Hüseyin Cahit Beye cevap ———a— Hüseyin Cahit bey, Fikir Hareket. | lerinde, yeni nesil muharrirlerini bir (Nevheves münakkitlikle) birer birer | şekiştirmekte, baltalamakta, batırmağa / salışmalıta devam ediyor. Cahit beyin bu güne kadar çıkan matbuat hayatı makalelerinde adam akıllı beğendiği | e genç muharrir yoktur. Beğendikle- | bir ikisi müstesna - bir takım oluk, renksiz şahsiyetleçdir ki, *debiyat, sanat bahislerinde ağıza bi - le alınmazlar. Fakat Cahit bey, nedense bu gibileri beğ anların eserlerini dallandıra ballandıra metheder. | Bir gün kendini pek beğenen bir şa İrimize sormuşlar: — Üstat, şairlerden en çok kimi be- | #enirsin? Ustat sevap vermişi i şairi beğenirim. sim o kadar hiçten bir şaire aitmiş ki, bu cevabı alan - lar, hep şaşırmışlar.. Halbuki şair şu- nu demek istemişti: — Ben kendimden başkasını beğem | miyorum!, Acaba Hüseyin Cahit bey de bunu mu demek istiyor?! | Bu yazıyı yazmaktan maksadım | Hüseyin Cahit beye karşt ne mensup İ Olduğum genç nesli müdafna etmek, i ne de Fikir Hareketlerinin © son sayr- | tında tenkit ettiği (Memleket hikâye- leri) adlı eserimi batırmağa çalıştığın. dan dolayı, duyduğum hıncın öcünü almaktır. Hayır, bunların hiç biri de- #ll, Yalnız eski sarf ve nahiv muhatri- | ri Hüseyin Cahit beye şunu hatirlmte 4 Mak istiyorum ki,'yeni dil hareketlerin-! dum tartsamila gafil bulunuyorlar. Bu - nu zaten kendileri - Dil kurultayın. daki çürük ve tembel noktai nazarlari- le daha evvel ispat etmişlerdi. Hü- *eyin Cahit Beyin bana karşı yaptı İn bu son atılış, işte o köhne noktasi Bazarm bu defa, (Avam ve Havas) di- li kalıbına girerek, tekrar hortlama - “odan başku bir şey deği'dir. Meğer hâlâ bir avam ve bir pasas dili varmış, Meğer avam dilini kullan. | Mak yasakmış, bu dille edebiyat ve Mihat kaptsmdan içeri girilemezmiş! Bir yaşımıza daha girdik!. Hüseyin Cahit bey kendini kurunu | Yüstada mı zannediyor, bu ne acınacak bir haldir, Bugün artık (Avam - Yas) diye bir cemiyet tasnifi yapmak İnsanın pek uzunca süren bir «s - habi kehif uykusundan uyanmış olma- > « Hüseyin Cahit bey de za- ten öyledir, ama bir Fazlalığı varı Üz te hâla uyuyor, i Ortada bir (Avam « Havas) tasnifi pymen, tabiatile bir avam - Havas Sili de mevzuu bahsolamaz. Herke - ni yaşyfarada burada kullandığı. bir dil Wir » Bu dilin bütün kelimeleri o di- Öz malıdır. ee olan her kelimie- istediğim yazıda kaim yerde hiç utanmam. Asıl uta- | irk #ey insanın kendi öz dilindeki sım kelimelere karşı duyduğu ve alâkasızlıktır. ari Aİ! dilimizdeki bir takım kelime. Pl birtakım kelimeleri soysuz ki, hakkını Hüseyin Cahit Beye e Bugün Türkiyedeki 17 sun en az 15 milyonu, be- . yazdığım dille konuşuyor. o. mi yazmışım? Hayir. etmişim? Hayır. hay Sadece “avam” diliyle, yani iyle yazmışım. Halktan m evin ie vi sesl Biz yunu istiyoruz: Eğer kı da, biye | asil kelimelerle konuşmayı, yaz olanlar varsa on - Yola getirmek ve Türkiyede bi aa a O da balim ko: | el tiksiniş!... t Bey, yokun EVeva- havam!” Diye mi düşünüyor. ve halkın diline | | | May k har tak sy | bir mektupta, #lslâbumu nuştuğu Türkçe... Bu Türkçe, esaslar- dan alınan kelimelerle zenginlşşecek- tir, Babiâli üslübu beyanının(!) mizah olmaktan bile galiba gazetelerine sermaye çıktığını, Hüseyin Cahit bey, hâlâ anlayamamışlardır. Vaktile sarf nahivde inkılâp yap - mak istiyen adam