# Samat leminde a rg HARPTE Güüüür | Ertuğrul Muhsin San'at hayatının 25inci yılında Muhsin aktör Tiyatroculuk bizde hayli eski dir. Fakat benceilk aktörümüz Muhsindir. Ondan evel sahnemizden bazı istidat'ı insanlar geçmedi o dene- mes, Fakst hiçbiri edebiyatı, onün gibi anlamamıştır. Hiç biri Uyütroyu, oymadığı eseri ve rolü onun gibi anlamamıştı. Hiç biri söyleyişe, Bbarekete, mimiğe ve rakiyaja onun gibi o ehemmiyet vermemiş, tüm kompozisyon yap“ mamıştır. Bizde henüz iyi piyes yapılama» diğını ösklamağa sebep yok. Muh- sin ön ölü piyeslerin en bulanık ve iptilzi çehrelerini sanlandırip ma- kaleleri de yazmıştır. nâlardırmanın sırrinr bilmiş, böy- | Aktörlükte essiz bir (o makiyaj lece ölü elemandan canlı bir tiyat- | istidadı olan Muhsin yazıda ken- ro çıkarmağa muvafık olmuştur. | dini en olduğu gibi Sieydnsik | Ve Ertuğrul Mahsin sahneye çıktığı s lerle birçok sanat ve polemik ma- Muhsin rejisör diz N Il yan, sunilikten son derece kâçi- Hakiki aktörlük gibi hakiki re- kü dir peki dir, Onun kalemi bahtal perde kor- bişleri gibi oOölü oymalı, soğuk yaldızlı, süslü, profesyonel edebi- yatçı kalemlerinden değildir. Bu kalem yeni kesilmiş kızilerk değ- neği gibi taze hayat kokan, sert ve sıkı o işliyen, dökunduğu yerde mutlaka İzini bırakın dümdüz ve elâstiki bir kalemdir. Hulâsa Muhsin bu yirmi beş s&- ne içinde ne yaptıysa iyi yapmış, aramızda daima birinci (e sinıf bir insan olarak miştir, Onun yir- mi böş senesiyle kendinden ziyade EE e Ğİ nüri Doğum Muhainle | Tüccardan Himmet zade Ibra- i him Etem Beyin damadı röhtken i mütehassısı Ali Mahir Beyin bir | kart dünyaya gelmiştir . Yavruya " usuh ömürler dileriz. Gebe nan iğnesini ASKERLİK i sleeve rr nd zer eda so $ Beyoğlu Askerlik Şubssinden: Piyadeler; 316 ilâ 325 bakayasiğle Esroğrul Melisin 1006da Berlinde jisörlük de bizde gene başlıyor. Onun zamaninda Darülbada- yide gördüğümüz dekoru mizansa ni daba evel başka tiyatroda gör. müş değiliz. Bunu meydamı getir- inek is'n sade onun anlayişi değil, ayni saftanda onun ifadesi te © nerjiti de lâzımdı. 327 doğumlular, Eti dekoru, bu mizanseni mey- Jandarmalar: 316 ilâ 327 bakayasiyle dans getirmek için onun sade bez, |328 doğumlular kâmülen ve 320 doğum bora, tahta, elektrik gibi cansız me * -dde ile değil, idaresi onlardan | çlle.1 — Yesil AE Biden çök daha an cahlı eleman ile İn A hakkında bakayalığı toabit edilecek ve kâğ sene me kadar uğraştığını Ah“ İaskerik mükellefiyeti kanununun mind: cak işin ve oühnehin iğyüzünü bi: |dei mahsusu mucibince haklarında ceza lehlar anliyabilir. tatbik e in MİR Matde 2 — Nükdi bedel 14 Nisan 934 Mehattr ty aktör, Gri rajtabp ol, |o#288A Kadar kübel eölecekkir. a hesriş Madde 3 — Evvelce nakdi bedellerini kağır iyi rauhatritdir de, : z 5 , © | vermiş olah islâm ve göyriislim o ölret Insz piyesle kalmamıştır. Bu yir- |28 Nisan 934 tarihinde mahallerine