— i—VAKIT Akil ve “ Safahat 2 Londra 223 9341 Londrada, İngilizlerin ruhi haletleri- ne bigâne ve ağzı açık hayran olmaktan dalma uzak kalarak caddelerin kena- rından, ihtiyar ve muhafazakâr bir arka- daş demek olan “Yurt yerimi,, mle dert- Giğerel yürürüm; İep, “— yarında yarı| softa, yarı bilgin bir muheyyel arkadaş- la — Fatih ve Aksaray semtlerini dola- şan ve daha yolda mev'izeye başlıyan Mehmet Akifi anar dururdum .. İçine, nedense, iyice karışamadığı bir hayatın iyi ve olgun felsefesini, haşin ve sade tenkitlerini yapan o şairin görüşü- ne ve yazışma birân uyar gibi olarak et- rafıma baktığım olurdu . . Nihayet; geçen gün, onun Mısırda! basılmış yeni bir kitabiyle: “Safahat,, m yedincisi ile karşılaştım; ikinci adı “Göl geler,, :. Şair, Mısirm sıcak kumlarında olacak ki: Kitabma bula bula bu ismi, bulmuş, Celâl Sahirin kulaklarını çınlat»| mak için yalnız “beyaz, : eksik... Vaktile, ohun bu yeni şiirlerinden! bahsederken: “Nil kıyılarında, çok evvel. | leri, Musüya gökten inen nidaya şimdi cevap vererek, insanı bir .med ve cezir| ilham güruhu karşısında hayran bıra kan,, mübalâğasını san'at ve samimiyet <oşkunluğu ile yapan Süleyman Nazif, ölelidenberi hemen hiç kimse Mehmet Akiften bahsstrsez oldu. Yalnız Tak-|,. .. 5 : : simileli evini Timi DE kişehir Oo müddeiumumi muavini | neslinin &n iyi şairi Faruk Nafizi onun kitaplarını hayranlıkla karıştirmken gör- müştüm . . Bu kitaptaki emsalsiz şiirler hakkın. da, üzerine umumi merakı ve edebi te- cessösü çekmek için birazcık bahsetme- yi yerinde gördüm. Ve garip olur mu diye düşünmedim; Yahya Kemal, Paristen Nedimi; Rıza Tevfik, Kembriç'ten Gevheriyi; Burhan Umit, Isviçreden Yunus Emreyi getir. mediler imi?.. Mehmet Akifin bu son kitabında da öyle güzel, öyle tok ve öyle sekli mümte- ni parçalar var ki, onlardan birer mısra bile almak bir fikir vermek için kâfi ge- lecektir. Mazlüm ve gafil şarkın boz renkli keskin peyzajmı çizen kalemin bir. denbire bir daha romantizmine bürünü- şüne bakınız: Bu kumlardan mı allahım, fışkırıp durdu? Onun barukulâde san'at ağacını ke- mirip duran “İttihadı Islâm,, kurdunu, bu âcsip ve artık yersiz “fikri sabit,, i nebiler bir kenara atacak olursak; işte, kadro:İmanzum hikâyelerinde, © cuların bile özlediği devletçi, cemiyetçi beyitler; Bügün ferdi mesainin nedir mahsulü, hep hüsran! Birer beyhude yaştır damlıyan tek tek alınlardan.. Bu hürriyet ve hak bizden büyük bir ahengi sai İster: Neden üç dört alın, bütün yurdun al nından boşansın ter! Eğer o zamanlar mevcut olsaydı; bu mısraları İiberelizmin “bütün (şiddetiyle aleyhinde bularak “Serbest Firka,, onu içine almazdı... Her genç istidat, beş on kere, Hâmi- din mübalâğalarmı, ni va Cenabın canbazlıklarını aynı kud- retle yapmıya muvaffak olsa; (© onlara vaktile hâyran olmuş bulundukları hal- | VE VAKIT'ın beyin yumuşaklığını sırtmdan ta üzerinde yatmak ölmedi?... Hâşimin hünerleri.| TEL 31 MART 1934 Londradan mektuplar | Vapurculuk şirketi| vapur alıyor | Vapurculuk şirketi bir İngiliz! İ grupu ile, üç vapur alınmak üze- | re anlaşmıştır. Alhnacak vapurla | rın beheri 80 bin lira kıymetinde | olacaktır. Bir iki gün sonra, purları yerlerinde muayene İngiltereye bir heyet © gidecektir. Yeni almacak vapurlardan Karadeniz hattında ekspres olarak cektir. Vapurlara iktısat vekili va konması kendisinden rica edile- | cektir. İ Adliye tayinleri İstanbul ikinci ceza mahkemesi ireisliğine (Gaziantep ağır ceza