Tuhaf şey!. o İsmail Bey uzun! süren Avrupa seyahatinden dön - düktem sanra Cemile ile konuşmı- yordu. Ancak şöyle bir iki lâf söylüyor, buna mukabil Ferhande ile meşgul oluyordu. Gözden uzak, gönülden de w | zak derler.. Acba İsmail Bey Ce- mileyi bu kadar çabuk mu muştu?. N Yemekten sonra, Cemile İsmai- li bir köşeye çekti ve kendini tu | tamadı, sordu: — Avrupaya gitmeden evvel neden bana vedaa gelmediniz?, İsmail biraz şaşaladı: — Hanımefendi, sizi son ziya- ret ettiğim gün beni âdeta kovmuş | tunuz.. — Evet amma hemen o gün size mektup yazdım.. Hem bana ha-| nımefendi deme, kimse duymıyor; | İsmail bütün bütün şaşırdı: — Ne söylüyorsun Cemile, ba- na mektup yazmadın.. — Vallahi yazdım. mı?, İ — Hayır... Hem ne kadar yemin etseniz sizin mektup Yazdığınıza | inanmıyorum. < Siz mektup yaz- mazsımız. Cemile acı acı güldü: — Sahi, dedi, ben mektup yaz- mam, Fakat işte ömrümde bir ke- re yazdım, onu da almadınız. — Demek © sahiden yazdımız?. Hayret edilecek $ey.. | Bir müddet ( sessiz durdular. Hazin hazin gülüştüler. Bu aralık yanlarına Ferhande | sokuldu: -- İsmail Bey, dedi konuşmak istiyorum.. Cemileye döndü? —— Sana da söyliyeceğim var. | Cemile kıp kırmızı oldu. İsmail merakla dinledi. Kahveler içilip, (briç masaları dolduktan sonra, üçü baş başa verdiler. Ferhande anlattı: — Sözünüzü kestiğim için mi zurum... Konuştuklarınızı da din- lemedim amma, (bir iki sözünüz | kulağıma çalındı... Aranızda ne olduğunu bilmiyorum.. Beni affet Cemile... Bu da ne demekti?. İsmail: — Hanımefendi, lütfen daha a- | çık konuşmanızı rica edeceğim, dedi. — Anlatacağım İsmail Bey. Son | defa Cemileden ayrıldığınız. gün, siz çıktıktın beş dakika (sonra unut. | Almadın | sizinle Bir Ayrılık YAZAN : Selâmi İzzet ben geldim.. Cemile her zamanki Cemile idi. Hiç şüphelenmedim .. Biraz evvel duyduğum bir söz ba- na her şeyi öğretti, Affediniz be- ni. — Hiç bir şey anlamıyorum. — Şimdi anlarsınız. Cemile ba- na: “Ferhande, senden bir ricam var. İsmail Bey Parise gidiyor .. Benden bir ahpabımızın adresini istemişti, Yazayım da , geçerken kendisine bırak.,, dedi. Odadan çıktı, Biraz sonra küçük bir zarfla geldi. Ben zarfı alıp çıktım. Size gelecek yerde, randevuma gittim.. Evet, randevum vardı.. Orada dal- dım mektubu unuttum.. Ertesi gün de aklımdan tamamiyle çıktı ve $i- ze mektubu vermedim.. —Ha!, İsmailin gözlerinin içi güldü. Cemile çatıldı.. İsmail sordu: — Bu mektup ne oldu hanrme- fendi?. — Zannediyorum, ki duruyor.. Gidip bakayım, belki bulurum ... Ferhande odasına gitti, Cemile başını salladı: — Zamanı geçti artık İsmail... O mektubu artık sana vermem... — Amma neden?. — Dedim ya, zamanı geçti. o , zaman olsaydı, mesele (okalmıya- caktı. o Fakatartık ortada mühim bir mesele var.. — Ne var?. — Senin beni aramış olman... Ben seni aramadım diye sen kal- kıp gittin ve bana yazmadın bile. i Demek ki beni sevmiyormusun... — Sana yemin . ederim ki seni hâlâ seviyorum Cemile.. — Ben seni (sevmiyorum İs- mail.. Ferhande, zarfla geldi: — İşte... Cemile zarfı kaptı ve yırttı, par- çaladı.. Ferhande: — Beni affettiniz değil mi? de- elinde bir küçük di. Cevap vermediler.. Cemile bu mektupta şu satırla- rı yazmıştı: “Seni seviyorum İsmail, Gitme, gel... Seninim... TAKViM Cumartesi Pazar 31 MARTİ 1 NİSAN 1$Zilhlece | 16 Zilhicce Gün doğuşu 545 540 Gin batış, (ei 184 Sabah namazı 3.45 30 Öğle samanı 13,93 Işi İz sd Deman 1S, 3 Akşam samazı 1883 aşa Yatsı namazı #9 407 İmsak 4.04 400 Yılın geçen gürleri) "5 w Yılın Kalan 50 vw Bugün 18,30: Fransızca ders. 19: Muhtelif neş- riyat, Ajans haberleri. 