sev- mi baş sene içinde birçok vesile: İkedilmek üzere şubsye müracaatları, Ayaşlı, bizim Hasan Bey, bunlir- TEŞK La İLÂTI VAKIT'ın Yeni Tefrikası * 140 Doktor Mecit Bey Kılkışta nasıl öldürüldü? Kılkışta doktor Mecit bey İs- | minde bir Türk hekimi vardı. Bu j Zat o kadar hamiyetli ve o kadât ! fıkaraperyerdi ki, fakir hastaları i Na yalnız meccanen bakmaz, on- ların ilâçlarmı bile metcanen ve- rirdi. Balkan muharebesi zuhur et tiği zaman Bulgar ordusu Kılkışa doğru ilerlemeye başlamıştı. Ka - sabada bulunan bütün Türk me- | murları Selâiğe İlticaya metbur olmuşlardı. Kılkışta hükümet ta- babeti vazifesini gören doktor Me- tit bey de vazifesini terkederek Selâniğe gitmek üzere hazırlar- imışlı. Fakat ciris ve tmezhep tef- rik edilmeksizin bütün Kılkış hal kı ondan Kılkişta kalmasını çok rica etmiş, herkes tarafından sc- vilen onun gibi bir doktora kim- senin el uzatmıya tesaret edemi- yeceğini söylemişti. Doktor Mecit Bey bu ricalar ve ısrarlar karşısın- i da nihayet orada kalmıya razı ol- İ Mmuştu. Alçakça bir plân Bu esnada Bulgar ordusu esa- sen Kılkış kasabasını İşgal ötmiş- ti. Doktor Mezit bey Bulgar işga li altında dahi tabiplik vazifetini ifaya devam ediyordu. Orada dok tor Mecit beden başka bir de doktor Stanişef isminde bir Bul- gar tabibi vardı, Bu Stanişef Söf- ,! ya hükümetinin propaganda ajan larından olduğundan doktor Me « cit bey gibi hamiyetli bir adamın Kılkışta halk nazarında büyük bir nüfuz kazanmasma tahammül e - demiyordu. O aralık kral Ferdi- nândın icra âleti ölâr verhötisler- den Aleksandrof dahi çetesiyle beraber Kılkişta o bulunuyordu. Doktor Stanişef hemen gidip A- tarafından sevilen doktor Mecit beyin keçmadığını ve kasabadâ üzerine doktör Mecit bey için & kıbeti çök feti olan bir plân kus rulmuğtü. | Bir akşam doktor Stamişef Mev i cit beye bir haber göndererek © vine çağırmıştı, Mesit bey meslek dası tarafından vaki olan dâvete derhal icabet etmişti. Kapıdan içe- riy& giretkeh! “— Hâyrola göspodih Stanişef, ! beni nedeh çağırttın, bir hasta mı leksandroffu ziyaret etmiş ve halk | kaldığını ona bildirmişti. Bunun ver?,, diye sorduğu zaman Stani- | şef kendisine: “ — İyi keşfettik, doktor bey, a- | ğır bir hastam var. Onun için bir konsültasyon yapmak lâzımgeli - | yor. Kabul öderseniz, beraber o| hastaya kadar gidöriz.,, “.- Hay hay, göspodin gide- Tim!,, Bunun üzerine doktor Mecit beyle Stanişef evden çıksrak yü- rümeye başlamışlardı. Bir müddet | yürüdükten sonra Stanişef bir e <| vin önünde durarak: “ — İşte geldik!,, demişti. O! i evin kapisını çaldıkları zeman kas pı tepeden tırnağa kadör müsellâh ölün bir bulgar kömitecisi tarafm dah ağılmıştı. O komiteciler kapı nin arkasında zaten nöbet bekli-| lu, Evin içinde © oturan şahis ise| ! Aleköândrofden başka bir kimse | değildi. | Doktor Mecit böy kapının ö- | ! hünde müsellâh bir çeteci bekle- | diğini görünce