Nakleden : Selâmi izzet — Hayır, hayır.. Sen delinin birisin! — Demek istemiyorsun? — Koca bir servet... Peki ama,| bu kâğıdın sahte olmadığı ne mas! lâm? — Noterin mührü © ve imzası var. Tekrar ediyorum. o Buraya, gözünün önünde oğlunun ismini! yl bir altın kalem çı - kardı. Tahta iskimleye oturdu. Kaya Hasan, gözleri dönmüş, Ali- Nakinin tek hareketini kaçırmı - ye Naki, hem soruyor, hem rdu: yaz e dedikti? — Ne dedikti? — Oğlunun ismi? — Ihsan. -— Doğum tarihi.. Nerede doğ: du.. Senin ismin? — Benim mi? — Evet. — Kaya Hasan. — Kaya Hasan. Ali Naki tekrar ediyor ve yazı: yordu. Yazdı ve kâğıdı Hasana gös terdi: — İşte, senin isminide, oğ- lanun ismini de yazdım. Şimdi bu kâğıdı bir zarfa koyacağım ve gö zünün önünde gene mühürliyece- ğim.... Ve sert bir sesle tekrar etti: — Gözünün önünde. Yeleğinin cebinden bir kırmızı balmumu çıkardı. Bir gibrit çak- ti, Balmumuya alevi tuttu. Zarfın üstüne, kırmızı damla- cıklar damladı. Sıcak balmumunun üstüne, kor. donunun ucunda asılı duran kü - sük bir altın mührü bastı. — Bu mührü ( tamırsın. Hem zaten sana b Şimdi sen de balmumuna tırnağınla vE ya dişinle bir işaret yap. Bu zarfı, mührü bana kim getirdiyse ona ve receğim. Mührü kordonundan çıkardı, Kaya Hasanın göğsüne soktu: — Burada dursun, kimse göre mez ve kimsenin eline (geçmez. Haydi, balmumuna işaret koy. Ba: na itimat etmediğini ( görüyorum ve sana itimat vermek istiyorum. Ben adam öldürdüm, fakat kim- ve yalan söyle seyi aldatmam mem. | Kaya asan, deli gözlerle, bu adama bakıyordu. Bu adam, peri masallarında, şeytana atfedilen leri yapıyordu. elli elinin altındaydı. Bu pâra, kanın pahasıydı ve kırmızı balmumu kan damlasına benziyordu. zarfı uzatıyordu: umuna bir zarfı Ali Naki, — Haydi, şu balm tırnak bas da, vereceğim ür görmez tanı. VE nen Fia bu korktuğu, ürktüğü, kapalı zarfa elini dokun Ml vurdu, Ali Nakinin nakisi koptu. P — Görüyorsun ya, yalnız Ali! kaldı. Dur. Zarfm şu kenarına ismini de yaz. Kaya Hasan, bir makine gibi hareket ediyordu. — Ali Naki, zarfı ve kalemi cebi» ne soktu: TA Vakıt'ın Edebi Tefrikası: 34 RM İN 2 e 8 Baba-Oğul o o — İşte dedi, artık oğlunun is- tkbali elindedir. Kaya Hasan, Soğuk ter dökü- yordu. Ter damlaları (o şakakla- rından akıyordu. Sesi titriyerek sordu: — Bey... Beyefendi... Düşün- mek için ne kadar mühlet veriyor- sunuz? Ali Naki biraz düşündü: — İki gün. — Eğer.. Birini gönderir de bu zarfı istetirsem.. verecek misi- niz? — Evet. — Oğlumun kâğıdı değil mi? — Evet. — Bu para İhsanın olacak öy- le mi? — Evet... Kışa bir sessizlik oldu. Ali Na- ki sordu: — Kimi göndereceksin? — Bana da, herkes gibi lânet edecek olan namuslu bir adamı... Hilmi Müşfik Beyi. Ali Naki gülümsedi: —Ha.. Tanırım... Ve Kaya Hasan, O korkunç bir sesle: r — Haydi, artık gidiniz, dedi, gidiniz... Beni yalnız bırakmız... Yalnız kalmak istiyorum.. Bun