) b NE Ş GELEN Ölüme Susayan Gönül 5iLiMiiLE Mm Yazan: Selâmi İzzet — Şey.. Aklınızda pek kalma: Mit galiba.. 27 temmüz harbinde Yan yana döğüşüyorduk.. Feyyaz duraladı: —Ya.. > Yaralandığınız zaman yanı Hizdaydık.. Sizinle beraber | bir arkadaşınız daha çok ağır yara landı, Her halde onu unutmamış- #aizdır. Unutmadınız değil mi?.. Ebulcenap Feyyaz beyefendi?. Feyyaz, uzun bir müddet, kar *umdakilerin (gözlerinin içine « Sanki ciğerlerini okumıya Salışıyordu. Nihayet sürekli bir! aha attı: I — Tamam.. Tehditle para ko - k iştiyorsumuz.. Ama çürük! ya ayak bastınız.. Ebülce -| Map Feyyaz bey, sadece yaralan - dı, Fakat ölmedi.. Aslan gibi ya- Hyor.. İspatı meydanda: ei zdam, başlarmı önlerine iğ- diler, İsyyazın sert ve kat'i konuşma: k neşesi, onları şaşırttı. Demek, i hesapları yanlıştı. Doğru bile a, nasıl ispat edeceklerdi?. "Tilki, kekeledi: 5 Beyefendi, sefalet içinde - e ne olsa silâh arkadaşlığı et- Feyyaz cevap vermedi. Düşünü- lu. yi aryiama birdenbire kuvvetli rakip çıkmıştı. Nesrinle evlen-| , esine yeğâne engel olan adamın. yok olması (o lâzımdi.. 9 adamı, sessiz sedasız yok et - | Vek kabil değil miydi?. © İşte tesadüf ona, ikide haydut önderiyordu. fünlara baktı. “Ayı, ile “Tilki, etkâr bir vaziyet takınmış - har, bekliyorlardı. İ Feyyaz sordu: Mz Buralarda Yer var m:?. > Var efendim, biraz aşağıda. > Siz oraya gidiniz, biraz son- | ben de geleceğim.. Konuşa” iz var, . meyhane gibi Duvarı çardak asmalı küçü i üçük iç Pahçenin ahşap evinde Cavit, bir kroki çiziyor, hem de adayı Teli Anla esl şlğor! ag at hiç cevap alamayınca : . Gene nen var?.. İki saattir/ açi karşıma geçmişsin, ar-i Ney, kumrusu gibi düşünüyorsun.. var, söylesene?, . şimdi de benden sir ?.. Sen gönül çeki- anladık.. Ama benden ne man var?., kalktı; ni kapıyalım aramızda sir m. Zaten kalmadı. 4 inin ne olduğunu, seni getiren şeyi öğren- ilâve etme., aözmdan beni ren. saka kaçırmsan, i selâm vers mem, Cavit başını salladı: — Aşkının ciddi olduğunu an- İryorum Celil, Böyle bir sevda ile alay etmek aklımdan » geçmez.. Nesrin hanım da bu aşka lâyık- tır.. Ama ne yapalım. Ben mete- liksiz bir öksüzüm. Beni sen yanr- na aldım, sen yetiştirdin. Resme istidadım yok. Elimden başka iş gelmez.. Sana sığındım, Yaşıyo- rum, Neşenle neşelendiğim gibi, derdine de ortak olmak isterim... Senin ne anan var ne baban.. Ne de benden başka dostun. Halbuki| dertleşmek bir ihtiyactır, Gönlü - nü bana açarsın diye (bekliyor- dum. Celil içini çekti: — Hakkın var, dedi, mek bir ihtiyaçtır. Ve Celil Asaf anlattı: “Nesrini heykeltraş (oNazmide tanımıştı, Daha ilk günü, ilk ba - kışta, Nesrine karşı bir (o meyil duymuş ve derhal ümide kapıl mıştı. Bu kız beni sevse, “Bu, boş ümitti. Olacak şey değildi.. Bu kızla evlenmeği de aklından geçirdi. (Sonra kendi kendine günlü. Onun gibi mete - liksiz bir ressama, bu kızı verirler miydi?.. “Bir gün Ali Rıdvan bey: “.