: 7 # Knut Hamsun'un fevka- lâde meraklı macerası Hay eveşli muharrir ve edip Kut un 4 Ağustosta 75 yaşıma girdi. epadığı “Açlık”, (Gazeteci Lynge), v an ,, v8 saire romanları “Munken #ndt” gibi piyesleri ve şiirleri cihan- Büyük edip Knut Hamsun Kal bir kıymeti haiz olduğundan, Kin Avrupa gazeteleri “Hamsun”un Yaşına girmesi münasebetiyle hep ie bahsediyorlar. O; insan - her şeyine vakıftır. İncelik ve Balık, asillik ve âdilik, çekinğenlik Mak, nefret ve hırs, açlık ve susuz- sranma ve alalet hep Hamsurun k tarif edebildiği insanlık evsa- < İRİ » nasloluyor da insanlığı, lakabiliy, Boktalarına nüfuz ederek an- <İN dp, “? Bu suale cevap vermek i- sun edin olmadan evvel geçirdi- Üre, Manik e meni ğe Hamsun'un babası cenubi Norveçte x00yan Sicultbaleken isminde bir ter. ustasıydı. Çocukların büyümesiyle e” maişet dertleri de artmağa baş- Me terzi ustası Amerikaya mu - “ etmeğe karar vermişti. Fakat ya gideceği yerde fikrini de- ad, Norveçin Hamsund körfe- öy yarım adasına yerleş- ai Hamsun'un asıl aile ismi iken iken sonra Hamsun diye bü körfezin isminden ileri gel- 7 ji f iması, Miydi, te, Y vaki Knut on yaşinda şen ve şa- m bir çocuktu ve amcasının " tea koyunları ve sığırları güt- İn yayı Zevk alırdı. Amcası, Hamaröy- | ibi idi. On yaşındaki Knut' da K, Pala nlar Yazi yuzmağa başlamış» | yazıları, arkası üstü çayırlara ÜS haç, semaya doğru bakarken eliyle kap oda kelimeler gizmekten ibaret, ifadesine nazaran o günleri en mes'ut zamanmı teşkil O yaşlarda Knut'un en ziya- giden şey, iyi tos vuran ke- Mg oynamaktı, mağı 14 yaşına girdiği dükkânermn yanma çırak hut'un burada çabuk te - | Bi ümit olunuyordu, çün- “ Şok güzeldi, Filhakika “aşına geldiği zaman © ka- a, ii ki, kendi hesabma | — lay aşarak mal satıyor- senesinde bir dükkân altan köstek taşımağa baş- | Vaziyette fotoğrafını çı - | 7# EMİ, El 18; X hi #enesinde o işten bıka. racimğ, O Dene Yanma girmiş ve Vurmağı Sğreni 1 N vryar. köy mealini lez başlamıştı. Bir gün | Maş Müdürü Teçerken oranın Be - | 14 fa Konut'tan onu 3 çok hoşlan - Mi buçaz in olarak saga hay devam eden bu na henüz on do- fak o, 'e8mİ vazifeler gör tu, Mak bu vazifesi esnasın- man Seyvar bir bu İlk hikâyelerini | ne almıştı, Knut'an annesi oğlunun i Arnerikaya müteveçelhen memleke - | kaplan ağ köylerde satıyordu. Fakat bu iş te çok devam etmemişti. Tabiler onun eserle- rini basmak istemiyorlardı. Bunun ü - zerine Knut lö Hamsund' eserini ken- di hesabına bastırmıştı. Maalefes, kendi hesabına çalışan her muharrir gibi, Knut da pek ez za- man sonra iflâs etmişti, Cebinde mete- lik bile kalmayınca genç muharrir he- men kâlemi bırakarak eline kazma kü- reği alıp yol amelesi olmuştu. Bu işte az zaman zarfında çakıl taşı kontrollü- ğüne kadar yükselmişti, Yol mühendi si Knut'u çok beğendiği için onu evi- tahsil edip rahip olmasını istiyordu. Fakat Knut “400 Kuron ile Amerika- ya mühacereti tercih ederim!” Ceva- « bını vermişti. | Nihayet mühendisin verdiği: 400 kuronu almış, meşhur mubarrirlerden | ! Byörnson'un tavsiyesi üzerine kendi « sine gazeteci diye Amerikaya kadar mecennen bir bilet tedarik etmiş ve tinden ayrilmıştı. Knut İngilizce bil- mediği için Amerikanın şarkında kü- çük köylülerin tarlalarında çalışmağa başlamıştı. Biraz sonra bir parça İngi- | lizce öğrenince bir dükkâncıya çırak olmuştu. Kaut gündüz bu dükkânda çalışıyor, geceleri ise konferanslar ha- arlıyordu. Fakat