için, bu ne acı bir tecs'lidir? Ve asıl garibi, Hüseyin Cahit beyin mensubiyetile iftihar ett edebiyatı cedidenin en büyük hikâye üsladı Uş- şaki zade Halit Ziya beyefendi, kitabı- ğı (pek tabii) mn intişarı sıralarında bana (ye: bulduğunu bi Halbuki hik olmıyan Hüseyin Cahit Bey, lesinde beni üslüpsuzlukla, üslüp ka- ide ve msfhumlarına karşı isyan ot - mek'a ittiham diyor! Ziya beyefendi, eğer vaktile Hüseyin Cahit beyin böyle bir iddiaya kalkışacağını tahmin etmiş olsalardı, edebiyatı cedide mektebinde ona he - calık etmekten çekinirlerdi, zannedi - hiç te şöhreti maka ina yorum!, Hüseyin Cahit Beyin edebiyatı bir takım asil kelimeler halinde tasavvur etmesi da tuhaftır doğrusu. Halbuki sanat bu mudur?. Edebiyat ve sanat, kafada, anlatılan âlemin canlanması, sanatkârın vermek (İstediği tadım ve ! kokunun okuyucu tarafından duyul - ması demek değil midir?. Hüseyin Cahit bey acaba benim an- İattığım âlemi kafasında canlarndırama- mış, vermek “istediğim tadı ve kokuyu duyamai 10 Çanlandıymış ve; duymuştur, zan - nediyorum: Çünkü hikâyelerimden(ha- yat ve insanlar halkında acı ve bedbin bir felsefe) çıkıyormuş!. Pilir hareketleri muharririnin ma - kalesindeki haşinliğe, beni rağ. meadar 2. terbiyesiz. KASA, mevkiini sayarak cevap bile vermiyo- rum, buralarını geçiyorum. Şimdi bir tek hikâyem üstünde ver- diği hükmü anlatacağım: (Erbabi me- salih) isimli hikâyem, hayalât mah sulü imiş, iyi görülmemiş imiş!. Fakat sizi, bütün namusumla temin ederim ki, ey okuyucularım, Hüseyin Cahit beyin hayalât mahsulü dediği hikâyem, gazetecilik zamanımda vöki olan bir müşahedenin, hemen hiç ilâ - vesiz, nakil ve hikâyesinden ibarettir. Hattâ bu hikâyeyi Vakitin haftalık i- Wvesinde neşrettiğim (günlerde, müdürün gözüne çarpar da: — Yahu, bu da yazılır mı? diye si - tem etmesinden korkmüştüm. Hüseyin Cahit beyin hüküm'erinin o İ ne derece sağlam olduğunu anladınız yal. (Haner Fettah efendi ) İsimli hi- kâyem için de, (Fettah efendi siz mi- siniz?) Sualine karşı hancının: — Evet, bendenizim, emir buyurun, demesini tenkit buyuruyorlar, hiç han: «r böyle Hüseyin Cahit beyin dilhahı veçhile konuşur mu imiş! Fikir hareketleri muharriri, Anado- İuyu tanımazlar, sade (Çorumda bir müddet ihtiyarı ikamet © etmişlerdi. Hakları vardır: Anadolu kasabaların. daki hancıların müşteriyi nasil karşı - ladıklarını ne bilsinler! Ancak bir han- cı böyle konuşamaz, diye © mücerret zihnen düşünerek bu hükmü vermiş - lerdir. Eğer benim gibi Anadoluyu gez - miş, görmüş ve tanımış olsalardı, - settiğim açık göz hancıya fazla ola- rak bir de gazel tanzim ettirirlerdi! Hüseyin Cahit Bey, belki mat- buat hayatı makalelerile hâlâ müte - veffa edebiyatı ceğidenin müdafaasını yapıyorlar. Bir aralık edebiyatı cedi « deyi eskilere karşı müdafaa etmişlerdi. Şimdi de yenilere karşıl, Fakat © ( Kavgalarım) Oo mücahidi U Musiki 22 Sarkı Memleleetimizim mubtelif taraflarında | yer yer feyimli bir anat hayatı uyanmak - tadır. İzmirde cikan Anadolu arlendaşımız.