O | G. Sarayla Fenerbahçe Bu Cuma yeni takımlarile müşkül ciddi bir imtihan geçirecekler Bu cuma günü fikistür mucibin. | o Anadolu — Kasımpaşa | linci ce Taksim stadında Galatasarayla “T. anat 14,15 hâkem Rüştü Bey. N Beşikta, Kadıköy stadındada| Galatasaray — Beşiktaş 1 inci Fenerbahçe ile Vefa karşılaşacak- | T. saat 16 hükem Ahmet Bey. lar. Fenerbahçe sahasında: Saha ! Bu karşılışma bilhassa dün bi. | komiseri Sait Selâhattin Pey- " — Vefa » Kumki gear | Ea üm dı sporcular arasında kim bilir ne | B: takımı, saat 17, büyük bir heyecanla karşılanırdı. | Bu m:6 bize şampiyonluğun kat'i safhasını işaret edecek maçtı. Va- ziyet vakıa bugün içinde gene ay- ni ş€&'İded'ir amma ceza kararı- nım bu maçın heyecsnını hiç deği s7 de elli azalmtış olduğu his- sediliyor, Galatasarayın yeni o takımın Beşiktaşın birinci takımına nisbe- | ti ne olabilir?, Sporcuların çoğu bu bahis üzerinde şöyle düşünü- | yo: -- Galatasaray yenilecek ve bu da tabiidir. İ Bununla beraber bir başka kr sım da vardır. Onlar da: — Kim bilir, diyorlar. Futbol bu belli olmaz. Vaktiyle Galatasara- yin birinci takımı O seyahate çık- mış ve yerine ikinci takımla oyna» | dık. Gene mevsimin en kuvvetli | takımı olan Beşiktaşı yenivermiş- ti... Bunu da hatırlamak lâzım de- ğil mi ya?. | » . Dize halurom biz de bu maşam'ü- ! zerinde kat'ı bir tahmin yürütme- | Bin doğru olamıyacağı kanaatini © taşıyoruz. Galatasarayın yeni takımını çok ateşli bir halde bulk duk. Eğer bu takım cuma günkü maçta müdafaasımı takviye edebi» Tirse güç yenilir bir takım manza- | rasını pekâlâ alabilir. Her halde iki maçın da entere- > san olacağından şüphe etmiyoruz. Maçların programı İstanbul Futbol heyeti riyasetin- den: 16—3—1934 cuma günü yapr | lacak resmi birincilik müsabakalar | ri: | Taksim sahasında: Saha komi- ser" S»lâhattin Bey, TT iasaray — Beşiktaş B. ta- sları hâkem Kemal Halim. Sa- at1230. Faika başiyle “evet,, diye işaret etti, | Galip Bey. Beylerbeyi — Eyüp 1 inci T. sa- at 13,15 bâkem Sadi Bey. Fenerbahçe — Vefa - Kumkapı 1 inci T. saat 15 hâkem Suphi B. Beşiktaş (Şeref) Stadında saha “komiseri Necmi Bey. Anadolu — Kasımpaşa B. takı- mı, sazt 9 hâkem N'hat Bey. İstanbulspor — Galatasaray genç takımı saat 10,15 Ohâkem Basri Bey, Sümerspor — Ortaköyspor 1- inci takımı sast 11,30 hâkem Emin Bey. Türkgücü — Doğanspor 1 inci T. saat 13,15 hâkem Adnan Bey. Feneryılmaz — Bakırköy 1 in- ci takım saat 15 hâkem Adnan B. Galatasaraylılar cemiye- tinde toplantılar Galatasaray cemiyetinden: Cemiyetimiz, mektep © sıralarından ayrıldıktan sonra hayatın muhtelif meş- galelerinin biribirinden uzaklaştırılmış ol- duğu arkadaşlara, nesil nesil yahut se- Bıf sınıf buluşarak görüşmek fırsatını ver- meği tasavvur. cirmektedir. Aşağıda görülecek tarihlerde cemiyet merkezinde ilk toplantılar © yapıldıktan sonra ber nesil veya smıf kendisine ayın muayyen bir gününü intihap edecek ve © günde gençliklerinin muhtelif senelerini Galatasaray lisesinin sıraları © üzerinde beraberce geşirmiş olanlar biribirlerine tesadüf ederek görüşebilmek kararını ve- Ilk içtimalar işin şa tarihleri teklif o- iy : A) 1900 senesinden evel mektepten çıkanlar pazartesi 19 mart sant 18. B) 1900 — 1910 senesinde çıkanlar salı 20 mart saat 18 de. C) 1910 — 1920 senesinde çıkanlar çarşamba 21 mart sant 18 de. D) 1920 den sonra çıkanlar perşembe mart saat 18 de, All a yegân yegân 22 davetiye göndermek imkân olmadığı için arkadaş. | larin yekdiğerlerini haberder etmeleri ve' cemiyetimizde mukayyet aza olsun olma- #ın cemiyetin Saray sineması fevkindeki merkezine lütfen gelmeleri rica olunur. 