— Sizin istidadınız var. Nes- tinin bir portresini yapar Misr nız?. dedi. “Celil, sevincinden çıldtracak - tr. Ertesi günü portreye bâşladı. “Bu, ikisinin de felâketine se- bep oldu. dertleş» sonra Peymanla gelmeğe başladı. Cavit sözü kesti: — Peymanı tanıyorum. — Burada gördün değil mi?. — Evet. Seni yalnız bırakir- dık.. Yalnız kalasınız diye, ber Peymanı bahçeye © çikârırdım. Çardağın altmda oturur.. Hava - dan sudan bahsederdik.. — Sen iyi yaptığına kanidir değil mi?.. Ama sana bir şeydi. yemem.. Benim işlediğim günah büyükse, cezası daha büyük. — Ne günahı, ne cezası?. — Uzun sürmedi. On gün son- ra, Nesrinin de beni sevdiğini an- ladrm ve bunu anladığım gün çıl- dırdım. i Celil Asaf sustu, o şakaklarm"| sıktı: — Bir gün, ; ikimiz de kendimi- İzi kaybettik... Cavit dudaklarını ısırdı: — Vay canma!.. — İşte günah.. İşte işlediğim cinayet.. Nesrin neredeyse doğu- racak.. Ben burada bir haftadır haber alamıyorum.. O kızın na musunu nasıl kurtaracağımı bile- miyorum.. ; Cavit söyliyecek söz bulamı- yor, dolaşıyordu.. Pencereye yak: laştılar. Bahcede, iriyarı, dev cüs seli birini gördüler. Evin kapısın çalıyordu.. Adam içeri girdi ve sordu: İ — Celil Asaf bey burada mı?. — Benim. İ — Size bir mektup var.. Ceva- bın: istiyorum. | Bir zarf uzattı, Celil açtı ve sa- rardı, sendeledi. Cavit 5 merakla; sordu: — Ne var?, Deva ver) İ Demir ve kurt Eski bir tek irteği, kurtulma de. yiminin kökü olan-kurtla demirci- yi ve demiri bir arada siralar, Gün| gelir ki irtekler . - gerçekleşir ve irimde yaşatılanlar gözle görülür; elle tutulur ölür; | İşte © yün geldi. Türk kurtu:! Tus savaşının, türkün * batılaşmak dönenmesinin, eski ukaları devir. me sürüşünün sonunda da kurtarı- cr demek olan kurt, ve yurdu kür- mağâ, bütün bucaklarını çelik ağ- larla örmeğe yarıyan demir, gene birleşmiştir. Bu akşam Ankara durağından Yurdun öteki bucaklarna uzanan ve ay ışığı vurunca tizeri' çalışkan bir Türk işçisinin © terli alnı gibi parlıyan demiryollarma bakarken bunları düşündüm. Ulurak başbüğumuzun önünde eski irteğin hem demircisi, hem kurdu birleştiğine göre demiri her yöne ulaştırmak, demiryollarının sırtımda kurtuluş muştusunu her bucağa ulaştırmak büyük bir borç olduğuna bir yol düha inanalım. (Hakimiyeti Möliye) M.N. İrtek — Efsane Deyim— Kelime İrim — Hayal, Batılaşmak — Garphlaşmak. Dönenme — İnkılâp. Uka — Hurafe. Sürüş — İhtilâl Ulurak — En büyük. Muştu — Müjde. “Bu sözler Tarama Dergisinden # lınmıştar.” caret ve Borsasındaki dünkü satışlar ——— 1 — Istanbula giren. Buğday 308, arpi 13, Bulgur 31, Pasçal 7. beyiz peynir 3, kaşar peynir 3. tifük 17, yapak 66, pamuk 4 iç fındık 4, zeydn yağı 94 afyon 2 ton il 300 kilo, Istanbuldan çıkân: Tiftik 35, yapak 193, razmol 247, iç findik 15 ton. 2 — Sapşlar: Beher Kilosu Kr. Pr. Kr. Pr. 41 5-5 19, Yumuşak buğday Sert buğday Kızılca Bakla Sari mısır Nohut natürel Yulaf. Yapak Anadolu