— i—VAKIT 15 MART 1934 Devlet sürası Daavi dairesi kazai vazi- feyi haiz bir mahkemedir ag” (Paşicakaleden devam) Şayet © encümenin meclis (o heyeti umumiyesine arzedildikten sonra bir ay zarfında hiç bir itiraza uğramazsa hükmü k-tiyet kesbediyordu. Teşkilâtı esasiye encümeninin ekseriyetle verdiği bu karar deavi dairesinin her türlü hüküm ve ka- rarlarına şamil olduğu için meclis heyeti umumiyesince tasvip edil diği takdirde deavi deiresinin bir kısım kararlırmı ayırarak idari mahiyette telâkki etmiy& ve bu su- retle bu kararları yeniden fesh ve- ya tadil etmiye imkân kalmıyacak- tır, Halbuki eski adliye vek'li Yusuf Kemal Bey arzuhal encümeninden daha ziyade ileriye gidiyor,Devlet Şürasının kaza salâhiyetini haiz olamıyacağı, kararlarmın tima- men idari mahiyette bulunduğu ve binaenaleyh B. M. Meclisinde tetkik edilraekle beraber fesh ve tadil de olunabileceği fikrini mü- dafaz ediyordu. Bu fikri ispat için de teşkilâtı esasiye kanunun- da Devlet Şürasının teşkiline dair olan maddelerin icra faslmda ya- zıldığını delil diye gösteriyordu. Binaenaleyh teşkilâtı esisiye encümeninin ekseriyetle verdiği karar Yusuf Kemal Bey tarafın- dan müdafaa edilen bu noktai na- zarı da reddetmiş oluyor. Yusuf Kemal Beyin noktai naza rına karşı eski iktisat vekili ve An- kara Hukuk fakültesi idare profe- sörü Mustafa Şeref Bey Devlet Şü- rası deavi dairesinin idari davalı- rı hal vazifesiyle mükellef bir ihti» sas mahkemesi olması tezini ilti- zam ediyordu. Bunun için Mustafa Şeref Bey teşkilâtı esasiye encümeninin mü- zakerelerinde dahi bulunmuş ve kendi noktai nazarmı israrla mü- dafaa etmiştir, Ve bu müdafaaları ile yukarıda tespit ettiğimiz karı- rın verilmesine müessir olmuştur. Teşkilâtı esasiye encümeninin ekseriyetle vermiş olduğu kararın esbabı mucibesine gelince, bu da $u suretle hulâsa olunabilir: Teşkilâtı esasiye kanunumuz muc'bince Devlet Şürasına verilen vazifeler iki kısımdır. Bunlırın bir kısmı idari ve istişari mahiyette- dir. D'ğer kısmı da kazai mahiyet- tedir.Ancak idari ve istişari olan Devlet Şürasının galip vasfı naza» rı dikkate almarak teşkilât; esasi- kararı VE VAKIT'ın Edebi Yazan: M.S. YETEY KİRACILARI Ücirikası : Halkevinde Yeni faaliyet mevzuları tesbit edildi İstanbul Halkevi muhtelif şe) belerinin yeni faaliyeti için dün öğleden sonra Halkevi merkez'n-| de fevakalâde bir toplantı yapıl- mıştır. Bu toplsntıda muhtelif şu» belerin komite (o âzaları da hazır bulunmuştur. sas mevzular tesbit edilmiş ve bu yolar üzerinde faaliyette bulun- ması kararlaşmıştır. 9 muhtelif şubenin kendi prog- i ramları (o dairesinde çalışmasını İ gösteren (Yeni Türk) Oo mecmuası da bu aydan itibaren daha munla- zam şekilde neşre başlayacaktır. Dünkü toplantıda mecmuanın ne suretle intişar (etmesi lâzım geldiği de tetkik edilmiş ve bu hu- susta ta esas noktalar tesbit edil- miştir » yenin icra faslına yazılmıştır. Netekim teşkilâtı esasiye kanu- nunun (Sİ) inci maddesinde Dev- İet Şürasınm kazai vazifesinden bshsedilirken “idari dava ve ih- tilâfları rüyet ve hal etmek üzere bir Şürayı Devlet teşkil olun-cak- tır.,, denilmiştir. Buradaki (da va) kelimesinin bugünkü canlı mas nası “bir mahkeme huzuruna bir ihtilâfı sevketmek,, demek olduğu» na göre bu tabirin istimali de dea- vi dairesinin kazai salâhiyeti haiz bir mahkeme olduğuna delâlet e- der, Nihayet Devlet Şürasmı teş- kil eden