Dedikodu “EVelden üstün ündür! İzzet Bey açık vik yüzük: edeyim derken kız ondan yaman çıktı! Kadınlarda ışık ve yeni elbise- lere karşı mevcut olan şiddetli alâkanın sevkiyle fakirce ve fa- kat güzelce bir kızcağız Beyoğlu nun büyük moda mağ; 1 arınm birisinin önün! nde durmı kânda teşhir edilen lbizeleri b bü. yük bir iştiyakla seyrediyordu. Bunun farkına varan bir bey kı- Zın yanına yaklaşarak demişti ki: “— Küçük hanım, nasıl şu el- biseyi beğendiniz mi?, Şayet ho- Ee gittiyse, gidip alalım!,, mel imi. dam bir hi- tap “ak ISI olan genç kız ar saz alani; ve hiç cevap vermemişti. Onun için o bey fazla cesaret alarak: “— Sükütunuzdan kabul etti- ğiniz anlaşılıyor, küçük hanım. mağazaya girelim!,, sözlerini de ilâve etmişti. Kızın böyle bir teklifi. kabul zam imkân yoktu. Çünkü o ia a değildi. Bunun- a beral amekânda gördüğü Buyrunuz, düşündükten sonra o beye sor- muştu: “— Paranız o kadar çok mu Ni Bi yamağı a — ulu elbise “ediyor - ri . Bir muhavere inin — dan dolayı çok memi olan zat hemen cevap m “— Ne olur, ehemmiyeti mi var, kırk yılda bir kere sizin gibi bir küçük hanımı memnun eder - sem, deruni bir haz duyarım! E- min olunuz ki hiçbir gizli maksa- i bı imış bir adamım. Sakm ha ak* İmza çapkın olduğum filân gel- mesin! —— teklif gayet sa- mimidir., Beyin bu suretle verdiği temi- kendisinin emi di için bey de çıkarıp parasını vermişti. On dakika sonra küçük hanım la bey gene sokakta ve mağaza - ederek ayrılmak: üzereyken bey demişti ki; “- Benimle Tokatliyana ka» dar gelip lâtfen bir çay içer ve bir iki pasta ere beni çok! minnettar edersin Küçük bu > derhal itiraz ederek; “— Kabil değil beyefendi. Ha- e hişbir gizli maksadınız yok: * Cevabını vermşti, ri t küçük hanım, To- — Fakat hatlivanda bir cav içmek gizli bir maksad:m olduğuna delâlet ei mez ki.. Biraz bana refakat Mi m işte o ka Hei ez edilen elbiseye mul a bil kadarcık bir lâtuf hiç esirgenir İkale biraz daha uzun sürmüştü, O aralık mağazanın ö- nünde bir otomobil durmuş, oto - mobilin kapısı açılmış ve bir ha- nımefendi-çıkarak beye doğru yürümüştü. Bu hanım o beyin re- fikasıydı. Sarak Gin yasli yök miz zami İm Mi bura- da?. Yanımdaki kız kim?,, diye eda ile sori beraber kendini toplamış ve demişti ki: “— Sana bir kat elbise aldım, karıcığım! Matmazel tuyor. Eve yollamak üzereydim!,, kolunda tu- “— Nasılsa bugün doğduğum gün olduğunu unutmamışsın! Te- şekkür ederim, Ben Ragıbaya uğ- ramak istiyordum. Sen ber gelir misin?.,, de bera - “Hay hay gidelim: “— Matmazeli otomobile alı - rız, eve yakın bir yerde onu bı - z. Olmaz mi?.,, “.— Nasıl istersen karıcığım !,, Üçü de otomobile binerek git - mişlerdi. meri 7 di ein me beye doğru dönerek demişi mg e beyefendi. Elbisenii nin ei si ödememişti - ii elbise bedeli olan yet miş beş “pe Şimdi verirseniz we patron çok memnun kala- ır!,, Bunu işitince İzezt beyin kanı Fakat hiddetlen- anıma vermiş- ir. Küçük hanım parayı çanta - sına «a * kür edi beyefen- di!,, demini Otomobil de çekip git — a kalınca kendi ken- dine: “— Elbiseyi de eve götür- miyeyim de sen gör İzzet bey!, diyordu. Dedikoducu Diyarbekir elektrik inşaatı Diyarbekir, 20 (A.A.) yarıbekir elektrik tesisatı he: yapılan bu tesasatta kuvvei mu- harrike 100 metrelik bir irtifadan' sukutu temin edileni büyük bir va olacaktır. Mukaveleye nazaran! tesisat on bir ay içinde bitmiş ola-| caktır, 4 — VAVIT 21 HAZİRAN 1934 ŞUNDAN BUNDAN ($ Şehrimizdeki Yugoslav klübünde bir hadise “Efendiler. biz ciğerci değiliz! ,, “Dur birader, ben Çetinenin içinden değil,köylerindenim Bunun için Çetineli kadar cesur değilim! ,, maksa, “Vardar,, gazetesinin verdiği malümata göre İstanbulda üç bi- ne yakın Yugoslav vardır. Bundan evelce de İstanbulda mevcut iken siyasi sebepler yüzünden ka- panan bu klüp yerine yeni bir bazı s klüp tesis olunmuştur. (Fakat, 'ne “Vardar,, da (okunduğuna göre klübün umumi ( içtimamda, her millet arasmda (olduğu a Yugoslav