18,30: Türk mu- silisi neşriyatı (Refik Bey, Behire H., Safiye H., Udi Refik Telât Bey, Fikret Bey.) 21: Refik Ahmet Bey tarafmdan konferans, ajans ve borsa haberleri. 21, 30: Necip Yakup Bey tarafından muhte- BE eserler. VARŞOVA, 1415 m. 17,55: Plâk. 18,05: Polonya istiklâliyet zamanımı ha- tırlatan eserlerden mürekkep konser. — Müsahabeler. 20,20: Plâk. 20,25: Mü. sahabe, 21,05: Senfonik konser. 22,20: Ecnebi lisanile konferans, 23,25: Kadın korosu tarafından konser, 23,30: Salon musikisi (Plâk ile.) — Müsahasbe. KONIGSVUSTERHAUSEN, 20: Ne seli paskalye neşriyatı, 21,10: Leipzig: ten Drest filbarmonik takımı tarafından klâsik konser. 23: Haberler. o 24: Gece konseri, BUDAPEŞTE, 550 m. 18: Mandist salön takımı. 19: Amerikanın da naklede. ceği paskalya neşriyatı. 20: Otto Bar. gin idaresinde opera orkestrası. 21,18: Konferans. 21,50: Org konseri. 23: Haberler. 23,20: Sigan musikisi. 24: Tu- napalas otelinden naklen cazband. VİYANA, 507 m. 18,55: Viyana bü. yük operasından naklen “Parsifal,, ope- rası. (İstirahatlerde muhtelif müsaha- beler.) ROMA, NAPOLI, BARI, 18,10: Or. kestra konseri, — Muhtelif saz ve plâk. İr neşriyat. 22: Operada veya tiyatroda verilecek temsili nakil, MILANO, TORINO, TRİYESTE, Floransa, 18: Plâk, — Müsahabe. 21,10: Piyanist Liviabella tarafından oda musi- kisi. Müteakiben 23,30 a kadar bir kah- vehaneden naklen hafif musiki, BRESLAU, 316 m. 17: Hafif musiki, — Müsahabe. Paskalya çocuk neşriyatı, 21,10: Italyan operslarindan tagannili konser. 23: Müsahabe ve haberler. 24: Dans musikisi ve hafif parçalar. BUKREŞ, 365 m. 19: Muhtelif meş“ riyat, 20: Şarkı, 20,20: Radyo orkestre- ————— Terbiyevi sinema kongresi Roma, 30 (A.A) —19 Nisan- dan 25 Nisana kadar Romada top- İki sene sonra, bu mektubu ve- finibek olenynel iel Hirliyeri ' sinamatograf kongresine hemen rebilirmiydi?, Vermedi.. Fakat bir daha İsmnille görüş- medi ve Ferhandeyi affetmedi.. i bütün memleket iştirak edecekler- dir. Amerika da kongreye resmi bir heyet gönderecktir, sabik na- şa EPİ zırlardan Masse'in reisliğindeki cak ve harp sâyesinde sulhü temi- ne muvaffak olacaktı, Çünkü Le- nin demişti ki: “Cihanda proletar- ya her tarafta hâkim mevkie çık- madıkça harp bitmiyecektir!,, Bu fikir son defa olarak 1931 — senesinde Stalin tarafından orta- ya atılmış ve “Cihan ibtilâlinin nihayet bir sene sonra zuhur ede ceği,, alenen söylenmişti. Alman- yada milli inkılâp vukua geleli - denberi Sovyetler de cihan ihtilâ- linden az bahsedilmektedir. Onun için bugün Sovyet ordusu da yeni bir milli gaye esasına göre çevril- mektedir. Sovyetlerde efradın siyasi talim ve terbiyesi pek büyük bir rol oy- namaktadır. Komünizm fikri < herlere daha ilk günden itibaren aşılanmaktadır ve ordudaki e-iş si komiserler fevkalâde bir mevkie rılması inanılmıyacak kadar şid- Fransa heyetinde iş, sıhhat ve ha- detlidir. Bu askeri talim ve terbi- | riciye