kanunun (341) inci mad- desi vaziyeti daha ziyade tavzih ediyor: Çünkü bu madde mucibin- ce idari ve istişıri vazifesi dolayı- sile Devlet Şürasınm tetkik edece- ği meseleler başvekâletten havale olunur, fakat kazai (vazifesi dolayısile tetkik ve hal edeceği ih- ülâflır alâkadarlar (tarafından doğrudan doğruya arz ve sevkedi- lir. Binaenaleyh Devlet Şürasınm i idari ve istişari bir vazife ifa eden kısmı ile kazai vazfe ifa eden kısmı birbirinden ayırmık ve gene teşkilâtı esasiye kanunu mu- cibince alelümum mahkemeler ve bunların kararları neyse dezvi da- iresinden çrkan kararları da aynı vaziyette tutmak lâzımdır. 4 Umumi vaziyette görüşülen © ikinci sulh hukuk mahkemesinde lerden adliye mutemedi Asım Be- Mehmet Asım İdükkânma çimenlilerin İlaşan eymış.. ye ete anan maaş Maaş kâtibi tarafından ödenecek İstanbul adliye sarayı yangını sırasında mezun bulunan İstanbul | birinzi ceza mahkemesi âzasından Ertuğrul Sait Beyin maaşı yan- | muş, bundan dolayı maaş sahibi, bir dava açmıştı. Bir müddttenberi Sultanahmet | görülen bu dava, dün neticelen-! miştir. | Mahkeme, dava edilen | yin, maaşı maaş kâtibi Fatin Be- ye usulü dairesinde teslim (| ettiği anlaşıldığından, davacının Asım Bey hakkımdaki Oo müdahalesinin men'ine karar vermiştir. Dava &- dilenlerden maaş kâtibi Fatin Be ye gelince Fatin O beyin, masşi kendisi (o saklamayıp bu hususta mes'ul mevkide bulunmıyan kâtip Sırrı Beye bıraktığı noktasından, parayı ödemesi lâzım geleceği ne- ticesine varılmıştır. £ Mehkeme| kararına göre, Fatin Bey, Ertuğrul Sait Beye doksan dokuz lira, kırk beş kuruş ödiyecektir. Muhakeme (© masraflarınm da Ertuğrul Sait Beyle Fatin Bey ta- rafından yarı yarıya verilmesi ka- rar altma © alınmıstır. Kararın temyizi kabildir. Polis haberleri . Je Feci bir kaza Kibrit Şirketi ( fabrikasında çalışan 18 yaşmda Halit Muhsin makineye vücudunu kaptırmış sağ taraf kaburga kemikleri kı- rılmıştır. Halit Muhsin Alman hastahanesine kaldırılmıştır. Düşüp yaralandı Beyoğlunda Lonca sokağında 4i numaralı evde oturan duvar- cı ustası Kirkor, Pangaltıda Bi lezikçi sokağında Corcinin yapı- sında çalışırken düşmüş, Yara » | lanmıştır. Esrar ve çakmak taşı Beyoğlunda Nalbant sokağın « | da 56 numaralı evde oturan kah. veci Ahmedin evinde arama Ya-| pılmış, 110 gram esrar ile 18 çak- | mak taşı bulunmuştur. i Sekiz lirayı çalmışsada.. Erenköyünde Etem Efendi cad. İ desinde bakkal Ali ( Efendinin ara almıya (gelen | am yük bir çiftliğin Büyük be- rları, korucuları ile her çiflikte bir sü- rü insan bulunur, hele orak ayında davul zurnalarla Karaçimenin, yahut başka bü- inince bir bayram olurmuş. Biz bu günlere yetişmedik. Biz yetiş- tiğimiz zaman bu çiftlikler kesimcilere, ortakçılara veriliyordu. Bu devir babala- Adliye için yeni zabıt kâtipleri alınacak İstanbul ve mülhakati o mahke-| melerinde ve adliye dairelerinde ! münhal bulunan biner kuruş ma-' aşlı zabıt kâtiplikleri - icin, yirmi" mart salı günü saat on dörtte yeni | postahare binasında müddeiumu- milik dairesinde müsabaka imti-; hanı yapılacaktır. İmtihanda ka- zananlar, namzet olarak tayin edi- | leceklerdir. Zabıt kâtibi olmak istiyenler, memurin kanununun (dördüncü maddesindeki vasıf ve şartları ha- iz olacaklardır. Mektep tasdik- Bane veya şehadelnamesi, nüfus | cüzdanı ,hüsnü bal varakası, dört fotograf ,askeri vaziyetleri ve cc- nebiyle evli olmadıkları hakkında