| dan aldığımız bu yazı ora musiki Alemin -) deki sevineli bir hadiseyi tesbit ediyor: İzmirde geçen senelere naza - ran çok faal geçmiş olan 933 — 934 senesi musiki mevsimi çok güzel bir eserin elimize geçmesile nihayet buldu. Mektep ve Halk-! evi konserlerinde bir çok bestele- rini dinlediğimiz bestekâr Ferit Hilmi Bey, çok güzel eserlerinden bir kısmını (22 Şarkı) namı al - tında ve güzel bir mecmua halin- de neşretti, 100 sayıfaya yaklaşan bu eser, değil yalnız İzmirde, belki bütün memleketimizde mühim bir boş - luğu doldurmağa yarıyacaktır. Ferit Hilmi Bey, bu eserine, hemen bütün mekteplilerimizin tanıdığı, ocoşkunlukla söylediği (Gençlik marşı) gibi sevilmiş bir marşiyle başlıyor. Sayıfaları çe- virelim: İşte numara 4. mühim bir davaya verecek bir eser. Ar - monize edilmiş bir halk melodisi. Temiz milli nağmelerimizin ar -| moni kaldırmıyacağını iddia e - denlere bir bir cevap teşkil edi - yor. o 10 ve 14 üncü numaralar da halk melodilerimizin mükem - | mel armonize gö şekilleri | dir. Hepsi ayrı bir güzellikte olan bu 22 şarkıdan bilhassa (Prozo - di) denilen şiirin manasiyle bes - tenin manasının beraberliği dai - ma göze çârpıyor. 15 numarada şarkınm refakat kısmı ateş böce- ği uçuşlarını ne güzel canlandırı- yor. 16 numaranın sonunda şiirin “Gözlerim dalar,, mısraı musiki İ ile ne güzel bir mana beraberliği teşkil ediyor. 53 üncü sayıfada bestekâr I Cemal Reşit'e ithaf ettiği (Uçan kuşlar) şarkısının 5 8 Tik ölçüye öyle güzel bir armoni #ikıştırıl - mış ki elimizden takdiri zorla a- lıyor. 3 ve 11 numaralı serenatlarla beraber bu 22 şarkı güzel sesli gençlerimiz için çok iyi repertuar teşkil edecektir. Ferit Hilmi Beyin bu eserini bütün musiki meraklılarına tavsi- ye ederken faaliyetiyle kendisini İzmir musiki âlemine çok sevdi - ren bestekârı takdir ve tebrik e - deriz, Faik ————— özbek ressamlarının tabloları Moskovadaki şark kültür mü - zesi Özbek Sovyet cumhuriyeti - nin güzel sanatlarmiı teşhir (o için müzede Özbek ressamları tarafım- dan yapılmış olan 700 tablo teş - hir edilecektir. Serginin bir şu - | besi Özbekistan hayatını ve Öz - bek menazırını gösteren ve Sov - yet ittihadı ressamları tarafından yapılmış olan bütün tablolara tah sis edilecektir. sanumessareserrseme e veassrsrassessaase ren kalemlerinin artık paslandığını anla - mış olsslarıda, bu kalemle gençleri hir- palamağa kalkımasalar diye düşünüyo- rum, Bekir Sıtkı Tiyatro Yunanistanda tiyatro Atina, (Hususi muhabirimiz « den) — Atina şehri için bu sene tiyatro noktai nazarından pek ve- rimli olarak geçmektedir. Kış mevsiminde Atinada cid - di iki dram trupu, temsillerine devam etmiştir. Bunlardan biri! Kiveli ile tekrar teşriki o mesaiye! başlıyan Marika Kutopolu, diğeri! de Milli Yunan tiyatrosu trupla -| rıdır. Biz, bu mektubumuzda bil- hassa Yunan Milli tiyatrosundan bahsetmek isteriz. Atina Milli tiyatrosu heyeti temsiliyesi, Yakın Şarkın en cid- di ve en iyi teşekküllerinden biri- dir. Teknik vesaiti mükemmeldir. Bu itibarla istediği garp şaheser- lerini sahneye vazedebilir. 'Tahsisatını bir millet bütçe * sinden alan Yunan Milli tiyatro - su büyük şair Jan İparis tarafm-| dan idare edilmektedir. Rejisörü de Fotis Politis'dir. Bu adam, sanatında cidden ma - hirdir. Rejisörün bir muavini, i- ki tane de sahne ressamı vardır. Yunan temaşa sanatının en bü yük, ve en ümitbahş yıldızları, Mili tiyatronun çatısı altında top- lanmıştır. Beş tane kadın baş artisti var- dır, Bunlar, birbirinden üstün - dür. Madam Eeleni Papazaki, Ka- terini Andreadı, Miranda Teömari| Katina Paksino ve Vaso Manoli - do, Yunanistanın istikbali en par- lak sahne yıldızlarıdır. Bundan başka Yunan Milli tiyatrosunda