dan böyle ne söylersen beyhude... Gidiniz... Gardiyanları çağıraca - ğım ve her şeyi söyliyeceğim... Gi- diniz. — Yakında görüşürüz. Ali Naki çıktı ve kendi kendine söylendi: “Bundan sonra beni zor ele ve- rirsin,, ismi yazılı olan NAR iz Bir baba Kaya Hasan, ezildi kaldı. Mahpus, insanı kansız bırak manm en iyi vasıtasıdır. Kanı kaynıyanı boğar, asabileri çığırla- rından çıkarır. İnsan dımağsız ve beyinsiz kalır. İnsanın azmini, iradesini bir pompa (| gibi çeker, insanın içini boşaltır, Kaya Hasan, artık, kendi ken- dine sahip olmadığın: biliyordu. Düşüncesine hakim olmadığının farkında idi. Hapis, vazifesini yapıyordu. Pompa işliyordu. içi boşalıyordu. Birkaç zaman evel, dik duran bu adamın başı, omuzlarının ara- sında, bitkin ve mecalsiz sallanır» yordu. Ali Nakinin sözleri, o itiraf, o teklif, o “imkânsız,, Kaya Hasanı bütün bütün mahvetmişti. Ne yapacağını, neye karar ve- receğini bilmiyordu. Bir taraftan da harareti artı» yordu. Nasıl olmuştu da o sefilin İ ÇAP Avusturya istiklâli- nin muhafazası le- hinde bir nümayiş! Viyana, (Hususi) — M. Hitler ile M. Mossolini arasında Strada vaki olan mülâkat günü M. Hitle- rin doğduğu Branan şehrinde — bu şehir Avusturyada © Veyavira hududundadir. — Avusturya istik- lâlinin muhafazası lehinde 15 bin kişilik büyük bir nümayiş yapıl - mıştır. Nümayişçilerin taşıdıkları bay- raklar arasında: “Hatta Hitlerin doğduğu şehir bile ( Dolfüs'a sa- İ dıktır., ibaresini taşıyan bayrak - lar da vardı. Branman belediyesi birkaç gün evel M. Dolfüsü fahri hemşeriliğe intihap etmişti. Bu nümayişler £ esnasında bir nutuk irat eden başvekil muâvini Prens Starhemberg demiştir ki: “Avusturya Almanlarının Ak manyalı kardeşleri aleyhinde nü- mayişte bulunmak mecburiyetinde kalmaları acıklıdır. Fakat iki cers| maânizm, yani Avusturya cerma -| nizmi ile bir nevi milli bolşeviklik demek olan Almanya cermanizmi tarzından birini intihap lâzımdır. Biz Avusturyalı Almanlar baki- ki cermanizm için, bütün Alman milleti için çalışmaktayız. Nasyo- nal — sosyalizmin yaptığı tethiş hareketi Almanlık tarihinde silin- mez bir leke olarak kalacaktır. A| manyada Avusturya (turizminin mahvı için yapılan mücadele bir | ayıp teşkil eder, Barnau'da yapılan nümayişler dolayısiyle Almanya Baviyera hu- dutlarını kapamıştır. İki memle- keti bir nehir ayırdığından nehrin Almanya tarafındaki yakasında Hitler alâmeti olan kuyruklu sa « lip elektriklerle (o yapılmış ve bu suretle Avusturyalılara mukabele edilmiştir. Her iki taraf milli şar- kılar okuyarak biribirlerine karşı bir musiki harbi yapmışlardır. LOU Atletizm i İstanbul birincilikleri müsabakaları bitirildi Dün Kadıköyünde cuma günü başlanılan atletizm İstanbul birin- cilikleri müsabakaları bitirilmiştir. Dünkü neticeler şunlardır: 110 metre manialı — | Sedat (G.S) 168/10,11 Cihat (F.B) INI Melih (B. 1. K). 