vesika göstererek, istida ile mürâ- caat edenler, imtihana girebile «| | ceklerdir. İstanbul adliye encü- 'yabamı alacak mahiyette değildir. Çün- menine yapılacak müracaatlar, on sekiz mart pazar günü O akşamma kadar kabul olunacaktır. İmtihan, güzel ve (çabuk yazı, zabıt tutmak usulü, adli mevzula. ra dair bir müsvedde ,zabıta vara- kası, davetiye, (o celpname, ihzar, tevkif müzekkereleri, dava zaptı tanzimi ,beyan kabulü, tebliğat u- sulleri ve adli harçlar (o üzerinden yapılacak, imtihana girenlerin bu sahadaki vaziyetleri gözden geçi» İ rilecektir. Daktilo makinesiyle yazı yaz- mağı bilenler tercih edilecekler- dir. Sumer Sinemada V1Eski Artistik) Dün Akşamdan beri Gustav Froehlich tarafından temsil edilen Tali Kuşu Nefis komedisi büyük mu- vaffakıyet kazanmaktadır. 14484) Mustafa isminde birisi çekmece- den sekiz lira çalmışsa da yaka- lazmıştır. Kaçak kâğıt Kartaldan Büyükada iskelesine | hareket eden vapur yolcularından Mustafanın elindeki şüphelenen gümrük muhafaza orakçıları şehir pazarına bohçadan : Ben hepsinin acılarını az çok unuttum, bu Çanakkalede kalanı unutamam. En büyük kardeşimiz Rıza Bey de bana anlattıkları" na göre, bir kız yüzünden, kendini içkiye vermiş, genç yasında ölmüş, git- Günün siyaseti Ça Tekerlekler! Dalaylamasının ansızm ölümü yüzün- den son günlerde gazetelerimizde sık sık adr anılan Tibetin ayda bir çıkan bir ga- zetesi de vardır. Aadı: “Dünyanm ber köşesini aydınlatan ayda,, dır. İşte bu gazete son nüzbasında, yalnız kendi de- ğil, bütün Tibet diyarırı O şereflendiren bir fikri ortaya attı ve bütün dünya buh- ranini kökünden söküp atssak çare bul- du. Bu çare tekerlekleri ilga etinek ve insanları tekerleklerin şerrinden kurtar- mak! Tibetli meslektaşımıza kendi memle- ,ketinin işsizlik derdinden zerre kadar şi- kâyet etmediğini, Tibetli çiftçilerin gün- de sekiz saat çalıştıklarını — anlatıyor ve bütün bu feyz ve refahın, tekerlekli va sıtaları kullanmaktan ileri geldiğini söy- Diyerek bütün dünyanm şu tekerlek mu- sibetine bir tekme atmasını tavsiye edi- yor. “Dünyanm her köşesini o aydınlatan ayna,, rafikmızın baş mubarriri Tarçın Baba diyor ki: “Tekerlekli vasıtaların kullanılması, istihsnlin artmasma sebep oluyor, istiheal artınca dağılamıyor, dağılamayınca iş- İsizlik kaş gösteriyor. O halde tekerlek- ileri durduracak ve atacak olursanız işsiz- lik bertaraf olur, refah baslar.,, Tarçın Baba meslektaşımızın bu fikri, | İkü şarkta da, gerpte de bu fikre doğru İbir gi lin vardır. İ Meselâ meşbur Gandi, aşağı yu'arı bu filrirdedir. ! Garpte Hitlerciler de, bu yola dökül- jmüs sayılırlar. Çünkü Hitlerciler bir çok işlerde bugünün ilminden, bugünün fen- ni terakkisinden en dokuzuncu zrm il- mine ve tekniğine dönmeğe başladılar, Sebebi yirminci asır ilim ve irfana "kendilerini sosyalizme sürüklemesinden İkorkmalarıdır. Hatta bunların © bazan öyle bir takım hareketleri var ki kendile- rini on dokuzuncu asırdan kurunu vus- taya atlatıyor! Zaten insan © gerilemeğe başlayınca onu durduracak bir şey yok” tur. Kurunu vustaya dönen insanlık ts iptideilize kadar varır da me yaptığımı anİryemaz. Onun için Tibetin mukaddes dağlar! başında uzun, derin tefekkürlere dala- 'rak intanlığın saadetini tekerleği ilga ei” İmekte bulan Tarçın Baba, zahretli ge 'rilemelerdense, birdenbire tarihten ön” ceki devre dönmeyi temin eden — fikirle” "riyle dertlerin en