— VAKTİ ikâye > H 26 MART 1904 » Hay tembel hay!. © Dördüncü katta otururlar, Dördüncü katta otururlar ama, sesleri en alt kattan duyulur. Beyefendi gök gibi gürler. Hanımefendi o yağmur yağar. ik Totoyn gelince: Şemsi- açar, sağnağın geçmesini gibi yes; — bekler. Toto mektebinden gelmişti... On yaşmndadır... Toto mektepten gelir (gelmez masanın başına geçti, çantasını aç* tı. Defterlerini, kitaplarını çıkardı. © Baş'ad: çalışmağa: Yazdı, çizdi, tekrar yazdı, tek- r çizdi. Kulaklarını tıkıyor, ağzını açı- © yor, gözlerini yumuyor, tırnakla- emi kem yordu. Nihayet içini çekti. Derin bir ah! -etti: — Hiç bir şey anlamıyorum! 2 Toto, hiç bir şey anlamıyorum, “diyince, beyefendi, gazetesini bi- 'raz aşağı aldı, burnunu kaldırdı, | Hanımefendi de burnunun ucu- “nu , vriltti. Çozuklarını, yüzü kızarmış, kaş- İmiş, mhzun görür gör si birden yerlerinden fırla- — Ne oluyrsun? ?, , Toto tekrar ah, etti. © — Anlamıyorum. Beyefendi kitaba bir göz attı: — Anlatayım... Hanımefendi defteri aldı: — Anlamadiğm nedir? Totonun içi rahatladı: —Bütün bunları anlamıyorum... Yağzı... Ağırlık... © Beyefendi gülümsedi: —— Amma yaptın... Kolay bu... Hanımefendi de bir şey anlamı- a: — Sen bunu kolay mı sanıyor - 17.. On yaşındaki çocuğa böyle şeşleri vazife diye vermek mü- eketsizlik... Beyefendi, oğlunun elma £ gibi raran yanaklarına baktı: — Merak etme.. Ben şimdi ona o anlatırım.. © Harımefendi" bıçak gibi kesti: > — Anlamaz! Beyefendi sabırsızlandı: — Canım efendim, sen anlamı- n diye... © Hanımefendi fena kızdı: — — Ne dedin, ne dedin?... © — Benim de senin kadar aklım Sen beni budala mı sanıyor- 02. Beyefendi yerine oturdu, gaze- ini aldı: © — Öyleyse sen anlat. © Hanımefendi başını salladı: — Elbette anlatacağım., — Sesini tatlılaştırarak: © — Dinle Totocuğum... © Toto gene endişelendi: — — Dinliyorum anne... © Hanımefendi, hayli düşündük- onra: Ne diyorun: Yağ, şaraptan ağır olduğu için.. - Beyefendi yerinden sıçradı: — Manasızlık etme, şarap yağ- Hanımefendi elinden (defteri — E, canmız İsterse... Oğlunla uğraş... Beyefendi sakin: YAZAN : İzzetoğlu | o — Tabii ben uğraşacığım. Gel oğlum: Şarabın ağırlığı.. Dinli- yormusun? | Totonun içi gene rahatladı: — Dinliyorum baba... Beyefendi ciddileşti: — Tekrar ediyorum... Ama ev - .elâl Beyin! beyanatı ye Bu vaziyet ve mes'uliyetin, u- mumi iktısadi kalkınma savaşı içinde bulunan memleketimizde ihtiva ettiği hususi ehemmiyet ve nezaketi de âşikârdir. Vekâletin bünyesinde yapılma: | sı zaruri görülmüş (değişiklikler | bu mülâhazadan doğmuştur, | Modern devletler teşkilâtında | esas olan iş bölümü ve madde ve ihtisas, verim ve milli iktisat ih- tiyaç ve icaplarına azami nisbette (aş tarafı & ici sayıfamızda) velâ annenin söylediklerini unut. Hanımefendi dişlerini gıcırdat- tı: — Aferin, şimdi de oğluma as! leyhimde bulun bıkayım! Beyefendi işitmemezlikten gel- İdi: -— Eğer yağcı yüz kilo... Hanımefendi köpürdü: —Ben buna tahammül edemem. Beyefendi devam'eder: İ —— Eğer yağcı