istikbali parlak görünen ve teli | kendilerine kabiliyet ve ii roller oyniyan daha bir çok kadı / artistleri vardır. ğ Yunan Milli sahnesinin erkekli y artistlerine de kıymet, mahâret ve sanat itibariyle diyecek yok * tur, Bunlar bu sene garbin en bü- yük eserlerini muvaffakiyetle temsil eylemişlerdir. . Temsil edilen bu eserler ara * sında nobel edebi mükâfatı * nı kazanmış olan eser de vardır. ş İstanbul halkınca pek i iyi tans lan Matmazel Eleni Papazaki; 4 Yunan Milli sahnesinin en çok muvaffak olan artistleri arasında bulunuyor, Fakat Milli sahnenin diğer kas Z dın ve erkek artistlerinin de tem- sillerde' gösterdikleri muvaffaki yet, bundan aşağı değildir. â Sonra Yunan Milli sahne ar - tistlerinin diğer bir meziyeti de | atli rına göre rejisör tarafından veri- len rolleri, ne kadar tali ve basit görünürse görünsün kabulde te - reddüt etmemelidir. esasen bu bü» yük sanatkârlar için rollerisi hiç bir farkı yoktur. Tahsilde asıl olan ey, heyeti umumiyenin muvaffa': olmasıdır. Esasen bir rol ne kadar tali ve basit görünürte görünsün bihak « kın oynanır ise, onu birindi «ai çıkarır. a Yunan Milli sahnesinde mut * lak birpisiplin ve itest hüküm sürü © yor. Bu disiplin sayesindedir ki, Yu. nan Milli sahnesi, hakiki bir te - maşa mabedi mahiyetini almak tadır, F. Nazlıoğlu Con Dos Passos ve üç piyes e. Türk okuyucularının pek az ta nıdığı Con Doş Passos'un çıkarı- lan üç piyesi (Çöplük adamı, Ha- va yolları, Tali yükseklikleri) iki noktadan pek ehemmiyetlidir. Çünkü bir bakımdan propa - ganda eserleri olduğu iddia edi - liyor, diğer taraftan da bir piye - sin icap ettirdiği dramatik tek - niğin noksanlığı göze çarpıyor. Asrımız propaganda devri olduğu için bu fikrin yerinde olup olmadığını mutalea edecek deği- liz. Teknik meselesine gelince; Dos Passos bu eserile yepyeni bir teknik yarattığı o kanaatindedir ve bunu büyük bir cesaretle iddia ediyor. Eserin ön sözünde Dos Passo3 bugünkü tiyatro sanatına karşı beslediği memnuniyetsizliği hay- kırıyor, ve tiyatronun (o alacağı cephe ve vecheyi kendi şahsi dü- şüncelerine göre anlatmağa çalı- şiyor. Tiyatronun daha hâlâ gaz Jâm- bası devrini yaşadığını, ince zev- ke hitap etmediğini, bugünkü gö rüşlere ayak uydurmadığını söy - liyen muharrir: “Biz bu eserimizle etrafımızı çevreliyen sanayi hayatı ile alâ - kalanarak, yeni bir denemeye giri- şiyoruz,, diyor. Bununla beraber, tali yüksekliklerinde bize verdiği 5 teknik gene bildiğimiz muhafa - zakâr, binaenaleyh yeni bir şeyi ifade etmiyen yoldur. ğ Çöplük adamı ve hava yolları şirketinde de Dos Passos ayni has tayı işlemektedir. Çünkü, mevzu ; © 1 endüstrializm'de bazı harrir, bize “sahneye koyma,, yo lunda da yeni bir şey öğretmiyor. Bu itibarla, kendi kendimize Dos Passos'un yeni sahne metodu ne- dir?.. Uzun bir tereddüt olacaktır, Çünkü kudretli ve yaratıcı bir romancı olan muharrir, piyeste de ayni tekniği, yani kahramanları ve şahısları bol, değerleri roma » nın geniş çerçevesinde bile kay « bolan tiplerle dolu bir usul kul - lanmıştır. i Bununla beraber, piyeslerden yükselen insani unsurları mak - satlarındaki samimiyeti, zalim ve düşündürücü, hakikatleri de in -. kâr edemeyiz. Yeni bir çığır açtığına emin bulunan Con Passos, bir pi » yes muharriri srfatile pek öyle muvaffakiyet kazanmış olduğuna " urahim Hoyl diye sorunca, karşılığımız: G3