büyüğüne bir hamlede "dermen bulmuştur. “Dünyanın her tarafını aydınlatan ay“ 'na,, refikimiz, “Tibet, in biricik gazete "sidir. Onun sekiz sayıfasında beynelmi* lel iktisat, para, harp, sulh meseleleri" nin hemen hepsi mevzuu behsoluyor, Tibet, tekerleksiz bir memleket ol duğu için ba biricik gazete bile ona çok gelse yeridir! Fakat bütün dünya terale ki yolunda geri dönmiyecektir. ö.R. —— —— memurları bir arama yapmışlar ve bohça derununda 600 paket ka” i çak halk sigarası bulmuşlar ve müsadere ederek kendisi de ih” | tisas mahkemesine vermişlerdir. Ben onu pek az hatırlarım: Bir kar İk gündü, arkasında uzun kocuk vardı, ba» şında bir şal sarık sırılıydı. Atla iç avlu balarımdan Haydar Bey adında biri var, ki yiğitliğiyle anılır. Kırk gönüllü ile Kırım muharebesine gitmiş, dönüşte ge- mide ölmüş: Bunların, ayrı kazada olmakla bera- ber, bizim çiftliğimize çok yalın Karaçi- men ve Sarıcalı diye, her biri altmış, yet- miş bin dönümlük iki büyük çiftlikleri vardı. Buğuluca ormanları da bunların kışlakları sayılıyordu. Büyük babalırı gününde bu çiftliklerin her birinde katlı ik üç pulluk döner, yo- zu, hergelesi, sığırı, koşu hayvanları, sağmalı ile bir kaç yüz baş hayvanı çıkar- Ankarada, Ayaşlının dokuz odalı a- partmanının bir odasında kiracıyım. A- yaşlının şoför bir damadı var. Damadın anasiyle karşılaştım. Konuşurken Ayaş- lann üvey kızı Faika O odasından çiktr. Yanımıza geldi. On üç yaşındaki mek- tepli kızları andırıyor. Giyinişide bir şoför karısma benzemiyor. Faika ile A- yaşlı ayrı yiyorlar. Ayaşh bazan misa- fir gibi üvey kızına gidiyor. Bazan ek- mek peynirle geçirdiği günler (o oluyor. Ben ihtiyar kadınla konuşurken Halide kahve pişirdi, Faika da bir cigara ye tirdi. Apartmanın bir odasında da tani” dıklardan Hasan Bey © oturuyormuş... Bunları anlatırlarken şoför geldi. Terbi- yeli selâm verdi. Karısmabir | şeyler rımızın gençliklerinde başlamış. Benim aklım ermiye başladığı zaman e sede kalmamışir. Bizim büyük babaları» mızdan sonra zengin olan rumlar, erme- niler de varlığı ellerinden kaçırmış bulu- nuyorlardı. Araya bir çok ölümlerde girmesiyle, bizim ailemiz, Hasın Beyin (ailesinden daha çabuk dağıldı. Biz, yedisi erkek, bir kız, sekiz kerdeştik. Hepsi genç, yaş- larında, ya bir hastalığa tutul-rak, yahut bir akzaya uğrıyarak öldüler. En küçükleri oln ben kaldım. Ablam çocuk doğururken öldü. Kardeşlerimiz. ya kadar girdi. Orada yardım ettiler, at içine aldı, eve kadar getirdi. Sonra içeri — Ne yaptın bakalım babam oğlu, de di?, Kara gözleri çukura batmış, uzun ke ra bıyıkları buz tutmuştu. Beni kocuğu içine aldı eye kadar getizdi. Sonra içeri yolladı: — Komr Ümmü ablana süle, benim odama odun getirsin, zere dondum, d& di. Bunları hatırlıyorum, okadar. Çocuk” luk sahneleri içinde başka hiçbir hatıra sr yok. Bunlar o zamsn Hasan Beyi” z miş. den birini at tepti, kaşının üstünde ufacık çiğ delikanlı imişler. Beraber çok 49” söyledi. Faika N 5 a :. beni odalarma çağırdı Yozcusu, hergelecisi, sığırtmaçlırı, gü- | bir yara yaptı, o yaradan gitti, Bir karde- | boşluklar, çok huvardalıklar yaparla” dücüleri, çoban kâhyaları, nazırı, odacısı, anahtarcısı, çiftçisi, yamakları, hizmet- simiz Balkan muharebesinde (Edirnede mış. Hüseyin Nazır diye emektar bir * İ kayboldu. Biri de Çanakkalede vuruldu. damımız vardı, o bana anlatırdı: | miş diyo bahsettikleri Hasan Bey Kara-