5— VAKIT 14 MART 1934 nım» UMUMİ HARPIE GULUAZANENAM * TEŞKİLÂTI MAHSUSA MM ny yn VAKIT'ın Yeni Tefrikası : 129 “Aradan yarım saat geçtikten sonra Halil Efendi ile maiyeti yayla- daki telâki mahalline geldikleri zaman çetenin diğer efradı orada toplanmışlardı ve gecilsen arkadaş ları merak içinde bekliyorlardı. Çünkü Halil Efendi geçirilen hâdi- seden dolayı yarım saat kadar geç kalmıştı. Diğerlerin'n hududu geç- meleri Halil Efendi ile beraber gi- denler kadar zorlu olmamıştı. Otuz kişi yaylada buluştuktan sonra yapılan kısa bir istişareyi müterkıp yola devam edilmişti. Şimdi artık süratle yol almak lâ- zım geliyordu. Çünkü ortalık ağar- madan (Mesta - Karasu) üzerin deki küçük köprünün aşılması ve gündüzü geçirmek üzere gizlenile cek yere kadar gidilmesi matlüp- tu. Bu yürüyüş zan ve tahmin edil diğinden daha kolay olmuştu. Ge- ce yarısından sonra dağlık arazi de hiç bir kimseye tesadüf edilme- diğinden ve civar köyleri daima w- zaklarda bırakarak büründüğün- den çetenin yeni bir tehlikeye ma” | rüz kalması hemen hemen imkân haricinde idi. Yalnız arada sırada köy hudutlarına kadar gelen ço ban köpekleri uzaktan çetenin geç tiğini hissederek ve tehlike kokusu alarak havlıyorlardı.Bundan bışka çetenin yürüyüşünü hiç bir şey ih- lâl etmiyordu. Nihayet sabahleyin saat üçe doğru uzaktan çay görülmüştü. Ortalık henüz « karanlık olmakla beraber, ovaya hâkim olan tepeler den bakıldığı zaman (Karasu) yun koyu kurşuni kıvrıntılarını tef rik etmek mümkün olabiliyordu. Halil Efendi köprü mahalline bir kilometre kadar (o yaklaşıldığı zaman o gün giden kılavuzların evvelâ köprüyü yalnız — başlarına geçmelerini emretmişti. « Çünkü köprünün nezaret altında bulun- ması ihtimal; vardı. Kılavuzlar karşı sahile geçecekler, etrafı ta- rassut edecekler ve vaziyetin emin olduğunu haber verdikten sonra çete de köprüyü aşacaktı. İleri karakol vazifesini gören kı lavuzlar bunun üzerine çeteden ayrılarak ilerlemişlerdi. e Onların avdetine kadar çete efradı da bir müddet istirahat etmek üzere ova- İlnm ağaçlık bir mahalline gizlen- şey gelmiş gibi bana baktı: azan: A. MiL mişlerdi. Halil Efendi bütün gün bu su « Aradan yarım saat geçtikten | retle çalıştıktan ve zahiren mer » sonra kılavuzların birisi geri zele- | keplere odun yükler gibi görünür- rek yolun açık olduğunu haber ver | ken h»kikatte Yunanlıların aske» mesi üzerine çete hareket ederek | ri vaziyetleri hakkında malümat köprüyü geçmiş ve ortalık © ağar- | yüklendikten sonra, karanlık ba - mak üzere iken (Lisa) köyü civa | sarken o noktadan ayrılmıştı. İki rında bir yere gizlenmişti. arkadaş önlerinde odun yüklü o Şimdi iş Yunan istihkâmlarının | lan merkeplerini sürerek memnu Başı ile beni terbiyelice selâmladı. mümkün olduğu kadar yakınma varmak lâzım geliyordu, Ertesi günü Halil Efendi bu maksatla ar- | kadaşlarını hâkim bir noktaya