Vakıt'ın Edebi Tefrikası; 61 ll ER GR. A Baba-Oğul e Nakleden: Selâmi izzet Kaya Hasan şaşalamıştı. Ne ol- duğunu anlıyamamıştı. Odasına #irince kendini yatağına attı © ve derin bir uykuya daldı, Gardiyanlar aralarında konuşu- Yorlardı. Ne olmuştu? Kaya Ha- tanın başka arkadaşları da varmış. ların isimlerini öğrenmek için hükmü geri bırakmışlar. Hayır, hayır, biçare adam “ma *ummuş, Katilin kim olduğu mey» we. Katil tevkif edil - i Ya Kaya Hasan? Karar tashih edilecek.. Ama i- damdan kurtulduysa da, ölümden urtulamaz. Şunun yüzüne bakın,| bir deri bir kemik kalmış... ... Baba oğul kucaklaşırlarken, bir Oda kapısı açıldı, yerlerde sürükle- Berek bir kadın girdi: — Beni affet.. Affet beni Ha- tan, Kaya Hasan, hapishaneden çık Uktan sonraki halini düşünüyor - du. Gülfemi affetmişti. Fakat Gülfem çok yaşamamış, bir kaç #ün sonra ölmüştü, Hilmi Müş fik, Kaya Hasanı eskiden çalıştı - İ! fabrikaya götürmüştü. Patron Sha iş vermiş, fakat: — Kendine bak; demişti. Hilmi Müşfik, elinden geldiği ona bakıyordu. Selim Na- 2ımın anası da gelmişti. — Artık benim oğlum yek... O- om sizin oğlunuzu koy -| «Siz benim oğlumun gördü. Büz, onu kurtaracaktınız.. — Ah.. Vaktinde yetişebilsey- dim... Kaya Hasan, artık kimsesiz de- #ildi. İhsan da kimsesiz değildi li Nakinin kanlı parasını alma - Muşlardı. Fakat Selim Nazımın gesiyle, Muallâ onlara bakıyor- a, »** ,, Adaya gittiler. Hilmi Müş - » çamlar arasında küçük O bir tuttu. İhsan, camlarda oy * Xi yollarda koşuyordu. Ka - asan acr acı düşünüyordu: Gö Şimdi ben ölecek miyim? dü, içi kadar, hayata bu derec” eğ, ei. Canını seviyordu. oldı İhsanm sıhhatte ve mesut UN » gördükçe, bayata dör yuz oeliğinde olduğu gibi, “gök he bakarken, denize bakar - Kukla bakarken, engin N bir saadete kapılıyordu. haftaği Hilmi Müşfik geldi. Bir My Hasanı Ziyaret etmemiş» > Seni — Sahi — şok iyi gördüm Kaya. | E mi Doktor? vet. Kamısızlığın kalmam: aldiğn muhakkak. Melüm yalan söylemem. ©r, şu çocuğun bü- & oğlan nasıl? orum, yaz; derş tadi ıyorum, ba - —y iü; dün al oda muallim olacak... we Selim Beyin annesi di. Bir aralık baktım, ağlıyordu Hıçkırarak: “ Selime yazıyı ben de böyle öğretmiştim.,, dedi.. Af diledim. Mahcup oldum: “ Sıkılma, dedi, hoşuma gidi: yor. Ona benziyor., Ve İhsani öptü. Benim kadar candan öptü. — Maşaallah o da iyidir. Pem- be beyaz bir oğlan oldu. — Büyüse, bir büyüse... — Merak teme Hasan, o da o- lacak... Gelecek yaz Yalovaya gi- deriz. — Ama ben artık çalışmak isti- yorum. — Geleçek kışa çalışıram. Birdenbire çocuk sordu: — Ya annem? Kaya ile Müşfik ürperdiler. Ba kıştılar, — Annem de bizimle gelecek mi?, — Gelmiyecek İhsan. — Neden?. — Gelemiyecek yavrum. Bun - dan sonra hiç gelemiyecek.. Ame doktor temin ediyor, babandan ayrılmıyacaksım artık. — Neiyi.. Artık sana kimse fe nalrk yapmıyacak değil mi baba? Söyle, yapmıyacak de.. Kaya Hasan, oğlunu