yüz kilo yağ alır da, san Toto sözü keser: — Hayır baba, yağı alan yağcı değil, şarapçı... Beyefendinin sabrı tükenir: — Ne?, Dediğim gibi değil mi?. Şimdi deli olurum... Söyliyeceğimi | şaşırdım... Ben sokağa gidiyorum.. | Biraz sonra görüşürüz. Karısına döner: | — Sende o zamana kadar sükü- | met bulursun! i Hanımefendi mantosunu ka- par: ! — Sen gidersin de ben durur muyum ?.. Ben de gidiyorum... Be- nim de hava almığa ihtiyacım var, Karı koca sokağa fırlarlar. ..” Ertesi günü Toto, boynu. bü- kük geldi ve gözleri yaşlı: — Sıfır aldım!.. dedi. Karı koca barışmıslardı. Toto ya bir ağızdan hücum ettiler: saat uğraştık, çalıştırdık, tk... Kadro taayyün etti Ankara, 25 (A.A.) — Türk dış ticaret işleri milli ofisleri dairesi; reisliğine tayin edilmiş olan sabık Londra ticaret mümessili Kurt oğlu Faik Bey, (o muavinl'klerine, Berlin ticaret mümessili Necdet, Triyeste ticaret mümessili Muhar, esbak © icaret mümessillerinden, Halük Beyler tayin edilmişlerdir. Türk ofisi merkezi muvakkaten Ankarada iktisat vekâleti binasın- dadır. Telgraf adresi de “Türk o- fis Ankaradır.,, Nepal başkumandanı nefyediliyor Kalküta, 25 (A.A.) — Nepal ordusu baş kumandanı ile, başvekilin uzaktan akrabası bulunan dört büyük © memur. İdün saraya çağırılmışlar ve orada rüvel- verle tehdit edilerek, vazifelerinden az- Ilolunduklarını ve badema ya memleketi terketmiye, yahut ki, Nepalin muayyen bir mıntakasında oturmıya mahküm bu- Tunduklarını tebellüğ etmişlerdir. Baş kumandanla, bu dört büyük me- murdar biri, senelerdenberi aynı aile - nin erkânı tarafından işgal edilmekte o- len başvekilin makamını ele geçirmek üzere gizli teşebbüste bulunmuş olmak- İlamüttehemdirler , İ verecek olduğumuz bu yeni teşki- İ bir nokta da şudur: İ cakenaz ve fakat liyakatli adam — Hay tenbel hay!.. Dün de bir | anlat- | uygunluk bu teşkilâtm tesbitinde | nazara alınmış başlıca prensipler- dir. “Milli Iktısat Vekâleti, o adını lâtın milletin iktisadi bünyesinde- ki varlık kaynaklarını coşturmak, emin, devamlı, kârlı istikametler tayin ve temin etmek gibi asli va- zifelerinde daha fazla muvaffak olacağını kuvvetle ümit ediyorum. Bilhassa işaret etmek istediğim “Her yeni teşkilât, yeni bir me- mur ordusu ve Yeni bütçe yükleri doğurur,, fikri hepimizin başında | eski zamanlardan kalmış bir iz- dir. Esas itibariyle bu kabil mak- satlar için alınacak fazla tahsisat verimli bir masraf olmakla bera- ber yeni vekâlet şekli tesbit edilir. | ken evvelâ iş ve sonra bu işi yapa» prensibi daima göz önünde tutul- duğu için aşağı yukarı ayni para ile daha verimli çalışma tarzı te- min olunmuş ve bütçeye (hemen hemen yeni fazla masraf yükletil- memiştir. “Büyük Millet: meelisinte de tasvip buyurulduğu takdirde bu yeni teşkilât hazirandan itibaren tatbika başlanacaktır. Yalnız yeni teşkilâtın en mü- him bir uzvu olarak mütalea edi- len ve Türk © mallarının yabancı memleketlerdeki (o sürümünü ko- laylaştıracak yolları araştırmak ve müstahsil ve tüccarımıza yar- dımcı