sevkederek orada mevzi aldırmış- tr, Her türlü ihtimele karşı çete bu | noktada nöbet bekliyecekti. Bu iş bittikten sonra (Lisa) köyünden yeni bir kılavuz getirtmişti. Bu kı- lavuzla beraber Yunanlıların tah- kimatma kadar yaklaşacaktı. Bu işi tam bir emniyetle yapmak için Halil Efendi tebdili kıyafet etmiş- ti. Oralardaki ormanlardan odun kesen oduncuların kıyafetine gir- mek çok muvafık olacağı için ken- disini oduncu kıyafetine sokmuş - tu, Kılavuz da ayni kıyafette idi. Ellerindeki balta ve önlerinde sür- dükleri iki merkeple beraber onla- rı kim görse idi, çeteci oldukları - na, istikşaf için geldiklerine kat'- iyyen ihtimal vermezdi. Halil Efendi bu oduncu kıyafeti sayesinde memnu mmtakanın en içeri noktasma kadar yaklaşmağa muvaffak olmuştu. Oraları ağaç- lk olduğunda odun kesmeğe ve merkeplâre yük- lemeğe başlamışlardı. Halil Efendi odun keserken a- rada sırada dinlenir gibi yapıyor ve en yakm bir tepeye kadar tır- manarak etrafı tarassut ediyor ve gördüğü vaziyetleri bir kâğıt üze- rine çizerek gene aşağıya iniyor ve odun kesmeğe devam ediyor- du. Bazan bir Yunan askeri onların yanıma yaklaşıyor, bir müddet de- reden tepeden konuşuyor ve gene çekilip gidiyordu. Halil Efendi onlarla konuşur ken hiç bir şey bilmiyormuş gibi barcket ediyor, harptan, darptan bahis açıyor, Bulgarların ne vazi - yet takınacaklarını soruyor, vel- hasıl kendisine hiç bir şeyden ha- beri olmıyan bir köylü süsü veri « yordu. kılavuzla beraber | mıntaka haricine çıkmışlardı. Bu- rada Halil Efendi kılavuz arka- daşıma: “- Haydi ağam sana uğurlar olsun. Bugünkü işimizi de tamam» ladık. İnşaallah yakında gene gö- ü zl. Gençik teşkilâtı ve Halkevleri Spor teşekküllerinin ilğa edile ceği haberlerinin doğru olmadığı» nı yazmışlık. Bu şayialar kurul- | mak üzere bulunan gençlik teşkilâ- . | tı karıştırıldığı için çıkmış. Öğren- diğimize göre gençlik (o teşkilâtı tetkikleri çok ilerlemiştir. Avru - panın bir çok teşekkülleri tetkik edilmiş ve Maarif (o Vekâleti bu mevzu üzerinde meşgul olmak ü- zere bir büro kurmıya karar vers miştir. imei Gece deniz üzerinde pratika işleri Sıhhat ve içtimai muavenet vekâleti hudut ve sahiller sıhhat umum müdürlü. günden: İ — Geceleyin serbest pratika almak için idarelerimize müracaat eylemeleri ta- limatnamemiz muktazasından (bulunan süvarilerin, bu işte gemilere ait sandalla- rı kullanmalarından, denizcilik bakımın. dan, görülen mahzurlara binaen: Geceleyin deniz üzerinde pratika vers meğe mezun bulunan Büyükdere ve Çar nakkale sahil sthhiye idareleri hariç ol- mak üzere, gece pratikası verilen diğer li- manlarımızda, acenteler kendi sandalla. riyle gemiye giderek pratika için karaya gelecek olan gemi memurunu sahil sıhhi ye idaresine getirebilecektir. Bu usulün (o tatbikında, acentelerin kullanacakları sandallarda acente ile kü- irekçilerden o başkasının bulunmaması; ve, pratika alınmazdan evel gemilere kim- jsenin çıkmaması; ve, sıhhi müsmelesini Iyaptırmak üzere gemiden çıkacak memur İile birlikte acentenin dahi sahil (o sıhhiye İidaresine gelmesi meşrut olup acente san- dalı vasıtasiyle ve gemi ile ihtilât vuku İbulduğu takdirde mesuliyet gemi süvari- İlerine raci olacaktır. i imedim. Ben Fuadım yüzüne baktım. Ön- Halide