bir kaç ay sonra Knut hastalanmış, işinden çıkmış ve aç ve bülâç kalmıştı, Nihayet Janson isminde bir rahip önü yanma almiş. Burada Knut bir sene kalmış ve on - dan sonra, diğerlerinden hasta olduğu için, 1885 de Norveçe iade edilmişti. Knut memleketinde çabuk iyileş: manlarmda gene konferanslar veriyor- du. Konferanslarmın mevzuu Fransız ve Norveç edebiyatıydı. Konferansla- rında altı, yedi kişi bile bulunsa, Knut bin kişi huzurunda söz söyliyormuş gibi hararetle bağırıp çağırıyordu. Fa- kat ne konferanıçılık, ne de muharrir. lik onu yaşatabiliyordu. Gene aclık yüz göstermişti. Nihayet birmüharrir Knut'a tekrar Amerikaya gidebilecek kadar para te- darik etmişti. Knut hu sefer Amerika. | da balıkçılık yapmış, balıkçılar arasın» da bir çok milletlere mensup adam » larla tanışmış, ondan sonra 1886 da ikazoya giderek orada trunvay bilet- çiliği yapmış, bir çiftlikte çalışmış, ka- zandığı para ile tekrar tahip Janson'un yanma giderek orada Byörnson, İbsen, Strindberg gibi ediplerin eserleri hak- kında konferanslar vermiş, pavası bi - tince Şikagoya dönerek tramvay bilet. ! çiliğine devam etmişti. Knut Hamsun 1888 senesinde A - merikadan bıktığı ve orada senelerce | aradığı serveti bulamadığı için, bir Da- nimârka vapuruna binerek oradan ay- rılmıştı. Maksadı Oslo'ya gitmekti, fa- kat Kopenhag'da vapurdan çıktı. Orada i'k zamanlarda maişetini nas sl temin edeceğini bilemiyordu. Bu- nunla beraber gene oturup yazı yaz » mağa başladı. Knut bir evin tavan a - rasında, “Kamerden üç karış uzakta” oturuyordu. Burada, tavan arasmdaki odasında Knut Hamsun “Açlık” hak- ında muazzam bir monoloğ yazmıştı. Ondan sonra bir gün bu monoloğu koltuğunun altına sıkıştırmış ve gidip onu kitapçı Brandes'e göstermişti. Brandes'un “Açlık” monoloğunu gör- düğü andan itibaren Knut Hamsun ci. hanım en meşhur muharrirleri ve edip- leri" sırasına girmiş oluyordu. d Şerefini tavan arasındaki bir oda- da yazdığı ilk eserle kazanan Knut Hamsun, bugün zevcesiyle ve tki kızı ve bir eviyle beraber Nörholmen na - mındaki malikânesinde mes'ut bir ha- yat geçirmekte ve bütün cihan, za - manın en büyük edibi diye onun 75 inci senesini tesit etmekledir. A. C. | alâkayı ve eksikleriyle de okurun dik- | Sovyet Rusyada aşk ve makine Bu günün Sovyet yazıcıları arasım- da İlya Erenburg kulak asılmağa zi - yadesiyle değer bir romancıdır. Edebi savaşları bir kasırgayı andırır. Uzun bir müddet bir dalda durmuyan yazı - «i, şairlik etmiş, münekkitlik, roman - cık yapmış. Tam bir inkılâpçı yüzü ile ortaya atılmış; hattâ Septik bir Ka- tolik bile olmuştur, Yılın büyük bir parçasını Pariste geçirmekle beraber, Eronburg Bolşevik ihtilâlinden beri Sovyet rejiminin en koyu bir inanıcı - sıdır. Romanlarınn marifetli ve usta bir gazetecilik meyvesi oluşu, eserleri- nin edebiyatta hangi kola konulaca - ğında İnsanı tereddüde götürüyordu. Evanburg yaratıcı bir yazıcı olma- makla beraber, okuru eğlendirmesini, | heyecanlandırmasını bilen açıkgöz, £€- ki-uyanık ve edebi kültürü bulunan kudretli bir romancıdır. “Julio Yure - nito'nin başından geçenler” ve Jan Mey'in sevgisi eserleri dikkate değer. Yazımiza mevzu olarak aldığımız “Kaodan dışarıda” isimli romanı yeka- rıda saydıklarımız kadar muvaffak ©- | serler değildir. Bununla beraber gene | katini çeken bir kitaptır. “Kaodan dişarida” rimanı devrimi» zin modasi ve sürüm (vasıtası Olan cinstendir. Bu cinie de