nezaretlerinden murahhas- yenin ve itaatin eseri en ziyade | Jar bulunmaktadır. Moskovada yapilan manevralarda | ——————————————— | görülmektedir. O manevralarda efrat tek bir adammış gibi yürü- mektedir. Çarlık zamana nispet»! sunda Sovyetler halk hesabına bü- | le askeri itaat daha ziyade körü! yük bir terakki eseri göstermişler» | körüne itaat kaidesine istinat ey- | dir. Harp işleri için lâzım olan tadırlar. Sanayii askerileştirmek husu- lemektedir. Orduya intisap etmek İ mevaddı iptidaiye istihsalâtı çok yüksek maaşlara ve imtiyazlı mev» | artmıştır. Bundan maada askeri kilere sahip olmak demek oldu- | sebeplerden dolayı sanayi merkez- ğundan, herkesin arzusu bir gün | lerinin memleket dahiline çekil- gelip orduya girmek hususunda mesi keyfiyeti de vâsi mikyasta birleşmektedir. Onun için ordu | mevkii icraya konulmuştur. Rusyadaki Sovyet idaresinin elin- | de itimat edilecek bir silâh halin- dedir. Buradı tabii muvazzaf or. dusundan bahsetmek istiyoruz. Yoksa Sovyet ricali karmakarışık efrattan mürekkep olacak olan se- kiz milyonluk harp ordusunu 8€- Her halde Sovyetlerin askeri teşkilâtı son on beş sene zarfında fevkalâde terakki etmiştir: Eski ve esaslı askeri fikirlerin tam bir hakimiyetini takip eden uzun bir ' tecrübe devresinden sonra eskisin- den daha şiddetli bir militarizm - sahiptirler. Efradım itaate alıştı ! ferber hale koymaktan korkmak- | de karar kılınmıştır... 3 arkadaş birden uçar gibi koşuyorlardı.. Prusya başvekili Ceneral Göring'in umumi harpte başından geçen maceralar Eze © | Hakikaten iki arkadaşa doğru ISTANBUL, 18: Pik neşriyat. yaklaşan cisim tayyare karargâhı“ nın montörü Motton idi. Mülâzım Göring kendi yaptığına bakmiya- rak montöre demişti ki: —“Motton, be adam, deli mi ol- dun? Kemiklerin param parça olur sa, memlekete avdet ettiğin zaman | çarşıdan yeni kemik mi alacağını zannediyorsun?,, Şimdi üç kişi birden iki tayya - renin bulunduğu mahalle doğru u- gar gibi koşuyorlardı. Bacakları kendiliklerinden ileri atılıyordu. Mülâzim Göring, şimdi üç kişi ol- duk. Nişan alımcak bir hedef ha- line bile geldik, diye düşünüyordu. Bu esnada Lörzerden iki adım geride yürüyen montör o Matton bin müşkülâtla ilerliyebiliyordu. — “Albartros tayyaresini... Al batros'u!,, i o Üç arkadaş birden o tayyareye yaklaşmışlardı. Fakat o anda Fran sızlar tarafından atılan bir bomba- nm infilâk etmesile hâsıl olan ha- va tazyikinden dolayı yere yuvar - lanmışlardı. Üçü de hemen tıyya- renin altına saklanmışlardı. Ne kadar olsa tayyare motörünün bu- lunduğu yer gene bir siper teşkil €- diyordu. | Üç saniye sonra montör Matton tayyarenin yan dümenlerinin bağ" k olduğu telleri çözmekle meşgul oluyordu. Her taraf altüst olduğun dan ve makineler ve âletler birbi- rine karıştığından Albartros uçma- ğa hazır bir hale getirmek o anda | kolay bir iş değildi. Nihayet mülâ- zim Lörzer iki eliyle tayyareye &- sılarak üstüne sıçramış ve Mattona bağırmıştı: — “Haydi Matton, sen soldan, ben sağdan uğraşalım, yan dümen leri vidasız da dikebiliriz.,, Üç saniye sonra Matton'da tay- yareye sıçramıştı. Şimdi ikiside baş başa vererek, yahut birbirleri» İnin omuzlarına çıkarak ve ellerini ! | parçalıyacak surette çalışarak yan dümenleri düzltmeğe