bir rehber (Oolmak başlıca vazifesi olan “Türkiye dış ticareti İ işleri milli ofisleri dairesi,, ni şim- diden faaliyete geçiriyoruz. Merkezi Ankarada olacak ve kısaca “Türk ofis, diye anılacak olan bu yeni teşekkülün şimdilik İstanbul ve İzmirde birer şubesi bulunacak ve ileride imkân nisbe- tinde belli başlı istihsal ve ihraç merkezlerimizde de şubeler aça - ca “Türk ofis, şteşkilâtı üç ana kı- sımdan mürekkeptir. o “Dış istih barat,, kısımı ticaret mümessilleri- ni ve yabancı . memleketlerdeki Türk ticaret odalarını ve memle - ket grupları itibariyle taksimatı olan ticaret politikası kısımlarını ihtiva eder. İkinci kısım Türk ihracat mal - larını istihsal, satış, sürüm bakır “mından ayri tetkik etmekle mü- kellef ihtisas masalarından mü- rekkeptir. Teylorizasyon ve standarizas- yonu şamil teknik masa ile rasyo- nelleştirme ve milli marka şubele- | ri ve memleket dahilindeki oda, | borsa, ve muhabirler de bu kısım teşkilâtı arasındadır. Üçüncü kısım, muamelât, Türk ihracat malları, rakip mallar ve ithalât mallarına ait nümune sa - lonları, kütüphane, okonjöktür sergi ve panayırlar (neşriyatı ve propaganda (servislerinden mü- UmumiHarpte Tayyarecilik ve Casusluk Veliahtın zevcesi bir otomobile tıkılmıştı Prusya başvekili Ceneral Göring'in umumi harpte başından geçen maceralar a Alman misafirlerini getiren o- tomobiller bu esnada Belet or- manciğından çıkarak (o Stenaya doğru ilerilerken, tayyare hü- cumlarını haber veren siren dü- dükleri de çalmağa başlamıştı. Veliahtin zevcesi kurşuni e renkli Mersedes otomobilinden çıktığı zaman onun bulunduğu yerin ge- rilerindeki Alman tayyare topla- rt düşman tayyarelerine doğru Pür gazap ilk selâmlarını yukarı» ya doğru yollamağa başlamıştı. Koşmaktan nefesi tıkanan bir mülâzımı evvel yetişmişli. Faket heyecanından kekelediğinden söy ilediği şeyleri anlamağa imkân yoktu. Kat'i olan yalnız bir şey vardı, herhalde gayet ciddi bir hâ- dise cereyan ediyordu. Veliahtin zevcesi, niçin yapıl dığından bihaber, iki kuvvetli el | tarafından yakalanınca tekrar oto- mobilin içine tıkıldığını ve bütün süratile oradan üzaklaştırıldığını görmüştü. Otomobil önüne çikan mânialara bakmadan tayyare meydanmı aşarken etraftaki müt- biş tarakaları ve siren düdükleri- nin sert sadasını iştiyordu ve şu- rada bürada askerlerin koşuştuk- larmı müşahede ediyordu. Bir a- ralık otomobil durmuştu. . Veliah- un zevcesi hemen sur Ave, Çeke” rek otomobilden dışarı çıkarılmış ve kolundan tutularak derin bir| zeminliğe indirilmişti. (Bu işler o kadar ani bir surette yapılmış- tı ki kadın ancak pek derin ve| kapkaranlık olan zeminlikte ken- dine gelebilmişti. O esnada Fran- | siz tayyareleri yukarıdan Stenay karargâhıma müthiş bombalarını yağdırıyorlardı. Yukarıda beton zeminliğin ma- ğaraya benziyen methalinde mü- lâzım Göring duruyordu. — “Ah... Köpekler, zh köpek- ler.. ah!,, diye bağırıyordu. Zeminliğin merdivan basamak- larına iki kişi oturmuştu. Göringle ” TL rekkeptir. Ticaret mukaveleleri