kucakladı bağrına bastı, yanaklarından du - daklarmdan alımdan, saçların - dan öptü, sıkıştırdı, sevdi: — Korkma yavrum, merak et - me, üzülme, artık babama kimse dokunmrvacak.. — Dertli de durma. — Durmam. Seni öpünce der dim kalmıyor. — Sahi mi? -- Sahi. — Öyleyse dertlenmeğe başla - dığın zaman, beni çağır... Beni öp, ben seni öpeyim, derdin kal- ması, — Olur yavrum. Hilmi Müşfik güldü: — Hiç meraketme Hasan, İhsa- nm büyüyüp adam olduğunu gö - receksin, Adam! Çocuk, şimdi, çamlar altında koşup oynarken, Kaya Hasan göğ sünü kabartarak tekrar ediyordu: — İhsan büyüyüp adam olacak. İnsan olacak!... — Bitti — — gr emen ererrramaasann | Davetler Nİ Hesap memurları olmak isteyenler Fatih Askerlik şubesinden: Fatih Askerlik şubesine müracaat- la Hesap memurluğuna < talip olanla- rin 1 inci fırka karavgâhında kabul imtihanları icra edileceğinden 1 - VII - 934 tarihinde Firka karargâhında bu. lunmaları ilân olunur. ”” Beyoğlu As. Ş.den: Hesap memuru mektebine talip hu lunan ihtiyat zabit efendilerin imti » | kentinde sonuna erdirmiştik. Biz | dünde, bütün ulusların, kamu acu- DİLİMİZLE. Lozan Günü. Lozan, yabancı bir ülkeden bir) bucak, bir İsviçre kentidir. Orası| ne denli bayındır, pe denli şenlikli olursa olsun, biz, kendi ulusumu- zun özlem târihinde sayılı bir yer tutan bir günü kutlularken onun adını anmazdık, eğer Sakarya kı- yılarında parlıyan Türk kılıcının ne demek istediğini Türk usu ve| Türk yazgacı o kentte yat elçilerle! birlikte çeklemeseydi... 1928 yılında bir takım yabancı yol arkadaşlariyle birlikte Anado- lu toprağından geçiyorduk. Yanımdaki İsviçreli yazıcıya İnönü sırtlarını gösterip: — Burası bitiğinize yazınız, dedim, biz, beş altı yıl önce bura- larda başladığımız bir savaşı, Si-| zin doğup büyüdüğünüz Lozan İnönü ve Sakaryayı görünce, anın» ca bir yol Lozanı da anarız... 1923 Temmuzunun yirmi dör- nun gözü önünde başma buyruk, topraklarına izi bir ulus olduğu- muzu yüksek sesle ve dimdik bir başla hağırmış, dediklerimize el ler peki demişlerdi. Eski çağ, Sevrde Türke ölüm yolunu göstererek son yapacağını yapmıştı. Yeni çağ, Lozanda Tür- kün güresine, oeremine saldamlı bir savlak olarak elleri inandırmış, bu ulu ulusun ölgüsüz bir soy ol- duğunu, gerçekleştirmiştir. Türkün savaşta bir bağatır ol- duğunu Sakarya sularınm sesin- den, Dumlupmarın görezlerinden dinliyeceğiniz gibi, barıştaki ba- gatırlığını da Lozan göklerine. si- nekalmiğ angılatdan belliyebilir-. siniz. Lozan, wzün bir savas bitiğinin sonuna ellerle birlikte atılmış bir çekidir. O, yeni ve diri tarihimizden bir bölüğün bir araya gelmiş başı ve sonudur. Onu yapan ve yazanlar biribirinden ayrı değildir. Bize düşen, bu sayılı yıldönü- münde o tarihi yapan ve yazanla- ra sonsuz sevgi ve engin saygıla- rımızı bir yol daha sunmaktır. M.N. Kent — Şehir Ne denli — Nekadar Bayındır — Mamur Özlem -— Hususi Us — Akıl Yazgaç — Kalem Yat — Yabınsı Cek — İmza Bitik — Defter, kitap Acun — Dünya İzi — Sahip Çağ — Devir, zaman Güre — Enerji Erem — İrade Saldamlı — Müspet Savlak — Dava, iddia Ulus) — Millet Budun) — » Görex — Rüzgâr Angı — Hatıra “Bu sözler tarama | dergisinden &- İmmıştır.,, hanları 1 - 8 934 tarihinde sat (9) (Katil Mehmet teslim oldu da hirinci Fırka karargâhında yapıla- cağı cihetle taliplerin o zamana kadar muameleleri ikmal edilerek oyevmü mezkürda Fırka karargâhmda bulun - maları lüzumu ilân olumur. Mala! gaziler için Ankara Malül gaziler Cemiyeti İs- tanbul şubesi riyasetinden: 3.8 - 934 Cuma günü saat 11 de Darülfünun konferans salonunda şu - bemiz ilk kongresini aktedeceğinden şubemize mensup bilimum Malölga - zilerin gelmeleri ilân olunur. Adanada, Dayı Mahmut Efen di oğlu Mehmet, Kötü köyünde Savatlı Halil Ağanın öküz sürücü- sü Şerifi tabanca ile yaralayıp öl dürdükten sonra kaçmış ve bi: yerde gizlenmiştir. Mehmet, jandarmanın yapmak ta olduğu çok sıkı takibattan kur tulamıyacağını anlamış ve Adane jandarma bölük kumandanlığmna teslim olmuştur. Ra EĞ, Seki 5 — VAKIT ISTANBULA İRAN 27 TEMMUZ 1934 << O GELEN Hükümdarları Yazan : Niyazi Ahmet İranda ilk meclisinin Ömründe saati görmeyen meb'uslar içtimaı aşiret reisi : “Bu baktığı- nız şey nedir? Niçin okadar bakiyorsunuz diyordu.. Ahali, A'! Seyyidin cenazesini sokak sokak gezdirmeğe başlad: ; her ağızdan: — Katili isteriz.. Katili isteriz. ! nidaları çıkıyordu. Sadrazam Eminüddevle bunla | rı duymuyordu bile. Birkaç £ bu şekilde devam eden taşkınlık yatışmadı. Bu sefer şahtan: — Katili idam ettirmiyen se” razamı istemeyiz.. Onu azledin isteğinde bulundular. Fakat şah | ne katili idam, nede sadrazam! azle taraftar oluyordu. Kazağı ! dma ettirae bütün kazaklar ayakla nacaklar, Eminüddevleyi azlederse| hükümet mevkii sarsılacaktı. Meşrutiyetin teessüsü ve hütri-! yetin ilânı İranı baştan başa şar mıya başlamıştı. Her önüne ge len gazete çıkarıyor. Encümen ler kuruyordu. Her vilâyette ku rulan encümenlerden maada ahç: farın, uşakların, kadınların enci menleri vardı. Tahranda encüme- ne dahil olmıyan insan milletter hariçmiş gibi kalıyor, kimseye derdini anlatamıyordu. Müşirüddevle kabinesi doğru - luğu ile temayüz etmiş olan Nasi rülmülk'ün maliye nazırlığı, tahsil ve terbiyesi hepsinden yüksek o- lan Müşirüddevlenin O büyük oğ Tu Müşirülmülkün maarif nazır lığı ile teşekkül etti. İlk meclisin içtima: o oldukç meraklı ve görülmeye değer bi manzara arzetmişti. (o Nigâristan sarayı şarkvari halılar ve avizeler le donatılmıştı. Meb'uslar, sara yın büyük salonunda diz çökere' içtima ettiler. Reis, reis vekili, kâtipler inti-| hap edildi. Reisi ortada yere al | dılar ve ulemadan en nüfuzlu i müçtehit birer makamı mahsus ta oturtuldu. Herkesin nöbetle söz #öyleme- si ve söyliyenin ayağa kalkmas” içtima: (omüşkülâta (O uğratmıştı