çalışıyorlar * dı. Bu esnada mülâzim Göring ra- sıt mevkiinde oturuyor ve hararet- li gözlerile semayı tetkik ediyordu. Ufukta son düşman tayyareleri dalgasının yaklaşmakta olduğunu görüyor ve bunlara yetişilebilece » ğini tahmin ediyordu, şayet... j — “Çabuk olunuz arkadaşlar, Allah aşkma çabuk olunuz!u Düşman bombaları gökten dolu yağar gibi etrafa düşmekte devam | ediyordu. Nihayet tayyare b ie hazir bir hale gelmişti. Şimdi Lör- | zer motörü idare etmeğe sus arkadaşı Göring'e sorucu mazarlar fırlatryordu. Matton ise pervane- nin önünde bekliyordu. Bunun ü - zerine: — “Hazıvız!,, m. “İli p Sözleri işitilir işitilmez yüz bey- ilk motör işlemeğe başlamış ve | mülâzim Lörzen tayyareyi mecnu- nane kavisler yaparak bir anda se- || maya doğru yükseltmişti. Mülâzim | Göring, tayyare süratile hareket © diverince rasıt mevkiinde (o otura- kalmıştı. Bruno Lörzer arkadaşının arka” dan ensesine dokunduğunu hisset- mişti, Bu yükselmek lâzım geldiği- ne delâlet eden bir Pervanenin hâsıl ettiği rüzgâr ve buz gibi soğuk olan mart havası iki arkadaşın alınlarını ve yanak - larını donduruyordu. Onlar gözlük ve başlık almağı unutmuşlardı. O kargaşalık esnasında onları kim düşünebilirdi? Onlarm akılları fi- kirleri yükselmekte, daima yüksel- mekte ve düşmanlara yaklaşmakta idi. parola idi. Mülâzim Göring ihtiyatı filân bir tarafa bırakarak beline kadar ön tarafta oturan arkadaşının otur duğu yere doğru eğilmişti ve gözü- nÜ İrtifa, | let bin, bin dört yüz, bin allı yüz, iki bin metre diye mütemadiyen ir- tifaları kaydediyordu. râletinden ayırmıyordu. Âs — “Bruno muvaffak olacağız... Muvaffak olacağız!,, Bruno yüzünü çevirerek arkada- şına gülümsüyordu. — “Muvaffak olacağız, Bruno... Muvaffak olacağız!,, Neye muvaffak olmak istiyor» lardı, neye muvaffak olabilirlerdi, oralarını hiç odüşünmüyorlardı! İrtifa âleti ise mütemadiyen “kay* dediyordur iki bin dört yüz, iki bin altı yüz, iki bin sekiz yüz... Hiç bir Albatros tayyaresi bu şerait tahtında ve bu kadar süratle yükselmemişti. Hiç bir mühendisi de en cetürane nazari yesinde bu irtifa tasavvur edeme- mişti, b tayyare k Şimdi şark istikametinden s8p- sarr bir bulut tabakasının kenarın» dan bir tayyare grupu geliyordu. Bunlar Farman Çok şükür bunlar Fransız tayyare- lerinin en batilerinden ve en zor manevra edilebilenlerinden Alman tayyaresi ikibin iki yüz metreye kâdar yükseldikten sonra artık Fransız tayyarelerile yüksekliğe yetişmişti. tayyareleriydi. idi. (Devami var) VAKIT Gündelik, Siyasi Gazete Istanbul Ankara Gâddesi, (YAKIT) yurdu TELEFON NUMARALARI; Yazı işleri telefonu: 24819 Tânre telefonu — : 24810 Telgrnf adresi: Istanbul — (VAKFI) Poata kutusu Na w ABONE BEDELLERİ: Türkiye Ecnebi ve 400 ir. M0 Kr X w . Ms , 3 aytık “ww. 400 » 1 aye w “400 ILAN ÜCKETLERİ: Ticar! ilânların Un sayifalarında san timi! 50 kuruştan başlar. İlk saysfada 250 kuruşa kadar çıkar. w Büyük, fazla, devami; Mn veröblere miti. ayrı tenzilât vardır . Reatmli illnlarır tir satırı 10 kuruştur. KUÇUK İLANLAR: ç datası 30, ii de“nm 50, Uç defansı 66 dör fas 75 ve on defam 109 kuruştur. Üç #yhk Hân verenlerin bir defası mecea" nendir. Dört satırı geçen Yâpların satırları beş kuruştan başap edilir eyni e m » Ear > yem z ayni od, rr