prodüksiyon | romanları deniyor.. Bu çeşit romanlarda ilk ararulan 4€y, mevzuun bir sanayi şebekesinin meydana getirilmesi ile alâkadâr ol - masıdır. Kahramanların hususi yaşa - yışlarma ikinci derecede kulak asılır. Ve romanda asıl proletarya heyecanı, | lâzım olan meteryalin azi bazı me- murlerm irtikâbi ve çalışanı istismar gibi güçlükleri yenen amelenin kahra» mantıkları etrafiyle canlandırılır. Beş senelik plân sisteminin edebiyatmı yap mak, hakkında uzun uzadi neşri « yatta bulunmak bugünkü Rus yazıcı ve romancılarınm belli başlı vazifele - rinden biri olmuştur. “Kaodan dışarıda” Erenburg'un iyi bir eseri olmamasına rağmen sayıfala- rında resimlenen realite, yani açlık, pis- lik ve sefalet"bize dikkatle olkunabile- cek bir kitap karşısında olduğumuz: hatırlatıyor. Büyük bir çelik fabrika- smın yapılması esnasında canlarını dişlerine takarak çalışan, çabalıyan ve | türlü yoksulluk içinde kıvranan bin - lerce iskelet olmuş kadın ve erkekle. | rin geçit resmini gene bu romandan seyrediyoruz. Gene, malları, mülkleri, alınıp ta Kuznetzk'e mecburi çalışma» ya gönderilen “Kulak” ların faciasına şahit oluyor, garip bir surette birbiri. ne haşır ve neşir olmuş genç komü - nistlere, canilere; eski papaslara göçe- be Asyalı kabilelere de rastlıyoruz. Ve nihayet bu karışıklık, hakiki Ka- onun çevresi içinde müthiş birdi - dinme ile gündelik ekmeğini çıkarma- ya uğraşanları görüyoruz. Sovyet re » Jiminin izin verdiği bu çeşit yazılarda ber zaman rastlandığı gibi Didaktik unsurlardan Erenburg da kendisini kurtaramamış ve eserin bir çok yerin- de: “Asıl hayat işte bunlardır, halbuki kapitalist Avrupada ölüm ve çürüme. den başka bir şey yoktur!” Diye tek. rarlıyor, “Çünkü, diyor, burada insan | lar ilerideki saadet için, savaşırlar, Av- rupadakiler mânen kör bir yolda tılka- nıyorlar!” Yazıcı kahramanlarının ağzından Sosyalizme ve yeni hayata dair alev saçıcı, uzun uzun konferanslar veri - yor, aşkını bu bakımdan anlatıyor. Romanda ikinci derecedeki şahts - ların canlandırılması iyidir. Fakat asıl kahraman'ar bir parça destekle yürü- | yorlar, İçlerinden' en iyisi, münevver» Tiği, kendisine bir istirap kaynağı o « lan ve bu yüzden genç komünüstlerle bağdaşamıyan genç Voledia'dır. ibrahim Hoyi kızının .Şair Şeyyat Hamza'nın kabri Şeyyat Hamzanın kızının kabri teryelleririni toplarken aslı: İşte geldik ikimiz Arkamızda yükümüz İzin verin kadınlar Bayram etsin .... Olan Yolda gider ünümüz (bük'müz) Arkamızda yükümüz Akşehir ve havalisinin folkler ma - | l ! Şu kadınlar bir verse (verseler) Düğün eder. .,.. Manisine tesadüf etmiştim. Mütesavvif halk şairi Şeyyat Ham- İ zaya aitolup zamanla şek'en biriz de- ğişmiş olan bu açık saçık maninin Ak. şehir havalisinde altı buçuk yedi msir- | dan beri yaşamış olması, nazarı dikka- timi celbetmiş ve beni bir hayli düşün- dürmüştü. Yanımda dervişi kasaba kasaba, köy | köy dolaşarak tarikatini yaymağa çalı şan Şeyyat Hamzanın bu civarda ol - dukça mühim bir nüfuz kazandığını, bu havalide söylenen manilerden bir kısmının kendisine ait olduğunu ka- bul etmekle pek de hata edilmiş ola- mıyacağına kanaat getirerek ataştır- malarıma devam etmiştim. Lâmii Çelebi'nin Lotaif” indeki fik- | ralarla Eğridir'li Hacı Kemal'in Çami- | unnazair'inde mevcut manzumesi istis- | na edilecek olursa Şeyyat Hamza'nın | yaşadığı zamanla hayatı, şahsiyeti ve | eserleri hakkında tam ve etraflı bir