200 metre — 1 Raif (B.1. K) 23 6/10, İl Ragıp (B.İ.K), IN Müfahham (F. B). 5000 metre — | Remzi (B.1. K)/ 17,58, Vl Niyazi (F.B), MI Lin- yadis (B. 1. K). 800 metre — IZiya (1. S.K) 2-5, 11 Besim (G.S), « Ill Manol (F.B). 1500X4 — I Beşiktaş takımı 19,12,5. Fenerbahçe takımı mü- f | | i gırtlağına (o sarılmamıştı? Nasıl olmuştu da, avazı çıktığı kadar: — Katili yakalayınız! o Diye haykırmamıştı? (Devamı var) Marsilya seyahati Ticaret odası tarafından Mar- silyaya bir seyahat tertip edile- ceğinden bahsetmiştik. Ticaret odasında seyahat © proğramını tanzim etmek için komisyon teş » kil edilmiştir. bi i sabakayı bırakmıştır. 4X400 — | Fenerbahce takımı 3, 48, 8710, Ul Galatasaray takımı. 3 adım — | Selim (G. S), 13,01 II Yunus (F.B) 13,111 Jirayir (B.J.K) 12551, Disk — 1 Naili (G. S) 35,73, 11 Hezinci oğlu 34,20, ll Necdet (F.! B) 31,20. Sırıkla atlama — 1 Fethi (G.S) 3,34. 1 Sedat (G, 5) 2,85. İli Ci- hat (F. B) 2,85, & yiz 2 ahlUZ 1434 5 — VAM Türk - İran hudutlarında Neler gördüm? Evliya, ahalinin gözün- den nasıl düştü ? Bu meyvelerden yiyen zehirlenir, bu sulardan içenlerin karınları şişip patlar! — İğ Bunların deyişine göre (o burası (Imam Mehmet) in makamı imiş. rasınım irtifa; 1200 metredir. ma günü tekrar dağlara çıkmâğa Mehmet ise Sadattanmış. Burada şehit olmuş. Bu ağaç ve sular ke- rametiyle hasıl olmuş. Bu meyve - lerden yiyen zehirlenir ölürmüş; | bu sudan içen karnı şişer patlar - | mış. Kuru ağaçlarmı yakan, ba « başladık. Yolun bir az iyice ol. ması bizi sevindiriyordu. F , tekrar bir vadiye kayalar, taşlar arasından hayvanların ayakları taşlara çarpıp berelene, yaralana inmeğe başladık. İniş çok sert yuvarlanmak lıklarına dokunan bin türlü belâ- ya uğrarmış. Biz bunlardan kork, mayız. Ağam siz merak etmeyin bize bir şey olmaz, dedik, Vazife- sini yapmış bir adam istirahati ile! gittiler. İhtimal ki bizi ertesi gün ölmüş bulacakları zannı ile gel « dilerse de burada istirahat etmiş ve serinlemiş ve beslenmiş oldu - ğumuzdan bizi daha kavi ve çe - vik görerek evliyadan teveccühle | ri eksilmişti. Kürtlerle meskün| yerlerde ağaçlıklar mutlaka me -| |. cihetine doğ hiri İ ğru nehirin yat zarlıktır. Mezarlıktan başka Ye | çok darlaşıyor ve sildi hali de ağaç bırakmamışlar. o İhtimal! ta bip aldm Yale ki bu evliya ve ziyaret makamları a düz Dn Va VERE Öp eğayimyı” aubafaka İçin rada bir geçit yeri varsa da bir az yep tehlikelidir. Avnı zamanda kelek- Diğer komisyonlar daha gelip | ler de var. Biz kelekle geçtik ve yerleşmedikleri için biz sabahla -, yürüdük, Diğer heyetler b İğ | rı serinlikte biraz gezinti yapıyo”. konakladılar. Daha bir pe ruz. Bir gün oTikelâ, Kolu bağan| ça dağı geçtik. Artık hert ve Şuvaldir dağı taraflarını dolaş içecek sulara rastlıyorduk. tık. Başka bir gün Derbent deni -| merkezi olan (Alebce) ye geldik | len boğaza gittik, Derbent