Pamuk ıgdır Beyaz peynir Kaşar 3 — Telgraflar: 30 - 7 - 934 Londra: Mısır Laplata Temmuz, stos tahmili korteri 20 - 4 1/2 Şil. Ki.2 K. 96 Ş. Londra: Keten tohumu Lapla: ta Temmuz, Ağustos tah. Tonu 10 - 15 Ster. Ki. 6 K.96Ş. Liverpul: Buğday Temmuz, A - ğustos tah. 100 Lib, 5-5 3/4 Ş. Ki. 3.K.82Ş. Şikoga: Buğday Hartvinter Tem- | muz, Ağustos tah. Buşeli 100 7/5 Sent Ki. 4K.S6Ş. * Vinipek: Buğday Manitoba Tem- muz, Ağüstor tah. Buşeli 87 3/8 Seht Ki. 3 K.95 5. Anvers: Arpa Lehistan Ağustos, Eylül tah. 100 kilosu 70 B. Fr. Ki, 3K.995. Hamburg: İç fındık Gireson der. har tahmil 100 kilosu 85 R. Mark Ki. 38-K. 25 $. Hamburg: İç fındık Levan der- hal tahmil. 100 kilosu 85 R. Mark Ki,38 K.25$. 4275 33175 354 38 s5 28-24 4 " | daha artırmıştı. Bu kâğıtta “41, IRAN Yazan: Hükümdarları ; — YAKIT | AĞUSTOS 1534 Niyazi Ahmet Eminnüssultanın katili “ 41numaralı millet fedâisi ,, Abbas ağa idi —16— İşte meb'uslar bütün o bunları| halletmek, milleti memleketi kur- tarmak istiyorlardı. Mehmet Ali Şah, kendi mevki - ini tahkim etmeği en cok güvendi-! ği, nazır Eminüssültan'a bırakmış-i tı. Kendisi sayfiyesini bir kale haline getirmiş, orada yaşıyordu. Avrupadan getirttiği o mitralyöz - leri bir Alman küçük zabitinin kumandasma vermiş, her gün bir suikast kokusu aldığından bu 4€ - kilde rahat uyuyabiliyordu. Eminüssaltan içteniçe durmu - yor, gece gündüz Şahın mevkiini kuvvetlendirmeğe © uğraşıyordu. Bu esnada Abbas isminde bir fe- dai: Ailemi himaye ediniz. Emi»! nüssultan denen bu herifin vücu- | dunu ben ortadan kaldırayım, de- di. Encümen, bu fedakâr gencin teklifini kabul etti ve Abbas vakit geçirmeden kararını tatbik etti. Elleri titremeden . Eminüssultanı öldürdü. Abbas ağa, Eminussaltana'mı öldürdükten sonra kendisi de öl dü. Hükümet memurları Abbasın cesedini getirdiler. Üzerinde “En- cümen azasından Abbas ağa,, mil- let fedaisi No. 41,, yazılı bir kâğıt ce telâş arttı. Sayfiyesinin etrafı mitralyözlerle çevrili bulunması na rağmen Abbasın üzerinde çı- kan kâğıttaki numara onun aklını almış, ve hem korkusunu bir kati numara yazılıydı. Demek şu anda| Tahranda 41 fedai vardı, Bunlar bir araya gelirse kendisinin hangi kuvvet ve kudreti kâfi gelecekti? Hem onlar fedai idiler. Canların: bu uğurda esirgemiyorlardı. Hürriyetçiler Abbas ağanın cese dini büyük bir merasimle kaldır- dılar. Hükümet bunlara müdahale edemiyor, seyirci kalıyordu. Mehmet Ali Şah, artık Rus kuv- vetlerinden açıktan açığa yardım beklemekten başka çare bulama- dı. Bu esnada İranda Askeri ha- rekâta başlıyan Rusya büyük dev- letlere bir nota gönderdi. Notada şunları bildiriyordu: “Rusya ve İngiltere hükümetle- rinin tavsiyeleri üzerine şah tara», findan hükümetin tesis ve meşru- tiyet idaresinin temini yolunda a- İnan tedbirlere rağmen İranın merkezinde ibtilâl harekâtı devam dasında bulunan Bahtiyarilerle bunlara ilkihak eden Kazvin ve Reşt ihtilâlcilerine