bil- gimiz yoktur, Şeyyat Hamza'dan önce mühterem üstadım Or. Pr. Dr. Köprülü zade Meh-| met Fuat Beyefendi - galiba 18, 19 s6- ne evvel « İkdam gazetesinde bahset- miş, bilâhare bu mevzua mühtelif eser- lerinde ve mecmunlarda bir kaç defa avdet eylemişlerdi. Şeyyat Hamzanın yaşadığı tarihle edebi şahsiyeti hakkında muhterem üs tadın yaptığı tahminlerin isabeti, Ak- şehirde Nasrettin Hoca mezarlığında- ki tetkikatım esnasında bulduğum bir mezar taşı ile sabit olmuştur. | Şeyyat Hamzanm kızına sit olan bu taş, mezarlığın Tekke Deresi cihe- tindeki duvarma yakm bir fundalık i- çinde, gövdesi toprağa gömü'ü, 20 san- tim kadar bir kısmı hariçte idi. Ayak ucunda mevcut tarih taşının “şekil ve tezyinat itibariyle ayrılığı, (o Şeyyat Hamzanın kızına ait olmadığı zannı tevlit etmektedir. Fakat yazı ve tezyi- ni sanat noktai nazarından her ili taş da ayni devrin mahsülüdür. İsim ve tarih taşlarında bazan ademi teca- nüse tesadüf edildiğine nazaran ayni veçhile toprakta gömülü olarak bul - duğum tarih taşınm da Şeyyat Ham- zanın kızma ait olduğunu kabul etmek mümkündür. Taşların arka yüzlerin - deki yazıların cinsi de bu ihtimali tak- viye etmektedir. Başucu şahidesinde: Sahibü hazelkabr Elmerhume elmagfur Essaid eşşehid Asl hatun bintü Şeyyat Hamz(a) Ayakucu şahidesinde de: Fi tarihi Senete Tis'a ve erbaine ve Seb'a miete Yazılrdır. İbarenin tenis harfleri, Hamzanın (He) harfi noksan ve bü. tün harfler noktasırdır. 749 Hicri tarihini taşıyan taşın Şey yat Hamzanın kızıma ait o'duğu kabul, edilirse 683 te ölen Nasrettin Hocanın kendisini tanıdığı sıralarda Şeyyat Hamzanın pek yaşı geçkin olmadığı, hattâ genç denilebilecek bir çağda ol- duğu da kabul edilebilir. - Şeyyat Hamzanın daha ziyadı Kon ya ve havalisinde tarikatini tamime ça- | liştığı, Akşehir veya civar ahalisinden olup olmadığına dair hiç bir tahmin yürütmek kabil değilse de sayahatle - rinden sonra tarikat mücadelelerinin et kuvvetli merkezlerinden biri olduğu bugün dahi kolayca istidlâl edilebilen Akşehirde yerleşip bir zaviye tesis et- tiği, çoluk çocuk sahibi olduğu, belki Akşehirde ölüp gömüldüğü; yahut ta kızını bir Akşehirli ile evlendirdiği ve- ya damadinın vazifeten Akşehire ge- lip yerleştiği, fakat Şeyrat Hamzanım Akşehirle çok esaslı ve kuvvetli bir a- lâkası olduğu makul birer ihtimal ba- linde düşünülebilir. Kizinın kabir taşından sonra ken » disininkini bulmak için yaptığım ta - hârrilerden müsbet bir netice olde et- mek mümkün olmadı, Ekserisi muhte» lif inşaatta, bir İcısmı da mezarlık du- varlarında kullanılmış ve bir kısmı da İ tamamiyle toprak alinda tahripkâr el- lerin tecavüzünden masun kalmış taş lar meydana çıkarılıncaya kadar bu ci- het muzlüm kalmağı mahkümdar, Rıfkı Meldl ——— Taşkent operası Moskova gazetelerinin verdikleri haberlere göre yakında Taşkent şeh - rinde muazzam bir opera binası inşa- sına başlanacaktır. Meşhur Rus mi - marlarından Çurov'un yaptığı" proje dairesinde inşa edilecek olan bu muaz- zam bina, son zamanlarda Sovyetlerin muhtelif yerlerinde yapılan tiyatro bi- naları gibi gayet asri olacak ve bilhas- sa sahne tertibatı fevkalâde mükem « mel ve baştan başa otomatik bir tarz» da işliyecektir. Ruslar yeni opera binasında tama- men modern bir üslüp kullanmaktadır- lar. Taksimat hariç olmak üzere bina- nn hariçten görünüşü büyük Paris Operasının ayni olacaktır. Opera sa - onunda iki bin beşyüz mevki olacak « tır,