - de iken, kar altında durabildiğimi li m a aza değildir.,, Paris çıplaklar cemiyeti azası Dokilis efendi, şimdi 50 yaşınde olduğu halde, 40 yaşımda bir adam! gibi olduğunu söylemekte, geçer! sene Suadiyede gençlerle birlikte! bir koşuya girmiş ve © üçüncülüğü kazanmış., İ I © Dokilis efendi, çıplaklar cemi -| yetinin İstanbulda belki diğer aza | ları da bulunduğunu söylemiş, fa- kat biribirlerini tanımadıkları içir bunların kimler ve ne Okadar ol- duklarını söyliyemiyeceğini ilâve etmiştir, Dokilis efendi, tuttuğu yaşama İ yolu hakkında hararetli şeyler söy-! lüyor, fakat bizim umumi maaşe -| ret kaidelerimize aykırı olan bu fi-| kirleri okuyuculara © bildirmekte bir fayda ve lüzum görmediğimi için işin yalnız havadis — tarafom| kaydetmekle iktifa ediyoruz. Dokiliş efendi, son zamanlarde Bebekte — bir ev tutmuş ve Bakır kı Ankarada tetkik edilecektir. yel meğe uğraşanları gösteriyor. köyünde oturdukl evden her Orta resim bir deniz sefasını canlan- yü iskelesinde gördüğünüz “Fenerbah- İ efendinin karısı madam 3 birlikte bu yeni eve taşınmağa te - şebbüs etmiştir: “Bu, yeni evin bir odasını jim nastik salonu yaplım,, diyor. Dokilis efendi dün mahkem: salonuna eflâtun renkte, yakası a çık bir gömlek ve gri pantalonla gelmişti, ceket giymemişti... Sü 1 künetle dolaşıyor ve ikide bir pen: | cerelere bakarak havanm sikrir ğından, sıcaktan şikâyet ediyor- du. İ Mahkeme salonunda, Dekilis e- Dökilir de iki çocuğu ile beraber bulunu yordu. Madam Dokilişs pek müteessir görünmekte ve beyaz bir mendille ikide bir gözlerini silmekteydi. Madam Deokilis, kocasının ifa- desine göre 44 - 45 yaşlarında ka- dardır, siyah bir elbise giymişti Halinden bir yorgunluk seziliyor- du. Yanmdan hiç ayrılmıyan v« garip garip bakışan çocuklarından birinin adı Heraklis, diğerinin Vasostur.. Muhakeme, saat on beş buçu ğa doğru başladı, madam Dokoli - sin isteği üzerine celse gizli olara! cereyan elti, Belediye bütçesi tasdik edildi Belediye bütçesi yüksek tasdik: ten geçmiş, belediyeye gelmiştir. Yeni bütçede üç küçük tahsil şubesi lâğvedilmiş, yeni ih- das olunması teklif edilen — bazı| muhabese memurlukları kabul e-| dilmiştir. ve dün e Haseki hastanesine ilâve , edilecek paviyon Haseki hastahanesi yanındak'| bir iki arsanın istimlâkine yakındı | başlanacaktır. Bu arsalarda yen bir pavyon yapılacaktır. Bu pav- yon yapılınca Haseki hastahanesi- ndeki cerrahi | kiliniki (o Güre- ba hastahanesine kaldırılacak, ye- ni pavyon ile Nurettin Bey pavyo- nu, doğum kısmı olarak, kullanıla: çe,, vapuru ilk bakışta zannettiğiniz gi- MM gr yy 4 t — VAKİT 9 AĞUSTOS 1939 amm SOHBETLER Ihtikâr ve pahalılık İstânbulda, etin kilosu altmış kuruş, İ şekerin kilosu kırk sekiz, yağın kilosu seksen, zeytin yağının kilosu kırk beş, beyaz peynirin kilosu elli kuruştur. Yemek zarüretinde bulunduğumuz gıdalarla, zaruri olmıyan eşya ve yiye- İ eek fintlerini yanyana koyduğumuz za man bir feryattır başlıyor: — Ihtikâr var!.. İhtikâr var teryadı, bize mahsus ve yeni bir şey değildir. Hemen hemen her medeni büyük şe- birde, fakat binde bir, ihtikâr var ses leri duyulur ve hakikaten ihtikâr var sa, derhal önü alınır. Bizde, senenin her mevsiminde ve her ayda bu ferya- dı duyarız. Bizden cok evvelkiler de duymuşlardır; — İhtikâr var! Ve bütün çalışmalara rağmen, hal- kımızı, ihtikar olmadığına ikna edeme- yiz. Bu sene, gene: İhtikâr var! iddiası ortaya çıktı. Belediyemiz bu iddiayı bir kalemde cerhetti, Söz kâfi görül- medi. Dahiliye Vekâleti ihtikâr olup olmadığını tetkik için bir komsiyon tep- lanmasını emretti, Komisyon geçenlerde işini | bitirdi ve raporunu verdi: — İhtikâr yoktur. Şimdi, bıyık altından gülüyor, alay ediyoruz: — İhtikâr yokmuş ayol... On kuruş- Yuk mahı elli kuruşa yiyoruz, gene de ibtikâr yok, diyorlar... Aşkolsun.. Böy- le belediye mi olur?.. . Bana öyle geliyor, ki aldandığımız bir nokta var. Biz, ihtikörla pahalılığı birbirine karıştırıyoruz. Eti altmışa, şekeri kırk sekize aldı- ğtmiz zaman, pahalıdır, diyecek yerde, ihtikâr yapılıyor, diyoruz. Beyaz pey- nirin kilosu neden elliye satılıyor, diye düşünmiyoruz da, satana: o Muhtekir! İ damgasmı yapıştırıyoruz. İstanbulda ihtikâr yoktur. Son de- fa toplanan komisyonun ve derhal, da- “ha.ihtilkâr sözü çıkar çıkmaz? ..i — Yoktur! Mukabelesinde bulunan O belediye iktisat müdürü Asım Beyin hakkı var. dır. Yalnız, İstanbulda, hayat belki pa- halıdır, Hattâ belki değil, belediye koo- peratifleriyle, diğer bazı teşekküllerin, pahalılıkla o mücadeleye giriştiklerine göre, hayat pahalıdır. Bu pahalılıkla uğraşılmağa değer. Hiç değilse, bavaici zaruriye fiatlerini ucuzlatınanın çarele- rini araştıralım. Pahalılığın önüne geç- mek için — mümkünse — tedbirler a Islem. Mümkün değilse: — Hayat pahalıdır, hayatı ucuzlatı- nz! Diye feryat edelim. Belki imkânsizt mümkün kılmak kabil olur. Fakat ihtikâr var demiyelim.. İhti kâr yok, pahalılık var. Selâmi izzet ELLA nim Hakkı Tarık Bey Giresun mebusu Hakkı Tarık Bey fırkanın umumi idare heyeti azalığından istifa etmiştir. Tarık Bey dostlarının tavsiyesiyle bir müddet mutlak bir istirahate çe- kilmiye karar vermiştir. bugün için, tamir edilmekte olan Kad