Tahrana doğru yürümemeleri ve Sipehtar'n ku- mandasında hareket eden Kafkas yalıların da geri dörmeleri için) vuku bulan müracaat bir netice vermemiştir. Bu vâziyette şaha! muhalif bulunan ihtilâlei fırkanın! anbean Tahrana yaklaşacakları! ve şehirdeki ahalinin bir çoğunun onlara iltihak edeceği muhakkak: troy, “| Notada,'bü şekilde bir başlan! | “rek kendi yakınileti” 1 giç yapıldıktan sonra Rusya hükü- metinin “ademi müdahale,, siyase- İ ti takip etmekte olduğu fakat Bah tiyariler şebre girerse şah müdafa- adan âciz kalacağı, Rus ve sair devlet sefaretlerinin de tehlikeye maruz kalacakları ileri sürülerek . ordu sevkedileceği bildirilmekte i* di. Rusya “ahlâki bir vazife,, telâk- ki ettiği bu müdahalenin makul olduğunu ve bu şekilde kuvvetlen- dirdikten sonra Anzeli mevkiine bir tabur Kazak, bir tabur piyade, ve bir brtarya toptan müvtekkep bir kuvvet sevketti. Bu asker, İ- randaki Rus ve sair devlet tebea- larmın hayatları emniyet altma alınmadan çıkmıyacaktı, , ia Mehmet Ali şah, artık meclisi ğ kapamıştı. Bir kısım meb'uslar Paris, bir kısmı Viyanaya giderek Propagandaya başlamışlardı. iranlıların beyannameleri Memleket haricinde bulunan İ- ran hürriyetçileri ve meb'uslar bir beyanname neşrettiler. Beyanna- mede İran ahvalinin Avrupaya yanlış aksettiği sunlar deniliyordu: “İran parlamentosu ihtilâlle ka- n sonca gerek şah ve ge- eyaletlerini umumi bir fitrete besi , tasrih edilerek dular. Bu yüzden gerek ecnebile- rin gerek yerlilerin istirahatleri <sünselip oldu. Umuru: asayişi intizamı tesis ve meşrutiyet huku- kunun iadesi için millet on bir ay- danberi harp ve cidal'e meşgul- dür. Bu esnalarda İran'ıların hiç bir fena hareketleri görülmemiş" tir. Henüz sarayın tazyiki altında bulunan büyük vilâyetler, umumi n bir fitret içindedirler. Buralar mil | Ni vazifelerini bile yapamıyorlar. Hükümetin tesiri olmıyan yerlerda herkes işile gücile meşguldür. Zuk mün hüküm sürdüğü eyaletlerde ne asayiş, ne ticaret, ne de geçin- meğe yarar bir faaliyet mevcuttur. İranda bulunan Avrupa memur ları İran milletinin haklı harekât» larını itiraf ediyorlar, ğ İranda intinzama bir yol açmak — zl ; t ç ve ecnebi vekillerini müdafaa et- < mek için devletlerden ikisi İrana iki gemi ile asker sevkettiler, Gö- rünüşte bu, bu şekilde tefsir edildi ise de hakikat hal (Devamı var) ————— | etmektedir. Serdar Esat kuman- Matbaamıza gelen eserler; Ülkü'nün 18 inci sayısı çıkmıştır. Ülkü bu sayısiyle üçüncü cildini te- mamlamaktadır. Necip Ali Beyin İsmet Paşanın ye- ni mutkunu Türk inkilâb: ve Halkev- leri bakımlarından tahlil eden kuvvet- li bir makalesi ile başlıyan bu sayıda Nafi Atuf, Üniversite Antropoloji Pro- fesörü Şevket Aziz, Hilmi Ziya, Ha- | lil Fikret, Servet Beylerin yazılariyle | “Ayım politikası” Müzecilik, Tiyatro, Resim, Sıhhat, Coğrafya yazıları, bir köycülük hikâyesi, kitap ve Halkev - leri neyriyak bank varda