milletine mensup olu M. Kitrofan Çiproviç yük paralar aşırdıkları söylenmek | tedir.,, Bundan sonra yapılan intihap- ta, cenubi Sırbistanlıların (dahi erme oturan ve yiyenler a rasında cut antagonizm ken- dini göstermiş ve büyük gürültü- ler de Şöyle ki: Beyoğlunda Meşrutiyet cadde- sinde 28. idi bulunan klüp merkezinde Yugoslavyanın İstan-| in huzuru timamda söz alan cenubi Yugos lavyalı Çi Mitrofan Çiproviç na- mında bir genç demiştir ki: — ME tanlılar namına size cenubi Sırbis- birkaç söz söylememe müsaadenizi rica ede- rim. Biz be Mübe'ni miri yoruz? İştirak otesi çünkü bize hakaret ediliyor. Bu hakaret nedir? İstanbulda üç bine yakın cenu- mız “Ciğerciler,, adını vermişlerdir; ya Di, AE TASİYERMZ lari Bir hapisane sekiz p. : senedir boş duruyor Amerikan gazeteleri, bir ta- ftan Amerikada - cinayetlerin hırsızlıkların tüyler ürpertici de- recede arttığını yazarlarken di İ Ş a G0 vermektedirler: p e Aiena Simya erindi merkezi e hapishanesi sekiz ş durmaktadır. Sekiz ii ri azl içi > m cis Fin İsmine iii Fi - gi valiliği hapishanenin bo; durmaktan harap olacağını göre- rek bunu mektebe tahvile vermiştir. karar ağir Tabutun üzerine yıldırım! gazetelerinin verdik - leri bir a göre ara Mu; hrinde hakikate: Efendiler, biz ciğerci değil, çalı- klüp idare heyetine nanlardır ki, bunlar bugün yap- > bir “hidise olmuştur. Hâdise 2 e e halkından biri eceliyle ölmüş, ölü sre say - anlari Kilisede rul in ya - pıldıktan sonra cenaze > kab- ristan yolunu tutmuş, fakat ansı- zın gök gürlemeye başlamış ve bundan sonra tabutun üstüne yıl- dırım düşmüştür. Yıldırım yal - nız tabutu ve cenazeyi yakmak - tıkları sui istimallerin © hesabını vereceklerdir. En nihayet “Ciğerci, o olmak benim için zillet değildir. İnsan | namuslu olduktan sonra ciğerci de olabilir. Fakat ümüze bu hakaretin idare heyetine dahil olmasıdır. Bunlar Yugoslavca bil» la kalmamış ölünün, tabutun ar-| dından giden kız kardeşini vel dostlarından ikisini ağır surette hir halkı zaten hurafe- | lere çok inanır kimseler olduk - larından bu hâdise “Gazabı ilâ - hi,, diye tefsir olunmuş ve cema- | at kaçarak tabut sokak ortasında Bu şel miyen ve milli vekarları inkişaf) bırakılmıştır. Bundan sonra bele- etmemiş o Bizanslılardır. Bunlar diye memurları işe karışmak yalnız para için yaşarlar, Nitekim mecburiyetinde kalarak cenaze- * İstanbulda, bunların klüpten bü) yi kaldırmış ve gömmüşlerdir. .| kıyafetine girip camekâna girince ve camekân i bir ka çokluk Geri bir idare heyeti intihap olunmu! ».. İstanbuldaki Yugoslavlar ara- sında “Ciğercisin!,,, “Ciğerci de- hikâ- antagonizm'a,, dair bir iki yesili hatırlattı; — Bel sarsma göre Kara- deni mübalâgayı seven insan- lardır. Bir Belgrat Bir Karadağ- Iya: “Karadağlıların kürei arz ü- zerindeki adedi nedir?,, diye so- runcs Karadağlı: “Rusya ile bir- likte 150 milyon...,, cevabını ver- miş... — Karadağlılar daima ösii Gil, anemi bahset- meği severler. Fakat bu davada —— da a a ğı kalmazlar.. Günün birinde Belgrattaki kürkçü dükkânlar dan birine, sırtına aslan derisi ni sırtlayıp camekânda oturup as- lan taklidi yapacak bir adam lâ. zım olmuş. Buna bir Karalağlı talip olmuş. Fakat o herif aslan lan dolaştığını görünce fena hi korkmuş ve bağırmağa başla- mış, veya üzerine kaplan Shy bir ka- — Korkma is mübarek adam ben Lika kahramanla- demiş, rından Curo'yim!... — Bir Mapa. Karadağ- © k . arkadaşı va: aradağ- İman yiğitlik hikâyelerini > aralarında (söyle bir muhavere geçmiş: Belgratlı: — Demek ki, ey müthiş esekle dağlı: — Hay hay.., de » dayanırsan hakikaten cesur oldu- m. ğuna inanırı! Karadağlı bu teklifi kabul e - şekler saçıldığını tahmin , edetsi- niz. Traş yarıya gelince Kara» dağlı dayanamamış ve: r! Birader, demiş, “ben Çitinenin gi değil, köyle» rindenim... un için Çitineli kadar cesur Pm Demiş ve bu tecrübeden yaka» yı kurtarmış... Her yerde, her memlekette gö- rülen ve işitilen mantıkavi — şey- ler... M. *