ve ticari münasebetler ve milli korunma daireleri, hazirandan | itibaren Türk ofiste dördüncü grupu teşkil edecektri. Bu dairenin en büyük karate. ristiği maddi hiç bir külfet muka- İ bili olmaksızm müstahsil ve tüc- cara sırf hizmet (için kurulmuş bir devlet dairesi olmasıdır. En büyük hedefi Türk ihracat mallarının sürümünü arttırmak ve müstahsil ve tüccarın dış memle- ketlerde gözü ve kulağı onların kârlı ve inkişaflı şekiller- de ticaretini kollamak (olduğuna göre alâkadarların bu müesseseyi tamamen benimseyeceklerinde ve her ihtiyaç duydukça emniyetle müracast ve neşriyatımı takip ede- ceklerinde hiç şüphe yoktur. Bu suretledir — ki, Türkofis işi de kolaylaştırılmış olacaktır. Hulâsa Türkofis, cümhuriyet hükümetinin müstahsil ve tüccara hizmet için kurduğu ( faydalı bir müessese olacaktır. Ve bunu te- min için pek dikkatli olacağız.,, olmak, | o iki adam çelik gibi kavi, hudut- İ suz ve ebedi bir arkadaşlık tesis etmeğe nsmzet bulunuyorlardı. | Ba iki zat Bruno Lözer ile biraderi ! Fritz idiler. Mes'ut veyahut bet- İ baht bir talih onları o gün başka ! bir karargâhtan Stenay karargâ- hına bir ziyaret yapmağa sevket- mişti. İki kardeş, hemen bir rakibin boğazıma sarılmağa hazırmışlar | gibi bir vaziyette bekliyorlardı. ! İkisi de biliyorlardı ki içinde bu- | Jundukları emin zeminlikte uzun müddet beklemeğe dayanâmıya- cak olan birisini yakalıyarak geri çevirmek için her an yerlerinden fırlıyabilirlerdi. Zeminlikten dışa- rıya fırlamasını bekledikleri ar- sd dostları Herman Göring idi. Dışarıda semadan ölüm ve gene ölüm yağıyordu, dışarıda yerler intikamla dolu olarak yukarıdan inen darbelerin tesiri altında rak- sediyordu. Dışarıda bir metro mu- rabba: yer yoktu ki mahvedici çe- lik kazma üzerinden geçmesin, dı- şarıda dünya biribirine karışarak hamur haline geliyordu ve... — “Herman!,, Bruno Lörzer bağırmış ve he- men yerinden sıçramıştı, fakat bir 4anıye kesri gey helak. Tah Lözrer ikisinin de iştial eden bom- ba alevleri, çamurlar ve dumanlar arkasında kaybolduklarını gör müştü, Onlara yetişmek için Fritz Lözrer de yerinden sıçramıştı, fa kat mülâzım Wienecke onu baca- ğından yakalamıştı, ikisi de mer- divenlerin üstüne yuvarlanmışlar- İde — “Kendine gel be adam.. Ken- dine gel... İki kişi kâfidir, Löz- rer|,, Fakat Fritz Lözrer gene yukarı" ya çıkmıştı, fakat o anda patlıyan bir bombadan hâsıl olan hava tâz- yikinden dolayı şiddetle methalin duvarına çarpılmış ve ondan son- ra olduğu yerde yığılıvermişti. Yalnız: — “Herman!... Bruno!,, diye İ bağırabilmiş ve ondan sonra göz“ leri karardığından etrafını göre memişti. (Devamı var) ISTANSUL BELEDİYESİ ŞEHİR TIYATROSU TEMSİLLERİ Bayram 1 günlerinde | Pazattesi sw Yare, Sa'ı ma tine ve suvare, nı | Carşamba ma- Line ve suvare, UN Lüküs Hayat Opereti Matineler saat İdde, Suw- varcler saat 20 de. ranta 29 Mart Perşembe akşamı | Saat 20'de Ertuğrul Muhsin jübilesi PROGRAM: I — Hamlet. 1 — Per Günt. IN — Lüküs Hayat. Biletler gişede satılıyor, l!