mahkemesi reisi Nuri, İstanbul sulh hakimliğine (o müddeiumumi muavinlerinden Niyazi Mahmut, Tekirdağ müddeitumumiliğine Es- Atilâ Beyler tayin edilmişlerdir. mma mmm nite de, hâlâ, “Şair yok.. Şair nerde?,, di- İye sızlanmakta devam edecek olan mü-| nekkitlerimiz gibi; oda gör bir israrla sağır göğe haykırıp duruyor: ! İlâhi! Bir müeyyit, bir kerim el yok mu, tutsun da Çıkarsın şarkı zülmetlerden, götürsün fecri maksuda! | O fecrin parıltısımı gördüğü bir çilt mayi sema parçasmı unutmuş gibi... Yatsın, kalksın, allahına şükretsin: O el, var; o fecir, çoktan güneşini doğurdu... Her kitap gibi, bu kitabın da en çoş- kun, en imanlı yerleri Ankarada yazıl, mış: o Altlarındaki tarihlerden evvel,| İmısraların enerjisi evvelden haber veri-. yor: “Ben Ankaranın mahsulüyüm!,, .. Ankara, görü her yumuluşta Kâbeyi gören bu müstesna ruhta bile, kendi far- kında olmadan, onun üstünde ve önün- de duruyor.. İşte; bülbül.. Edebiyat tarihimizin o zamanki alaca karanlığında sabahın müjdecisi gibi haykıran o neşi- det... Bir nevi şair Ahmet Rasim oluveren tarihlerdeki! İlstanbulu bir resim, hattâ bir fotoğraf vüzu ve sadakatiyle tespit ediyor; bun- lardan bir eski Ramazan akşamının, bir muhteşem ifların tablosunu seyrede! Renk renk açmış o başlar, mahşere bak: Fes, arakiye, sarık, yazma, bürümcek, yaşmak, birike: | si Mavi boncuk, oyanın türlüsü, dal dal yemeni ,. Avlu, dış bahçe, harem bahçesi: Boy boy siniler, Ki donandıkça o baylarla, hemen, çep- çevre, Tablalar Aydede çikmış devre... Kitabın son şiiri, bütün kendi neslin. gibi başlar Edebi Tefrikası: 17 Her gün sıkı talim, arazi üze- rinde tatbikat, yürüyüş, karavana Hâki aldı, onu sinirleştirdi, katılaştırdı, ona kuru toh- nedir öğretti, yer çamur, olursa nasıl yatılır gösterdi. İlk başladığı günler “Yapamam,, demiş, yal- varmıştı, kumandana mektup getirmişti! Hiç dinlerler mi? “Yaparsın, hadi bölü- ğüne!,, dediler. İstediklerini yaptırdılar. Onu, ilk ateşli talim için, atış yerine ge- tirdikleri gün, nasıl oldu da bayılmadı, Bayıldı, ayıldı, sonunda ihtiyat zabiti zayıfladı, Yumuşaktı k rardı, uyuşuktu, nır gibi oldu. Arkadaşlı tında, yıldı. Kafasına bir kov. gösterir, çatar, güleşmeğe kalkar, yük- | beş yılında bilhassa güçlüklerle | Tihsan, takye, bazarlıklı, hotoz, âha-| Neyi yapamam sanırsa onu yaptırdı- lar; nelerden korkarsı hepsi başına gel- di. Sıcak bir günde, çanta, tüfek sır- uzun bir yürüyüşte “Şimdi bayılırsam,, diye düşünürken düştü ba- yıldı. Gene yola sürdüler. düştü, cansızdı biraz canla- rtuğrul Mu Dün Halkevi temsil şubesinde merasim yapıldı Ertuğrul Muhsin Beyin sanat münasebetiyle evelki gece Tepe- ikisi | başı tiyatrosunda merasim yapıldı- | ve onunla birlikte çalışan hattında, biri İzmir ğını yazmıştık, dün de gene bu | arkadaşlarının kiye işletile- | münasebetle Halkevi temsil şubesi | tebrik ederek sözlerini bitirmiştir. tarafından Alay köşkünde bir top- Celâl | jantı yapılmıştır. Tiyatro, edebi- | Şevket Bey söz Istanbulun kuytu gölgelerini özlemiş! Bey tarafından Omerasimle isim yat, resim ve heykeltraşlık gibi muhtelif sanat şubelerine ve fikir âlemine mensup pek çok zevat bu toplantıda hazır bulunmuşlardır. İstanbul Halkevi o reisi Ali Rıza Bey içtimat açmış ve (Ertuğrul Muhsinin yirmi beş yıllık (sanat hayatının ve bu hayatın neticeleri- nin ifade ettiği muvaffakyeti an-| latmıştır. Ali Rıza Bey Ertuğrul | Muhsinin sanat hayatının ilkon karşılaştığını, cümhuriyetin ilâ- nından sonra geçen on yıl | içinde memlekette inkişaf eden (içtimai hayat ve sanat serbestisi içinde ti- yatromuzu yükseltmek imkânını- bulduğunu söylemiştir. o Ali Rıza Bey, Ertuğrul Muhsinin hizmetini bilhassa dört nokta üzerinde hulâ- sa etmiştir: 1 — Tiyatromuza garp usulleri- ni getirmiştir. 