suratını ekşitti: — Dah şimdi temizledimdi, dedi, ben onu gitti sanıyordum. Ben böyle pis adam görmedim. Faikanm kaynanası: — Sus, dedi. — Yalan söylemiyorum ya, vallâhi şim di, çeksin da gidin b-kım! Geçen sabah bem öğürdüm, hem temizledim. Faikaya: — Kimdir bu adam? diye sordum. — Şefik Bey, dedi, konsolosmuş, şimdi bir sefarette tercümanlık ediyormuş. — Niçin Halide böyle söylüyor? — İbtiyarlamış, kendine bakamıyor, banyoyu kirletiyor. Kimbilir hastalığı da mı yardır nedir! Faikanın kaynanası Halideye; — Allahım gücüne gider kızım, dedi, ne oldum dememeli, ne olacağım demeli! — Aman canım, onunki ihtiyarlıktın mı? Kendisi pis insan, Ne ihtiyarlar var, Baba ihtiyar değil mi? Hasan Bey ihti- yar değil mi? Bu sözü söyleyince Halide aklına bir lek eğ. — Ha, sahi, dedi. Hasan Bey sizi tanı- yormuş, $izi bekledi, uyanmadınız. onun da işi varmış, gitti. Akşama sizi görecek, — Hasan Bey kimdir? diye sordum. Halide: — İşte bizim beş numarada oturan, de- di, sizin hemşerinizmiş. — Benim hemşerim... Nasıl adam bu? İ Uzun boylu bir adım mı? — Evet, uzun boylu. — Kalın sesli, Faika da söze karıştı: — Evet, evet, güzel davudi sesi var, de- di. — Ha, tanıdım. E, nerede şimdi? — İşi varmış, gitti, akşama gelir. — O, burıda mı oturuyor? — Evet, burada, bes numarada oturur. — Ya! Çok iyi, akşama konuşuruz. Biz, bunları konuşurken Faikanın oda- sından on yedi, on sekiz yaşlarında sanı- Ir bir genç çıktı. Görünce, bunun şoför Fuat olduğunu anladım. Kısa boylu, ka- rısı gibi ufak tefek, açık göz olduğu göz- lerinden belli bir genç. Kasketi elinde idi. e ee Faikaya: — Beyiniz değil mi? dedim. — Evet, dedi. Elimi uzattım. Fuat gene terbiyelice €- limi sıktı. Sonra karısma bir şeyler söy- ledi. Faika; — Sahi, niçin burada oturuyoruz? O- daya buyurmaz mısımız? dedi, — Yok, dedim, ben traş suyu aramıya gelmiştim, hanımın tatlı sözleri beni alı- koydu, ayrılamadım, Başka bir sabah kahvenizi içerim, Faika: — Buyurursunuz, dedi. — Ah, insan evlâdı nerede olsa belli- dir, diye, kocakarı da beni alkışladı. Hlide: — Siz kahvenizi içiniz, traş suyu hazır. Am banyoda adam var, o şimdi bir sa- atte çıkmaz. Siz odanızda traş olursunuz, dedi. — Olur, dedim. Fuat karışma: — Banyoda kim var? diye sordu. Faika ne karşılrk verdi, bilmem, dinle- da becerikli bir adam suratı var. Açık göz bir çocuk. Çapkın değildir. Çapkın- ıktan anlımaz da denilemez. Patron otomobile binerken “Fuat Efen- di, bizi bir yere götür, biraz eğlenelim!,, dese “Nereye efendim?,, diye sormaz; yalnız kapı önünde de durmaz. “Fuat E- fendi, sen bak bir şeyler bulursun! Vakit geçmiyor işte......, denilse, gider, bir şey- ler bulur, getirir, patronu mahzun etmez! Hı Burada, beş numarada oturduğunu, sa- bah erken beni görmek istediğini, Halide- nin söylediği Hasan Bey, doğrudur, be- nim memleketlim sayılır. En büyük kar- deşimiz Rıza Beyin de yakın arkadaşı idi. Biz Hasan Beyle bir şehirden değil isek te biribirine yakın iki şehirdeniz. Bu adama bizim oralarda Karaçimen- lilerin Hasan Bey derler, Babası Karaçi- menli Apti Bey. Bunların büyük babala- rından Haydar Bey adında biri var ki, yes gitliği ile anılır. Kırk gönüllü ile Kr rım muharebesine gitmiş, dönüşte gemide (Devam edecek) ei dir