Tebrik telgraflar: (o yazıldıktar sonra vküelâyı melise çağırarak yemin ettirmek, şah ve meb'usar gibi bütün askeri memurlara * min yermek bin türlü güçlükle doğuruyordu. Müşirüddevle kabi nenin programmı okudu. Prog ram zengin vaitlerle doluydu. Fa kat ıslahına nereden başlanacağ ! belli olmadığı için herkes kork” yordu. İşte bu esnada Muzarferi” din şah ölmüş yerine oğlu Meh met Ali şah tahta geçmişti. Bir kânunuevvel ( iptidasınd” İstanbul rıhtımma yanaşmış ole “Pake,, kumpanyası vapurunda” birkaç genç seyahate hazırlanm” beş arkadaşa: — Allah maksadmızı muvaf fak etsin. İnşallah büyük başararak dönersiniz. diye uğur luyorlardı. Bu beş gene, İranda baş gö” ren hürriyetçiliğin uğradığı mü- külleri izalede yardıma gidiyor işle Ardahan icra dairesinden ç İçlerinde büyük işler yapmıya azmelmiş görünen Ömer Naci bey de vardı. ad İran ihtilâl tarihine geçmiş «© | lan bu ciheti de heyecanlı bir ma: cera ve meraklı bir safha oldu « ö | ğundan ihmal etmeden kısaca beş Türkün İranda neler (yaptığını anlatacağız. Ni Beş arkadaş Trabzonda vapur p dan çıktılar, oradan doğru Er » zuruma vardılar, 4 Bu seyahat pek kolay yapılmı- yordu. Dağlarda çığların heran | kopup sürüklendiği kış ayların” bozuk yolların vereceği ıstıraplar- İ la mesafe almak hakikaten yıldı" rıcı bir şeydi. Fakat büyük ve | | mukaddes bir ülkü ile yola çıkan gençler bunlardan yılmıyorlardı. © | İlk temas ettikleri Eyübi isminde © © bir aşiret reisi idi. Gençler bu a» damla tanıştılar. : Maksatlarımı anlattılar. İcabında kendişinden ( (© yardım görmek vaadini almıya | j muvaffak oldular. Eyübinin, bu sarp dağların ardında kendi aşi- retiyle meşgul cahil bir adam ol « j ği duğunu söylemeye lüzum yoktur sanırım. vi Gençlerin, sık sık saatlerine bakmaları onun nazarı dikkatini © celbetmiş ve sormuştu: gi — Bu baktığınız şey nedir. Nis çin o kadar bakıyorsunuz?. gi (Devamı var) m Oğlunu öldüren baba Balıkesir ağır ceza mahkemesi, oğlu Mehmedi çife tüfeği ile öl» dürmekle suçlu Yaylabayır köyün den Tuzaklı Mustafa Ağanın mus | hakemesini bitirmiş ve kararını vermiştir. 2 Avukat Sadık Bey, karardan evvel müdafaaşını yapmış, hadi « senin müdafaai nefis balinde ol » duğunu iddia ederek Mustafa A ğanın beraatini istemiştir. Mahkemenin kararma göre, me Ş >. | selede şiddetli tahrik görülmüş ve bu sebepten dolayı Mustafa A» ğa, dört sene müddetle ağır hapse konulmuştur. Karar ekseriyetle © verilmiştir. —o—— ik bir şikâyet ağ İstanbul altmer icra dairesin « 3 den 19 — 4 — 934 tarihinde ve- rilen bir haciz kararı telgrafla Ardahan icra memurluğuna işar © edildiği ve iki defa tekit olundu. ğu halde haciz tatbik edilmemiş, bundan başka altıncı icradan müd . deiumumilik makamı delâletiyle gene Ardahan müddeiumumiliği - ne gönderilen telgrâfa cevap alı" | namamış olduğundan müddeiy » | mumilik makamınca Vekâletin nazarı dikkati celbedilmiştir. » ra