2 — Sahne hayatında disiplini temin etmiştir. 3-— Tiyatronun halk . terbiye- sinde değerli bir vasıta olduğu fik- rini haklı olarak yapmıştır. ketler ortasmda hâlâ teşbihe ve iştiare,, hâlâ kafiye ve ahenk avlamakta devam eden bazı san'atkârların acaip ve çirkin bigâneliklerinin azabını çeken ve kefare- tini veren içli mısralardan örülmüş bu- Tunuyor; öylelerinin yüzlerini mezarle” rmda bile kızartacak mısralar; — Hüner müner diyerek böyle kıvre" nirken ben ç İ Kopar kopar da gidermiş © time li- me diyar; Dönünce arkama baktım ne yer dürür. ne de yâr! Yabancı ellere birer geçmiş birer hepsi.. Kalan şu kubbede hâsir bir ümmetin yesi! — O yesi inleteceksin değil mi sazi- i na sen? 4 — Milli unsurlardan mürek- için | hayatının yirmi beşinci yıl dönümü | kep bir tiyatro vücude getirmiştir. Ali Rize Bey Ertuğrul Muhsinin sahne muvaffakıyetini Ali Rıza Beyden sonra ressam almış, Ertuğrul Muhsinin yirmi beşinci sanat yılmı resim şubesi namına tebrik etmiş, ellinci ve yetmiş beşinci yıl dönü- münü de beraber kutlulumak te- mennisinde bulunmuş, bu duanın yarısından fazlasmın da kendisine ait olduğunu söylemiştir. Temsil şubesi reisi doktor Celâl tırın yirmi beşinci yıl o dönümünü kutlulamıştır. Halkevi temsil şu- besi, Ertuğrul (O Muhsin için “Bir sanat koronu yaptırmış, bir de $a- hadetname yazdırmıştı. Ertuğrul Muhsin Bey alkışlar arasında sahneye getirilmiş ve sanat koronu temsil şubesi reisi Celâl Tahsin B. tarafından Ertuğrul Muhsinin ba- şına konulmuş O ve şahadetname kendisine ( verilmiştir. Halkevi temsil şubesinin kadın erkek bü- tün amatörleri birer birer Ertuğrul rada Ertuğrul Muhsin Bey şiddet- le alkışlanmıştır. Merasimden sonra çây salonu» na geçilmiş, birlikte çay içilmiştir. VR ERANEAK EE SAEEEEEAEEERANEERAEENAER ANAN. 15 Yıl Evelki VAKIT 31 MART 1919 — Dün Parliten © gelen bir telgrafneme; (Yersuy) sal konferansı ncılmak üzeredir. Dört reisi hükümet san içtimalarında mu- kaddematı süliyeyi kararlaştırmaşlar, sul- han esaslarını tayin etmişlerdir. Bu esas- Mr birkaç gün zarfında kati bir şekil alacak ve Alman muruhhasları müzakerata iytirak etmek Üzere (Versay) n davet edilecekler dir. Salh konferansı (Versiy) sarayının ay- yalı salonunda inikat edecektir. rı mıntakalarda esciimle Fener mımakasm- da nbali, cinsinin fenalığından O şikâyetle, ekmek almak İstemiyor ve fırancnla talebin- dr bulunuyor. İase müdüriyeti, arpa ve buğ- day nisbetini birkaç gün için yüzde eli ola rak tayin etmiştir. Feyer momtakasmdaki ekmekler münlasiran Mpa ve buğdaydan mirekkeptir. Ekmekler femulanda mahfuz — Değil ki sazı, bütün kâinatı inletsen, Fizana söyletebilmek bu istrabı mu-! hal? Behçet Kemal der, sonraen son günleriydi. | biraz işsiz dolaştıktan sonra günün birin- de, bir arkadaşıyla kaçtı, geçti. O günlerdeki adam kıtlığını genç- lerimiz bilmiyecekler! Hâki Beyi hemen bir kaleme başkâtip yaptılar. Az zaman sonra müdür muavini oldu. Bugün can sıkacak kadar korkak, yarın baş döndü- recek kadar korkusuz bir başkâtip oldu ve yeniden şişmanlamağa başladı. Hâki Beyde ibtiyat zabit mektebinden kalma alışkınlıklar, yiğitlik hikâyeleri çoktur. Coşarsa bunları kalemin