evvelâ tereddüt e- derek içeriye girmek (istememiş ve Stanişefe sormuştu: “. Burası kimin evi arkadaş, | hastamız kim?,, ç “. Metak emte Mecit bey, ya” bancı değildir. İçeriye girdiğin zaman onun kim olduğunu anlar- #n.,, Bunun üzerine Mecit bey o ev-| den bir daha sağ ve salim olarak çikmamak üzere kapıdan içeriye girmişti. Aleksandrofuh adamları ! derhal onu ortalarına alarak bir- | kağ kemâ darbesiyle hayatıma bir | anda hatere çekmişlerdi. Siyasi cereyanlarla hiçbir alâkası olmı- * yan, Türklere olduğu kadar Bul garlara da yatdım eden, bütün in- sanlara iyilik yapmaktan başka bir kabahati olmıyan Mecit Bey, | İ Aleksandrof'un emri üzerine, sırf İ Türk olduğundan dolayı öldürül- müştü. İnsan ne kadar kana susa- mış, ne kadar vicdansız olmalıy- dı ki, böyle bir cinayeti irtikâp etsin! Hele Stanişef denilen Bul- gar doktorutüli bü işe âlet olma- | sına, refiki ve meslekdaşı Mecit Beyi kurbahlik bir o koyün gibi kendi eliyle cellâdmin ayağına kadar götürmesine ve son dakika- $ — VAKIT MAHSUSA MA MA İ Halbuki Kılkış halkı sina kadar onu kandirmıya çalış- 26 MART 1934 Yazan: A. MiL “a masıma karşı söylenecek bir 8öZ. bulmak pek müşküldür. Kendi sinde biraz inzaniye hissi olan bir kimse, en di ve en hunhar bir kas tili bile cellâdına götürecek ol gene o katil için bir dereceye dar merhâmet hissi duyar, Halbu- ki Stanişef denilen o gaddar &- dam doktor Mecit bey gibi dünya. nın en balim, en uslu, en âli bir insanihi hiçbir kabahati olma: dığı hâlde kendi eliyle katiline teslimden çekinmemiş, bir pat cık olsun vicdan azabı bile du; mamişli, Doktor Mecit beyin öldürülm için Stanişefin vasıtasiyle alınan bu gizli tedbirden maksat, biçi Türk doktorunun öldürüldüğünü Kılkış balkma o düyurmamaktı. sevgili kıymetli doktorlarının öldürüldüs günü ertesi günü hemen haber als mıştı. Katil hâdizesi . balk arasın müthiş bir galeyan uyandırmış" tı. Bir çok kimseler doktoru Kı kışta alıkoymağa sebep olduki rından ve diğer (Türk memur ar gibi Selâniğe gitmesine müman at ettiklerinden dolayı nedan duymağa başlamışlardı. Fakat bir | geleyan ve hiddet Balkan muh rebesinin feci safhaları devam e | derfken ve Kılkış Bulgar ordusı nun işgali altında bulunurken para &derdi?, O esnada Verhovistlerin yaptık: lari zulümler yalnız o Mecit Bej katline münhasıt kalmıyordu. On- lat Makedonyayı yukarıdan 1 Bulgarlaştırmak — istediklerinder Türklete zötlâ hağı öplürerek on ları zorla hıristiyan (o yaptıkla; zahnediyorlardı. ta Türklere karşı Obukadarzu lüm yapan ve Vemereonun Vi kövistler devrindeki teşkilâtı ida re eden Aleksandiof k'mdi ve ö dürülünciye kadar neler yap E ! 412. Bunları Türk efkâri umu i yesine bildirmek bir vazife oldi ğündan bu suallere kisaca aşağı daki izahatı veriyoruz: ei Alektândrof 1907 senesine Mi dür Veimerconün ismi sayılmıyan âzisındandı. 