köyü; gu sarp yolda doktor Vevdet kamıştan yapılmış evlerden mü - | hayvandan © düşmesinden rekkoptir. hadise olmadı. Oda kazasız Yanında bir köy daha var. Fa- gi, Kaza kaymakamı Mehmet kat kimseyi bulamadık, e Yaylaya| Beyi ziyaret ettik. Bu civar çıkmışlar. Derbent köyü civarın» elepter kazası yılanının da ve Derbent suyunun sol sahi -; ;le meşhur imiş. Bizim çadır lindeki uçurumun üzerinde bir ta-| duğumüz yer bir mezarlık ci kım yazılar ve resim var. Bunla”! dır. Karşımızda da bir bahçe rın Asurilerden: kalma olduğunu| İşte bu bahçe yılanların top söylediler. ğı yer imiş dediler. Fakat zavı 1 Mayısın birinden altısına kadar! hayvanların günahını almıyalı Mimisandaki güzel karargâhımız-! Bizi bir tanesi bile rahetsız e da ne şehit ve ne de evliya medi. bizi rahatsız etmedi. Yalnız son © Alebcedede4 gün oturduk Tı gete bir fırtına çıktı. Fakat oda! yaletlerimizi yaptık. Çamaşırlar bize dokunmadı. Rus heyetinin; miz; yıkattık, 14 mayıs ni çadırlarını yıktı. günü yürüyüşümüze devam Mimişandan sonra yol dağa tır-| Güzel bir ağaçlık ve berrak manıyor; dağ sarp ve taşlıktı.| narı olan İnep köyünden Mekkâreler zor çıkıyorlar, bir saat| yükseliyor ve Hırpani kö bu müşkülât sürüyor, sonra daha| kıyor ve bir dere kenarınd , bir az yürümeğe müsait bir hal a-! diyor ve sonra adeta derenin « liyor. Beş saat yürüdükten sonra) den tepelere doğru gidip r (Püşt Kale) vadisile (Az Kale)| yamaçlarını geçerek Belhaiuly: vadisi arasındaki boyunu geçtik. | geliyoruz, Hırpani Belhai ulya; Bizden evvel İngiliz heyeti gelmiş! kadar iki saat arazi sarp, © çadırlarını kurmuştu. Biz de o ci-| derin, meyiller serttir. D varda ağaçlar altında bir yer be-| çıktıkça ovaların sıcağı kaçtı. Al ğendik. Bamu daği her taraften! sam üzeri adeta üşüdük. minare gibi yüksek ve duvar gibi, elbiselere insanın hevesi ge dik ve çıkılmaz bir manzara gös-| Be'hai ulyadan sonra yam: teriyor. l geçen bir yoldan gidiyoruz. Artık çok dağlık ve tenba, vah- taraftan sular akıyor, de yı şi mıntakalardan geçiyorduk. 8) Yetil. Tavile deresi zümrüt gil mayıs perşembe günü dağ yamaç-| Yesilliklerin içinden elmas gib larından, sarp uçurumların kena- | KiYor. Çok mesut bir i rından müteaddit derelerden, kü-| #üzellikler icine adeta bir b çük küçük ve kumlu tepelerden) Yöpısık denecek kadar yakın geçiyorduk. Her an bir felâkete| 28v€r, Tavile, Susekan, ihtimali © yardı; Köyleri serpilmiş. ği : (Zarin) mevkiinde geceledik. Bu.| Yol olduğundan kayaların arasından | yılankavi döne döne iniyoruz. lumuzun sağında büyük tek bir te penin üstünde kale harabesi görüs nüyor. (Serkale) imiş. Nihayet (Şimran) a geldik. Buradan Sir van nehri akıyor. Nehirin arzı yüz metredir. Sü re ati ortadır, yatağı düzdür, Y. geçit yerlerinden ve muayyen gün- iy lerde geçilebilir. Mayıstan son geçit yerleri daha çoğalıyor. Mem- zi ” , iy Şİ ie. SE İİ