ortasında bağır ra bağıra anlatır, yakar, yıkar, kuman- ben a su döktüler, a- kalktı en çıktı. Sişmandı atılaştı, akdı ka- arınma bazılarını dan dışarı çıkmak istemez? Yalnız gece sokağa çıkmaktan korkar.' Hâki Bey zabit olduğu günler harbin Askeri bıraktılar. dor, Bu ekmelderi AİMIYASAK oğanlera hak” kri İskat etmiş nazariyle bakılmeaktır. Sul istimaldta karşı ahalinin haklı dainan msah- İ hazdur. Şa şadar ki frrancaka İstemek bir İ mik değildir. “sekte atar, yiğitlik taslar, atılganlık «| eder, dili dolaşıp. gözleri i #asılaşıncıya kadar söyler, sonra yeri" oturup işine bakamıyacak kadar sinii | olmıyacak yerde de oda- diği Cephelerde dolaşmadı. İstanbul sokaklarında | gün, Anadoluya karşı tilâl, Tahsin Bey de birkaç söz söyliye- | rek Ertuğrul Muhsinin sanat haya- Muhsinin elini öpmüşlerdir. Bu sı | — inse müdüriyeti umumiyesinden:— Ma- | duları yürütüp Atlas denizine kada" karıyor, birkaç gün sonrada biraz umutluca söz söyliyen Kömür istihsalini teşvik için.. A Pazmakaleden devan; yekünunun temsil ( ettiği ie kuvvetini göz önüne getirmek kâ | fi gelir, Filhıkika bugün memle İ ketimizde 64 tane mazot ile işli İ yen elektrik santralı (o vardır ki İ bunların yekünu © senede 21.825 beygir kuvvetine muadildir. Bu kadar elektrik kuvveti istihsal “ mek için sarfolunan ve hepsi ec | nebi memleketlerden döviz mu | kabilinde getirilen mazotlara 146 1 milyon liradan fazlı para veril" mektedir. İktisat Vekâleti memleketimi zin kömür istihsaline o kadar hemmiyet veriyor ki istihsal mik tarını arttırmak için ecnebi vapur" lara maliyet fiatından aşağıya kö mür satılmasını bile teşvik ediyor. Bu teşvik siyasetinin neticesi ola" rak İstanbulda Türk maden kömü" on bir, on iki lirayi İ satılırken Pirede ayni kömür alti liraya kadar veriliyor. Tabii ola rak aradaki büyük fiat farkı mil Ni iktısadiyat hesabına ödeniyor. | Memleketimizden kömür vü | rünün tonu edebilmek için bir taraftan bu d recede fedakârlıkları © göze alıp dururken dahilde © tesis ettiğimi elektrik santrallarının kömür le değil, mazot ile işliyecek şekild yapılmasına ve bu mazotların hast riçten getirilmesine karşı müsams ha etmek çok garip ve acı oluyor Acaba bu vaziyette ne yapıl# bilir?, | © Bir kere bundan sonra tessi o İ adak elehu ik santallarınm ed) | zot ile işliyecek tarzda yapılm? sı için derhal tedbir almalıdır. Hi kümetin teşvik ve himaye usulle” ri sadece kömür ile ve su cereya”” İ ları ile işliyecek santrallara hasr©* / Tunmalıdır. Şimdiye kadar tesis edilmiş © lan santrallara gelince, bunlar nihayet on senede amorti edilebi” lir, Amorti edildikçe deher bi” risi kömüre tepdil olunabilir. suretle nihayet (on, on iki içinde mazotlu santral sistemini! arkası alınabilir. ğ | Mehmet ASIM İnkılâp Enstitüsünde Üniversite inkılâp kürsüsü i€' i i yeni yapılan ders programının bikina yarın o başlanacaktır. 1k dersi Yusuf Kemal Bey verecek" inkalâbm iktisadi tekâmülü safh#" | larmı anlatacaktır. büsbütÜ'l için kalemden çıkar gezinir, bi 0 İ dairelere gider yahut sokağa çıkardı. zaman Yunan ordusu Afyonda idi. ları dört tarafı karanlık görüyor, # ları kırılmış bulunuyordu. “Hâki Bey,” a “1 id sında, gök kubbenin direklerini bunlardan birine karşı, bizim lıp başımıza yıkıyor, kendisi de N kalıyordu. O zaman da Hâki Bayii büyük umutları şarktan gelen yeşil ile, şimalden gelen kızıl orduda idi. pr kan, zenginleri kesmek, ii bir etmek, müsavi etmek onu coşlf”, şeylerdi. Cepheden kötü bir haber 3