5 (Devmii vat o malı? ls beraber sekiz numeradakiler, çocukla” rını üyutabilirlerse yeni tanıdıklarım ode- larına gitmeğe başladılır. Dışardan ya“ bancı misafirler olduğu geceler, bir öda- ya sığışamıyorlar, Faikanın odasiyle İs* kender Beyin odasına da ayrılıyorlardı. Böyle gecelerde, bütün bizim bu bölüğü- müz bir ev gibi oluyordu. Yedi nunmradaki komşularla © tanış- makta bönen geriye kaldım. Her iki tarafın bu kadar çabuk, bu kadar yokın © dost olmalarına şaşiyorum. İki taraf da iribirleriyle görüşmek istiyordu dâ ne- simdiye kıdar köhuşmadılar? Bizim- kiler mi sokulmazlardı, önlar mı gelip konuşmazdı? Anlömryorum. Ben konuş- muyor du; cak bir « gene de konuşmuyorum, An- oplu yaşamak da (hoştur. rsa neden sürüden ayrıl- “Bir gün Faikat . — Siz niçin gelmiyorsunuz? Turan Hanım sizi soruyordu! dedi. — Siz öyün oynuyofsunuz, ben oyun bilmem, sıkılırır. sizi de sıkarım, dedim. ÇE — 2 minen m — Hâki Bey de oynamıyor. o Herkes birden oyun oynıyacak değil ya! Hem sr- kılırsaniz uzak bir yer değil ya, odanıza gölirsiniz. -— Doğru, dedim, bakalım, uygun ge- len bir gecede gideriz. — Hadi bu gece gidelim, dedi. — Gidelim aima ben utanırım! dedim. ' — Canım bınımlar sizi istiyorlar utan- miyorlr da... Ablam gelir sizi sorar, Tu- | ran Hanıma gideriz sizi sorar! onlardan kaçarsınız. — Ablanızın İskırdısını etmiyelim, be» nim aklım, düşüncem karışıyor. Feika kahkahayı bastı, — Ya oda sizden örle korkuyorsa... Siz de — Aman doğru mu Allah askına? — Ben önu götüne titriyorum, diyor. < Küğmalıyım bu memleketten, bâş- ka hiç çaresi yok. Bu sizin ablanız bâna her serseriliği yaptırıbilir. v -< Olur, Kaçarsınız, dedi, ( yelecek misiniz bu akşam Turan Hânıma? Büke tiz 6 dâ ne güğel bir kadın! «- Benim şimidi aklım altüstoldu, ar- tik Turan Hânımı düşünemem, dedim. — Yek canım gidelim. Size gizli söy- liyeyim: O kendisi bona tenbih etti “Ge- tir mutlâka,, dedi. Artık gitmemek olur mu? — Olmaz, gidelim, dedim. Gittik. Turan Hanım, yirmi beş “yaşlarında orta boylu, güzel bir hanım. Yüksekten bir bakışı var ki beni sanki biraz rahatsız etti, Geçkin yaşlı, gözlüklü hoc: hanım- lara benzettim. İnsan onu (belki sever “ama, İLe azarlıyacak diye de kor- ii tali e € in GA, 1 kar, Ben onu ilk gördüğüm ve se diğim zaman, misil anlatayım, k biraz çekirdim, yanlış bir iş yapmış el maktar <orktum. Şimdi yazarken d kotküyorum: Benim bu yazdıklarımı o kür, bunlar içinde kendisini tanır, sonr günün birinde karşıma erkar dı: “Sen b ilm İçin ne saçmalar yazmışım? Yazacı başka şey bulamadın mı?,, derse, ne de rim? y Faika bizi biribirimize tanıştırıncı elis mi tuttu, gülümsiyetek: sai — Sizin için bunlar oyün sevmez yorlar, doğtu mu? dedi. ri — Oyun bilmem, dedim, oyramadim severntiyim bilmiyorüm # A, biz size teğ özretiriz! Şöyle sanız”, diye yer gösterdi, ben de oytun . mein sma günleri nasıl geçirmeli? Burada oyuna alıştık. Şimdi gece gündüz ii imi kumar oynamak! ai (Devamı a Da” li